Elestü bi Rabbiküm kalu bela şehidna
Şahit olanda şahit, şahit olmayanda!
Ne zaman şahit olduk!?
7/Araf/172 Hani Rabbin, âdemoğullarından, bellerinden zürriyetlerini alıp onları öz benliklerine şahit tutarak sormuştu: "Rabbiniz değil miyim?" Onlar: "Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz." demişlerdi. Kıyamet günü, "biz bundan habersizdik" demeyesiniz.
Bu ayete baktığımız zaman, biz Allah’a (“Rabbimize”) söz vermişiz; "Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz." Bu söz ne zaman ve nerede verilmiş? Biz neden hatırlamıyoruz!? Eğer hatırlamıyorsak, nasıl olurda sorumlu oluruz!? “Kıyamet günü, "biz bundan habersizdik" demeyesiniz.” Buda gösteriyor ki biz bundan hesaba çekileceğiz….
Kur’an’da yer aldığına göre, bu sözün/hadisin Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın yalan, yanlış, hata, şaka, vs.. yapmadığını bildiğimize göre, bunu ciddiye almamız gerekiyor ve bu söz bize nerede, ne zaman ve nasıl söylenmiş!? Biz nasıl söz vermişiz? Neden hatırlamıyoruz? Nasıl olurda sorumlu oluruz?
Nasıl söz vermişiz?:
Merak edenler *=* Ciddiye alanlar *=* İlgilenenler *=* Sancısını çekenler *=* Kaygılananlar *=* Önemseyenler *=* Düşünenler *=* Endişelenenler *=* Titizlik gösterenler *=* Emek verenler *=* İnce eleyip sık dokuyanlar.
Lütfen ağır ağır, tertil tertil, tefekkür ederek okuyun.
57/Hadid/1-5 Göklerde ve yerdeki her şey Allah'ı tespih etmektedir. Aziz'dir O, Hâkim’dir.
Göklerin ve yerin mülkü ve yönetimi O’nundur; diriltir, öldürür. Her şey üzerine kudret sahibidir O.
Evvel'dir O, başlangıcı yoktur; Ahir'dir O, sonu yoktur; Zahir'dir O, her şeyde belirir; Batın'dır O, gözlerden gizlenmiştir. Her şeyi en güzel biçimde bilendir O.
O, odur ki, göklerle yeri altı günde yarattı, sonra arş üzerinde egemenlik kurdu. Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve onda yükseleni bilir. O, nerede olursanız olun sizinle beraberdir. Allah, işleyip üretmekte olduklarınızı en iyi şekilde görmektedir.
Göklerin de yerin de mülkü ve yönetimi O'nundur. İşler ve oluşlar O'na döndürülür.
Aşkın olanın yoktan var ettiği (cinne vel inse) mahlûk/yaratıklarıyla nasıl iletişim kurar?
Her şey O’na ait, her şey O’nun elinde ve kontrolünde, istediğiyle, istediğinde, istediği şekilde iletişim kurar ve kurduğu iletişimde istediği yolu ve yöntemi kullanır. Bu yol en kestirme, en etkili ve en anlaşılır yoldur.
Mahlûkun anlama kanallarının, kavraya bilme ve tecrübe edebilme yükseltisiyle aynı orantıda, her bir bireyin sadece kendine hitap edilen, ifade edebileceğinden fazla anladığı, Rabbin hitabıdır.
Rablerinden geleni en iyi şekilde anlarlar. Yaratıcının farkına varmak ve ona kul olmak yaratıklara büyük bir onurdur, bu hazzın tarifi anlatımı imkansızdır. Bu tarifi mümkün olmayan duyguyu yine farkına varanlar anlar ve en iyi şekilde onlar anlatır.
O’nun yarattıklarını ondan daha iyi kim tanır.
Yaratıklarda Allah’ı tanır ve tespih eder.
41/Fussilet/11 Sonra buhar/duman halindeki göğe yöneldi de ona ve yerküreye şöyle seslendi: "İsteyerek veya istemeyerek gelin!" Onlar şöyle dediler: "İsteyerek geldik!"
55/Rahman/29 Göklerde ve yerde kim varsa O'ndan ister. O, her an yeni bir iş ve oluştadır.
59/Haşr/24 Allah'tır O. Haalik, Bari', Musavvir'dir O. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ne var, yerde ne varsa O'nu tespih eder. Aziz'dir O, Hâkim’dir.
61/Saff/1 Göklerde ne var, yerde ne varsa Allah'ı tespih etmiştir. Aziz'dir O, Hâkim’dir.
62/Cuma/1 Göklerdekiler ve yerdekiler; o Melik, o Kuddüs, o Aziz, o Hakim Allah'ı tespih ediyor.
64/Tegabun/1 Göklerdekiler ve yerdekiler Allah'ı tespih ediyor. O'nundur mülk ve yönetim; O'nun içindir tüm övgüler. Her şeye gücü yetendir O.
Bakıyoruz her iş ve oluş, kusursuz bir şekilde devam ediyor, evren genişleyerek galaksileri barındırıyor, galaksiler güneşi sistemlerini, güneş sistemleri gezegenleri, gezegenler içindekileri barındırıyor.
Güneş galaksinin etrafında, Dünya güneşin etrafında, ay dünyanı etrafında, atom çekirdeğinin etrafında elektronlar dönüyor.
44/Duhan/38,39 Biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri eğlenmek için yaratmadık. İkisini de, sadece gerçeği göstermek üzere yarattık. Ama onların çokları bilmiyorlar.
Dünyanın kendi ekseninde dönmesiyle gece ve gündüz oluyor, güneşin etrafında dönmesiyle mevsimler oluyor, gece bitkiler depoladığı oksijeni gündüz havaya bırakıyor, sebze meyve ve bitkilerin oluşması için mevsimler bir birini takip ediyor, diğer canlılar bundan faydalanıyor, vs.. vs..
67/Mülk/3,4 Birbiriyle uyum ve ahenk içinde yedi gökleri yaratan da O’dur. O Rahman'ın yaratışında/yarattıklarına herhangi bir uyuşmazlık, aykırılık, çelişme göremezsin. Bir kez daha bak! Bir çatlaklık, bir uyuşmazlık görüyor musun?
Sonra tekrar tekrar bak; bakışların usanmış ve yenilmiş olarak sana döner.
Bakıyoruz muazzam bir düzen işliyor, işleyen düzende çarkın her bir dişlisi, Allah’ı tespih eder ve Rabb olarak tanır.
Peki ya bu çarkın içinde biz nereyi işkâl ediyoruz?
İnsan kendini bir incelesin, beş duyu organımızı; göz, kulak, koklama, tatma ve hissetme, beyinin bunları ayrı ayrı algılaması, muazzam bir varlık.
Bedenimiz, kalbimizin hiç durmadan, bize sormadan atması, dolaşım sistemimizin çalışması, sindirim sistemimizin çalışması, hücrelerin yenilenmesi vs.. irademiz dışı ne varsa, hepsi Allah’ı Rabb olarak tanır/bilir.
Tabi bu saydıklarımız irademiz dışı, bize ait ama yaratanının emrinde, “ister isteyerek ister istemeyerek” çağrısına isteyerek geldik diyen, bir zincirin halkası.
Peki ya elimizde olanlar??????????????
Yargıda bulunma özelliği? Varlığın farkında olma? Akledebilme yetisi? Tercih yeteneği? İrademiz?
“Kıyamet günü, "biz bundan habersizdik" demeyesiniz.” Haberimizin olduğu ve sorumlu olduğumuz, hesap vereceğimiz alan hangisi? Öyleyse dikkatle, okuyun ve düşünün bakalım nasıl bir sonuç çıkaracağız.
İnsan dünyaya birtakım özelliklerle donatılmış olarak gelir, Muhtaç *=* Sevmek ve sevilmek *=* Karşı cinse temayül *=* Beslenme *=* Uyuma *=* Barınma *=* Eğlenme *=* Kazanma *=* Tapınma vd..
Bizlerde Allah’ı rabb olarak tanırız
Bu ayette görülen o ki; İnsan Allah’ı Rabb olarak tanıma/bilme özelliğine sahiptir.
Şimdi bu özelliklerin üzerinde biraz duralım:
Muhtaç:
İnsan dünyaya geldiğinde anneye ve babaya, (korunmaya, bakıma ve giyinmeye) muhtaç, çevresindekilere,(konuşmaya dertleşmeye paylaşmaya) toprağa, havaya, suya, yola vs.. muhtaç.
Bu ihtiyaçlarını nasıl giderir? Etrafınıza bakmanız yeterli; Anne ve babaya muhtaçlığı devam ettiği müddetçe, dizinin dibinden ayrılmaz. Giyinmeye özen/itina gösterir. Çevresindekilere; komşular edinir, dost endir, arkadaş edinir. Topraktan azami ölçüde faydalanır, eker biçer, bolca ürün almak için, hileye (hormon’a) bile başvurur. Temiz hava almak için tatil yerleri edinirler, hava güzel olduğu zaman, fırsatı değerlendirirler (şöyle bir hava alalım dedik!). Su için savaşlar verirler. Geniş geniş yollar edinirler. Vs…
Sevmek ve sevilmek:
Güzel şeyleri severler, sahip olmak için mücadele ederler, sevilmek için süslenirler, güzel giyinirler, kur yaparlar, kıskanırlar tabir yerindeyse yağ çekerler vs..
Karşı cinse temayül:
Karşı cinse olan ilgiden, ellerinden geleni yaparlar; Evlenirler, nişanlanırlar, sevgili olurlar, şarkılar şiirler metihlerde bulunurlar, partneriyle iyi vakit geçirmeye çalışırlar, hatta bu ilgiden dolayı zinaya varan (gayri meşru ilişki yaşayanlar) ilişkiler kurarlar, kadını reklam aracı olarak kullanırlar, pavyonlarda, barlarda, rant aracı olarak kullanırlar, sebebi karşı cinse temayül, daha sayamadığım bir sürü şeyler ve..
Beslenme:
Beslenme konusunda oldukça hamaratızdır, her yörenin mutfağı ayrı, yemekleri leziz mi lezizi, içkiler, mezeler, salatalar, yemekleri sunuş bambaşka, yemek için kostüm bile değişiriz, her yemeğin çatalı ayrı bıçağı ayrı, masa örtüler peçeteler, yemek adabı alelade değil, müzik eşliğinde tadı başkadır, yemek çeşitlerimizi saysam ciltlerle kitap eder.
Fransa, İtalya, Çin, Türk mutfağı isim yapmış, fazla uzatmayayım, gerisini siz ekleyin. Vs..
Uyuma:
Rahatımıza düşkünüzdür, yatak odalarımıza bakın, ortopedik döşekler, satenden nevresimler, kuş tüyü yastıklar, temiz çarşaflar, rengârenk boyanmış yatak odalar ışıklandırmalar, gardıroplar, komedinler, aynalar, rahat bir uyku çekmek için ne varsa, güzel görünsün diye süslemeler. (otellere bakın)
Barınma:
Başımızı sokacak bir evimiz olsun deriz, amma köşkler, villalar, siteler, havuzlu, bahçeli, çardaklı/kamelyalı, dev binalar, ne güne duruyor, yakışır insanoğluna!.
Eğlenme:
Bu konuda kimse hakkımızı yemesin, hakkını vere vere eğleniriz; Mekanlarımızı gezsenize, barlar, pavyonlar, restoranlar, oteller, sahiller, magazinciler, mega starlar sanatçılar, mankenler eğlence dünyamızı oldukça süslerler.
Kazanma:
Benim olsun, ben olayım, değil mi kavgalar savaşlar, bu yüzden oluyor, ben zengin olayım, o koltuk benim, ben, biz, bizim takım kazansın, seçimleri ben, biz, partimiz kazanacak, bu sene biz şampiyon olacağız,
Tapınma:
Tıpkı diğer özelliklerimiz gibi, tapınmada Âdemoğlunun (insanın) değişmez niteliklerindendir.
İnsanda endişe, hidrofobi, korku, panik, vehim, güvensizlik vs…mevcuttur.
Âdemoğlu kendini güvende, istikrarda, emniyette olmasını ister. Korunup kollanmak ister, muhtaçtır, bîçaredir. Bu yüzden de kendinden üstün bir güce sığınma ihtiyacı duyar.
Bunu test etmek kolaydır, karanlıkta ıssız ve korkunç bir yere bir insanı baygın bir şekilde bırakın, sonrada gizlice izleyin, uyandığında korkmaya başlayacak ve aczi yetinin farkına vararak yalvarmaya başlayacaktır.
Yakın tarihimizde 1999 depremini yaşadık, içlerinde bende vardım, insanların Allah’ı içtenlikle yalvararak anmalarına daha önce ne ben, nede deprem bölgesi şahit olmuştur.
Zaten hep olağan üstü durumlarda, insanı bu özelliği hemen kendini göstermeye başlar, savaşlarda, ciddi müsabakalarda, kuraklıkta, kıtlıkta, hastalıkta, dert ve sıkıntıda herkes inandığı değerleri dillendirir, İlahına yakarır.
Çok çaresiz olma durumu, hemen hemen herkesin başına gelmiştir, hafızanızı bir yoklayın o haldeyken durumunuz neydi, nasıl bir yakarış içindeydiniz?.
İnsanoğlu yaratıcısını Rab olarak tanıma yetisine sahiptir. Mayasında, hamurunda bu var. Bunu Kuran’da söylüyor, insanın kendiside kendine şahittir.
7/Araf/172 Hani Rabbin, âdemoğullarından, bellerinden zürriyetlerini alıp onları öz benliklerine şahit tutarak sormuştu: "Rabbiniz değil miyim?" Onlar: "Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz." demişlerdi. Kıyamet günü, "biz bundan habersizdik" demeyesiniz.
Nasıl sormuş?:
İnsanı yaratırken bu özellikleri benliğine ve belleğine yerleştiren yaratıcının bizzat kendisi, Allah insanın fıtratını/vicdanını pak/temiz bir şekilde insana teslim eder.
Tin 4,5,6 Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısı kıldık. Ancak inanıp erdemli davrananlar hariç; onlara kesintisiz bir ödül vardır.
Nasıl şahit olmuşuz:
Her insanı vicdanı buna tanıktır, fark etsin yada etmesin, sahibini arar, gerek bilinçli, gerekse bilinç altı, isteklerini, acziyetini, şikayetini, dua ve bedduasını Rabbine götürür.
Rabb olarak bilmek ne demek:
Yüksek ahlâk terbiyecisi, olgun ve erdemli oluşa doğru yetiştiren, insanı kamil olmaya doğru yönlendiren, her şeyimiz ve her yönümüzle teslim olunacak olan.
Kıyamet günü her şey nasıl açığa çıkacak:
Biz duymadık, bilmiyorduk, bizi haberdar etmediler vs.. bu mazeretler geçerli olmayacak, çünkü insanın hamurunda bu (tapınma) vardır.
Burada asıl mesele, insanlık neden diğer özellikleri mükemmel bir şekilde yerine getirmiş de, sıra tapınma özelliğine gelince, olması gerekenin çok uzağında kalmış ve üstelik insanın bu özelliğinden dolayı, Allah gerçek İlah’a kulluk etmesi için, elçiler ve mesaj göndermiştir.
Allah hesap günü, Muhtaç *=* Sevmek ve sevilmek *=* Karşı cinse temayül *=* Beslenme *=* Uyuma *=* Barınma *=* Eğlenme *=* Kazanma vb.. niteliklerinizi hakkını vere vere yerine getirdiniz, peki neden tapınma özelliğinizden kaynaklanan, inanma iç güdünüzü doğruya yöne çevirmediniz diye sormaz mı?
Biz bundan habersizdik diye bilir miyiz? Eğer cevabımız, evet deriz ise, o zaman demezler mi, cinsel dürtü, yiyip içme arzusu, doyasıya eğlenme, kazanma hırsı vd.. nin haberini kim getirdi? Kaldı ki tapınma ile ilgili hep elçiler gelmiş, diğerlerine takviye elçiler gelmemiştir. Demek ki, içimizdeki bize ait özellikleri, birilerinin gelip bize hatırlatmasına gerek duymadan ortaya çıkarabiliyoruz, hem de en güzel bir biçimde.
Biz bundan habersizdik diyemeyiz:
Hiç kimse söylemese de Aklınız + fıtratınız/vicdanınız + fizik kuralları + Allah’ın gönderdiği mesaj/Kur’an, her biri kendi alanında insanı uyarmıyor mu? Allah aşkına kendi kendinize dürüstçe cevap verin, henüz can bedeni terk etmedi, dünyadayken yanıtlayın, çünkü ahirette yanıt çok çetin olacak.
Tevbe 24 De ki:
"Eğer babalarınız,
oğullarınız,
kardeşleriniz,
eşleriniz,
kabileniz/menfaat çevreniz,
elde ettiğiniz mallar,
kesatından korktuğunuz ticaret,
hoşunuza giden konutlar
sizin için Allah'tan, resulünden ve Allah yolunda cihattan daha sevimli ise artık Allah, emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah, yoldan ayrılmış bir topluluğu doğruya ve güzele kılavuzlamaz."
En doğrusunu yüce Allah bilir.
Hepinize saygılar sunarım.