Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Virüsler, Kuşlar ve Fil Ordusu (Mucizeleş- tirmeler IV)
Dini-Tarihi eserlerde nakledildiğine göre; Miladî XI. asırda, Yemen valisi Ebrehe, büyük bir filin rehberlik ettiği orduyla Kâbe’yi yıkmak için yola çıkar. Ordu, Tâif ile Mekke arasındaki Mugammes denilen yere geldiğinde beklenmedik bir hadiseyle karşılaşır. Deniz tarafından sökün eden tuhaf bir kuş sürüsü, gaga ve ayaklarında taşıdıkları pişmiş taşları ordunun üzerine fırlatır. Askerlerin tepesinden girip topuklarından çıkan bu taşlar hepsini helak eder.
Müfessirler, klasik kaynaklardaki bu haberleri esas alarak Kur’ân’daki Fil Suresini şöyle anlamlandırırlar:
“Görmedin mi, Rabbin fil sahiplerine neler etti? Onların planlarını boşa çıkarmadı mı? Onların üzerlerine pişmiş taşlar atan “ebâbil” kuşlarını gönderdi. Böylece onları yenilmiş ekine çevirdi.”
Bu anlamlandırma, yukarıdaki mucizevî nakillerle örtüşmektedir. Ancak bu durumda Kur’ân’ın, olayı tahkiye formunda resmedilen birbirini izleyen üç sahnede önemli bir husus dikkatlerden kaçmış görünmektedir.
Ordunun planının bozulduğunu resmeden ilk sahne, bir ve ikinci ayetlerde yer alır. Burada sadece planın bozulduğu açıklanmış, ama bunun nasıl tahakkuk ettiğine değinilmemiştir. Ebrehe’nin planının, siyasi bir karşı hareketle mi, hava muhalefetiyle mi yoksa bir kum fırtınasıyla mı bozulduğu açıklanmamıştır.
“Görmedin mi Rabbin fil sahiplerine neler etti? Onların kötü planlarını boşa çıkarmadı mı?”
İkinci sahne üç ve dördüncü ayetlerde resmedilir. Burada ordunun üzerine sürülerle kuşların sevk edilmiş olduğu ifade edilir. Kuşların sevki, bölümü başlatan “vav” (1) harfinden açıkça anlaşıldığı gibi, ordunun planının bozulmasından sonra olmuştur:
“Ve üzerlerine, sürülerle kuşlar gönderdi.”
Üçüncüsü sahne ise beşinci ayette resmedilir. Mugammes denilen yerde, mağlubiyetin anlatıldığı bu bölüm “fe” harfiyle başlar:
“Böylece onları yenilmiş bir ekin gibi yaptı.”
İşte klasik yorumda, harflerle ayrılan bu bölümler dikkatlerden kaçmış görünmektedir.
Fil vakasının, nakillerdeki şiirlere de yansıyan detaylarına bakılırsa, kuşlar dışında olayın seyrini etkileyen önemli bazı unsurların da bulunduğu görülecektir. Bunlardan birisi, askere göz açtırmayan, çakıl kaldıran bir kasırga (hâsıben) dır. O kadar ki din bilginleri bu kasırgaya karşı orduyu direnmeye teşvik etmişler ama başarılı olamamışlardır. (2)
Bir diğer husus ise, daha önceleri yöre halkı tarafından hiç bilinmeyen çiçek hastalığının (cüderî) ilk defa bu olayla birlikte görüldüğüdür. (3) Kuşların attığı taşların, askerlerin bedenine isabet ettiği yerlerden “çiçek” çıktığı şeklindeki tefsiri rivayet (4) ise olayın seyrindeki etkeni dile getirir gibidir.
Çiçek, çok çeşitleri görülen, çok kolay bulaşan, hemen bütün hayvanlarda izlenebilen, insanlarda ölüm dışında felaket sayılabilecek bedensel tahribata sebep olan bir hastalıktır.
Nitekim Taifliler, Ebrehe’ye dostane duygularını iletmiş, Lât tapınağına ilişmemesi koşuluyla, kendisine Mekke’ye kadar, Ebû Rigâl adlı bir rehber vermişlerdi. İşte bu rehber Mugammas denilen yerde ansızın ölmüş ve oraya gömülmüştü. Mekkeliler, ona duydukları nefretin bir göstergesi olarak, mezarını taşlamayı bir gelenek haline getirmişlerdi. (5)
Burada zikredilmesi gereken önemli bir husus da Mugammes denilen yerin fiziki yapısıdır. Eserlerde; buranın örtülmüş bir yer olduğuna dikkat çekilmektedir. Örten şey de sert ve kızgın kayalardır. (6)
Bütün bunlar göz önüne alınırsa, vakanın şöyle tahakkuk etmiş olduğu düşünülebilir. Birinci sahnede, çakıl taşlarını bile havalandıran kasırga, çiçek virüsünü fil ordusuna bulaştırmış ve ilk defa görüldüğü için tedbiri bilinmeyen bulaşıcı hastalık hızla yayılmıştır. Gözle görülemeyen küçük yaratıklar, bitkin hale düşürdüğü askerin planını bozmuş ve dönmeye mecbur bırakmıştır.
İkinci sahnede ise, ordudan perişan vaziyette geride kalan yaralıların üstlerine akın eden sürülerle yırtıcı kuş, cesetleri taşlık araziye çarparak yemeye başlamıştır.
Üçüncü sahne ise parçalanmış giysilerin ve etinden soyulmuş kemiklerin, saman irisi gibi göründüğü sahnedir.
Eğer Kur’ân’ın tahkiye üslubuna ve aklın temel ilkelerine uygun olan bu ise, o zaman Sure’ye, metni hiç zorlamadan şöyle bir mana verilmesi gerekli olacaktır:
“Görmedin mi Rabbin fil sahiplerine neler etti? Onların kötü planlarını boşa çıkarmadı mı? Ve üzerlerine, onları pişmiş taşlara atan sürülerle kuşlar gönderdi. Böylece onları yenilmiş bir ekin gibi yaptı.”
Bu olay, işaret dilinden anlayanlar için elbette belirlenmiş bir ayet olmaya yeterlidir. Bunu yeterli görmeyerek, ayeti daha da mucizeleştirme çabasına girenler ise, virüsün işini kuştan, kuşun işini de virüsten beklemeye başlarlar.
Ahmet Baydar
|