Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Bu, Bizim indirip farz kıldığımız sûredir. Öğüt alın diye indirdiğimiz apaçık ayetler var içinde (1).
KURAN’I YAZAN ALLAH’IN TELİF HAKKI
Bizim indirdiğimiz sûre
Sûretun enzelnahâ (1)
Bu ilk ayette Biz öznesi vurgulanmış. "Sûreyi Biz indirdik; içindeki buyruk ve öğütleri veren Biziz" anlamında. Bir bakıma Allah kendi telif hakkına dikkat çekip şöyle diyor:
"Buyruk ve öğütlerimizi yok saymayın; çarpıtmayın; telif hakkımıza saygı gösterin!"
Ama ilginçtir; Kuran’ın en amansızca çarpıtılan ayetinin Nûr 31 olması bir yana, bazı İslam ülkelerinde geçersiz sayılan ayet te bu sûrededir: "Zina yapanların her birinin derisine yüz vuruş yapın!" diyen ikinci ayet. Zina suçu işleyen kadınlar oralarda taşlaidam ediliyor, Allah’a inat.
Haddi aşan bu sapmayı hadi ciddiye almıyalım ama sûrenin en başında bir de "Allah’ın cezasında acıyacağınız tutmasın!" uyarısı var. Ona takınılan vurdum duymaz tavra ne demeli?
Zina yapan kadının ve erkeğin her birinin derisine yüz vuruş yapın. Allah’a ve ahret gününe inanıyorsanız Allah’ın cezasında acıyacağınız tutmasın. Ve bir bölük inanan o iki kişinin cezasını izlesin (2).
BİR ZİNA SUÇUNA İKİ CEZA
Zina yapanlar için Nûr 2’den bir değil iki ceza çıkarıla gelmiştir:
(1)suçluya yüz vuruş yapıp bedenî acı çektirmek
(2)bunu halkın önünde yapıp suçluyu utandırmak
ZİNANIN CIVIK CEZASI: DAYAK
onların her birinin derisine yüz vuruş yapın
feclidû külle vâhidin minhumâ miete celde
Ne var ki, uygulamada bedenî acı bir türlü ayarlanamaz ve infaz cıvır. Bunun üç nedeni var:
(1)vuruşun Arapça metindeki karşılığı
(2)vuruşların hangi araçla yapılacağı
(3)"Acıyacağınız tutmasın!" uyarısı
Bu konuda gelenekçi yaklaşımı temsilen Mevdudi’nin tefsirine bakalım (Tefhimu’l Kur’an).
Kamçılamanın niteliğiyle ilgili ilk değini, Kuran’ın feclidu emrindedir. Celd, deri anlamındaki "cild"den türemedir. O yüzden tüm dilciler ve yorumcular kamçılamanın etkisinin deriyle sınırlı kalıp alttaki ete geçmeyecek şekilde olması gerektiği anlamını çıkarmışlardır.
Vuruşların etkisi deri sığlığında olup deride kalacak. Bu demektir ki suçlu, acıyı derisinin altında hissettiği an infaz, haddi aşar; infazı yapanlar, acıyı deriyle sınırlayan Allah’a hesap veremez.
Ulema bu sorunu gidermek için vuruşların hangi araçla yapılacağına karar vermeye çalışır. Kamçıyla? Palaskayla? Copla? Ya da daha hafif bir araçla?
Gelenekçi yaklaşımın başka bir temsicisi Hayrettin Karaman 1 Nisan 2007 tarihli Yeni Şafak gazetesindeki köşe yazısında bununla ilgili şu açıklamayı yapıyor:
Bazı alimlere göre sopa semboliktir; vuruşlar, diş temizlemekte kullanılan misvak gibi bir şeyle dahi yapılabilir.
Misvak, diş fırçası... İyi de, Allah madem zina suçlusunun diş fırçasıyla fiskelenmesini istiyor neden "Acıycağnız tutmasın!" desin? Diş fırçasıyla adam dövme cıvıklığı yapılırken dövülene acınsa ne yazar, acınmasa ne yazar?
Mevdudi çareyi vuruş şiddetini ayarlamada arıyor:
Kamçılama da orta şiddette olmalıdır. Hz Ömer kamçıyı vurana,"Kendi koltuk altını göstermeden vur!" derdi. Yani tam bir güçle vurmak için kol alabildiğine kaldırılmaz. (Ahkâm’ü-Kur’an, İbn’ül-Arabî, II:84 ve Ahkâmül-Kuran, el-Cessas, III:332)
Orta şiddette deprem, hafif şiddette deprem ayarlarcasına orta şiddette kamçılama, hafif şiddette kamçılama... Yine de ilerleme var. Yiğidi öldür ama hakkını yeme: diş fırçasıyla evire çevire adam dövmekten biraz daha ciddi bu.
Bu arada Yüce Allah’ın "acıycağnız tutmasın!" uyarısı yine güme gidiyor. Zira infazcı kendi koltuk altını göstermeden, yani kolunu o kadarcık bile kaldırmadan, dirsekten hareketlerle, usul usul, utana utana yüz vuruşu yaparken suçluya acısa ne yazar, acımasa ne yazar?
Mevdudi bir hamle daha yapıp çıkış yolunu bir kerede yapılacakvuruş sayısında arıyor:
Fakihler en azgünde yirmi kamçı vurularak kamçılama cezasının uygulanabileceğini belirtmişlerse... de cezanın tümü aynı zamanda uygulanırsa daha iyi olur.
Yüce Allah’ın "Acıycağnız tutmasın!" uyarısına inat, altışar ay arayla bir kerede yirmi vuruş... Daha neler.
Durum bu. En başta belirttiğim gibi "yüz vuruş"tan beklenen bedenî acı bir türlü ayarlanamıyor ve infaz cıvıyor. Oysa zina ciddi bir suç. Cezasının da ciddi olması gerekir.
Ve bir bölük inanan o iki kişinin cezasını izlesin.
Ve’l yeşhed azab ehumâ tâifetün minel müminîn
İkinci ceza, suçluyu utandırmak. Mevcut iddia bu. Yani asıl ceza dayaktır ama onun bir de eki var: utandırmak. O da ceza.
Ama bu, doğru olamaz. Çünkü utanmak anlık bir duygudur. Suçlu, halkın önünden uzaklaşır uzaklaşmaz utanmayı bırakır. Oysa "Allah’ın cezasında acıyacağınız tutmasın!" uyarısı onu gerektirir ki zina cezasının etkisi daha uzun sürmeli ve daha ciddi olmalı. Bu ise zina yapanın, toplumun içindeki saygın yerini yitirmesi ile sağlanır; bir an için utanması ile değil.
Zira zina yapan, halkı aldatmıştır. Kendisiyle evli olmayan insanların ırzına göz dikmediği havasını basıp herkesin güvenini kazanmıştır önce. Sonra dazina yapmak suretiyle o güveni hak etmediğini açığa vurmuştur.
O haini gerçek yüzüyle görmek ve şimdi layık olduğu çukura indirmek halkın hakkıdır.
Zinanın asıl cezası işte bu. Doğal ceza. Kuran bunu size verilen zararın dengi diye tanımlıyor (16:126), ki örneğin "gözün dengi gözdür" diyen kısas ilkesinin de gereğidir (5:45).
Zina yapanın, halka verdiği zarar güven yokluğudur. Bunun dengi ise halkın ona güvenmeyi bırakması olabilir.
Zina yapana işte bu cezayı uygulamada acımıyacaksınız.
İyi ama neden örneğin seksen vuruş değil de yüz vuruş? Ceza, bedenî olmasaydı vuruş sayısı farketmezdi. Ediyor ki örneğin seksen değil yüz vuruş oluyor.
Hayır! Fark etmiyor. Vuruşun acısı deri sığlığında kaldığı sürece seksenolmuş, yüz olmuş bir şey değiştirmiyor.
Vuruşları yapanın eli o kadar az kalkacak ki koltuğunun altı görünmeyecek ya da vuruş aracı sembolik olacak; örneğin diş fırçası...
Diş fırçasıyla adam dövmenin ciddiye alınır yanı mı var ki vuruş sayısı ciddi olsun?
Başımızı kumdan çıkarıp gerçeği görelim. Önemli olan, "Allah’ın cezasında acıyacağnız tutmasın!" uyarısıdır; vuruş sayısı değil.
Biz asıl şu soruyu düşünelim:
Acıyacağmız ne zaman tutmasın;
(1)suçluyu toplumun önünde cezalandırıp küçük düşürürken mi? (2)suçlunun derisine diş fırçası gibi sembolik bir araçla sözüm ona vuruşlar yaparken mi?
Vuruş sayısı 1. durumda önemli. Seksen vuruş bir saat alırsa teşhir azabı bir saat sürer. Yüz vuruş ise elbet daha uzun sürer ve küçülmenin acısını artırır; itibar kaybını artırır artırır artırır; izleyenlerin belleğine kazır.
Suçlunun derisine yapılan yumuşak vuruşlar ise yalnızca dikkat çekmek içindir. Halk, olayı onlar sayesinde öğrenir.
*
GIRGIR
Hayrettin Karaman’ın görüşünü almana hayret ettim. Cariye konusunda yerden yere vuruyordun.
Yüz vuruşun diş fırçası ile yapılabileceği iddiasını da ciddiyetten uzak buluyorum ve iddiayı sahiplendiği için Hayrettin Karaman’ı "yerden yere vuruyor"um.
"Zina ciddi bir suçtur; cezası da ciddi olmalı," diyorum.
Burada bir kardeş yazmıştı cezanın neyle tatbik edilmesi gerektiğini. Otomatik dayak atma makinası demişti. Elektronik.
Eskiden GIRGIR adında bir mizah dergisi vardı. Ve onun Zihni Sinir adında bir mucidi. Otomatik burun silme makinası gibi sinir şeyler icat ederdi. Otomatik dayak atma makinası öyle bir şey gibi geldi bana. Ciddiye alamadım.
onun söylediği hiç te yabana atılacak cinsten değil
Ama siz ciddiye alıyorsunuz. Anlayışla karşılarım. İnşallah tez elden icat edersiniz o makinayı. O zaman ben de zinanın cezası zina yapanı halka teşhir edip itibar kaybına uğratmaktır demeyi bırakırım.
Katılma Tarihi: 30 nisan 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1235
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Ama siz ciddiye alıyorsunuz. Anlayışla karşılarım. İnşallah
tez elden icat edersiniz o makinayı. O zaman ben de zinanın cezası zina
yapanı halka teşhir edip itibar kaybına uğratmaktır demeyi bırakırım.
Selam Hasan Bey
yukarıda bahsini ettiğiniz
kimselerin 100 vuruşa dair yapmış olduları diş fırçasıyla cezanın tatbiki
koltuk altı görünmeden vurulması vs şeklindeki yorumları gayri ciddi buluyorum
ve kale almıyorum
Siz bu yorumları kale alıp
100 vuruşun bu şekilde yapılmasından yola çıkıp 100 vuruş cezanın gerekçesi
itibar kaybını sağlamaktır şeklinde kurgu yapıyorsunuz.
Gayri ciddi yorumlara anti
yorum geliştirip bu yorumun içine anlayışınızı koyup Allah bu cezayı bunun için
koymuştur hükmüne varıyorsunuz.
Bu konuyu başka başlık
altında sizle müzakere etmiştik. Buradaki 100 vuruşun tatbik edilmesi ve bu
cezanın uygulanmasında bir grup insanın bu cezayı izleyecek olmasının olası
nedenlerine değinmiştim. Bu nedenlerden biride sizin bahsini ettiğiniz itibar
kaybına uğratmaktır.
Olası nedenden yola çıkıp
bu ayetteki yasağın amacı budur demek bence yanlış. Allah dileseydi zina
edenlerin itibarı kalmamıştır onlara itibar etmeyin toplumdan dışlayın derdi
aslına bakarsanız şu da var
sizin bu konudaki vardığınız sonucu onaylayan nur3 ün şu şekildeki
meallendirmesidir
3 Zina eden erkeği zina eden bir kadın
veya putperest bir kadından başkası nikâhlamaz. Zina eden kadına gelince, onu
da zina eden bir erkek veya putperest bir erkekten başkası nikâhlamaz.
Müminlere bu, haram kılınmıştır.
şimdi bu meallendirmeye göre nur 2 ve
3 ü beraber anlayalım
nur2de zina eden erkek ve kadın toplum
önünde 100 vuruş cezasına çarptırılıp bir grup insanında cezanın infazını
izlemesi istenip bu insanlar toplum önünde hem cezalandırılıyor hemde teşhir
ediliyor.
nur3lede teşhir edilen bu insanlara
toplumda itibar kaybı sağlanıp bu insanlarla mümin kimseler nikahlanmasın
deniyor.
bakın gördünüzmü sizin bahsini
ettiğiniz itibar kaybı nur2 ve 3 bir arada yaşar nuri mealine göre okunup
anlaşılınca ortaya çıkıyor.
siz daha önce nur3 için bu ayetin
doğru meallendirmesini zina eden zina edenlerle veya putperestlerle yatar böyle
ilişkiler müminlere yakışmaz şeklinde meallendirmiştiniz.
__________________ O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır
Allah dileseydi zina edenlerin itibarı kalmamıştır onlara itibar etmeyin... derdi (savana)
Allah 26. ayette diyor onu:
Pis kadınlar pis erkeklere, pis erkekler pis kadınlara. Temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler temiz kadınlara. Temizler, onların söylediğinden aklanmıştır.
Benim anladığım, "Canım, ara sıra herkes kaçamak yapar," deyip zinayı hoşgörenleri Allah böyle uyarıyor. Zina yapan pis kimselerle ondan uzak duran temiz kimseler bir olur mu?
...toplumdan dışlayın derdi
İslamda mahkumları dışlamak yok; ıslah edip topluma kazandırmak var. 22. ayet bununla ilgili. Zina suçu işleyen ya da iffetli kadınlara iftira eden yoksul kimseleri dışlamak ve "Bir daha yardım edersem! "diye yemin etmek Allah'ın dinine aykırıdır:
İyi durumda ve varlıklı olanlarınız "Artık vermem!" diye yemin edip te akrabaya, yoksula, Allah yolunda göç edenlere sırtını dönmesin. Hoş görsün, aldırmasınlar. Siz Allah sizi bağışlasın istemez misiniz? Allah acıyor; bağışlıyor.
nur2de zina eden erkek ve kadın toplum önünde 100 vuruş cezasına çarptırılıp bir grup insanında cezanın infazını izlemesi istenip bu insanlar toplum önünde hem cezalandırılıyor hemde teşhir ediliyor.
nur3lede teşhir edilen bu insanlara toplumda itibar kaybı sağlanıp bu insanlarla mümin kimseler nikahlanmasın deniyor.
Nikahlanmasınevlenmesin anlamındaysa yanlış kelime. Açıklamaya çalışayım:
2. ayette yasal ceza açıklandıktan sonra 3. ayette zinanın ahlakî yanı ele alınıp "Zina sıradan bir suç mudur?"a cevap veriliyor.
Hayır! Zina öteki suçlardan daha ciddidir. İmanlı birinin, Allah’a ortak koşan imansız biriyle yatması gibi, iğrenç bir iştir -innehu kâne fahişe (17:32).
Sûrede bunu dile getiren ifade şu:
Ez zâni lâ yenkihu illa... müşrikeh (Nûr 3)
Zina yapan ancak, ortak koşanla NKH eder
Buradaki yenkihu, geleneksel iddianın aksine, evlenir anlamına gelmiyor. Yoksa Yüce Allah zina yapan ancak, ortak koşan biriyle evlenir demiş olur, ki Kendisinin Bakara 221’deki buyruğuyla çelişir:
Ortak koşan kadınlar inanmadıkça onlarla evlenmeyin!
Ortak koşan erkekler inanmadıkça onlara kız vermeyin!
Hayır, Kuran çelişkiden arınmıştır (4:82). Allah’ın Kitabında çelişki, hata olamaz. Hata, gelenekçi yaklaşımın Nûr 3’teki "yenkihu"yu okuyuşunda.
Muhammed Esed’e göre, nikah Kuran’da genel olarak evlenmek anlamına gelirse de bunun kesin istisnaları var. Örneğin Nûr 3’teki yenkihu ve Nûr 60’taki nikahen.
"Konuşulan Arapçada nikah, karşı cinsten biriyle yatmak anlamına gelir," diyen Cevherî ve Ezherî gibi Arap filologları da bunu doğruluyor. (KUR’AN MESAJI, Nûr 3 ve Nûr 60’la ilgili dipnotlar)
Gerçek şudur: Zina yapan bir mümin yasal cezasını çeker, tövbe eder ve ortak koşan imansız biriyle değil, inanan biriyle evlenir.
Yüce Allah inananlara, "Siz zina yaptınız; o halde ortak koşan imansızlarlaevlenin!"demiyor; tam aksine, "İmansız müşriklerle yatanların durumuna düşmeyin," deyip ahlakî bir uyarıda bulunuyor:
Bir bölük inanan da o iki kişinin cezasını izlesin
Ve’l yeşhed azab ehumâ tâifetün minel müminûn
Zinanın doğal cezası zina yapan kişiyi itibar kaybına uğratmaktır. Bu ceza infaz edilirken suçlunun derisine halkın önünde yapılan yüz vuruşa gelince o, ceza değil araçtır. Halkın, olayı öğrenmesine yarayan araç.
Ama pek âlâ yüz vuruştan başka araçlar da kullanılabilir. Tıpkı Nisa 95’e itaaten yapıldığı gibi:
Allah yolunda malları ve canları ile çalışan inanırlar, Nisa 95’te, aylak aylak oturanlardan üstün ilan ediliyor.
Ama mal ve candan başka cihad araçları da olabilir elbet. Örneğin forumlarda müzakerelere katılıp Kuran’daki İslamın yeniden ayağa kalkması için görüş açıklamak ta bir araç.
"Cihadın araçları olarak Allah yalnızca mal ve candan söz ediyor," deyipmüzakereyi nasıl gözardı edemezsek "Zina cezasına tanık olunmasını sağlayan araç olarak Allah yalnızca yüz vuruşu anıyor," diye de örneğingörsel yayın araçlarını dışlayamayız.
Örneğin televizyonun spot ışıkları yüz vuruşun işini pek âlâ görebilir.
ALLAH’IN EMRİ NASIL OLSA YERİNE GELİR
Tamer Karadağlı TV dizilerinde örnek aile babası rolleri oynayan biriydi. Zina yaptığı öğrenildi. Televizyona çıkıp yetmiş milyonun önünde eşinden özür diledi. Spot ışıklarının altında müthiş üzgün görünüyordu.
Rol mü yapıyordu? Belki. Ama halkın gözünde saygınlığını yitirdi. Bunun artçı etkileri de oldu tabii. Örneğin yapımcılar onunla daha az çalışmaya başladı; Karadağlı, kazancından oldu. Eşi ana babasıyla oturmaya başladı; Karadağlı, sıcak yuvasından oldu.
Sonra gazeteler yazdı: fiilen ayrılmışlar. Eşi, muhabirlere şöyle diyordu: "Olanları siz benden daha iyi biliyormuşsunuz. Meğer bütün dedikodular doğruymuş. Bilmediğim daha kimbilir neler oldu. Benim için Tamer artıkyok."
İşte bu. Allah’ın emri yerine gelmiştir –ve kâne emru’l ‘lahi mef’ûla (33:37)
İffetli kadınları suçlayıp ta dört tanık getirmeyenlerin her birisinin derisine seksen vuruş yapın ve bir daha tanıklığını kabul etmeyin. Sapmıştır onlar(4). Ama sonra doğruya yönelip düzelenler başka. Gerçek şu ki Allah acır, bağışlar (5).
Kendi karısını suçlayan ama tek tanığı kendisi olan bir erkek, söylediğim doğrudur diye dört kez Allah’ı anıp andiçer (6). Beşincide, yalanım varsa Allah’ın laneti üzerime olsun, der (7). Kadına gelince, o da adam yalan söylüyor diye dört kez Allah’ı anıp andiçerek suçtan arınır (8). Beşincide eğer o doğru söylüyorsa Allah’ın hışmına uğrayan ben olayım, der (9). Bakın, ya Allah’ın size iyiliği ve bağışlaması olmasaydı? Doğruya yöneleni onaylar O. Bilgedir (10).
BÜTÜN ÇAĞLARIN İFTİRA KUMKUMALARI
(İftirayı) dilinize dolayıp ağızdan ağıza yaydınız. Önemi yok sandınız. Oysa Allah’ın önünde büyük önemi var (15).
İffetli kadınlara iftira edip etrafa yaymak... Benim anladığım, bunu en çok ulema yapıyor ve en çok ta Hz Peygamberin ailesine iftira ediyorlar.
Örneğin Süleyman Ateş’in tefsir adına öne sürdüğü şu iddialara bakın:
İddia 1:
Nûr 31’de anılan ziynetler kadın vücudunun şehvet uyandıran yerleridir. Saç baş, gerdan, memeler...
İddia 2:
Yine aynı ayette anılan ma meleket eyman uhünne, kadınların ellerinin altında bulunan erkek köleler ve cariyelerdir.
İddia 3:
Erkek köle, mâlikesinin her yerine bakabilir. Çünkü evin içinde bunlardan kaçmak güçtür (Kur’ân-ı Kerîm Tefsîri, Ahzab 55).
Süleyman Ateş, Ahzab 55’in yorumunda söylüyor bunu. Çünkü ma meleket eyman uhünne orda da var. Peygamber ailesinin ellerinin altındaki erkek köleler ve cariyelermiş onlar.
Bütün inanan kadınlar gibi (Nûr 31) Hz Peygamber’in eşleri de saçlarını başlarını, gerdanlarını, memelerini... kölelerine açarlarmış. (Ahzab 55)
Anladınız mı? Yüzünüz kızardıysa anladınız demektir. Ama İslam ülkeleri yüzyıllardır komada. Müslümanlar mandaya sinek konmuş gibi duyarsız, rahat.
Sakın yalnızca Süleyman Ateş iftira ediyor sanıp avunmayın. Peygamber ailesine istisnasız bütün tesettürcü ulema iftira ediyor.
İşte başka bir örnek (Mevdudi’nin "Tefhimu’l Kuran"ından):
... bir defasında Hz Peygamber (s.a), kölesi Abdullah b. Müsa’de el-Fezarî ile kızı Hz Fatıma’nın evine gider. O zaman Hz Fatıma’nın üzerinde ayaklarını açıkta bırakan bir entari vardı; başını örtse ayakları, ayaklarını örtse başı açıkta kalıyordu. Hz Peygamber (s.a) kızının utandığını görünce "Zararı yok, yalnızca baban ve kölen var," buyurdular. (Enes b. Malik’ten Ebu Davud, Ahmed, Beyhaki)
Hz Fatıma’nın halini gözünüzün önüne getirin: başını örtse ayakları, ayaklarını örtse başı açıkta kalıyordu. Neyle örtüyordu? Entarisinin eteğiyle. Eteğini başına kaldırınca vücudunun nereleri açılır?
Anladınız mı? Yüzünüz kızardıysa anladınız demektir.
Allah’ın Elçisine atılan şu iftiraya bakın. "Zararı yok," demiş; "yalnızca baban ve kölen var." Ne biçim babaymış, ne biçim adammış?
İftira rivayetindeki Peygamber kelimesine bakın. Hemen ardında (s. a) var: sallallahu aleyh yani saygı ona. İftiracılar Allah’ın Elçisini okadar çok sevip sayıyor ki onun adını her anışta kesinlikle (s.a) diyorlar, saygı ona.
Ama bu, onların Peygamber eşlerini kölelerin önünde teşhircilik yapan kadınlar olarak ve Allah’ın Elçisini kızını erkek kölelerine peşken çeken (nasıl desem) .... ahlaksızın biri olarak göstermelerine asla engel değil.
Yüce Allah’ın şu uyarısı da zerrece umurlarında değil:
İffetli kadınları suçlayıp ta dört tanık getirmeyenlerin her birisinin derisine seksen vuruş yapın ve bir daha tanıklığını kabul etmeyin. Sapmıştır onlar(4).
Neden bu derece fütursuzlar; neden Peygamber eşleri dahil iffetli kadınlara iğrenç iftiralar atıyorlar, neden "Iıırz! Namuuus!" diye bağıra bağıra İslama fuhuş boca ediyorlar?
Cevap Nûr 31’in, aynı ulema tarafından, tesettür uğruna amansızca çarpıtılan anlam ve yorumunda.
Sizin içinizden bir grup ulaştırdı o yalan haberi. Ama kendiniz için kötü sanmayın; tam aksine, iyidir. Ulaştıranlara gelince, tek tek hepsinin o günahta payı var. Ve onların elebaşısı için büyük bir ceza (11). Siz bunu duyunca onların kendiliklerinden, inanan erkek ve kadınların lehinde düşünüp "Apaçık bir iftira bu!" demesi (12) ve dört tanık getirmesi gerekmez miydi? Yok tanıkları. O halde Allah’ın önünde yalancıdır onlar (13). Eğer dünya ve ahrette Allah’ın size iyiliği ve acıması olmasaydı o yaygaranızda size büyük bir ceza gelirdi (14).
Bir şey bilmediğiniz halde dilinize dolayıp ağızdan ağıza yaydınız. Önemi yok sandınız. Oysa Allah’ın önünde büyük önemi var (15). Duyunca şöyle demeniz gerekmez miydi: "Bu konuda bize bir şey söylemek yakışmaz; Sen yücesin Allahım, büyük bir iftira bu!"(16). İnanan kişilerseniz buna benzer hallere bir daha düşmeyin diye Allah işte sizi uyarıyor (17). Ve ayetleri açıklıyor. Bilendir O. Bilgedir (18).
İFTİRA YAYGARASI VE TAKILAR
Tefsirlerde anlatılan olay şu:
Benî Mustalik Savaşı sırasında Hz Ayşe de eşine yoldaşlık etmiş. Ordu bir yerde mola vermiş. Ayşe’nin inci kolyesi nasıl olduysa orda kopmuş. İnci taneleri kumlara saçılmış. Ayşe çocuk yaşta ve çelimsiz olduğu için onları toplarken yorulmuş; kumların üzerine uzanmış; uyuya kalmış. Ordu çekip gitmiş.
Ordudan arkada kalanları toplamakla görevli Abdullah bin Übey bulmuş onu. Devesine bindirip eşine ulaştırmış.
Nasıl her çağın dedikoducuları varsa "Asr-ı Saadet"in de varmış elbet. İşte onlar başlamış icray-ı zanata. Vay efendim, Ayşe ile Abdullah arasında bir şeyler mi olmuşmuş...
Yukardaki ayetler işte o iftira yaygarasını anlatıyor.
Buna İFK olayı deniyor. İFK, iftira demek. Tefsirlerde anlatıldığına göre Nûr 31’in iniş nedeni, o ifk olayı imiş. İftira yaygarası, Hz Ayşe’nin kopup kumlara saçılan inci kolyesi yüzünden çıkmış.
Şimdi Nûr 31’deki takı uyarısını abartılı bulanlar var. Eğer ayet okunurken o iftira yaygarası düşünülür ve o insanların bakış açısı kullanılırsa abartı olmadığı görülür.
Siz,sözünü ettiğiniz,sözüm ona tefsir ve rivayetleri,vaktiyle müslümanların yaptığını mı düşünüyorsunuz?
Bu iğrenç tefsir ve rivayetlerin,islam düşmanları tarafından yapldığını hala anlamadınız mı?
Sonraki kuşak ve günümüz din adamlarının,bu ihaneti farkedemeyişi,dinin bir ihtisas dalı haline getirilmesinden ve aldıkları eğitime,zorunlu olarak şartlanmış olmalarındandır.
Bu tür eğitimden geçmiş tüm din adamı veya müslümanların hepsi özürlüdür.Verdikleri hiç bir bilgiye,yaptıkları hiç bir tavsiye ye,asla itibar edilemez,edilmemelidir.
Lütfen,tefsirlere,rivayetlere bakmayı bırak.Bunlar seni Kur"an"a objektif bakmaktan alıkor.
İfk olayının,Hz.Ayşe ile ilgili olduğunu nereden biliyoruz.Ayni hain odaklardan biliyoruz değil mi?
Şimdi buna inanacakmıyız? Eğer buna inanırsak,bizim de beyinsiz din adamlarından ne farkımız kalır.
Kur"an,bilhassa kadınların geride kalanlarla kalmasını,savaşa çıkmamasını tavsiye ederken,peygamberimiz,çocuk yaşta ve çelimsiz eşini de savaşa mı götürmüş.
Lütfen, tefsirlere, rivayetlere bakmayı bırak. Bunlar seni Kur"an"a objektif bakmaktan alıkor.
Merhaba, Naci Bey.
İlim Çin’de bile olsa alırım; tefsir ve rivayetlerden niye almıyayım. Ayrıca üzerinde durduğum konu, o tefsir ve rivayetleri üretenlerin tutarsızlığı:
Hem Nûr 31’in iniş nedeni olarak Hz Ayşe’nin kolyesini gösteriyorlar hem de "Ayetin konusu kolye değil," diyorlar. Bunu belirtmek zorundayım.
Bir de bu tutarsızlığı gidermek için öne sürdükleri iddia var, ki o, hani özrü kabahatından büyük denir ya, öyle bir şey; fuhuş davetiyesi: Allah "İnanan kadınlar takılarını örtsün!" demekle "Takıların yerleri avrettir; avretlerini örtsünler!" diyormuş.
Sonra da tabii, onları örneğin "İhtiyaçsız erkek hizmetçilerine açabilirler," diyor Allah.
Memeleri aşıp göbeğe uzanan zincir... İnanan kadın, erkekhizmetçisineonu açabilirmiş; tabii onunla birlikte memelerini...
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma