Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Ahmed Hulusi modern bir tasavvuf pazarlamacısıdır. Adamın Kur'an odaklılık gibi bir derdi bulunmamaktadır. O ancak emsalleri ile karşılaştırıldığında öne çıkmaktadır.
Onun kitaplarından birisi de Abdülkadir Geylani'nin Risale-i Gavsiye Tercümesidir. Hazret bu Risalesinde Tanrıyla(!) muhabbet ettiğini iddia etmektedir. Hulusi de bu geyikleri tercüme ederek pek büyük bir hizmet ettiğini vehmetmektedir.
Gavs, kutup, üçler, yediler efsanesi Tanrılar hiyerarşisinden başka birşey değildir.
Bir alıntı: GAVS, GAVSU'L-ÂZAM Tasavvufta kâinatın yönetiminden sorumlu olduğuna inanılan velîler
örgütünün başı. Kutub ve kutbu'l-aktâb (kutublar kutbu) da denir.
Manevî makamı esas alındığında daha çok kutup ya da kutbu'l-aktâb
denildiği halde, özellikle kendisinden yardım istenilmesi durumunda
"yardım eden" anlamında gavs ya da gavsu'l-âzam (en büyük gavs) olarak
anılır... Değirmen taşının milin (kutb) çevresinde dönmesi gibi kâinat da gavsın
çevresinde döner. Kâinat içindeki bütün varlıklar hayat ruhlarını
gavstan alırlar....
Geylaninin muhabbet ettiği Tanrı acaba kimdi? Ki ona Kainatın en yüce yöneticisi bile demekteydi. Bu Tanrının Allah olmadığı açık. Zira O'nun "Yegane Kutsal Kitabımız Kur'an"da bahsettiği konular bir yana Gavsiyede edilen laflar bir yana. İkisi de Allah sözü ise o zaman Allah Geylaniye neden üst(!) mertebeden seslenmiştir de Hz. Muhammed'i bu bilgilerden mahrum etmiştir? Ne Kur'anda ne de Uydurma da olsa hiçbir hadiste geçmeyen bu yüce bilgilerin verildiği şahıs mı öndedir yoksa... Velayet Nübüvvetten evla idi değil mi?
Bakın Tanrı(!) ile Geylani arasında nasıl bir sohbet cereyan etmiş:
Ya Gavsı Â'zâm!. Allah, gayrından
münezzeh, Allah'a yakındır!.
Ya Gavsı A'zâm, dedi Allah...
"Lebbeyk, Rabbi Gavs" dedim.
Nâsût ile melekût arasındaki her tavır
şerîat, melekût ile ceberût arasındaki her tavır tarîkat, âlemi ceberût ile
lâhût arasındaki her tavır da hakikattır.
Ya Gavs-ı Â'zâm... Hiç bir şeyde zâhir
olmadım, insandaki zâhir oluşum gibi!..
Sonra sordum Rabbime, dedim ki: Hiç
mekânın olur mu?..
Dedi ki:
-Yâ Gavs-ı Â'zâm... Ben mekânın
mekânıyım!.. Benim mekânım olmaz!.. Ben insanın sırrıyım!..
Sordum tekrar; dedim ki:
Ya rabbi; hiç içer misin, yer misin?..
Dedi ki:
Yemem, fakîrin yemesidir; içmem de
fakîrin içmesidir!..
Ve dahi sordum...
Ya Rabbî, melâikeyi hangi şeyden
halkettin?..
Dedi ki Hak Teâlâ:
İnsanın nûrundan halkettim; ve insanı da
nûrumun zuhûrundan halkettim.
Ve daha sordum.
Ya Rabb-i Gavs, hiç seni hâmil bulunur
mu?.
Dedi.
Yâ Gavs-ı Â'zâm... İNSANI meydana
getirdim beni hâmil olması için... Ve kâinatı da İNSANI hâmil olması için
meydana getirdim!.
Ya Gavs-ı Â'zâm, ne güzel tâlibim ve ne
güzel talep edilendir insan. Ne güzel rakiptir insan ve ne güzel merkûbtur
mükevvinat.
Yâ Gavs-ı Â'zâm, insan sırrımdır ve ben
O'nun sırrıyım!.. Eğer, insan indimdeki menziline ârif olsaydı, derdi ki, bütün
nefislerdeki nefs'im; bu anda mülk yoktur benden gayrı!.
Yâ Gavs-ı Â'zâm... insanın yemesi,
içmesi, mekânı, hayatta duruşu, yayılışı, konuşuşu ve susuşu, yaptığı işi,
teveccüh ettiği şey, gâib olduğu şey BENİM... Sekînesi, muharriki ve
müsekkiniyim!.
Ve bana buyurdu ki rabbim:
Ya Gavs-ı Â'zâm, insanın cismi ve nefsi
ve kalbi ve ruhu ve işitişi ve görüşü ve eli ayağı ve tamamını nefsimle izhar
ettim... O yoktur, ancak BEN varım!.. ve BEN de onun gayrı değilim!.
Ve bana dedi ki:
Ya Gavs-ı Â'zâm, FAKR ateşiyle yanan ve
ihtiyaç ateşiyle münkesir birini görürsen yaklaş ona; şüphesiz ki benimle onun
arasında perde yoktur!.
Ve dedi ki bana:
Yemek yeme ve içme ve uyuma İNDİMDEKİ
yerinde kalben ve basaren hazır olmadıkça.
Ve daha dedi ki:
Devamı İçin Tıklayınız
İlgili Başlık: Yazdırılma Motifi
|