Yazanlarda |
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Ruh
Kavramı Hakkında
Ruh
kavramı bugüne kadar dinli-dinsiz, müslim-gayrimüslim
bir çok kesimden, bilgin ya da cahil bir çok kimsenin
ilgi alanına girmiş ve bu konuda küçük büyük
yüzlerce eser meydana getirilmiştir. Bu eserlerde genellikle şu
konular işlenmiştir: Ruh nedir? Ruh kaç tanedir? Ruhlar
nerede bulunurlar? Ruh ve nefis aynı şey midir? Ruh cisim midir,
mahlûk mudur, enerji midir, kozmik bilinç midir, melek
midir, varlıkların aslı mıdır? Ruh şeffaf, billûr, cins-i
lâtif midir? Ruh mu yoksa ceset mi önce yaratılmıştır?
Ruh ölür mü? Ruh kabirde cesede geri döner mi?
Dirilerin ruhları ölülerin ruhlarıyla buluşur mu? Her
şey ruhtan mı meydana gelmiştir? Hayatı, hareketi, idraki
sağlayan güç ruh mudur? Ruhun insanî, hayvanî,
nebatî olmak üzere çeşitleri var mıdır? Olgun
ruh ile geleceği görebilmek, gelecekten haber verebilmek, zaman
ve mekân dışına çıkmak mümkün müdür?
Bütün
bunlardan başka, ruh ile ilgili eserlerde ayrıca, ruh çağırma,
telepati, medyumluk, yoga, doğru rüya, büyü, sihir,
reenkarnasyon gibi konuların açıklanmasına da
çalışılmıştır.
İnsanlar,
tümü psikoloji bilimi kapsamında olan ve İslâmî
olmayan bu konuların arkasına, eski çağlardan başlamak
üzere, yani psikoloji biliminin gelişmediği, kuramlaşmadığı
dönemlerden itibaren düşmüşlerdir. “Bilgin”
etiketli bazı Müslümanlar da, Eski Yunan-Lâtin
kabullerini kitaplarında İslâmî bilgi gibi lânse
etmişler ve ruhun mahiyeti, çeşitleri vs. ile ilgili, olur
olmaz düşüncelerle dolu ciltlerle kitap, risale
yazmışlardır. Bu konuyla ilgili en ciddî eseri İbn Kayyim
el-Cevziyye (1299-1351, hicrî 691-751) “Kitab-ür-Ruh”
adıyla yazmıştır. İmam-ı Gazâlî de Eski Yunan
felsefesinden derlediği bilgileri muhtelif eserlerinde dile
getirmiştir. Ancak bunların hepsi de, Kur`an`ın ifade ettiği
“ruh” kavramından çok uzaktır. Sonuç olarak
bugüne kadar bu konuda Kur`an kaynaklı ciddî bir çalışma
yapılmamış, tabir yerinde ise asırlardan beri havanda su
dövülmüştür. Ama bu eserleri yazanların
isimlerinin önünde “imam” veya “hazret” gibi
unvanlar bulunduğu için, bu kitaplarda yazılanlar da
maalesef hem İslâmî bilgi sayılmış hem de doğru
kabul edilmiştir. Fakat bu gibi kitaplardan önce esef duyulması
gereken asıl konu; bin dört yüz seneden beri yazılmış
olan “tefsir” adlı kitapların hiç birinin Kur`an`a
dayandırılmamış olması ve bu kitaplarda hep “Rivayet
Tefsiri”nin ön plâna çıkarılmış olmasıdır.
Bunun sonucu olarak ise, açık ve mufassal olan Kur`an, onun
bunun rivayetine (söylentisine) özellikle İsrailiyat
kaynaklılarına kurban edilmiş, dolayısıyla temel kavramlarımız,
inanç ve amellerimiz rivayetler doğrultusunda şekil
almıştır. Rivayetlerin çokluğu ve farklılığı ise
yanlış yönlendirilmiş kafaları iyice karıştırmıştır.
Yukarıda
saydığımız konulardaki “ruh” kavramının tetkiki, dinin
değil psikolojinin konusudur. Psikoloji ilmi geliştikçe,
Kur’an`daki müteşabih sözcüklerin de aynı
doğrultuda muhkemleşeceği kesindir. Ama İslâmî ve
bilimsel olmaktan uzak olmasına rağmen ravilerinin adlarının
başında “imam” veya “hazret” gibi unvanlar olduğu için
bilgi kisvesi giydirilmiş ilkel görüşlerin, İslâm`daki
müteşabih konuların teviline (öncelik sırasına
konmasına) katkı getirmesi bir yana, meselelerin kördüğüm
olmasına yol açacağı da kesindir. Bu sebeple biz burada, o
görüş ve kabullerin nakli ve tahlili yerine, Kur`an`daki
“ruh” kavramını Kur`an ile açıklamaya gayret edeceğiz.
Ruh
sözcüğünün esas anlamı “can” demektir. Bu
sözcük “vücuh” ifade eden yani eş anlamlı bir
sözcük olup, hakikat ve mecaz olarak bir çok anlamda
kullanılır.
Sözcük,
ansiklopedik anlamda ise; “Genel olarak varlığın maddî
olmayan boyutu ya da özü” olarak tarif edilmiştir (Ana
Britannica, cilt:26, s:383). Bu anlam ile, uyku anında geçici
olarak, ölüm anında ise sürekli olarak bedenden
ayrılan “nefis”, yani beyindeki ana fonksiyon olan bilinç
kastedilmiştir.
“Ruh”
sözcüğü, yukarıda verdiğimiz hem sözlük
hem de ansiklopedik anlamlara uygun olarak, “manevî benlik”
ve “can” kavramları ile eş anlamlı kabul edilmiştir. Geniş
anlamda; “canlılık, duygu” demek olan ve ayrıca “karakter”
anlamına da gelen “ruh” sözcüğü, mecazen bir
şeyin en önemli, en can alıcı noktası, özü için
kullanılır. Meselâ pasif kimseler hakkında kullanılan
“ruhsuz” sıfatı sözcüğün geniş anlamına,
“meselenin, bütün ruhu buradadır” şeklindeki
deyimleşmiş cümle de mecaz anlamına birer örnek teşkil
eder. Sonuç olarak, “ruh” sözcüğü ile
yukarıdaki anlamlar merkezli yüzlerce deyim meydana
getirilmiştir.
“Ruh”
sözcüğü dinî terim anlamında çok genel
şekilde; “İnsan bedeni yaratıldıktan sonra, tanrı tarafından
üflenmek suretiyle varlığa kazandırılan canlılık” (!)
olarak tanımlanmaktadır.
Kaynak:
www.istekuran.com
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Ruh
sözcüğünün Kur`an`daki kullanımı:
“Ruh”
sözcüğü Kur`an`da; “İlâhî esinti,
vahy/ bilgi” anlamında kullanılmıştır. Vahyin, bilgisizlikten
ölü sayılan kalbe hayat verdiği, canın bedendeki işlevi
ne ise vahyin de kişiler ve toplum için işlevinin aynı
olduğu, yani kişileri ve toplumu kokuşmaktan koruduğu
düşünülürse, “ruh” sözcüğünün
sözlük, ansiklopedik ve dinî terim anlamlarıyla
Kur`an`daki anlamı arasında bir paralellik var gibi gözükebilir.
Ama sözcüğün kullanıldığı ayetler incelendiğinde,
bu paralelliğin “ruh”un ne olduğunda değil de, sadece insan
üzerindeki etkileri konusunda olduğu anlaşılmaktadır.
Kur`an`da
bahsedilen “ruh”, yani “ilâhî esinti, vahy
(bilgi)”, sadece isteyerek bu “ruh”a sahip olan ve bu “ruh”u
hayatına geçiren kişilere ve toplumlara anlamlı bir
canlılık veren, onları kokuşmaktan koruyan bir şeydir. Fakat
asla, ölümün dışındaki canlılığı temsil eden ve
her türlü rezilliği de kapsayan sihirli bir nefes
değildir:
İsra;
85: Ve sana ruhtan sorarlar. Deki: “Ruh Rabbimin emrindendir
(işindendir). Size ise az bilgiden başka, bir şey verilmemiştir.”
Mümin;
15: O Refi`dir, dereceleri yükseltendir, Arş`ın sahibidir.
Buluşma günü hakkında uyarmak için kendi
emrinden/ kendi işinden olan ruhu kullarından dilediğine ilka eder
(bırakır).
Not:
Bu ayette ruhun hululü (inişi) “القائ
İlka
(bırakmak, koymak)” sözcüğüyle ifade edilmiştir.
Nitekim Âdem`e yapılan vahyler (Bakara; 37) ve Kur`an`ın
inişi için “ وحى
vahy”
veya “ انزال
inzal”
yerine “ilka” fiili kullanılmıştır (Neml;6).
İsra
suresinin yukarıda verdiğimiz 85. ayetinden 93. ayetine kadar olan
pasaj bozulmadan, bir bütünlük içerisinde
değerlendirilirse burada konu edilen ruhun, rivayet tefsirlerinde
anlatıldığı gibi insan ya da herhangi bir canlının ruhu olmayıp
“vahy” olduğu açıkça görülür.
Ancak, İsra suresinin 85. ayetinde belirtildiği gibi, ruh konusu
ile ilgili bize verilen bilgiler; vahyin mahiyeti, şekli, miktarı
gerçekten azdır. Dolayısıyla bu konuda verilen bilgi ile
yetinmek, kendi kafamızdan bilgi üretmeye kalkmamak
gerekmektedir.
Bu
ayetlerde ve ruhun indirildiği/ hulûl ettirildiği bildirilen
bir çok ayette, ruhun Rabbimizin emrinden olduğu da
belirtilmektedir. Bizim genellikle “buyruk” anlamında
kullandığımız “امر
emr”
sözcüğü, “iş (oluş)” anlamında da
kullanılmaktadır. Nitekim Kur`an`da 153 kez yer alan “ امر
emr”
sözcüğünün “iş (oluş)” anlamındaki çoğulu
olan “ümûr” sözcüğü, Hud suresinin 97.
ve Âl-i Imran suresinin 128. ayetlerinin de aralarında
bulunduğu 13 ayette geçmektedir. Bu bilgiler ışığında
“emrimizden bir ruh vahyettik” ifadesi; “Allah`ın işlerinden
olan ruh vahyetme işi, Allah tarafından yapılmıştır” anlamına
gelmektedir. Yani Necm suresinde de değindiğimiz gibi, “ruh”,
sadece Allah`ın işlerinden biridir ve ruh indirilmesi/ hulûl
ettirilmesi de sadece Allah`a aittir.
Kaynak:
www.istekuran.com
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Ruh/
vahy niçin indirilir ve kime indirilir?
Şûra;
52:İşte böylece sana da kendi emrimizden (kendi işimizden)
olan ruhu vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat
biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız
bir nur (ışık) yaptık. Hiç kuşkusuz sen de dosdoğru bir
yola kılavuzluk etmektesin.
Mücadele;
22:Allah`a ve ahiret gününe inanan bir topluluğu, Allah`a
ve elçisine karşı çıkanlarla sevgiye dayalı bir
dostluk kurmuş olarak bulamazsın. Bunlar onların ister babaları
olsun, ister çocukları olsun, ister kardeşleri olsun, ister
akrabaları olsun. Allah onların kalplerine imanı yazmış ve
onları kendisinden olan ruh (güvenli bilgi) ile desteklemiştir.
Onları, sürekli kalmak üzere altlarından ırmaklar akan
cennetlere koyacaktır. Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar
da Allah`tan hoşnut olmuşlardır. İşte bunlar Allah`ın hizbidir
(yandaşlarıdır). Dikkat edin, Allah`ın hizbi (yandaşları)
başarıya ulaşanların ta kendileridir.
Şuara;
192-194:Kesin olan şu ki o, âlemlerin Rabbinin indirmesidir
(hulûl ettirmesidir). Onunla “güvenilir ruh”
indi (hulûl etti). Senin kalbine ki uyarıcılardan olasın.
Bu
ayetler üzerinde yeterince tefekkür edildiği takdirde,
buradaki “ روح
ruh”
kavramının “orijinal (güvenilir) bilgi” demek olduğu
kolaylıkla anlaşılmaktadır. Çünkü Mücadele
suresinin 22. ayetinde bu ruh ile, yani Allah`tan gelen güvenilir,
sağlam bilgi ile tüm inananların güçlendirildiği,
desteklendiği açıkça ifade edilmekte ve Şuara
suresinin 193. ayetinde de bu ruhun, “er-ruh-ul-emin” tamlaması
ile ifade edilmek suretiyle “en güvenli, en yararlı bilgi”
olduğu vurgulanmaktadır. Şuara suresinin 193. ayetinde geçen
“er-ruh-el-emin” ifadesini kişileştirerek Cebrail olarak
yorumlamak ve bir çok tefsir ve mealde olduğu gibi bu ayeti;
“onu ruhul emin (Cebrail) indirdi” diye çevirmek
yanlıştır. Zira ayetteki “ نزل
nezele”
geçişsiz fiilini, geçişli imiş gibi anlamlandırmak,
işin erbabının bileceği gibi, ilk başta ayetin lâfzî
manasına aykırılık demektir. Ayrıca böyle bir çeviri,
onu (Kur`an`ı) âlemlerin Rabbi Allah`ın indirdiğini bildiren
192. ayet ile de çelişmektedir.
Ruhun
üfürülmesi:
Sad;
72: Onu amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp
ruhumdan içine üflediğim zaman, hemen ona secdeye
kapanın.
Hicr;
29: Onu amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp
ruhumdan içine üflediğim zaman, hemen ona secdeye
kapanın.
Secde;
9: Sonra da ona bir biçim verdi ve ona ruhundan üfledi.
Sizin için işitme gücü, gözler ve gönüller
(bilgiye ulaşma yolları) var etti.Ne kadar az şükrediyorsunuz!
Allah`ın
gerçek anlamda üfürmeyeceği bilindiğine göre,
“üfürmek” ifadesinin mecaz olduğu hemen
anlaşılmaktadır. Mecazen “üfürmek” ise, bir
başkasına verilen şeyin en az miktarını ifade eder. Türkçe`de
bu eylem “koklatmak” olarak yer almıştır. Bu durumda “ruhun
üfürülmesi”; “çok az miktarda bilgi
verilmesi, bilginin koklatılması” anlamına gelmektedir. Nitekim
İsra suresinin 85. ayetinde de; “De ki: Ruh Rabbimin işindendir.
Ve size bilgiden ancak çok az verilmiştir.” denilerek, bu
husus açıkça belirtilmiştir.
Ruhun
Âdem`e üfürülmesinden ne kastedildiği de yine
Kur`an`da açıklanmıştır:
Bakara;
30-34: Ve bir zamanlar Rabbin meleklere: “Ben yeryüzünde
Bir halife kılacağım” demişti de onlar; “Orada bozgunculuk
yapan ve kan döken birini mi kılacaksın? Oysaki bizler, seni
hamd ile tesbih ediyoruz; seni kutsayıp yüceltiyoruz.”
demişlerdi. O; “Şu bir gerçek ki ben sizin
bilmediklerinizi bilmekteyim.” dedi.
Ve
Âdem`e isimlerin tümünü öğretti. Sonra
onları meleklere sundu ve “Hadi, haber verin bana şunların
isimlerini, eğer doğru sözlüler iseniz.” dedi. Dediler
ki: “Yücedir şanın senin. Bize öğretmiş olduğunun
dışında bilgimiz yok bizim. Sen, yalnız sen Alim`sin, her şeyi en
iyi şekilde bilirsin; Hakim`sin, her şeyin bütün
hikmetlerine sahipsin.” Dedi:
“Ey Âdem, haber ver onlara onların adlarını.” O onlara
onların adlarını haber verince, “Dememiş miydim Ben size! Ki
Ben, göklerin ve yerin gaybını en iyi bilenim. Ve Ben, sizin
açığa
vurduklarınızı da sakladıklarınızı da en iyi biçimde
bilmekteyim.” dedi. Ve o vakit Biz meleklere, “Âdem`e secde
edin” demiştik de İblis dışında melekler hemen secde etmişti.
İblis yan çizmiş, kibre sapmış ve nankörlerden
olmuştu.
Dikkat
edilecek olursa Sad suresinin 72. ve Hicr suresinin 29. ayetlerine
göre meleklerin secde etmesi, Âdem`in belirli aşamalardan
geçirilerek (amaçlanan düzgünlüğe
ulaştırılarak) nihaî şekle getirilip, kendisine ruh
üfürülmesinden sonradır. Bakara suresinin 30-34.
ayetlerinde ise meleklerin secde etmesinden önce Âdem`in
geçirdiği değişim ya da aşama; “Âdem`in
bilgilendirilmesi ve bilgisinin meleklerle karşılaştırılması”
olarak açıklanmıştır. Yani, Sad ve Hicr surelerinde
kullanılan “ruh üfürme” tabiri, Bakara suresinde
yerini “bilgi ile bilgilendirmek” tarifine bırakmış, böylece
“ruh üfürme” tabirinin, “bilgi ile bilgilendirmek”
anlamına geldiği açıklanmıştır.
“Ruh
üfürülmesi” tabiri ile, Âdem`e verilen
bilginin “koklatma” mertebesinde (ölçüsünde)
olduğunun kanıtı ise İsra suresinin 85. ayetidir. Burada hemen
belirtmek gerekir ki, Âdem`e verilen bilginin azlığı, sadece
Rabbimizin sonsuz bilgisine nispetledir.
Şöyle
ki:
Kehf;109:
De ki: Rabbimin sözleri için deniz mürekkep olsa
Rabbimin sözleri bitmeden önce deniz tükenirdi hatta
bir o kadarını daha getirsek bile.
Lokman;
27:Şayet yeryüzünde ağaçtan ne varsa kalem
olsa, deniz de arkasından yedi deniz katılarak (mürekkep olsa)
yine Allah`ın sözleri tükenmezdi. Şüphe yok ki Allah
Aziz`dir, Hakim`dir.
Durum
böyle olunca Rabbimizin ilk peygamberden son peygambere kadar
hepsine yapmış olduğu vahy (kitaplar ile bildirdiklerinin toplamı)
koklatmadan (üfürmeden) başka bir şey değildir.
Sonuç
olarak, melekler/ yönetim güçleri, sıradan insana
değil, kendisine ruh üfürülmüş (Rabbimizin
sonsuz bilgisine nispetle az bir bilgi ile bilgilendirilmiş), yani
ADAM/ ÂDEM olmuş insana secde etmişlerdir (boyun
eğmişlerdir).
Kur`an`da
Meryem’e de ruh üflendiği bildirilmiştir:
Enbiya;
91: Ve o, ırzını titizlikle koruyan kadın. Ona ruhumuzdan üfledik
de onu ve oğlunu âlemler için bir mucize yaptık.
Tahrim;
12: Ve Allah, ırzını bir kale gibi koruyan Imran kızı Meryem`i
de örnek verdi. Biz onun içine ruhumuzdan üfledik. O
da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdikledi ve içten bağlananlardan
oldu. Nisa;
171: Ey ehlikitap! Dininizde aşırılığa gitmeyin. Ve Allah
hakkında gerçek dışı bir şey söylemeyin. Meryem oğlu
İsa Mesih, Allah`ın elçisi ve kelimesidir. Ki Meryem`e ilka
ettiği
(ulaştırdığı)
kelimesi ve kendisinden bir ruhtur. Artık Allah`a ve elçilerine
inanın. “Üçtür” demeyin. Son verin, sizin için
daha iyi olur. Allah Vahid`dir, tek ve biricik ilâhtır.
Kendisi için bir çocuk olmasından arınmıştır O.
Yalnız O`nundur göklerdekiler ve yerdekiler. Vekil olarak Allah
yeter.
Bu
ayetlerden, Meryem valideye bazı özel bilgilerin lütfedildiği
anlaşılmaktadır. Ancak bu konunun teferruatı, Âl-i Imran,
Meryem ve Enbiya surelerindeki ilgili pasajlardan alınmalı ve bu
olay Kur`an`daki pasaj bütünlüğü içinde,
Zekeriyya`nın durumunu açıklayan ayetler ile birlikte ele
alınmalıdır. Çünkü yaşlı bir adam olan
Zekeriyya ve kısır eşinin çocuk sahibi olması ile
Meryem`in erkeksiz çocuk doğurması, birbirini takip eden
dönemlerde meydana gelmiştir. Daha evvelki ayetlerdeki “ruh
üfürme”tabiri, Nisa 171`de “ القائ
ilka
(bırakma, ulaştırma)” tabiri ile açıklanmaktadır.
“Ruh
üfürme” tabirinin, “az bir bilgi ile bilgilendirmek”
anlamına geldiği artık bilindiğine göre, yukarıdaki
ayetlerde Meryem`e üflendiği bildirilen ruhun da; onun hamile
kalması için rahmine (dölyatağına) yapılan fizikî
bir üfürük olmadığı, Zekeriyya`nın himayesinde
bulunduğu mabette kendisine lütfedilen bilgi olduğu bellidir.
Kur`an`a göre bu bilgi önce Zekeriyya`ya verilmiş ve
Zekeriyya`nın hem yaşlı hem de kısır olan karısı bu bilgi ile
Yahya`yı doğurmuştur. Daha sonra bu kutsal bilgiyi/ mesajı
Meryem`e iletmekle Allah tarafından görevlendirilen Zekeriyya,
Allah`ın elçisi olarak görevini yapmış ve kutsal
bilginin/ mesajın doğruluğuna kanıt olarak da, bu bilgi sayesinde
“sapasağlam” bir insan olarak doğan Yahya`yı göstermiştir.
Kaynak:
www.istekuran.com
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
ALLAH’IN
RUHUNDAN ÜFLEMESİ
Hakkında
“az bir bilgi” verilen bu konuda kesin bir neticeye varamayacağım
ve ortaya koyduğum görüşlerimi “mutlak doğru budur”
şeklinde sunamayacağım muhakkak ama ben yine de bu konudaki
görüşlerimi yazayım. Ayetler ışığında konuyu
incelemeye çalışalım. Tabiki en doğrusunu Allah bilir.
Allah’ın
kendi Ruhundan üflemesi konusundaki kilit kavramlardan birisi
“üfleme” kavramıdır. Bu “üfürme/üfleme”
kavramlarını incelemenin konuyu inceleme ve anlama adına faydalı
olabileceği açıktır.
Şimdi
ayetlere bakalım. Rabbimiz bu “üfürme/üfleme”
kavramını başka yerlerde acaba nasıl kullanmış?
“Üfürme/Üflenme” ile kastedilen bir parçanın
bütünden kopması, ayrılması ve sonra ayrı bir birime
nakledilmesi mi demek yoksa bir mekanizmanın işler hale getirilmesi
mi demek?
Aşağıdaki
ayet pasajı Sur Borusu (!)’na üflenmesiyle alakalı. Gerçi
borudan falan bahsedilmiyor. Bu “boru” lafını kim çıkarmış,
o da başka bir konu. İnsanlar neye üfler? Boru gibi olan
nesnelere. Buradan da üflenecek olan Surun boru tipinde olduğu
gibi ilkel bir kanaat ortaya konmuş olabilir. Şimdi bunu geçelim
ve Ayetlere beraberce bakalım.
Gökleri
ve yeri hak olarak yaratan da O'dur. "Ol!" dediği gün,
hemen oluverir. Sözü haktır O'nun. sûra
üfleneceği gün de mülk ve yönetim O'nundur.
Âlim'dir, görünmeyeni de görüneni de bilen
O'dur. O'dur Hakîm, O'dur Habîr. (En am 73)
O gün
onları bırakmışızdır, birbirleri içinde dalgalanırlar.
sûra da üflenmiştir; hepsini bir araya toplamışızdır.
(Kehf 99)
O gün
sûra üfrülür ve günahkârları
o gün gözleri gömgök bir halde haşrederiz. (Taha
102)
Sûra
üfürüldüğünde,
aralarında artık soy-sop/şuna-buna mensup olmalar söz konusu
edilemez. Birbirlerini soruşturamazlar da. (Muminun 101)
Sûra
üfürüleceği gün,
Allah'ın dilediği dışında herkes, göklerdekiler, yerdekiler
dehşet içinde kalacaktır. Hepsi boynunu bükmüş
bir halde O'nun huzuruna gelir. (Neml 87)
Sûra
üfürülmüştür!
Bak, işte kabirlerden, Rablerine doğru akın akın gidiyorlar.
(Yasin 51)
Ve sûra
üflendi. İşte bu, geleceği vaat edilen gündür. (Kaf
20)
Sûra
bir üfleyişle üflendiğinde.
(Hakka 13)
Sûra
üfürüldüğü
gün,
bölükler halinde geleceksiniz. (Nebe 18)
Rabbimiz
Sur İsimli Mekanizmanın işler hale getirilmesi sözkonusu
olduğu an “üflemek” tabirini kullanıyor. Bu ayetlerde
görüldüğü gibi üflemek demek bir bütünden
bir parçanın kopup/ayrılıp da bir birime nakledilmesi demek
değil. Burada üflemek tabiri mekanizmayı, sistemi, planı
yürürlüğe koymak, harekete geçirmek veya işler
hale getirmek demektir. Yada düğmeye basmak demektir. Görüldüğü
üzere Üflemek tabiri tamamen mecazi bir kavramdır.
Dikkat
edilirse, Hayat verirken üflemek kavramı var ve hayat alırken
de üflemek kavramı var. İnsan yaratılırken Allah Ruhundan
üflüyor, insanın ve evrenimizin canını alırken de
üflüyor. Sadece mekanizmalar farklı ama her ikisinde de
Allah’tan kopup ayrılan ve başka birisine nakledilen bir parça
sözkonusu değil. Her iki durumda da “düğmeye basma”
gerçeği var.
Şimdi de
“üflemek” teriminin geçtiği başka iki ayete
bakalım. Bu iki ayette Hz. İsa çamurdan kuş benzeri bir şey
yapıyor. Ve ona üflüyor. O çamurdan yapılmış
nesne birden canlanıyor ve kuş oluveriyor.
Onu,
Beniisrail’e şöyle konuşan bir resul yapacak: “Şu bir
gerçek ki, ben size Rabbinizden bir mucize getirdim: Ben,
çamurdan, kuş görünümünde birşey
yapar, ona üflerim de Allah’ın izniyle kuş oluverir...
(Ali İmran 49)
Hani,
Allah şöyle demişti: "Ey Meryem'in oğlu İsa! Senin ve
annenin üzerindeki nimetimi hatırla. Seni Ruhulkudüs'le
desteklemiştim, beşikte iken ve erginlik çağında
insanlarla konuşuyordun. Sana Kitap'ı, hikmeti, Tevrat'ı, İncil'i
öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş görünümünde
bir şey yaratıyor, içine üflüyordun da o benim
iznimle kuş oluyordu…. (Maide 110)
Bu iki
ayette de aynı gerçeği görüyoruz. Hz. İsa
çamurdan yapmış olduğu o nesneye kendisinden bir parça
nakletmiyor. Sadece Allah’ın izniyle onun canlanması için
düğmeye basıyor. Böylece çamur kuş olarak hayat
buluyor.
Sur
mekanizmasını işler hale getirmede nasıl üflemek terimi
kullanılmışsa burada da üflemek terimi kullanılmış. Demek
ki üflemek ile kastedilen şey bir birimin Canlanmasını, Hayat
Bulmasını, Fonksiyonel Hale gelmesini temin etmek yada bu
fonksiyonel hali sonlandırma adına bir sistemi devreye sokmak.
Hayat vermek ve Almak. Canlandırmak ve Öldürmek.
Şimdi
konumuzla ilgili olan asıl ayetlere bakalım. Rabbimiz biz insanlara
Ruhunu üflememiş, Ruhundan (minel Ruhi) üflemiş. Bu ikisi
arasında çok fark var. İlki iddia edilirse, Allah’ın
kendi Ruhunu her birim için parçalara ayırıp
birimlere tahsis ettiği söylenmiş olur. Ama ikinci durum göz
önünde bulundurulursa Rabbimizin biz insanlara Hayatından
hayat bağışladığı, Canlılığından Can verdiği gerçeği
ortaya çıkar. Şimdi ayetlere bakalım:
"Onu,
amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp öz
ruhumdan içine üflediğim zaman, önünde hemen
secdeye kapanın." (Hicr 29)
Sonra
ona bir biçim verdi ve onun içine kendi ruhundan
üfledi. Sizin için, işitme gücü, gözler
ve gönüller vücuda getirdi. Ne kadar da az
şükredersiniz. (Secde 9)
"Onu
kıvama erdirip içine ruhumdan üflediğimde, önünde
secde ederek eğilin!” (Sad 72)
Ve
Allah, ırzını bir kale gibi koruyan İmran kızı Meryem'i de
örnek verdi. Biz onun içine ruhumuzdan üfledik. Ve
o, Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdikledi de içten
bağlananlardan oldu. (Tahrim 12)
Ve o,
cinsiyet organını/ırzını titizlikle koruyan kadın. Onun bağrına
ruhumuzdan üfledik de kendisini ve oğlunu âlemler için
bir mucize yaptık. (Enbiya 91)
Bu
ayetlerde geçen “üfürme”, “üfleme”
terimleri de diğer ayetlerde geçtiği gibi tamamen mecazi. Ne
üfleyen var ne de üflenen. Mecazi bir anlatım tercih
edilmiş. Simge Dili kullanılmış. Çünkü bizim
terimlerimiz bizim dünyamızdaki hadiselerle alakalı. Algı
sınırlarımızı aşan bu tip konularda mecazi anlatıma
başvurulması anlaşılmaz bir şey değil.
Bu son
ayetlerde de Rabbimiz kendi Ruhunu her bir birime özel parçalara
ayırıp, birime özgü bir ruh parçası haline
getirip, herkes özgü ayrı bir mini ruh durumu oluşturduğu
gibi bir konu asla yok. Böyle bir durumu, neticeyi üstteki
incelemeden ve bu ayetlerden çıkarabilmek mümkün
değil. Bu ayetlerden de görmekteyiz ki Rabbimiz bizim
CANlanmamız ve HAYat bulmamız, ŞUURlanmamız
ve BİLİNÇlenmemiz adına düğmeye basıyor.
Bu
canlanmada kaynak Allah. Allah’ın HAY sıfatı. Bu Allah’ın HAY
sıfatının birimler üzerinde tesir icra etmesini temin ederken
kullanılan terim “üflemek”, “üflenmek”.
Sonuçta,
Ruh bir vahiy, bir ilahi emirdir görüşü var. Ruh
Allah’ın zatıyla direkt alakalı olmayan ama O’ndan kaynaklanan
ve Canlılık veren ilahi Bir akımdır şeklindeki kanaat var.
Hakkında “az bir bilgi” verilen bu konuda başka farklı
görüşler de mevcut. Tabiki en doğrusunu Allah bilir. Ama
Hiçbir ayette Ruhun Allah’a ulaştırılması gereken bir
şey olduğu konusu asla yok. Ayetlerin hiçbirisinde
Nirvanacılık anlayışına delil yok.
17:85
Sana ruhtan soruyorlar. De ki: "Ruh Rabbimin bildiği bir iştir
ve size ilimden ancak az bir şey verilmiştir."
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Suzi Ozel Grup
Katılma Tarihi: 28 mart 2006 Yer: United States Gönderilenler: 150
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Kuranda RUH kavrami ile ilgili diger basliklar:
KURANDA RUH KAVRAMI
KURANDA NEFS KAVRAMI
Ruh Nedir? Ruh nedir?
|
Yukarı dön |
|
|
azize_meryem Newbie
Katılma Tarihi: 16 ekim 2006 Yer: Greece Gönderilenler: 17
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam/eirene
ilk sayfanın ilk üç başlığını okudum (birazdan kalkacağım için devamını sonra okumak durumundayım ama devamını okumadan da duygularımı ifade etmek geldi içimden) .tek kelimeyle muhteşem bir çalışma.Yıllardır aklımla -kuran arasına giren engelleri bir bir aştığımı,aklımın kuranla barıştığını hissediyorum.ya da kuranın aklımla aslında bir çatışma içinde olmadığı halde böyle bir çatışmanın kuranla aklım arasına girenler tarafından oluşturulduğunu...
acele etmiyorum
''rabbim ilmimi arttır'' diye dua ediyorum
selam/eirene
__________________ gerçeği bileceksiniz ve gerçek sizi özgür kılacak (yuhannaya göre incil )
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
konu bütünlüğü açısından yazışmamınızı da ben buraya aktarayım tabi her şey adminlerden beklenmez :)
malik bin nebi ;
ayrıca bu konu ile dolaylı yoldan alakalı bir konu ruh kavramı, bu konu ile ilgili çalışmanızı okudum, yalnız meryem validemize bir beşer kılığında beliren ruh ile ilgli düşüncenizi de paylaşımısınız,
dost1 ;
Meryem validemize beşer kılığında gelinerek verilen bilgidir.
Meryem 17:"Fettehazet min dunihim hicaben fe erselna ileyha ruhana fe temessele leha beşaren seviyya"
Onlarla arasına bir perde çekmişti. Biz de ruhumuzu ona göndermiştik de o kendisine sapasağlam bir insan şeklinde görünmüştü.
Bu konunun detaylıca ele alınarak işlenmesi gerekiyor.
Ali İmran 35-50 ve Meryem 17-33 birlikte tertil tertil okursanız Kafanızdaki soruları çözeceğinizi düşünüyorum.
Özellikle Ayetlerin orijinallerine bakarak ve lügatlardan yararlanarak yaparsanız daha iyi olur.
Daha sonra bu konuyu değerlendireceğiz inşaallah.
madem yazıyı düzelttik meramımızı biraz daha açalım,
Hani Melekler, dediler ki: "Meryem, doğrusu Allah kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih'tir. O, dünyada ve ahirette 'seçkin, onurlu, saygındır' ve (Allah'a) yakın kılınanlardandır.." (45)
"Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken, nasıl bir çocuğum olabilir?" dedi. (Fakat) Allah neyi dilerse yaratır. Bir işin olmasına karar verirse, yalnızca ona "ol" der, o da hemen oluverir." (47) ali imran
Sonra onlardan yana bir perde çekmişti. Böylece ona ruhumuz göndermiştik, o da, düzgün bir beşer kılığında görünmüştü. (17)
Demişti ki: "Gerçekten ben, senden Rahman (olan Allah)a sığınırım. Eğer takva sahibiysen ." (18)
Demişti ki: "Ben, yalnızca Rabbinden bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için ." (19)
O: "Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiç bir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz değilken" dedi. (20)
"İşte böyle" dedi. "Rabbin, dedi ki: -Bu benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve bizden bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır)." Ve iş de olup bitmişti. (21)
selam dost 1 abi, inşallah iysinizdir, meryem validemize görünen ruh ile ilgili,
yukardaki ayetklerle düşündüğümüzde ve ruh kavramına baktığımızda
ruh'un beşer kılığında görülmesi, Ruh = vahy, vahyin şekle bürünmesi elçilik, ruh'un beşer kılığında oluşu meryem anamıza gelenin elçiliğini vurguluyor, ibrahimin konukları gibi, meryem anamızın başına geşecek bu olağan dışı durumdan meryem validemizi haberdar edip, kalbini ferahlatmak için, gönderilen bir elçi, Rahman İbrahime lut kavminin nasıl helak olacağını elçilerle bildiriyorsa meryemin başına geşecek olan bu olağn üstü durumu da elçisi ile bildiriyor, diye düşünüyorum,
Meryem 17:"Fettehazet min dunihim hicaben fe erselna ileyha ruhana fe temessele leha beşaren seviyya"
Onlarla arasına bir perde çekmişti. Biz de ruhumuzu ona göndermiştik de o kendisine sapasağlam bir insan şeklinde görünmüştü.
verdiğiniz mealde Ruh gönderiliyor ayet o da sapa sağlam bir insan gibi görünüyor, yani elçi, Elçi, Meryem validemize konu hakkındaki ruh'u bilgiyi ayeti, iletiyor, Doğrusunu Allah bilir
selam ve dua ile
|
Yukarı dön |
|
|
ibrahimim Uzman Uye
Katılma Tarihi: 17 ekim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 506
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
malik bin nebi Yazdı:
malik bin nebi Yazdı:
selam emre kardeşim, meryem validemizin evliliği ile ilgli konuda,
isa peygamberin annesine nisbet edilerek çağırılması, isa peygamberin validesine iylik eder oluşu, ama yahya peygamberin anne ve babasına iylik eder oluşu, evlilik yapan bir kadın kavminden neden çekinsin ki,,, bu gibi şeyleri de bir araya getirince meryem validemize görünen beşerin, kendisne bu olayı haber vermek için gönderilen bir elçi olduğu ama evlilik olmadığı kanaatine varmış bulunmaktaım, ruh =; vahy, vahyin beşer hali ise, elçilik, ibrahime ve luta gelen elçilerinhaber vermeleri gibi meryem validemize gelen elçi de bu haberi vermiştir, Rahman yanlışlarını düzeltenlerden eylesin,
selam ve dua ile
|
|
|
| |
__________________ Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
|
Yukarı dön |
|
|
aksan45 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 24 ocak 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 174
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam
Allah`ın gerçek anlamda üfürmeyeceği bilindiğine göre, “üfürmek” ifadesinin mecaz olduğu hemen anlaşılmaktadır.
Tüm gokleri ve yıldızları yaratan dunyayı ve ustundekileri yaratan ve kısaca her seyi yaratan Allah ruh üfüremezmiş, bu biliniyormus. Neden ruh ufurmesin ? Herseyi yaratacak ruh ufurmeyecek kim verdi bu bilgiyi sana. Tekrarlıyorum RUH esittir CAN yıldızların bile ruhu var Allah yarattıgı herseye kendi ruhundan vermiştir veya ufurmustur. Agacların bitkilerin hayvanların hepsinin birer ruhu var yani Canı var. Hatta ve hatta maddenin ozunde bile Allahın ruhu var yani atomda Lutfen iyi arastır bu cok onemli bir konu Ruhu olmayan birsey cansızdır yokdur , hiçtir . Yanlıs fikirler içindesin Kuranı yanlıs yorumluyorsun veya baska insanların etkisi altında kalmıssın.
Lutfen Tevrat ve İncilden alıntılarımı oku O kitaplarıda Allah yazdı içeriyi degişmemiş sadece insanlar Allahın tasvip etmedigi eklentiler yapmıslar buda ayrı bir tartısma konusu .
|
Yukarı dön |
|
|
Mektep Uzman Uye
Katılma Tarihi: 31 agustos 2009 Yer: Scotland Gönderilenler: 105
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Ruh'u
Ben fiziksel Titresim 2nci boyuta Frekans olarak algiliyorum.var olan herseyin bir frekansi vardir.Fiziksel olarak titresim halini diger bir maddeye baglantili hissedilir.Frekans veya Frekanslar Degistirelemez sabittir.
Ornegin uykunuzda siz artik Bilincli siz deilsiniz.Titresimleriniz/canliliginiz belli bir kismi devam etse bile Frekansiniz kopuk veya anliyabilirsek bi nevi oluyuz.yani uykudaki frekansimiz bu dunyaya veya ortama uyumlu deil.
Ama mucize olarak bi sekilde bize geri veriliyor Tek Merhametli ve O'nun Hukmu ile ve kaldigimiz yerden devam ediyoruz.
|
Yukarı dön |
|
|
|
|