Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Uluslararası Alimler Birliği ve İran yetkilileri arasında gerçekleşen görüşmelerde Şii ve Sünni Müslümanlar arasında yakınlaşma sağlanması ve mezhebi ayrılıkların düşmanlığa dönüşmesinin önüne geçilmesi için atılması gereken adımlar üzerinde mutabakata varıldığı bildirildi.
Birliğin Genel Sekreteri Muhammed Salim Awa konuyla ilgili olarak ayrıntılara şimdilik kaydıyla girmek istemediklerini fakat önümüzdeki günlerde somut gelişmeler yaşanacağını umduklarını söyledi. Islamonline sitesine yaptığı açıklamada Awa, Alimler Birliği heyetiyle İran’a bu hafta yaptıkları ziyarette verimli görüşmeler gerçekleştirdiklerini bildirdi.
Awa ile birlikte Uluslar arası Alimler Birliği üyesi Fehmi Huveydi ve Münir Şefik’in de yer aldığı heyet İran’da Haşimi Refsancani, Ali Laricani ve Rehber Ali Hamaney’in danışmanı Ali Ekber Velayeti ile görüştüler. Ayrıca Dışişleri Bakanı Manuçer Mutteki ve Ayetullah Teshiri ile de bir araya gelen heyetin İranlı yetkililerle görüşmelerinin odağında Irak’ta devam etmekte olan mezhebi düşmanlık konusu yer aldı.
2003 yılında ABD tarafından işgal edilmesinin ardından katliamların adeta günlük olarak yaşanmaya başlandığı Irak ile birlikte Pakistan da Şii-Sünni geriliminin yoğunlaştığı bir ülke olarak dikkat çekmekte.
22 Ocak tarihinde Katar’ın başkenti Doha’da 200’den fazla Sünni ve Şii alimin katıldığı bir konferans düzenlenmiş ve bu toplantıda Irak’ta devam etmekte olan mezhep çatışmalarının durdurulması için atılması gereken adımlar üzerinde durulmuştu. Toplantıda yaptığı konuşmada Alimler Birliği başkanı Yusuf Karadavi İran’ın Irak’taki gerilimi durudurmak için önemli bir konumda bulunduğunu söylemişti. Müteaddit defalar yaptığı açıklamalarla Iraklı Şii ve Sünni alimlere bu ülkede yaşanmakta olan kardeş kavgasını durudurmak için sorumluluklarını üstlenme çağrılarında bulunan Uluslararası Alimler Birliği Temmuz 2004 tarihinde Dublin merkezli olarak kurulmuş bulunan bir örgüttür. (kaynak: islamonline.net)
Dünyada silahların patladığı, insanların öldüğü, anlaşmazlıkların sürdüğü
belli başlı yerler nerelerdir dersiniz? Sınırlarımızdan başlayarak aklıma gelenleri sıralıyorum.
Önce tabii ki Irak var. Gün geçmiyor ki intihar komandoları bir
pazaryerini basmasın, bir mahalle kahvesinde nargilesini fokurdatan
sıradan insanları havaya uçurmasın. 20-30 kişinin öldürüldüğü haberi
artık haber değeri taşımaz oldu. Şiilerle Sünniler 'Tek yol ölüm'
diyor. Kuzeydeki Kürt bölgesi de karışacağa benzer.
Sonra Filistin var. Hamasçılarla FKÖ'cüler sokaklara pusu kurup birbirini yıldırma, pes ettirme derdindeler.
Lübnan'da Hizbullahçılar denetimi ele geçirme peşinde. Sık sık suikastler oluyor, ortalık karışıyor.
Sudan'da şeriatçı Müslümanlarla ülkenin güneyinde yaşayan gayrimüslimler yıllarca savaştılar, hâlâ da sıkıntılar sürüyor.
Somali'de dinci İslam mahkemeleri örgütü ülkede yönetimi ele
geçirmek üzereyken Etiyopya müdahale etti, Amerika'nın da desteğiyle
durumu bir ölçüde denetimi altına aldı.
Afganistan'da şeriatçı Taliban yönetimi Amerika'nın ve NATO'nun
müdahalesiyle devrildi. Taliban şimdi kırsal alanlarda tekrar etkili
olmaya başlıyor.
El Kaide, Amerika'da dehşet verici terör olayları gerçekleştirdi,
İngiltere'de, İspanya'da, Türkiye'de.. terör estirdi. Daha
geçenlerde Türkiye'deki El Kaideciler polis tarafından yakalandı. Büyük
eylem peşinde oldukları söylendi.
İran sağa sola devrim ihracından vazgeçse bile atom bombası
yapmaktan vazgeçmişe benzemiyor. Bundan sonraki olası huzursuzlukların
kaynağı olarak gösteriliyor.
'İslam dünyasının' genel tablosu budur. Dünyadaki belli başlı
çatışma ve uzlaşmazlık alanlarının hemen hepsinde Müslüman devletlerin
şöyle veya böyle katkısı var. Bu olayların çoğunda Müslümanlar
birbirini kırıyor. Ne Avrupa'da, ne Kuzey ve Güney Amerika'da, ne
Asya'nın Müslüman olmayan kısımlarında, hatta Afrika'nın Müslüman
olmayan kısımlarında böyle sıcak çatışma görüntüleri bulunmuyor.
Bunun belki bir istisnası ABD'dir. Birçok çatışma bölgesinde
ABD'nin müdahil olarak bulunduğunu görüyoruz. Fakat ABD'nin içinde, bu
İslam ülkelerinde olduğu gibi çatışma ve kavga yok.
Fakat neden İslam ülkelerinde (çoğu kez de Müslümanların kendi
aralarında) böyle bitip tükenmeyen çatışmalar vardır? Bu soruyu
irdelemek gerekmez mi?
Hele de 'İslam barış dinidir' dedikten sonra savaşın ve huzursuzluğun en çok İslam ülkelerinde bulunması nasıl açıklanabilir?
Klasik açıklamayı biliyoruz: 'Bütün bunlar Amerika'nın ve
Siyonistlerin komplosudur' deyip işin içinde çıkamayız sanırım. Tabii
ki Amerika ve İsrail bazı komplolar hazırlayacaktır ve bu komplolar
zaman zaman başarılı da olacaktır. Fakat şu anda dünyadaki sıcak
çatışmaların neredeyse tümüne yakınının komplo sonucunda İslam
ülkelerinde çıkarıldığını söylemenin Amerika ve İsrail'e gerçekçi
olmayacak oranda bir güç ve etki atfetmek olacağını düşünüyorum.
Böylece İslam ülkelerinde şiddete yönelenlerin de akılsız kuklalar
olduğunu kabul etmiş olacağız ki, bu da gerçekçi olmaz.
Açıklanması gereken bir durumla karşı karşıyayız. En çok da
Müslüman ülke aydınlarının, bilim adamlarının ve politikacıların kafa
yorması gereken bir sorudur bu.
Bu yazarın sorduğu soruya cevabım şiddetin iki temel nedeninin olduğudur:
Birincisi,şeytanın oyunlarına teslim olunup benim mezhebim senin mezhebini döver anlayışının tarihi köklerinin sık sık parazit yapması ve insanların Kurani anlayışı değil,tarihsel anlayışı öncelemesi.
İkincisi, 19. yüzyıl emperyalizminin planlı bir şekilde ve sürekli olarak belli bir yeraltı ve yerüstü kaynaklarına sahip ülkeleri sömürmek için özellikle medyayı kullanarak kışkırtıcı bir ortamı varetmesi ve bu yollada kitleleri ajite etmesi.
Yani sonuçta yerli şeytanlarla,küresel şeytanların işbirliği yapıp insanların da kan dökücülüğe eğilimlerini sürekli kaşımalarıdır diyorum.
__________________ ŞEYTANDAN VE ONUN EVLİYASINDAN KAÇINMANIN EN İYİ YOLU,ŞEYTANA KÜLAHINI TERS GİYDİRMEKTİR!
ABD istihbarat kaynaklarına göre İsrail ajanları, İran'ın nükleer programını engellemek için ülkenin ünlü nükleer bilimcisi Ardeshire Hassanpour'u (44) öldürdü... Hassanpour askeri araştırma ödülü sahibiydi.
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın desteklediği Radyo Farda'nın istihbarat kaynaklarına dayandırdığı haberine göre suikast, 15 Ocak'ta gerçekleşti. Gaz zehirlenmesi olarak kayıtlara geçen ölüm haberini İranlı yetkililer 21 Ocak'ta açıkladı. Resmi açıklamada Hassanpour'un nerede ve nasıl ödüğü belirtilmedi. Stratfor adlı Amerikan istihbarat kuruluşu, bilim adamının Mossad'ın hedefi olduğunu, bu yönde güçlü istihbarat bulunduğunu bildirdi.
İngiliz Sunday Times gazetesi de dün yer verdiği haberde İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'ın önümüzdeki hafta "Natanz tesisinde 3 bin santrifüj yerleştirildiğini açıklayacağına" dikkat çekti.
World Net Daily adlı Amerika merkezli haber sitesi ise haberde şöyle dedi: "Komşularının nükleer silah üretmesini engellemek için Mossad daha önce de suikaste başvurdu.
1981'de Osirak nükleer reaktörüne düzenlediği hava saldırısından önce Irak'ın nükleer programda çalışan üç bilim adamını öldürdüğüne inanılıyor.
1980'de Yayha El Meshad, nükleer reaktör için yakıtları test etmek üzere gittiği Paris'teki otel odasında boğularak öldürülmüş bulundu. Takip eden aylarda iki Iraklı bilim adamı daha zehirlenerek öldü..." İran'ın İsfahan kentindeki nükleer tesiste çalışan Hassanpour 2004 yılında İran'ın en önemli askeri araştırma ödülünü kazanmıştı. (Sabah)
Enerji hamleleriyle Avrasya jeopolitiğinde çok önemli mevziler kazanan, Rusya'yı eski günlerine kavuşturma yolunda ilerleyen, Avrupa ve Asya'yı kendine bağlayan, Anglo-Amerikan cephe karşısında ustalıklı manevralarla güçlü bir savunma hattı oluşturan Rusya lideri Vladimir Putin'in son sözleri, dünyanın geldiği vahim noktayı ilk kez bu kadar açıkça ortaya koydu.
“ABD'nin tek güç olma politikaları sürdürerek dünyayı daha tehlikeli hale getirdiğini ve herkese isteklerini kabul ettirmeye çalıştığını” söyleyen Putin, tek kutuplu dünya düzeninin de sona erdiğini resmen açıkladı.
Bir Soğuk Savaş ilanıydı ve Washington tarafından da öyle algılandı. Bu sözler, aslında varolan çatışmanın, bölünmenin, kamplaşmanın teyidi, alenileştirilmesi oldu. Pasifik'ten Afrika içlerine kadar hissedilen, bir çok bölgede sıcak çatışmalarla beslenen gerilim, Latin Amerika'dan Çin'e kadar uzanan geniş bir alanda ABD karşıtı bir bloku besliyor. Moskova, hem ABD karşıtı ülkelere her türlü desteği veriyor hem de enerji kozuyla ABD müttefiklerine yakınlaşıyor. İşte Irak'ta bu savaşın seyrini izliyoruz. Lübnan'da, Somali'de, Afganistan'da, geniş Ortadoğu'da, Orta Asya'da bu savaşı izliyoruz. Moskova-İran dayanışması, ABD-İran krizi de bu çatışmanın ürünü.
Putin'in ABD müttefiki Suudi Arabistan'la yakınlaşması ve enerji ortaklığı da. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Abdullah Bin Abdülaziz'in 2 Eylül 2003'te Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le yaptığı görüşme, Rusya'nın İslam Konferansı Teşkilatı'na (İKÖ) gözlemci üyelik başvurusu, Malezya ve Suudi Arabistan nezdinde bu amaca yönelik girişimleri ile Merkez Avrupa, Rusya, İran, Çin ve Müslüman ülkelerin çoğunluğu arasındaki yakınlaşma süreci, Putin'in satranç oyununda önemli hamleleriydi. 1926 yılından bu yana ilk kez gerçekleşen bu ziyaretin karşılığında önceki gün de Putin Riyad'a gitti. 2003 yılında burada yazdığımız gerçekleşti ve Suudilerin geleneksel Çeçen politikası şimdi kökten değişti.
Bütün bunlar, yeryüzünün orta kuşağında yaşanan ve daha da sertleşecek olan derin çatışmanın sonucu. Ama Putin'in son sözlerinin bu kadar sert olmasının nedeni bunlar değil. ABD-İran krizi derinleştikçe, savaş ihtimali güç kazandıkça Putin'in sözleri daha da sertleşecek. Tabi Çin'in ve İslam dünyasının da. Bu derin bölünmede ABD için Türkiye neyse, Rusya ve Çin için de İran o. Ve ABD şimdi bu ülkeye saldırıya hazırlanıyor. Asyalı güçler, savunmalarını kendi sınırlarında değil Ortadoğu ve Afrika'ya kurdular. ABD de savunma hattını sınırlarının çok ötesine, Ortadoğu'ya kurmamış mıydı?
Putin'in tek kutuplu dünyanın sonunu ilan ettiği olay, bazılarının tahmin ettiği gibi Irak işgali değil. Kritik eşik İran'a saldırı olacak. İşte o zaman aslında bir Soğuk Savaş'ın değil, hem Ortadoğu'yu hem de ABD'yi mahvedecek bir sıcak savaşın başlayacağını göreceğiz. Son haftalarda bu savaş üzerine bahis oynayanların sayısı oldukça arttı. İki taraf da açıkça savaşa hazırlanıyor. Peki bu savaşın sonuçları ne olacak? Amerika açısından İran'a saldırının sonuçlarının yine bir ABD'li yazardan alalım:
1- İran Hürmüz Boğazı'nı kapatacak. Rus, Ukrayna, Çin silahları ve kendi ürettiği füze ve mayınlarla Körfez'deki ABD gemilerini hedef alacak. Tankerleri batıracak. Petrol sevkıyatını durduracak. Dünya ekonomisini etkileyecek.
2- ABD İran'ın hava savunma sistemini vuracak. Petrol ve askeri tesislerini bombalayacak. Bu, milyonlarca varil petrolün dünya pazarına girmesine engel olacak. Petrol fiyatları hızla yükselecek. İran, Kuveyt, Irak, S. Arabistan ve Körfez'deki ABD hedeflerini vuracak. Patriot füzeleri “müttefiklere” koruma güvencesi vermiyor. Tahran, CENTCOM'un bulunduğu Katar'ı bu açıdan uyardı.
3- Petrol krizi dünya ekonomisini riske atacak. ABD'de enflasyon yükselecek. ABD'nin bütçe açığını dengeleyen yabancı girdiler düşecek. ABD ekonomisi ağır yara alacak.
4- ABD iş dünyası ve vatandaşları her ülkede hedef olacak. İslam dünyasında öfke büyüyecek. ABD karşıtlığı bütün dünyaya yayılacak. Savaş, Rusya'nın Avrupa üzerindeki nüfuzunu artıracak. Onları enerji için Rusya'ya bağımlı hale getirecek.
5- Karşılıklı saldırılarda ABD deniz gücü büyük zarar verebilecek. Hatta uçak gemisi kaybedebilecek. Irak'taki ABD ordusuna sevkıyat zora girecek. Kuveyt Bağdat hattı ve Yeşil Bölge İran'ın hedefi olacak. Bu savaş ABD'deki neoconların sonu olacağı gibi, Yahudi lobisi büyük yara alacak. ABD en azından bir süre bölgeden çekilmek zorunda kalacak. Buradan da görülüyor ki, İran savaşı sadece ABD ile İran arasında olmayacak, adı çok önce konulan yeni dünya savaşının en sıcak cephesi olacak. Hem bölgesel bir savaşa dönüşecek hem de küresel bir krize. Dünya ekonomisinde çok büyük dalgalanmalara yol açacak. İşte dünya o zaman iki büyük kampa ayrılmış olacak.
İran savaşı belki de İran'dan çok ABD'yi vuracak. Bush ve ekibinin gerçeklerden ziyade ideolojik amaçlarla hareket ettiği ortada. Dolayısıyla bu hesabı yapmayacaklar. Yapmadıkları da ortada ve savaş yaklaşıyor.
Irakta bataklığa saplanan bir ülkenin İrana savaş açması aptallıktan başka birşey değildir ve gerçekten İranla savaşı göze alırsa,bilinki Amerikanın sonu gelmiştir. Aslında İran,Türkiyeden sonra Amerika için bölgedeki en uygun müttefik.Tabiki İranın İsrail karşıtlığını hesaba katmazsak.Kim bilir belki eski düşmanlar aniden dost olabilir.(!)Çünkü politikada öncelikle çıkarlar geçerlidir.
__________________ ŞEYTANDAN VE ONUN EVLİYASINDAN KAÇINMANIN EN İYİ YOLU,ŞEYTANA KÜLAHINI TERS GİYDİRMEKTİR!
Filistin’de okul var mı? Varsa çocuklar okula nasıl gidiyor? Siyonist kontrol noktalarından nasıl geçiyor minik bedenler?
Evet, Filistin’de okullar var; ve intifada çocukları silahlı Siyonist askerlerin bulunduğu kontrol noktalarına rağmen okula gitme mücadelesi veriyorlar. Kontrol noktalarını aşamadılar mı, o noktayı okula çeviriyorlar.
İşte İHH’nın anlatımıyla fotoğrafların dili:
Yolculuk böyle başlar Hebron'da, Çocuklar sabah okula giderken kontrol noktalarından böyle geçiyor.
Askerler çocukların duvarı geçmesini engelliyor ve "eve dönün!" diye emrediyor...
Çocuklar askerle mücadele ediyor ve kontrol noktasını geçmeye çalışıyor...
Küçük çocuklar bile ellerinden geleni yapıyor, ancak boşuna... Sonunda cadde üzerindeki kontrol noktası yanında derslerini yapmaya karar veriyorlar.
İnanılmaz bir cesaret!
Çocuklar yaşlarına göre çok daha fazlasını yapıyor ama sonunda şehadet veya tutuklanma olan bir çırpınış...
İşte Filistinli çocuğun gözündeki cesaret ve duruşundaki heybet...
İşte bu Filistin'de bir günlük yaşamın öyküsü…
HAKSÖZ-HABER
145
aydın eser 17.02.07, 13:34
kardeslerim allah yardımcınız olsun bu fotorafları izlerken kendimden utandım çünki size yardımcı olamıyoruz sadece dua dua ediyoruz unutmayın mümünin silahı duadır. ve sizden özür dilyoruz milyon kez.
umut 17.02.07, 13:35
okullarda eşitlik, denklik, ses düşmesi, öğretilir. resim derslerinde insanlarrın hangi renge boyanması müzik dersinde insan sesine katılan sesler, filistinde okullarda öğrenilenler meydanlarda pratikleşir. Eşitlik için resim derslerinde ten rengine boyanan bedenler kırmızı olur, insan seslerine kurşun sesleri eşlik eder, seslerle beraber sesi çıkaranlarda düşer.
filistinde sokaklar okuldur. Öğrendikleri ise gerçeklerdir.
Gerçek için mücadele edenler işte onlar, gerçek onur sahipleridir.
31 yaşındaki Wassan Talip, 25 yaşındaki Zeynep Fadıl ve 26 yaşındaki Liqa ÖmerMuhammed adlarında üç Iraklı kadın, 3 Mart tarihinde idam edilecek. Bağdat'taki el Kazimiye Hapishanesi'nde infaz gününü bekleyen kadınların tek suçları var;İşgale karşı direnmek.
Sadece dört yıl içinde bir milyona yakın insanın ölümüne, yüz bin çocuğun katledilmesine, binlerce insanın esir kamplarında toplanmasına, Ebu Gureyb gibi, benzerlerinin hâlâ ülkenin her tarafında bulunduğu; işkence ve tecavüzlerin kol gezdiği hapishanelerin işletilmesine, Kuzey Irak'ta bile varolan çocuk ve kadınların tutulduğu gizli merkezlerin kurulmasına yol açan işgale karşı çıkmak.
Üç kadın, işgal güçlerinin merkezi olan Yeşil Bölge'de saldırı düzenlemek ve bir ABD askerinin ölümüne neden olmaktan idam cezasına çarptırıldı. Irak ceza kanununun “Ülkenin bağımsızlığına, birliğine veya ülke topraklarının güvenliğine halel getirmek kastıyla kendi iradesiyle eylemde bulunan herkes, bu eylem doğası gereği böyle bir ihlale yol açtığında, ölümle cezalandırılır" maddesine göre suçlu bulundular!
Hangi halk, hangi güvenlik? Köleleştirmeye karşı çıkan, özgürlüğünü ve onurunu isteyen bir halk mı, uyuşturulan, yok edilen, süründürülen bir halk mı? Bu ülkede halkın güvenliğini, huzurunu düşünen kim var? Güvenliğini bu kadar önemsedikleri bir halkı dört yıldır nasıl da kırıp geçiriyorlar! Çirkin, işbirlikçi, yağmacı bir zihniyetin, küresel işgal çetesine hizmetçilikten başka ne özelliği var?
Halkın güvenliğini savunanlar, binlerce insan katledilirken neden susuyorlardı? Binlerce insan çöldeki esir kamplarında tutulurken, aileler parçalanırken, komşular birbirine kırdırılırken, çocuklar ailelerinden koparılırken, genç insanlar kafalarına sıkılan bir kurşunla sokak kenarlarına atılırken, morglara günde yüzlerce ceset taşınırken, üniformalı insanların işkence ile öldürdüğü insanların sayısı dahi bilinemezken, cezaevlerindeki kadınlar “bizleri öldürün” diye çağrılar yaparken neden susuyorlardı? El ayak öpmekten, ABD askerlerine hizmet etmekten, ülkelerini peşkeş çekmekten, kendi insanlarını kurban ederek iktidar satın almaktan başka ne yapıyorlardı!
Ülkesini, canını, malını, ailesini, kültürünü, hayat tarzını savunmanın, mütecavizlere karşı yiğitçe durabilme erdeminin suç sayıldığı bir yerde, bazı erkeklerin kaçacak delik aradığı bir yerde üç kadın, onların yapamadığını yapmış, yaşama haklarını savunmuş. Bundan utanç duyması gerekenler kim?
Ankara'ya gelerek, Washington-Londra'ya giderek üzerlerinde iğreti bir takım elbiseyle gösteriş yapanlar, hak ve adaletten dem vuranlar, ülke bütünlüğünü ve halkın güvenliğini ağızlarından düşürmeyenler acaba bu ölümlerin kaçından sorumlu?
Sadece üç kadın mı? Kaç bin kadın var o hapishanelerde ve neden oralarda tutuluyorlar? Kaç bin çocuk/genç var? Ne kadarı idam edildi?.. Esir ticaretine dönüşen kadın mahkum hikayesinde kılıf hazır? Direnişçilere yardım etmek, direnmek gibi siyasi suçlar. Peki bu kadınların çoğu oralarda rehin tutulmuyor mu? Hangi amaçlarla rehin tutuluyorlar?
Başbakan Nuri el Maliki değil mi; polislerin bir kadına tecavüz etmesini soruşturmak isteyen görevliyi cezalandıran? Aynı Maliki, ya da halkın güvenliğini savunanlar, Tel Afer'de bir kadına tecavüz eden askerler hakkında ne yaptı?
Halkın değil Amerikan askerinin güvenliği için öldürülüyorlar. Onlar bu askerlerin güvenliği için kendi halklarını öldürüyor. ABD askeri için kendi halkına savaş açanlar, işkenceye maruz kalan, öldürülen binlerce insan için ABD'ye neden bir şikayette bile bulunamadılar?
İmamı bekleyen üç kadın için uluslararası kampanya başlatıldı. Hiçbir hukuki güvenliği olmayan, mahkemelerin tiyatroya ve intikama dönüştürüldüğü bir işgal yönetiminin adaletten ne anladığı malum. Tek yol var, bu kadınların kurtuluşu için dünya gelinde baskı oluşturmak. Başlatılan kampanyaya destek vermek!
Üç gün sonra yapılacak bu idamların durdurulması gerekiyor. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği'nden bazı çevrelerin çabaları şu ana kadar sonuç vermedi. İdamı durdurma yetkisi olan Irak Devlet Başkanı Celal Talabani'ye yazılan mektuba cevap verilmedi. BM Genel Sekreterliği ve Avrupa Birliği'nden çevrelerin çabalarına Türk Dışişleri Bakanlığı, Meclis İnsan Hakları Komisyonu da destek vermeli. En azından idamlar ertelenebilmeli.
Hana Albayaty, Ian Douglas, Abdullah Albayaty, Iman Saadoon, Dirk Adriaensens, Cihan Aktaş, Ayşe Berktay gibi, İstanbul'dan, Türkiye'den ve dünyadan çok sayıda insanın imza attığı kampanyaya herkesi destek vermeye davet ediyorum. Yüz binlerce ölüme rağmen, hâlâ yapılacak çok şey olduğuna inanan ve bu ölümleri kanıksamayanlar harekete geçmeli.
Başbakan Erdoğan'ın idam kararlarının yeniden gözden geçirilmesi için önceki gün aradığı Irak Başbakanı Maliki, dün yapılması beklenen üç kadının infazının durdurulduğunu, Temyiz Mahkemesi'nin kararının bekleneceğini açıkladı.
Irak'ın başkenti Bağdat'taki El Kadimiye Hapishanesi'nde tutulan Wassan Talip, Zeynep Fadıl ve Liqa Ömer Muhammed hakkında verilen idam kararlarının infazı ertelendi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Irak Başbakanı Nuri El Maliki'yi önceki gün arayarak, savunmaları bile alınmadan idama mahkum edilen üç kadın hakkında verilen kararın gözden geçirilmesini istemiş, dünya kamuoyunun kadınların adil yargılanmadığı konusundaki endişelerine dikkat çekmişti.
KARAR TEMYİZE GİDİYOR
Başta Türkiye olmak üzere Latin Amerika'dan Ortadoğu'ya kadar birçok ülkede başlatılan kampanyalar sonuç verdi ve Irak yönetimi idamları durdurdu. Bağdat'ta 'Yeşil Hat'ta bir ABD askerlerini öldürülmesi ve işgalci güçleri protesto amacıyla düzenlenen gösterilere katılmak suçlamalarıyla Irak Merkez mahkemesi tarafından idama mahkum edilen Wassan, Zeynep ve Liqa'nın infazı, temyiz mahkemesi kararı netleşene kadar ertelendi.
BM Keyfi Tutuklama ve Gözaltılar Çalışma Grubu (UNWGAD), Irak Başbakanı Maliki'nin kadınların idam edilmeyeceğine dair güvence verdiğini açıkladı. Uluslararası Irak'ta İşgale Karşı Kadın Girişimi'nin Türkiye'deki temsilcilerinden Ayşe Berktay, BM tarafından kendilerine verilen bilgide, Irak Hükümeti'nin resmi kanallardan üç kadın hakkındaki infazların Temyiz Mahkemesi'nin vereceği karara kadar ertelediğinin açıklandığını kaydetti. Kampanyayı yürüten uluslararası örgütlerin erteleme kararını yeterli görmediğini vurgulayan Berktay, üç kadının avukat eşliğinde yeniden yargılanması gerektiğini belirterek, "Kadınların neyle suçlandığını tam olarak bilmek istiyoruz" dedi. Berktay, adil bir yargılamanın sonunda kadınların işgale karşı direniş eylemleri içinde yer aldıkları ortaya çıkarsa bunun suç sayılamayacağını kaydetti.
DİRENİŞ SUÇ DEĞİL HAK
Türkiye'de idamlara karşı çıkan Özgür-Der, Mazlum-Der ve benzeri çok sayıda sivil toplum kuruluşu işgali protestonun bir suç değil hak olduğuna dikkat çekerken, Berktay da, "Artık tüm dünya Wassan, Zeynep ve Liqa'yı tanıyor. Bu davanın takipçisi olacağız. Irak'ta aynı durumda olan binlerce kadın, işgal altında milyonlarca insan var. Baskıların, idamların, işkencelerin, tecavüzlerin son bulması işgalin bitmesiyle mümkün. Iraklılarla ve Irak'ı savunan halklarla birlikte olmaya devam edeceğiz" diye konuştu. (Yeni Şafak)
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma