Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
İçlerinden her kişi de istiyor ki, kendisine açılıp saçılmış sayfalar verilsin.
Hayır, öyle şey olmaz! Doğrusu şu ki, âhiretten korkmuyorlar.
Hayır, iş, sandıkları gibi değil! O bir öğüt vericidir/bir düşündürücüdür.
Dileyen düşünür onu, öğüt alır.
Ve onlar, Allah'ın dilediği dışında, öğüt alamazlar. Sakındırmaya ve affetmeye ehil olan O'dur.(Muddessir 52-56)
Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin göğüsleri içinde ayan-beyan ayetlerdir. Bizim ayetlerimizi, zalimlerden başka kimse inkâr etmez. (Ankebut 49)
Yûsuf gerekli olgunluğa ulaşınca ona hükmetme yeteneği ve ilim verdik. Güzel düşünüp güzel davrananları biz işte böyle ödüllendiririz. (Yusuf 22)
Mûsa, yiğitlik çağına ulaşıp olgunlaşınca ona hikmet ve ilim verdik. Biz, güzel düşünüp güzel davrananları böyle ödüllendiririz.(kasas 14)
O, hikmeti dilediğine verir. Ve kendisine hikmet verilmiş olana çok büyük bir hayır verilmiş demektir. Gönlünü ve aklını çalıştıranlardan başkası düşünüp anlayamaz.(bakara 269)
Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur.(Necm 39)
Sayın Cin13 ün sorusu paralelinde bende kendi karşılaştığım sorunlar ile Kur’an ın bana neden açık olmadığını, neden bunu haketmediğimi belirlemeye çalıştım.
Cin13 Başlık çok uygundu, umarım konuyu başka bir mecraya kaydırmam. Düşüncem bireylerden yola çıkarak toplumu analiz edebilirizdir.
Evet Kur’an açık, Allah en güzeli söyler. Mezhebler de, tarikatlarda vs.. çıkan hüküm farklılıklarını bir çırpıda silersem sadece Kur’an deyip doğrularımı yanlışlarımı oradan belirlemeye çalışırsam, din adına ortaya konan karmaşadan bir nebze çıkabilirim, çıktım .Kur’an yetmek zorunda diyorum ama kendimden ve başkalarından kaynaklanan (bilgi,hırs) sorunlarla bocalamaya devam ediyorum.
Kur’ an ın Orijinalinin Arapça olması ve Meallerde ki kelime/kavram kargaşası
İslam adını verdiğimiz mevcut varolan dini, bireysel ya da uzman olarak Kur’an ile yeniden yapılandırmaya girdiğimizde eski inanç ve alışkanlıkları terk edemememizden kaynaklanan yanlışlıklar.
Arapça dil bilgimizin hiç olmaması (çoğumuz yüzünden okuyabiliriz ama okuyamasak da şahsi düşüncem pek kaybımızın olmayacağı yönündedir).
Arapça Dil bilgimizin yeterli olmaması. ( Farklı anlamlar içeren kelimeleri tespit edememek ve kavram kargaşaları içinde kaybolmak)
BİR çoğumuz İlahi Kelamda ki dil açığımızı Gerek zaman problemi gerekse ekonomik vs. nedenler ile Arapçayı öğrenmek yerine bir çok meali okuyarak kapatmaya çalışmaktadır.Bunun sonucunda da mealleri çeviren dil ve din uzmanlarının!;
Dilbilgisi Yetersizlikleri nedeniyle Kur’an da bir den fazla geçen kelimelerin, geçtikleri diğer yerlerdeki anlamlarını dikkate almak yerine, algıladıkları kelimeleri yerleştirmesi,
Kur’ an ı ve insanı anlamadan kelime kelime çevirmeye kalkmaları,
Diğer meallerden kelimeler açısından farklı olabilmek adına daha sığ, dar kelimeler seçmesi,
Örf ve adetlerden gelen anlayışları (umarız) bilinçsizce Kur’ an a mal etmeleri,
İlimlerine olan güvenlerinden dolayı diğer dil ve din uzmanları ile işbirliğine yanaşarak daha sağlıklı bir çeviri yapabileceklerini görmeden, dağların kabul edemediği bu yükü tek başlarına kaldırabileceklerini sanmaları
Sanırım bilinçaltında kalan, hata yapsak ta bir sevap alırız düşüncesi.
Meallerden beslenen kişilerin takdir ettiği bir alimi tek meal kaynağı olarak alarak onun muhtemelen yapabileceği hataları başka bir meal kullanmadığı için fark edememesi.
Meallerden beslenen kişilerin Meali tam okumaması ya da meali okuyup üzerinde düşünerek kendine telkin etmek yerine (kendince yorumlamak) direkt başka mercilerden cevap, fetva, görüş alması ve tabi ki okuyucunun da örf ve adetlerden gelen alışkanlıkları ile (diğer bir deyişle Kur’an da ne denilmiş bakmadan, araştırmadan, incelemeden kabul ederek) meal’i yorumlaması.
Böylece Dini belirleyen bir otorite/ruhban sınıfını inşa etmeleri. Dolayısı ile yeni hükümler ilave edilmesi.
Kur’ an Arapçadır. Müslüman olmak için, Mümin olmak için, Arapça bilmek tabi ki şart değildir.
Mealler Arapça dilini bilmeyen bir insana elbetteki dinini öğretebilecek en sağlam kaynaklardır. Elbetteki dil bilmeyen kişinin anlamadan okuması yerine meal den okuyarak Allah’ ı anması daha samimi ve gerçekcidir.
İnanmak isteyen insan Allah’ ı tanımalıdır.
Kur’ an zaten Allah’ ı tanıtıyor..
Tanıtıyor ama biz mealciler o sıfatları ya vedud olarak okuyor anlamıyoruz ya da genel olarak neden o sıfat orada geçmiş, bir önceki bir sonraki ya da başka bir yerde ki ayeti geçtik, ilgili ayette bile anlamı nedir, sorgulamıyor olmamız.
Meal çevirilerinde ya Arapça olarak geçmekte ya da Türkçe olarak geçmektedir. Kitapın sonunda çıkardıkları listeleri pek fazla kimse kurcalamamaktadır zannımca.
Telkin, öğreti yerinde olur. Sıfat, ilgili ayette anlamı ile arapçası yan yana verilirse Allah kafamızda ki Tanrılık tan çıkar Kur’ an ın Allah ı olarak yerleşir.
Böylece Gerek Kur’an yorumlarımız da gerekse günlük hayattaki iyi ve güzel işlerde kılavuzumuza kavuşmuş olur ona göre yol tutturmak için çaba harcarız.
Zaman içerisinde yaşayarak ya da okuyarak belirli bir bilgi düzeye ulaşıp, bilgisinin doğruluğunu sorgulayabilecek ve tecrübeleri ile doğru sonuçlara varabilecek olgunluğa sahip olunca davranışlarında kişi iyi, güzel olanları seçerse Allah kişiye çalıştığı ve hak ettiği ölçüde ilim verecektir ve o zaman din adına her nokta da kalbimiz huzuru bulacaktır.
__________________ Anlatan da aciz dinleyen de aciz, Hamd O Allahüssamed'e ki İlahi Kelam ile seslendi
|