Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Sayın Hasan hocam,
Kızdığımız sünni din anlayışındaki yanlışlardır. Bizim de geçtiğimiz yollardır bunlar. Din orta halli genç orta yaşlı bir müslüman için sanki namazdan + Oruçtan + Kurbandan ibarettir. Zekat ve Hac zaten zenginler içindir.
Namaz için bir kaç kısa sure ezberlenir. Abdest, gusul ve namaz kılma bilgileri öğrenilir ve uygulanır. Sürekli hergün beş kere bu tekrarlanır. Evde de kılınır ama camide kılınması daha iyidir. Bir de sürekli telaş vardır. Aman öğlenin vakti geçti, ikindinin vakti çıktı. Amanın namazım kazaya kaldı diye. Böylelikle dindar olunur ve bir ömür geçirilir. Allahın istediği müslüman bir birey olunmuş sanılır. Kur'an okunmaz. Anlaşılmayacağı varsayılır. Anlamak için çok ilim bilmek gerekir. O ayrı bir uyzmanlık işidir. Kur'an okumanın arapça ve Arap harflerinin okunmasının bilinmesi olduğu düşünülür. Sevap kazanmak, her muradın hasıl olmasını sağlamak için 3, 7, 21, 41 vb. kereler okunur, üflenir.
Namaz Allahı anmak ve ona ibadet etmekse, insanın kendi halinde bulunduğu, günlük hayatın koşuşturmasının olmadığı Sabah ve Akşam vakti olması uygundur.
Ama Namaz aslında Kur'anın tekrarlanması, Kur'an mesajının insanlara aktarılması için bir ibadet metodu ise de insanların Arapça bilmemesi nedeniyle bu fonksiyonunu icra edemiyor.
Araplar , zaten tarihten gelen ve hala devam eden baskıcı yönetim anlayışları ile Kur'anı anlasa da ondan faydalanma, onu uygulama şansına sahip değiller. Arap milleti müslümanlar için hiç te örnek bir millet değil. Bunu söylemek için Arap düşmanı olmaya gerek yok.
Namaz insanları Kur'an dan uzaklaştırıyor. İnsanla üç kulhu bir elhamla işi bitiriyorlar.
Hasan abi sen okuyan bir adamsın, ben de okurum, araştırırım, namaz kıldığım zamanlarda sürekli Kur'an meali okumaya vakit ayırırdım. Ama sıradan bir müslüman bunu yapmıyor. Bu Türk milleti kitap okumuyor ya. Okumuyor. Kölnde 200 bin Türk var bir kitapçıları yok. 20 bin İranlı var , İran kitapçısı var. Okuyan bir Türkiye nasıl yaparız bilmiyorum. Herkesi Kur'an meali okumaya teşvikle başarabiliriz belki.
Bir de namazın Kur'anda açık tarifi yok. Araf 205 Sabah akşam yüksek olmayan sesle rabbini an. demiş. Bir kaç kere "La ilahe illallah" derim , Rabbimi anmış olurum. Bu namaz kılmamı şart koşmuyor. Yani çok aradım. Bulamadım. Sonunda dedim ki, Ey yüce Allah, senin dediğin Salat, iyi işler, iyi hareketler, iyi niyetler, yani iyi ahlak, dua, Kur'anı okuyarak Allahı zikretme ama motamot bir namaz değil. Bunu isteseydin açıklardın. Bundan aciz değildin. Sen açıklamadın. Senin açıklamadığın bir şeyi peygamberin de yapması mümkün değil.
Örneğin İsra 78 Fecrin Kur'anı şahitlidir diyor. Bunu bazı meallerde Sabah namazı şahitlidir diye çevirmişler. Benim anladığım sabah Fecr vaktinde Kur'an okunması, namaz kılınması değil.
Namaz eylemine, Kur'anda tarif edilmediği halde özellikle Allah böyle emretmiş, peygamber böyle uygulamış denilerek insanlar üzerine beş vakit bir baskı aracı gibi uygulanması, çoğu insanı Kur'anı okuyup anlamaktan geri bıraktığı için soğuk bakıyorum.
Faydalı yanlarını inkar etmiyorum. Namaz kılanların çoğunun (hepsi demiyorum ama çoğunun) iyi ahlak sahibi, güvenilir insanlar olduklarını, Din, iman, vicdan sahibi olduklarını biliyorum. Onlara bir düşmanlığım yok. Sadece inançlarındaki ve uygulamalarındaki yanlışları, nuzül sıralı Kur'an meali ile tanıştıkları zaman, Sünnetin mutlaka Kur'ana uygun olması gerektiği esasını kavradıkları zaman rahatlıkla düzeltebileceklerini düşünüyorum.
