Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
sayın fakir,
Bu konularda defalarca yazdık. Hadisi Kur'an la bir tutmayın.
Bütün hadisler doğrudur. Peygamber sözüdür, hepsi Kur'ana uygundur anlayışından vazgeçin. Sahabenin hepsi doğrudur, cennetliktir , peygamberi bir kere bile görmüş olan cennete gidecektir anlayışından vazgeçin. (Öyle idiyse Bedirde, Uhutta, Hendekte, Hudeybiye, Huneyndekiler kimlerdi. Onlar da mı cennetlik.) Kılıç zoruyla, can korkusuyla, başka şansı olmadığı için müslüman olanlarda mı cennetlik ve sahabe. Geçiniz bunları.
Hadisler peygamber devrinde yazılsa idi, en azından peygamberin ölümünden 30 yıl sonrasına kadar, onu gören sahabe hayattayken yazılsaydı şüphe edilmeyen kaynak kabul edilirdi. Ama peygamberden 200 sene sonra yazılmış. 1820 lerin olaylarının sadece rivayetlerle 2000 lerin başında yazılmasına benziyor olay. 620-632 arası olaylar 800 lerde yazılmaya başlamış. Onun için çok çelişki, onun için güvenilmezlik var. Doğruluğun tek test makamı Kur'an.
Asr-ı saadet anlayışından da vaz geçin. Müslümanın asr-ı saadeti Kur'anla haşır neşir olduğu anlardır.
Kur'an Zuhruf suresi 44 uyarınca müslümanlar sadece Kur'an dan sorumludur.
Bol bol Kur'an meali okuyun. Kur'an kültürünüz olsun.
Hatta meal okumada yeniyseniz iniş sıralı meal tavsiye ederim.
Hadisler peygamber sözü olması için Kur'an la çelişmemesi gerekir. Kur'anla çelişen peygamber sözü değildir. % 90 ı Kur'anla çelişir, ayrıca birbiri ile çelişir.Bir ravinin dediğini, ötekisi kabul etmez. Peygamberi asıl yalancı konumuna koyan hadis ravileridir. Ama Kur'an da çelişki yoktur.
Sen dini Kur'andan, Peygamberimizden, Sahabeden, evliyadan öğrendiğini söylüyorsun. Söylüyorsunda ömründe Kur'an meali okudunmu. Kaç kere okudun. Bunu devamlı bir faaliyet olarak yapıyormusun. BU sitedeki arkadaşların çoğu bunu yapıyor.
Sen Kur'anı sevap bankacılığı için Arapçasından, anlamayarak okuyorsundur. Bunun sana ve dine bir faydası yoktur. Kur'an insanları 40 kere falan okununca her muradına nail edecek sihirli sözler falan değildir.
Sen hadis okudunmu. Zannetmiyorum. İçinde bol bol hadis geçen ilmihaller okumuşundur. İlmihaller din kitabı değildir. Yazanın din hakkındaki yorumudur. Yorum olduğu için birinin önemsemediğini, öteki çok önemser. Birinin hiç değinmediğini, öteki olmazsa olmaz yapar. Örneğin Ömer Nasuhi Bilmen de ilmihal yazmıştır, Saadeti Ebediyye de ilmihaldir. Aç oku bakalım yaklaşımlar ne kadar farklı. Hangisi doğru din.
Sahabi diyorsan, zaten hadislerin çoğu sahabi görüşü veya aslında sahabi söylememiş te sanki söylemiş gibi gösterilen sözler. Onlar da sağlıklı değil. Birinin ak dediğine öteki kara diyor. Hatta aynı ravi aynı konuda bir rivayetinde farklı, ötekinde farklı şeyler söylüyor. ESasen sen İslam tarihi bilmiş olsan, o fitne yıllarında o sahabilerin başına neler geldiğini falan bilirsin.
Evliya diye bir şey zaten kabul etmiyoruz. İslamda da böyle bir şey yoktur. Hristiyanların Saint kavramından gelmiştir. Kişi çok ibadetle falan hiçbir dini makama ulaşmaz. Öyle evliya, keramet sahibi olmaz. Bunlar tarikatların savlarıdır. Şey uçmaz, mürid uçurur olayı.
Bu sitedeki arkadaşların hemen hepsinin, aynen senin şu anda inandığın gibi inandığı dönemleri olmuştur. Benim de aynen senin dediklerini dediğim dönemlerim oldu. 1983-84 falan.
Zaman içinde Kur'an İslamını keşfettik. Kur'ana sarıldık.
Bence dini hadisten, evliyadan ve daha dün kısa donla gezenlerden öğrenmeyin. Sadece Kur'an dan öğrenin. Diğer kaynakları hep Kur'ana arzedin. Allah yardımcınız olacak ve sizi de mutlu edecek, tatmin edecek daha doğru bir anlayış verecektir inşallah.
selamlar,
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
Yazdığım herşeyin kaynakları belirtilmiştir. Yanlış şeyleri sizlere beyan etmekten Allah'a sığınırım.
Dinde tekrarın yeri çok önemlidir. Utanmaz olmaz nefis ancak tekrar vesilesiyle terbiye edilebilir.
Kur-an'ı kerimde özellikle Mekke'de inen ayet-i celilelerde müşrikleri ikna ve azaptan haber edici olması bakımıyla çoğu ayet tekrarlanmıştır.
Bunun en açık örneklerinden birisi de Rahman süresindedir.
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru."(Al-i İmran Suresi, 191)
Tekrar ile ilgili bir başka hadis: (Merak etmeyin uydurma diyemezsiniz!): Resulullah (sav) Abbas İbnu Abdilmuttalib (ra)'e dediler ki: "Ey Abbas, ey amcacığım! Sana bir iyilik yapmayayım mı? Sana bağışta bulunmayayım mı? Sana ikram etmeyeyim mi? Sana on haslet(in hatırlatmasını) yapmayayım mı. Eğer sen bunu yaparsan, Allah senin bütün günahlarını önceki-sonraki, eskisi-yenisi, hataen yapılanı-kasden yapılanı, küçüğünü-büyüğünü, gizlisini-alenisini yani hepsini affeder. Bu on haslet şunlardır: Dört rek'at namaz kılarsın, her bir rek'atte Fatiha süresi ve bir süre okursun. Birinci rek'atte kıraati tamamladın mı, ayakta olduğun halde onbeş kere "Subhanallahi velhamdülillahi ve lailahe illallahu vallahu ekber" diyeceksin. Sonra rüku yapıp, rükuda iken aynı kelimeleri on kere söyleyeceksin. Sonra secde edip, secdede iken onları onar kere söyleyeceksin. Sonra başını secdeden kaldıracaksın, onları onar kere söyleyeceksin. Sonra tekrar secde edip aynı şeyleri onar kere söyleyeceksin. Sonra başını kaldırır, bunları on kere daha söylersin. Böylece her bir rek'atte bunları yetmişbeş defa söylemiş olursun. Aynı şeyleri dört rek'atte yaparsın. Dilersen bu namazı her gün bir kere kıl. Her gün yapamazsan haftada birkere yap, haftada yapamazsan her ay da bir kere yap. Ayda olmazsa yılda bir kere yap. Yılda da yapamazsan hiç olsun ömründe bir kere yap."
( Kaynak: Ebu Davud, Salat 303, (1297, 1299); Tirmizi, Salat 350, (482); İbnu Mace, İkamet 190, (1386, 1387) Ravi (r.a.): İbnu Abbas ve Ebu Rafi)
Imam-ı kurtubi hazretleri hakkında ansiklopedik bilgi: http://www.turkcebilgi.com/kurtubi/ansiklopedi
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki: Hz. Ömer(ra) ''Devemi kaybetsem, Kur'an'da ararım.'' buyuruyor. Buradan anlamamız gereken husus şudur ki: Kur-an kerimde herşeyin olduğudur.
Fakat siz ve bizler kısıtlı ilmimizle Kur'an-ı Kerim'in derinliklerine bu kadar inemeyiz.Ayrıca Peygamber Efendimizin Sünnetleri bu amaç için vardır. Mesela Kur'an-ı Kerim'de nasıl namaz kılınacağı yoktur. Nasıl kılındığımızı Peygamber Efendimiz (s.a.v)'den öğreniyoruz.
Dolayısıyla her duyduğunuzu Direk Kur-an'da yoktur die bu dinde yoktur demeyin. Vardır siz göremezsiniz. Ve hakeza görenler böyle bildirmişlerdir. Ve tabiin tebe-i tabiin ve bir çok mudakkik ilim adamları ve hak dostları tarafından tasdik edilmiştir.
Ayrıca dua adabını Rabiatül Adeviye, Hacı Bayram Veli(k.s), Aziz Mahmut Hüdai(r.a), Şah-ı Geylani(k.s) gibi daha sayamıyacağımız bir çok veli ve mudakkik alimin nasıl dua ettiğini bliyorsan yukarıda söylediğin saçmalıkları yapmazdın.
Kulubud Daria'yı bu oku bakalım. ne göreceksin.
Ebu Hureyre (ra)'den rivayet edildiğine göre Peygamberimiz: "Vallahi ben Allah'a günde yetmiş defadan çok istiğfar ediyorum" buyurmuştur Başka bazı hadislerde Hz Peygamberin günde yüz defa istiğfar ettiği belirtilir (bk Müslim, Zikr, 41; Ebû Dâvud, Vitr, 26; Tirmizî, Sûre, 47/1) Bu nedenle Ebû Hüreyre: "Peygamberden daha çok istiğfar edeni görmedim" (el-Kurtubî, el-Câmi'li Ahkâmi'l-Kur'ân, l V, 210)
Salavat ile ilgili ayetler ve hadisler: "Şüphesiz Allah ve melekleri peygambere çok salavat getirirler.Ey iman edenler! Sizde ona salavat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin" (AHZÂP SURESİ 56.AYET)
Sallallahu hi Vessellem: "Kim bana bir salât getirirse, Allah ona bununla on salât getirir." buyurmuştur. (Müslim: 1/228)
Sallallahu Aleyhi Vessellem: "Kabrimi bayram yerine çevirmeyin. Bana salât getirin. Getirdiğiniz salât nerede olursanız olun bana ulaşır." (Ebu Davud: 2/218)
Bu kadar açık ve net kaynaklar verdikten sonra hala utanmadan "Bu “Şefaat Ya Resulallah” yada “El medet Ya Rasulallah” deyişlerinde özet ifadesini bulan şey Peygambere yaranarak Allah’a yaklaşma anlayışıdır." demeye devam mı edeceksiniz. "Yaranmak" ne demek. Utanmaz mısın?
Söyle bakalım kardeş mahşeri hengamede sana kim şefaat edecek?
Şimdi dieyeceksin şefaat die bir şey yok al bunu oku o zaman: http://www.birizbiz.tokca.de/itikat/itk26.htm
Arkadaşım Yanlış bilgilerle milletin kafasını bulundırmayın.
Hacettepe'de ve de Bilgisayar Mühendisliği'nde okuyacak olana önce Yobazlıktan çıkış belgesini veriyor ondan sonra mı fakülteye buyur ediyorlar!? Fakülteye yobaz olarak girmene ve de yobaz olarak çıkmana ne engel olaki?
Kuran'da geçen ve Salih'in devesi olarak bilinen naqa, Ömerin kaybettiği devesi olabilir mi? Belki! Ömer kaybettiği devesini Kuran'da aradığına göre! Peki, Yukarıda usanmadan yazdığın bunca dedikoduyu itikad ettiğine bakılırsa, sen aklını kaybetmiş olsan, söyler misin, onu Kuran'da nasıl bula bileceksin! :):)
''Arkadaşım Yanlış bilgilerle milletin kafasını
bulundırmayın. Kur'an-ı Kerim'i açın, Riyazüs Salihini
açın, tefsir kitaplarını açın. İnternetten öğrenilmez
din. Bana da yobaz deyin de göreyeim. Ben Hacettepe
Bilgisayar Mühendisliğinde okuyan bir öğrenciyim.''
İnternetten din öğrenen yok çünkü internet adında tüm
doğru bilgi kaynaklarının bulunduğu ve herkesin başına
üşüştüğü öyle bir vaha yok,herkes elindekini getirip bir
noktaya döküyor sonra bakıyor döktüğü suyun diğerlerinin
sularıyla etkileşimlerine,yani din düşünerek
öğreniliyor,aklın yolu düşünmekten geçiyor.
Eşek yaradılıştan yük taşımaya müsaittir fakat bunu
bilmez ancak insan yaradılıştan yük taşımaya müsait
değildir ve bir çokları da bunu bilmez.
Şimdi sırtına alıp övündüğün o riyazüs vs ler ve sana
yüklenmiş olan saçma yargılarınla düşün bakalım.
bilgisayar müh vs ler de insanın zeki olduğunun ispatı
değildir,zeki olmak yoktur,düşünmek vardır,kim daha çok
düşünürse o daha çok fark edendir.
Mahşerdeki hengameye gelince az çok nasıllığı hakkında
burası bir fikir veriyor,şu dünyayı cennete çevirmekse
amacın cennete,cehenneme çevirmekse amacın cehenneme
gideceksin.
İstiğfar meselesine gelince,günde 70 kere 700 kere
istiğfar etmenin bir anlamı yok,ne zor bir kelime yahu
kaç kere değiştirip yazdım durdum,o istiğraflarınız
ibadet falan değil,onunla bağışlanmayı ummak falanda
hayal,zaten işin sevap kısmına geçiyorsunuz hemen,z
raporunda gözünüz,aslı şu ki,istiğfar yani tövbe öyle
nasuhla masuhla falan yapılmaz,karar verir ve uzak
kalmaya gayret sarf edersin ve nihayetinde de içmezsin
aynen içki bağımlısı gibi,
şimdi reçeteni yazıyorum,30 gün boyunca sabah akşam tok
karnına bu forumu iyice incele ve oku,yalnız bundan evvel
eğer çok gerekliyse şu ön yargılarını bir kenara bırakman
için tuzlu yeme,kortizonla ödem yapar bu çünki.
Hadisin kelime anlamı SÖZ/LAFdır.
Kimin Salih olduğunu anlamak için SÖZE bakılmaz aynası iştir insanın.
Ölmüş insanların işlerini bizim bilmemiz ise imkansız.
5 vakit namaz sizi kötülük yapmaktan alıkoyuyorsa...
kimsenin canına,malına el uzatmanızı engelliyorsa-insan olma Bilincini
size kazandırıyorsa Namazınız eğer..
5 değil 7 vakit kılınız.Hatta 24 saat olanı makbul.Salatınız
Daimolsun...
Orucunuz başkalarının içinde bulunduğu durumu hissetmenize,kimsenin
ırzına-namusuna göz koymamanızı sağlıyorsa iyidir.
Yoksa aç kalmış olmanızın kime ne faydası var?
Abdestiniz sizin temizliğinizi sağlıyorsa eğer madden ve manen ne Ala...
Önemli olan niyettir elbet.Çünkü herşey bir niyetle başlar İrade sahibi
olan insan için bu böyle.
Ancak asıl önemli olan EYLEM...Niyet Eylemi doğurmuyorsa önemsizdir.
Yinede "Gerçek niyetleri okuyan RAB" için değerli olabilir.
Ama bizi ilgilendiren ve bizi yaratanın asıl önemsediği NETİCEDİR.
Sayın BilinmezX,
Beytepe de yukarı çıkan o yol üzerinde ki Ağaçlar birer fideydi biz o
yolları arşınlarken.
Şunu bilmenizi isterim ki Diploma "Yobazlıktan" arındırmıyor insanı.
Sayın bilinmezx, gerçekten çok komik bir sonla yazınızı bitrmişiniz, mühendislik olayı:)) bende yüksek mühendisim demekki bana kimse laf söyleyemez::) ohh rahatladım.:))
neyse şaka bir yana yazılanları önce akıl süzgecinden geçir, sonra da sana söylenenleri Kuranda araştır. Ne Toptan kabul edici ol, ne de toptan reddedici.. uyuşuk olan insanlar hadislerin doğruluğunu araştıranlar değil onları toptan kabul edenlerdir.
Sende uyuşuk olmak istemezsen göreceksinki o sözlerin büyük çoğunluğu uydurma, içlerinde bazılarının Anlam\mânâ olarak doğru olma ihtimali elbette vardır, peki bunu nasıl anlayabiliriz. Elimizde tek kriter var o da Kuran. Selamlar..
Katılma Tarihi: 06 mart 2012 Yer: Turkiye Gönderilenler: 18
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
bende bu siteyi okuduğumdan beri ne yapacağımı şaşırdım valla dua etsekmi etmesek mi kaderde varmıdır desek zikir çekmek başka bişeymiş tasavvuf başka bişeymiş bende neye inancağımı şaşırdım. Allah bizim gibi zaten yarım yamalak bilen kulları korusun
Merhaba dostlar.. Bu gün iş yerinde "Salat-ı tefriciye"
propogandası yapan bazı kişilerle tartıştıktan sonra konuyu
araştırmak üzere nete girdiğimde bu formu gördüm ve
açıkcası çok sevindim.
Gelelim konuya;
Bir Afrikalı aydın şöyle diyor.
"Batılılar Afrika'ya geldiklerinde bizim verimli topraklarımız
onların ellerinde İncil vardı. Bizden gözlerimizi kapatarak dua
ve ibadet etmemizi istediler... Gözlerimizi açtığımızda bizim
elimizde İncil onların ayaklarının altında bize ait kıymetli
topraklar vardı. !"
"Salat-ı tefriciye" yada içinde dua, yakarış veya talep
bulunmayan bir metnin 4444 defa yada benzeri uçuk
rakamlarda okunması talebinin bana göre tek gayesi ola bilir.
Ben bu gün işyerin de tartıştığım arkadaşlara da benzer
şekilde cevap verdim. Her şeyden önce "bu işi yapın" diye
telkin edenler bu kadar metnin okunmasının günlerce
süreceğini dolayısıyla bunun tek başına asla olmayacağını
belirtiyorlar. Bu durumda doğal olarak akla şu soru takılıyor.
Ahmet oğlu Mehmet tarzında anılan arap coğrafyasında yada
Gazi sayesinde soyadı ile tanışan Türkiye de yapılacak "dua"
nın hangi Ahmet Oğlu Mehmed'e gideceği konusu ne olacak.
Bu gün için düşünecek olursak bir organizasyon dahilinde
"Salat-ı tefriciye" okuyacağımız kişinin TC Kimlik Numarasını
damı söyleyeceğiz, yada annesinin kızlık soyadını?
Bakın bu konuda yaptığım araştırmanın sonucunda neler
buldum.
"Hiçbir dünyevi maksat beklemeden, sadece
Peygamberimiz'in şefaatine vesile olacak bir dua niyetiyle
okuduğumuz bu salat-ü selamlara bazıları, Salat-ı Tefriciye de
olduğu gibi peşin dünyevi bir istek de yüklüyor, maruz kaldığı
sıkıntı ve üzüntülerden kurtulmayı da niyet ederek okumaya
başlıyorlar Burada ise soru şu oluyor:
Böyle dünyevi bir niyetle okunan salat-ü selamdan beklenen
dünyevi sonuç kesin şekilde elde edilebilir mi? Böyle dinî bir
hüküm var mıdır?
Bu soruya sıhhatli cevap verebilmek için duanın bir ibadet
olduğunu, ibadetin de karşılığının çoğunlukla ahirette verileceği
gerçeğini bilmeye ihtiyaç vardır
Peki, bu 4444 kere okuma âdeti nereden geliyor, insanlar bu
miktara ulaşmayı sanki kabul olma şartı gibi görüyorlar?
Kolay hatırda kalması için 4444 sayısını söyleyenler olmuştur.
Tefsir sahibi Kurtubi'nin 4444 defa okunması halinde kabul
olacağı yönünde bir ümidi vardır Ancak bu da bir ümittir Bu
miktarı bulan okumalar mutlaka kabul olur, bu sayıya
ulaşamayanlar ise redde uğrar demek değildir Nitekim günde
41 defa, 21 defa okumalıdır, diyenler de olmuştur Duadır bu
Az da okunsa çok da okunsa okuyanlar boş kalmazlar,
dünyevî istekleri yerine gelmese de uhrevî sevabını kazanır.
Not: Şu açıklamaları da okumanızı tavsiye ederiz:
4444 Tefrîciyye veya 41 Yâsîn gibi belli saylarda okunan
dualar, zikirler, salavât, âyetler ve sureler hakkında
(namazlardan sonra 33 adet olarak söylenen tesbîh, tahmîd
ve tekbîr gibi pek az müstesna tutulursa) emreden, tavsiye
eden bir nas yoktur. (Prof Dr Hayrettin Karaman)
Allah Rasulü Efendimiz (sa) nasıl salât okuyalım sorusuna,
bizim namazlarda okuduğumuz "salli ve barik" dualarını
öğreterek, böyle söyleyin diye cevap vermiştir Yani bu dualar
salâtü selamın en güzelidirler diyebiliriz.
"Salat-i tefriciye" olarak bilinen salâtü selam cümleleri ise
hadislerde bulunmamaktadır Sadece bazı Şia kitaplarında ve
Mağripte yazılmış dua kitaplarında yer almaktadır Bizde dua
kitabı yazanlar da bunu oralardan almış ve kitaplarına
koymuşlardır Bu kitapları yazanların, kitaplarının satışını
artırmak için, bunu şu kadar okuyan şöyle olur, gibi ümit
verici müjdeler zikretmeleri bunun yaygınlaşmasına sebep
olmuştur
Katılma Tarihi: 06 mart 2012 Yer: Turkiye Gönderilenler: 18
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Dua herzaman gözden uzak sessiz sakin bir yerde tek basına
yapılmalıdır bence ancak o zaman insan daha rahat oluyor bu şehir
ortamında gürültüde kafa bin tane tilki ile kalpten dua olmuyor maalesef
bakiniz Peygamber'imiz ve hira da kafa dinlemesi huzur bulması vs
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma