Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
“Ey iman edenler, Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de (itaat edin). Eğer, bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz. Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, onu Allah’a ve Elçisi'ne döndürün. En hayırlısı ve tevilin en güzeli budur.”
NİSA 69
Emir Sahiplerinden maksat; Ehlibeytir, Peygamberimizin masum ve pak olan soyudur, cünkü Kuran Kerim onlarin masum ve pak olduklarina sehadet ediyor ve bu yücelik sadece Ehlibeyt'e aittir.
“Sizin veliniz, ancak Allah, O'nun Resulü ve rüku halinde zekat veren müminlerdir. Kim Allah’ı, O'nun Resulü'nü ve sözü edilen müminleri veli edinirse, hiç şüphesiz, galip gelecek olanlar, Allah’ın taraftarlarıdır."
Maide 55-56
“Bu ayet Ali (k.v) hakkında nazil olmuştur. Hz. Ali rüku halindeyken bir dilenci ondan yardım istemiş, o da küçük parmağında olan yüzüğünü ona vermiştir. Açıktır ki, rüku halinde yüzüğü parmağından çıkarıp vermistir.
Eğer birisi; "Bu ayette zamir çoğul olarak kullanılmıştır. O halde, bu ayet nasıl yalnızca Hz. Ali’ye mahsus olabilir?" derse, cevabında deriz ki: “Bu ayetin tek bir kişinin hakkında nazil olmasına rağmen ondaki zamirin çoğul olarak kullanılması, başkalarını da bu gibi amellere teşvik etmek, fakirlere yardım etme ve ihsanda bulunma konusunda müminlerde rağbet oluşturmak içindir." Zemahşerî, Tefsir-i Keşşaf, Maide Sûresi, 55 ve 56. ayetlerin tefsiri.
__________________ Dön rabbine razi etmis ve razi edilmis olarak
Ehl-i Sünnet arasında sık sık Allah Resulü'yle ilgili bir olay nakledilmektedir. Hurmaların aşılanması olayı diye meşhurdur. Bu olayı onlar Resulullah'ın bir hatası olarak nakletmektedirler. Bu olay tam olarak nedir ve doğru mu? Değilse cevabı nedir?
Cevap : Evet bir çok kaynakta nakledilen söz konusu olay kısaca şöyledir: Musa b. Talha babasından şöyle rivayet ediyor: "Allah Resulü'yle birlikte hurma ağaçlarının tepelerinde duran bir topluluğa uğradık. Resul (s.a.a) 'Bunlar ne yapıyor?' diye sordu. Dedim ki: 'Onu aşılıyorlar; erkeği dişisine koyarlarda o aşılanır!' Resul-i Ekrem (s.a.a): 'Bunun pek fayda getireceğini zannetmiyorum' dedi. O insanlara bu haber verilince aşılamayı bıraktılar da hurma ağaçları ürün vermez oldu. Resulullah (s.a.a) bunu duyunca şöyle buyurdu: 'Eğer bu onlara yarar sağlıyorsa yapsınlar. Ben sadece bir zanda bulundum. Ama size Allah'tan bir şey haber verdiğimde onu muhakkak alın. Zira ben Allah'a karşı asla yalan söylemem.'
Bir başka rivayette ise şöyle buyurduğu nakledilmiştir. "Ben ancak bir insanım; size dininizle ilgili bir şeyi emrettiğimde onu alın. Kendi görüşümden bir şeyi emrettiğimde ise ben ancak bir insanım."
Üçüncü bir rivayette ise: "...Siz dünyaya ait işlerinizi daha iyi bilirsiniz" cümlesi yer almaktadır. Bir diğerinde ise: "Ben ne çiftçiyim nede hurma sahibiyim" ibaresi kullanılmıştır. (1)
Bizce her şeyden önce bu rivayetin kendisi kendisini yalanlamaktadır. Rivayetlerin bazısında belirtildiği üzere güya bu olay Medine'de vuku bulmuştur. Düşünün bir insan elli yıldan fazla bir toplumda yaşayacak ve o insanların en yaygın uğraşısı olan bir işin en basit ve herkes tarafından bilinen bir kuralını bilmeyecek; olacak şey mi?! Sonra madem o konu hakkında bilgisi yoktu, neden bilmediği bir şeye müdahalede bulunup o kadar insanın zarar ve ziyanına uğramasına vesile oluyor; sonra da kalkıp beni bu konuda sorgulayamazsınız" diyor? Bunu sıradan bir insana hoş görürler mi ki, Allah'ın Resulü'ne (ki insanlar onun şahsiyetine ve peygamberliğine güvenle sözünü dinlemişlerdi; yoksa yıllarca tecrübe ettikleri bir şeyi, her hangi birisinin sözüyle terk ederler miydi?) hoş görsünler! Bir insanın ancak bildiği şeylerde görüş belirtmesinin doğru olabileceği hem akli, hem de şer'i bir kuraldır. Nasıl olur da Allah'ın Resulü, insanlığın kılavuzu olan en akıllı insan, bu kadar basit bir kuralı kendisi çiğner?! Sonra o insanlar onun sözüne güvenerek onca zarara katlandıkları için, Allah Resulü onların bu durumları karşısında kendisini sorumlu bilmelidir; fakat o, değil her hangi bir sorumluluğu üstlenmeği, üstelik (güya) "Beni sorgulayamazsınız" diyor. Bu olacak şey mi?!
Kısacası biz böyle bir davranışı, Peygamber'e değil, sıradan akıllı bir insana bile yakıştırmadığımız için, bu rivayet üzerinde bundan fazla durmuyor ve onun esastan uydurma olduğuna inanıyoruz.
Abdullah b. Ömer (r.a.)’den, şöyle demiştir: “Ben Resûlullah (s.a.) zamanında bekâr bir genç idim ve Mescid de gecelerdim. kufuryokler mescide girerler çıkarlar, bevlederler(yani tuvaletlerini yaparlar), sahabiler de bundan dolayı hiçbir şey (su) dökmezlerdi.” (Ebû Dâvud K. Tahâre (1), Bâb 137 H.382 C.2 S.97 Şamil 1988, diğer tahdis edenler, Buhari, tabir 36, fedaili ashabın-Nebi 19; Müslim, fedaili’s-sahâbe 140 )
Peygamber mescidini, insanların ve kufuryoklerin tuvalet olarak kullandığını rivayet etmeleri, İslam dinine ve Müslümanlara duydukları kinin açık ifadesidir. İslam dininde, Allah’ı anma ile temizlik birlikte emredilmiştir. Bu konuda Kur’an’dan mealen:
Rahmân ve Rahim Allah’ın adıyla - Ey elbisesine bürünen, 74/1 - Kalk, uyar. 74/2 - Rabb’ini tekbir et(O’nun büyüklüğünü an), 74/3 - Elbiseni temizle, 74/4 - Pislikten kaçın. 74/5
İslam dininde iç ve dış temizliğe büyük önem verilmişken, bu tür aykırı rivayetler uydurmaları, Kur’an’a uymadığı gibi yaptıkları aynı zamanda hayasızlıktır.
tek başına yetebileceğini düşündüğüm mükemmel bir kitap sünnetin dindeki yeri yaklaşık 15 hadis hocasının (prof.doç vb.) tartışmalı olarak makalelerine cevaplar vererek hadisleri incelemişler forum kıvamında denilebilir.Arkadaşlar böylesi önemli bir konuda kesinlikle okumanızı ve araştırmanızı tavsiye ederim.
1- Hz.Aişe'nin. evlilik yaşı konusunda tartışmalar var. Bu konu hakkında yazılmış ilmî makaleler de mevcut. Buna göre 9 dan 17 yaşına kadar verilen tarihler var. Şunu söyleyebiliriz. Hz. Peygamber'in yaşadığı toplumda küçük yaştaki genç kızlarla evlilik yadırganmadığı gibi normal de karşılanıyor. Onun için hiçbir müşrik ve münafık Peygamberimizi bu yüzden eleştirmemiş. O dönemin şartlarını ve erken ergenlik durumunu dikkate almak lazım.
niye tartışmalar olsun ki... 9 yaşında ilkokul 3.sınıf öğrencisi bir kız gerdeğe girer mi? bu kız kendi kızımız olsa Allah aşkına yürekten ve samimi olarak cevap verelim, o minnacık kız kendi öz kızımız olsa gerdeğe sokar mıyız? öyle bir şey olabilir mi? bu nasıl normal karşılanabilirmiş? yok dönemin şartlarıymış, yok yaşadığı toplum normal karşılıyormuş yok yadırganmıyormuş, lütfen bu güzel dinimize attığınız bu çamurlardan vazgeçin artık.
hem, söylediklerinizin ne kadar tutarsız ve asılsız olduğunu siz de çok iyi bildiğiniz için, bu sefer de 9 dan 17 yaşına kadar bahsedilen tarihler var diyorsunuz bu sefer.
hadis İDDİAsına bir daha bakalım :
1-
Hadis No : 5597
Ravi: Aişe
Tanim: Resulullah (sav), ben altıyaşında iken benimle evlendi. Medine'ye geldik. Beni'l-Haris İbnu'l-Hazrec kabilesine indik. Ben hummaya yakalandım. Saçlarım döküldü, (İyileşince) saçım yine uzadı. Annem Ümmü Ruman,ben arkadaşlarımla salıncakta oynarken, bana geldi, benden ne istediğini bilmeksizin yanına gittim.Elimden tuttu. Evin kapısında beni durdurdu. Evimizde, ensardan bir grup kadın vardı. "Hayırlı, bereketli olsun!", "Uğurlu mübarek olsun!" diye dualar, tebrikler ettiler. Annem beni onlara teslim etti. Onlar kılık-kıyafetime çeki düzen verdiler. Beni, [kuşluk vakti aniden] Resulullah (sav)('ın gelişinden) başka bir şey şaşırtmadı.Annem beni O'na teslim etti. O gün ben dokuz yaşında idim.
peki bu elimizdeki yani önünüzdeki hadis İDDİAsı Aişe validemizin 6 yaşında evlendiğini ve 9 yaşında da gerdeğe girdiğini ( hatta Aişe'nin bu evlilik olayından bihaber yani habersiz bir durumda YANİ BİLİNÇ namına hiçbir hâl üzere değil iken...) bize söylediği halde, siz bu sefer 17 yaşını ortaya atıyorsunuz.
söyler misiniz bu hadis İDDİAsının neresinde " 17 yaş " diye bir ibare geçiyor? siz veya hadis İDDİAlarını aklamak/ paklamak isteyenler hadislerin tedavi olamayacak kadar bozuk olan bu müşküllerini şahsi rey'de bulunarak zanni yamalar ile kurtarmaya çalışıyorsunuz. bu mızrak bu çuvala sığmıyor arkadaşım. boşuna bu ve bunun gibi son derece çirkin ve Sevgili Son Peygamber'e, eşlerine ( validelerimize) ve sahabelere iftira olmaktan başka bir özelliği ve hiçbir faydası olmayan ( güya hadisler Kur'an'ı açıklayacaklar dı, halbuki hadislerin kendisi açıklanmaya muhtaç, hatta açıklanamıyor...) bu hadis İDDİAlarının bugün " biz Müslümanız " diyen toplumları ne hale getirdiğini , ne zelilllikler içine garkettiğini görmüyor olamazsınız.
daha önce de söylemiş bulunduğum gibi :
benim Ayetlerden ve Kur'an bütünselliğinden , henüz adet görmemiş bir bayanın kesinlikle evlenemeyeceği gibi, hatta yaşının adet görme yaşından çok daha büyük olması gerektiğini çıkarıyorum naçizane... Ayet'lerden adet meselesi dışında, çok önemli olarak, bayanın hak-hukuk-miras meselelerine, edep-edepsizlik durumlarına, kadın ve erkek haklarına VÂKIF olmasına , kendini tanıma ve kendi bedeni ile ilgili tasarrufta bulunabilme yetisine sahip olmasına, çocuğunu topluma verebilecek / yetiştirebilecek bir yaş'ta bulunmasına, kendini gözetebilmesini gerektiren bir yaş olgunluğuna kavuşmuş durumda olmasına Ayetler'de bahsedildiğini, DİKKAT ÇEKİLDİĞİNİ ve göndermeler yapıldığını düşünüyorum... ( Örn : NİSA 6 )
Ebu Hureyre (r.a) ın rivayet ettiği “veled-i zina, üç şerlinin en şerlisidir.” hadisini duyunca, Allah Ebu Hureyre’ye rahmet etsin. O hadis bir münafık hakkındadır ki, Resulullah’a çok eziyet ediyordu. Onun kim olduğunu sordu, “veled-i zinadır.” dediler. O zaman işte böyle buyurdu. Yoksa Kur'an; “kimse kimsenin günahını yüklenmez” derken, Resulullah nasıl böyle buyurur(6). Yani zina eden kadın ve erkek suçludur. Zina mahsulü bir çocuğun suçu yoktur.
Dikkat edilirse, Hz. Aişe (r.a) önce olayı tashih ediyor yanlış ve anlaşıldığını ifade ediyor, sonra da Kur’an ile Sünnet’in bütünlüğü, aynı kaynaktan geldiği açısından birbirine zıt olmayacağını ifade içinde sünnette gelen hükme uygun bir ayet zikrediyordu.
*Hz. Peygamber’in evlilikleri çeşitli yönlerden örneklik teşkil
etmekte ve hikmetler taşımaktadır. Hz. Peygamber, evliliklerini
aldığı vahiy doğrultusunda yaptığını belirtmiştir. Kur’ân-ı Kerîm
’de Hz. Peygamber’in evlatlığı Zeyd b. Hârise’nin eşi Zeyneb’ten
boşanacağı ve onun Hz. Peygamber ile evlendirileceği belirtilmiştir.
“Cebrâil, vahyini Rabbim’den getirmeden hiç kimse ile evlenme
diğim gibi kızlarımdan hiçbirini de evlendirmedim” (İbn Adiy, el-Kâmil
I, 305; İbn Seyyidinnas, Uyûnu’l-eser II, 381; ayrıca bk. İbn
Mâce, Mukaddime 11)hadîsi, bu tesbiti doğrulamaktadır. Nitekim
Zeyneb bint Cahş ile evliliğinin Allah’ın emri ile olduğuKur’ân-ı
Kerîm’de yer almaktadır. (el-Ahzâb (33), 37). Hz. Hadîce ile
evliliği bir erkeğin kendinden büyük hanımla evleneceğine, Hz. Âişe
ile evliliği kendinden küçük bir hanımla evleneceğine örnektir.
Her çağda dünyanın her yerinde bu tip evliliklerin olduğu da bir vakıadır.
Sevgili Son Peygamber'in evlilikleri ile ilgili örneklik teşkil edecek ve Kur'an'ın tümünde olduğu gibi üzerinde düşünülmesi gereken hikmedler elbette vardır. fakat gerek alınacak örneklik ve gerek üzerinde düşünülecek hikmed'lerin tamamı Kur'an Ayet'lerinde ve Kur'an bütünselliğinde aranmalıdır. aslolan budur. Kur'an eksik veya zaid bir kitap değildir ki, bu örneklikler ve hikmed'ler Kur'an dışındaki korunmamış zanni tarihi bilgi veya hadis İDDİAları arasında aransın. fakat tabi ki, Ayet'lere ve Kur'an bütünselliğine muvafık ve mutabık olan hadis İDDİAları varsa, elbetteki bir tarihi bilgi olarak değerlendirilibilir.
Sevgili Son Peygamber'in evliliklerinin " Kur'an dışı vahy " ile olduğunu söylemek mümkün değildir. Peygamber'e özgü özel işlerin "Kur'an dışı vahy" ile geldiğini söylemek, Ayetler ile Kur'an ile uyuşmayan gerçek dışı hadis İDDİAlarını dillendirmektir... bu konuda şu linki incelemenizi öneririm :
Her çağda dünyanın her yerinde bu tip evliliklerin olduğu da bir vakıadır.
her çağda ve dünya'nın her yerinde bu tip evliliklerin olması, bu evliliklerin olmasına meşruiyet kazandırmaz...
her çağda ve dünyanın her yerinde türlü türlü sözde evlilikler, sübyancılık, lezbiyencilik, vb. vb. de mevcuttur. şimdi bunları meşru mu kabul edeceğiz? böyle bir şey olabilir mi arkadaşım?
biz madem her çağda yapılmış ve yapılagelen bir takım işlere değil de Yüce Allah'a teslim olduğumuzu iddia eden kullarız, o halde bizim " her çağa " değil de, insanların davranışlarına değilde, Kur'an'a bakıp karar vermemiz, yalnızca Kur'an'a teslim olmamız gerekmez miydi? gerek miyor mu?
Alıntı:
Belirttiğiniz Nisa suresi 6 ayet böyle çevrilmiş
aynen şöyle:Yetimleri, nikaha erişecekleri çağa
kadar deneyin;
şayet kendilerinde bir olgunlaşma gördünüz mü,
hemen onlara mallarını verin. Büyüyecekler diye
israf ile çarçabuk yemeyin. Zengin olan iffetli
olmaya çalışsın, yoksul olan da artık maruf
(ihtiyaca ve örfe uygun) bir şekilde yesin.
Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman, onlara karşı
şahid bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter.
Ben sağlıkla içiçe olan bir meslekle çalışıyorum. Her iklim tipinde ol-
gunlaşmada ona göre değişmekte misal 40 yaşından sonra arap ül
kelerinde sıcaklıktan dolayı için gerekli olan ereksiyon
neredeyse olmamaktadır.Biz kendi ülkemiz koşullarına göre bu
durumu değerlendiriyoruz.Olgunlaşma belki o insanın halkında ve kül-
tür yapısından kaynaklanan daha genç bir olgunlaşma olabilir.Belki
o 3 yıllık zamanda bunun için beklenmiş olabilir.
3-Hadis usulünü bilseniz rivayetlerde neden 17 bazısında neden 9
değerli arkadaşım, yapmayınız, " ereksiyon " dan bahsedip, " sübyancılığa geçit veriyorsunuz. hem de bunu Sevgili Peygamber'e yakıştırıyorsunuz. biz bunu Sevgili Peygamber'e yakıştırmıyoruz, böyle bir şey olmamıştır, bu Peygamber'i kötü göstermek amacıyla üretilmiş koca bir yalandır diyoruz. Sevgili Peygamber'e yapılmış olan bu hakareti reddediyoruz.aslı astarı yoktur diyoruz. ne Kur'an'da bize tanıtılmış bulunan Hz.Muhammed'in ilâhi misyonuna, ne de hiçbir Müslüman'ın misyonuna ve teslimiyetine uymaz diyoruz...yaptığınız yoruma göre, Peygamber, Aişe için 6 yaşında değilde 9 yaşında gerdeğe girmekle " o'nun olgunlaşmasını " beklemiş oluyor öyle mi? ne kadar yanlış hüküm veriyorsunuz...
sizi bu kadar çok galatlara , yanlışlara götüren şey, illaki ve billaki - korunmamış oldukları halde- hadis İDDİAlarını aklama ve paklama gayretinizdir. bu nedenle objektif bakamıyorsunuz. halbuki yalın ve objektif bir şekilde bakabilirseniz, Buhari, Müslim ve Ebu Davud'da her üçünde de geçen bu hadis İDDİAsının aslında Peygamber'e hakaret etmek ve o'nu sübyancı olarak göstermekten başka bir hedefinin olmadığını rahatlıkla görebilirsiniz...
Nisa 6 :
Vebtelul yetama hatta iza beleğun nikah, fe in anestum minhum ruşden fedfeu ileyhim emvalehum, ve la te'kuluha israfev ve bidaran ey yekberu, ve men kane ğaniyyen felyesta'fif, ve men kane fekiran felye'kul bil ma'ruf, fe iza defa'tum ileyhim emvalehum fe eşhidu aleyhim ve kefa billahi hasiba.
(Sorumluluğunuz altındaki) yetimleri evlenebilecekleri yaşa gelinceye kadar deneyin; sonra aklen olgunlaştıklarını tesbit ederseniz, mallarını onlara iade edin; (sakın,) onlar büyümeden önce, aceleyle ve müsrifçe harcayarak mallarını tüketmeyin. Zengin olan kimseyi (vesayeti altındakinin malından) tamamen uzak tutun. Fakiri ise ondan uygun bir şekilde istifade ettirin. Mallarını kendilerine teslim ettiğinizde, onlar adına şahitler bulundurun ve (unutmayın ki) nihai hesap sorucu olarak Allah kafidir.
lütfen bakınız, objektif bakmaya çalışınız, Ayet'te aklî olgunluktan söz ediyor... bunu evlilik, miras hukuku, kadın-erkek hakları ve ilişkileri, gizlenmesi gerekenleri gizlemesi gerektiğini bilecek kadar akıl ve bunların hepsini yapabilecek kadar da irade gücü vb.vb. lazım...
siz, 6 yaşından 9 yaşına kadar olan- sözde Aişe olgunluğa kavuşsun -diye yorumladığınız hadis'te bu bekleme süresi içinde Aişe'nin HUMMA ya yakalandığı ve saçlarının döküldüğünü gözünüzden kaçırmışsınız galiba... OLGUNLUĞU beklemek, humma'dan kurtulup, saçlarının tekrar çıkmasını beklemek olmasın...
hem siz, 6 yaşında bir kızın ( arabistan'daki sıcaklığından medet umarak...) evliliğe " EVET " dediğini ,9 yaşında da ( yine arabistan sıcaklığından medet umarak...) gerdeğe girdirildiğini " nasıl söyleyebiliyorsunuz? hadis İDDİAsına " tekrar bakınız lütfen :
Buhari, Müslim, Ebu Davud' da ( her üçünde de ) geçen bu çirkin hadis iftirasına göre :
1-Aişe validemiz 6 ( altı ) yaşında iken evlendi.
2-6-9 yaş arası humma'ya yakalandı, saçları döküldü.
3-saçları tekrar çıkıp iyileşince annesi yanına geldi...
4-Aişe salıncakta oynuyorken annesi o'nun elinden tutup eve götürdü...
5-Aişe " KENDİSİNDEN NE İSTENDİĞİNİ BİLMİYORDU... BU BİLİNCE SAHİP BİLE DEĞİLDİ..."
7-annesi, 9 yaşındaki Aişe'yi ( hummadan kurtulmuş olarak ve artık saçları da çıkmış vaziyetteki Aişe'yi...) kuşluk vakti Hz.Muhammed'e teslim etti...
sizi bilmiyorum ama, inanınız ki, inanınız ki midem bulandı...
tekrar alıntılayayım da hadis İDDİAsını okumamış varsa okusun lütfen:
Hadis No : 5597
Ravi: Aişe
Tanim: Resulullah (sav), ben altıyaşında iken benimle evlendi. Medine'ye geldik. Beni'l-Haris İbnu'l-Hazrec kabilesine indik. Ben hummaya yakalandım. Saçlarım döküldü, (İyileşince) saçım yine uzadı. Annem Ümmü Ruman,ben arkadaşlarımla salıncakta oynarken, bana geldi, benden ne istediğini bilmeksizin yanına gittim.Elimden tuttu. Evin kapısında beni durdurdu. Evimizde, ensardan bir grup kadın vardı. "Hayırlı, bereketli olsun!", "Uğurlu mübarek olsun!" diye dualar, tebrikler ettiler. Annem beni onlara teslim etti. Onlar kılık-kıyafetime çeki düzen verdiler. Beni, [kuşluk vakti aniden] Resulullah (sav)('ın gelişinden) başka bir şey şaşırtmadı.Annem beni O'na teslim etti. O gün ben dokuz yaşında idim.
hz peygambere kendisine gelen her vahyi yazması yada yazdırması emredildi mi...
eğer emredildiyse bu emir nerede dir...
kuranda buna dair bir ifade var mıdır...
vahyin ezberlenmesine dair bir emir var mıdır...
vahyin kitap haline getirilmesine dair bir emir var mıdır...
vahyin kontrolünde yaşayan bir insanın sözleri davranışları yaşamı bizim için aydınlatıcı ve değerli değil midir...
vahy dışındaki sözleri ve davranışları da an be an vahyle kontrol edildiğine göre bu konudaki veriler de bizim için vahy kadar açıklayıcı ve yardımcı değil midir...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Arkadaşım selamlar bu soruların her birinin cevabı inanın çok uzun olan meseleler benim o kadar vaktim yok..
Fakat bu konuda size Ali Ünal Kur'an'da temel kavramlar isimli kitabını önerebilirim.Kitabın tamamı 553 sayfa 10 sayfa civarında vahy kavramı üzerinde durmuş.
Vahiyle ilgili daha yeni karşılaştığım bir ayette şudur.
Allah bir insana ancak vahiy yoluyla veya bir perde arkasından hitab eder, yahut ona Kendi izniyle dilediğini vahyedecek bir elçi gönderir.Çünkü O yüceler yücesidir, tam hüküm ve hikmet sahibidir.(Şura-51)
Bu ayeti ve tefsirlerini incelediğimde genelde şu durumla karşılaştım.Demek ki,zahiri manada Allah yalnızca peygamberlere değil, başka insanlarada vahy göndermektedir.Söz gelimi,Kur'an Allah'ın isa'nın havarilerine vahyettiğini anlatır(maide:12),meleklere (enfal:12) ve Hz.Musa'nın annesi'ne (Kassas:7) vahyettiğinden sözeder.Ama bu vahyin rasullere olan vahiy gibi kesinlik ifade etmediği tartışma konusudur.
Katılma Tarihi: 05 ocak 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 611
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
asım Yazdı:
bazı sorular var...
hz peygambere kendisine gelen her vahyi yazması yada yazdırması emredildi mi...
eğer emredildiyse bu emir nerede dir...
kuranda buna dair bir ifade var mıdır...
vahyin ezberlenmesine dair bir emir var mıdır...
vahyin kitap haline getirilmesine dair bir emir var mıdır...
vahyin kontrolünde yaşayan bir insanın sözleri davranışları yaşamı bizim için aydınlatıcı ve değerli değil midir...
vahy dışındaki sözleri ve davranışları da an be an vahyle kontrol edildiğine göre bu konudaki veriler de bizim için vahy kadar açıklayıcı ve yardımcı değil midir...
Sn.Asım,sen Kuran'ın kılavuzluğunda yürüdünde sana yetmedimi ki bu tuhaf soruları üretiyorsun?Bu tarz sorular nedense bana Ali İmran 7.ayetini hatırlatıyor.İstersen bi bakıver.
__________________ Nahl.6:Bir güzellik de vardır onlarda sizin için: Sabah saldığınız sırada, akşam topladığınız sırada. Ve lekum fîhâ cemâlun hîne turîhûne ve hîne tesrehûn
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma