Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

 Selam Muharrem kardeş, yazdıklarına bakıyorum da daha bu yaşta kendini zehirlemiş ve ehli sünnet zindanına hapsetmişsin.

   O kadar yazdın,söyledin,tekfir ettin.Bu siteye ne kadar uğrayacağını bilmiyorum ama Allah için söylediğin her sözü düşünerek,taşınarak söyle.Yoksa yarın ahirette kendine yazık edersin de "veyl olsun beni bu duruma düşürenlere" dersin.

     Allaha imanını sadece insanlara ağzına geleni söyleyerek değil,ya bunlar da doğruyu söylüyorsa deyip Kuranı oku,oku ve hep oku ki,sen doğruysan,Allah yolunu açık etsin,yok yanlışsan tövbe etmenin erdemiyle yoluna yine devam edersin vesselam.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

duada usul ve metod vardır.nasıl ki trafikte araba kullanırken bir kurallar var. nasıl ki bir insan yaşadığı ülkenin başbakanı ile görüşmek istediğinde bazı şeyleri yerine getirmesi gerekiyor. yüceler yücesinden dua ederek bir şeylerin beklentisinde olmak ve  onun  duaya icabet etmesi beklemeniz  icinde sizin bu isteginizi göstermeniz gerekir.

Usûl ve metoda gelince, bu mevzûda hülâsa olarak bize tavsiye edilenler şunlardır:

Birincisi: Cenâb-ı Hakk'a, canu gönülden bir iştiyakla hamd ve senâ etmektir. Meselâ, Türkçe ifâdelerle söyleyecek olursak: “Rabb'im, gökleri ve yeri yaratan Sensin. Kalbimden geçenleri bilen Sensin. İçime îmân ve itminânı yerleştiren sensin. Gönlümü arzuyla dolduran ve buna mukâbil Cenneti de şimdiden donatan Sensin. Bülbülü şakıtan, güle rengini bahşeden yine Sensin. "İşte böyle umum âlemde cereyan eden tasarrufları sayıp, hepsini Cenâb-ı Hakk'a isnât ettiğini, tazarru ve niyâz dolu bir üslûpla ifâde etme hamd ve senâ demektir ki, Allah Râsûlünün duâlarında bunu açıkça ve tekrarla görmekteyiz.

İkincisi: Efendimize Salâtü selâmda bulunmaktır. Bu âdeta, bir kapıyı vururken, o kapının önünde duran, o kapının kilit ve anahtarlarını elinde tutan Zât'a selâm vermek gibidir. Evet, salât ve selâmın manâsı, Cenâb-ı Hakk'dan Hz.İbrahim ve onun âline verilenlerin aynen Efendimize de verilmesini talep ve Hz. İbrahim'in gönüllerde kazandığı saygıya denk, Allah Rasûlü için de bir saygı atmosferinin tesisini arzu etmektir ki, canu gönülden istenen böyle bir şey muhakkak surette kabûl olacaktır. Ve böyle makbûl iki duâ arasında kalan bir duânın kabûl olması da bir cihette teminat altına alınmış olacaktır.

Üçüncüsü: İstenilen şeylerin muhakkak surette Cenâbı Hakk tarafından kabul göreceğine, zerre kadâr tereddüt göstermeden, kıvrana kıvrana ve duânın ayrılmaz bir şartı olan yalvarış, yakarış edâsıyla.. meselâ; deniz ortasında, bir tahta parçası üzerinde kalmış ve bütün sebeplerin sukût ettiğini aynel yakîn anlamış bir insanın teslîmiyeti içinde ve böyle bir ruhla teveccüh edip Cenâb-ı Hakk'a yönelmektir ki, duânın özü, hayatı da işte bu ihlâs vDuânın kabul edilmediğini düşünmek katiyyen yanlıştır. Duâ, eğer şartlarına uygun yapılmışsa muhakkak kabûl görür. Ancak kabûl ediliş keyfiyeti, bizim istediğimizin aynı olmayabilir. Bazan bizim istediğimiz, bizim için hayırlı olmadığından, bir rahmet eseri olarak Cenâb-ı Hakk bize, istediğimizi değil de esas istememiz gerekeni ihsân buyurur. Bazan da duâmız âhiretimiz hesabına kabul görür. Onun için, yapılan duâların mutlak surette kabul edileceğini düşünerek duâ etmek çok mühimdir.

Dördüncüsü: Duâyı yine salât ve selâmla bitirmektir. Duâ hâlisâne bir kulluk ifâdesidir. Yani kul, aczini, fakrını, zaafını ve iktidârsızlığını idrâk ederek; güç, kuvvet, imkân ve gınâ sahibi Cenâb-ı Hakk'ın kapısına, hiç bir vâsıta kullanmadan doğrudan doğruya teveccüh edip matlûbunu ondan istemesi, demektir.

Üzerinde ısrarla durulması gereken önemli bir husus da şudur:

Israr edilirse, bazen duâ ile, âdi sebepler sukût eder ve Cenâb-ı Hakk duâyı kabûl buyurur. Zira bütün sebepler de O'nun kudret elindedir. O istediği şeye istediği şekilde tasarruf etme gücüne sâhiptir. Yeter ki duâ bu şuûr içinde yapılsın ve duâ edilmesi câiz olan noktalar dikkate alınsın!...

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

 Venes yazdı:

 "İkincisi: Efendimize Salâtü selâmda bulunmaktır. Bu âdeta, bir kapıyı vururken, o kapının önünde duran, o kapının kilit ve anahtarlarını elinde tutan Zât'a selâm vermek gibidir. Evet, salât ve selâmın manâsı, Cenâb-ı Hakk'dan Hz.İbrahim ve onun âline verilenlerin aynen Efendimize de verilmesini talep ve Hz. İbrahim'in gönüllerde kazandığı saygıya denk, Allah Rasûlü için de bir saygı atmosferinin tesisini arzu etmektir ki, canu gönülden istenen böyle bir şey muhakkak surette kabûl olacaktır. Ve böyle makbûl iki duâ arasında kalan bir duânın kabûl olması da bir cihette teminat altına alınmış olacaktır.  

     Duana şirk karıştırma Venes.Allahın kabul edeceği dua,fizibilite raporları hazırlandıktan sonra alt yapısının oluşturulup kabul etmesi için  salt Allaha yapılan yakarıştır.Yoksa ortada sel yok,deniz yokken,büyük bir gemi yapan hz Nuh'u anlayamazsın.Rabbim ona marangozluk öğrensin diye gemi yaptırmadı herhalde..

    Yazmadan önce en azından nereye yazdığını bil de  tongaya düşme vesselam.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

şirkin tarifini yapabilirmisiniz, peygambere salatü selamda bulunmak ne zamandan beri şirk oldu.konuları anlamak istediğiniz gibi anlarsanız bu size bir fayda vermez sizi yanlış sonuçlara götürür.salât niçin edilir?

Ahzâb(*) Sûresinin 56 . Ayetinde

Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar.8 Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

     Sen önce siteyi iyi oku.Sorularıyın bütün cevapları var.Ama sen cevap değil de mat edecek adam arıyorsan,sen bana fazlasıyla hafif gelirsin, o zaman sen git,abilerin gelsin vesselam.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

İkincisi: Efendimize Salâtü selâmda bulunmaktır. Bu âdeta, bir kapıyı vururken, o kapının önünde duran, o kapının kilit ve anahtarlarını elinde tutan Zât'a selâm vermek gibidir. Evet, salât ve selâmın manâsı, Cenâb-ı Hakk'dan Hz.İbrahim ve onun âline verilenlerin aynen Efendimize de verilmesini talep ve Hz. İbrahim'in gönüllerde kazandığı saygıya denk, Allah Rasûlü için de bir saygı atmosferinin tesisini arzu etmektir ki, canu gönülden istenen böyle bir şey muhakkak surette kabûl olacaktır. Ve böyle makbûl iki duâ arasında kalan bir duânın kabûl olması da bir cihette teminat altına alınmış olacaktır.

selam

 Yani peygamberleri öven ve yüceleyen iki makbul dua arasına Allahtan istediğimizi sıkıştırırsak bu istediğimizin kabul olmasını teminat altına almış olacağız. Araya hatırlı kişi koymak gibi bişey.

Kardeş aracı olmadan Rabbimizden direk bişey dilemek kabul görmezmi?

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Savana can alici soruyu sormussun. Boyle bir mantik nasil olur anlamiyorum. Allahdan istegimizi Peygamberi overerek yagcilik yapiyorlar herhalde. SOnra isi daha ileri goturup once tarikat seyhlerinden ekleme yaparak en ortaya Allah dan isteklerini katarak bir yere varilacagini sanma dusuncesi  bize kimden gecti ki ?????