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
Katılma Tarihi: 05 mart 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 133
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Salat kelimesiyle namaz kelimesi eş anlamlı kullanılıyor. Oysa namaz salatın şekilsel yönünü belirtir. Çevirilerde salat kelimesi ve
başka kelimeler namaz olarak çevriliyor. Namaz salatı ihtiva eder. Salat tüm olarak namazı ihtiva etmez.
Salat kavramının içi boşaltılmış, yerine namaz kelimesi kullanıyor olabilir. Geçmişte bir hata yapılışsa, doğrular ve yanlışlar tümden
inkar edilmeye çalışılmamalı, doğrunun ne olduğu araştırılmalıdır.
Bakara:
43. Salâtı [eğitim-öğretimi, sosyal yardım kurumunu] dikiniz-ayakta tutunuz, zekâtı veriniz, rükû edenlerle birlikte siz de rükû
ediniz.
83. Ve hani Biz, İsrâîloğulları'nın mîsâkını [kesin sözünü] almıştık: “Allah'tan başkasına kulluk etmeyeceksiniz, ana-babaya, yakınlığı
olanlara, yetimlere, miskinlere de iyilik yapacaksınız, insanlara güzelliği söyleyiniz, salâtı ikâme ediniz ve zekâtı veriniz.” Sonra
çok azınız müstesnâ olmak üzere yüz çevirdiniz. Ve siz yüz çevirenlersiniz.
93. Ve hani sizden mîsâk almış ve Tûr'u üstünüze yükseltmiştik: “Size verdiğimizi [Kitab'ı] kuvvetlice alın ve dinleyin.” Demişlerdi
ki: “Dinledik ve isyan ettik/iyice sarıldık.” Ve inkârları yüzünden buzağı [altının ilâhlığı] kalplerine içirilmişti. De ki: ‘Eğer
inananlar iseniz, inancınızın size emrettiği şey ne çirkindir!”
104. Ey iman etmiş kimseler! “Râ‘inâ” demeyin, “Unzurnâ” [bizi gözet] deyin ve kulak verin. Çok acıklı azap da yalnız kâfirler içindir.
Yahudilerden misak nasıl alındı. Müslümanlardan nasıl alınıyor. Bunu da düşünmek lazım. 93 ayetteki “Dinledik ve isyan ettik/iyice
sarıldık.” Temsili bir anlatım mıdır? Yoksa belli bir yerde söylenen bir söz müdür? Yahudiler iman edenler gibi rüku etmiyorlar. Rüku
yalnızca şekilden ibaret midir? “Unzurnâ” yalnızca Hz. Muhammed’e söylenen bir söz müdür?
İkame etmek yasa, rüku onama, secde tabi olma ve uygulamayı simgeliyor olabilir. Fatiha Kuran’ın özeti denir. Bence İslam anlayışını
özet olarak yansıtır. Rüku ile “Unzurnâ” denilerek misakı verirsiniz. Secde ile de bütün kuranı kabul edip uygularsınız. Yani Allah’a
layık bir kul olarak yaşayacaksınızdır. 93 ayette Yahudiler misakları çevirmişler, inananlar gibi rüku etmemişlerdir.
Salat ile saltanat kelimeleri arasında ilişki olabilir diye düşünüyorum. Arapça bilenlerin yorumlaması daha uygun. Salat ile Allah’ın
hükümdarlığına girilir. Artık onun kulu ve kölesisinizdir. Allah adına onun hükümlerini uygularsınız, onun yardımcısı olursunuz.
Geçmişte namazda okunan hutbe, bir hükümdarın saltanatının meşrutiyeti onamaya dönüşmüş. Sonradan ilave diye düşünüyorum. Namaz
Allah’ın saltanatının onanmasıdır.
Allah günü gündüz ve gece olarak yaratmıştır. Gündüz çalışma, gece dinlenme. Gündüze başlarken namaz kılar, rızık ararken Allah’ın
yasalarına uyacağınıza, ona tabi olduğunuza misak verirsiniz. Allah’ı sık sık anarak da misakınızı hatırlarsınız. Akşam namazıyla da
hem gece için Allahın hükümdarlığına giresiniz, hem de gündüz yaptığınız şeyleri düşünürsünüz. Yasayı uygulayacak kişinin yasayı
öğrenmesi, bilmesi gerekir. Bunun içinde en uygun zaman gün doğumundan önceki ve sonraki, gün batımından önceki ve sonraki dönemdir.
Çünkü bu iki dönem çalışmadığınız ve dinlenmeye çekilmediğiniz iki dönemdir. Salatı Kuran çalışmasından ayrı düşünmekte uygun olmaz
diye düşünüyorum. kuran okumak, bir Müslüman için her gün, ölünceye kadar yaptığı şeyde olmalıdır.
Bir kavramın içinin boşaltılması, o kavramı ret etmeyi gerektirmemelidir. Salat anlamsal yönünün olduğu gibi şekilsel yönünün de
olduğunu düşünüyorum. Bir Müslüman için belirli vakitlerin getirdiği bir farz değil, her daim, her zaman olan bir farzdır.
__________________ Yarım doğru yalanın ta kendisidir.
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Sayın imsakdemir,
Kur'an apaçık bir kitapsa ki, kendini öyle tanımlıyor ve ben de öyle inanıyorum.
Bu apaçık kitap namazın tarifini vermiyor.
Orucun veriyor. Haccın veriyor. Zekatın vermiyor. ( Zekat başka , infak başka çünkü) Namazın vermiyor. Hatta Zinanın da vermiyor.
Ve bize diyor ki Kur'andan sorumlusunuz. Zuhruf 44
Tamam da o dinin direği denilen ritüeli Kur'anda bulamıyorum. Acaba ben mi yanılıyorum dedim. Bunu ilahiyatçılar da söylüyor. Kur'an namazın tarifini vermemiştir diyor.
Bunu Kur'an açıklamıyorsa, yan kaynaklardan sünnet, tevatür gibi öğreniyorsam o zaman Kur'andan sorumluluğum nerede kalıyor.
Kur'ana göre islam, insanların ritüele boğulduğu bir din değil. Ritüel bolluğuna gömülmüş bir dini kültürden geliyorsunuz ve tabii bunu Kur'an da bulamıyorsunuz. Çünkü Allahın dininde bu yok.
Birileri İslamı, yahudilik, Hristiyanlık, Zerdüştlük gibi kurumsallaştırmak istemiş, böyle ritüeller icad etmiş.
İyidir, güzeldir, faydalıdır. Kılan kılsın. Kılmasın demem. Ama bunun Kur'ani olduğunu söylemesin. Salat kavramı Namaz dan çok öte bir kavram.
insanlar namaz kılmakla dinle ilgili vazifelerini yerine getirdiğini sanıyor, Kur'anı okuyup incelemeyi hiç düşünmüyor.
Binlerce insan, zamanında dine bu eklemeleri yapıp insanlara dayatanların yüzünden din cahili. Dine uzak. Hiç ilgilenmiyor bile. Sadece ve sadece dindeki uydurmalar yüzünden.
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
Katılma Tarihi: 05 mart 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 133
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Sayın Saffet Metin
İnsan hem ruh içerir, hem de topraktandır. Toprak yönü şekildir. İslam’da da mana yönü olduğu gibi şekil yönü de olacaktır. Müslüman
mana adına toprağı hor görmemelidir.
Zekatın anlamının farklı olabileceğini düşünüyorum. Günümüzdeki uygulamaya bakdığınızda bazı tarikat şeyhlerinin zekat adı altında
insanların paralarını aldığını görürsünüz. Kuranda eleştirilmesine rağmen. Zekatla Salat kelimesi yan yana kullanılır. Bunu da her
ikisi de çok önemlidir diyerek açıklarlar. Benim düşüncem her iki kelime birbirini tamamlıyor olması. Zekat temizlenmek demektir.
Salat ile insanlar temizleniyor.
Zinadaki hüküm bu işi araştırın, insanları cezalandırmak için uğraşın değildir. Zinanın ispatı çok zor hale getirilir. İspatlanmadığı
içinde konuşmak iftira hükmüne geçer. Gözünle görsen bile konuştuğunda güvenilir 3 şahit daha getirmediğinde iftira atmış
pozisyondasın. Kendi yöremden biliyorum. Sırf ağza sakız yapmaktan kaynaklanan cinayetler var. Üstelik bunu dini bütün Müslümanlar
yapıyor. Kuranın yaklaşımının zina yapanların araştırılıp bulunmasından ziyade, masumların canını korumaya yönelik olduğunu
düşünüyorum. Günümüze gelene kadar ve günümüzde bu hükmün uygulandığını söyleyemeyiz diye düşünüyorum. Haksız yere canına kıyılan ne
kadar can var acaba.
İslam’a geniş yaklaşılması gerektiğini düşünüyorum. Kılı kırk yaran bir şeriat anlayışına karşıyım. Nerdeyse parmağını oynatsan
şeriatta yeri var. Bakara 67-71. Yahudilerden sığır kurban edilmesi istendiğinde hemen ayrıntıya dalarlar. Oysa kendilerinden istenen
yalnızca sığır kurban edilmesiydi. Bu ayrıntıcılık sığırı kurban etmelerine bile engel olacak seviyedeydi. Kuran, ayetler inerken soru
sormayın diye de uyarır. Çünkü istenseydi sormadan da ayrıntılar kendilerine verilirdi. Ashab-ı Kehf kıssasında da Kuran ayrıntı
açıklamayı ret eder. Kuran açık anlatmıştır. Evet Kuran inanç konusunda gerekli olanları açık anlatmıştır. Geri kalanlar bir genişlik
içerir. Bu Kuranın açık anlatmadığı anlamına da gelmez. Fatiha’da “İhdinas siratal mustekîm” denilir. Allahın yolunun düz ve geniş
olduğu belirtilir. Bazıları sıratı kıldan ince kılıçtan keskin hale getirmiş. Hatırladığım kadarıyla Allah’ın yolunun dar olduğu
değiştirilen İncil’de geçiyor. Evet İslam bu kadarda ritüele boğulmamalıdır. Manalar ve kavramlar unutulmuş, yalnızca şekle önem
verilir hale gelmiştir. Zaten bu çağımızın genel insan özelliğidir ve kendi düşüncelerinin yansımalarıdır.
İslam’da fırka olanlardan hemen hemen hiç kimse salatı inkar etmez. Aleviler namaz kılmamayı başka şekilde anlatırlar. Bu yüzden
namazın inkarı sizin için zorlaşmalıdır diye düşünüyorum. Kıyam, secde, rüku belirtilen bazı sözlerle Allahın anılması, abdest, vakit
belirtmesi göz ardı da edilmemelidir diye düşünüyorum. Namaz Fatiha’sız olmaz denilir. Kuran Fatiha ile başlar. Benim için sorun namaz
kılınıp kılınmaması değil, insanların Fatiha’nın anlamını bile bilmiyor olması, düşünmemesidir. Günde bir çok kez Fatiha’yı tekrarlar
ama namaz bitince tam tersini yapar. “İhdinas siratal mustekîm” örneğinde olduğu gibi. Camiler aynı zamanda öğretim kurumlarıdır. Siz
Fatiha’nın anlamını tekrar tekrar cemaate açıklamanız gerekir ki nasıl düşünmesi gerektiğini bilsin. Bunu yapmaz, kıldan ince kılıçtan
keskin bir sırattan bahsedip dururlar. Sonrada kendi anlayışlarını dayatırlar.
Sorun salatta değildir. Sorun salatı açıklayan zihniyettedir. Sorun Fatiha okunmasında değildir. Sorun Fatiha’yı açıklamayan
zihniyettedir.
İnsan unutkan bir varlıktır. Belirli vakitlerle neyin hükmü altında olduğunun hatırlatılması lazımdır. Bazı şeyler sorgulanırken insan
özelliklerinin de göz önünde bulundurulması gerektiğini düşünüyorum.
__________________ Yarım doğru yalanın ta kendisidir.
Fatiha’da “İhdinas siratal mustekîm” denilir. Allahın yolunun düz ve geniş olduğu belirtilir. Bazıları sıratı kıldan ince kılıçtan keskin hale getirmiş. Hatırladığım kadarıyla Allah’ın yolunun dar olduğu değiştirilen İncil’de geçiyor.Demişsiniz.Bu mantıkla,Adem ile Havva,Amin,Vaiz,Efrayim,Sela, v.s hepsi değiştirilen incilden bize geçmiş.
Kıldan ince kılıçtan keskin olarak öğrendiğimiz ve değiştiremediğimiz, hatta değiştirme yolunda çalışma yapamadığımız sırat'ı, halledemeyen müslümanlar,yukarıdaki yazılan ve namazlarımızda, dualarımızda yer alan terimleri kim ortadan kaldıracak ? Nasıl yapılacak?
Kur'an apaçık bir kitapsa ki, kendini öyle tanımlıyor ve ben de öyle inanıyorum.
Bu apaçık kitap namazın tarifini vermiyor.
Orucun veriyor. Haccın veriyor. Zekatın vermiyor. ( Zekat başka , infak başka çünkü) Namazın vermiyor. Hatta Zinanın da vermiyor.
Ve bize diyor ki Kur'andan sorumlusunuz. Zuhruf 44
Değerli Saffet metin, merhaba!
Kuran orucun tanımını yapıyor mu gerçekten! Ben müslümanların bildiği ve tuttuğu orucun açık ve anlaşılır bir tanımını okuyamadım.
İki çeşit oruç okuyoruz Kuran'da: Ramazanda olan oruç ve ceza olan oruç. Oruç birinde ibadettir, hayra, sevince vesiledir, diğerinde ceza/tacizdir, şerre, kedere vesiledir. Bu bir yana.
Ramazan orucu denilen oruç kaç gündür, bu dahi açık değildir. Bir ay mı, bir kaç gün mü (eyyamen ma'dudât)?
Oruç yememe içmeme, ve cinsel ilişkide bulunmama mıdır, açık değildir. Kuran'da "ye! iç!" var, ancak "yeme! içme!" yok.
Sonra, "yemek içmek" fiili mutlak yeme içmeyi mi yoksa serbestiyeti mi ifade ediyor? Yaratıcı ne diye kullarını yılın bir ayında yada bir kaç günün gündüzünde aç ve sussuz bırakıyor, cinsel ilişkyi yasaklıyor, bunun ne gibi yararı var...? Bu ayın yada bir kaç günün yılın diğer ay ve günlerinden ayrıcalığı nedir?
Bu soruların mantıklı, tutarlı cevabının olması gerekmez mi?
Hac da öyle. Hac nedir? Hac geleneği yada farzıyeti nereden geliyor? Amacı nedir? Hac dün gerekli miydi? Neden gerekliydi? Hac bugün gerekli midir? Neden gereklidir? Niçin hac yapılır? Yer olarak neden Mekke? Hac ne zamandan beri yapılmaktadır...? Kuran bu sorulara açıklıkla cevap vermiş midir? Her yıl hac emri hangi ayetle sabittir? Hac nasıl yapılacak; hangi eylemleri kapsıyacak vs açıklamış mıdır?
"Beyti hac, gücü yetenedir" in anlamı nedir? Beyt bir ev mi, Allah'ın elçisi Muhammed mi, Mekke mi, Peygamberin bulunduğu yer mi (sana gelsinler!.. diyor)? başka bir şey midir, nedir beyt?
Size, Kuran'dan sorumlusunuz, diyor mu Kuran?
Zuhruf 43-44: Sana vahiy olunana/söylenene tutun! Kesinlikle doğru bir yoldasın. Ve bu senin ve kavmin için bir uyarıdır ve sorulacaksınız.
Şimdi bu ifadeden, açıkça Kuran'dan sorumlu olduğunuz anlaşılıyor mu?
Kuran, her defasında muhatap insanları, yaptıklarından sorumlu tutuyor. Sorumluluk içerikli ayetlere bakıla!
allahın namazı haccı orucu ve kuranı tüm insanlara sorumluluk olarak yüklemesi fiziki açıdan mantıksız ...
hayatı boyunca bunlardan bi haber olan insanların varlığı ve bunların sayıca çokluğu ister istemez bu sonuca götürüyor ...
en azından benim sizin vardığınız sonuca varmam hep bu habersizlerin durmunu düşünmek sayesinde oldu...
bunu sık sık tekrarlasam da burada bir kere daha söyleme gereği duydum...
et tekraru ahsen velev kane yüzseksen...
selamlar...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Saffet Metin Yazdı:
Kur'an apaçık bir kitapsa ki, kendini öyle tanımlıyor ve ben de öyle
inanıyorum.
Bu apaçık kitap namazın tarifini vermiyor.
Orucun veriyor.
Haccın veriyor.
Zekatın vermiyor. ( Zekat başka , infak başka çünkü)
Namazın vermiyor.
Hatta Zinanın da vermiyor.
Ve bize diyor ki Kur'andan sorumlusunuz. Zuhruf 44
Değerli Saffet metin, merhaba!
Kuran orucun tanımını yapıyor mu gerçekten!
Ben müslümanların bildiği ve tuttuğu orucun açık ve anlaşılır bir tanımını
okuyamadım.
İki çeşit oruç okuyoruz Kuran'da: Ramazanda olan oruç
ve ceza olan oruç. Oruç birinde ibadettir, hayra, sevince vesiledir, diğerinde
ceza/tacizdir, şerre, kedere vesiledir. Bu bir yana.
Ramazan orucu
denilen oruç kaç gündür, bu dahi açık değildir. Bir ay mı, bir kaç gün mü
(eyyamen ma'dudât)?
Oruçla ilgili ayetlerbana Kur’anda en açık gelen ayetlerdi.Tabi oradaRamazan ayınıgeleneğin uygulaması ileHicri takvim ayı olarak algılıyordum. Sayılı
gün kavramını da, bir aylık süre desayılı gündür diye düşünüyordum. O zaman bir sıkıntı yoktu.Kur’anın açıklaması da geleneğe uygundu.
Tabii bu forumda Oruçla ilgili tartışmalardan sonra bu
fikrim değişti.
Kur’an eyyamen ma’dudat diyor. Birkaç gün. (Bir elin
parmaklarınla sayılacak kadar gün demekmiş) Tabii
bizim arapçamız olmadığından bu terimin biz tercümesini sayılı gün diye
okuyoruz.Şehr-i Ramazan, takvim ayı
olarak mı belirtmiş Kur’an , yoksa Kavurucu dolunay mı.Derdimi Türkçe ifade edemiyorumçünkü her iki durum da ay kelimesiyle ifade
ediyor. Bari ingilizce sorayım,Şehr-iRamazan Month mudur
(takvim ayı) , yoksa moon (gökteki ay)mu ifade ediyor.Bu bilgiyi sayın
Hasan Akçayın yazılarında okuduktan sonra bu konuda sanki uygulamaile Kur’anın dediği arasında bir fark var
gibi.
Her nekadar mezhep alimlerine göre, Oruç Hicretin
ikinci yılında farz edildi, Ramazan hicri ayında tutulmaya başlandı deniyorsa
da, Bakara Suresinin iniş sırasına göre Hicretin ikinci yılı farziyeti mümkün,
amahicri takvim ve Ramazan ayı diye bir
şey henüz o zaman olmadığıiçin(Hz. Ömer Zamanında icat edildiği için)insanların peygamber devrindebir ay oruç tutmaları mümkün değil. Burada
sonradan yapılan bir kavram saptırması var san ki.
Ramazan ayı diye
bir takvim ayını insanlar hicri takvimi oluştururken yapmışlar, Kur’andaki
Ramazan ayı , bir takvim ayı değil de Kavurucu dolunay manasında Ramazaniseo zaman Kuzey yarımkürede 21 hazirandan sonraki
ilk dolunay oluyor. (Güney yarımkürede de 21 Aralıktan sonrakiilk dolunay.)Bu dolunaydan hilale dönüşürken
ki günler, oruç tutma günleri olur. O da eyyamen Ma’dudat hesabına uyar.
Örneğin Aleviler ve Şia Muharrem in ilk 12 gününde oruç
tutuyor ve bu on iki günü eyyamen ma’dudat a dayandığını söylüyorlar. Tabii
Muharrem orucu hilalden başlayan on iki gün uygulaması. Halbuki Ramazan, adı
üstünde sıcak dolunay. Dolunaydan , sonraki ayın hilaline kadar olan süre. Bu
da her halde maksimum 13,14 gün gibi bir
süredir. 16 olmaz. Hatta 15 gün bile olmaz.
Bu mantıkla Ramazan kuzey yarım kürede (hatta Güney
yarımkürede de )hep yazın olur.Hep dolunayda, hatta dolunaydan sonraki gün
başlar. Çünkü Dolunayın görülmesiyle Ramazan gerçekleşir.BenceOrucuHicri takvimin Ramazan
ayında bile tutsak, hadi gelenekçilerle bir ayrılık yaratmıyalım, on da biledolunaydan sonraki günler tutulması
gerektiğine inanıyorum.
Allah bizden 30 gün oruç tutmamızı istememiştir. Oruç tutmamızı istediği süre 13-14 gündür.
Yani Kavurucu Dolunayın görülmesinden sonraki eyyamen ma’duat.Orucu takvamızı arttırmamız için istemiştir. Allah
bizden fıtratımızın dayanabileceği bir fedakarlık istemiştir. Bunun da takvamızı
arttıracağını bildirmiştir. Hastadan istememiştir. Hasta olanın fidye vermesini
istemiştir.
Bir arkadaşımız, Hüseyin-1975sanırım kendisi doktordu, bir ay oruç
tutmanın sağlığa uygun bir şey olmadığını söyledi.Doğrudur. Hele ki, Yaz aylarında. Çünkü yaz aylarında çok terden dolayı, çok su
ihtiyacı oluyor.Günler uzun
oluyor.İş güç yaparsan , hareket
edersen perişan oluyorsun. Tansiyon hastaları için hiç uygun değil. Sağlıklı
insanın günde iki litre su içmesi lazımken, tansiyon hastası üç litre içmesi
lazım.Buna bir ay devam etmek çok zor.
Oruçla ilgili ayetler :
Bakara
183-Ey
iman sahipleri! Oruç sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi, sizin de
üzerinize yazıldı. Umulur ki sakınırsınız.
184-Sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta veya yolculukta olursa, tutamadığı
günler sayısınca başka günlerde tutar. Zorlukla dayananlar, fidye olarak bir
yoksulu doyurmalıdır. Kim gönülden bir hayır yaparsa, bu da kendisi için
hayırlıdır. Oruç tutmanız bilirseniz sizin için daha hayırlıdır.
185-Ramazan ayı ki; insanları doğru yola ileten, apaçık ve ayırt edici olan
Kuran onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya tanık olursa, onda oruç
tutsun. Hasta ya da yolculukta olanlar tutamadığı gün sayısınca diğer günlerde.
Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bu, sayıyı tamamlamanız, sizi
doğru yola ilettiğinden dolayı Allah’ı yüceltmeniz içindir. Umulur ki
şükredersiniz.
187-Oruç gecesi kadınlara yaklaşmanız helal kılınmıştır. Onlar sizin giysiniz,
siz de onların giysilerisiniz. Allah sizin benliklerinize yazık etmekte
olduğunuzu bilmiş, tevbelerinizi kabul edip, sizi bağışlamıştır. Artık onlara
yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazdığı şeyi arayın. Tan yerinde beyaz iplikle
siyah iplik ayırt edilinceye kadar yiyin için, sonra da orucu geceye kadar tamamlayın...
Ben
Bakara187de Orucun nasıl tutulacağını çıkarıyorum.
AllahGece yapabileceklerimizi saymış.
Yeme, İçme, seks.Bunları gündüz, gece
vaktine kadar yapamıyorsun.Oruç
bu olmuş oluyor.
BuRamazan Orucu ile ilgili düşündüklerim.
Ceza
Orucu ve Hacla ilgili olarakdaha sonra
yazacağım inşallah.
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
RAMAZÂN "kavuran" anlamında bir sıfat-fiildir (Elmalılı).
O halde "şehru ramazân" lafzen "sıcak dolunay" demek; yıl içinde ise 21 Hazirandan sonraki ilk 30 günde görünen dolunay. Örneğin 2010'un "şehru ramazân"ı 26 Haziranda göründü; 2011'in "şehru ramazân"ı 15 Temmuzda görünecek.
Kuran, zaman birimi olarak "dolunaylar"ı ve "güneş yılı"nı kullanıyor. Bir yıl, yerkürenin güneşi bir kere dolanması ne kadar zaman alıyorsa o kadar ve bir dolunay, kamerin yerküreyi bir kere dolanması ne kadar zaman alıyorsa o kadar sürüyor. O yüzden bunların uzunlukları küsursuz.
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Merhaba Hasan abi,
Senin izahlarından Kur'an da ki Ramazan ın Hicri takvim ayı Ramazan değil de, 21 Hazirandan sonraki Kavurucu dolunay olduğunu, Eyyamen Ma'duat ın ise ayın bu dolunay halinden hilale dönüşme süresi olduğunu anlıyorum.
Kur'an apaçık ta , müslümanlar sanki olayı saptırmış gibi gözüküyor.
Ah kurgu filmlerdeki zaman makinası icad edilse, gönüllü olarak peygamberin devrine gidip , bu işlerin uygulamasını görmek isterdim.
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma