Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Allah’ın yanısıra başkalarına DUA etmek Sapıklıktır!
Uğur ERZİNCAN (www.satirbasi.com)
Allah’ın yanı sıra dua edip birtakım isteklerde bulunduklarınız hakkında hiç düşündünüz mü? Öyle
ya insan(!) düşünebilen bir varlıktır! Fıtrat gereği size verilen
düşünme özelliğini dua edip birtakım isteklerde bulunduklarınız
üzerinde hiç test ettiniz mi? Söylesenize yeryüzünde neyi yaratmışlar bunlar, gösterin de bilelim. Yoksa onların göklerin egemenliğinde bir payları mı var? Eğer
bu yaptığınız doğru bir davranışsa buyrun kitaptan kanıtlayın. Ya da
ufak da olsa kitaptan bir bilgi zellesi koyun önümüze. Allah’ın
yanı sıra kıyamet gününe dek ve kıyametten sonra da dualarına icabet
edemeyecek olana yalvaranlardan daha sapık kim vardır ki! (Bkz. 46/5)
Üstüne üstlük sizi ne duyarlar, ne duanıza icabet ederler ne de size
cevap verebilirler. Hele müşkülünüzü gidermeye güçleri asla yetmez. Bütün
bunları bildiğiniz halde, (bilmiyor idiyseniz şimdi öğrendiğiniz halde)
hala türbelere gidecek misiniz? Hala orada yatanları direkt ya da
dolaylı olarak isteklerinize aracı kılacak mısınız? Hala birtakım zatların mezarlarına gidip sapıklığınızda ısrar edecek misiniz? İnsanların
bir araya toplandığı kıyamet günü dua edip yakarışta bulunduğunuz o
insanlar sizi tanımayacak. Üstüne üstlük size düşman kesilecekler,
onların huzuruna durup da yaptığınız bütün ibadetleri inkar edecekler. Bunları bilmiyor muydunuz? (Bkz: 46/6) “Ne var bunda canım, biz dualarımızı direk onlara yapmıyoruz ki, onların yüzü suyu hürmetine Allah’tan istiyoruz isteyeceğimizi” diyenleri de biliyorum. Böyle
diyerek, şeytanın yaldızlı sözlerine kananlara şunu söylüyorum. İyi
bilinki halis din ancak Allah’ındır. Sizin O’ndan başka bir takım
zatları aracı kılarak “Biz onlara sadece bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar, Allah ile aramızda komisyoncu görevi üstlensinler diye dua ediyoruz”
diyenleri Allah, yalancı ve nankör olarak nitelendiriyor. Bu sözle
kendilerini avutanları da asla doğru yola iletmeyeceğini vurguluyor. (Bkz: 39/3). Ey türbeciler, yatırcılar, mezarcılar! Şimdi size bir misal vereceğim. Kulaklarınızı dört açın, iyi dinleyin! Hani
O Allah’tan başka dua ettikleriniz, yalvardıklarınız, aracı
kıldıklarınız var ya, onların hepsi bir araya gelse, bir sinek dahi
yaratamazlar! Bırakın sinek yaratmayı, sinek onların yattığı yerden
ufacık bir ekmek kırıntısı kapıp götürse, onu bile geri almaya güçleri
yetmez. Dua edilen de acizdir, dua eden de acizdir. Allah’ın
büyüklüğünü, dualara icabet ettiğini, size şah damarınızdan daha yakın
olduğunu unutuyorsunuz değil mi? Unutmayın ki Allah çok kuvvetlidir,
her şeye güç yetirendir. Sonra da hayıflanır durursunuz? Rabbim bizim dualarımızı niye kabul etmiyor? Yoksa bize kıymet vermiyor mu diye! İyi de siz Allah’a mı dua ettiniz de Allah sizin duanıza icabet etsin? Kime dua ettiyseniz, kimden yardım dilendiyseniz gidin ondan hesap sorun. Rabbimiz
size niye kıymet versin ki! Sizler, direkt olarak O’na dua etmesini
dahi beceremezken, bir de kıymet görmeyi mi umuyordunuz. İbadethane
haline getirilmiş türbeler, mezarlar, yatırlar, taşlar, çeşmeler,
hanlar, hamamlar, her ne varsa, hepsi sahtedir, hepsi uydurmadır.
Bunların hepsi avuntudur. İster
evliya türbesi olsun, ister muhterem diye bilinen bir zat türbesi,
isterse peygamber türbesi olsun, size hiçbir faydası dokunmaz. Onlar da
sizin gibi birer insandır. Öldükten sonra sizlere hiçbir fayda
sağlayamazlar. “Onlar ölü değil, diridirler” diyenleri de duyuyorum. Varsayalım
öyle olsun. Bu sizin bildiğiniz gibi, öldükten sonra, dünyada gezen,
dolaşan, çeşitli ziyaretlerde bulunan, canı sıkıldı mı çay kahve içmeye
gelen tiplemeler değillerdir. Siz bunu sezecek güçte değilsiniz. Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Hayır, onlar diridirler. Fakat siz sezemezsiniz. (2/154). Görüyorsunuz ki, onların ölü olmadığını söylemiyor Allah. Onlara “ölüler” demeyiniz diyor. Öldürülenlere ölüler demeyiniz diyor. Onlar diridirler diyor. Bakın Ali imran suresindeki ayetlere. Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rab'leri katında rızıklanmaktadırlar. 3/169 Evet,
onlar diriymiş ölü değil. Peki ne yapıyormuş bu diriler, dünyada
kendilerine dua edenlerin istekleriyle mi haşır neşirlermiş yoksa başka
şeyle mi? Tabiki başka şeyle! Neyle? Rableri katında rızıklanmakla meşguller. Sizi napsınlar. Allah'ın
lütfundan verdiği nimetle sevinçlidirler. Arkalarından kendilerine
ulaşamayan kimselere de hiç bir korku olmayacağını ve üzülmeyeceklerini
müjdelemek isterler. 3/170 Allahın
lütfundan verdiği nimetlere seviniyorlar. Bakın arkada kalanlara da
korkmamalarını ve üzülmemelerini müjdelemek istiyorlarmış. Peki nasıl
müjdeliyorlar. Mezarı başına gelenlere sesli olarak mı? Hayır.
Tabiki Allah onların bu isteklerini kabul ediyor ve ayet olarak
kıyamete kadar bildiriyor geride kalan müminlere. Türbe türbe dolaşalan
tayfaya değil. Onlar, Allah'ın nimetini, keremini ve Allah'ın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceğini müjdelerler. 3/171 Bakın bir müjde daha. Tabi bu da Allah’ın bildirmesiyle dile geliyor. Yani
Allah yolunda mücadele edip, şahidler olarak ölürseniz, Allah sizin
ecrinizi zayi etmeyecek diye müminleri müjdelemek istiyorlarmış. Ama
bunu direk kendileri yapamadığı için Allah onların yerine bu bildiriyi
bize ulaştırıyor. Görüyorsunuz
ki, en güvendiğiniz aracılar bile sizin nitelemelerinizden ne kadar
uzakta. Hem onlar bu müjdeyi, sapıklıkla meşgul olanlara değil,
müminlere yapıyorlar. Bilmem ne baba türbesi,
bilmem ne ana türbesi, bilmem ne evliya türbesi diye türbe türbe fink
atarak, sapıklıklarına sapıklık katanları müjdelemiyorlar. Onlara ancak uyarıda bulunmak icabeder. Hazreti ANIRANİ türbesi hikayesini duymuşsunuzdur. Duymayanlara aktaralım da kulaklarına küpe olsun. Bir
şeyh bir de müridi varmış. Mürid irşad vazifesi için şeyhin salık
vermesini istiyormuş. Şeyh de müridinin bu isteğini kabul etmiş. Yanına
birde eşek katmış yollamış. Az gitmiş uz gitmiş
90 km’den fazla yolculuk yaptığı için seferi ilan etmiş tabi kendini. 2
rekat namaz kılmak için bir yerde konaklamış. Konakladığı sıra eşeği ölmüş. Tabi yol arkadaşının öldüğüne çok üzülmüş. Bari son vazifemi yerine getireyim, hayvan kurda kuşa yem olmasın diye eşeği defnetmiş. Defnettikten
sonra mezarı başında durup ağlamaya başlamış. Tam o sıra yanından bir
kervan geçiyormuş. Kervandakiler mezar başında ağlayan adamı görünce
üşüşmüşler mezarın başına ve başlamışlar dua etmeye. Dua ettikten sonra müridin haline de acımış olacaklar ki, biraz altın bırakmışlar ve oradan uzaklaşmışlar. Uzaklaşırken kervandan şöyle mırıltılar yükselmiş. Herhalde yatan zaat muhterem biriydi, baksanıza başındaki nasıl ağlıyor v.s. Mürid altınları görünce şaşırmış. Allah’ın lütfu diye koymuş cebine. O sıra uyuya kalmış. O uyurken birkaç kervan daha ziyaret etmiş mezarı. Onlar da yanlarında bulunan eşyalardan bir şeyler bırakmışlar. Velhasılı, bizim eşeğin mezarı epey işlek bir yer haline gelmiş. Gel zaman git zaman, mürid orayı çevirmiş türbe haline getirmiş. Akın akın ziyaretçiler v.s. Şeyhinin
kulağına, yakınlarda değerli bir zatın türbesi olduğu haberi çalınmış.
Şeyh hemen yanına birkaç adam almış ve “kim bu muhterem” diye türbeye
doğru yola çıkmış. Vardığında ne görsün, müridi ve bir türbe. Çok
şaşırmış. Ne oldu da bu kadar meşhur bir yer haline geldi burası, neredeyse bizim dergahı solladı demiş. Mürid başından geçenleri anlatmış tastamam. Şeyhi müridin kulağına eğilmiş ve fısıldamış. Sıkma canını senin eşeğin babası da bizim tekkede yatıyor. Anlayışlı ve bilinçli günler dileğiyle.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|