Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Tesliman yazdı :
1-KURAN APAÇIK BİR KİTAP MIDIR YOKSA KAPALI/MUĞLAKBİR KİTAP MIDIR?
aslında apaçık olmadığını.. geçmişte ortaya çıkmış mezhepler ve günümüzde onlarca forumdaki metrelerce tartışmalar kanıtlamaktadır.. ancak önemli olan kurandaki çelişkiler olduğu için haydi ayetlerle bakalım:
aşağıdaki ayetlere göre son derece yalın ve açık bir kiaptır:
4/174)Ey insanlar! Size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur (Kur’an) indirdik.
(39/28)Bunu, çarpıtılmaz Arapça bir Kur'an olarak indirdik ki, korunup sakınabilsinler.
ama aşağıdaki ayetlere bakacak olursak iş değişir:
(3/7)Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir.
Allahtan başkası tarafından anlaşılamayan ve yorumlayarak fitneye/kaosa düşürülebilen bir metin apaçık sınıfında mıdır yoksa muğlak mı?
(74.31) kalplerinde hastalık bulunanlar ile kâfirler, “Allah, örnek olarak bununla neyi anlatmak istedi” desinler.İşte böyle. Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir.
burada da ne demek istendiğini sorsunlar ve sırf imtihan/muğlaklık olsun diye indirilmiş bir mesajdan söz etmekte..
kısacası kitabın kendisi de içeriğinin bir kısmının apaçık olmadığını itiraf etmektedir.. yani kendi kendisiyle çelişmektedir..
Sevgili Tesliman,
MAVİ yazılar senin :
aslında apaçık olmadığını.. geçmişte ortaya çıkmış mezhepler ve günümüzde onlarca forumdaki metrelerce tartışmalar kanıtlamaktadır.. ancak önemli olan kurandaki çelişkiler olduğu için haydi ayetlerle bakalım: .
apaçık olup olmadığını mezheplerin belirleyemeyeceğini bak sen de itiraf ediyorsun...keza, sitede forumlardaki uzun tartışmaların da ölçü olmadığı...herkes aynı açıklıktaki bir sözü farklı bir yalınlıkta, farklı bir bakış açısıyla, farklı bir zaviyeden karşıladığında, değişik ön yargılarla, ve hatta ön İNFAZ isteğiyle yaklaşınca, arınma isteği konusunda doğal olarak farklılık peyda olunca, hâliyle sonuçta metrelerce uzayan bir forum oluşuyor...peki bunda Kur'an'ın suçu ne?
hani söylenegelen bir deyimdir :
yahu bana inanmamak ve dediğimi yapmamak için bin dereden su getirsem yine bana inanmayacaksın, yine de dediğimi yapmayacaksın...
" Sussam olmaz, konuşsam duymaz anlamazsın." diyor şarkısında... hatta...
yani bir konuda anlaşıp anlaşamamayı sözün açık/ apaçık olup olmaması belirlemiyor...karşı taraf, yani ben/sen/biz belirliyoruz...
işte yanıldığınız nokta lardan biri de budur yani...
söz istediği kadar açık olsun...
anlamak istemeyen, duymak istemeyen, veya kendine ait süzgeçten kafasına göre, süzgecine göre, heva ve heves tanrılarının onu güdülemelerine göre NE anlamak istiyorsa, NEYİ anlamak istiyorsa onu anlıyor...ben bu söz 'den bunu anlıyorum, ben bu ayeti böyle OKUyorum diyor...e peki burada gerçekte apaçık olan Kur'an'ın kendi suçu ne bir söyler misin? suç onda değil, biz de...Kur'an bize kapalı değil, bize açık, fakat maalesef biz ona kapalıyız...yani biz ona kendi heva ve heves tanrılarımızın gösterdiği istikamette kendimizi ona kapatmışız...bu yaptığımız yetmezmiş gibi " bakınız Kur'an kapalı..." diyebiliyoruz. e pes doğrusu... apaçık Kur'an'a yaklaşmak ve onu anlamak istiyorsak niyetimizi sahih ve temiz kılmalıyız öncelikle...hem ön İNFAZ ile yaklaşacaksın, hem de bana kendini açmıyor, o halde bu kapalı diyeceksin...büyük bir yanılgı ve çelişkiye düşersin böylelikle...yahu bir öğretmen bu eda ile bir öğrencisi ile bile konuştuğunda/ öyle olumsuz bir şekilde yaklaştığında, öğrenci hemen içine kapanır, kendisini kapatır...ondan sonra ona bir tek cümle bile yazdıramazsın...bu sadece bir misal...yani demek istiyorum ki yaklaşım çok önemli...bu Ayet ten daha önce de sözetmiştim anahtar rol oynuyor anlamında :
" De ki arınmağa gönlün var mı? "
işte olayın mihver/ odak noktası...
arınmağa gerçekten gönlün olsun, ön İNFAZ ile yaklaşma, bak nasıl da sana inzal olacaktır Kur'an...sen arınmağa hakkaten niyet et ve kendini ona AÇ...o zaman onun zaten ağuşunu açmış apaçık ve net bir şekilde seni bekler durumda olduğunu, hayretler içerisinde göreceksin zaten...aksi halde göremezsin...sürekli çarpuk çurpuk bir şeyler görür ve bunları da Kur'an dan zannedersin...apaçık olan , her gün kainat kitabı ayetlerini okuyadurduğun Yüce Allah'ı bile yanlış tarif edersin...
aşağıdaki ayetlere göre son derece yalın ve açık bir kiaptır:
4/174)Ey insanlar! Size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur (Kur’an) indirdik.
(39/28)Bunu, çarpıtılmaz Arapça bir Kur'an olarak indirdik ki, korunup sakınabilsinler.
ama aşağıdaki ayetlere bakacak olursak iş değişir:
(3/7)Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir.
Allahtan başkası tarafından anlaşılamayan ve yorumlayarak fitneye/kaosa düşürülebilen bir metin apaçık sınıfında mıdır yoksa muğlak mı?
(74.31) kalplerinde hastalık bulunanlar ile kâfirler, “Allah, örnek olarak bununla neyi anlatmak istedi” desinler.İşte böyle. Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir.
burada da ne demek istendiğini sorsunlar ve sırf imtihan/muğlaklık olsun diye indirilmiş bir mesajdan söz etmekte..
kısacası kitabın kendisi de içeriğinin bir kısmının apaçık olmadığını itiraf etmektedir.. yani kendi kendisiyle çelişmektedir.. .
boyut ve kategori farkı var bir kere...indiği toplum bir bahane...içindeki kıssalarla/ öğütlerle hemen tüm toplumları kapsayacak done lerle gelmiş...alemşumul,mekanşumul, zamanşumul olarak gelmiş...kafanı taktığın : indiği toplum ve dil, sadece mecburi ve doğal bir bahane...done üstüne done lerden sadece biri...üslubuna baktığımızda: Kur'an iki türlü söz kullanır :uyaran sözler ve belirleyen sözler...uyarı nesnelerini daha çok " yıldızlar "ve " dağlar " gibi toplumun ortak olarak çok iyi bildiği doğal varlıklardan seçer. yedinci asırda hicaz'da penguen veya panda dan sözetmez...
Kur'an; insanı tefekküre yönlendirmek için, " atılmış bir damla sıvı" halinden Hz.insan haline yükseliş evrelerinden sözeder...fakat anatomi alanına girerek biyolojik bilgiler vermez...bunu şimdi çocuğu olduğumuz bu çağa biz OKUtturup, ayeti güncelleyerek, çağımıza şahidlik ederek yeniden ve işte şimdi biz OKUtturacağız, yani biz şahidlik ettireceğiz...niyetimiz iyi ise tabi...
Kur'an ölümden sonra dirilmeye şahid olarak, kainat kitabının mevsimsel olarak " ölüşüne ", diğer mevsimde ise " canlanmasına " dikkatimizi çeker mesela...fakat kalkıp da hücre biyolojisine girip de bitkinin hücresinden sözetmez...bunu şimdi biz yapacağız, ayet lerin manasını yeniden çağımıza okutturarak...daha önce de dediğim gibi: Kur'an lafzı bir kere manası sürekli inen bir kitaptır...işte o sürekli inen mana ile çağımıza şahidlik ettirerek anlamaya çalışacağız Kur'an'ı...tabi arınmağa gönüllü isek...İNFAZ a değil...
Kur'an, Güneş,Ay ve yıldızlar gibi varlıkların yaratıcısının egemenlik ve otoritesinden , birlik ve kudretinden/ gücünden sözeder...ancak astronomi ilmine girmez...bunu şimdi biz, yeniden OKUyacağız, çağımıza şahidlik edeceğiz...bize düşer bu...çağımıza düşer buna tanıklık...
Kur'an tarihi olaylardan sözeder...fakat bu konudaki özel ad- soyadlar lar ve mekanlar tartışmasına girmez...buradaki gayesi kronoloji de değildir...tağutlaşan/ firavunlaşan/ azgınlaşan/ israf eden azgın toplumların başlarına gelen felaketlerden söz ederek uyarılarını yapar, bırakır...uyarılarını konuşulan güncel dil ile yapar...misallendirme, benzetme, teşbih ve mecazları hemen her halkın anlayabileceği bir biçimde vasati anlamda verir...misalen " yedi gök " gibi...
sağlık, hayvancılık, bilim, zirai işler gibi alanlarda insanlara birşey söylemez...fakat varlığın oluşuna dikkat çeker...sivrisineğe dikkat çeker...deve nin ilginç yaratılışından sözeder...kuşların havada asılı duruşuna dikkatimizi çeker...fakat kalkıp da bu konu ile alakalı fizik kanunlarından sözetmez...onu biz OKUtacağız mesela...
o yüzden diyoruz ya lafzı bir kere manası sürekli iniyor diye...
zaman (biz insanlara göre...)ihtiyarlasa bile Kur'an asla ihtiyarlamaz...
evet, boşuna denmemiştir bu...
Kur'an, birtakım belirlemeler yapmak ve fakat aslında asıl gayesi öncelikle toplumu gösterilen hedefe doğru hazırlamak...tabi bu durumda artık " uyaran söz "lere ihtiyaç olacaktır...işte Kur'an bunları; benzer, ayrıntılı; birbirinden güzel ve benzeşen olarak nitelemektdir :
şöyle ki :
" bir ayetin yerine benzerini getirmeden " 2/106
" sonra ayrıntılanmıştır " 11/1
" en güzeline uyun " 39/55
" diğerleri müteşabihlerden/ayrıntılı olanlardan / benzeşenlerdendir..."3/7
3/7:
yine O'dur sana ilahi kelamı indiren. O'nun ayetlerinden bir kısmının hükmü kesin ve nettir; bunlar ilahi kelamın anasıdır. gerisi de müteşabihlerden oluyşmuştur. kalplerinde hastalık / yamukluk bulunan kimseler, fitne çıkrmak ve tevil etmek amacıyla, onun müteşabih olan kısmının peşine düşerler. oysa onun gerçek te'vilini kimse bilemez, yalnızca Allah (bilir); ve ilimde derinleşenler derler ki: " biz O'na inanırız, tümü Rabbimizin katındandır. derin kavrayış sahiplerinden başkası bu gerçeği fark edemese de."
bu ayeti arınma niyetiyle yaklaşıp gerçekten anlamak isteyen anlayacaktır...açıktır çünkü : müteşabihin ardına kalbinde hastalık / yamukluk bulunanlar ve fitne çıkarmak isteyenler/ fitne çıkrmayı hedefleyenler düşecektir...bu ayet, yüreklerin sınanması ve vahiy üzerinde derin düşünmeye davet etmektedir. nasıl ki Kur'an varlığın hakikatini tefsir ediyorsa, kendi kendisini tefsir ediyorsa, işte muhkemler de müteşabihi bunun gibi tefsir etmektedir açıkça...
Allah, öğretilerin en güzelini, biri diğerine atıf yaparak tekrarlanan , çift kutuplu bir hitap olarak indirmiştir .......( zümer 23)sadece bu ayet bile bu kelamın Yüce Allah eseri olduğunu ispata yeter...bir aciz kulun mağarada oturup yazabileceği şeyler değil bunlar...( önümde masa, üstümde elektrik lambası, yemeğim önümde, çayım sağımda, altımda koltuk var olduğu halde sadece Kur'an'ı baştan sona okumaktan bile acizim...sadece okumaktan bile...o halde, kim benim bir mağarada oturup da hem de Kur'an gibi bir kitabı yazabileceğimi iddia edebilir...bu kadarı da fazla artık...( -kusura kalma ama-hakikaten saçmalık...;
evet, bu ayet te :
3/7 den bir farklı taraf olarak :ayetlerin lafza ve manaya ilişkin olarak iki boyutunun olduğu vurgulanıyor...lafız ile ilgili olanı " çift kutuplu " olmasıdır..." mesani " özelliğinde de bahsedildiği gibi, ayetlerin anlaşılmasında Kur'an'ın muhtelif yerlerinde geçen kavramın alt alta, yan yana, çapraz veyani kutuplarını veyani geçtiği yerlerdeki bağlamını esas alarak kavramı tam anlamıyla ve bütün yönleriyle tanıtmaktadır bize...Kur'an'a eklemlenmiştir kavram tabiri caizse...her farklı anlamından her farklı bağlamda söz edilip bağlamına göre tarifi yapılmıştır yani...
ve tabi ki, biz beşer kulların kullandığı dilin içerisine yerleştirilen vahyi manaların Yüce Allah'a nispeti veya Yüce Allah a aid ifadeler hâliyle müteşabih olacaktır...başka türlü nasıl olabilir ki...nihayetinde aşkın olan vahyin, gerçekte biz kulların idrakimizin fevkinde olması kadar doğal ne olabilir...
işte istediğin gibi sana 1000 dereden su...
fakat sen baştan ahdetmişsin ve açıkça söylediğin gibi...
1000 dereden su da getirsek, sen yine inanmamaya kendini konuşlandırmışsan , artık ne yapabiliriz ki, hidayet dilemekten başka...
DİĞER AYETLER İLE İLGİLİ DE DEVAM EDECEĞİM İNŞ.
selam ile
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|