Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 24 eylul 2005 Yer: Almanya Gönderilenler: 333
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam.
Basliga bakilirsa görüs ayriliginin tam olarak ne oldugu anlasilmamis, yada kardesimiz bunu kavramak "istemiyor".
Bu Forumda hic bugüne kadar kimse "Insan madde'den ibarettir, (icinde) baska birsey yoktur" diyen oldu mu? Dahasi, Kur'an da var olan Ruh kavramini kim inkar etti ki?
Sadece, Kur'an-da ki Ruh kavrami, varsayilani veya arzulanan görüsü ifade etmiyor seklinde bir görüs var, benimde paylastigim.
Nedir varsayilan? Örnegin:
Her insan "Ben" diyebilecek nitelikte, kendini ifade edebilen, düsünen, duygulanan, sinirlenen, üzülen... akil canli bir varlik. Kimlikmi diyelim, öz'mü, karaktermi, adi ne olursa olsun, Kur'an-da ki RUH kavrami bunu ifade ediyor seklinde bir görüs ve daha farkli bir görüs var. Yani "Ruh yoktur" demekle, "insan'in icinde Ruh yoktur" demek ayni sey degildir.
Zümer 42
Allah, canları(enfus), ölümleri sırasında alır, ölmeyenleri de uykuları sırasında. Sonra, haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkoyar; ötekileri, belirlenen bir süreye kadar salıverir. Bunda, iyice düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.
Nedense Ayetin orjinal metninde RUH kavrami yok, bunun yerine Nefs'in cogulu Enfus var. RUH = NEFS seklinde bir iddia olabilir mi? Eger bir kavram digerinin yerini alabiliyorsa neden farkli Ayetlerde farkli kavramlar kullanilir? diye düsünüp aciklamasini yapmak gerekir.
Farzedelim ki Kur'an-da ki RUH kavrami icimizdeki benligi kast ediyor, bazi insanlarin görüsüne göre bu benlik ölmeyecek, beden fani olacak ama benlikler ya ara bir yerde yasamaya devam edecek(örnegin kabir hayati), yada tekrar dirilecekleri güne dek bir nevi uykuda olacaklar. Iddia? Var. Kanit? Yok.
Ölüm insan'in kolay kolay kabullenecegi birsey degil, bunu herkes, gerek gece yataginda gerek hayatin farkli tecrübelerinde kendine yakin hissediyor, bu gercekle su veya bu sekilde yüzlesiyor. Belkide suur altinda böylesine bir korkunun yada kabul bulmayan bir gercegin tasarlanan ayri bir gercekle yer degistirilmesi rahatlatici, belki korkuyu hafifletici olacaktir, ama gercek nedir? Allah bilir. Ölünce, kendinden haberi olmayan, bir hic olmanin korkutucu bir yani yok bence. Genelde herseyden önce ölüm korkutucu gelsede esasinda bütün soru, "neler olacak?" da dügümleniyor.
Bakara 28 Allah'a nasıl nankörlük ediyorsunuz/Allah'ı nasıl inkâr ediyorsunuz?! Siz ölülerdiniz, O sizi diriltti. Sizi yine öldürecek ve sonra diriltecektir. Nihayet O'na döndürüleceksiniz.
Daha önce hic birsey idim, Allah yaratti, hayat buldum, yine ölüp hic birsey olacagim, Allah tekrar/bir kez daha yaratacak. Kur'an bu mesajlarla dolu. Ben sahsen bunu anliyorum ve kabullendim. Benim bir parcam ölümden sonra bir yerlerde bir sekilde yasamaya devam edecek ama bilecegim ama farkinda olmayacagim gibi bir iddia delil gerektirir, bitirici delilim yoksa iddiam da o kadar ortada kalir, yorumdan öteye gitmez.
Diger ilgimi ceken Ayetler, daha dogrusu mealler:
Al-i İmran 169 Allah yolunda öldürülmüş olanları ölüler sanma sakın. Hayır! Onlar diridirler. Rablerinin katında rızıklandırılıyorlar.
Bakara 154 Allah yolunda öldürülenler için "ölüler" demeyin. Tam aksine, onlar dirilerdir ama siz farkında olmazsınız.
Sorulmasi gereken soru:
Allah yolunda degil, normal sartlarda ölenler neden diri degillerdir de, Allah yolunda öldürülenler ölü degil, diridirler? Allah neden digerleri icin aynen "diridirler" demiyor? Her Müslüman Allah yolunda mücadele verirken mi ölüyor? Hayir. Benim anladigim burada özel bir kesim sözkonusu, yer yüzünde bütün her Müslüman illa ki öldürülmedigi gibi, Ayetlerde her müslüman'in bir sekilde diri olacagina dair bir aciklamada yok.
Eger mealler dogruya yakin ise ve dogru anliyorsam, belli ki diger bütün insanlar öldügünde, tekrar dirilecekleri güne dek salt ölü olacak, ama Allah yolunda öldürülenler ölü degil diri olacaklar ama bizler bunu bilemeyecegiz.
Baska Ayetlerin mealleri:
Enam 111 Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler kendileriyle konuşsaydı ve herşeyi toplayıp karşılarına dikseydik, Allah'ın dilemesi dışında, yine de inanmazlardı. Ne var ki, çokları cehalet sergiliyorlar.
Enam 122 Bir ölü iken kendisine hayat verdiğimiz, insanlar içinde yürümesi için kendisine bir ışık tuttuğumuz kişinin durumu, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamayan kişininki gibi olur mu? İşte böyle! Küfre sapanlara, yapmakta oldukları süslü-püslü gösterilmiştir.
Fatır 22 Diriler de eşit olmaz, ölüler de. Allah dilediğine/dileyene işittirir. Ama sen, kabirlerdekilere işittiremezsin!
Fussilet 39 Sen, toprağı huşû halinde boynu bükük görüyorsun ya, işte o da Allah'ın ayetlerindendir. Onun üzerine suyu indirdiğimizde, o titrer ve kabarır. Hiç kuşkusuz, onu dirilten Muhyi ölüleri de mutlaka diriltecektir. O, her şey üzerinde güç sahibidir.
Nahl 20 Allah dışında yakardıklarınız hiçbir şey yaratamazlar; onların kendileri yaratılmaktadır.
Nahl 21 Hayat bulmaz ölülerdir onlar. Ne zaman dirilteceklerini bile bilmezler.
Sonuc itibariyle, her bireyin görüsü neticede bir yorum'dur, Allah hic birimizle dogrudan konusmadi, vahiy almiyoruz, gerek Ruh'la ilgili gerek Ahiret hayatiyla ilgili Allah Kur'an-dan baska bir aciklama yapmadi.
Bir birimize "Ruhsuz" gibi atiflarda bulunmak yakisik almadigi gibi, kendi görüslerimizi bir birimize su veya bu sekilde dayatmaninda bir hayri olamaz.
Katılma Tarihi: 18 nisan 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 214
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Değeri sonradan anlaşılan 'tuhaf' buluşlar
Kimi bilim adamı ruhun ağırlığını ölçtü, kimi ölmek üzere olan çiçekleri Viagra'yla diriltti, kimi kurbağanın havada asılı kalmasını sağladı. İşte bir demet tuhaf buluş...
Bilim adamlarının kimi buluşları önceleri çok komik ya da saçma gelse de, günün birinde hayatı değiştirecek kadar etkili olabiliyor. Independent gazetesi de birçoğu anlaşılamayan 'tuhaf' buluşları derledi:
Ruhun ağırlığı teorisi
Filozoflar uzun yıllarca eğer ruh varsa, madde mi yoksa başka bir formda mı olacağını tartıştı. 1900'lerin başında Amerikalı bir doktor olan Duncan MacDougall tüberkülozlu hastalarını incelemeye alarak, onlar ölür ölmez ağırlıklarında bir değişme meydana gelip gelmediğini ölçtü. Sonuçta ölüm anında altı hastadan dördünün ağırlığının 21 gram azaldığı görüldü. Bu buluşun zekice mi yoksa sadece tuhaf mı olduğu netlik kazanmadı ancak olağandışı önermelerin olağandışı kanıtları olması gerektiği mantığıyla ortada kaldı. Henüz deneyi modern imkânlarla tekrarlayan çıkmadı.
Çiçek bir hafta fazla yaşadı
Adı açıklanmayan bir bilim adamı, iktidarsızlık ilacı Viagra'yı çiçeklerde denedi. Viagra, peniste kan basıncını artırarak işe yaradığından ve çiçeklerde kan olmadığından bu deney anlamsız görünse de sonuç verdi. Ölmek üzere olan çiçekler dirilerek normal yaşamlarından bir hafta fazla yaşadı.
Sudan bilgisayarlar
1960'larda suda çözülen moleküllerin zamanla suyun yapısını değiştireceği fikri ortaya atıldı. Tuhaf olmasına rağmen deneyler bu fikri kanıtlıyordu. 1988'de Fransız bilim adamı Jacques Benveniste, suyun bu değişen yapıyı, içindeki moleküller seyreltildikten sonra bile 'hatırladığını' iddia etti. Bu iddianın doğruluğu halinde sudan bilgisayar hafızası yapılabilecekti. Ancak bu buluş da tekrar denenmeden bilim dünyasının 'tuhaf' rafına kalktı.
İneklerin ısınmaya katkısı!
Einstein her sabah çorap giyip her akşam çıkarmanın kendisine bir yaşam boyu yüzlerce saat kaybettireceğini hesaplayıp çorap giymekten vazgeçmişti. Tıpkı bu saçma görünen hesap gibi son yıllarda bilim adamları ineklerin çıkardığı metan gazı miktarını hesaplayarak küresel ısınmaya olan katkısını ölçüyor. Ancak sorun öyle ciddi ki, Avustralyalı uzmanlar ineklerin gaz çıkarmasını engellemek için genetik değişiklikler üzerinde çalışıyor.
Yıldırımı yakalamak
1752 yılında Fransız Thomas Francois D'Alibard, yıldırımı yakalayıp bir şişeye koymak üzere bir deney yaptı. Yardımcısı Coiffier'i fırtınalı bir günde üç boş şarap şişesiyle desteklenmiş bir tahtadan oluşan bir sandalyenin üzerine oturttu. Coiffier elinde 15 metrelik bir demir çubuk tutuyordu ve çubuğun alt ucu, alüminyum folyoyla sarılmış bir şişeye bağlıydı. Bu çılgın fikir işe yaradı, Coiffier hayatta kaldı ve Benjamin Franklin'in yıldırımın elektriğin bir formu olduğuna dair görüşü ilk kez kanıtlandı.
Bilinç genişletmek için
Eski Mısırlılar, kafataslarındaki basıncı serbest bırakmak için kafataslarına delik açarlardı. 1960'larda Joey Mellen ve Amanda Feilding, 'bilinçlerini genişletmek' amacıyla bu operasyonu gerçekleştirmeye karar verdi. Ancak operasyonu uygulamayı kabul edecek doktor bulamayınca aynanın karşısına geçip, matkapla işlemi kendi kendilerine gerçekleştirdiler. Şaşırtıcı şekilde hayatta kaldılar, deneyimden sonra kendilerini daha iyi hissettiklerini açıkladılar. İkili daha sonra evlendi, normal bir aile hayatı sürdü. Amanda Feilding, yaşadığı deneyimle ilgili 'Heartbeat' isimli bir film çekti.
Ve bir de değeri anlaşılan...
Britanya'daki Bristol Üniversitesi'nden Michael Berry, kurbağaların havada asılı kalmasını sağlayacak metot üzerindeki çalışmalarıyla Nobel ödülü almıştı. Fizikçiler bu çalışmayla asla dalga geçmedi, çünkü metodun amacı yerçekimsel ve manyetik güçleri dengeleyerek havada sabit durabilmeyi sağlamaktı. Daha sonra bu teoriyi kanıtlayan deneyler de yapıldı. Havada yavaşça dönerek aşağı inen kurbağaların fotoğrafları hâlâ bilim dünyasının en önemli ikonları arasında bulunuyor.
Not: Bu başlığı açmamdaki neden, almanların sözüne balıklama atladığım için değildir. Halâ birileri ısrarla "ruh muh yoktur, insan taştan ağaçtan farksız bir madde yığınıdır" dediği için onlara "bir atıf" olması düşüncesiyle bu topic açılmıştır. Herkes üstüne neden alındı onu da tam anlayabilmiş değilim!
__________________ 16/4 İnsanı küçük bir damladan yarattı, fakat buna rağmen o, apaçık bir düşman kesildi.
Sevgili Sinan, ben nefsin "ölümü tadıcı" ama insanın et-kemik bedeni itibariyle "ölümlü" oluşu fikrini benimsiyorum. Ölümü deneyimlemek ve ölmek. Ölümü deneyimleyen yada bir kapıdan geçip başka bir odaya dahil olan, özbenliğimizin kendisidir. Fakat et-kemik yani taşıt olan bedenimiz dünya koşullarına uyumlu vareldildiğinden ötürü haşir esnasında tekrar diriltilme ve hesap sonrasında, Cennete yada Cehenneme transfer aşamasında farklı bir yapıda olmalı.
Bu konuda şimdi aklımda derli toplu, ayetlerle derlenmiş ve sunuma hazır hale getirilmiş bir bilgi yok. Fakat bu ve benzeri konuları birkaç ay önceki bir zamanda tartıştığımızı anımsıyorum.
Tabiki bu tip konular müteşabihat içerdiğinden "son söz" belki hiçbir zaman söylenemeyecektir. Söylenenler de yorum olarak kalacaktır.
İşte o yorumlardan "özbenliğin ölümü tadıcı" oluşu hakkında birisi:
Alperen Yazdı:
Selam Dostlar
Ruh bize hayatiyet veren özdür. Ruh sadece insanda ve cinde yoktur. Hayvanlarda ve bitkilerde de ruh vardır. Bizim cansız madde dediğimiz şeylerde de ruh vardır.
Örneğin atom çekirdeğinde de ruh vardır. Bu ruh dolayısıyla çekirdekte hareket vardır. Bunun gibi uzayın da, galaksilerin de, gezegenlerin de ruhu vardır.
Her yer dipdiri, her şey capcanlı. Dolayısıyla mikro uzaydan makro uzaya dek her şeyin hayatiyeti Ruh ile sağlanmaktadır.
Ruh hayatiyet, canlılık, hareket, enerji veren ilahi özdür. Canlılığı sağlayan ve devam ettiren ilahi bir elektrik akımıdır.
Ruh bölünmez, parçalanmaz. Tek, tümel bir yapıdır. Birimlere ayrılmaz. Belki su içindeki buz kalıpları gibidir. Buz kalıpları sudandır. Ayrık bir yapıları yoktur.
Bizi biz yapan ruhumuz değil nefsimizdir. Özbenliğimiz, ayrık kimliğimiz Nefisten dolayı vardır. Nefse iki zıt özellik ilham edilmiştir. Nefse -kötülük ve takva- potansiyel olarak yerleştirilmiştir.(Şems 7-10) Ben dediğimde nefsimi kastederim, sen dediğimde de senin nefsini kastetmiş olurum.
///////////////////////
Meleklerin Ruhu vardır Nefsi yoktur. Bu yüzden akıllıdırlar ve mutlak itaatkardırlar. İblis’in ise Ruhunun yanında bir de nefsi vardı. Nefs ayrık kimlik olduğundan ve en temel vasfı BENLİK olduğundan dolayı itaat yanında isyan özelliği de mevcuttu.
“Birim” sadece ruh sahibi ise salt akıl devrededir. Ama aynı zamanda nefis sahibi de ise akıl yanında zeka da devreye girer. Kurnazlık, kibir, çekememezlik zekanın bir fonksiyonudur.
Ademdeki Ruh’a yani Allah’tan olana secde emri verildi. Melekler yani salt Ruh sahibi varlıklar itaat etti. Ama Ruh yanında nefis sahibi de olan İblis isyan etti.
Şeytan ayrık davranarak Ademde olana yani Ruha başkaldırmıştır. Ama melekler Ademde olana itaat etmiştir(secde).
Adem’in Nefsine -kötülük ve takva- potansiyel olarak konulmuştur. Kötülüğün sembol ismi şeytan, Takvanın sembol ismi ise melektir.
Takva Ruhun doğasına uygun tavırlar sergilemektir(secde etmek, melekleşmek). Kötülük işlemek ise Ruhun doğasına aykırı hareket etmek demektir(isyan etmek, şeytanlaşmak).
Şeytan da Melek de içimizde. Melek(takva yönümüz) ruhun paralelindedir. Yani secdededir. Şeytan(kötülük yönümüz) ise Ruha antiparaleldir. Yani secde halinde değildir. İçimizdeki iyi ses Melek özelliğimizin sesiyken kötü ses şeytan özelliğimizin sesidir. Nefis bu iki kutup arasındadır. Tercihlerinden sorumludur. Nefis sahibi olan biz bu şekilde imtihan olunmaktayız.
///////////////////////
Hannas ise içimizdeki şeytanla nefsimizin koalisyonundan ortaya çıkan bir yapıdır. Nefsimiz iki kutuptan birini, şeytan kutbunu seçerse ortaya Hannas çıkar. Ama melek kutbunu seçerse yani takvayı tercih ederse kendisinde bulunan şerre meyli kırmış olur. Ve nefsimiz böylece Ruha secde etmiş olur. Nefs itminana ermiş olur ve böylece Allah ondan razı o Allah’tan razı olarak Cennete girmiş olur. Girecektir.
Cennetteydik çünkü nefsimiz yoktu. Dünyadayız çünkü nefis sahibi oldurulduk. Yasak ağaca meyil ettik, ettirildik. Yasak ağaç bizim içimizde. Nefsimizdeki kötülüğe meyil vasfı. Her an yasak ağaçtan tatmaktayız kızıl elmaların tadını.
Nefs ayrı Ruh ayrı değildir. Nefsin kaynağı da Ruhtur. Ama Ruh tümelken nefis tekildir. Nefis Ruhun sınırlı, sorumlu, birimsel özelliğinin adıdır.
///////////////////////
Ruhumuz daha doğrusu Ruh doğmamıştır ve ölmeyecektir. Ama Ruh’un bize özgü özelliği olan nefs doğmuştur ve nefse ölüm tattırılacaktır. Nefis de ölmeyecektir. Sadace ölümü deneyleyecektir. Çünkü nefis benim özkimliğimdir. Bu kimlikle varım ve ahirette de bu ayrık kimliğimle varlığımı devam ettireceğim. Bu özgün kimliğimle işledim kötülüğü ve takvayı. Bu özgün kimliğime aktarıldı sevap ve günahlarım. Bu yüzden nefsim ölmeyecektir. Ölüm tattırılacaktır. Ben=Nefsim olarak ahiret ortamına uygun farklı bir taşıyıcı/beden ile varlığımı orada da sürdüreceğim.
///////////////////////
Allah her insan ölümü tadacaktır demiyor. Her Ruh ölümü tadacaktır da demiyor. Neden?
Çünkü insan= beden+nefistir. Beden araçtır. Ölümü tatmaz, ölür. Ruh için ise ölüm yada ölümü tatmak mevzu bahis değildir. Her NEFİS ölümü tadıcıdır diyor Allah. Benim birimsel özelliğimin adı nefistir. İşte ölümü tadıcı olan odur. Bu yüzden her insan yerine yada her ruh yerine her nefis ölümü tadıcıdır deniliyor.
Neden ölümü tadıcı? Çünkü Ahiret serüveni adına farklı fizik koşullar için farklı fizik beden/araç alınacaktır. Bu araç değişikliğinde nefs ölmez.
Nefs ölecek olsa kim hesaba çekilecek?
///////////////////////
Nefis iki kutupludur demiştik. İki kutupludur ama doğası itibariyle de kötülüğe meyilli yaratılmıştır. Nefis Kötülük kutbunu tercih etmeye, takva kutbuna aykırı davranmaya meyillidir. Bunun bir üstünde olan Ruh ise nefsin akıl hocasıdır. Danışmanıdır. Ruhtaki akıl özelliğimiz sayesinde pozitif işleri yapmamızın uygun olacağını biliriz. Nefiste iki ayrı kutup mevcutken bir üst yapı olan Ruhta tek kutupluluk mevcuttur, mutlak hayır, mutlak güzellik kutbu.
///////////////////////
Halifelik dağlara, taşlara değil insana verilmiştir. Çünkü dağların, taşların ruhu vardır ama nefsi yoktur. Ruh ile beraber nefs sahibi olduğumuzdan dolayı sorumluluk alabilecek özellikte olan biziz. Bu yüzden biz ahseni takvimiz, eşrefi mahlukatız. Pekala cinler???
///////////////////////
Bizde Ruhun bir özelliği olan nefs varken hayvanlarda ise başka bir özelliği olan içgüdü vardır. Ya Bitkilerde???
Cansız saydığımız nesnelerde ise Salt Ruh özelliği mevcuttur. Bu yüzden örneğin ,ağaçlar, bitkiler yada gökcisimleri sürekli secde ve tesbih halindedir. (lütfen secde ve tesbih kelimelerini Kur’andan inceleyiniz)
///////////////////////
Üstteki yazı sadece bir yorumdur. Yanlışlarının bulunması muhtemeldir. En doğrusunu Allah bilir. Zaten bize bu konuda “az bilgi” verilmiştir.
Not: Sevgili İlahibilgi, önceki bir takım çıkışlarına binaen, bu önbilgiye istinaden alınganlık durumu oluşmuştur. Bunu önlemek de yine senin elinde. Bu tip yazılarına kasettiğin kesimin kimler olduğunu da eklersen yanlış anlaşılmaları önlemiş olursun.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Katılma Tarihi: 24 eylul 2005 Yer: Almanya Gönderilenler: 333
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam Alperen.
Abi önceleri bende ayni görüsü benimsiyordum, aylar öncesi paylasimlarimizi hatirliyorsundur, ama simdi diyorum ki, beden benlik bana göre bir bütündür, daha önce yok idim, Allah yaratti hayat buldum birgün ölüp bir bütün olarak/herseyimle yok olacagim, taki Allah beni bir bütün olarak tekrar yaratacak. Ama dünyadaki gibi olacagim ama farkli olacagim, hangi ortama göre ne sekilde olacagimi bilmiyorum ama yaratilinca yine var olacagim. Amenna.
Nefsin tadici olup olmamasi, yok olmayacagina dair kanit olamaz.
Sen diyorsun ki, ben sadece ölümü "tadacagim", bedenim fani olacak ama "ben" yine var olacagim. Iki görüs arasinda sonuc bakimindan aslinda hic bir fark yok, benim savundugum görüse göre ben, bir tür "stand by" yapmis olacagim :). Isin icine zaman süreci girdigi zaman, kime ve neye göre ne sekilde bu sürecin var olacagi tartismasi böylesi bir model ayrimlarina yol acabilir, ama sonuc bakimindan pek farkli görünmüyor.
Velakin, senin benimsedigin görüs sana daha büyük bir sorumluluk yükler. Zira hani disin icini kurcalaya kurculaya sonunda apse yapma tehlikesi olur ya, örnegin benim büyük bir görüsüm yok, önceden yoktum diyorum yine Allah tekrar yaratana kadar yok olacagim diyorum, ki herseyden önce kendime karsi ortaya koymam gereken birsey kalmiyor ve Kur'an-dan benim anladigim kadariylada benimsedigim görüs (henüz) uyum icinde, ama sen diyorsun ki, bedenim yok olsada ben benlik olarak bir yerlerde olacagim, birak beni veya herkesi, kendine karsi delilin ne kadar var ise, pesinden gidecegin yol da o kadardir. Delillerden kastim illaki somut bulgular, veriler degil, bir nevi suni deliller, mantik bütünlemesi veya hayatin akisinda manevi ve sahsa özel algilanan Ilahi isaretlerde olabilir.
Ne olursa olsun kiyamet günü sende var olacaksin bende, o zamana dek ben tamamen yok olmus olacagim (istirahat :)), ama sen kimlik olarak bir boyutta var olacaksin, sadece ölümü tadici olacak ve benligin bir yerlerde devam edici olacak... sonucta yine tekrar var olacagiz. Ama bu seklimizle ama baska bir sekilde, Allah bilir.
Dostum senin benimsedigin görüs enteresan, merak etmiyor degilim. Samimi olmam gerekirse benimsedigim farkli, arzuladigim farkli. Yani her ne kadar ben ölümümle yok olacagim desem ve bunu benimsemis olsamda, ölümle birlikte baska bir yerlerde uyanmanin bir gizli(hasret) arzusu var icimde. Kimde yok ki. Bunuda gec, Allah'a merak edipte sormak istedigim o kadar soru var ki, yargilayici veya elestirisel nitelikte degil, bilmek adina. Belki görüp görecegimiz, sorulari dahi anlamsiz birakacaktir.
Bu konulardan ziyade benim kaygim ise, seni veya bu forumu kast etmiyorum, ilerde baska baska Ibrahim Hakki hazretlerinin türeyip yeni yeni, hatta bilgisayar ortaminda Kiyamet'in ve Ahiret aleminin üc boyutlu krokilerini basip, bizleri aydinlatacak olmasidir. Nede olsa arz talep meselesi, insan zaaflidir, talep olursa kendini kaptirabilir.
Epey gevezelik ettim, benim görüslerim bu kadar. Fazla elestirisel gibi olduysa maksadim bu degildi. Diger arkadaslarinda bu konu hakkinda yazilarini memnuniyetle okumak isterim.
Katılma Tarihi: 18 nisan 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 214
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Alperen Yazdı:
Not: Sevgili İlahibilgi, önceki bir takım çıkışlarına binaen, bu önbilgiye istinaden alınganlık durumu oluşmuştur. Bunu önlemek de yine senin elinde. Bu tip yazılarına kasettiğin kesimin kimler olduğunu da eklersen yanlış anlaşılmaları önlemiş olursun.
Kimleri olacak, "insan sadece bedenden ibarettir" görüşüne sahip olan herkesi içeriyor. İnsan sadece bedenden ibarettir diyen odunlara ve taşlara hitap ediyor. Yani Alperen seninle bir ilgisi olmadığı açık!
Sinan dost öldükten sonra insanın ruhu (yada artık her neyse nasıl anlıyorsanız işte) bekletilir. Bu esnada geri dönmek ister ama bu mümkün değildir.
23/100 "Ki terketmiş bulunduğum şeylerde erdemli işler yapayım." Hayır. Bu onun söylediği bir laftan ibarettir. Diriliş gününe kadar onların ardında bir
engel vardır.
Dikkat edelim, burada böyle bir istekte bulunan "beden (ceset)" midir. Elbette hayır! Sanırım atışmalarımız hep "kavram kargaşasından" kaynaklanıyor! Aslında böyle olmasını ben de istemiyorum! ama dikkat ettiğim bir nokta var ki ısrarla birileri şahsımla didişmeyi kendine farz edinmiş. Böyle bir durumda devreye "nefs" giriyor. Pişman oluyorsun veya utanıyorsun ama iş işten geçmiş oluyor. Müminler de günah işler! Biz de bir insanız!
"Ruh=vahiy" demek midir? Kuran'da bu iki kavram da, bu şekilleri ile kullanılır. Benim "ruh"tan anladığım, insanın canlılığını devam ettiren şeydir/candır/özdür ve bunu insana Allah vermiştir.
Adem cansız topraktan/balçıktan yaratıldı. Ona can veren şey Allah'ın nefesi idi. Allah'ın nefesi ne idi peki?
36/82 Bir şeyi dilediği zaman, ona sadece "Ol!" der ve o da hemen oluverir.
Allah, Adem'e "ol" dedi ve Adem oldu! Adem'in ve dolayısıyle soyunun devamlılığını sağlayan Allah'ın nefesidir. Bu, kesinlikle, "Allah'ın, insana bir parçasını vermiş/aktarmış olduğu anlamına gelmez". Haşa! Böyle anlamakta direnmek elbette kargaşa yaratacaktır.
Ruh=bedene entegre edilmiş birşeydir. Canlılığı devam ettirir! Allah'ın yarattığı canlılar, bir ruh taşırlar. Bunlardan kimileri bedenli, kimileri bedensizdir. Cinler, melekler vb.bedensizdir. İnsanlar, hayvanlar vb.bedenlidir... Ruh kısaca, "canlılığı devam ettiren yakıttır/özdür".
Vahiy=kitap, emir, işaret, bildiri ... demektir. Kuran bir vahiydir. Allah'ın kelâmıdır. Peki "vahiy = ruh" mudur? Hayır!
42/52 Biz böylece sana katımızdan bir
ruhvahyettik. Sen kitap nedir iman nedir bilmezdin. Ancak onu, dilediğimiz kulları doğruya ulaştıran bir ışık kıldık. Sen elbette doğru yola kılavuzluk ediyorsun.
Burada dikkat edilirse "vahyi-kitabı-bildiriyi" elçiye "ruhun (cibril ve/veya kutsal ruhun) getirmiş (ve ona öğretmiş) olduğu görülür. Yani bu iki kavramı aynı manada (bu ayette) kullanamazsınız.
Şu halde "ruh ve vahiy" kavramları birbirinden farklı iki kavramdır.
Ruh=Gözümüzle göremediğimiz ama var olduğunu bildiğimiz birşeydir/candır/özdür.
Keşke kişisel kavramlara takılıp kalınmasa da insanlara güzeli-doğruyu verebilsek! Ama olmuyor işte! Ne yaparsın "nefisler çatışması"! İblis müminleri daha çok seviyor
Selametle!!!
__________________ 16/4 İnsanı küçük bir damladan yarattı, fakat buna rağmen o, apaçık bir düşman kesildi.
Katılma Tarihi: 25 nisan 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 450
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
ilahibilgi Yazdı:
Keşke kişisel kavramlara takılıp kalınmasa da insanlara güzeli-doğruyu verebilsek!
Bu konuda yerden göğe kadar haklısın. Aslında didişmeyi/zaman zaman asabi oluşu belli yere kadar normal görüyorum. Bu bir süreçtir ve gelir gider inşaAllah. Ama dozunu hep birlikte kaçırmamaız lazım. Farkındaysan hep teknik çalışıyoruz. Yani ayet analiz....
Hep teknik çalışınca güzel ahlak, tewazu, mülayimlik, empati ...vs. hususları çok ihmal ettik sanırım. Hatta bazılarımız (sözümüz meclisten dışarı) bu güzel hasletleri tamamen yitirdi. Aslında sadece burada değil, kaç tane forum gördüysem hepsi yaklaşık olarak aynı. Hatta burası en azından edep yönü ile çok daha iyi. Lakin İslami tüm forum ve sesli muhabbet odalarının tamamında bir tahammülsüzlük, saygısızlık, egoizm almış başını gidiyor.
Artık; Ayetler daha iyi anlaşılmak için değil, karşısındaki tartıştığı islam kardeşini mat etmek, susturmak/sindirmek/nefsini teskin etmek amacıyla ileri sürülür oldu. Bu konularda daha tefekkür sahibi olmalıyız.
Bir çok okuyan yaşca bizlerden küçük genç kardeşlerimiz olabiliyor. Bu yüzden sadece işlediğimiz konu yönüyle değil, üslup yönüyle de istemesek dahi örnek teşkil ediyoruz. Bu da bizim görmediğimiz ama sorumlu olduğumuz diğer bir mevzudur. Bundan sonra derim ki; katılmadığımız fikirleri özelden halledelim. En azından mümkün olduğu kadarıyla.
Tüm mesele aslında benim imza olarak kulandığım M.Akif'e ait sözün derununda. Hakikaten bu irfanı yakalayabilirsek sorun kalmayacak.:)
__________________ Asaf'ın miktarını bilmez Süleyman olmayan. Bilmez insan kadrini alemde, İNSAN olmayan.
Katılma Tarihi: 18 nisan 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 214
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
hanif Yazdı:
Ruh=bedene entegre edilmiş birşeydir. Canlılığı devam ettirir! Allah'ın yarattığı canlılar, bir ruh taşırlar. Bunlardan kimileri bedenli, kimileri bedensizdir. Cinler, melekler vb.bedensizdir. İnsanlar, hayvanlar vb.bedenlidir... Ruh kısaca, "canlılığı devam ettiren yakıttır/özdür".
Vahiy=kitap, emir, işaret, bildiri ... demektir. Kuran bir vahiydir. Allah'ın kelâmıdır. Peki "vahiy = ruh" mudur? Hayır!
42/52 Biz böylece sana katımızdan bir
ruhvahyettik. Sen kitap nedir iman nedir bilmezdin. Ancak onu, dilediğimiz kulları doğruya ulaştıran bir ışık kıldık. Sen elbette doğru yola kılavuzluk ediyorsun.(İlahibilgi )
Sana söylemiştim benden kurtuşun yok diye.
49/12 Ey inananlar, zandan tümüyle sakının, çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli şeylerini araştırmayın ve birbirinizi arkadan
çekiştirmeyin. Ölü kardeşinizin etini yemekten hoşlanır mısınız? Elbette ondan iğrenirsiniz. ALLAH'ı dinleyin. ALLAH tevbeleri kabul edendir, Rahimdir.
Sen forumu sabote ediyorsun! Laftan filan da anlamıyorsun. Sen bana çamur atacaksın ben de bunu yiyeceğim öyle mi? Sana dendi ki "benimle uğraşma, ben de burada yazmayım" dedim! Besbelli amacın "forumu sabote etmek"... Kaldı ki sen bir dönem bu forumun moderatörü idin! Aslında sana denecek çok laf var ama demeyeceğim!
hanif Yazdı:
Kuran diyen bir insanında bal gibi saçmalayabileceğini dünya alem görsün.Tabiki bu benim içinde geçer li.Sen insanın ruhu olduğu inancını kurandan değil gelenekten öğrendin ve bu inancı ne pahasına olursa olsun kurana yamamaya çalışıyorsun
Diyorsun ki
Ruh=bedene entegre edilmiş birşeydir. Canlılığı devam ettirir! Allah'ın yarattığı canlılar, bir ruh taşırlar. Bunlardan kimileri bedenli, kimileri bedensizdir. Cinler, melekler vb.bedensizdir. İnsanlar, hayvanlar vb.bedenlidir... Ruh kısaca, "canlılığı devam ettiren yakıttır/özdür".
Sonra da bu batıl inancını desteklemek aşağıdaki şu ayeti veriyorsun
42/52 Biz böylece sana katımızdan bir ruhvahyettik. Sen kitap nedir iman nedir bilmezdin. Ancak onu, dilediğimiz kulları doğruya ulaştıran bir ışık kıldık. Sen elbette doğru yola kılavuzluk ediyorsun.
Burada dikkat edilirse "vahyi-kitabı-bildiriyi" elçiye "ruhun (cibril ve/veya kutsal ruhun) getirmiş (ve ona öğretmiş) olduğu görülür. Yani bu iki kavramı aynı manada (bu ayette) kullanamazsınız.
Şu halde "ruh ve vahiy" kavramları birbirinden farklı iki kavramdır.
Ruh=Gözümüzle göremediğimiz ama var olduğunu bildiğimiz birşeydir/candır/özdür.
Senin gibi lain iftiracıların şerrinde Rabbim cümle müminleri korusun!
hanif Yazdı:
Bu ne anlama gelir biliyormusun ? Peygamber bu ayet indirilnceye kadar cansız ortalıkta dolaşan bir zombi idi. Çünkü ruhun bedene entegre edilmiş bir şey olduğunu iddia eden sensin.Eğer hala kendini haklı çıkarmak için laf oyununa girip bu ayette verilen ekstra bir ruh diye kıvırmaya çalışırsan, o takdirde Allahın insanları eksik yaratmış olduğunu, sonra bunun farkına varıp ekstra yedek enerjiler gönderdiğini, dolayısıyla Allahın unutkan olduğunu iddia etmiş olursun
Sana hiç bir zaman Allah, insanlara tek tek ruh dağıtmıştır demedim! İşi polemiğe dökmek için böyle kıytırık anlamlar türetiyorsun! Aslında bal gibi denileni anlıyorsun! Ama salak ayağına yatıyorsun! Yazılarımı bir daha gözden geçir ve "Allah, her insana ayrı ayrı ruh dağıtmıştır" dediğim yeri bul! Bulamıyorsan sıradaki kıvırtmanı bekliyeceğim inşallah!
hanif Yazdı:
Kaldi ki verdiğin ayet bile ruhun vahiy olduğunu suratına haykırıp duruyor. Niye ayette canlı değildin ölüydün demiyorda, kitap nedir iman nedir bilmezdin diyor
Bak görüyormusun bu batıl inancın nerelere varıyor. Allahın o şerefli elçisini kuran iindirilnceye kadar cansız zombi gibi doolaşan biri haline getirdiğinin farkındamısın
Allah'ın "var" dediğine "yok" demek sizin gibilerinin işi! Ben yorumlarımda hata yapmış olabilirm, fark ettiğimde bunu düzeltirim. Bu bir erdemdir! Sende bu yok! Dediğim dedik, çaldığım düdük ... Ruh'u gelenekten araklamışım... Hadi ya! Daha önce de "Yunanlılardan araklamışsın" diyordun! Kimbilir daha listende neler var? Sana ruh inancını nerden arakladığımı söyleyim:
"38/72 "Onu düzenlediğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman ona secdeye kapanın."
15/29 "Onu düzenleyip ona ruhumdan üflediğimde hemen onun için secdeye varın," demişti.
Burada Ademe verilen bir şeyden bahsediliyor. Bunun orjinali de "ruh" tur, okunuşu da! Kuran'da da bu şekilde geçmektedir. Ve bu iki ayette ruh, insan ile ilişiklendirilmektedir. Yani sen bir ara "ruh hiçbir ayette insan il ilgili kullanılmaz diyordun (?)".
Yani eğer bu, Yunanlıların kullandığı bir kavram ise, o halde sana göre (haşa) Allah=Yunan mistik tanrılarından biridir.
Senin yaptığın düpedüz ayetleri inkardır. Seni ve sana tabi olanları bundan çok daha önce uyarmıştım! Tınlayan filan yok! Yaptığınız iş, iş değil bilesiniz! Burada sana cevap veriyor olmam bile beni boşa günaha sürüklüyor. Ama size cevap verilmediğinde de kuduruyorsunuz. Mesleğiniz provakötörlük!
Belki "iskender kebapçısının", "ruhunuzu Allah'a ulaştırın, amenu olun, Allah'a ulaşmayı dileyin" tekerlemelerinden bıktığın için "ruh"a yok diyorsundur. Oysa ruh vardır! Kuran'ı (orjinalinden) okuyanlar bilirler bunu! Sende okudun, sende biliyorsun! Ama sırf inadın uğruna "Allah'ın var dediğine, sen yok diyorsun". Bu, nefsi tanrılaştırmak değil de nedir ha?
__________________ 16/4 İnsanı küçük bir damladan yarattı, fakat buna rağmen o, apaçık bir düşman kesildi.
Katılma Tarihi: 18 nisan 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 214
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Yazı, yazan tarafından editlenmiştir!
Sebep: Özel nedenlerden dolayı! :(
Bunlar: Meal ve mealcilikten vazgeçilmiştir, sadece Kuran ile sadece Kuran incelenmektedir/inceleniyor, dışarıdan herhangi bir bilgiye başvurulmuyor, yerleşmiş akaidler Kuran'a değil - Kuran'daki akaidler kalblere yerleştiriliyor, tüm ayetler birbiriyle bağlantı kurulmak suretiyle yine kuran dahilinde çevirilmeye çalışılıyor! Önceden çalakalem yazılmış yazılarımızdaki küçük hatalardan dolayı okuyuculardan (kendi adıma) özür dilerim. Ama en azından yazılarımızın, Kuran'ın duvardan indirilmesine (bir nevi) vesile olduğunu düşünüyor bununla avunuyorum! Rabbim gerçeği görmeyi (hepimize) nasip eylesin!
Geri döneceğiz inşallah ...
Selametle!!!
__________________ 16/4 İnsanı küçük bir damladan yarattı, fakat buna rağmen o, apaçık bir düşman kesildi.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma