Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Ş e y t a n
Ş t n
Arap dilinde “şeytan” sözcüğüne kök olabilecek iki tane sözcük vardır; bunlar, “ştn” ve “şyt” sözcükleridir. Biz, “şeytan” sözcüğünün Arapça olduğu kanaatini taşıyoruz. Zaten tüm lüğatlarda da “ştn” maddesinde ele alınır.
“Şeytan” sözcüğü, “ştn” kökünden gelir. “Ştn” sözcüğü, “ip; derin kuyulardan kovaya bağlanılarak su çekilen, hayvanların bağlandığı ip” demektir.
Bu ip uzak ve derin işlerde kullanıldığından bunun fiili olan “şatana” fiili, “baude (uzak oldu)” anlamında kullanılmıştır.
“Fey’alün” kalıbındaki “şeytan” sözcüğü, “iyiden, güzelden uzak olan her şey” için kullanılır olmuştur.
Nitekim başında yelesi olan çirkin bir yılan cinsine de “şeytan” adı verilmiştir. Saffat 65 suresinde geçen “sanki şeytanların başı gibi...” ifadesindeki “şeytanlar”, sözü edilen çirkin yılanlardır.
Bu sözcüğün, “yanma” özellikle de zeytin yağının ve işlem görmüş üzümün yanması” anlamındaki “şyt” kökünden geldiği de varsayılsa da birincisi asıl olandır. (Lisan; 5/114, 115) İşte kur’an Hakkı YILMAZ alıntı.
Şeytanı tanıyalım;
Şeytan kötülüğü, habis olanı, çirkin ve her türlü hayasızlığı içine alan bir kavramdır.
5/Maide 90,91 Ey inananlar, şarap, kumar, dikili taşlar, şans okları şeytân işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytân, şarap ve kumar ile aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allâh'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak istiyor. Artık (bunlardan) vazgeçecek misiniz?
4/Nisa 117-120 O(Allah'a ortak koşa)nlar, O'nu bırakıp birtakım dişilerden başkasına çağırmıyorlar ve onlar, (hayırsız) âsi şeytândan başkasına yalvarmıyorlar. (O şeytân) Ki Allâh ona la'net etti ve o da, "Elbette senin kullarından belirli bir pay alacağım" dedi. "Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları boş kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim: hayvanların kulaklarını yaracaklar; onlara emredeceğim: Allâh'ın yaratışını değiştirecekler!" kim Allâh'ın yerine şeytânı dost tutarsa, muhakkak ki açık bir ziyana uğramıştır. (Şeytân) Onlara söz verir, umut verir, fakat şeytânın onlara sözü, aldatmadan başka bir şey değildir.
Heva, olumsuz arzu, bir şahıs, bir kurum, bir topluluk, bir öğreti, kavim, geçmiş (batıl gelenek) gelecek (istikbal kaygısıyla yapılan yanlışlıklar), soyut ve somut, her türlü batıl inanç vb.. şeytan kavramının içinde yer alır.
Bazen bunları tarih üretir, bazen toplum üretir, bazende insanın kendi aklı üretir.
22/Hacc 3 İnsanlardan öyleleri var ki ALLAH hakkında bilgisizce tartışır ve her azılı şeytana uyar.
47/Muhammed 25 Hidayet kendilerine açıkça belli olduktan sonra arkalarına dönenlere şeytan fit vermiş, sonu gelmez arzuların/ümitlerin ardına takmıştır onları.
Ayrıca insanın bizzat kendinde olan bir şey varki, bu şeytanın anten görevini yapar bunun adı İblistir.
İblis
“İblis” sözcüğünün anlamı; “hayırdan son derece ümitsiz olan, Allah’ın rahmetinden umudunu kesen” demektir. Araştırmacılar bu sözcüğün aynı “Âdem” sözcüğü gibi Arapça olmadığını, Arapça’ya başka dillerden geçtiğini belirtmişler ve Yunanca “Diabolos” sözcüğünün değişmiş hâli olduğunu ileri sürmüşlerdir.
“İblis nedir?” sorusuna eski düşünürlerin bir çoğu; İblis’in asıl adının Azâzil olduğu, meleklerin ileri gelenlerinden biri iken Âdem’e secde etmediği için Allah’ın rahmetinden uzaklaştırıldığı şeklinde bir açıklama getirmişlerdir. İşte kur’an Hakkı YILMAZ alıntı.
Bir metforla örnek vercek olursak;
Bütün kötülüklerin adı şeytan, radyo dalgaları yayan verici istasiyonu gibi çalışır. Bu verici istasiyonu ancak alıcıları tarafından algılanır.
Yani bir televizyon veya radyo düşünün, buların antenleri olur yani alıcıları, bu alıcıları nereye çevirirsen oradan sinyal alır görüntü ve ses yayını başlar, anten ne kadar o istikamete çevriliyse ve ne kadar kaliteliyse görüntü ve ses o kadar net ve kusursuz olur.
Bir birlerine uyumları çok önemli, eğer uyumlu değilse algılamada sıkıntı olur, birde şifreli ve kablolu yayınlar var, yani vericiye göbekten bağlı antene gerek yok direk bağlı, bunların görüntü ve ses kalitesi daha da iyidir.
Burada verici (şeytan) alıcı (iblis) frekanslar tuttuğu zaman, yani insan kendisinde bulunan iblisi kontrol edememişse, artık kişi şeytanın yayınlarını telkinlerini aktarmaya ve hizmete başlar.
İblisi tanıyalım;
İblisi tarif edecek olursak, insanın can tarafında olan ve insana vesvese veren, insanla beraber var olan insan olgulaştığında meydana çıkan, kendisine uyanlarla beraber cehenneme gidecek olan varlıktır.
İblis yağmuru oluşturan damlalardır, şeytan damlalardan oluşmuş yağmurdur.
7/Araf 11-27 Andolsun ki sizi yarattık, sonra sizi biçimlendirdik, sonra da meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. Onlar da secde ettiler. Ama İblis etmedi, secde edenlerden olmadı o.
Allah buyurdu: "Sana emrettiğimde secde etmeni engelleyen neydi?" İblis dedi: "Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın."
Buyurdu: "O halde in oradan. Senin haddine mi orada büyüklük taslamak! Hadi çık! Sen alçaklardansın."
Dedi: "İnsanların diriltileceği güne kadar bana süre ver."
Buyurdu: "Süre verilenlerdensin."
Dedi: "Beni azdırmana yemin ederim ki, onları saptırmak için senin dosdoğru yolun üzerine kurulacağım."
"Sonra onlara; önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından musallat olacağım. Bir çoklarını şükreder bulamayacaksın."
Allah buyurdu: "Çık oradan, yenik düşmüş ve kovulmuş olarak. Onlardan sana uyan olursa yemin olsun ki, cehennemi tamamen sizden dolduracağım."
"Ey Adem! Sen ve eşin cennette oturun, dilediğiniz yerden yiyin ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa ikiniz de zalimlerden olursunuz."
Derken, şeytan, kendilerinden gizlenmiş çirkin yerlerini onlara açmak için ikisine de vesvese verdi. Dedi: "Rabbinizin sizi şu ağaçtan uzak tutması, iki melek olmayasınız yahut ölümsüzler arasına katılmayasınız diyedir."
Ve onlara, "ben size öğüt verenlerdenim" diye yemim de etti.
Nihayet onları kandırarak aşağı çekti. O ikisi ağaçtan tadınca çirkin yerleri kendilerine açıldı. Bahçenin yapraklarından yamalar yapıp üzerlerine örtmeye başladılar. Rableri onlara seslendi: "Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Ben size, şeytan sizin için açık bir düşmandır demedim mi?"
"Ey Rabbimiz, dediler, öz benliklerimize zulmettik. Eğer bizi affetmez, bize acımazsan elbette ki hüsrana uğrayanlardan olacağız."
Buyurdu: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde belirli bir süreye kadar mekan tutmanız ve nimetlenmeniz öngörülmüştür."
Buyurdu: "Orada hayat bulacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan çıkarılacaksınız."
Ey ademoğulları! Size, çirkin yerlerinizi örtecek giysi ve süs kıyafeti indirdik. Ama takva giysisi en hayırlısıdır. İşte bu, Allah'ın ayetlerindendir. Düşünüp öğüt almaları umuluyor.
Ey ademoğulları! Şeytan, ana-babanızı, çirkin yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi, size de bir fitne musallat etmesin. Çünkü o ve kabilesi sizi, onları göremeyeceğiniz yerden görürler. Biz o şeytanları, inanmayanlara dostlat yaptık.
Biraz daha açacak olursak, iblisi tanımanın yolu insanı tanımaktan geçer. Çünkü iblis insanın içindedir.
Şöyle ki: insanın bedeni ve canı (maddesel yönü ve enerji yönü) birbirinden ayrılmayan ve insanı insan yapan biri olmazsa diğeri olmayan iki unsurdur. Bedeni ele alacak olursak, baş gövde kollar ve bacaklar, organlar ve işlevleri, solunum, dolaşım ve sindirim sistemleri, beş duyu organları vs.. iblis bunların hangisinde? Hiç birinde yok.
İblis insanın can tarafında, görünmez bir varlıktır cinlerdendir, şeytanirracim dir, kovulmuştur, vs..
İnsanın manevi tarafını şubelere bölersek, iblisin yerini tespit edebiliriz. Akletme, muhakeme, irade, düşünce, bellek ve hafıza, bilinç ve bilinç altı, sevme sevilme, kin ve af vb.. iblis bunarlın neresinde?
İblis bunların ön belleğinde, yani akla ilk gelen şey, henüz akıl bunu süzgeçten geçirmemiş, irade karar vermemiş, ham düşüncedir.
İnsan neyle besleniyorsa onun himayesine girer. Vahiyden besleniyorsa iblisin telkinleri ona etki etmez, hayatını vahyin doğrultusunda şekillendirmemiş insanlar iblisin cirit atacağı ve istediği kıvama getireceği bineği olur.
Şeytanı ve iblisi tanıdıktan sonra, şimdi pratiğimizdeki rolü, o rolü ve yetkiyi verenin ne olduğu ve ne amaçla verdiği hakkında düşünelim.
Acaba bu bize iyilikmi getirir yoksa kötülükmü? Ne yapmalıyız? Ne yapmamalıyız? Bu yoldan korunma yolları nelerdir?. Bu olaya ciddi yaklaşmalıyız, hemde hayatımızdan dahda fazla!.
Şeytanı şeytanın başlığı altındaki bütün melanet olan ne varsa, bunu bizim karşımıza çıkaran yüce Allah’tır.
Şeytanirracim olan İblisi, gerek insanlardan gerek cinlerden şeytanları, şeytan ve dostlarını ve kavmini, kabilesini, ordusunu vs..
Kötülük yolunun kalkış gidiş ve duraklarını, o yolda yürüyenlerin yaptıklarından dolayı, kazandıkları hız ve mesafe, Allah’ın takdiriyle olmaktadır.
4/Nisa 78 Nerede olursanız olun, sağlam kalelerde bile olsanız ölüm sizi yakalar. Başlarına iyi bir şey gelse, "Bu ALLAH tarafındandır," derler. Kendilerine bir kötülük dokunsa, "Bu senin tarafındandır," derler. De ki, "Hepsi ALLAH tarafındandır." Bu topluma ne oluyor ki neredeyse hiç bir söz anlamıyorlar!
Şeytana mühlet veren, kötülük ve şer yolunun kilometre taşlarını taktir eden, yasalarını ve kurallarını koyan Allah c.c bütün iş ve oluşun kendi tasrrufunda olduğunu, ademoğluna bildirmiştir.
“Göktekilere, yerdekilere ve ikisi arasındakilere istyer ieteyerek ister istemiyerek gelin dedik isteyerek geldik dediler.” “Kalplerini mühürledik...” “Hidayet Allah’tan dır..” “Kimine ilim kimine zenginlik veririz” Bildiğiniz gibi bu ve benzer ifadeler Kur’an’da sık yer almaktadır.
7/Araf 16,17 Dedi: "Beni azdırmana yemin ederim ki, onları saptırmak için senin dosdoğru yolun üzerine kurulacağım."
"Sonra onlara; önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından musallat olacağım. Bir çoklarını şükreder bulamayacaksın."
17/İsra 64 "Onlardan gücünün yettiğini sesinle yerinden oynat, onlara karşı tüm gücünü ve adamlarını seferber et, paralarının ve çocuklarının bir bölümüne ortak ol ve onlara umut ver. Şeytan, onlara ancak sahte umutlar verir."
6/Enam 112 İşte böyle, biz her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar aldatmak için birbirlerine lafın yaldızlısını fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. Bırak onları, düzdükleri iftiralarla baş başa kalsınlar.
64/Tegabun 11 Başa gelen hiçbir musibet Allah'ın izni olmaksızın olamaz; Allah'a kim inanırsa onun gönlünü doğruya yöneltir. Allah her şeyi bilendir.
Yüce Allah, her türlü olumsuz davranışlara, kötülüklere, zalimliklere, izin vermiş ve hatta, Resullerin bile, başlarına bela, musibet, fitne, zalim ve şeytanları musallat etmiştir.
Her şey Allah’tan dır, sözü çok doğru bir ifadedir.
22/Hacc 52,53 Biz senden önce hiçbir resul ve nebi göndermedik ki, o bir şey dilediğinde, şeytan onun düşünce ve dileği içine bir şey atmış olmasın. Ama Allah, şeytanın attığını siler, sonra kendi ayetlerini muhkemleştirir. Allah Alim'dir, Hakim'dir. (Allâh, böyle yapar ki) Şeytânın attığını, kalplerinde hastalık olanlar ve kalpleri katılaşanlar için bir imtihan yapsın; zâlimler uzak bir ayrılık içindedirler.
43/Zuhruf 36,37 Kim Rahman'ın Zikri'ni/Kur'an'ı görmezlikten gelip ondan uzaklaşırsa biz ona bir şeytanı musallat ederiz de o ona can yoldaşı olur. Bu şeytanlar onları yoldan saptırırlar. Onlarsa kendilerinin hala hidayet üzere olduklarını sanırlar.
Şimdi diyeceksiniz ki, hani irade, hani Allah insana hakkı ve batılı seçme hakkı vermişti, madem her şeyi Allah yapıyor ozaman neden insanı yaptıklarıyla hesaba çekiyor, nerde meşiet.
Madem her şey yazılmış, bizim uğraşmamıza ne gerek var. Vs.. vs…
Konuyla ilgili birkaç ayet okuyup, meseleyi teati edelim.
8/Enfal 16 Kim o gün, savaş taktiği veya başka bir birliğe katılma amacının dışında sırtını dönüp kaçarsa ALLAH'tan bir gazaba uğramıştır ve yeri de cehennemdir. Ne kötü bir duraktır. Onları siz öldürmediniz, fakat ALLAH öldürdü. Attığın zaman da sen atmıyordun; ALLAH atıyordu. Fakat böylece inananları güzel bir sınavla ödüllendirir. ALLAH İşitendir, Bilendir. Bu yolla, ALLAH, kafirlerin planını bozar.
Evet daha önce bahsettiğimiz ve yukarıdaki ayetlere baktığımızda, şunu rahtlıkla anlıyoruz ki, her türlü iş ve oluş, yaratılan bütün mevcudat, her türlü yasa ve kanun, var oluşun başı ve sonu, eşyanın oluş ve dönüşümü, canlının ve cansızın evrilip devrilmesi, uçsuz bucaksız evrende olup biten her şey, Allah tarafından olmaktadır.
Kuarklardan, protona elektrona ve atoma, atomdan moleküle, DNA ve şifresine, soyut yada somut, ins ve cinn, madde ve enerji, toprak, su, hava ve ateş, aklınıza gelen ve gelmeyen her şey ama her şey, Allah’ın kontrolünde ve idaresindedir.
M İkbal'in dediği gibi evrenin kozmik akışı Allah'ın davranışıdır.
57/Hadid 22 Yeryüzüne ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce o, Kitap’ta bulunmasın. Doğrusu bu Allah'a kolaydır. Bu, kaybettiğinize üzülmemeniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmamanız içindir. Allah, kendini beğenip öğünen hiç kimseyi sevmez.
Yüce Allah her koyduğu kanunun arkasından neyin geleceğini, akabinde hangi yasanın işleyeceğini, bir birine geçmiş ve bir birinin içinde, bir biriyle bağlantılı ve bir birini etkileyen ve bir birini tetikleyen, karmaşık ve muazzam bir sistemi kendisi koymuştur.
Maddenin ve enerjinin bir birinden etkilenerek dönüşümü, canlıların cansız ve canlı varlıklara ihtiyaç duymaları ve bir biriyle etkileşim içerisinde olmaları muazzam bir sistemdir.
Ekosistemde her bir tür birbirleri ile karşılıklı ve karmaşık ilişkiler içinde olduğu için bir türün yok olması veya var olması birbirine bağlı olan türleri de olumlu yada olumsuz yönde etkilemektedir. Yani hayatiyeti birbirine bağlıdır.
Bunun gibi; Allah’ın everene koyduğu yasalarda zincirleme birbiriyle iç içe biri diğerinin devamı ve alt basamağıdır.
Hak yolunun yasaları birbirlerini teşvik edici ve destekçisidir. Batıl olan yolun yasaları da aynı, birbirlerini azdırıcı ve tahrik edicidir.
Yani güzel bir amel, daha bir güzelini yapmaya zemin hazırlar, zincirleme giden bu olay daha sonraki amelleri, büyük bir hazla ve kolaylıkla yapmayı adet haline getirir.
Kötü bir işte, diğer kötü işleri çağırır ve azdırır.
Bir felsefecinin dediği gibi yüzlerce bilardo topunun birbirine çarpması sonucu oluşan hareketlerin yönünü kestirmek mümkün görülmeyebilir, ancak her bir topun hareketi kendisiyle çarpışan bir önceki topun momentumu ve açısına bağlıdır. Topların tüm hareketi ilk topun hareketine ve onun da hareketi kendisine vuran istakanın açısına ve gücüne bağlıdır.
Yüce Allah bu yasaların nasıl işlediğini kullarına çeşitli yollarla fark ettirmiştir, Bu bazen insan fıtratında, bazen evrenin işleyişinde, bazen akıl yoluyla ve bazende bizzat gönderdiği vahiyle, tezahür eder.
Aslında gönderdiği vahiy bizlere bunların tamamını fark ettirecek nitelikte, meğer ki insan buna ilgi duysun ve kılavuz edinsin. Bu fark etme yollarını bir biriyle uyum içerisinde çalıştırmayı, Allah bizlere vahiy yoluyla bildirmiştir.
Batılın ne olduğunu, nasıl sonuç verdiğini ve batıldan korunmanın nasıl olacağını, bildirmekle beraber batılın, kötünün, habisin, şerrin, iblisin ve şeytanın vb.. İnsan Rabbine sığındıktan sonra etkisinin olmayacağını, şaşması ve yanılması olmayan, sarsılmaz ve değişmez bir yasayla bizlere açık etmiştir.
17/İsra 65 "(muhlis) Kullarıma gelince, senin onlar üzerine hiç bir gücün yoktur." Koruyucu olarak Rabbin yeter.
16/Nahl 99 Şu bir gerçek ki şeytanın elinde, iman edip yalnız Rablerine dayananlar aleyhine hiçbir sulta/hiçbir kanıt yoktur.
Atom ve moleküllerden varlıkların teşkili ve kainatta cereyan eden bütün hadiselerin idaresi; ancak, sonsuz ilim ve kudret sahibi bir yaratıcının, kainatta her an tasarrufta bulunmasıyla mümkündür.
Bir taraftan şeytana fırsat verirken, diğer taraftan ondan korunmayı bir sebebe bağlıyor, yasalaştırıyor. “iman edip yalnız Rablerine dayananlar.” Şeytandan etkilenmezler "(muhlis) Kullarıma gelince, senin onlar üzerine hiç bir gücün yoktur.” Şeytanın muhlis kullara etkisinin olmadığını, şeytana rağmen iyi iş göreni ödüllendireceğini, bir sebebe bağlıyor.
4/Nisa 79 Sana ne iyilik gelirse Allah'tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir. Seni insanlara peygamber gönderdik, şahit olarak Allah yeter.
42/Şura 30 Başınıza gelen herhangi bir musibet ellerinizle işlediklerinizden ötürüdür. O, yine de çoğunu affeder.
21/Enbiya 35 Her canlı, ölümü tadacaktır. Biz bir imtihan olarak sizi şer ile de hayır ile de deniyoruz. Sonunda bize döndürüleceksiniz.
İnsanın önüne iki yol koyulmuş, biri hakk biri batıl, bu yolların her ikisinin yasalarını, kurallarını, sonuçlarını, cezasını ve mükafatını, Allah koymuş ve insana hak yolu seçmesini emretmiştir.
Hakk olan yoldan memnunu olacağını, batıl yoldan da hoşlanmadığını bildirmiştir.
Hakkı secerken neler yapması gerektiğini söylemiş ve ona yardım edeceğini taahhut etmiştir.
Hangi amelin sonucunda nelerin olacağını, Allah’ın yardımının hangi hallerde zuhur edeceğini, açık seçik beyan etmektedir ve sonunda cennete koyacağını ve orada ebediyyen kalacağını müjdelemektedir.
Mesajının ulaşmadığı kimselere de azap etmeyeceğini beyan etmiştir.
Batıla gidilmemesi gerektiğini emretmiş, gidildiğinde nelerin olacağını ve cehennemin nasıl kötü bir yer olduğunu anlatmıştır.
Allah değim yerindeyse insana, sen iste ben vereyim, sen murat et, ben taktir edeyim, sen sancılan ben doğurtayım, sen ilgilen ben bilgilendireyim, sen dertlen ben derman olayım, sen merak et ben merakını gidereyim, ben sana bütün yasaları/melekleri secde ettirmişim.
İste Rabbinden, halinle, davranışınla, amelinle, işinle, gezişinle, yürüyüşünle, konuşmanla, bağırmanla, susmanla, sevmenle, kızmanla, oturmanla, kalkmanla, bedeninle ve canınla, sabır ve namazla iste yeter ki sen iste.
2/Bakara 153 Ey iman edenler! Sabır ve namazla yardim isteyin. Şüphe yok ki Allah, sabredenlerle beraberdir.
Allah yasaları öğretiyor, yasalara göre davranma işi insana kalıyor. Yasaya uygun kim iş görürse o kazanıyor. Kimde yasaya ters iş yaparsa, hem dünyada hem de ahirette kaybediyor.
Bu anlamıyla Fazlurrahman'ın dediği gibi vahiy hem peygambere hem de tümüyle Allah'a ait bir kelamdır. Tabiri caizse, Kur'an, aşağıdan yukarıya Abdullah'ın oğlu Mekkeli Muhammed'in (s.a.v.) vicdani arayışının bir "inkişafı", yukarıdan aşağıya ise Allah'ın bu arayışlara bigane kalmadığının bir göstergesi, birlikte varoluşun dinamik temposuna "inzal" yoluyla katılımdır. Birlikteliğin sorumluluğuna "ses" vererek, acılara ortak olarak iştiraktir. İhsan ELİAÇIK
13/Rad 11 Ardında ve önünde insanoğlunu takip edenler vardır; Allah'ın emriyle onu gözetirler. Bir millet kendini bozmadıkça Allah onların durumunu değiştirmez. Allah bir milletin fenalığını dileyince artık onun önüne geçilmez. Onlar için Allah'tan başka hami de bulunmaz.
57/Hadit 25 Elçilerimizi apaçık kanıtlarla gönderdik, onlarla birlikte kitabı ve yasayı indirdik ki halk adaleti gözetsin. Büyük bir kuvvete ve halk için yararlara sahip olan demiri de indirdik ki ALLAH kendisini ve elçisini inançla destekleyenleri ayırsın. ALLAH Güçlüdür, Üstündür.
Asıl iman tam bir teslimiyettir.
Burada sadece tam bir teslimiyetle Allah’a güvenmek, ve onun söylediklerinin mutlak doğru olduğunun bilincine varmak ve batıldan Allah’ın öğrettiği gibi sakınmak ve yine hakka Allah’ın öğrettiği gibi sım sıkı sarılarak iman etmek gerekir.
Allah’ın insana teklif ettiği, iman değerlerinin, ahlak ilkelerinin, ibadet ve muamelatın şeksiz ve şüphesiz doğru olduğuna inanarak tam teslim olmak.
Rabbin yalnız ve yalnız Allah olduğuna, hakk yolun yasalarının doğru olduğuna, batıl yolun yasalarının yanlış olduğuna, neyin iyi neyin kötü olduğunu yalnız Allah’ın öğreteceğine inanmak.
Makro dan mikroya kadar Allah’ın yasalarıyla muazzam işleyen evrende her bir varlık bir orkestranın enstrümanı gibi bir makamda tempo tutmuş ses vermektedir.
İşte insandan da bu yasalara iştirak edip aynı orkestrada yer alıp tempo tutması istenmektedir.
81/Tekvir 1 Güneş yuvarlandığı zaman,
81/2 Yıldızlar sönüp düştüğü zaman,
81/3 Dağlar yürütüldüğü zaman,
81/4 En değerli mallar terkedildiği zaman,
81/5 Yabani hayvanlar toplandığı zaman,
81/6 Denizler kaynatıldığı zaman,
81/7 Nefisler/kişiler çiftleştirildiği zaman,
81/8 Canlı canlı gömülen kız çocuğu sorulduğu zaman:
81/9 Hangi suçtan ötürü öldürüldü diye.
81/10 Kayıtlar yayımlandığı zaman,
81/11 Gök yerinden oynatıldığı zaman,
81/12 Cehennem alevlendirildiği zaman,
81/13 Cennet yaklaştırıldığı zaman,
81/14 Her kişi ne yapıp getirdiğini bilir.
81/15 Andolsun gizlenen yıldızlara,
81/16 Akıp deliklerine girenlere.
81/17 Andolsun kararmaya başlayan geceye,
81/18 Ve nefes almağa başlayan sabaha,
81/19 Bu, onurlu bir elçinin sözüdür.
81/20 Güçlüdür; Yönetimin Sahibi katından yetkilidir.
81/21 Kendisine uyulmalı ve güvenilmeli.
81/22 Arkadaşınız deli değildir.
81/23 Onu apaçık bir ufukta görmüştür.
81/24 O, hiçbir haberi gizlemiyor.
81/25 O, kovulan şeytanın sözü olamaz.
81/26 Öyleyse nereye gidiyorsunuz?
81/27 Bu, tüm halklara bir mesajdır.
81/28 Sizden doğru davranmak isteyenler için...
81/29 Ne dilerseniz, ancak evrenlerin Rabbi olan ALLAH'ın dilediğine göredir.
__________________ Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
|