Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Kehf:65 üzerinde yoğunlaşarak Hz. X’in peygamber olup olmadığı yönündeki delilleri bulmaya ve değerlendirmeye çalışıyorduk. Tabii, konu binbir detay içerdiği için meselâ “peygamber” deyip geçiyoruz ve “risalet, nübüvvet” nüanslarına temas etmiyoruz.. Meselâ, “ınde ve ledün” zarflarının semantiğine girmiyoruz. Aksini yapmaya çalışmak, bu meseleyi bütün yönleriyle ele alacak bir kitap çalışmasıyla eş anlamlı olur.. Bu yüzden, konunun muhtelif ve muhtemel sonu gelmez detaylarını ihmal ediyoruz. Sâdece ve sadece Hz. X’in görev tanımını (peygamber mi değil mi?) belirlememize hizmet edecek detayları ve delilleri keşfe çalışıyoruz.
Kehf:65 Hz. X’in âdetâ kartviziti gibi... Bu âyeti kerimede, Hz. X’in görev kimliğini tespit yolunda üç adet önemli detay bulduk. Birinci madde olarak, “rahmeten min ındina”ya dikkatlerinizi çektik.
İkinci madde olarak, “min ledünna ılmen” var...
İkinci ipucu, Hz. X’in peygamberliği yönünde bizi bir yere götürmüyor. Çünkü, Kurân’ımızda yer alan istisnâi bir tanımlama! Kurân’da başka bir adreste, kimse için benzer böyle bir tanımlama bulamıyoruz. Dolayısıyla, bu detay bilgiyi kullanarak bir mukayese ve oradan da Hz. X’in peygamberliği hakkında bir muhakeme geliştirmemiz mümkün olmuyor. Ancak, akla gelebilir diye söyleyelim; Neml:40’daki “kâle-llezî ındehû ılmün min’el-kitâb” tanımlı kişinin konumuzla ilgisi yoktur. Âyetteki ibâre farkına lütfen dikkat!
Şu halde, üçüncü ipucuna bakabiliriz.
“Abden min ıbâdinâ=Kullarımızdan bir kul”... Neden kulluğa vurgu yapılmış?! Diyebilirsiniz ki, Kurân’daki pekçok peygamberin kulluğuna neden vurgu yapıldı ise o yüzden! Bu doğru bir cevaptır! Ancak, ele aldığımız meselede sorduğumuz sorunun tek cevabı bu mudur?? Bu soru kısa bir süre kenarda kalsın ve biz ipucunu değerlendirelim ve de hemen Kurân’da benzer bir kalıbın varlığını araştıralım...
Bir tek benzer kalıp bulabiliyoruz; o da Tahrim Sûresi’nin 10. Âyetinde...
“.... abdeyn min ıbâdinâ salihayn..... kullarımızdan salih iki kul.........”
Âyeti okuduğumuz zaman görüyoruz ki, açık olarak Hz. Nûh ve Hz. Lût’dan bahsediliyor.. Bu “iki salih kul”dan sâdece Hz. Nûh’un Hz. X ile ortak yönü var.. İlk bölümde bilgisini verdiğimiz “ındi ilâhîden rahmet”... Peki, bu “salih iki kul”un “ledünni ilme sahip kul”dan Kurân’daki sunuşları itibariyle farkları nelerdir? Birincisi, Hz. Nuh ve Hz. Lut’un isimleri ortadadır. İkincisi, peygamberlikleri diğer sûre ve âyetlerde alenen bildirilmiştir. Tersinden gidersek; Hz. X’in ismi gizlidir ve peygamberliğine dair alenî beyan yoktur.. Bu münâsebetle, yukarıda “neden kulluğuna vurgu yapılmıştır” diye sormuştuk.. Sorumuzu geliştiriyoruz ve bu defa şöyle diyoruz: Hz. X’in neden diğer peygamberler gibi kulluklarına vurgu yapıldıktan sonra peygamber olduğuna dair vurgu yapılmamıştır?? Dahası, ismini gizlemenin gerekçesi ne olabilir???
Daha da ileri giderek; isterseniz şunları da soralım.. Hz. Mûsâ’nın hayatında Hz. Hârun'un ismi gizlenmemiştir de, Hz. X’in ismi neden gizlenmiştir??? Mûsâ ve Harun efendilerimiz gibi, peygamber olup olmadığı yönünde neden alenen bir açıklama yapılmamıştır..???? Hâşâ unutulmuş mudur??
Elbette, bu soruların birçok hikmete bağlı olarak muhtelif cevapları olmalıdır. Ancak, bana göre cevaplardan biri Hz. X’in kimlik farklılığı ve/veya görev tanımına ilişkindir.
Şimdi, izninizle konuya daha yukarıdan bakmaya çalışalım.. Bunu yapabilmek için konuya yeni sorularla devam edelim.
Meselâ, Hz. Lokman’ın peygamber olup olmadığına Kurân’a bağlı olarak ne cevap verebiliriz? Ya da Hz. Zülkarneyn peygamber midir?? Dahası, Hz. Zülkifl’in peygamberliğini nasıl iddia edebiliyoruz???
Dikkat edilirse, bu üç karakterin isimleri –Hz. X’in aksine- açık bir biçimde Kurân’da geçmektedir...
Meselâ, Lokman (a.s.)’ın peygamber olduğunu iddia edebilmek için Lokman:12’deki şu ifade dışında hiçbir referansımız yoktur.. “velekad âteynâ Lukmâne’l-hıkmete en’işkür li’LLAHİ..”............. “Hikmet” peygamberlik için yeterli midir?
Meselâ, Zülkarneyn (a.s.)’ın peygamber olduğunu düşünenler, Kehf:86’daki “kulnâ yâ ze’l-karneyn..” i referans almışlardır..
Bu iki Kurân şahsiyetine Kitab’ımızda detaylı yer verilmiş olmasına rağmen peygamber olduklarından neden şüpheliyiz???
Kurân’da hakkında detaylı bilgi verilmemiş olmasına rağmen Hz. Zülkifl’in peygamberliğinden neden eminiz??? Üstelik, Kurân’da kıssası yok!!
Eminiz; çünkü hakkında detay bilgi verilmeyen Hz. Zülkifl’in güzel adı, peygamber oldukları kesin olan isimlerin yanında zikredilmiş... Sâd:48’de Hz. İsmail, Hz. Elyesa’nın; Enbiyâ:85’de Hz. İsmail, Hz. İdris’in isimlerinin yanında... Yâni, Rabbimiz bizi yanıltmaz ve peygamber olduklarına dair bizi açıkça bilgilendirdiği isimlerin yanına, hakkında detaylı bilgi vermemekle beraber peygamber olmayan bir “ismi” koymaz...
Rabbimiz bizi yanıltmaz! Peygamber olmayan Hz. Lokman ve Hz. Zülkarneyn'in kıssalarını müstakil olarak dikkatimize sunar ve onların isimlerine Kurân’ın başka bir yerinde izin vermez...
Rabbimiz bizi yanıltmaz! Kendisi peygamber olmayan bir şahsiyetin (Hz. X) bir peygamber (Hz. Musâ) ile işi olduğunda,peygamber yanındaki peygamber olmayanın ismi gizlenir... Bu yüzden, Hz. X’in adını bilmiyoruz ve Hz. Mûsâ’nın seyahat başlangıcında yanındaki genç yol arkadaşının da adını...
Kanaatimce, eğer Hz. Mûsa’ın Hz. Hârun için yaptığı dua kabul olunmasaydı; yâni Hz. Harun da peygamber olmasaydı onun da ismi gizli kalacaktı...
Netice olarak, kanaatimce Hz. X bir peygamber değildir! En doğrusunu Allah bilir!
Neyzen_Semazen
Not: Bu incelemeyi kısa tutabilmek için akla karayı seçtiğimi, konuyu dağıtmadan özün özünü vermek mecburiyetinde kaldığımı herhalde takdir edersiniz..
Rabbimiz bizi yanıltmaz! Kendisi peygamber olmayan bir şahsiyetin (Hz. X) bir peygamber (Hz. Musâ) ile işi olduğunda, peygamber yanındaki peygamber olmayanın ismi gizlenir... Bu yüzden, Hz. X’in adını bilmiyoruz ve Hz. Mûsâ’nın seyahat başlangıcında yanındaki genç yol arkadaşının da adını... Buna mukabil, Hz. Şuayb ve Hz. Hârun’un varlıklarından ve isimlerinden haberdarız.. Kanaatimce, eğer Hz. Mûsa’ın Hz. Hârun için yaptığı dua kabul olunmasaydı; yâni Hz. Harun da peygamber olmasaydı onun da ismi gizli kalacaktı...
Netice olarak, kanaatimce Hz. X bir peygamber değildir! En doğrusunu Allah bilir!
DELILINIZ BUMU YANİ ÇOK KOMIK SEMAZEN BEY BU DELIL MI ONCA KARŞI KANITI YOKEDIYOR?
Hikayedeki öğüt gereği isim saklanıyor ve Musa zatı tanımıyor,en basta deseydiniz ya ismi verılmemış o yuzden peygamber degıl dıye:))
AÇIKTIR Kİ VAHYE MUHATAP OLMUŞ MİSYON YUKLENMİŞ KURANDA SEÇKİN VE ÖVULMUŞ SAYDIĞINIZ ZATLAR İSMİ VERILSIN YADA HIKAYEDEKİ ÖĞÜTÜN ESPRISI İÇİN VERILMESIN LOKMAN,ZULKAERYN...VS HEPSİ PEYGAMBERDİR.NİCE PEYGAMBER KURANIN BILDIRDIĞI ÜZERE GELİP GEÇMİŞTİR.
Biz, incelememizin birinci kısmında ne yönde veriler sunduk?! Sizin savınızı destekleyecek yönde... Yâni, Hz. X'in peygamber olduğu iddiasının Kurân'daki muhtemel delilleri yönünde...
Safbilgi Yazdı:
FILM ESAS ŞİMDİ KOPUYOR TUM DOSTLAR DIKKATLI OKUSUN:
Kehf 65:fevecedâ abden min ıbâdinâ âteynâhu rahmeten min ındinâ ve allemnâhu min ledünnâ ılmen”
Diyanet Vakfı
65. Derken, kullarımızdan bir kul buldular ki, ona katımızdan bir rahmet (vahiy ve peygamberlik) vermiş, yine ona tarafmızdan bir ilim öğretmiştik.
Ayette bu isimsiz peygamber için indin+rahmet ve ledün+ilmen geçiyor.İDDANIZIN KENDİNİ YALANLAYAN MANTIKSIZLIĞI,bu isimsiz peygambere rahmet indinden veriliyor aynı diğer peygamberlere olduğu gibi,sizse peygamber olmayanlar için ledun +rahmet kullanılır demiştiniz,ilimde derinleşenler Ali İmran 7-8 ayetini vererek ve Kehf 10 daki mağarada yıllarca kalan yiğitler örnek olarak.
Yani indin +rahmet ,Kuranda yalnızca peygamberler için kullanılmış.Açıkki bu zatta kesınlıkle peygamber,aksi iddanız mantıksız.Kehf 65 de bu zata verilen rahmetin yanında ledün yok indin var,kendi kendinizi yalanlamış oldunuz,tasavvuf ve tarikatların belkemiğini benim yerime siz kırdınız kutlarım.
Katılma Tarihi: 24 eylul 2005 Yer: Almanya Gönderilenler: 333
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Genel olarak ne düsündügümü belirtmek istedigim icin burada yazmis bulundum, konuyu bölmek istemezdim.
Düsüncelerinizi acip paylasma yolunda bence bosuna yorulmadiniz. Fakat Kur'an-in inananlara yükledigi sorumluluk alaninda degerlendirildiginde, vaktinizi harcadiniz kanaatindeyim.
Ahirette, Hz. Musa'nin yol aldigi kimlik inananlara sorulacak mi, sorulmayacak mi? Bu kimligin aciga cikmasinin Kur'an-in bize yükledigi sorumluluklari yerine getirme yolunda ne gibi bir getirisi olacaktir? Mesela siradan bir vatandas, ne bir basbakan ne bir yönetici, Kur'an-in ana esaslarini anlayip uygulama yolunda böylesi aryintilara bagli midir, degil midir? Bagli ise hangi Ayetlere göre baglidir, aydinlatin lütfen.
Yalnizca Allah'i ilah bilip ona ortaklar kosmamak icin mesela bu bilgiye muhtac miyiz? Hakki ve adaleti gözetip erdemli bir hayat sürebilmek icin esrarengiz kimligin kim/ne oldugunu bilmek zorunda miyiz? Bireyden topluma cikarak genel anlamda da sorabilirim.
Acaba bu zincirde merak konusu kimlik midir, yoksa esrarengiz kimlik üzerinde inanc farkliligindan birinin egemenlesme emeli midir?
Inanin endiseli bakiyorum. Kimlik ayrimina girmenin ne gibi sonuclar dogurdugunu mesela Nebi ve Resul ayrimiyla cikip kendini birsey zann etmeye baslayan insanlardan biliyoruz.
Kehf Suresindeki onca mesajlara öncelik vermek yerine, neden bilgi seviyenizi ve vaktinizi esrarengiz kimligin kim, ne olduguna odakliyorsunuz? Acik soru ve gercekten merak ediyorum. Bu zincirde kacirdigim bir ayrinti varsa bildirebilirsiniz.
Dînî konuların önceliği ve sonralığı duruma ve kişilere göre değişkenlik gösterebilir.. Bu noktada bir tek ölçek ortaya koymak zordur.. Önemli olan, merakımızın bizi sürüklediği dîni mesele ile bizim sahip olduğumuz altyapı arasında uyum olmasıdır.. Eğer, bu noktada altyapı sorunumuz varsa ve merakımız bizi boyumuzu aşan konulara yönlendiriyorsa; Hz. Mûsâ'nın -işin en başında uyarılmasına rağmen- sabredemeyeceği şeylerle karşılaşması gibi sıkıntılı durumlara düşmemize; akıl, bilgi ve duygu zincirinde infialler ve infilaklar yaşamamıza sebep olabilir..
Bu konuya zaman ayırmamın altında, elbette benim de kişisel merakımın etkisi vardır.. Ancak, bu merakımı kendi başıma gidermeye çalışabilir ve kendimce yaptığım değerlendirmeleri kimseyle paylaşmayabilirdim..
Ancak, maalesef toplumumuz bilim özürlü bir toplum ve Kurân okumalarını da ilimsiz yapabileceğimizi zannediyoruz... Garip bir şekilde, bir iki Kurân Mealini karıştırdığımızda "müftü" kesiliveriyoruz ve mangalda kül bırakmıyoruz... Bu vaziyetin net fotoğrafını HanifDostlar.Com'da görebiliyoruz.. Dolayısıyla, bizim Hz. X konusuna ayırdığımız zaman, konuyu aydınlatmak gâyesinden çok; bir Kurân çalışmasının nasıl yapılması gerektiğine işaret etmek maksadıyladır...
Müsadenizle, sizden bir ricada bulunmak istiyorum... Lütfen, Hz. X meselesine ait birinci ve ikinci bölüm yazılarımı çok ama çok dikkatli okuyabilir misiniz??? Zor bir konuda "ikra"ya ait -hatasıyla sevabıyla- başarılı bir çalışma sunduğumu düşünüyorum...
Selamlar,
N_S
Not: Sorularınızı tek tek cevaplamak yerine toplu bir açıklama yapmayı tercih ettim.. Umarım anlayışla karşılarsınız... (Dikkatli bir okuyucuyum; hiçbir sorunuz ve kurduğunuz hiçbir cümle dikkatimden kaçmış değil; bilmenizi isterim..)
Genel olarak ne düsündügümü belirtmek istedigim icin burada yazmis bulundum, konuyu bölmek istemezdim.
Düsüncelerinizi acip paylasma yolunda bence bosuna yorulmadiniz. Fakat Kur'an-in inananlara yükledigi sorumluluk alaninda degerlendirildiginde, vaktinizi harcadiniz kanaatindeyim.
Ahirette, Hz. Musa'nin yol aldigi kimlik inananlara sorulacak mi, sorulmayacak mi? Bu kimligin aciga cikmasinin Kur'an-in bize yükledigi sorumluluklari yerine getirme yolunda ne gibi bir getirisi olacaktir? Mesela siradan bir vatandas, ne bir basbakan ne bir yönetici, Kur'an-in ana esaslarini anlayip uygulama yolunda böylesi aryintilara bagli midir, degil midir? Bagli ise hangi Ayetlere göre baglidir, aydinlatin lütfen.
Yalnizca Allah'i ilah bilip ona ortaklar kosmamak icin mesela bu bilgiye muhtac miyiz? Hakki ve adaleti gözetip erdemli bir hayat sürebilmek icin esrarengiz kimligin kim/ne oldugunu bilmek zorunda miyiz? Bireyden topluma cikarak genel anlamda da sorabilirim.
Acaba bu zincirde merak konusu kimlik midir, yoksa esrarengiz kimlik üzerinde inanc farkliligindan birinin egemenlesme emeli midir?
Inanin endiseli bakiyorum. Kimlik ayrimina girmenin ne gibi sonuclar dogurdugunu mesela Nebi ve Resul ayrimiyla cikip kendini birsey zann etmeye baslayan insanlardan biliyoruz.
Kehf Suresindeki onca mesajlara öncelik vermek yerine, neden bilgi seviyenizi ve vaktinizi esrarengiz kimligin kim, ne olduguna odakliyorsunuz? Acik soru ve gercekten merak ediyorum. Bu zincirde kacirdigim bir ayrinti varsa bildirebilirsiniz
Sevgili Sinan25 gerçekten güzel sorular sormuşsunuz,bencede alınması gereken bu peygamber hıkayesındeki öğüttür,tarıkatlara tasavvufa onay vermek,bakırköyü dolduran sahte mehdılere, Allahla konuştuğunu vahıy aldığını sanan sahte velılere kapı açmak için bu surenın sayfalardır en ince detayına kadar tırmıklandığını farketmişsiniz.Ben kendi adıma daha fazla vakıt kaybetmek istemiyor,yeterli bılgılerı verdığıme ınanıyorum.
Son iletimdir,forum bastan sona okunsun tasavvufun tarıkatların sahte mehdılerın en buyuk desteği peygamberden üstün vahiy alan evlıya fos çılmış Kurandan onay almamıştır.
Sevgili Sinan25 gerçekten güzel sorular sormuşsunuz,bencede alınması gereken bu peygamber hıkayesındeki öğüttür,tarıkatlara tasavvufa onay vermek,bakırköyü dolduran sahte mehdılere, Allahla konuştuğunu vahıy aldığını sanan sahte velılere kapı açmak için bu surenın sayfalardır en ince detayına kadar tırmıklandığını farketmişsiniz.Ben kendi adıma daha fazla vakıt kaybetmek istemiyor,yeterli bılgılerı verdığıme ınanıyorum.
Son iletimdir,forum bastan sona okunsun tasavvufun tarıkatların sahte mehdılerın en buyuk desteği peygamberden üstün vahiy alan evlıya fos çılmış Kurandan onay almamıştır.
Katılma Tarihi: 24 eylul 2005 Yer: Almanya Gönderilenler: 333
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Semazen Yazdı:
Ancak, maalesef toplumumuz bilim özürlü bir toplum ve Kurân okumalarını da ilimsiz yapabileceğimizi zannediyoruz... Garip bir şekilde, bir iki Kurân Mealini karıştırdığımızda "müftü" kesiliveriyoruz ve mangalda kül bırakmıyoruz... Bu vaziyetin net fotoğrafını HanifDostlar.Com'da görebiliyoruz.. Dolayısıyla, bizim Hz. X konusuna ayırdığımız zaman, konuyu aydınlatmak gâyesinden çok; bir Kurân çalışmasının nasıl yapılması gerektiğine işaret etmek maksadıyladır...
Selam.
Her ne kadar cevap veren birisi olarak sorularima dogrudan yanitlar vermenizi ummus olsam da, tebrik ederim. Bu temelde sizden farkli düsünmedigimi hatirlarsaniz diger konudaki verdiginiz tepkiye (neden) hak vermis olmamla sabittir, sanirim. Tepkilerimin hedefi sadece siz degil, en basta ben olmak üzere kendine hitap ettigini düsünen herkese.
Mesele sizin veya baskasinin bu yöndeki gayreti degil, hangi konu üzerinden bu gayreti gösterip dogrunun anlatilmak istenmesidir, eger ki "Kur'an calismasi nasil olmali" diyor, Kur'an özürlü toplumun ilimsiz degerlendirmelerinden hakli olarak yakiniyorsak.
En bariz örnekle savunulan bir esasa deginmeliyim. Gelenegin gecmisin birikimi tamamiyla yanlis olamaz, zaman zaman söz edilen ve edilmeyen kimliklerin de mutlaka Kur'an-a ters olmayan güzel ve faydali düsünceleri vardir, Furkan ile dogruyu yanlistan ayirabiliriz..
Oysa öncelik verilen meseleler bu esasi bertaraf edici. Forum'un gündemini tutmus onca ciddi meselelerden hangisine gelenekten bir kimligin Kur'an-a ters olmayan düsüncelerine ne kadar yer verilmistir? Tasavvuf kösesinde aylardir kimlikleri aciga almaktan fazla birsey yapmadik. Bu insanlarin dogru görüsleri hangi konularda, nerede.
Hatta bizleri uzunca mesgul etmis ve edecek Sirk ve Haniflik konusunda mesela Mevlana'nin Yunus Emre'nin bir Ibrahim Hakki'nin o degerli ve faydali düsünceleri nelerdir? Bu kimlikler Haniflige ne kadar vurgu yapip ve daha önemlisi yasamis, Sirkin acilimlarina eserlerinde deginip bizlere ulasmis midir? Iclerinden gönül rahatligiyla gösterebileceginiz Hanifligi yasamis bir model var midir? Sirk örnegi isin tabanidir, bir o kadar önemli olan hangi konularda o dogrusu ve degerli görüslerini aktarmislardir, günümüzde acilan tozlu sayfalarin kacta kacini hedef almislardir.
Bu kimliklerin veya gelenegin o degerli faydali düsüncelerini hangi ciddi konular üzerinden savunuyoruz. Etrafli bir aydinlatma geregi duyuldu mu ilim özürlü vatandaslara? En yakin örnekte ayni temelden hareketle(!) gercekler adina Islam adina Allah'in yapisi tarifi acik acik yapiliyor ve Hanif ortamda herseyden önce o yazilara karsilik acik deliller talep edilmiyor. Savundugumuz düsünceler/degerler hangi mühim meseleler üzerinden savunuluyor. Allah'in gercekte ne oldugu, yapisinin ne oldugu Kur'an-in bizleri sorumlu tuttugu bir mesele, sorguya cekilecegimiz ciddi bir sorumluluk mudur. Savunulan kimlikler bu alanda mi savunuluyor.
Tepkili olmami mazur görün, endiseliyim. Benim temas ettigim cekirdek, anlatabildiysem budur. Meramim budur. Kisisel bir derdim bir menfaatim Allah biliyor ki yok. Savunulan esaslar, herkesi baglayacak öncelikli konular üzerinden yapilmaz ise, savunulan esasin bir samimiyeti, inandirici bir yani kalmaz.
Birileri tasavvufcu digerleri bilmem neci gibi bir yaklasimim kesinlikle yok, savunulan dogrular acik sekilde bilmeyenlere ulasmali, mümkün mertebe uzlasabilmeliyiz. Farkli renklerde olmamiz sorumlu oldugumuz alanlarda gerceklerin aydinlanmasi icin zorunlu olabilir.
Nasiplenmeyi diledigim onca bilgili Kardesim var burada, yazilarina düsüncelerine kiymet vererek okuyup faydalanmaya calistigim. Herkesi baglayici, öncelik verilmesi gereken konular üzerinden isiklarinizi sacarsaniz bence cok daha kiymetli ve faydali olacaksiniz, bundan eminim. Iki seneye yakindir buradayim, alabildigim isiklar bunun icin gün gectikce delil olmaya yeterlidir.
Iskender Evrenesoglu, Hans Aiberg gibi sahislar benzer ufuklardan türedi de kendi egilimlerinin esiri oldular. Verilmek istenen mesajlara öncelik vermemenin sonu bu ise ben kesinlikle yokum.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma