HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Alıntılar, Makaleler
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Alıntılar, Makaleler
Konu Konu: ilk ışıklar -Yakın Tarihten- Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Turk_Ibrahim
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 ekim 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 340
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Turk_Ibrahim

Kur’an’ı Nasıl Anlamalıyız Sempozyumu

Ercüment ÖZKAN (Allah Rahmet Eylesin - T.İ) (Birinci Konuşması)
Gazeteci / Yazar

 

Allah'ın selamı hepinizin üzerine olsun. Sabahtan beri ana konu Kur'an'ı nasıl anlamalıyızla ilgili doğrudan veya dolaylı şeyler söylenmeye çalışıldı. Biz de bir katre dinlemeye çalıştık. Hayri Bey’in konuşmasındaki bir konuya değinerek asıl konulara değinmek istiyorum, vaktimin müsaadesi nispetinde. Kur'an'dan hareketle her düşüncenin Kur’ânî olacağı, Kur’ânî sayılması veya İslâmi sayılması gerektiği, ben yanlış anlamadıysam bu düşüncenin temelden sakat olduğu kanısındayım. Zira öyle kimseler görüyoruz ki belki birkaç gün önce bazılarınız da seyretmiş olabilir, bir Bahâi bir televizyon kanalında diyor ki Bahaullah’a vahiy geldiği âyet ile sabit. Âyet-i kerimede Allah Teâlâ denizler mürekkep, ağaçlar, ormanlar da kalem olsa Allah'ın sözü bitmez buyurduğu halde nasıl olur da Hatemül enbiya ile Hatemül Kitap gelmiş olabilir? Bu kadar sözü bitmeyen bir Allah'ın sözü nasıl olur da 1400 sene evvel biter? İşte bu sebeple sürüp geliyor, Bahaullah’a da başkalarına geldiği gibi gelecek. Efendim bir başka vatandaş Evrenesoğlu soyisimli açık açık diyor ki; arıya vahyeden Allah’tır, biz şerefli insanlara niye vahyetmesin? Dolayısıyla bana da vahyediyor.

Bir risalet nurları isimli 68 sayfalık vahiyden oluştuğunu söylediği kitabından bahsediyor. Yani bu düşünce ilk göründüğü gibi sevimli olmayan bir düşünce olduğu dikkatimizi çekiyor, çekmelidir. Benim acizane kanaatim o ki yıllardır o konularla biraz alaylı biraz da mektepli şekilde meşgul olarak bugünlere geldim. Kur'an'ın onun anlaşılmasının önündeki engellerin belirlenmesi ve o engellerin kaldırılmasıyla kolaylaşır ve mümkün hale gelir. O engellerin başında ben iki ana şeyi tespit ediyorum. Birincisi Kur'an-ı Kerim'in Allah kelamı olmasından hareketle çok yanlış bir sonuca varılarak onun insanüstü bir kitap olduğu anlayışının insanları karşısında aciz bırakan, anlamaktan da dolayısıyla aciz bırakan bir kitap olduğu şeklinde geleneksel anlayış gerçekten Kur'an'ın anlaşılmasındaki önündeki baş engel, en büyük engel olarak görüyorum.

Kur'an evet Allah'ın kelamıdır ama kulların düzeyinde söylediği kelamıdır. Yoksa Allah düzeyinde Allah’tan Allah'a değil, Rablerlerden Rablere değil, Allah’tan kullarına söylenmiş, kullarının düzeyinde gönderilmiş bir kelamdır, bir kitaptır. Aynı cümleden olarak Peygamberin de yine doğal bir insan olarak değil, insanüstü biri olarak algılanıyor olmasının Kureyşin müşriklerinden İslâm'a intikal eden bir kirlilik olarak günümüze kadar süregeldiğini rahatlıkla söylemek istiyorum. Kureyşlilerin Peygamberin peygamberliğine itirazlarındaki temel nedenleri şu noktada toplanıyor; diyorlar ki onlar sen her şeyinle bizden farklı olmayan birisin. O kadar ki bizim konuştuğumuz dille de konuşuyorsun. Üstelik yani hiçbir konuda farkın yok. Bu konuda da yok, bu sözlerin bir kısmı için bize bunları bana Allah söylüyor diyorsun. Yani bir bakıma hadi oradan sen de, sen bizi ahmak mı sanıyorsun? Ayakta mı uyutacaksın? Bu kadar mı aptalız? Öyle mi sanıyorsun? Boşuna sanma. Şimdi bu anlayış müşrikler için normal olabilir, onların kuruntusu olabilir ama ne yazık ki Müslüman olan Kureyşlilerden bir kısmı vasıtası ile İslâm kisvesi giyerek Müslümanlar arasında tedavül ede gelmiş, günümüze kadar da gelmiş bu anlayış.

Bunun sonucu olarak tıpkı Hıristiyanların İsa (a.s.)’ı Allah'ın oğlu yaptıkları gibi, tıpkı Üzeyir’i Allah'ın oğul yapan Yahudiler gibi Müslümanlar da kendi Peygamberlerinin idrarını esansa çevirmişler, 99 erkek gücünde, sanki devlet boğasıymış gibi görme temayülü onu insanlıktan çıkarmış, insanlığın üstüne çıkarmıştır. Peygamber hiç bir zaman insan üstü bir varlık değildir. Kur'an'da Allah, müşriklerin bu kabil itirazları karşısında açık açık; belki ben de sizin gibi bir insanım demesine rağmen, hayır efendim ne kelime sen bizim gibi insandan Peygamber mi olur? Peygamberim diyorsan uçacaksın, kaçacaksın, şunu yapacaksın, bunu yapacaksın. Böyle basit bir anlayış müşriklere yakışabilir ama Müslümanlar kendilerine ellerindeki kitaba rağmen nasıl yakıştırmışlar, nasıl asırlar boyu yaşatagelmişler, gerçekten şaşmamak mümkün değil.

Tabi bu anlayış ürünlerini bir çok noktada vermeye başladı. Örneğin Kur'an-ı Kerim alıp başını mağaraya giden, düşün düşün bir yol bulamayan Muhammed’e günün birinde diyor ki; senin göğsünü açmadık, yani sıkıntılanıp duruyorsun, yön arıyor bulamıyorsun. Ne yaptık biz? Seni bu darlıktan, göğsündeki darlıktan kurtardık yani, sana yol göstererek bunu öğrettik. Vay efendim beş yaşında iken açık kalp ameliyatı olmuş da, şeydeymiş de çölde falan. Ne alakası var, ondan sonra onun kalbine hiçbir kan uğramadı? Olacak iş mi? Efendim seni ne yapacağını bilmez halde bulup doğru yola iletmedik mi? diyor. İşte Cibril’le ilk karşılaşma sahnesi aliminden cahiline herkesin dilinde müşterek bir kültür olarak efendim Cibril Peygambere demiş ki; oku demiş, o okuma bilmem demiş. Oku demiş, üç defa tekrarlamış. Sonunda göğsünü çatırt diye bir sıkmış, bizimki okumayı yazmayı sökmüş. Olacak iş mi bu? Söyle diyor, düşünüp duruyorsun, ne sonuca vardın? O ne söyleyeyim, bir sonuca varamadım anlamında, bilmiyorum, diyor. Bir daha, bir daha, ondan sonra diyor söyle, ne? Rabbının adıyla söyle, seni bir kan pıhtısından yaratanın adıyla söyle. Yani bilmediklerini sana öğretmek üzere Rabbin beni görevlendirdi. Ben söyleyeyim, sen söyle o zaman, ne söyleyeceğini sana öğretmek üzere gönderildim. Yoksa böyle okuma-yazmak, bilmekle bilmemek, zaten bununla alakası yok. O zaman zaten Kureyş’in okuma-yazma bilenlerinin elinde okuyacak kaç kitapları var ki? Bunlar tertip ettikleri ticari kervanlarda işine yarayacak kadar okuma-yazma bilen adamlardır. Şiir söyleyenler de zaten irticalen söylüyor, yarışmada kazananların şiirleri yazılıp Kabe’nin duvarına asıldığı söyleniyor o kadar. Yani bir çok böyle örnek vermek Peygamber (S.A.V.)’in hayatını olağanüstüye dönüştürmek, Kur'an'ı Allah kelamıdır, biz de Allah olmadığımıza göre onu anlamak mümkün değil.

Yıllar önce ismi lazım değil, 30 sene önce Ankara’da bir dernekte adını hepinizin rahatlıkla bildiği, şimdi ahirete intikal etmiş birisi, Kur'an-ı Kerim Arapça değil dedi. Herkes dikkat kesildi, nedir acaba? Rabçadır, rabça. Ben de dedim ki işte filan bey, eğer Kur'an-ı Kerim rabça ise hiç birimiz Rab değiliz, rablere hitap ediyor bize ne o kitaptan. Kaldı ki o kitabın içinde rabça olmadığını, Kureyşlilerin aralarında anlaşabilmek için kullandıkları dil olan Arapça olduğunu söylüyor. Buna rağmen sen o kitabı yüceltmiş oluyorsun bize. Yani sayacağım diye o kadar yukarı çıkarıyoruz ki atlasak da sıçrasak da dokunamıyoruz. Böyle olunca da onun muhtevasında ne varsa, gerek ferden gerek cem’an, toplum olarak ondan uzak kalıyoruz. Bu bakımdan bu Kur'an'ın olağan üstülüğü kesinlikle akıllardan çıkarılmalıdır. Peygamberin olağan üstü kişilik sahibi olduğu akıllardan çıkarılmalıdır. O da acıkırdı, o da gaybi bilmezdi, Allah kimseyi gaybe ortak etmediği gibi elçisini de ortak etmezdi. Elçisine bildirdiği gaybi biz de biliyorduk. Bunun için elçisi bizleri bilgilendirmekle görevlendirdiği için bildirmiştir ve biliyoruz. Örneğin Musa ile Firavun arasında geçen mükalemeden bahsederken, bunlar gayb haberlerdir, sen onlar konuşurken yanlarında da değildin, demesi belli ki gayb haberiydi, ona bildirdi, Peygamber de bize bildirdi.

Dolayısıyla aramızda bilgi farkı kalmadı. Onun dışında Bir-i Maune ve benzeri olaylara dikkat edersek bugün kim idiği belirsiz, nesebi gayri sahih adamlar gaybi biliyor, Peygamber ayaküstü aldanıyor adamlara, bize dinini öğretsin, adam gönder diyorlar. Gönderiyor, tuzak kurmuşlar ve onları kılıçtan geçiriyorlar, mızraktan geçiriyorlar. Hemen iki adım arkasındaki, ötedeki adamın kendisini hançerleyeceğinden habersiz bizim bugün nesebi gayri sahih bilmem neyimiz, evliyamız, bilmediği yok, Allah'ın bilmediklerini biliyor haşa. Öyle şey olmaz, bu olağan üstü işlerden, bu insanları ilahlaştırmalar, insanları insanlıktan uzaklaştırmalar, işte ister aşağı iterek, ister yukarı çıkararak bunlardan kurtulamadığımız müddetçe Kur'an gerçekten anlaşılması güç, yaşanması hele imkansız bir kitap halinde kalır. Zaten bu ümmetin ana sorunu da bugüne kadar bu olmuştur. Onu sayacağız diye paganist dinlerin efsanelerini saygı şeklinde saymaya kalkmışız. Meşhur Osman Gazi hikayesinde Edebali’nin evinde o odada sabaha kadar ayakta kaldığı söylenir. Bu olay olmuş mu olmamış mı bilmiyorum ama eğer olmuşsa bile bu mantık üzerinde durmak istiyorum. Yani olağan kitap böyle sayılmaz. Çok tanrılı dinlerde bu tür saygı var, heykellerin karşısında bir dakika sükut, bilmem ne manaya geliyorsa, uyduruk şeyler bunlar.

Kur'an içindeki okunup anlaşılmak ve yaşanmak için gönderilmiş bir kitaptır. Düşünce ve davranışları esas teşkil etmek üzere gönderilmiş bir kitaptır. O bakımdan ben şahsen Peygamber (S.A.V.)’in sünnetini, Kur'an'ı ahlak edinmektir şeklinde ağyarını mani, efradını cami olduğuna inandığım bir deyimle deyimlendirmek, tarif etmek istiyorum. Hadisi de şahsen Peygamberin sözleri olarak değil, onun söylediği söylenen sözler olarak algılıyorum. Bu bakımdan biz ondan bizzat işittiğimiz bir söz olsaydı Allah'ın Rasülü olduğu için bu yanlış, dinde sen yanlış yapıyorsun demek mevkiinde değildik. Elçisini düzeltmek yetkisi elbette o elçiyi seçen ve gönderen Allah'a aittir. Bizler elçisini düzeltecek değiliz. Ama aradakileri düzeltmek, biz de aradakilerden birileri olduğumuza göre elbette vaktiyle eleştirip kitaplarına yüz binlerce rivâyetin şu kadarını alanlara hak olduğu gibi kıyamete kadar herkesin hakkı olacak. Kimsenin hakkını elinden de kimse alamaz.

Evet ben şu ana kadar konuşulan şeylerle ilgili olarak bunları söylemekle yetiniyorum, inşallah uzatmadım. Teşekkür ediyorum.


Ercüment ÖZKAN (İkinci Konuşması)
Gazeteci / Yazar


Sabah bildirisini sunan sayın Ateş gerçekten üzerinde durulmasına yarar bulunan konulara değinmiş, belki uzun zamandan uzun asırlar değil üzerinde durulması, dokunulması bile yasak görülmüş, tabulaştırılmış şeylere onlardan hiç değilse bazılarına değindirler. Doğrusu hem istifade ettik hem de bu tür görüşmelerin, konuşmaların Müslümanların ufkunu açacağı ve Allah’ın gönderdiği kitabın daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunacağı kanısını taşıyorum. Bu cümleden olarak kendileri belki bir hususa dikkat mi etmediler veya bana mı öyle geldi, sormak ve nihai olarak söz alacağı için de cevaplandırmasını rica ediyorum. Peygamber de unutur, unutmuştur da doğru, insanın unutmaması söz konusu değil. Ama benim Kur'an-ı Kerim’den anladığıma göre vahiy konusundaki unutmaları veya unutması vahyi de kapsarsa bu konuda Allah vahyi teminat altına aldığını söylüyor. Yani “dilini depreştirme onu senin kalbine yerleştirecek olan biziz” buyurması ile onun her unutması teminat altında değil ama yalnız vahiy ile ilgili olan konuların teminat altına alındığını belirtiyor. Ama her şeye rağmen de kudretini ifade zımnında diyor ki “unuttursak bile daha alasını da söyleriz” bu söyledim anlamında değil yani ona da gücüm yeter buna yettiği gibi. Buna da gücüm yeter anlamında görüyorum. Acaba ben mi konuyu yanlış anladım, kendilerinden konunun izahını rica edeceğim. Kur'an-ı Kerim’in bugün anlaşılmasında güçlük çekiliyor olması ya da bu kanaatin yaygın olması günlerce beni düşündüren hususlardan birisi.

Düşünüyorum neden acaba? Yani o gün indiği günde Kureyşlilerin iki deveyi gütmek için emanet edemedikleri Abdullah İbn Mes’ud, ne kültür var, ne okuması yazması var, ne kitaptan, dergiden, kütüphaneden, literatürden hiçbir şeyden haberi olmayan insanlar bal gibi anlıyor da biz niye anlayamıyoruz diye düşünüyorum ister istemez. Aradaki bin dörtyüz yıllık geçmişin, geride bıraktığımız yılın geçmişin şöyle veya böyle eğrisi veya doğrusu ile nasıl yer yüzündeki insanlar göğe baktığında bir yıldızı gözü ile filan yerde görüyor ama havanın 110 veya 160 km kalınlığı bulunduğu söylenen atmosferin saptırması veya kırma meydana getirmesi fizikte okuduğumuz gördüğümüz gibi, sonucu asıl yeri olan orada olan yıldızı biz şurada görüyoruz. Ama o kırılma hesaplarına göre hesap ettiğimizde yıldızın bize göründüğü yerde olmadığını aslında filan yerde bulunduğunu anlıyoruz. Onlara gönderilen füzelerin, filan da bu hesaplara göre rotasının ona göre tayin ettiklerini de biliyoruz, okuyoruz. Bizim de bugün Kur'an-ı Kerim’in indiği tarih ile aramızda geçen 1400 km içerisindeki kültürün de etkisi ile o kültürün saptırması ile Kur'an-ı Kerim’in indiği günde yani o ineni anlamış insanlar, bizim anlamamızı engelleyen ya da saptıran o günkü mesajını kıran bu bin dört yüz yıllık kültür olduğu ya da bu kültürün büyük çapta sapmada anlaşılmamada, rolü olduğu kanısındayım. Tabi gelenekle ilgili olan hususlar üzerinde de duruldu.

Bir şey sırf gelenek olduğu için suç sayılamaz, yani bizatihi gelenek diye suç değildir. Herhalde olmaması gereken şeyin gelenekselleşmiş olması suç olmalı ve o suçun yakasından tutulup uzaklaştırılmalı veya tenzih edilmeli, tasfiye edilmeli. Yoksa güzel şeyler de gelenekleşmişse yani sürüp geliyor, devam ettiriyorsa eğer bir takım noksanlıkları varsa bilincinden bunlar kazandırılmaya çalışılır ve o ila nihaye yüksek değerlerin yaşatılması açısından hayati öneme haiz olur. Fakat yanlışlıklar da gelenekselleşmişse ki çoğumuz bugün bunun bir çok örneğine şahitiz. Elbette bunlar ne kadar sabıkalanmış olursa olsun yakasından tutup bulunduğu yerden alıp bulunması lazım gelen yere konulması gerektiğinin zaruretine inanıyorum.

Tefsirlerin gerçekten başından bu yana bir çok bozukluklarla akıl dışı, bırakalım akıldışını, Kur'an-ı Kerim dışı bir çok şeylerle doldurulduğuna bir sürü şahitler göstermek mümkün, elimizdeki tefsirler de bunu gösteriyor. Mesela Razi tefsirinden bir örnek vermek istiyorum diyor ki; Nuh (as), gemisine aldığı bazı hayvanlar defi hacet ede ede onun teknesini doldurmuşlar ve tekne batacak hale gelmiş. Sonuçta ne yapsın gemiyi batırmamak için ne yapmış? İşte filin alnının çatına bir vurmuş fil, defi hacet etmeyi durdurmuş, aslanın beline bir dürtmüş o da kesmiş, bu arada hapşırmış burnunun bir deliğinden bir dişi fare bir erkek fare çıkmış farelerin doldurduğu hut mahalli de Nuh’un gemisi imiş. Öteki hayvanların da herhalde her birine bir çimdik mi attı ne yaptıysa. Yani o kadar mufassal anlatıyor ki sanıyorsun o gemide Birleşmiş Milletler görevlisi olarak bulunmuş. Allah’ın bahsettiği kadarını bil o kadarına inan, üstelik bu açıklamaların dine bir yararı da yok. Yani günlük hayatımızı dine göre yaşamak için hiçbir doğru yok, hurafelerle kafamızı doldurmaktan ve cümle alemi de saptırmaktan başka bir şey ifade etmeyen şeyler. Ama filan insanın tefsiri diye cümle alem önünde şapkasını çıkarıyor saygı gösteriyor. Tabi yaramaz şeylere saygı göstermenin de esaslı yaramazlık olduğunu belirtmek gerek. Akıllılık ile akılcılık konusunda bir ayniyet görüldüğü kanısındayım veya zannındayım, bana mı öyle geldi bilmiyorum. Kur'an-ı Kerim akıllılık ile anlaşılır, yaşanır ve hayata geçirilir. Akılcılık, hepimizin bildiği gibi, aklı ve aklın ürünü olan fikirleri düşünceleri ilah edinen bir düşünce ekolünün batıdaki adıdır, onun Türkçe’ye çevrilmişidir. Ama akıllılık ile akılcılık arasında uzaktan ya da yakından bir alaka bulunmamaktadır. İslâm aklı olana hitap etmekte ve aklı olan tarafından anlaşılmasını istemekte “düşünmüyor musunuz, hala düşünemeyecek misiniz, akletmeyecek misiniz”, daha ileri giderek “akletmeyenler davarlar gibidirler,” diye sürekli akıllılığı, aklı gereğince kullanmayı öğütleyen bir kitap. Başka şeyle midemizle, ciğerimizle anlayacak bir halimiz yok, akletme cihazı olarak akılla anlayacağız. Ama akıl onu anlamada bilgi ve rolü olan şeydir yoksa akıl Kur'an-ı Kerim’den üstün değildir, Kur'an-ı Kerim’e rağmen ahkam kesecek hali de yoktur. Böyle olsaydı Allah, başından beri hiç elçi de göndermez, vahiy de göndermezdi. Öyle ya madem aklımızla bulabiliriz, nitekim Cibril, Muhammed (as)’a ilk geldiğinde düşünüp duruyordu, başını alıp buralara gidiyorsun, söyle bakalım kendi aklınla ne sonuca vardın, söyle. Yok ne söyleyecek falan olmuş, filan olmuş. Ondan sonra o diyor sana bilmediklerini öğretmek üzere ben gönderildim. Ben söyleyeyim sen tekrarla diyor.

Sokağa kadar yayılmış, bir anket yapsanız işte sorsanız şer'i delilleri “kitap, sünnet, icma, kıyas” bu bu kadar ezberlenmiş, bu kadar yaygın olmasına rağmen teoride bilinir. Fakat pratikte bir türlü kıyası fukahadan yukarı çıkamıyor, kitaba ölüyoruz diriliyoruz bir türlü sıra gelmiyor. Hani teoride birinci sırada delildi. Nasıl oluyor bu iş. Yani söylediğimiz ile yaptığımız bir birinin tersi şeyler. Bunlar dikkat edilmesi ve üzerinde durulmasında yarar gördüğüm şeyler. Çok teşekkür ederim.

 

http://www.ercuemend-oezkan.com



__________________
"Bak işte günler!Biz onları insanlar arasında dolandırır dururuz. Allah bu sayede iman edenleri bilecek, sizden tanıklar edinecektir."3:140
--BLOG--
Yukarı dön Göster Turk_Ibrahim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Turk_Ibrahim Ziyaret Turk_Ibrahim's Ana Sayfa
 
adalet
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 02 ekim 2006
Gönderilenler: 1195
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı adalet

  Alıntı:

   "Kur'an-ı Kerim akıllılık ile anlaşılır, yaşanır ve hayata geçirilir. Akılcılık, hepimizin bildiği gibi, aklı ve aklın ürünü olan fikirleri düşünceleri ilah edinen bir düşünce ekolünün batıdaki adıdır, onun Türkçe’ye çevrilmişidir. Ama akıllılık ile akılcılık arasında uzaktan ya da yakından bir alaka bulunmamaktadır. İslâm aklı olana hitap etmekte ve aklı olan tarafından anlaşılmasını istemekte “düşünmüyor musunuz, hala düşünemeyecek misiniz, akletmeyecek misiniz”, daha ileri giderek “akletmeyenler davarlar gibidirler,” diye sürekli akıllılığı, aklı gereğince kullanmayı öğütleyen bir kitap. Başka şeyle midemizle, ciğerimizle anlayacak bir halimiz yok, akletme cihazı olarak akılla anlayacağız.

   Ama akıl onu anlamada bilgi ve rolü olan şeydir yoksa akıl Kur'an-ı Kerim’den üstün değildir, Kur'an-ı Kerim’e rağmen ahkam kesecek hali de yoktur. Böyle olsaydı Allah, başından beri hiç elçi de göndermez, vahiy de göndermezdi. Öyle ya madem aklımızla bulabiliriz, nitekim Cibril, Muhammed (as)’a ilk geldiğinde düşünüp duruyordu, başını alıp buralara gidiyorsun, söyle bakalım kendi aklınla ne sonuca vardın, söyle. Yok ne söyleyecek falan olmuş, filan olmuş. Ondan sonra o diyor sana bilmediklerini öğretmek üzere ben gönderildim. Ben söyleyeyim sen tekrarla diyor.

   Rabbim Ercüment Özkan'a bir kere daha bu güzel sözlerinden dolayı mağfiret etsin inşallah.Kuran İslamının sivil öncüsü olmaya layık bu kişi bence, Allah'ın gerçek velisidir vesselam.



__________________
"Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Yukarı dön Göster adalet's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adalet
 
Turk_Ibrahim
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 ekim 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 340
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Turk_Ibrahim

Türkiye'de az da olsa bir nebze Rahmetli Mehmet Akif'in ışıkları* (Bir dönemde) ile aydınlanan Kur'an'a Dönüş yolu uzun yıllar sonra Rahmetli Ercüment Özkan ve yakın çevresince daha da aydınlandı.. Bu grubun muhteşem açılımlarıyla süren apaydınlık yolun bir anda umulmadık şekilde siyasi islamın girdabına girmesi ile duraksayan aydınlanma Son dönemde Yaşar Nuri Öztürk ile toplumun hemen hemen her kesimine ulaştı. Eğer ki Yaşar Nuri Öztürk daha radikal, İbrahim gibi korkusuz/profesyonel ve putları kırıp geçen, arkasına bile bakmayan kişilikte olsaydı şu an Kuran Türkiye'de zirvedeydi. Çok öksürdü, çok yutkundu Sayın Öztürk. tam yapamadı görevini.

Şimdi bir aydınlanma mirası var ve ışıklar ise Türkiye'nin hanifleridir.



__________________
"Bak işte günler!Biz onları insanlar arasında dolandırır dururuz. Allah bu sayede iman edenleri bilecek, sizden tanıklar edinecektir."3:140
--BLOG--
Yukarı dön Göster Turk_Ibrahim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Turk_Ibrahim Ziyaret Turk_Ibrahim's Ana Sayfa
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats