Yazanlarda |
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bu yazı Prof. Abdülaziz BAYINDIR’ın Duada Evliyayı Aracı Koyma ve Şirk isimli kitabından alınmıştır.
Müslümanları en çok aldatan şey, Allah’ın varlığını ve birliğini kabul edenlerin müşrik olamayacağıdır. Halbuki ortaklık için en az iki tanrı gerekir, bunun birincisi daima Allah’tır. Diğeri veya diğerleri ise Allah’tan daha güçsüz sayılan, insan ile Allah arasında aracılık yaptığına inanılan tanrı veya tanrılardır. Bu sebeple iki Allah iddiasında olan çıkmamıştır. Müşriklere göre de Allah vardır, birdir ve bütün güç onun elindedir. Diğerleri gücü ondan almışlardır.
Müşrik Allah’ı kabul eder
Müşrik, Allah’ın hem varlığını hem birliğini kabul eder. Allah’a ait bazı özellikleri, bir başka varlıkta da görmesi, onu Allah’a yakın saymasından kaynaklanır. Ona boyun eğer ki, kendini Allah’a daha çok yaklaştırsın. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“İyi bil ki, saf din Allah’ın dinidir. Onun yakınından veliler edinenler şöyle derler. “Biz onlara, başka değil sadece bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye kulluk ederiz.” (Zümer 39/3)
Müşrik gökleri ve yeri Allah’ın yarattığına inanır
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
Onlara bir sorsan ki: “O gökleri ve bu yeri yaratan, Güneş’e ve Ay’a boyun eğdiren kimdir?” Kesinlikle “Allah’tır” diyeceklerdir. Öyleyse nasıl çevriliyorlar? (Ankebut 29/61)
b. Müşrik yağmuru yağdıranın ve bitkiyi bitirenin Allah olduğuna inanır
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
Onlara bir sorsan ki; “Gökten su indirip onunla yeri, ölümünden sonra dirilten kimdir?” Şüphesiz “Allah’tır” diyeceklerdir. (Ankebut 29/63)
c. Müşrik bütün yetkinin Allah’ta olduğunu kabul eder
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Desen ki: Gökten ve yerden size rızık veren kim? Ya da işitmenin ve gözlerin sahibi kim? Kimdir o diriyi ölüden çıkaran, ölüyü de diriden çıkaran? Ya her işi çekip çeviren kim?’ Onlar: “Allah’tır” diyeceklerdir. De ki; öyleyse hiç sakınmaz mısınız?’
İşte sizin gerçek Rabbiniz Allah budur. Hakkın ötesi sapıklık değildir de ya nedir? Nasıl da çevriliyorsunuz?” (Yunus 10/31-32)
Müşrik Allah’a ibadet eder
Hz. İbrahim’den beri, Mekke’de kesintisiz olarak hac ve umre ibadetleri yapılmıştır. Müşrikler de hicretin 9. Senesine kadar hac ve umre yapmışlardır. Hz. Ali’nin Mina’da okuduğu şu ayetle onların bu ibadetleri yapmaları yasaklamıştır:
Ey inananlar! Müşrikler sadece bir pisiliktir. Artık bu yıldan sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. (Tevbe 28)
Onlar, Mekkelilerin Arafat’a çıkmaması gibi ibadette bazı eksiltmeler yapmışlardı. Allah Teâlâ müslümanlara yeni bir şey emretmemiş, sadece o eksikleri tamamlamalarını istemiştir:
Haccı ve umreyi Allah için,eksiksiz yerine getirin....” (Bakara 2/196)
Hac mevsimi, kameri aylardan Şevvalda başlar, Zilhiccede biter. Müşrikler zamanında da bunun böyle olduğunu şu ayetten öğreniyoruz:
Hac bilinen aylarda olur. Her kim o aylarda hac ibadetine başlarsa artık hac sırasında onun için eşine yaklaşmak, yoldan çıkmak ve dövüşme diye bir şey olamaz... (Bakara 2/197)
Müşrikler hacılara su vermek ve Mescid-i haram’ı ibadete açık tutmakla övünürlerdi. Allah Teâlâ onların bu övünmeyi hak etmediklerini şu ayetlerde bildirmiştir:
Müşrikler, Allah’a karşı tanımazlık ettiklerini bile bile Allah’ın mescitlerini şenlendirme hakkına sahip değillerdir. İşte onların yaptıkları boşa gitmiştir. Onlar hep o ateş içinde kalacaklardır.
Allah’ın mescitlerini şenlendirecek olan, yalnız Allah’a ve son güne inanan, namaz kılan, zekat veren ve Allah’tan başkasından korkmayandır. Umulur ki onlar yola gelmişlerden olurlar.
Siz hacılara su verme ve Mescid-i Haram’ı şenlendirme işini, o son güne inanan ve Allah uğrunda savaşan kimsenin işi ile bir mi tuttunuz? Onlar Allah yanında bir olmazlar. Allah o zalimler takımını yola getirmez. (Tevbe 9/17,18,19)
Müşrik aracı ve şefaatçi tanrılara inanır
Gökleri ve yeri yaratan, Güneş’e ve Ay’a boyun eğdiren, yağmuru yağdırıp bitkiyi bitiren ve bütün yetkilere sahip olan Allah, göklerin ve yerin tek kralıdır. O, bizden uzak değildir; bize şah damarımızdan daha yakındır. Ama müşrik onu, yer yüzü krallarına benzeterek kendinden uzak sayar. Çünkü krallar, halkı kendilerine yaklaştırmazlar. Krala ulaşmak isteyenler, ona yakınlığı olan birini bulmak zorunda kalırlar. Müşrikler de Allah’a yakın olduğuna inandıkları biri ile ilişki içinde olmak isterler. Hıristiyanların Hz. İsa’yı Allah’ın oğlu, Mekkeli müşriklerin putlarını Allah’ın kızları, büyüklerinin ruhlarından yardım umanların da onları, Allah’ın özel dostları saymaları bundandır.
Müşrik aracıyı, manevi gücü olan bir varlık sayar, ona yakınlık için kurbanlar sunar, hatırası karşısında saygı ile eğilir. Onunla ilişkilerini canlı tutar ki, o da onun, Allah ile ilişkilerini canlı tutsun.
Şu kesindir ki, hiç bir insan ağacı, taşı veya madeni aracı koymaz. Müşrik, putu değil, onun temsil ettiğine inandığı bir ruhanîyi aracı koyar. Rabıta için şeyhinin resmine bakan mürit, resme değil, şeyhin ruhâniyetine rabıta yapar. Eğer heykeli yasak saymasa, resim yerine şeyhinin heykelini tercih eder, saygıyla onun karşısına geçip rabıta yapardı.
Allah ile ilişkilerini bir aracı ile yürüttüğüne inanan kişi o aracıyı, Allah’ı sever gibi sever; onu razı etmeyi, Allah’ı razı etmekten önemli görür; Allah’ı razı etme işini, daha çok ona bırakır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
İnsanlar arasında Allah’ın yakınından endâd edinenler vardır. Onları, Allah’ı sever gibi severler. (Bakara 2/165)
Endâd, nidd’in çoğuludur. Nidd, Allah’a benzer bazı niteliklere sahip görülen ve aykırı şeyleri savunabileceğine inanılan varlıktır. Aşağıda açıklanacağı gibi bu aracılara, Allah’a benzer özellikler yakıştırılır. Allah’ın onları kırmayacağına, gerekirse Allah’a, onun istemediği bir şeyi kabul ettirecek güçte olduklarına inanılır. Müşrik, aracının o yetkiyi, Allah’tan aldığına inanır.
Muhammed b. Cerîr et-Taberî, Cami’ul-beyân fî tefsîr’il-Kur’an (Taberi Tefsiri), Beyrut 1412/1992, c. 11, s 519, Necm Suresi, 19. Ayetin tefsiri.
-Bkz. İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, nidd maddesi, Daru Sâdır, Beyrut, c. III, s. 420
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
DİNDARLIK
ADINA PUTPERESTLİK
Putperestlik her yerde, her devirde aynı.
İsimler ve dekorlar değişiyor sadece.
Mekkeli müşriklere kötü gözle bakanların, putperestlikte onları sollamaları
ama bunu müslümanlık adına yapmaları ne kadar feci bir durum. Onların
taptıkları şahıslar Lat, Uzza bizimkilerin taptıkları bilmem ne efendi
hazretleri. Mekkeli Putperestler salak mıydı ki elleriyle yaptıkları
heykellere tapıyorlardı? Hayır heykellere tapmıyorlardı. Hiçbir insan bu
salaklığı yapmaz. Heykellerin simgelediklerine tapıyorlardı. Heykellerin
arkasındaki Lat, Uzza gibi şahıslara tapıyorlardı. Birisi taptığının
heykelini dikmiş ona ibadet ediyor, diğeri -bizimki- önündeki canlı şahsa
yada zihninde RABITA yaparak şeyhinin silüetine, manevi şahsına. Ritüeller,
ibadet şekilleri farklılık arzetse de amaç aynı :İki grubunda amacı Allah'a
yakınlaşmak. Müşriklik başka ne ki??? ARACILAR İHDAS ETMEK. BU ARACILARIN
SÖZLERİNİ ALLAH KELAMIYLA EŞ TUTMAK.
Hep bizi Allah'a daha da yakınlaştırsınlar diye oluyor bunlar:
Zümer
Suresi 3. Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız
Allah'ındır! O'ndan başkasını veliler edinerek, "biz onlara, bizi Allah'a
yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz." diyenlere
gelince, hiç kuşkusuz Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla
ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi
iyiye ve güzele kılavuzlamaz. Tevbe
Suresi 31. (Yahudiler) Allah�ı bırakıp, hahamlarını; (hırıstiyanlar ise)
rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih�i rab edindiler. Oysa, bunlar da
ancak, bir olan Allah�a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. Ondan başka hiçbir
ilah yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır.
Tevbe
Suresindeki bu ayet şimdi gelseydi acaba müslümanlar için ne söylerdi
Allah???
Ali İmran 64.
De ki: "Ey Ehlikitap! Sizin ve bizim aramızda aynı olan
şu söze gelin: Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak
koşmayalım, Allah'ı bırakıp da birbirimizi rabler edinmeyelim." Eğer yüz
çevrilirse şöyle söyle: "Tanık olun, biz müslümanlarız/ Allah'a teslim
olanlarız.
Allah'tan başkasına kulluk etmek ne
demektir? Nasıl olur? Önceki milletlerin içine düşmüş olduğu bu duruma acaba
bizim "bizler müslümanlarız" diyenler de düşmüş olabilir mi?
Allah'tan başkasını veli edinmek yada Allah
yanında bir başkasını da veli edinmek ne demektir? "Din yalnız Allah'ındır"
ne demek? Birilerinin din hakkındaki yorumlarına da aynı Allah kelamı gibi
iman edenler acaba Allah'ın dini yanında ikinci bir bir dine iman etmiş
olmuyorlar mı? Kişi birilerine kendisini -Allah'a yakınlaştırması adına-
nasıl kulluk eder? Efendilerinin Allah'ın emri dışındaki emirlerini Allah'ın
emriyle eş tutan ve efendilerinin yasaklarını da Allah'ın yasaklarıyla eş
tutanlar aslında onların kulu-kölesi olmuş olmazlar mı? Efendilerin kişisel
bakış açılarına "amenna saddekna" diyenler aslında efendilerinin kulu-kölesi
olmuş olmuyorlar mı? Varlığını, imanını ve kurtuluşunu efendisinin varlığına
ve yorumlarına olan imanına bağlayan bir insan aslında efendisini Rabb
ittihaz etmiş olmaz mı? .........
İnsanların yorumlarını sadece kişisel bakış
açısı olarak değerlendirip onlardan faydalanmak ama onlara "mutlak hakikat"
gözüyle bakıp iman etmemek bu kadar mı zor? ..........
Sömürülmeye aday olanlar varoldukça sömürücüler de varolmaya devam
edecektir. ////////////////////////////////////////
Müşrikler Şirk
Koştuklarını İnkar Edecek
Allah rızası için Allah’a ortak koşanlar http://63.231.71.139/forum_posts.asp?TID=1470&PN=1&T PN=3 Liderler’e tapınma psikolojisi http://63.231.71.139/forum_posts.asp?TID=487
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
hasan oktem Uzman Uye
Katılma Tarihi: 11 temmuz 2006 Gönderilenler: 109
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
ABCDF Yazdı:
Alperen Yazdı:
Allah'tan başkasına kulluk etmek ne demektir? Nasıl olur? Önceki milletlerin içine düşmüş olduğu bu duruma acaba bizim "bizler müslümanlarız" diyenler de düşmüş olabilir mi?
Allah'tan başkasını veli edinmek yada Allah yanında bir başkasını da veli edinmek ne demektir? "Din yalnız Allah'ındır" ne demek? Birilerinin din hakkındaki yorumlarına da aynı Allah kelamı gibi iman edenler acaba Allah'ın dini yanında ikinci bir bir dine iman etmiş olmuyorlar mı? Kişi birilerine kendisini -Allah'a yakınlaştırması adına- nasıl kulluk eder? Efendilerinin Allah'ın emri dışındaki emirlerini Allah'ın emriyle eş tutan ve efendilerinin yasaklarını da Allah'ın yasaklarıyla eş tutanlar aslında onların kulu-kölesi olmuş olmazlar mı? Efendilerin kişisel bakış açılarına "amenna saddekna" diyenler aslında efendilerinin kulu-kölesi olmuş olmuyorlar mı? Varlığını, imanını ve kurtuluşunu efendisinin varlığına ve yorumlarına olan imanına bağlayan bir insan aslında efendisini Rabb ittihaz etmiş olmaz mı?
.........
İnsanların yorumlarını sadece kişisel bakış açısı olarak değerlendirip onlardan faydalanmak ama onlara "mutlak hakikat" gözüyle bakıp iman etmemek bu kadar mı zor?
|
|
|
|
|
|
selam dostlar,
bu yazıyı yazandanda, asandan da Allah razı olsun derim.gerçekten biz Ayetleri bazan, bizden çok çok uzaktakilere indirilmiş , ve bizim de hemen uygulamak yerine ,sadece okuyup bilgileneceğimiz / bilgiçleneceğimiz/birincilleşeceğimiz alt düşüncesi ile ilahi emirleri okuma çabamız/alışkanlığımız var mı? diye hep düşünmüşümdür/ tasalanmışımdır.
selam ve saygı ile
|
Yukarı dön |
|
|
evrenselilkeler Newbie
Katılma Tarihi: 31 ocak 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 27
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
İnsanların dini otoritelerin din adına her söylediklerini sorgulamaksızın, doğru mu yanlış mı demeden kabul ederek ''kesin doğrular'' gibi inanmaları yaşamsal sıkıntılar ortaya çıkarıyor. Çünkü kişi bu din adamlarının her söylediğine kayıtsız şartsız inanmak, sorgulamamak, tartışmamak, hatta üzerinde fikir belirtmemek gerektiğine inanıyor.Aklı kullanmak yerine körü körüne inanmaya başlıyor; en doğru, takvalı inanç şeklinin bu olduğunu sanıyor. Oysa sadece Allah sorgulanmaz, yaptığından sorulmaz, sadece O kutsaldır.
21-Enbiya-23:''O (Allah) yaptılkarından sorulmaz, oysa onlar sorguya çekilirler.''
Gerçekten de dindar kişilerin Allah'a ortak etme ihtimali daha yüksek, çünkü dini önemsiyor ama din konusunda dosdoğru bir yol izleme, araştırma, sorgulama ve sadece kesin doğrulara inanıp din adına uydurulanlardan uzak durma konusunda eksiklikleri var.
72-Cin Suresi-14: ''Ve elbette bizden müslüman olanlar da var, zulmedenler de. İşte (Allah'a) teslim olanlar, artık onlar gerçeği ve doğruyu araştırıp bulanlardır''
Bu eksikliklerini de ''falan kişi din konusunda alim, ondan iyi bilecek değilim ya, üstelik bu kişi Allah'a yakın olmalı, gece gündüz din ile uğraşıyor'' diyerek ona yaklaşmasının kendisini Allah'a yaklaştıracağına inanıyor. Oysa Allah'a yaklaşmak için birine gerek yok, O bize çok yakın zaten.
2-Bakara-86: ''Kullarım Beni sana soracak olurlarsa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. umulur ki doğru yolu bulmuş olurlar.''
Oysa din adamlarını, dini otoriteleri rab edinmeme konusunda uyarılıyoruz:
9-Tevbe Suresi-31:''Onlar Allah'ı bırakıp bilginlerini ve din adamlarını rabler edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar, tek olan bir ilaha ibadet etmekten başka birşeyle emrolunmadılar. O'ndan başka ilah yoktur. O, bunların ortak etikleri şeylerden yücedir.''
Hatta peygamberleri bile rab edinmeme konusunda uyarılıyoruz, çünkü insanlar bu hataya düşebiliyor:
5-Maide Suresi-116,117,118:'' allah:'Ey Meryem oğlu İsa, insanları beni ve annemi, Allah'ı bırakarak iki ilah edinin diye sen mi söyledin?' dediğinde:'Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer bunu söyledimse mutlaka Sen onu bilmişsindir. Sen bende olanı bilirsin ama ben Sen'de olanı bilmem. Gerçekten görünmeyenleri bilen Sen'sin Sen. '' / ''Ben onlara emrettiklerinin dışında hiçbirşey söylemedim. (O da şuydu:) 'Benim de Rab'bim sizin de Rab'biniz olan Allah'a kulluk edin'. Onların içinde kaldığım sürece ben onların üzerine bir şahidim. Benim hayatıma son verdiğinde üzerlerindeki gözetleyici Sen'din. sen herşeyin üzerine şahit olansın.''
''Din adamlarının her dediği doğrudur, her yaptığında bir hikmet vardır'' mantığı sonucunda din adına, Allah adına söylenen sözlerin insanların kendi bakış açılarından kaynaklandığı, yorum olduğu, ama vahiy olmadığı unutuluyor. Böylece onların sözleri, yazdıkları kitaplar vahiymiş gibi kabul ediliyor ve yaşama geçiriliyor.
6-Enam Suresi-93:''Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden / Allah'la ilgili konularda yalan uydurandan veya kendisine hiçbirşey vahyolunmamışken 'Bana da vahiy geldi' diyen ve 'Allah'ın indirdiğinin bir benzerini de ben indireceğim' diyenden daha zalim kimdir? Sen bu zalimleri, ölümün şiddetli sarsıntıları sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlar:'Canlarınızı çıkarın, bugün Allah'a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O'nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azapla karşılık göreceksiniz'(dediklerinde) bir görsen..''
Oysa kesin doğru olan Allah'ın ayetleridir; insanların kendi sözlerinde ise doğruluk payı olabileceği gibi yanlışlıklar da vardır. Bu konuda din adamlarının kendilerini uyarması, sözlerinin kendi görüşleri, yorumları olduğunu ama kesin doğruların ise Allah'ın Kitabı'nda yazanlar olduğunu, kimsenin bunlara ekleme yada çıkarma yapamayacağını, hiçkimsenin böyle bir yetkisi olmadığını belirtmeleri gerekirdi. Ama yaşananlar durumun hiçde öyle olmadığını ve bunun tam aksine dini otoritelerin bazılarının kendi yazdıklarını ''bu bana vahyedildi'' diyerek tartışılmaz, sorgulanmaz bir konuma getirdikleri görülüyor. Öyle ya , birşey vahyedildi ise, Allah'ın kesin emri demektir. Böylece Allah'ın yasaklamadıklarını yasaklıyor, emretmediklerini emrediyorlar. Oysa bu konuda uyarılıyoruz:
16-Nahl Suresi-116:'' Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal buna haram demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş /Allah 'la ilgili konularda yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'la ilgili konularda yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler.''
Yine Allah rızasını kazanmak için bile olsa din adına uydurulanların, dindarlık ve Allah'a daha fazla yakın olma adına (Allah'ın Kitabı'nda emredilenler dışında) yapılanların gerçekte Allah'ın emri olmadığı, insanların kendi uydurdukları olduğu Kuran'da açıkça belirtiliyor.
57-Hadid-27:''Sonra onların izleri üzerinde elçilerimizi birbiri ardınca gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik; ona İncil'i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir şefkat ve merhamet kıldık. (Bir bidat olarak) Türettikleri ruhbanlığı ise, Biz onlara yazmadık (emretmedik). Ancak Allah'ın rızasını aramak için (türettiler) ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte onlardan iman edenlere ecirlerini verdik, onlardan birçoğu da fasık olanlardır.''
Oysa din adına kesin bilgi olmadan söz söylemek, inanmak, tartışmak, bilmediği halde konuşmak; din adına uydurulanları sorgulamayarak Allah'ın emri, Allah'ın sözü, vahyi gibi kabul etmek Allah'la ilgili konularda yalan uydurmaktır. Bu, Allah'a ortak edenlerin bir özelliğidir ve asla bağışlanmayacak bir suçtur.
10-Yunus-59,60:''De ki: 'Allah'ın sizin için indirdiği sizin bir kısmını haram ve helal kıldığınız rızıktan haber var mı? Söyler misiniz?' De ki:'Allah mı size izin verdi yoksa Allah hakkında yalan uydurup iftira mı ediyorsunuz / Allah'la ilgili konularda yalan mı uyduruyorsunuz?'' / Allah'la ilgili konularda yalan uyduranların Kıyamet günü zanları nedir? Şüphesiz Allah, insanlara karşı büyük fazl sahibidir ancak onların çoğu şükretmezler.''
4-Nisa Suresi-48,49,50:'' gerçekten Allah kendisine ortak edilmesini bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise, dilediğini bağışlar. kim Allah'a ortak ederse, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş /yalan uydurmuş olur. / Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi? Hayır, Allah dilediğini temizleyip yüceltir. Onlar, bir hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar bile haksızlığa uğratılmazlar. / Allah'la ilgili konularda nasıl da yalan uyduruyorlar bir bak. Bu apaçık bir günah olarak yeter.''
Katıksız, dosdoğru, uydurmalardan uzak bir şekilde inananların kurtulacağı umuluyor.
4-Nisa Suresi-146:''ancak tevbe edenler, ıslah edenler, Allah'a sımsıkı sarılanlar ve dinlerini katıksız olarak Allah için (halis) kılanlar başka; işte onlar müminlerle beraberdirler. Allah müminlere büyük bir ecir verecektir.''
|
Yukarı dön |
|
|
savas1 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 15 agustos 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 261
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
evrenselilkeler Yazdı:
İnsanların dini otoritelerin din adına her söylediklerini sorgulamaksızın, doğru mu yanlış mı demeden kabul ederek ''kesin doğrular'' gibi inanmaları yaşamsal sıkıntılar ortaya çıkarıyor. Çünkü kişi bu din adamlarının her söylediğine kayıtsız şartsız inanmak, sorgulamamak, tartışmamak, hatta üzerinde fikir belirtmemek gerektiğine inanıyor.Aklı kullanmak yerine körü körüne inanmaya başlıyor; en doğru, takvalı inanç şeklinin bu olduğunu sanıyor. Oysa sadece Allah sorgulanmaz, yaptığından sorulmaz, sadece O kutsaldır.
Gerçekten de dindar kişilerin Allah'a ortak etme ihtimali daha yüksek, çünkü dini önemsiyor ama din konusunda dosdoğru bir yol izleme, araştırma, sorgulama ve sadece kesin doğrulara inanıp din adına uydurulanlardan uzak durma konusunda eksiklikleri var.
Bu eksikliklerini de ''falan kişi din konusunda alim, ondan iyi bilecek değilim ya, üstelik bu kişi Allah'a yakın olmalı, gece gündüz din ile uğraşıyor'' diyerek ona yaklaşmasının kendisini Allah'a yaklaştıracağına inanıyor. Oysa Allah'a yaklaşmak için birine gerek yok, O bize çok yakın zaten.
''Din adamlarının her dediği doğrudur, her yaptığında bir hikmet vardır'' mantığı sonucunda din adına, Allah adına söylenen sözlerin insanların kendi bakış açılarından kaynaklandığı, yorum olduğu, ama vahiy olmadığı unutuluyor. Böylece onların sözleri, yazdıkları kitaplar vahiymiş gibi kabul ediliyor ve yaşama geçiriliyor.
Oysa kesin doğru olan Allah'ın ayetleridir; insanların kendi sözlerinde ise doğruluk payı olabileceği gibi yanlışlıklar da vardır. Bu konuda din adamlarının kendilerini uyarması, sözlerinin kendi görüşleri, yorumları olduğunu ama kesin doğruların ise Allah'ın Kitabı'nda yazanlar olduğunu, kimsenin bunlara ekleme yada çıkarma yapamayacağını, hiçkimsenin böyle bir yetkisi olmadığını belirtmeleri gerekirdi. Ama yaşananlar durumun hiçde öyle olmadığını ve bunun tam aksine dini otoritelerin bazılarının kendi yazdıklarını ''bu bana vahyedildi'' diyerek tartışılmaz, sorgulanmaz bir konuma getirdikleri görülüyor. Öyle ya , birşey vahyedildi ise, Allah'ın kesin emri demektir. Böylece Allah'ın yasaklamadıklarını yasaklıyor, emretmediklerini emrediyorlar. Oysa bu konuda uyarılıyoruz:
Yine Allah rızasını kazanmak için bile olsa din adına uydurulanların, dindarlık ve Allah'a daha fazla yakın olma adına (Allah'ın Kitabı'nda emredilenler dışında) yapılanların gerçekte Allah'ın emri olmadığı, insanların kendi uydurdukları olduğu Kuran'da açıkça belirtiliyor.
Oysa din adına kesin bilgi olmadan söz söylemek, inanmak, tartışmak, bilmediği halde konuşmak; din adına uydurulanları sorgulamayarak Allah'ın emri, Allah'ın sözü, vahyi gibi kabul etmek Allah'la ilgili konularda yalan uydurmaktır. Bu, Allah'a ortak edenlerin bir özelliğidir ve asla bağışlanmayacak bir suçtur.
|
|
|
|
Yukarı dön |
|
|
adalet Uzman Uye
Katılma Tarihi: 02 ekim 2006 Gönderilenler: 1195
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Evrenselilkeler yazdı:
Oysa kesin doğru olan Allah'ın ayetleridir; insanların kendi sözlerinde ise doğruluk payı olabileceği gibi yanlışlıklar da vardır. Bu konuda din adamlarının kendilerini uyarması, sözlerinin kendi görüşleri, yorumları olduğunu ama kesin doğruların ise Allah'ın Kitabı'nda yazanlar olduğunu, kimsenin bunlara ekleme yada çıkarma yapamayacağını, hiçkimsenin böyle bir yetkisi olmadığını belirtmeleri gerekirdi.
Ama yaşananlar durumun hiçde öyle olmadığını ve bunun tam aksine dini otoritelerin bazılarının kendi yazdıklarını ''bu bana vahyedildi'' diyerek tartışılmaz, sorgulanmaz bir konuma getirdikleri görülüyor. Öyle ya , birşey vahyedildi ise, Allah'ın kesin emri demektir. Böylece Allah'ın yasaklamadıklarını yasaklıyor, emretmediklerini emrediyorlar. Oysa bu konuda uyarılıyoruz:
16-Nahl Suresi-116:'' Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal buna haram demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş /Allah 'la ilgili konularda yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'la ilgili konularda yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler.''
Yine Allah rızasını kazanmak için bile olsa din adına uydurulanların, dindarlık ve Allah'a daha fazla yakın olma adına (Allah'ın Kitabı'nda emredilenler dışında) yapılanların gerçekte Allah'ın emri olmadığı, insanların kendi uydurdukları olduğu Kuran'da açıkça belirtiliyor.
Güzel bir çalışma olmuş.Eline sağlık.Sizin gibi söz ustaları olunca bize artık ya onaylamak yada emekli olmak düşer vesselam.
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
|
Yukarı dön |
|
|
erdemli Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 06 temmuz 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 96
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam,
Evrenselilkelr de çok güzel ifade etmiş gerçekten...
Kitabın da tümünü öneririrm...çok güzel açıklamalr var ve bunun internetten indirebilirsiniz.
Gerçek şu ki denildiği gibi kimse eliyle bir taş yapıp tapmamıştır...
Kişiler yaşarken ya da öldükten sonra yüceleştirilmiş, tanrılaştırılmış ve resimleri, heykelleri yapılarak onları temsil ettği varsayılarak beklenti içine girilmiş/şefaat beklenmiş/dua edilmiş.....
YANİ HİÇ BİR ZAMAN ŞİRK KOŞMAK AKLI NOKSAN İNSANLARIN DAĞI, TAŞI, HEYKELİ, GÜNEŞİ AYI YILDIZLARI TANRILAŞTIRMASI, TAPMASI ŞEKLİNDE OLMAMIŞTIR.
ONLARDAN MEDET UMARKEN KENDİLERİNCE MANTIKLI GEREKÇELER ÖNE SÜRMÜŞLERDİR.
NASIL ŞU ANDA HIZIR, NAZAR, DİLEK AĞACI, ORUÇ BABA....GİBİ FETİŞ İNANÇLARI VARSA, İNSANLIK VAR OLDUĞU SÜRECE ALLAH'IN DIŞINDAKİ VARLIKALRDAN EMDET UMMA, DUA ETME, ÜMİT BAĞLAMA, DİN KOYUCU OALRAK KABULE ETME(ŞEYH, HOCA) OLMUŞTUR.
AYRICA ŞİRKİ ALLAHTAN BAŞKASINA TAPMAK, PARAYA TAPMAK, PUTA TAPMAK DİYE BASİTLEŞTİRİP DE İŞİN İŞİNDEN ÇIKMAK DA YERSİZ...
HEP AVRUPALILAR, AFRİKALILAR ŞİRK KOŞUYOR Dİ Mİ!!!
AKSİNE DİN DİN ALLAH ALLAH DİYENELR SÜREKLİ ORATK EDİYOROLAR OMASINLAR....
NE BÜYÜK BİR TEHLİKE DEĞİL Mİ
KENDİMİZİ İNANIR SANIRKEN İNANMADIĞIMI ORTAYA ÇIKACAK..
NE KADAR ACI..
KURAN DIŞINDA BİR KURAL/HELAL/HARAM KİM KOYARSA VE BİZLER DE ONLRA İNANIRSAK, BİRİLERİNİ VEYA BİŞİLERİ SORGULAMAZSAK BİZ DE ALLAH'IN YETKİSİNİ PAYLAŞTIRARAK ORTAK ETMİŞ OLMAZ MIYIZ?
TEK YÜCE ALLAH, TEK KİTAP KURAN OLMADIĞI SÜRECE ÖNCE KENDİMİZİ TARTMALIYIZ BU KONUDA
VE.......
EN ÖNEMLİSİ KORKMALIYIZ...
EN BÜYÜK SUÇU İŞLEMEKTE...
BAŞKALARINA KARŞI BU KDAR ACIMASIZ, KENDİMİZE KARŞI BU KADAR RAHAT OLMALIYIZ...
SAYGI İLE..
__________________ Allah temiz akıl sahiplerini sever!
|
Yukarı dön |
|
|
bombadil Newbie
Katılma Tarihi: 11 eylul 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 24
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam!
Kendi çapımda bir makale hazırladım, benim başlığım İhlas suresi açısından tevhid idi onu bulamayınca en uygun gördüğüm başlığın altına ekleyeyim dedim.
İhlas suresinde Allah, tektir, dengi ve benzeri yoktur diyoruz, sonra Allah insan ilişkilerini, insan insan ilişkilerine benzeterek çıkarımlar yapıyor kimi kendini Müslüman sayanlar. Allah’ın dengi ve benzerinin olmaması, Allah’ın insanla kurduğu ilişkilerinin de dengi ve benzeri olmaması anlamına gelmesi gerekmiyor mu? Peki o halde böyle çıkarımlar yapılmasının nedeni nedir? Burada hemen insanın soyut şeyleri algılamasındaki zorluğu ve benzetme yoluyla yapılan tanımlamaların kolayca kavranabilmesinin getirdiği rahatlığı görüyoruz. İnsanı saptıran bu düşüncelerin örneklerine geçelim. 1. örnek en bilineni ve Kuran’dada çok sert bir şekilde eleştirilen, Allah’ında insanlar gibi çocuk edinebileceği benzetmesi. Hırıstiyanlar İsa’ya, Yahudiler Üzeyir’e, Arap müşrikler de meleklere bu özelliği atfetmiş. Allahtan bizim bahsettiğimiz bu grupta, yerleri ve gökleri yıkacak şiddetteki bu sapık düşünce yok.
2. bir örnek, Allah’ında, insanlar gibi hüküm verme mekanizmasını kendisi ve bazı insanlar arasında paylaştırması anlamına gelen, Anayasa, kanun, tüzük vb. kademeli hüküm mekanizmasının Kuran, sünnet, icma vb. gibi gerçekleştiği benzetmesidir. Kuran, Allah’tan başka hüküm verecek yoktur diyerek bu sapıklığın önüne set çekmişse de bu ilkeyi siyasete uyarlama çabası, bu sapıklığı görmeyi engellemektedir.
3. örneğimizde sıkça dile getirilen bir temsildir. Bu örneği dile getirenler, türbe gibi yerlere gidip, dileklerini dillendirme sapıklığını bırakamayan insanlardır. Siz nasıl yüksek mevkideki birinden gidip direk yardım istemiyorsunuz, o kişiye yakın bir kişi aracılığıyla gittiğinizde nasıl isteğinizin gerçekleşme olasılığı artıyorsa, aynı şekilde Allah’a yakın olduğuna inanılan birisinin hürmetine, Allah’tan, isteğini gerçekleştirmesini dilemelerinde bir sakınca görmezler. Bu benzetmenin bir de şefaat varyasyonu vardır. Kuran bu görüşü de Allah’ın berisinden dostlar edinmelerini eleştirerek, şefaatin tümünün Allah’a ait olduğunu belirterek yanlışlar. Yalnız bunun fark edilmesi için kişinin içine gömüldüğü sapıklık batağından kafasını çıkartıp ilahi vahiy ışığında konuya bakabilmesi lazımdır ki bunun çok zor olduğunu takdir edersiniz. Bataklıktan çıkmak için sadece Allah’ın ipine sarılmalı, aynı zamanda başka bir ipi de tutmaya kalkarsanız, 2. ipin ayrık yönünden dolayı er geç Allah’ın ipinden ayrılıp sizi taşıyamayacak olan ipe geçerek tekrar bataklığa düşme olasılığınız vardır.
__________________ Kim ondan yüz çevirirse, şüphesiz ki, kıyamet gününde o, ağır bir günah yükünü yüklenecektir.
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
SELAM.
ALINTI:
3. örneğimizde sıkça dile getirilen bir temsildir. Bu örneği dile getirenler, türbe gibi yerlere gidip, dileklerini dillendirme sapıklığını bırakamayan insanlardır. Siz nasıl yüksek mevkideki birinden gidip direk yardım istemiyorsunuz, o kişiye yakın bir kişi aracılığıyla gittiğinizde nasıl isteğinizin gerçekleşme olasılığı artıyorsa, aynı şekilde Allah’a yakın olduğuna inanılan birisinin hürmetine, Allah’tan, isteğini gerçekleştirmesini dilemelerinde bir sakınca görmezler.
Sevgli bombadil çoğunluk müslümanların kıblesi bilinen Ka'be hakkındaki düşünceni merak ediyorum; Ka'be'yi de 3. örneğineğinize dahil ediyormusun etmiyormusun? Niçin ve nedenleriyle ,lutfen!..
Muhabbetle.
|
Yukarı dön |
|
|
bombadil Newbie
Katılma Tarihi: 11 eylul 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 24
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam!
Bakara 158"Safa ile Merve Allah'ın belliklerindendir. O evi hac veya umre ile ziyaret edenin onları tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur." ayeti gereğince tavaf edilebilir. Nasıl "merhamet kanatları" ifadesini gözünüzde canlandıramazsanız, kafanızdaki somut kanat sembolüne baş vurmak zorunda kalırsanız, Allah'ın evi olarak sembolleştirilen bir yerdir düşüncesindeyim.
Şimdi soruna geleyim, Kabe'yi 3. örneğe dahil etmiyorum. Çünkü hacdan amaç Kabeye gidip bir şeyler istemek değil. Ya da Kabe'nin bizi Allah'a yaklaştırması değil amaç. 'Allah'ın üzerinizdeki hakkı' denilerek ziyaret edilmesi istenilen ve bu vesileyle tevhid öğreniminin(ya da daha genel olarak dini eğitimin) yapıldığı uluslararası bir üniversite gibi düşünüyorum. Bu konuda Bayraktar Bayraklı'nın görüşlerine katılıyorum. Daha çok ayrıntıya girmemi isterseniz şu an giremem. Örneğin somut olarak eğitimin nasıl yapıldığı gibi. Bu görüş sezgisel olarak bana doğru geliyor, eğitimin de sezgisel olarak yapıldığını düşünüyorum, tabi kanalları açık olana, şirk çamuruyla kulak, göz ve gönlü tamamen kapanmışları hariç tutmak gerekiyor.
Güzele ve iyiye iletildikten sonra kalplerimizin kaydırılmaması dileklerimle.
|
Yukarı dön |
|
|
|
|