Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Dünyada ölecek ve ordan çıkarılacaksınız ayetini yazmış olsalardı iş daha kolay olacaktı..
Ben mi bulsam acaba.......Bilen varsa lütfen yazsın...
Bu benim sorduğum sorunun cevabı değil. Hz. İsa nın ölmediğine dair Kurandan açık ve net deliller istiyorum. Ben size ayetleri yazdım ve çok açık ve net olarak İsa nın öldüğünü gösterdim.
Şimdi başka bir soru:
Varsayalım ki İsa ölmedi. Peki dünyaya nasıl gelecek? Gökten mi inecek, yoksa Mehdi gibi saklandığı mağaradan mı çıkacak? Daha önceden bir anadan doğduğuna göre demekki tekrar doğmayacak. O halde nasıl olacak?
Evet İsa nın ölmediğini kabul edenler bu sorulara cevap vermek zorundadırlar. Tabi daha önce Kurandan İsa nın ölmediğini delillendirmek zorundadırlar. Kuran ın bütünlüğü içerisinde böyle bir şey olabilir mi olamaz mı, İsayla ilgili anlatınlardan açıklama yapmalılar.
Benim açımdan hiç bir şekilde sorun olmayan ve kesinlikle şüphemn olmadığı bu konunun çok uzadığını düşünüyorum.
Belki çok kibarca değil ama İsayı bekleyenler tıpkı mehdiyi bekleyenler gibi daha çok beklerler.
Hz.İsa'nın ölmediğini iddia etmek bir şekilde Hz.Muhammed'in görevini tam yapamadığını ima etmektir.Yoksa neden İsa geri gelsinki? Yanlışsam düzeltin Sn.Osman Abi.
İsanın dünyaya geri geleceği ünlü hadis uydurukçusu Vehb B. Münebbih isimli uydurukçunun başının altından çıkmıştır. Kendisi daha önce hristiyan iken sonradan görünüşte müslümanlığı seçmiş ünlü bir münafıktır. Hristiyan kültürünün özelliklerini islama yamama konusunda uzman olduğu bütün hadisçiler tarafından kabul edilmiştir.
Bir diğeri ise Abdullah b. Selamdır. Bu da önceden yahudi olan ancak sonradan müslümün görüntüsü veren ünlü bir münafık ve hadis uydurukçusudur. Evet, israiliyyat olarak adlandırılan ne varsa bu adamın başının altından çıkmıştır. Onun içindir ki günümüz islam anlayışı içerisinde yahudilik ve hristiyanlık vardır ama İSLAM yoktur.
Ashabı
Kehf’in konu edildiği ayetlerde onların önce vefat ettirildiği hangi ayette yazıyor?
osman1 Yazdı:
Hayır vefat mevt /ölüm değildir....Vefat şuursal/bilinç ölümdür....Şu an
no'su hatırımda değil ama istersem bulurum.... O dur sizi uykunuzda vefat
ettiren sonra mevtine hükmettiğini yanında tutup diğerlerini
salıverendir.....mealindeki ayeti....
Evet her
vefat ölüm değildir. Eğer vefat kelimesinin yanında gece ve uyku kelimeleri de
geçiyorsa işte o vefat ölüm değildir. Verdiğin ayet buna örnek.
Kur’anda
vefat kelimesi türevleriyle birlikte yirmi beş yerde geçiyor. Biri hariç
tümünde vefat ile ölüm anlatılıyor. Hem de apaçık bir şekilde.
İsa’nın
vefat ettiği anlatılan ayette gece ve uykuyu çağrıştıran ne var? Hiçbirşey.
Teveffi Kelimesi
Tefa’ul Babından olup mastar hükmündedir. Kuran-ı
Kerim’de bu kelime yirmi beş yerde kullanılmıştır. İki yerde İsa için ve
yirmi üç yerde, Resulullah Muhammed (as) Dahil olmak üzere diğer insanlar için.
Tefa’ul babından mastar olan bu kelime, çeşitli zaman çekimleri halinde çeşitli
ayetlerde geçmektedir.
Allah özne ve insan
nesne olduğu zaman Kuran-ı Kerim’in her yerinde bu kelime sadece canın alınması
için kullanılmıştır. Hiçbir zaman cismin alınması veya ruh ile cisim her
ikisinin birden alınması manasında kullanılmamıştır. Ayrıca bu kelimenin Arapça
kullanılışında böyle bir mana yoktur. Teveffinin bu şekildeki kullanılışının
bir tek manası vardır o da, Allah’ın veya meleklerin bir insanın ruhunu
almasıdır.Yani onu doğal yollarla öldürmesidir.
Nitekim bu kelime
tefa’ul babından türediği zaman, Allah veya melekler özne ve insan nesne olduğu
takdirde bunun ölümden başka manası yoktur. Sadece eğer bir ayette teveffi kelimesiyle
birlikte leyl (gece) veya menâm (uyku) kelimeleri geçerse orada ruhun alınması
uyku halinde olur. Söz konusu metinde bu
iki kelimeden biri mevcut değilse manası sadece ölümdür.
Tartışma konusu olan iki yer dışında, Kur’an-ı Kerim’in
yirmi üç yerinde teveffi kelimesi kullanılmıştır. Kuran-ı Kerim istisnasız bu
kelimeyi ruhun alınması için kullanmaktadır. Bir kimse bu kelimenin cismiyle
birlikte bir insanın göğe çıkarılması için de kullanılabileceği iddia ediyorsa,
ona düşen teveffi kelimesinin bu manada kullanıldığını ispatlamaktır.
Kuran-ı Kerim'in yirmi
üç ayetinde tartışma konusu olan teveffi kelimesi kullanılmıştır. Allah c.c. Bu
kelimeyi her yerde istisnasız olarak ruhun alınması için kullanmaktadır,
tersini söyleyen iddiasını ispatlamak zorundadır.
İsanın tekrar dünyaya geleceğinin kaynağının ne olduğunu gösterdik. Bu konu da hristiyan kültüründen islama sokulmuş bir konudur. Vehb B. Münebbih ve diğerlerinin bunları uydurmalarındaki tek neden Muhammed Peygamberin son elçi olmasını bir türlü içleri sindirememeleridir.
Şimdi gelelim Osman Abinin ısrarla üzerinde durduğu Nisa-157 ye:
Nisa-157.“Biz, Allah’ın resulü Meryem oğlu İsa Mesih’i öldürdük” demeleri yüzünden. Oysa ki onu öldürmediler, onu asmadılar da; sadece o onlara benzer gösterildi. Onun hakkında tartışmaya girenler, onunla ilgili olarak tam bir kuşku içindedirler. Onların, ona ilişkin bilgileri yoktur; sadece sanıya uymaktalar. Onu kesinlikle öldürmediler.
Bu ayet İsanın ölmediğine değil, önceki iki ayette sözü edilen topluluğun İsayı öldürmediğinden bahsetmektedir. Yani onlar öldürdüklerini zannettiler ama öldüremediler. Tersine Allah onu kendisine yükseltti yani canını aldı:
Nisa-158.Tam aksine, Allah onu kendisine yükseltti. Allah, Aziz’dir, Hakim’dir.
Şimdi konuya başka bir açıdan bakalım:
Diyelimki İsa ölmedi. İsanın tekrar yeryüzüne döneceğine dair Kurandan herhangi bir ayet gösterebilirmisiniz?
ASlında bana göre gereksiz yere tartışıyoruz ama insanlar emin olmadıkça birilerinin ekmeğine yağ sürmeye devam edecekler.
Ayrıca Alperenin gösterdiği yerler konuyu zaten açıklamıştır.
Konuyla ilgili Yaşar Nuri Öztürkün iki makalesini alıntılıyorum. Umarım faydalı olur:
TENEVVÜR VE TANASSUR(1)
Tenevvür, nur (ışık) kökünden bir sözcük. Işıklanma, aydınlanma demek. Aynı kökten gelen tenvîr ise ışıklandırma, aydınlatma anlamında...
Günümüzde aydın sözcüğüyle karşılanan münevver ise kendisi aydınlanmış ve başkalarını da aydınlatan bilim ve düşünce mensubu demek... Nur, Kur’an’ın adlarından biridir. Kur’an Allah’ı da ‘göklerin ve yerin nuru’ olarak tanıtır.
Tüm peygamberler ‘münîr’ yani aydınlatan, ışık veren benliklerdir. Ben benliklerin sonuncusu Hz. Muhammed’dir. Hz. Muhammed’in bu ‘son temsilci’ niteliğine bizzat Hz. İsa da tanıklık etmekte ve kendisinin taşıdığı mesaj ve misyonu, kendisinden sonra gelecek olan ‘Ahmed’ adlı bir nebiye devredeceğini söylemektedir. (Saf Suresi, 6)
İncil olarak Barnabas versiyonunu esas alırsak, orada Ahmed’in (Faraklit’in) özelliklerinin uzun uzun anlatıldığını görebiliriz. Bu özellikler, Hz. Muhammed’in hayatını anlatan İslamî kaynaklardakilere büyük ölçüde uymaktadır.
GÖRÜLMEMİŞ OLAY
Tanassur kelimesine gelince, nâsranî (Hıristiyan) kökünden türeyen bu sözcük hıristiyanlaşma, hıristiyanlaştırma, Hıristiyanlığa çağırma demektir. İslam’dan çıkıp Hıristiyanlığa girenlere tanassur etti denir.
Ben bu sözcüğü bugünkü yazımda sadece Hıristiyanlığa çağırma anlamında kullanacağım.
Bu yazıyı kaleme almamın sebebi, duyduğum bir üzüntü ve yaşadığım bir hayal kırıklığıdır. Başka bir ifadeyle sebep şu: Ülkemizin en büyük din cemaati sayılan bir ekibin en önemli yayın organı sayılan haftalık Aksiyon Dergisi, 8 Aralık 2003 tarihli ‘özel sayı’ olarak hazırlanmış nüshasını İslam ülkelerinde bugüne kadar görülmemiş bir kapakla çıkarmış. Kapak Hz. İsa’nın ikonu. Kapaktaki ikonun üstüne bindirilen yazı ise şu:
‘Hz. İsa: İnsanlık onu bekliyor!’
İçeride bu mesaja ise tam 8 sayfa ayrılmış. O 8 sayfanın özeti de şu:
İnsanlık bunalmış, barış bozulmuş, huzursuzluk doruğa çıkmıştır. Denenen tüm çareler, yürünen tüm yollar sonuçsuz kalmıştır. İnsanlığın kurtuluş, huzur ve barış için tek reçetesi, Hz. İsa’nın dünyaya gelip insanlığı kurtarması, barış ve esenliği yeniden kurmasıdır... Bunun için çalışmalı, bunun için yalvarıp yakarmalı, bunun için güç ve eylem birliği yapmalıyız...
Ne Türkiye’de, ne de herhangi bir Müslüman ülkede bugüne değin bir benzerine rastlanmamış bir mesajdır bu. Bir Müslüman cemaatin, Kur’an ve İslam mirası tarafından Hz. Muhammed’e yüklenen son kurtarıcılık, son nebilik misyonlarını bir başkasına yükleyen ve Müslümanlar’ı bu yolda gayret ve eyleme çağıran bu yayın son derece şaşırtıcı ve derinden düşündürücüdür.
Bu mesaj bize bazı noktaları irdeleme, bazı hatırlatmalar yapma ve insanımızın dikkatini bazı noktalara çekme görevi yüklüyor.
ZARARI TÜRKİYE’YE
Her şeyden önce şunu görmek zorundayız:
Irak istila altında, Irak halkı aç, bî ilaç, perişan. Hıristiyan dünyanın süper güçleri. Müslüman kültürün ana merkezi, teknesi olan Bağdat’ı işgal edip bin yıllık İslam kültür mirasını Moğollar’a rahmet okutacak bir yıkımla tarümar etmiştir. İslam kültürünün en seçkin birikimlerini saklayan kütüphaneler talan edilmiş, mahvedilmiş.
Ortadoğu haritası yeni bir şekil almak üzere. Kuzey’de bir Kürt devleti fiilen oluşturulmuş, resmiyet kazanması için gerekenler ustalıkla sergileniyor. İran, Türkiye, Suriye gibi Müslüman ülkelerin bütünlükleri tehdit altında... Bütün bunları yapan süper güçler demokrasi, barış, Müslümanlar’ı kurtarma, özgürleştirme adına iş yaptıklarını iddia ediyor, Müslüman dünyadan ádeta teşekkür bekliyorlar.
Bu olup bitenlerden en büyük zararı görecek olanlardan birisi de Türkiye...
Müslümanlık, kanı ve şiddeti öne çıkaran bir din olarak itham edilip onun yerine Hıristiyanlığın sevgi ve barışa yönelik mesajının getirileceği ve bunun İslam ülkelerine demokrasiyi ve barışı getirmede araç yapılacağı söyleniyor. Kiliseler aylardır bunu duyuruyor, uluslararası kamu oyu bu propaganda ile şartlandırılıyor. Hıristiyan liderler, açık veya örtülü biçimde bu mesajın altını çiziyor.
Tam böyle bir zamanda İslam dünyasının en büyük ülkelerinden birinde en büyük cemaat diye bilinen bir ekip en önemli yayın organlarından birinin kapağına Hz. İsa’ya ‘Gel, insanlığı kurtar, başka çare kalmadı!’ çağrısını yerleştiriyor.
DALÂLET VESİKASI
Bu, gerçekten ürperticidir. Hıristayanlık, misyonerlik adına bizim topraklarımızdan bugüne değin yükselen en etkili ses budur. Ben bu kapağın, ‘Anadolu’da misyonerliğin en büyük zaferi’ olarak tescil ve ilan edilebileceğine inanıyorum. Görüştüğüm birçok insanın ‘bu kapağı bir utanç ve dalálet vesikası olarak kayda geçirmek gerekir’ şeklindeki yaklaşımını ise sadece nakletmekle yetiniyorum.
Neresinden bakarsanız bakın, nasıl yorumlarsanız yorumlayın Müslümanlar’ı çok derinden sarsan bir mesajdır bu.
Ve Hıristiyan dünyaya, işgalci Hıristiyan güçlere verilebilecek eşsiz bir Noel hediyesidir.
Burada deşifre edilmesi gereken ikiyüzlülükler de var. Birtakım zihniyetler senelerce yılbaşı münasebetiyle, alışveriş ettiği kasapta gördüğü hindilerden bir parça alıp evinde pilav pişiren adama ‘Hıristiyanlaştın. Cehenneme gideceksin’ diyebilmişlerdir. Müslümanlar’ı her yılbaşında yayınlarıyla, söylemleriyle Hıristiyanlaşmaya karşı mücadeleye çağıran, yılbaşı kutlamayı İslam’a ádeta ihanet gibi gösteren yaklaşımların temsilcileri içinde yeni söylemin sahiplerinin bulunduğunu görmezlikten gelmek ikiyüzlülük olur.
TERS PROPAGANDA
Bu ekipler, yine yıllardan beri, kendileri gibi düşünmeyen fikir adamlarını, ‘sosyete hocası, Hıristiyan ve Mûsevîler’i cennete koymak için uğraşan reformistler’ diye çok ağır ve çirkin saldırılara máruz bırakanların ta kendileridir. 02.01.2004
Tenevvür ve Tanassur’ başlığıyla başladığım yazıyı bu başlıkla sürdürüyorum.
Meselenin özü şu soruda: Hz. İsa geri gelecek mi?
Hiçbir peygamber geri gelmeyecektir. Peygamberlik, Kur’an’ın açık ifadesiyle bitmiştir. Hz. Muhammed ile noktalanmıştır. Kur’an’ın bu temel kabulünü çeşitli maskeler altında, çeşitli kaypak söylemlerle saf dışı etmek için çeşitli gayretler sergilenmiştir.
‘Biten nebiliktir, resullük bitmemiştir; resul gelebilir, bizim efendi de resuldür.’ diyerek yeni peygamberler türeten bedbahtlara rastlamışızdır. Onlarla uzun uzun mücadelelerimiz olmuştur. Anımsatalım ki, biz o mücadeleleri verirken bugünün ‘hızlı İsacılar’ı sessiz, sedasız keyiflerine bakıyorlardı. Bizim sakalsızlığımızı, bıyıksızlığımızı dillerine dolayarak bizi ‘sünnete aykırılık’la suçlayıp ‘sosyete hocası’ ilan ediyorlardı. Daha birkaç gün önce Ödemiş’te verdiğim bir konferansa çağrılanların bunlara mensup olanları, tertip heyetine şöyle söylemişlerdir: ‘Biz o sosyete hocasını dinlemeyiz...’
Bunlara sormak lazım: Sosyete dediğimiz insanların Allah’ı başka bir Allah mı? Yoksa sizin Tanrınız mı başka bir Tanrı?
Daha ilginci, bunların tarîkatinden olmayanların konuştukları yer neresi olursa olsun, dinleyenler toptan ‘sosyete’ oluveriyor. Dinleyenler ‘sosyete’, konuşanlar ‘sosyete hocası’ ... Ödemiş, Hasankale, Biga, Bayburt, Çaykara... fark etmiyor.
Ben, böyle bir zihniyeti tarihin ve halkın önünde nasıl adlandıracağımı bilemiyorum!
Sakal, bıyık yoksa ve hele Beniisrail uydurmalarına karşı iseniz, bunların lügatinde ‘sünnete aykırı’sınız.
Sünnete aykırılık ha! Şu yaptığınızın neye aykırılık olduğunu da söyler misiniz?
İSLAM’A İFTİRADIR
Hz. Muhammed’in son peygamber olduğu gerçeğini bulandırmak için bir yalan da Hz. İsa gibi muazzez bir peygamber kullanılarak sergilenmiştir. ‘Hz. İsa geri gelecektir’ deniliyor.
Biz de yıllardır şunu söylüyoruz:
Hz. İsa’nın tekrar geri gelceğini söylemeye kalkanlar Kur’an’a ve İslam’a iftira etmiş olurlar. Kur’an’da asla böyler bir şey yoktur. Bu iddia Hz. Peygamber’den sonraki zamanlarda İslam’ın içine sokulmuş ve bugün dünyanın her tarafında İslam’ı, devri tamamlanmış ilkel bir din olarak itham etmenin aracı halinde kullanılmaktadır.
İslam’a sokulan bu Pavlus hurafesini dillerine dolayan Hıristiyan misyonerler, açık veya örtülü biçimde diyorlar ki:
‘Sizin inancınızın içinde Hz. İsa’nın tekrar geleceğine ilişkin kabul var. Siz niye ‘Hz. Muhammed son peygamberdir’ diye ısrar ediyorsunuz? Hz. Muhammed de büyük ve önemli bir insandı. Geldi, İsa Mesih’in gelişine hazırlık olarak bir görev yaptı. Buna saygı duyuyoruz. Fakat bu hazırlama dönemi bitti. Şimdi esas kurtuluşu ve barışı getirecek olan Hz. İsa gelecektir. Bunu sizin dininiz, dini cemaatleriniz de söylüyor. Siz niye buna karşı çıkıyorsunuz? Nitekim dünyanın bugünkü manzarasına bakarsanız bunda şaşılacak bir şey yok. İşte bakın, devri bitmiş İslamiyeti ve Hz. Muhammed’i öne çıkarmada ısrar ettiğiniz içindir ki dünyaya İslam adına kan ve şiddet dışında hiçbir şey veremiyorsunuz. Hiçbir ilerlemede imzanız yok, hiçbir üretimde imzanız yok, hiçbir barışta imzanız yok. Olduğunuz her yerde kan huzursuzluk, şiddet ve kavga var.’
GAK-GUK EDİYORLAR
Söyle misiniz, misyonerlerin şu günlerde aralıksız tekrarladıkları şu sözlerle, anılan derginin söyledikleri aynı kapıya çıkmıyor mu? Yoksa yine, malum bahane ile kıvırma yoluna mı gidilecek: ‘Yanlış anlaşıldı, biz onu demek istemedik...’
Yani gak-guk, gak-guk... Bu gak-guk şarkısını yutacak birileri hâlâ var mı?...
Burada bir şeyi daha irdelemek lazım. Senelerce ‘nur’ ve ‘tenevvür’ diye velvele koparanlara bu ‘özel sayı’ münasebetiyle sormak gerekiyor.
Tenevvür mü, tanassur mu arkadaş?
Açık konuş. Tenevvürse, Hz. Muhammed tenevvüre muktedir değil mi?
Siz yıllarca, Hz. Muhammed için káinat onun hürmetine yaratıldı, o áhir zaman peygamberidir, varlığın efendisidir, insanın en mükemmel şeklini bulması onun sayesinde olacaktır diye konuşmadınız mı? Şimdi ne oldu da, Hz. Muhammed unutuldu, kilisenin tanıttığı İsa figürü son kurtarıcı olarak Müslümanların önüne çıkarılıyor? Anlaşılan o ki, bugün insanımız misyonerlerin çağırdığı tanassura çağrılır bir duruma getirilmiştir.
Anılan dergi kapağı bir tenevvür simgesi değil, bir tanassur simgesidir.
SONRADAN UYDURMA
Bu ‘özel sayı’yı esefle karşılıyorum. Kur’an’a ve İslam’a aykırı olduğunu söylüyorum. Tövbeyi gerektiren bir günah olduğu kanaatini taşıyorum. Ben bunun Anadolu’yu Hıristiyanlaştırma gayretlerine tarih içinde verilmiş en büyük desteklerden biri olduğunu düşünüyorum. Kınıyorum, protesto ediyorum. Müslümanların da akıllarını başlarına almalarını diliyorum.
Tam bu noktada şunu da söylemek gerekiyor: Hz. İsa’nın geri geleceğine ilişkin hadis diye öne çıkarılan sözlerin tümü sonradan uydurulmuştur. Kur’an, Hz. İsa konusuna çeşitli bağlamlarda sayfalarca yer vermiştir. Hz. İsa’nın tekrar geri gelmesi gibi konuda neden sessiz kalsın?
Kur’an herhangi bir peygamberin tekrar dünyaya geleceği şeklinde bir fikre asla onay vermez. Hz. Peygamberin de Kur’an’ın onay vermediği bir şeyi söylemesi mümkün değildir. Hz. Peygamber ‘Hz. İsa tekrar geri gelip dünyayı düzeltecektir’ deseydi kendi anlam ve önemini inkár etmiş olurdu. Nitekim bugün Hz. Muhammed’in son peygamber olduğunu kabul etmeyenlerin dayandıkları ve öne çıkardıkları en büyük söylem Hz. İsa’nın tekrar dünyaya geleceği uydurmasıdır.
Bu söylem Kur’an’a ve Hz. Muhammed’e açık bir iftira, Müslümanlara açık bir kötülüktür. 04.01.2004
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma