Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 20 mart 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 74
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Şi’ra
Sirius yıldızının Kuran'daki adı Şi’ra Yıldızı'dır.
Şira/Sirius Yıldızı’nın simgeleri kurt ve çakaldır.
Tam anlamı, şuurlandıran, bilinçlendiren, şuurluların yaptığı yıldız gibi yerleşimdir.
Türk efsanelerinde de Türkler "Kurt" simgesi ile aslında Şirâ/Sirius ile ilgili olan bağlarını anlatmış olabilirler, tıpkı Afrika’daki "Dogonlar" gibi...
Mitolojide/eski mısırda ilk başlarda kaba bir insan olarak anlatılan Orion'un sonradan yakışıklı birisi yapılması ve Sirius'un da onun köpeği haline getirilmesidir. Sirius/Şira'yı bu sebeple köpekle simgelenir diyorlar ama Türkler de onu kurtla simgeliyorlar...
Kuran'da Şira/Sirius Yıldızı üzerine yemin edilmesi, görev verilmesi bu yıldız sisteminde olumlu varlıkların olduğunu gösterir bence...
Sirius’un önemi, eski Mısır ve Yunan inisiyasyonlarında görüldüğü gibi, devremizin eski çağlarının ezoterik tradisyonlarında daima bilinmekte olmuşsa da, günümüz uygarlığı tarafından Mısır hiyeroglif yazısının çözülmesinden sonra keşfedilmeye başlanmıştır. Sirius konusunun popülerlik kazanması ise gerek Fransız etnolog Marcel Griaule ve asistanı Germaine Dieterlen’in 1930’lu yıllarda Afrika’nın Dogon yerlilerinden Sirius hakkında öğrendikleri bilgileri Batı’ya aktarmalarıyla, gerekse araştırmacı yazar Robert K. Temple’ın bu bilgileri ele aldığı “Sirius Gizemi” adlı kitabının yayımlanmasıyla gerçekleşmiştir. Çağdaş insanın “ilkel” diye nitelendirebileceği, totemleri olan bu yerlilerin astronomi hakkında bildikleri bazı bilgiler o dönemin(1930’lu yılların) astronomi bilgileriyle paralel olmakla kalmıyor, bazı noktalarda o dönemin astronomi bilgilerini de aşıyordu.
Dogonlar’ın verdikleri bu bilgiler o yıllarda astronomlar tarafından bilinmiyordu. Sonraki yıllarda yapılan keşifler Dogonlar’ın söylediklerini haklı çıkardıkça astronomlar şaşkınlığa düşmüşlerdir (Sirius-B yıldızı. Günümüzde en gelişmiş teleskoplarla bile güçlükle görülebilmektedir) Sirius-A ve Sirius-B yıldızlarının dolanım periyotları günümüzde en hassas ölçümlerle 49.9 yıl olarak saptanmış ve sistemde üçüncü bir yıldızın varlığı 1995’te astronomlarca onaylanmıştır. Dogonların bu bilgileri nasıl edindikleri ayrı bir gizem konusudur. Ayrıca Dogonlar’a göre yıldızlar aleminin merkezi Sirius-B yıldızı olup, Dogon deyişiyle“emirler Sirius_B’den Sirius-Ay’a Sirius-C aracılığıyla aktarılmakta”dır. Dogon inisiyelerine göre Dünya’ya Sirius-B’den şimdiye dek açıklananlar, açıklanacakların 22/60’ını oluşturmaktadır ki, kalanı gelecekte açıklanacak ve Dünya’yı değişikliğe uğratacaktır.(Dogonlara göre Sirius-B’nin sayısal sembolü22’dir,ezoterik tradisyona göre de Sirius-A’nın sayısal sembolü 23’tür) bize oldukça yakın güneş sistemine yaklaşık 8,5 ışık yılı uzaklıktadır Peki, Dünya’ya daha yakın ve dolayısıyla Dünya’dan daha büyük görünen Güneş gibi bir yıldız varken niye Dogonlar ve onların yanısıra eski Mısırlılar gibi birçok eski uygarlık Sirius’ü daha çok önemsemişti? (Eski Mısırlılar koskoca Güneş bütün görkemiyle dururken, takvimlerini Güneş kadar parlak görülmeyen ve “bedenlerini ölüm olayı ile terkeden ruhların gitikleri yer” diye nitelendirdikleri bu yıldızı esas alarak hazırlamışlardır). Bu sorunun yanıtını ezoterik tradisyon lafı fazla dolandırmadan vermektedir:
Alıntı/Ayrıca Mısırlılar piramitlerini Orion takim yıldızına göre düzenlemişler. Sirius yıldızı Orion dadır. Mısırlıların bir roketle göğe olumsuzluk diyarına seyahat etmeye çalışan firavun hikâyeleri birçok hiyeroglifte açıkça anlatılmış. "
[Zekeriyya Sitchin: Stairways to Heavens]
Sirius iki yıldızdan oluşan bir takımyıldızdır.Bu takımyıldız Sirius A ve Sirius B adında iki yıldızdan oluşur.Bunlardan daha büyük olan Sirius A Dünyamıza en yakın yıldızdır ve özelliği çıplak gözle görülebilen en parlak yıldız olmasıdır.
Birbirlerine doğru yay şeklinde bir eksen çizerler ve her 49,9 yılda bir birbirlerine yaklaşarak gökyüzünde sarkarlar. 20. yüzyılın sonlarına doğru anlaşılabilmiş bu bilimsel gerçeği
Cenab-ı Hak 14 asır önce Kuran’da bildirmiştir.Necm Suresi'nin 49. ve 9. ayetleri beraber olarak okunduğunda bu kelam karşımıza çıkıyor.
Necm Suresi:
وَأَنَّه 15; هُوَ رَبُّ الشِّعْر 14;ى (٤٩)
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْ 06;ِ أَوْ أَدْنَى (٩)
[49] Doğrusu Şi'râ yıldızının Rabbi de O'dur.
[9] O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.
Kuran’ın indiği dönemde bilinmesi mümkün olmayan bu bilimsel gerçek, bize, Kuran’ın Yüce Rabbimizin bir sözü olduğu gerçeğini bir kez daha kanıtlamaktadır.
Bu araştırmaları yaparken benim keşfettiğim sizinde çok rahat ve net olarak göreceğiniz bir şeyi pekiştirmek istiyorum; Sirius
Kuran’da adı geçen tek yıldız olup, kendisinden, Necm (Arapça’ daki anlamı yıldız) suresinde söz edilir. Sirius -A ve Sirius -B yıldızları birbirleri çevresinde her 49,9 yılda bir çift yay çizerek dolanırlar.İlginç rastlantı (tabi rastlantıysa) şu ki, söz konusu yıldızdan surenin 49’uncu ayetinde söz edilmekte olup, aynı surenin 9’uncu ayetinde iki yıldızın yörüngelerini ima edercesine “iki yay” ifadesi geçmektedir.Her iki ayetin sayılarını yani 49 ve 9’u yan yana getirdiğimizde ise söz konusu yıldızların son zamanlarda saptanmış dolanım süreleri olan 49,9 (yıl) sayısını oluşturduğumuzu görmekteyiz.
Necm
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلّ 14;ى (٨)
Suresi
[8] Sonra (Muhammed'e) yaklaştı,(yere doğru)sarktı.
وَهُوَ بِالْأُف 15;قِ الْأَعْل 14;ى (٧)
أَزِفَتْ الْآزِفَ 77;ُ (٥٧)
[7] Kendisi en yüksek ufukta iken.
[57] Yaklaşan yaklaştı.
Bir şeyin yaklaşıp sarkması için uzakta ve yüksekte olması gerekir. Demek ki yıldız en üst noktasındaymış sonra inmiş ve ufka çok yakınlaşmış. "En yüksek ufuk" nedir? Ufuk, Göğün yerle birleşmiş gibi göründüğü yer değil midir?Nasıl olur?Dairesel bir ufkunuz varsa, o zaman onun en yüksek noktasından bahsedebilirsiniz.
Yükseliyor, Sonra iyice alçalıyor (ufkun ardına düşmeğe hazırlanıyor) ve bir an 2 yay gibi oluyor. Eski Mısırla bağlantısına girmeyi sizleri okurken sıkmamak için düşünmüyorum. Ancak "Sirius" yıldızı'nın bilinen bu tip bir hareketi Mısır'da piramitlerdeki belgelerde tarih belirtmek için kullanılmıştır. Presesyon hareketi (Gökteki yerindeki kayma) çok eskilerden beri bilinmekte ve zaman ölçüsü olarak kullanılmaktadır. Bu hareket uzun sürdüğü için belirli yıldızların yükselme açısının özel durumları, eskiler için, tarih belirtmekte çok kullanışlı olmuştur.
Hz. Peygamberin yaşadığı çağı düşünecek olursak o anda bilinen bir yıldızın (Mirrih?) ufukta çok küçük bir alçalma yüksekliği olması lazım. Tabi bu da benim zannım. Teoremi doğrulamak istiyorsak izlememiz gereken yol Şira yıldızının en son göründüğü tarihten itibaren geriye doğru giderek Hz. Muhammed'in yaşadığı tarihte Şira yıldızının (Sirius A ve B'nin) birbirlerine yaklaşıp yaklaşmadıklarını araştırmak :))
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْم 00;َنِ الرَّحِي 05;ِ
وَالنَّج 18;مِ إِذَا هَوَى (١)
[1]Battığı zaman yıldıza andolsun ki;
مَا ضَلَّ صَاحِبُك 15;مْ وَمَا غَوَى (٢)
[2] Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı.
وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى (٣)
[3] O,arzusuna göre de konuşmaz.
إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى (٤)
[4] O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir.
عَلَّمَه 15; شَدِيدُ الْقُوَى (٥)
[5] Çünkü onu güçlü kuvvetli biri öğretti.
ذُو مِرَّةٍ فَاسْتَو 14;ى (٦)
[6] Ve üstün yaratılışlı(melek), doğruldu:
فَأَوْحَ 09; إِلَى عَبْدِهِ مَا أَوْحَى (١٠)
[10]Bunun üzerine Allah, kuluna vahyini bildirdi.
En yüksek ufukta beliren "üstün otorite sahibi".Peki bu durumda üstün otorite sahibi Şira yıldızımı oluyor? Üstün otoriteye sahip olanın Şira yıldızı ile bağlantısı ne olabilir? Kur'an'ı vahy eden ve öğreten, Şira yıldızından mı indiriyordu Kur'an'ı? 10. ayette ise kuluna ne bildirecekse onu vahyetti deniyor. Demek ki Muhammed'e bir yakınlık var. Ki aralarındaki mesafede iki yay kadar olmuş. Yani Hz. Muhammed (a.s.) ve Vahyi iletenin arasındaki mesafe iki yay kadar. Necm 7. ayette ki en yüksek ufuktadır o cümlesindeki ufuk dünya ya göremi yoksa uzaya göremi olduğu önemli bir sorudur çünkü yukarısı neresi aşağısı neresi? Tüm alemi anlatan kuran neden uzaydaki ufkuda anlatmasın? Eğer öyleyse bazı tespitler yapılabilir dimi?
Allah bir yıldızı da aracı/elçi yapamaz mı? Gezegenler, yıldızlar melek olamazlar mı? Yıldızlar sadece ışık saçan taşlar mı?
Kimisi gezer; alışkanlıkları vardır. Meleke kesbetmek (Bir şeyi tekrarlayarak o iş üzerinde alışkanlık kazanmak) bu kökten değil mi?
Kimisi sabittir, Alem ona gelir, Yerleri vardır (Evler de denir), Bunun bir diğer söylenişi Mülk değil mi; Emlak da aynı kökten gelmez mi? Melik de melek'den gelmiyor mu?
"Lügatte vahiy: Kelâm, kitap, işaret, irsal, ilham, ifnam, emir, teshir, bir şeyi harfiyyen i'lâm,
Bazı hususi maksatları tebliğ gibi manalara gelir." deniyor. Buların içinden niçin bir tanesini alıyoruz?
Vahyetme'nin manasını daha geniş anlamda düşünmek gerek; değil mi? Şeriatteki manası diye bir şey icadedilmiş. Peki, Kur-an indiğinde şeriat mı vardı; o günkü manası ile aktarılan şey, sonradan içtihatlarla kanunlaşmadı mı? Hayır, bu birbiri içine geçmiş döngü Yumurta-tavuk ikilisi gibi çözümsüz olamaz.
Alamehu şedidül kuvva = İşareti müthiş kuvvet olan (Cebrail nerden çıktı)
Zu Mirrah festeva (fe istiva) = Işıklı Merih istikamette/göründü/ortaya çıktı
(Ben de şapkadan Merih çıkartabilirim; değil mi?)
Summe dena ve tedella = Bir zaman sonra yaklaşıp, alçaldı (aşağıya indi) Fe kane kabe kavseyni ev edna = oldu köşe arası iki yay veya daha yakın
Fe evha ila abdihi ma evha = emrini/işaretini kuluna yaydı/gösterdi (gösterilen nesne cansız)
Yukarıda Merih (mars) yoksa Cebrail de yok. "Nun sahibi" gibi "üstü otorite, güç sahibi" dendiğinde ben de bunun Mars olduğunu anlıyorum. Dünyadaki yıldızlarla uğraşanlara sorduğunuzda "üstün otorite, güç sahibi" kimdir dediğimizde "Mars" diye cevap vereceklerdir.
Çeviriler birilerinin cehaletinden bu hale gelmiş. Asıl metinlerdeki kelimelere ise İslamdan önceki putatapar inancı özleyenler tarafından değişik anlamlar ve yorumlar katılarak anlam değiştirilmiş. (Dillerini eğip bükmüşler yani)
Ha, belki benim araştırmamdaki yıldız konumları hiç bir şey ifade etmiyor olabilir; etmesin... Belki başka bir ilginç ve benzersiz konum var; tespit edemedik. Ama burada dikkatimizi Mars, Yıldızlar ve Şi'ra (sirius)'ya çeken ben değilim. Tarafsız bir gözle bakınca Kitap’ta öyle yazdığını herkes görebilir.
Sirius takımyıldızı burçlar kuşağı Zodyak'ta Yengeç burcunun 14° 'sinde yer alır. Tutku, hırs, gurur, duygusallık, zenginlik, ün, ölümsüzlük, bolluk, bereket, şans ve iyi talih gibi mana Titreşimleri yayar Samanyolu galaksisine ve evrene... Genellikle şans ve iyi talih yıldızı diye bilinir. Astrolojide Güneş sistemindeki Jüpiter / Mars gezegenlerine benzer bir karaktere sahiptir.
Hayır, sandıkları gibi değil! İyilik sergileyenlerin kitabı İlliyyûn'da, en yüce burçlardadır. [Mutaffifin 18]
وَ السَّمَا 69; ذَاتِ الْبُرُو 80;ِ
Yemin olsun o burçlarla dolu göğe, [Büruc 1]
Muhiddin-i Arabi bir kitabında Dünya'nın, Yengeç burcunun yönetiminde olduğundan bahseder. Buradan yola çıkarsak Yengeç burcu içinde yer alan yıldızlar Dünya açısından önemlidir. Sirius takım yıldızı da temsil ettiği mânâlar dolayısıyla ve oldukça yakında bir takım yıldız olması sebebiyle, Dünya üzerindeki etkileri çok önemsenir. Nasıl ki astrologlar Jüpiter gezegenini önemseyip, iyi talih ve şans gezegeni olarak tanımlıyorsa, Sirius da böyle tanımlanır. Sirius ile ilgili bu bilgi çok eski tarihlerden beri bilinip, bugüne dek ulaşmıştır. Örneğin; Mısır Mitolojisi'nde Sirius yıldızı, yaydığı pozitif titreşimler sebebiyle Tanrıça(!)olduğuna inanılan Kraliçe İsis'in özel yıldızı kabul edilirdi, vs.. Günümüzde de bir çok inanç taciri Sirius'u çarpık inancını pazarlama vesilesi ediniyor (özellikle new age türünde) ve her fırsatta bu yıldızdan söz ediyor. Yapısını oluşturan mânâ terkibinin yeryüzündeki insanların değer yargıları açısından önem taşıması, Sirius'u zaman içinde diğer yıldızlardan daha değerli kılmıştır insanların zihninde... Bu bilgi kuşaktan kuşağa geçtiği için, tarihin her döneminde popüler bir yıldız olmuştur Sirius. Mısırlılar bir dönem Sirius yıldızının hareketlerine göre takvim bile yapmışlar. Tapınaklarını, üç büyük piramiti ve önemli mezarlarını bu yıldızın konumlarına göre inşa etmişler. Bu değer verme konusunda öylesine ileri gitmişler, ki sonunda Sirius yıldızından bir şeyler bekleme veya ümit etme gibi bir duruma girmişler. Hattâ bu kadarla yetinmeyip Allah'ı bırakıp Sirius'a tapmaya başlamışlar... Yadabugünkü gibi Sirius'taki Tanrı(!)yı veya Tanrılar(!)ı bekler olmuşlar kurtarıcı olarak... Ne yazık ki bu gibi tapınmaların ve beklentilerin tümü, galaksi içindeki veya Güneş sistemi içindeki cin dediğimiz negatif ruhani varlıkların telkini ile oluşmuş ilhamlar ve inanışlardır. Gerçekle alakası yoktur. Sirius'u da Allah yaratmıştır, Sirius'un rabbi de Allah'tır. Kur'ân-ı Kerîm'de de Sirius'tan söz edilmesi de insanların güçlü pozitif etkileriyle bilinen bu yıldıza tapmasına engel olmak içindir.
Bununla birlikte her yıldızın veya takımyıldızın meleki bir alt boyutu vardır. Ancak galaksi içindeki bu yıldızların meleki boyutlarıylaşuursal veya başka türlü birilişkiye girmek her insanın harcı değil, çok yüksek dereceli velilere nasip olacak bir iştir. Sirius da Dünya'yı yöneten Yengeç burcunda bir takım yıldız olduğu için, yüksek dereceli veliler (ki sayıları en fazla bir kaç tane) bu yıldızın meleki boyutuyla ilişkiye girebilir. Bu dereceye ulaşmamış kişiler galaksi içindeki yıldızların meleki yapılarıyla bağlantı kurduğunu iddia edemez. Hele hele İslâm'a ve Hz. Muhammed'e iman etmeyip, saçma sapan uydurulmuş inançların peşinde koşan kişilerin bu yıldızların meleki boyutlarıyla ilişkiye girecek dereceye ulaşması hiç mümkün değildir. Ancak hayal veya hezeyandır. Bu sebeple kesinlikle bunu söyleyenlerden uzak durmak gerekir. O kişiler büyük bir ihtimalle negatif ruhani varlıklar olan cinlerle bağlantı kurup, bir melekle görütüklerini sanan, kandırılmış kişilerdir. Cinler de Sirius'un yaydığı titreşimlerin zenginlik, ün, ölümsüzlük, bolluk, bereket, şans ve iyi talih olduğunu ve dünya üzerinde etkili bir burçta yerleşmiş olduğunu çok iyi biliyorlar. Bu bilgiyi insanların manevi duygularını sömürmek amaçlı kullanıp, bir takım saf insanları kendilerine esir ediyorlar. Örneğin, "Kurtarıcı Tanrı(!)nız Sirius'ta yaşıyor, çünkü Okutsal bir yıldızdır(Meselâ Scheat'ta yaşıyor deseler, o tanrı insanların indinde kurtarıcı ve sevimli bir tanrı olmazdı, ne zekiler!!) ve bir gün (kıyamet zamanında) sizleri kurtarmak için Dünya'ya gelecek.. Bizler de o Tanrı(!) ile sizin aranızda yüksek (ilâhi) bir kanalız, ondan (dolayısıyla Sirius'tan) haberler getiriyoruz. Biz falanca meleğiz, filanca mesajcıyız" vs. gibi... Oysa Kur'ân'ın tanımına göre bu gibi tanrılar olamaz, Ahad ve Samed gibi zati sıfatların sahibi Allah'a rağmen. Bu sebeple, eğer herhangi bir öğreti sizi Sirius'a tapma veya Sirius'tan gelecek olan kurtarıcı Tanrı'ya veya Rabbe ya da Mesih(!)e tapma, böyle bir kurtarıcı bekleme gibi bir noktaya getirdiyse, arkanıza bakmadan oradan uzaklaşmanızı tavsiye ederim. Yoksa üzülerek sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsınız.
Şi-ra Yecuc-Mecuc Bağlantısı:
Yecuc-Mecuc ün siriusta yaşadığını düşünen bi yazar ve sarsıcı kitabı hakkındaki röportajı sizlere nakledeyim. Bursalı arkadaşlar kitabı ararsanız şuan BKM de kalmamış sayılı basım. yayınevi timaş, karizma,.. Rica ettim belki bulup getirirler.
Alıntı/İskender Türe Zülkarneyn
'Kur'an Süleyman'a krallık, Lokman'a hikmet, Zülkarneyn'e de 'sebep' verildiğini söylüyor. Bizim bütün çalışmamız 'sebep' kelimesinin ne olduğunu anlamak üzerine kuruludur.
Biz de bunun için 'sebep' kelimesinin Kur'an da başka nerelerde geçtiğine baktık ve gördük ki; 'sebep' kelimesi sadece 9 yerde geçiyor. Bunların 4'ü Zülkarneyn ayetlerinde. Diğerleri de şaşırtıcı şekilde göğe çıkmaya yarayan vasıta anlamında kullanılmış.'
Buradan yola çıkan İskender Türe, Zülkarneyn'in yeryüzünde değil Uzay'ın derinliklerinde üç ayrı koordinata gittiği sonucuna varıyordu. Dolayısıyla ayetlerde geçen Yecüc-Mecüc kavminin de uzayda olduğu ortaya çıkıyordu.
Enbiya Suresi 96-98. ayetlerde söz konusu kavmin yeryüzünü işgale geleceğini haber verilmesi de tehlikenin dünyamızı da ilgilendirdiğini ortaya koyuyordu.
Türkler mi?
İslam tefsir tarihi içinde ayetlerde geçen Yec'üc-Mec'üc kavminin Türkler olduğuna ilişkin yorumlar da bulunuyor. Özellikle Türk düşmanlığı yapan bazı Arap alimleri Yec'üc Mec'üc'ün ayetlerde 'iki sedd' arasında oldukları ve Türklerin de geçmişte Ural -Altay dağları arasında yaşadıkları için bu tür bir yoruma gittikleri ifade ediliyor.
Bunlardan yakınlarında birkaç parlak yıldız bulunan ve o yıldızlardan aldıkları ışıkla parıldayanlara parlak bulutsu denir. Böyle bir konumda olmayan, dolayısıyla parıldamayanlar ise karanlık bulutsu adını alırlar.' Bilindiği gibi gökyüzünde pek çok bulutsu bulunuyor. Türe'nin anlattığına göre Zülkarneyn iki bulut arasına gitmiştir. Bu şekilde birbirine yakın olan ve bir koordinat teşkil edebilecek bulutsu sayısı ise çok fazla değil. Bu açıdan Saggitarius (Yay) Takımyıldızı'nda yer alan iki bulutsu oldukça dikkat çekicidir. Lagoon ve Trifid Bulutsuları. Bu bulutsular astronomi ile ilgilenen hemen herkesin tanıdığı bulutsulardır.
Lagoon Bulutsusu; Dünya'dan 4 bin ışık yılı uzaklıkta, 30 ışık yılı genişliğinde, 2 milyon yaşında bir bulutsudur. Trifid Bulutsusu'nun Dünya'dan uzaklığı ise 3 bin 200 ışık yılıdır ve bu bulutsu 12 ışık yılı genişliğinde, 7 milyon yaşındadır.
Türe şöyle devam ediyor: 'Orion Takımyıldızı'nda bulunan ve Büyük Drion Bulutsusu olarak bilinen M42ve M43 bulutsuları, aslında ayrı ayrı bulutsular olmalarına rağmen tek bir bulutsu şeklinde görülmektedirler. Orion Bulutsusu dünyadan bin 500 ışık yılı uzaklıkta, 30 ışık yılı genişliğinde, 2 milyon yaşından genç bir bulutsudur. Öte yandan bu bulutsulara yakın başka bir bulutsu daha vardır ki, Atbaşı Bulutsusu olarak da bilinen IC434 Bulutsusu'dur. İhtimaller çoğaltılabilir ancak bizim tespit ettiğimiz ayette geçen 'süddeyn' kelimesinden uzayda bulunan iki bulutsunun kastedildiğidir. Bu açıdan Zülkarneyn 'iki Nebula' arasına gitmiş olmalıdır. Süddeyn kelimesinin 'iki Nebula' manasına geldiği düşüncesinden hareketle, ayetten Zülkarneyn'in iki bulutsu arasındaki bir gezegen üstünde yaşayan bir kavimle karşılaştığının anlaşıldığını söyleyebiliriz.' Olayın garip tarafı hadislerde söz konusu canlıların 80-85 santimetre olarak tarif edilmesi kuşkusuz zihnimizde pekişen genel uzaylı tipine uyuyor olması. Kısa boylu, patlak siyah gözlü, yırtıcı elleri bulunan yaratıklar Kur'an da bahsedilen Yec'üc Mec'üc olabilir miydi? Eğer öyleyse Kur'an da Zülkarneyn'in Ye'cüc-Me'cüc'e çektiği seddin de aşılmış olması gerekiyordu. O halde geriye tek bir soru kalıyor: Ne zaman?
Kutsal kitaplarda Kutsal metinler incelendiğinde Ye'cüc-Mecüc kavramlarının ilk rastlandığı yazılı kaynak Tevrat. Tevrat'ta Ye'cüc-Mecüc ismi Tekvin bölümünün 10'uncu babının başında geçiyor. Tevrat'ta Zülkarneyn'le özdeşleştirilen Hezekiel peygambere hitaben yer alan şu ifadeler bulunuyor: 'Adem oğlu, Magog diyarından olan Roş'un, Meşek'in ve Tubal'ın beyi Gog'a yönel ve ona karşı peygamberlik et...' Bu ifadeler, müfessirleri, İslam literatüründe bulunan Ye'cüc-Mecüc kavramının Yahudilik'te Gog ve Mogog şeklinde bilindiği düşüncesine götürmüştür. Gerçekten de Tevrat'ın Hezekiel bölümünde anlatılanlar, hadis kitaplarımızda bulunan Ye'cüc-Me'cüc'le alakalı rivayetlerle fevkalade benzeşmektedir. Bu kavim İncil'in Esinlemeler bölümünde şu şekilde anlatılmaktadır: 'Ve bin yıl tamamlanınca, Şeytan zindanından çözülecektir ve yerin dört köşesinde olan milletleri, Ye'cüc ve Me'cüc'ü saptırmak ve onları cenk için bir araya toplamak üzere çıkacaktır; onların sayısı denizin kumu gibidir.'
Zülkarneyn Ayetleri ne diyor? 'Sonra bir sebebi daha izledi. Bir süre sonra, güneşin doğduğu yere varınca, onu kendilerine ondan başka bir örtü yapmadığımız bir topluluğun üzerine doğar buldu. İşte böyle! Biz, onun yanında olan her şeyi hubr olarak kuşatmıştık. Sonra yine bir sebebi izledi. Nihayet iki sedd arasına ulaştı. (Orada) iki sedden başka bir de kavim buldu ki, neredeyse söylenen tek bir sözü bile anlamıyorlardı. (94) Dediler ki: Ey Zülkarneyn! Bu memlekette Ye'cûc ve Me'cûc bozgunculuk yapmaktadırlar. Bizimle onlar arasında bir sed yapman için sana bir vergi verelim mi? (95) Dedi ki: "Rabbimin beni içinde bulundurduğu nimet ve kudret daha hayırlıdır. Siz bana kuvvetinizle destek olun da, sizinle onlar arasına aşılmaz bir engel yapayım." (96) "Bana, demir kütleleri getirin." Nihayet dağın iki yanı arasını aynı seviyeye getirince (vadiyi doldurunca): "Üfleyin (körükleyin)!" dedi. Artık onu kor haline sokunca: "Getirin bana, üzerine bir miktar erimiş bakır dökeyim" dedi. (97) Bu sebeple onu ne aşmaya muktedir oldular ne de onu delebildiler. (98) Zülkarneyn: Bu, Rabbimden bir rahmettir. Fakat Rabbimin vâdi gelince, O, bunu yerle bir eder. Rabbimin vâdi haktır, dedi. (99) O gün (kıyamet gününde bakarsın ki) biz onları, birbirine çarparak çalkalanır bir halde bırakmışızdır; Sûr'a da üfürülmüş, böylece onları bütünüyle bir araya getirmişizdir. (100) Ve, gözleri beni görmeye kapalı bulunan, kulak vermeye de tahammül edemez olan kâfirleri o gün cehennemle yüz yüze getirmişizdir. (101) Ve, gözleri beni görmeye kapalı bulunan, kulak vermeye de tahammül edemez olan kâfirleri o gün cehennemle yüz yüze getirmişizdir. (102) Kâfirler, beni bırakıp da kullarımı dostlar edineceklerini mi sandılar? Biz cehennemi kâfirlere bir konak olarak hazırladık.
Geriye dönülüp dinler tarihine ve eski dinlere bakıldığında, "Mısır, Mu, Eski Yunan vb..." hepsinde bu “Şi‘ra” Sirius (90 lı yıllarda keşfedilen*) yıldızı ile alakalı bağları bulunduğu, (şimdiki genel anlayışa göre) uçuk astronomi bilgilerinin de olduğu görülmekte.
İlim ile Bilim arasındaki farkı kavramak ve anlamak kuşkusuz bu vb. ve birçok soruların cevaplarını verecektir. Buna keza ilim ve bilim arasındaki benzerlik ve farklılıklar üzerine konuşmak, kendimce bambaşka (göz ardı edilmiş/gözden kaçırılmış) bir konu ve tıpkı hanif din e nispeten yeni bir dönüm noktası olduğu kanaatindeyim. Bununda forumlar ve internet yoluyla olamayacağını biliyor ve forumun götürdüğü son nokta ve tıkandığı noktayı bu açıdan görüyor ve izliyorum. Belki gün gelir onlarda anlar “Geleceğin köklerinin geçmişte atıldığını….”
Katılma Tarihi: 11 ocak 2009 Yer: Micronesia Gönderilenler: 474
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selam,
işte araştırmacı hanif,terakkiperverlik budur.
Tebrik ediyorum.Tabii ki sadece okuyup geçmemek,katkı
yapmak gerek.
Peki bu katkı nasıl olacak?
Araştırmak gerek.,
yakında goruşmek uzere...
selamet&muhabbetle
__________________ "Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz"
Bu konuyu tebrik mesajlarını görünce farkettim. Sayın
Metehan2003’ün nasıl bir katkı yapacağını bekleyecektim. “Bana ne” deyip de
geçebilirdim. Vazgeçtim.
Temel düzeyde dahi bilgi sahibi olmayan kişilerce
yazılan sözde bilimsel terimler içeren ama bilimle ilgisi olmayan bu zırvalara sık
rastlıyoruz.
Astroloji, cinler,ezoterizm vs.gibi konulara girme
gereği duymadan yazıyıinceleleyelim:
KuvvetMira Yazdı:
Sirius konusunun popülerlik kazanması ise gerek Fransız etnolog Marcel Griaule
ve asistanı Germaine Dieterlen’in 1930’lu yıllarda Afrika’nın Dogon
yerlilerinden Sirius hakkında öğrendikleri bilgileri Batı’ya aktarmalarıyla,
gerekse araştırmacı yazar Robert K. Temple’ın bu bilgileri ele aldığı “Sirius
Gizemi” adlı kitabının yayımlanmasıyla gerçekleşmiştir. Çağdaş insanın “ilkel”
diye nitelendirebileceği, totemleri olan bu yerlilerin astronomi hakkında
bildikleri bazı bilgiler o dönemin(1930’lu yılların) astronomi bilgileriyle
paralel olmakla kalmıyor, bazı noktalarda o dönemin astronomi bilgilerini de aşıyordu.
Dogon kabilesine insanlığın ilgi duyması 1931 ile 1956
yılları arasında iki fransız antropolojistin 25 yıl bu kabileyle beraber
yaşaması sonucunda “The Dogon of the
French Sudan” kitaplarında bu kabilenin Sirius’un sönük bir ikizi olduğunu,
Saturn’un halkalarını ve Jüpüter’in uydularını bildiklerini belirtmeleri ile
başlamıştır.
Bu kitaplardan sonra,
kabilenin ünlenmesiyle birlikte iki antropolojistin çalışmaları hakkındaki
kuşkular artmış ve Bernard
R. Ortiz de Montellano “The Dogon Revisited”, Philip Coppens
“Dogon Shame”, Walter van Beek “Dogon Restudied” eserleriyle Dogon kabilesini
tekrar incelemişlerdir. (Kitap isimlerine dikkat)
Dogon kabilesi’nin Sirius olarak
yorumlanan yıldızın hangi yıldız olduğu konusunda farklı bilgilere sahip
olduğu, kiminin görünmez bir yıldızdan, kiminin Venüs gezegeninden bahsettiği
görülmüş, Saturn’ü güneş sisteminin güneşe en uzak gezegeni olarak bildikleri,
Jupiter’in uydu sayılarını bilmediklerini ortaya koymuşlardır.
Dogon
kabilesinin Sirius hakkında bildiklerini iki fransız antropolojistten
öğrendikleri, ayrıca sözde dünyadan kopuk yaşıyor gibi sunulan bu kabilenin Saturn
ve Jupiter hakkında bildiklerinin Avrupalı kaşifler tarafından kendilerine
öğretildikleri ortaya çıkmıştır. Hatta 1.Dünya Savaşı’nda bu kabile Fransız
Ordusu adına savaşmıştır.
KuvvetMira Yazdı:
Dogonlar’ın verdikleri bu bilgiler
o yıllarda astronomlar tarafından bilinmiyordu. Sonraki yıllarda yapılan
keşifler Dogonlar’ın söylediklerini haklı çıkardıkça astronomlar şaşkınlığa
düşmüşlerdir (Sirius-B yıldızı. Günümüzde en gelişmiş teleskoplarla bile
güçlükle görülebilmektedir) .
Sirius’un sönük bir ikizi olduğu 1844 yılında
Sirius’un salınımından anlaşılmış, teleskopla gözlenme yılı ise 1862 olmuştur. Fransız
antropolojistlerin bu kabileyle beraber yaşaması ise 1931-1956 yılları
arasıdır.
KuvvetMira Yazdı:
Sirius-A ve Sirius-B yıldızlarının
dolanım periyotları günümüzde en hassas ölçümlerle 49.9 yıl olarak saptanmış ve
sistemde üçüncü bir yıldızın varlığı 1995’te astronomlarca onaylanmıştır.
Dogonların bu bilgileri nasıl edindikleri ayrı bir gizem konusudur. Ayrıca Dogonlar’a
göre yıldızlar aleminin merkezi Sirius-B yıldızı olup, Dogon deyişiyle“emirler
Sirius_B’den Sirius-Ay’a Sirius-C aracılığıyla aktarılmakta”dır. Dogon
inisiyelerine göre Dünya’ya Sirius-B’den şimdiye dek açıklananlar,
açıklanacakların 22/60’ını oluşturmaktadır ki, kalanı gelecekte açıklanacak ve
Dünya’yı değişikliğe uğratacaktır.(Dogonlara göre Sirius-B’nin sayısal
sembolü22’dir,ezoterik tradisyona göre de Sirius-A’nın sayısal sembolü 23’tür)
bize oldukça yakın güneş sistemine yaklaşık 8,5 ışık yılı uzaklıktadır.
Sirius-Sirius B dolanım peryodu50.09 yıldır. (bu durumda söz konusu ayeti 49.
dan 50.sıraya taşımak gerekecektir).Sirius sisteminde üçüncü bir yıldız bulunma ihtimali her sistemde olduğu
gibi sıfır olmamakla birlikte, ne 1995’de ne de 2009’da astronomlarca
onaylanmış bir Sirius-C yıldızı bulunmamaktadır.
KuvvetMira Yazdı:
Peki, Dünya’ya daha yakın ve
dolayısıyla Dünya’dan daha büyük görünen Güneş gibi bir yıldız varken niye
Dogonlar ve onların yanısıra eski Mısırlılar gibi birçok eski uygarlık Sirius’ü
daha çok önemsemişti? (Eski Mısırlılar koskoca Güneş bütün görkemiyle dururken,
takvimlerini Güneş kadar parlak görülmeyen ve “bedenlerini ölüm olayı ile
terkeden ruhların gitikleri yer” diye nitelendirdikleri bu yıldızı esas alarak
hazırlamışlardır). Bu sorunun yanıtını ezoterik tradisyon lafı fazla
dolandırmadan vermektedir:
Alıntı/Ayrıca
Mısırlılar piramitlerini Orion takim yıldızına göre düzenlemişler. Sirius
yıldızı Orion dadır. Mısırlıların bir roketle göğe olumsuzluk diyarına seyahat
etmeye çalışan firavun hikâyeleri birçok hiyeroglifte açıkça anlatılmış. "
[Zekeriyya Sitchin: Stairways to Heavens]
Sirius, Mısırlılar için
önemlidir. Neden? Orion takımyıldızında yer aldığı için mi? Elbette hayır. İşin
ilginci, Sirius Orion’da bile değildir. Büyük Köpek(Canis major)
takımyıldızında yer alır.
Sirius, Mısır için hayati
önem taşır. Mısır’da yaşam Nil demektir. Nil’in yükselişi, alçalışı Mısır’da üç
dönemi belirlemiştir. Bunlar, su baskını, ekim ve hasat dönemleridir. Nil’in
haziran sonu-ekim sonu arasında kabarması,arkasında zengin mil alanları
bırakması ve ekim dönemini, şubat sonu-haziran sonu hasat dönemini, yaz
gündönümü(21 Haziran) sonrası Nil’in taşması dönemlerini önceden bilmek,
Mısır’da yaşama şartıdır.
Bu dönemler Mısırlıların
birkaç yılık gözlemiyle anladığı gibi Ay’ın hareketlerinden bağımsız bir
döngüydü.
Sirius, yılda bir kez,
doğan Güneş ile aynı çizgiye gelir. Bu gün, Nil’in kabarma mevsiminin ortasına
rastladığı için, Nil yılının başlangıç günüdür. Mısırlılar, Sirius’a bakarak
bir güneş yılının 365 günden biraz daha fazla olduğunu dahi biliyorlardı.
Hayatları için bu kadar
önemli bir yere sahip ve çıplak gözle görülebilen en parlak yıldız olan
Sirius’u tanrıçaları İsis ile, gökyüzünde hemen yanında yer alan Orion
takımyıldızını da Osiris ile ilişkilendirmişlerdir. Bu da gayet normaldir.
Çünkü, bizim Kış Üçgeni dediğimiz üçlü yıldız grubunu oluşturan Sirius, Büyük
Ayı(canis major) takımyıldızında, Betelgeuse Orion’da (avcı), Procyon Küçük
ayı(canis minor) takımyıldızında yer alır ve İsis, Osiris, Horus’u sembolize
ederler.
KuvvetMira Yazdı:
Yukarıda Merih (mars) yoksa Cebrail de yok. "Nun sahibi" gibi
"üstü otorite, güç sahibi" dendiğinde ben de bunun Mars olduğunu
anlıyorum. Dünyadaki yıldızlarla uğraşanlara sorduğunuzda "üstün otorite,
güç sahibi" kimdir dediğimizde "Mars" diye cevap
vereceklerdir
Bana biri bu soruyu sorduğunda hiçbir zaman “Mars”
diye cevap vermedim., vereni de görmedim,duymadım. Mars (Eski Roma’daki
adıdır), Ares(Eski Yunan’daki adıdır) kırmızı rengiyle kanı çağrıştırdığından
dolayı “Savaş Tanrısı”olarak
adlandırılmıştır.
KuvvetMira Yazdı:
Sirius takımyıldızı burçlar kuşağı Zodyak'ta Yengeç
burcunun 14° 'sinde yer alır. Tutku,
hırs, gurur, duygusallık, zenginlik, ün, ölümsüzlük, bolluk, bereket, şans ve
iyi talih gibi mana Titreşimleri yayar Samanyolu galaksisine ve evrene
Astroloji kısmına yorum yapmaya gerek yok. Sadece şunu
belirteyim. Sirius yıldızı, Büyük Köpek Takımyıldızı içerisinde yer alır ve bu
takımyıldız zodyak içinde yer almaz.
Kaldı ki “Yengeç burcunun 14° 'sinde” tanımı anlamsızdır.
Yıldızlar,
yeryüzünün tanımlanmasnda kullanılan merdiyen ve boylamlara benzer şekilde sağ
açıklık ve dik açıklık ile tanımlanır.Örneğin Sirius, 6 saat, 45 dakika 8 saniye sağ açıklık, -16 derece, 42
dakika, 58 saniye dik açıklıkta yer alır.
Sağ açıklık, bir günün 24 saat olması
nedeniyle gökyüzünün meridyenlere benzer şekilde bölünmesiyle elde edilir. Dik
açıklıkta ise ekvatoru 0, başucu noktalarını 90 derece kabul ederek,
paralellere benzer şekilde, kuzey yarım küreye pozitif, güney yarımküreye
negatif derecelendirme yapılır.
KuvvetMira Yazdı:
Muhiddin-i Arabi bir kitabında Dünya'nın, Yengeç
burcunun yönetiminde olduğundan bahseder. Buradan yola çıkarsak Yengeç burcu içinde yer alan yıldızlar
Dünya açısından önemlidir. Sirius takım yıldızı da temsil ettiği
mânâlar dolayısıyla ve oldukça yakında bir takım yıldız olması sebebiyle, Dünya üzerindeki etkileri çok
önemsenir.
Sirius’un Yengeç takımyıldızı ile ilişkisi
olmadığından, Dünya, yengeç burcunun yönetiminde olsa da olmasa da farketmez.
(Bu ilgisizliği dileyen nette bir gökyüzü haritasından teyit eder.) Dünya'nın
Yengeç burcunun yönetiminde olması konusuna girmiyorum.
KuvvetMira Yazdı:
Nasıl ki astrologlar Jüpiter gezegenini önemseyip, iyi
talih ve şans gezegeni olarak tanımlıyorsa, Sirius da böyle tanımlanır. Sirius ile ilgili bu bilgi çok eski tarihlerden beri bilinip,
bugüne dek ulaşmıştır. Örneğin; Mısır
Mitolojisi'nde Sirius
yıldızı, yaydığı pozitif titreşimler sebebiyle Tanrıça(!)olduğuna
inanılan Kraliçe İsis'in özel
yıldızı kabul edilirdi, vs..
Bakalım öyle mi?Alıntı yapıyorum:
“Many cultures have historically attached special
significance to Sirius, particularly in relation to dogs. Indeed, it is often
colloquially called the "Dog
Star" as the brightest star of Canis Major, the
"Great Dog" constellation. It was also classically depicted as Orion's dog. The Ancient Greeks also thought that Sirius'
emanations could affect dogs adversely, making them behave abnormally in the
heat of summer ("Dog Days"--the Romans knew these days as dies caniculares and the star as
Canicula, "little dog"). Their excessive panting was thought to place
them at risk of desiccation and disease. In extreme cases, a foaming dog may
have rabies, which could
infect and kill humans who'd been bitten. Homer, in the Illiad, describes the approach of Achilles toward Troy in those very terms:
Sirius rises late in the dark, liquid sky
On summer nights, star of stars,
Orion's Dog they call it, brightest
Of all, but an evil portent, bringing heat
And fevers to suffering humanit”
“Eski kayıtlarda, yaz başlangıcındaki
hava koşullarının bozulduğu hallerde Sirius’un daha fazla parladığının
gözlemlendiği kaydedilmiştir ki, eski Yunanlı
gözlemcilere göre bu, sözkonusu yıldızdan olumsuz etkiler yaratan birtakım tesirler yayıldığı anlamını taşıyordu.
İnsanların bu tesirlere maruz kalması olayına Grekçe’de “yıldızca çarpılmış olmak” anlamında
“astroboletos /αστροβολητ ; ; ; ;ος olmak” deniyordu.”
Presesyon, iki yay oluşması, vahyin Sirius’tan
indirilmesi konularına girme gereği yok.
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
Katılma Tarihi: 11 ocak 2009 Yer: Micronesia Gönderilenler: 474
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selam,
sayın cin13,öncelikle "banane" deyip geçmediğiniz için
ve benide uyardığınız için Teşekkürler:)
Ayrıca nasıl bir katkı yapacagımıda iyiki
beklememişsiniz.Çünkü muhtemelen izafi uzun bir zaman
sonra yapacaktım.Bende tesadufen rastladım gecenin bir
vakti okudum diye hatırlıyorum.(21 subat 2009 Saat
03:52)
Yalnız birşeye dikkatinizi çekmek istiyorum.Ben
arkadaşları direkt bu konu için degil,genel olarak
ARAŞTIRMACILIK ruhundan dolayı tebrik ettim.
Ne kadar "saçma" olursa olsun,terakkiye katkı
sağlayabilir.Bir kapı başka kapıyı açar.
Ama netice olarak haklısınız...Bilgi degeri olan-olmayan
ayrılmalı.
Esenlikler dilerim...
Not:Sizi Mehmet Rende ile Bilimsel tartışmalarınızdan
hatırlıyorum:))
__________________ "Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz"
En büyük yanlış nedir? ben söyleyim doğruya en yakın olandır. Bilimsel olarak baktığında elbette o değerler değişecek değiştirene bakmak lazım, 49 ken 50.. olacak. tıpkı yediğimiz 3 şeyden birinin kanserojen olması ve olmaması gibi, hipnoz, akapunktur, yumurtada kolestrol olmayışı, deli dana hastalığının olmayışı, bunlarda bir zamanlar ilimin söylediği biliminde reddettiği ve tükürdüğünü yalamak zorunda kaldığı hususlar. Dediğim yere geldi bile, farz edinki söylediklerim yanlış, ama gelin bana sorun, bu işler böyle hali yaşayan bilir. Her insan insanlığın tüm hallerini üzerinde taşır ancak çoğu farkına varmaz, bazılarıda farkına varır ama kendinde olmayanın peşine düşer ve bilimsel yönden de kendine bi kazık çakar, o kazığı çıkarmak için üstüne bir kazık daha çakar. Unutmayın ki yerinde sayanlar (ki bu şekilde kaçınılmaz..) yürüyen ve koşanlardan daha çok ses çıkarır. O senin söylediğin hesaplamalara verdiğin verilere ilimin hiç ihtiyacı yoktu ki ve olmayacakta:)) şuanki çağın çook ötesinde bir teknoloji düşünün.., insanlar cep telefonu yerine telepatiyle haberleşiyor, telekinezi ile çalışıyor vs.. herşey full versiyon :D yani bilime ihtiyaç duyulmuyor, 1000 ışıklı uzay gemisi yerine kütahya porselen tabaklarla iş bitiyordu. Yani teknolojinin en üst olduğu noktada GÖSTERİŞE, bilime ne gerek vardı? onlar herşeyini bir 3gen in içine monte edebiliyorlardı. Bilimi sever ancak bilim adamlarını ve onların ağızlarıyla konuşanları hiç sevmem ve onlar çok dikkatli olsunlar, bugün öğrendiği değerler yarına müteakip değişebilir. Bir de ilime bakın.. Bu gereksiz yazıyı bilmeyenler zann altında kalmasın diyerekten yazdım.
Ayrıca Yüksekten uçan herkesle akrabayım belirli bir rakimin üzerinde doğdum.
Bu konularda araştırma yapmış birisi olduğunuz anlaşılıyor.
İçinden çıkamadığım, anlamlandıramadığım bazı hususlar var bu tarz..
Birincisi; Tevratta Hezekiel'in tekerlekli arabası... Bu konuda hiç
düşündünüz mü? Yani o şeyleri oraya kim yazarsa yazsın, yazılması
muhtemel tarih için tuhaf bir durum değil mi ? (Özellikle verdiğim linkin sonunda sevgili Asım'ın verdiği tuhaf bilgiler...)
İkincisi; şu Zeitgeist belgeselinde
ileri sürdükleri astronomik ve tarihsel verilerin ciddiyet payı var mı?
Malum bu konularda da "hurafe" kültürü epeyce yol almış durumda...
Esenlikle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Sayın Ali Aksoy, İletinizi bir hafta önce gördüm. Hemen sonrasında iş nedeniyle şehir dışına çıkmam gerektiği için sorunuza cevap veremedim.Dün, dönüşümden hemen sonra, sadece sorunuza cevap vermek amacıyla iki yazı hazırladım. 1. sorunuzun cevabını ilgili konuya ekliyorum. 2.sorunuzun cevabını da yeni bir konu açarak asıyorum.
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma