Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
21. yüzyılın en kapsamlı çatışmalarının sebebi Batı'nın yaşadığımız coğrafyaya yönelik tek yanlı müdahaleleri mi olacak yoksa bu bölgenin iç sorunları mı? Etnik çatışmalar mı yoksa mezhep çatışması mı öne çıkacak? Bölgenin geleceğini iç çatışmalar mı yoksa dış müdahaleler mi şekillendirecek? Soğuk Savaş sonrası dünyanın yeniden şekillenmenin haritasına bakanlar, Afrika, Ortadoğu ve Asya'daki gelişmelerin, krizler ve çatışmalar zincirinin büyük oranda ABD blokunun yeni dünya tasavvurundan, tek taraflı dünya sistemi dayatmasından kaynaklandığını görüyor. Ama son zamanlarda, bu müdahaleciliği kamufle edecek yeni senaryolar öne çıkmaya başladı. Medeniyetler çatışması tezini tartışanlara; “asıl medeniyet içi çatışma yaşanacak” teziyle karşı duranlar daha belirleyici olmaya başladı.
Bunlardan biri de ünlü İslam düşünürü Seyid Hüseyin Nasr'ın oğlu Vali Rıza Nasr. Siyaset bilimci ve güvenlik uzmanı olan Prof. Nasr, Ortadoğu ve Güney Asya üzerine çalışıyor. Özellikle Irak işgalinden Şii uyanışı ya da Şii Hilali kavramları ile çokça tartışılan mezhep çatışması, Şii-Sünni rekabeti, bu gerilimin tarihi sebepleri, Irak'taki yansıması ve İslam dünyasının geleceğinde mezhep çatışmalarının nasıl belirleyici olacağı üzerinde tartışma doğuracak çalışmaları var. Nasr'ın tezleri, “İslam kendi içinde çatışacak” tezini ya da projesini öngörenler için ufuk açıcı. O, bu krizin üstünün örtüldüğünü, aslında çok derin ve etkin olduğunu, son derece ciddiye alınması gerektiğini söylüyor.
“The Worm in the Sunni Apple” (Sünni Elmasındaki Kurt) adlı kitabı, bugün Irak'ta yaşanan mezhep çatışmasının gelecekte İslam coğrafyasında nasıl yıkıcı sonuçlara, bölünmeye, ayrışmaya ve krizlere yol açacağına dair ilginç tespitlerde bulunuyor. “Nasrallah-Sistani-Hamaney ekseni”n nasıl bir Şii uyanışının öncüsü olduğuna işaret ederek, bir yandan bugünkü ABD yönetimine bir yol haritası sunuyor, diğer yandan Şii uyanışının artık önlenemez olduğunu, Şiilerin tarihsel bir fırsat yakaladığını, Pakistan'dan Lübnan'a kadar çok güçlü bir Şii kuşağının oluşacağını, Sünni dünyanın giderek zayıflayacağını öngörüyor. Yazar, Şiiler'in Safeviler dönemindeki gibi yeni bir çıkış yapacağını, mezhep dengesinin artık bozulduğunu söylüyor. Kitaba göre;
Sünni üstünlüğüne karşı fırsat yakalayan Şiilik, Ortadoğu ve Güney Asya'nın geleceğine yeniden verecek. Batı'nın İslam dünyası hakkında durmadan söz ettiği noktalar merkeziyetçilik, köktencilik ve kadın hakları olmasına rağmen, temelde mezhepçilik tezinin yanlışlıkları göz ardı ediliyor. Iraktaki savaş; İslam dünyasını yöneten Sünnilerin mutluluk çağını tehdit ediyor. Irak'ta mezhepçi güç dengesi bozuldu. Ayetullah Ali Sistani'nin ılımlı üslubu, Şii nüfuzu için milyonlarca Iraklı, İranlı, Lübnanlı, Pakistanlı ve Afganlının kimlik paylaşımı temeli üzerine kuruldu.
Şiilik ilk defa, 16. yüzyılda Safeviler'in soylarını Yedinci Şii İmama nispet ederek İran'da saltanatlarını pekiştirmeleri ile siyasi güce ulaştı. Bu şimdi yenileniyor.
Saddam Hüseyin'in Irak'ta düşmesiyle Şii din alimleri gerçek güç sahiplerine dönüştü. Şiiliğin suçlanması, Suudi'nin yol göstericiliğinde, kaybedilen Sünni ihtişamının yeniden ihya edilmesi projesinin bir parçasıydı. Ama artık bu başarısız olacak. Sünniler, Humeyni'nin, küresel İslami uyanışın kahramanı olma girişimini kabullenmediler. Humeyni, Mekke ve Medine yönetimini ele geçirmek şeklinde bir 'Şia entrikası' olarak görüldü.
İran-Irak Savaşı (1980-88) bir Sünni ve Şii mezhep savaşıydı. Suud ve Pakistan stratejik ilişkileri kapsamında, Keşmir'de Taliban ve mücahitlere yönelik yapılan anlaşma, 'İran'ın ideolojik etkisini yok etmek' amacıyla düzenlenmişti. Bu gün Şiiler, bundan daha fazlasını istiyor. Sadece yaşadıkları bölgede değil, bütün İslam coğrafyasında güç olmak istiyor…
Biraz abartılı olmakla birlikte, sarsıcı tespitler içeren kitap, “İslam kendi içinde çatışacak” tezini haklı çıkarmak istercesine ABD'ye yol gösteriyor. Bu derin kırılmanın nasıl kullanılabileceğine dair ipuçları veriyor ve Sünni dünyanın tarihsel çöküşüne işaret ediyor.
İşgal bu senaryoyu Irak'ta gerçekleştirdi. Bu zaaf, diğer bölgelerde en etkili silahları olarak kendini gösterecektir. Irak'ın dışlanmış Sünnileri 15-16 Kasım'da Türkiye'de toplanacak. Toplantıyı organize edenlerden Sünni lider İsam er Ravi, geçtiğimiz hafta öldürüldü. Sünniler Türkiye'de kendilerine bir lider seçecek.
Nasr'ın tezleri pek objektif değil. Adeta mezhep savaşı kışkırtıcılığı yapıyor. Şiiler'in rövanşı alması gerektiğini, tarihsel intikamı işaret ederek istiyor aslında. Adeta neoconların iç çatışma tezlerini kitaplaştırmış. Kötü bir mezhepçilik bakışıyla, Şii dünyasını Sünni dünyayı yönetmeye davet ediyor.
Tarihsel sömürgeciliğe karşı çıkanlar, bugünkü işgalleri yargılayanlar, bu coğrafyanın refah ve özgürlüğünü savunanlar, bu kimlik savaşının önüne geçmek zorunda. Aksi takdirde bu keskin ve kanlı hesaplaşmadan kimlerin kazançlı çıkacağını hepimiz biliyoruz. Kaybeden tarafta ise hepimiz olacağız! Yeni Şafak Gazetesi
İşgal bu senaryoyu Irak'ta gerçekleştirdi. Bu zaaf, diğer bölgelerde en etkili silahları olarak kendini gösterecektir. Irak'ın dışlanmış Sünnileri 15-16 Kasım'da Türkiye'de toplanacak. Toplantıyı organize edenlerden Sünni lider İsam er Ravi, geçtiğimiz hafta öldürüldü. Sünniler Türkiye'de kendilerine bir lider seçecek.
selam dostlar,
Irak'ın dışlanmış sünnilerinin , liderlerini seçmek için, en güvenli yer olarak kendilerine Türkiye'yi seçmiş olmaları sizcede dikkate şayan değil mi?
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma