Yazanlarda |
|
paradigma Newbie
Katılma Tarihi: 29 agustos 2006 Gönderilenler: 32
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
ALLAHSIZ BİR DİN, ALLAHSIZ BİR KURAN İNANCI…
(YALNIZCA KURAN-MERKEZLİ OLMAK YETERLİ Mİ?)
Allahsız bir din olabilir mi? Olabilir tabii. Kişi güneşe tapar, aya tapar yani Allah’ın dışında başka bir şeye tapar Allahsız bir dine inanmış olur. Ancak benim bahsetmek istediğim konu bu değil. Ben bundan söz etmiyorum.
Ben bizden, kendimizden söz ediyorum. Allahsız bir kuran inancından…
Allahsız bir kuran inancı olabilir mi? Veya nasıl olabilir?
Bu sitede yazan çoğu kişinin kuranın tek kaynak olması yönünde bir sorunu yok. Uydurmalara, hurafelere inanmamak yönünde de bir sorunu yok.
Ancak din, kuranı tek kaynak olarak kabul etmek midir? Uydurmalara inanmamak mıdır? Diyeceksiniz ki; uydurmalara inanmamak ama aynı zamanda uydurma olmayanlara inanmaktır. Yani Kuran’a inanmaktır.
Peki din Kuran’a inanmak mıdır? Veya Allah’a inanmak=Kuran’a inanmak mıdır?
Allah’a inanmak çoğu kişinin söylediği gibi Allah’ın varlığına ve birliğine inanmak değildir.
-
Allah hayatımızda ne kadar yer ediyor?
-
Karşılaştığımız olayları, sorunları değerlendirirken Allah’ı ne kadar hesaba katıyoruz?
-
En basit veya günlük hayattan gördüğümüz bir konuda bile “Allah bu durumda benim şöyle davranmamı ister veya böyle davranmam O’nun hoşuna gitmez”, hesabı yapıyor muyuz?
-
Her an O’nu yanımızda hissediyor muyuz? Tek başımızayken ikinci, iki kişiyken üçüncü, üç kişiyken dördüncü,…O’nu görüyor muyuz?
58/7: Göklerde ve yerde olanları Allah'ın bildiğini görmüyor musun? Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O'dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka O'dur. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar mutlaka O, onlarla beraberdir. Sonra kıyamet günü onlara yaptıklarını haber verecektir. Doğrusu Allah, her şeyi bilendir.
-
“Doğru işler yaparsam, Allah mutlaka onun karşılığını verir, arkamda olur, bana destek verir; yanlış işler yaparsam, Allah bunun bedelini ödetir, karşımda olur” mantığıyla mı hareket ediyoruz? Veya başımıza bir şey geldiğinde, kafamızı bir yere çarptığımızda Allah’ı aklımıza getiriyor ve acaba yanlış bir şey mi yapıyorum sorusunu kendimize soruyor muyuz? İşte bu ahiret inancıdır, sona inanmaktır. Kişinin Allah’a inandığını gösteren en bariz ölçüdür. Bir denetim mekanizmasıdır. Kişinin doğru davranması için bir motivasyon aracı, teşvik edici bir güç, yanlışlardan uzaklaşması için engelleyici bir güçtür. Kişiye özgüven sağlar, “eğer ben doğru davranırsam, Allah benim yanımda olur, karşıma ne engel çıkarsa çıksın, ne tür bir zorluk çıkarsa çıksın, sonuçta benim arkamda O var. Hiç kimse benden memnun kalmasa da, yaptıklarım, konuştuklarım hiç kimsenin hoşuna gitmese de sonuçta Onun hoşuna gidiyor. Doğru şeyler yapmaktan, doğru bir insan olmaktan korkmamalıyım, kınayanın kınamasından çekinmemeliyim.” hissini verir.
Ahirete inanmak Allah’a inanmakla benzer şekilde basitleştirilmiş ve kalıplaştırılmıştır. Cennet ve cehennemin varlığına inanmak anlamında kullanılmaktadır. “Ahiret” son demektir. Ahirete inamak=sona inanmak. Bu son dünyanın sonu olabileceği gibi, hayatta karşılaştığımız sonlar da olabilir. Yani her şeyin, her işin sonunu düşünürken Allah’ı hesaba katmak demektir. Ticari bir faaliyetin sonunun bile Allah’a bağlı olduğunu, bütün iplerin Onun elinde olduğunun bilincinde olmaktır. Çalışkanlığımızın, kurnazlığımızın veya şansın O istemediği sürece bir para etmeyeceğini bilmek ve bu bilinçle hareket etmektir.
Allah her konuyla ilgili bir takım kurallar, yasalar belirlemiştir ve hayat bu yasalar doğrultusunda devam etmektedir. Örneğin, başımıza gelen şeylerin kendi yaptıklarımızdan kaynaklanması ve aynı zamanda bunlarla denenmemiz bütün insanlar için geçerli olan bir yasadır.
42Şura/30: Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder.
4Nisa/79: Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter.
2Bakara/155: Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.
Ancak Allah bazı kimselerin iddia ettiği gibi, evrene bir takım yasalar koymuş ve bir kenara çekilmiş değildir. 42/30’da “O yine çoğunu affeder” ifadesi bu yasaların Allah’tan bağımsız olarak katı kurallar halinde uygulanmadığını ortaya koyar.
Allah’a inanmanın ne demek olduğunu anlamak için öncelikle inanmak nedir onu anlamalıyız. Biz bir arkadaşımıza “sana inanıyorum dediğimizde;
1-Senin sözlerinin doğru olduğuna inanıyorum,
2-Sana güveniyorum, seni güvenilir buluyorum,
demiş oluruz.
Örneğin, birçok kişinin söylediklerini, yazdıklarını doğru bulabiliriz ama kendilerine güvenmeyebiliriz. İnanmak ikisini de kapsar.
Kuran’a inanarak Allah’ın sözlerine inanmış, sözlerini doğru bulmuş oluruz. Allah’a güvenmek ise çok yönlüdür.
Onun kesinlikle sözünden caymayacağına, adaletli olduğuna yani hiç kimseye haksızlık yapmayacağına, herkesi belirlediği ilke ve değerlere göre değerlendireceğine, kimseyi kayırmayacağına inanırız. Bu ahirete inanmayı ifade eder.
Aynı soru üzerinde tekrar düşünelim: Allahsız bir Kuran inancı olabilir mi?
Kişi, kuran diyor ama hayatında Allah yer almıyorsa Allahsız bir dine inanıyor demektir. Hayatında Allah nasıl yer alır, yukarıda bahsetmiştik.
Allahsız bir Kuran inancı: Otomatiğe bağlanmış gibi, ruhtan duygudan eksik Kuran yorumları… Öznesi çoğunlukla Allah olmayan ifadeler…
Kuranda bu geçmiyor, şu geçiyor… Kuran şöyle diyor, böyle demiyor… Kuran buna karşı çıkıyor… Kuranda bu yok, var… Kuran’a aykırı davranıyorsun… Kurana göre…
Hiç kimse kalkıp bu ifadelerin yanlış olduğunu söyleyemez, ben de söylemiyorum. Hatta aynı ifadeleri defalarca kullandım hala da kullanıyorum. Ancak dinle ilgili konuştuklarımızın öznesi %90 belki de daha fazla Allah olmuyorsa ortada bir anlayış hatta bir inanç sorunu var demektir. Allah dışında diğer özneler, bu illa Kuran olmak zorunda değil, konuşmalardaki etkileyiciliği ve verimi de azaltıyor.
Esasında, Kuran demiyor, Allah diyor… Kuranda yasaklanmıyor, Allah yasaklıyor…
Örneğin, yanlış bir şey yaptığını düşündüğümüz birine verebileceğimiz tepkilere bir bakalım.
- Bu Kuran’da yok, Kuran’a aykırı…
- Bu yanlış, yapmasan iyi olur…
- Bu doğru değil…
- Bu senin için zararlı…
- Bak, Allah seni görüyor, bunu yapmaya devam edersen üzülürsün, ben senin sonuçta üzülmeni istemiyorum. (Allah inancı + Ahiret inancı)
- Senin bunu yapman Allah’ın hoşuna gider mi sence? (Allah inancı)
- [-Allah bunu doğru bulmuyor biliyor musun?, -Sen nerden biliyorsun? –İşte istersen sen kendin oku, Allah kitabında ne diyor.] (Allah inancı + Kuran inancı)
Son üç tanesi gerçek anlamda inanan, Allah’ı dikkate alan insanların verebileceği tepkilerdir. Ve diğerlerine göre çok daha verimli ve etkileyicidir.
Birileri kalkıp bize, bu sitede yazan çoğu kişiye “siz Kurancısınız” diyor.
Hayır, biz Kurancı değiliz. Biz Kuran’a tapmıyoruz. Biz sadece Allah’a tapıyor, Allah’a ibadet ediyoruz.
1/5: (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız
senden yardım dileriz.
|
Yukarı dön |
|
|
iblissavar Uzman Uye
Katılma Tarihi: 06 subat 2007 Gönderilenler: 363
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Alıntı: "Birileri kalkıp bize, bu sitede yazan çoğu kişiye �siz Kurancısınız� diyor.
Hayır, biz Kurancı değiliz. Biz Kuran�a tapmıyoruz. Biz sadece Allah�a tapıyor, Allah�a ibadet ediyoruz." Gerçekten güzel bir yazı.Bu yazıyı okuyunca bir zamanlar buralarda esip gürleyen,Kuranı çok iyi bildiği halde,Allahı gereği gibi takdir edemeyen ve bu nedenle de insanların zorda olmasından saditçe bir zevk alan,şimdilerde ise ateistlerin değirmenine bol su taşıyan Hanif aklıma geldi. Ne yapalım,kendi düşen ağlamaz ve rabbim şaşırtmasın tüm Kuran dostlarını vesselam.
__________________ ŞEYTANDAN VE ONUN EVLİYASINDAN KAÇINMANIN EN İYİ YOLU,ŞEYTANA KÜLAHINI TERS GİYDİRMEKTİR!
|
Yukarı dön |
|
|
özden Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 11 mayis 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 97
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
paradigma Yazdı:
Kişi, kuran diyor ama hayatında Allah yer almıyorsa Allahsız bir dine inanıyor demektir. Hayatında Allah nasıl yer alır, yukarıda bahsetmiştik.
Allahsız bir Kuran inancı: Otomatiğe bağlanmış gibi, ruhtan duygudan eksik Kuran yorumları� Öznesi çoğunlukla Allah olmayan ifadeler�
Kuranda bu geçmiyor, şu geçiyor� Kuran şöyle diyor, böyle demiyor� Kuran buna karşı çıkıyor� Kuranda bu yok, var� Kuran�a aykırı davranıyorsun� Kurana göre�
...dinle ilgili konuştuklarımızın öznesi %90 belki de daha fazla Allah olmuyorsa ortada bir anlayış hatta bir inanç sorunu var demektir. ...
Esasında, Kuran demiyor, Allah diyor� Kuranda yasaklanmıyor, Allah yasaklıyor�
Örneğin, yanlış bir şey yaptığını düşündüğümüz birine verebileceğimiz tepkilere bir bakalım.
- Bu Kuran�da yok, Kuran�a aykırı�
- Bu yanlış, yapmasan iyi olur�
- Bu doğru değil�
- Bu senin için zararlı�
- Bak, Allah seni görüyor, bunu yapmaya devam edersen üzülürsün, ben senin sonuçta üzülmeni istemiyorum. (Allah inancı + Ahiret inancı)
- Senin bunu yapman Allah�ın hoşuna gider mi sence? (Allah inancı)
- [-Allah bunu doğru bulmuyor biliyor musun?, -Sen nerden biliyorsun? �İşte istersen sen kendin oku, Allah kitabında ne diyor.] (Allah inancı + Kuran inancı)
Son üç tanesi gerçek anlamda inanan, Allah�ı dikkate alan insanların verebileceği tepkilerdir. Ve diğerlerine göre çok daha verimli ve etkileyicidir.
Birileri kalkıp bize, bu sitede yazan çoğu kişiye �siz Kurancısınız� diyor.
Hayır, biz Kurancı değiliz. Biz Kuran�a tapmıyoruz. Biz sadece Allah�a tapıyor, Allah�a ibadet ediyoruz.
|
|
|
Duygusuz, inançsız her girişim başarısızlığa çöküşe mahkumdur.
Bu sitede genel anlamda gerçekten böyle bir sorun var bence de; insanlar Allah'ın ayetleriyle birbirlerine karşı adeta savaş veriyorlar ama bu savaşın temelinde duygu, "Allah" merkezli, odaklı bir anlayışın izleri pek görünmüyor ya da çok cılız ve seyrek.
Paradigma çok güzel anlatmış Allah odaklı bir yaşamın özelliklerini.
Kuran niye değerli?
Ayetleri tartışılmaz kılan ne?
Kuran Allah'ın kitabı olduğu için değerli, ayetler Allah'ın sözü olduğu için tartışılmaz , kesin doğru değil mi?
O zaman Kitabı değil, Kitab'ın sahibini hesaba katarak adım atmak değil midir esas olan?
Peki yaşamımızda bu ne kadar böyle, yani tamam ne Kuran'da var ne yok, ne uydurma ne değil, bu konularda çoğunluk aşağı yukarı hemfikir olabiliyor ama Allah'ın her an, bize şah damarımızdan daha yakın olduğu bilincinize yüz üzerinden kaç puan verirsiniz?
__________________ Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşcesine..
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
özden Yazdı:
Paradigma çok güzel anlatmış Allah odaklı bir yaşamın özelliklerini.
Kuran niye değerli?
Ayetleri tartışılmaz kılan ne?
Kuran Allah'ın kitabı olduğu için değerli, ayetler Allah'ın sözü olduğu için tartışılmaz , kesin doğru değil mi?
O zaman Kitabı değil, Kitab'ın sahibini hesaba katarak adım atmak değil midir esas olan?
Peki yaşamımızda bu ne kadar böyle, yani tamam ne Kuran'da var ne yok, ne uydurma ne değil, bu konularda çoğunluk aşağı yukarı hemfikir olabiliyor ama Allah'ın her an, bize şah damarımızdan daha yakın olduğu bilincinize yüz üzerinden kaç puan verirsiniz?
|
|
|
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
savana Uzman Uye
Katılma Tarihi: 30 nisan 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1235
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Peki yaşamımızda bu ne kadar böyle, yani tamam ne Kuran'da var ne yok, ne uydurma ne değil, bu konularda çoğunluk aşağı yukarı hemfikir olabiliyor ama Allah'ın her an, bize şah damarımızdan daha yakın olduğu bilincinize yüz üzerinden kaç puan verirsiniz?
Selam
Benim bu soruya cevabım yüz üzerinden 90 şeklinde olur
Bunun böyle olmasına vesile olan etkenlerden biride bu siteyi sık sık takip edip Allahın bize iletmiş olduğu ayetleri tekrar tekrar hatırlayıp anlamaya çalışmış olmam sanırım.
Bu sitede müzakere edilen konularda eğer bir ayetten ne anladığınızdan bahsediyorsanız "Allah böyle diyor" diyemezsiniz
Çünkü o ayetten sizin anladığınızdır.En doğru anlatım ifadesi "ayetten benim anladığım" şeklinde olmalıdır.
bu başlığı açan arkadaşın Allah inancının hayatımızın her anında içimizde olması ve yaptıklarımızı etkilemesi gereklidir söylemine sonuna kadar destek veriyorum.
__________________ O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır
|
Yukarı dön |
|
|
ABCDF Ozel Grup
Katılma Tarihi: 11 agustos 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 412
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam,
Arkadaşa teşekkür ediyorum, bu konuyu gündeme getirdiği için. İnsanlar böyle bir tehlikenin varlığından haberdar olsunlar.
Allah,
(TEĞÂBÜN suresi 16. ayet) Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah'tan korkup-sakının, dinleyin ve itaat edin. Kendi nefsinize hayır olmak üzere infakta bulunun. Kim nefsinin bencil-tutkularından korunursa; işte onlar, felah bulanlardır.
diyor.
Nitekim,
(A'RAF suresi 201. ayet) (Allah'tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah'ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir.
Yaşamımız bir ayırt edilme süreci
(ÂLİ IMRÂN suresi 179. ayet) Allah, murdar olanı, temiz olandan ayırd edinceye kadar mü'minleri, sizin kendisi üzerinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir. Allah sizi gayb üzerine muttali kılacak değildir. Ama Allah, elçilerinden dilediğini seçer. Öyleyse siz de Allah'a ve elçisine iman edin. Eğer iman eder ve sakınırsanız, sizin için büyük bir ecir vardır.
Mahzun olmayacak olanlar;
(Ahkaf/13) "Rabbimiz Allah'tır" deyip, sonra da dosdoğru yol alanlar var ya, onlar için hiçbir korku yoktur; onlar tasalanmayacaklardır da... (A'RAF suresi 35. ayet) Ey Ademoğulları, içinizden size ayetlerimi haber veren elçiler geldiğinde, kim sakınırsa ve (davranışlarını) düzeltirse işte onlar için korku yoktur, onlar mahzun olmayacaklardır
Ayırt edileceğimiz konu...
TEVBE suresi 16. ayet) Yoksa siz, içinizden cihad edenleri ve Allah'tan ve Resûlü'nden ve mü'minlerden başka sır-dostu edinmeyenleri Allah 'bilip (ortaya) çıkarmadan' bırakılıvereceğinizi mi sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
__________________ Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur.
|
Yukarı dön |
|
|
dost1 Admin Group
Katılma Tarihi: 28 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 538
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamün Aleyküm! Değerli Kardeşlerim!
Paradigma Kardeşimizin;
"ALLAHSIZ BİR DİN, ALLAHSIZ BİR KURAN İNANCI"
adlı başlıktaki bu güzel yazısı ile diğer kardeşlerimizin bu yazıya gönderme yaparak yaptıkları katkılarından sonra "AMEL VE İMAN" başlıklı yazıyı "tefekkürümüzün" artırması dileğiyle bilgilerinize sunmak istiyorum.
Konumuzun iyi anlaşılması için mutlaka iman ve amel ilişkisine de değinmek gerekiyor.Zira, bu konunun hakikatinin bilinmemesi nedeniyle toplumda amelsiz insanlardan geçilmez oldu. Ameli olmadığı halde müslümanlığı kimse elden bırakmıyor. Bu konu herkes tarafından doğru, dürüst öğrenilmelidir ki, kimin gerçek kimin sahte müslüman olduğu anlaşılsın.
İman, Dil Bilimcilerine göre “Kesb/çalışma ve ihtiyar/özgür iradeyle seçim ile kalpte hasıl olan tasdik” demektir. Yani iman, kelime anlamı olarak “verilen haberi kabul ve itiraf ederek, haber sahibini yalanlamamak”tır.
Dini terim olarak ise iman, sadece tasdik olmayıp, “Hz. Peygamberin Allah tarafından getirdiği ve dinden olduğu zaruri ve kesin olarak bilinen haber ve hükümleri kendi irade ve ihtiyariyle tasdik ederek bunları kabul ve itiraf etmektir.”
Bizim üzerinde duracağımız nokta, bu tasdik, kabul ve itirafın nasıl olacağıdır.
Kalben kabul ve itiraf yeter mi?
Sadece dil ile kabul ve itiraf yeter mi?
Yoksa hem kalben hem de dil ile kabul ve itiraf mı gerekir?
Ya da bu ikisiyle birlikte pratikte de uygulamaları olması mı lazım?
Bu noktalarda geçmişte İslâm bilginleri arasında bir çok tartışmalar olmuş ve bu husus ile ilgili, bir çoğu ifrat ve tefrit ölçülerinde Kerrâmiye, Havâriç, Mu’tezile, Selef/Muhaddisün gibi mezhepler/ekoller ortaya çıkmıştır. Bunlardan kimisi ameli olmayan bir müslümana çekinmeden kâfir demiş, (Halbuki amelinin olmamasının imansızlıktan başka bir sebebi olabilir.) Kimisi de ameli olmayan bütün müslümanları cennetle müjdelemiştir. Böylece günahkarlığı cesaretlendirmiştir. Bu geniş mevzu İlm-i Kelam kitaplarında duradursun. Biz iman-amel ilişkisini zoraki yorumlara tevessül etmeden, temel kaynağımız Kur’ân’dan görelim. Konuyla ilgili Yüce Rabbimizin açık beyanlarına dikkat edelim:
Kur’ân’a baktığımızda Allahü Teâla, İman etmeyi mutlaka bir fiille beraber zikreder. Kur’ân’ın tanımladığı müminler aksiyon halindedirler.
Mü’minün suresi âyet 1-11:
“Kesinlikle, inananlar kurtulmuşlardır.
Onlar ki, namazlarında huşuludurlar,
Ve boş şeylerden yüz çevirirler,
Ve iffetlerini korurlar,
-Eşleri veya ellerinin sahip olduğu kölelere karşı ayrı, çünkü bundan dolayı kınanamazlar,
Oysa, bunun ötesine gitmek isteyenler, işte onlar, sınırları aşanlardır.-
Ve onlar, emanetlerine ve sözleşmelerine bağlılık gösterirler, ve namazlarını korurlar:
İşte onlar varislerdir,
Temelli kalacakları Firdevs cennetine varis olurlar.”
Allahü Teâla elli civarında âyette “İman edenler ve salih amel işleyenler” şeklinde bir ifadeyle iman ile sâlih ameli yani iman ile davranışı birbirine yapıştırmış, bir daha tefrik edilmeyecek bir şekilde birbirine bağlamıştır. Bahsedilen iman ve sâlih amel aynı şey gibidir. Hatta o kadar ki mesela Mâide suresinin 44, 45, ve 47. âyetlerinde Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler. “kâfirler”, “zâlimler” ve “fâsıklar” olarak değerlendirilmiştir.
Gerçek Müminlerin nitelikleri sayılırken de:
Enfal suresi âyet 2-4:
“Gerçekte inananlar, o kimselerdir ki, Allah anıldığında, kalpleri ürperir. Ve âyetleri onlara okunduğunda, bu, onların inançlarını artırır. Ve Rab’lerine güvenirler.
Onlar, namazı kılarlar ve kendilerine verdiklerimizden bağışlarlar,
İşte gerçek inananlar onlardır. Onlara Rab’leri katında mertebeler, bağışlama ve güzel bir pay vardır.”
Tevbe suresi âyet 111:
“Evet, Allah, İnananların canlarını ve mallarını Cennet karşılığında satın almıştır: Onlar, Allah yolunda savaşırlar; sonra öldürürler ve öldürülürler. Bu, Allah’ın Tevrat, İncil ve Kur’ân’daki gerçek bir sözüdür. Ve sözünü, Allah’tan daha çok tutan kim vardır? Öyleyse, yaptığınız alışverişle sevinin. Büyük başarı, işte budur!”
Saff suresi âyet 10,11:
“Ey inananlar! Sizi, can yakıcı bir cezadan kurtaracak, kazançlı bir alış-verişi göstereyim mi size?
Allah’a ve Elçi’sine inanacaksınız; Allah yolunda canlarınızla, mallarınızla savaşacaksınız; -bilseniz, bu, sizin için daha iyidir.-”
İbrahim suresi âyet 24, 25:
“Allah’ın Güzel Söz’e (imana) nasıl örnek verdiğini görmedin mi? O, kökü sağlam, dalları gökte, güzel bir ağaca benzer; o, Rabb’inin izniyle, her an ürün verir. Allah, insanlar için örnekler vurur/verir. Belki ders alırlar.”
Ve Fürkan suresi âyet 63-77. âyetlerde nitelenen (Yeryüzünde kibirlenmeden yürümeyi, geceleri secde ve kıyam etmeyi; duada bulunmayı, malı harcarken savurgan ve cimri olmayıp orta bir yol tutmayı, haksız yere adam öldürmemeyi, zina etmemeyi, yalana tanıklık etmemeyi, boş lakırdıya kulak asmamayı, okunan âyetlere duyarlı olmayı ..) özellikleri de göz önüne alınız.
Bütün bu âyetler imanın amelden bağımsız, soyut bir şey olmadığının altını çizmektedir.Allah yolunda mücadele, iyiliği emir, kötülükten nehy, namaz, oruç infak, tevbe vb. kulluk görevleri iman ile aynı kefede tartılmaktadır.
Allah insan için iki yol bulunduğunu bildirir. İman edenlerin Allah yolunda, etmeyenlerin ise Tağut yolunda mücadele vereceklerini açıklar. Müminlerle fâsıkları bir tutmayacağını bildiren Rabbimiz, imanı yüceltmiş ve kalplerimize hoş göstermiş küfür, fısk ve isyandan nefret ettirmiştir.
Bakara suresi âyet 214:
“Yoksa, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenin benzeri, sizin de başınıza gelmeden, Cennet’e gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı, onlara öylesine dokunmuş ve öylesine sarsılmışlardı ki, Rasül ve onunla birlikte inananlar, “Allah’ın yardımı ne zaman?” demişlerdi. Gözünüzü açın şüphesiz ki Allah’ın yardımı çok yakındır.”
Al-i Imran suresi âyet 142:
“Yoksa Allah, içinizden savaşanları ayırt etmeden ve sabredenleri ortaya çıkarmadan Cennet’e gireceğinizi mi sandınız.”
Tevbe suresi âyet 16:
“Allah, içinizden savaşanları, Allah’tan, Elçi’sinden ve inananlardan başka dost/yardımcı edinmeyenleri ortaya çıkarmadan bırakılacağınızı mı sandınız? Ve Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”
Yunus suresi âyet 62, 63:
“Uyanın! Allah’ın Yakınlarına kesinlikle kaygı yok onlar üzülmeyecekler de. Onlar, inanan ve takvâlı davranan kimselerdir.”
A’raf suresi âyet 156:
“Ve bu dünyada da, öteki dünyada da bizim için bir iyilik yaz. Kuşkusuz biz sana tevbe etmiş olarak geldik. –Ve Allah buyurdu: Cezama dilediğim kimseyi çarpıtırım, rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır. Onu takvâlı olanlara, zekat verenlere, âyetlerimize inananlara yazacağım.”
Bakara suresi âyet 103:
“Evet, ve eğer inansalardı ve takvâlı olsalardı, Allah’tan bir ödül daha iyi olacaktı. Keşke bilselerdi!”
Maide suresi âyet 93:
“İnanan ve iyi işler yapanlara, tatmış olduklarından dolayı bir sorumluluk yoktur. Yeter ki takvâlı davransın, inansın, iyi işler yapsın, sonra takvâlı davranıp inansın ve sonra takvâlı davranıp iyilik yapsınlar. Ve Allah iyilik yapanları sever.”
Ankebut suresi âyet 1-7:
“Elif, Lâm, Mim.
İnsanlar, sınanmadan, yalnızca “inanıyoruz” demeleriyle bırakılacaklarını mı sanıyorlar?
Oysa biz, hiç kuşkusuz, bunlardan öncekileri de sınamıştık. Öyleyse Allah, elbette gerçeği söyleyenleri bilir ve hiç kuşkusuz yalancıları da bilir.
Yoksa kötülük yapanlar, bizden kaçabileceklerini mi sanıyorlar? Karar verdikleri şey, ne kötüdür!
Kim Allah’a kavuşmayı umuyorsa, evet, Allah’ın belirlediği zaman yoldadır. O duyandır, bilendir.
Ve kim savaşırsa, ancak kendisi için savaşır. Evet, Allah, gerçekten dünyalara karşı zengindir.
Ve inanan ve iyi işler yapanlara gelince, onların kötülüklerini, elbette sileceğiz ve onlara yaptıklarının daha güzeli ile karşılık vereceğiz.”
Hucurat suresi âyet 14-16:
“Bedeviler, “inandık” dediler. De ki: “İnanmadınız, ama ‘teslim olduk’ deyin; inanç henüz kalplerinize girmedi. Eğer Allah’a ve Elçisi’ne boyun eğerseniz, O, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez.” Gerçekten Allah, bağışlayıcıdır, merhametlidir!
İnananlar, ancak, Allah’a ve Elçisi’ne inanırlar, sonra da kuşku duymazlar; bunlarla birlikte, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşmış kimselerdir. Doğru olanlar, işte bunlardır.
De ki: “Siz dininizi mi Allah’a öğretiyorsunuz? Oysa Allah, göklerde olanları da, yerde olanları da bilir.” Ve Allah, her şeyi bilir!
Âyetleri gördünüz. İnsanlar, kesinlikle, “inandık” demekle kurtulamayacaklardır.
Çünkü iman aynı zamanda yaşamaktır.
Yaşanmayacak bir kuru imanın bir anlamı ve önemi olmaz.
İslâm’dan başka bir din arayanların, buldukları dinlerinin kabul edilmeyeceğini hatırlatan Rabbimiz, “Biz iman ettik” diyen bedevilerin imanlarını yüzlerine çarpmaktadır. “Hayır siz henüz iman etmediniz, iman henüz kalplerinize yerleşmedi” buyuruyor. Zira eğer ki siz gerçekte iman etmiş olsaydınız, Allah yolunda canınızla, malınızla mücadele edersiniz, ama siz “eslemna” diyebilirsiniz diyor. Yani tabiri caizse, “kafa kağıdınızda Müslüman yazdırmanızda bir sakınca yok. Kimliğinizi tespit etme babından, Mecusi, Hıristiyan, Yahudi, Zerdüşt vs. bir toplumdan olmayıp, Medine’deki Müslüman toplumdan olduğunuzu söylüyorsunuz ki bu doğrudur. Ama size gerçek anlamda mümin denemez” buyuruyor, Rabbimiz. Açıkça, bize, “ya bu deveyi güdersiniz ya da bu diyardan gidersiniz” deniliyor.
Ahzab suresi âyet 36:
Allah ve Rasülü bir işte hüküm verdiklerinde, hiç bir mü’min erkeğe ve mümin kadına işlerine kendi isteklerine göre belirleme hakkı yoktur. Allah’a ve rasülüne isyan eden, açık bir sapıklığa batıp gitmiş demektir.
Kur’ân’ın üzerinde durduğu mesele, inandığımız doğruların hayatımızda uygulanmasıdır. İman ile ameli birbirinden ayırıp ayrı ayrı kategoride değerlendirmek Kur’ân’a göre uygun değildir. Kur’ân bizden iş, davranış istiyor. İnandığımızı yaşamamızı istiyor. Mesela Kurân: “Mümin şuna denir” derken, şu şu işleri işleyenler ancak iman etmiş sayılır” demek istiyor. Âyetlerde gördüğünüz gibi cennet salt inanmışlara değil, imanla birlikte salih amel işleyenlere; takvâ sahiplerine, sâlihlere, muhsinlere, ebrâra vadediliyor.
İnandığı halde (mazeretsiz) amel işlemeyen insanlar kâfir mi, değil mi tartışması yerine onların mümin olup olmadıklarının cevabı araştırılmalıdır. Her ne kadar “amel imandan bir cüzdür” deyimi doğru değilse bile kesinlikle “amel imanın bir gereğidir, icabıdır, dışa vurumudur.”
Kaynak: İşte Kur'an (Hakkı Yılmaz)
Tabî ki Kur'an'ın dediği Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah demiştir.
Allahsız Resul ve Nebi, Resul ve Nebisiz de Allah'a izafe edilen kitap olamaz.
Vahyettikleriyle bizi tanıştıran inandığımız ,güvendiğimiz ve teslim olduğumuz Allah'a hamdolsun.
Kusursuz olan sadece Allah'tır.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________ Halil Ay
|
Yukarı dön |
|
|
özden Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 11 mayis 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 97
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhabalar Sn Dost1, çalışmanızı bizimle paylaştığınız için teşekkür ederim. Sizin de belirttiğiniz gibi uygulamada Allah'ın sözlerinin yaşam bulması, ayetlerin hayatlarımızda adeta can bulması gerekiyor, aksi halde Kuran Kuran demek, bunlar hurafe, şunlar Kuran'da yok demekle iş bitmiyor.
Bu da ancak Allah'ın yaptığımız herşeyin karşılığını tam vereceğinden kesinlikle şüphe etmemekle mümkün aksi halde yapılan doğruların da yanlışlarında karşılığını Allah'ın tam olarak vermeyebileceği şüphesi yaşanıyor demektir.
Yani daha açık ifade ile kişi Allah'ın onu hep gördüğüne; attığı doğru adımların ödülünü vereceğine, yaptığı yanlış işlerin cezasını, bedelini ödeteceğine gerçekten inanıyorsa işi gücü Allah'ın sözlerini, kendisinin ne kadar hayata geçirip geçirmediğini sürekli, tekrar tekrar anlamaya çalışmak olur. Bu çaba, yaşamı boyunca bitmez. İşte o zaman Allah'ın ayetlerine; Kuran'a da gerçekten değer verdiğini herşeyden önce kendi kendisine kanıtlamış olur.
dost1 Yazdı:
... Allahü Teâla, İman etmeyi mutlaka bir fiille beraber zikreder. Kur’ân’ın tanımladığı müminler aksiyon halindedirler.
Mü’minün suresi âyet 1-11:
“Kesinlikle, inananlar kurtulmuşlardır.
Onlar ki, namazlarında huşuludurlar,
Ve boş şeylerden yüz çevirirler,
Ve iffetlerini korurlar,
-Eşleri veya ellerinin sahip olduğu kölelere karşı ayrı, çünkü bundan dolayı kınanamazlar,
Oysa, bunun ötesine gitmek isteyenler, işte onlar, sınırları aşanlardır.-
Ve onlar, emanetlerine ve sözleşmelerine bağlılık gösterirler, ve namazlarını korurlar:
İşte onlar varislerdir,
Temelli kalacakları Firdevs cennetine varis olurlar.”
Enfal suresi âyet 2-4:
“Gerçekte inananlar, o kimselerdir ki, Allah anıldığında, kalpleri ürperir. Ve âyetleri onlara okunduğunda, bu, onların inançlarını artırır. Ve Rab’lerine güvenirler.
Onlar, namazı kılarlar ve kendilerine verdiklerimizden bağışlarlar,
İşte gerçek inananlar onlardır. Onlara Rab’leri katında mertebeler, bağışlama ve güzel bir pay vardır.”
İbrahim suresi âyet 24, 25:
“Allah’ın Güzel Söz’e (imana) nasıl örnek verdiğini görmedin mi? O, kökü sağlam, dalları gökte, güzel bir ağaca benzer;
o, Rabb’inin izniyle, her an ürün verir. Allah, insanlar için örnekler vurur/verir. Belki ders alırlar.”
Ve Fürkan suresi âyet 63-77. âyetlerde nitelenen (Yeryüzünde kibirlenmeden yürümeyi, geceleri secde ve kıyam etmeyi; duada bulunmayı, malı harcarken savurgan ve cimri olmayıp orta bir yol tutmayı, haksız yere adam öldürmemeyi, zina etmemeyi, yalana tanıklık etmemeyi, boş lakırdıya kulak asmamayı, okunan âyetlere duyarlı olmayı ..) özellikleri de göz önüne alınız.
Bütün bu âyetler imanın amelden bağımsız, soyut bir şey olmadığının altını çizmektedir.Allah yolunda mücadele, iyiliği emir, kötülükten nehy, namaz, oruç infak, tevbe vb. kulluk görevleri iman ile aynı kefede tartılmaktadır.
Bakara suresi âyet 214:
“Yoksa, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenin benzeri, sizin de başınıza gelmeden, Cennet’e gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı, onlara öylesine dokunmuş ve öylesine sarsılmışlardı ki, Rasül ve onunla birlikte inananlar, “Allah’ın yardımı ne zaman?” demişlerdi. Gözünüzü açın şüphesiz ki Allah’ın yardımı çok yakındır.”
Al-i Imran suresi âyet 142:
“Yoksa Allah, içinizden savaşanları ayırt etmeden ve sabredenleri ortaya çıkarmadan Cennet’e gireceğinizi mi sandınız.”
Tevbe suresi âyet 16:
“Allah, içinizden savaşanları, Allah’tan, Elçi’sinden ve inananlardan başka dost/yardımcı edinmeyenleri ortaya çıkarmadan bırakılacağınızı mı sandınız? Ve Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”
Yunus suresi âyet 62, 63:
“Uyanın! Allah’ın Yakınlarına kesinlikle kaygı yok onlar üzülmeyecekler de.
Onlar, inanan ve takvâlı davranan kimselerdir.”
A’raf suresi âyet 156:
“Ve bu dünyada da, öteki dünyada da bizim için bir iyilik yaz. Kuşkusuz biz sana tevbe etmiş olarak geldik. –Ve Allah buyurdu: Cezama dilediğim kimseyi çarpıtırım, rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır. Onu takvâlı olanlara, zekat verenlere, âyetlerimize inananlara yazacağım.”
Bakara suresi âyet 103:
“Evet, ve eğer inansalardı ve takvâlı olsalardı, Allah’tan bir ödül daha iyi olacaktı. Keşke bilselerdi!”
Maide suresi âyet 93:
“İnanan ve iyi işler yapanlara, tatmış olduklarından dolayı bir sorumluluk yoktur. Yeter ki takvâlı davransın, inansın, iyi işler yapsın, sonra takvâlı davranıp inansın ve sonra takvâlı davranıp iyilik yapsınlar. Ve Allah iyilik yapanları sever.”
Ankebut suresi âyet 1-7:
“Elif, Lâm, Mim.
İnsanlar, sınanmadan, yalnızca “inanıyoruz” demeleriyle bırakılacaklarını mı sanıyorlar?
Oysa biz, hiç kuşkusuz, bunlardan öncekileri de sınamıştık. Öyleyse Allah, elbette gerçeği söyleyenleri bilir ve hiç kuşkusuz yalancıları da bilir.
Yoksa kötülük yapanlar, bizden kaçabileceklerini mi sanıyorlar? Karar verdikleri şey, ne kötüdür!
Kim Allah’a kavuşmayı umuyorsa, evet, Allah’ın belirlediği zaman yoldadır. O duyandır, bilendir.
Ve kim savaşırsa, ancak kendisi için savaşır. Evet, Allah, gerçekten dünyalara karşı zengindir.
Ve inanan ve iyi işler yapanlara gelince, onların kötülüklerini, elbette sileceğiz ve onlara yaptıklarının daha güzeli ile karşılık vereceğiz.”
Hucurat suresi âyet 14-16:
“Bedeviler, “inandık” dediler. De ki: “İnanmadınız, ama ‘teslim olduk’ deyin; inanç henüz kalplerinize girmedi. Eğer Allah’a ve Elçisi’ne boyun eğerseniz, O, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez.” Gerçekten Allah, bağışlayıcıdır, merhametlidir!
İnananlar, ancak, Allah’a ve Elçisi’ne inanırlar, sonra da kuşku duymazlar; bunlarla birlikte, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşmış kimselerdir. Doğru olanlar, işte bunlardır.
De ki: “Siz dininizi mi Allah’a öğretiyorsunuz? Oysa Allah, göklerde olanları da, yerde olanları da bilir.” Ve Allah, her şeyi bilir!
Âyetleri gördünüz. İnsanlar, kesinlikle, “inandık” demekle kurtulamayacaklardır.
Çünkü iman aynı zamanda yaşamaktır.
Yaşanmayacak bir kuru imanın bir anlamı ve önemi olmaz. |
|
|
O zaman işi Kuran'da ne var ne yok, boyutundan kurtarıp uygulamada ben ne kadar Kuran'a göre, ne kadar kafama göre yaşıyoruma getirmek en doğrusu olacaktır. Çünkü Allah, bizi daima görüyor. Yaptığımız doğru ya da yanlış herşeyin karşılığını bize veriyor.
Dualarımızda güzel isteklere, dileklere yer verirken ümit dolu olabilmemiz Allah'ın sözlerine uygulamada ne kadar sadık kaldığımıza bağlı değil mi?
Bu durumda gelecekten ümidimizi artırmak, yaşama dört elle bağlanmak, her adımımızı Allah'ın mutlaka değerlendirmeden geçireceği bilincinde atmakla mümkün.
dost1 Yazdı:
Tabî ki Kur'an'ın dediği Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah demiştir.
Allahsız Resul ve Nebi, Resul ve Nebisiz de Allah'a izafe edilen kitap olamaz. |
|
|
__________________ Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşcesine..
|
Yukarı dön |
|
|
iman Uzman Uye
Katılma Tarihi: 16 haziran 2006 Gönderilenler: 751
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Aleyküm selam Dost1
özlemiştim.
------------------------
Vahyettikleriyle bizi tanıştıran inandığımız ,güvendiğimiz ve teslim
olduğumuz Allah'a hamdolsun.
Kusursuz olan sadece Allah'tır.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
|
Yukarı dön |
|
|
paradigma Newbie
Katılma Tarihi: 29 agustos 2006 Gönderilenler: 32
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamlar,
Öncelikle katkılarınızdan dolayı teşekkür ediyorum.
Savana: “Bu sitede müzakere edilen konularda eğer bir ayetten ne anladığınızdan bahsediyorsanız "Allah böyle diyor" diyemezsiniz
Çünkü o ayetten sizin anladığınızdır. En doğru anlatım ifadesi "ayetten benim anladığım" şeklinde olmalıdır.”
Benim söylemek istediğim ayetten ne anladığımızla ilgili değil, ayetin kendisiyle ilgiliydi. Yani ayeti okurken “Allah bana ne diyor, benden ne istiyor” mantığıyla okumak çok önemli. Aksi takdirde, okumamız “şu kadar ayet okursam bu kadar sevap kazanırım” mantığına döner.
Diğer taraftan, bütün ayetler için “ayetten benim anladığım bu” şeklinde konuşmayı doğru bulmuyorum. Birine şöyle dediğinizi düşünün: “Ayetten benim anladığım, şirk yasaklanmıştır” demek ne derece doğrudur. Çünkü öyle konular vardır ki bunlar hakkında şüpheyle konuşmak inancımızda şüpheye düşmemize neden olabilir. Çok açık şekilde “Allah şirki yasaklamıştır” diyebilmeliyiz.
Belki sizin dediğiniz müteşabih ayetler için geçerli olabilir.
Dost1: “Bütün bu âyetler imanın amelden bağımsız, soyut bir şey olmadığının altını çizmektedir. Allah yolunda mücadele, iyiliği emir, kötülükten nehy, namaz, oruç infak, tevbe vb. kulluk görevleri iman ile aynı kefede tartılmaktadır.”
Evet, kişi inandığını söylüyor ama inancı uğruna bir şey yapmıyorsa ya inancında samimi değildir ya da bu inanç uzun ömürlü olmayacaktır.
Ben zaten imanın amelden bağımsız olduğunu iddia etmedim. Aşağıda bunu açıklayacağım.
“Kur’ân’ın üzerinde durduğu mesele, inandığımız doğruların hayatımızda uygulanmasıdır. İman ile ameli birbirinden ayırıp ayrı ayrı kategoride değerlendirmek Kur’ân’a göre uygun değildir. Kur’ân bizden iş, davranış istiyor. İnandığımızı yaşamamızı istiyor.”
Esasında imanı iki aşamada ele alabiliriz.
1- Allah bizi görüyor, Allah burada bizimle beraber, Allah bize çok yakın bilincinde olmak: Bu bilinç bize kontrollü ve dikkatli bir yaşam sağlar. Yanlış şeylerden uzaklaşmamıza yardımcı olur.
2- Allah için bir şeyler yaparken, doğru işler yaparken şu bilinçte olmaktır:
- Ancak doğru işler yaparsam bugünüm, yarınım, geleceğim güzel geçebilir. Allah’tan bir şeyler umut edebilirim. Çünkü Allah yapılan doğru, güzel işleri karşılıksız bırakmaz. İşte bu, ahiret inancıdır.
Bu bakış açısı imanı amelden ayırmak demek değildir. Ancak yapılan amelleri daha anlamlı hale getirir bu durum.
Özden bunu çok güzel ifade etmiş.
"Dualarımızda güzel isteklere, dileklere yer verirken ümit dolu olabilmemiz Allah'ın sözlerine uygulamada ne kadar sadık kaldığımıza bağlı değil mi?"
Ankebut 7: “Ve inanan ve iyi işler yapanlara gelince, onların kötülüklerini, elbette sileceğiz ve onlara yaptıklarının daha güzeli ile karşılık vereceğiz.”
|
Yukarı dön |
|
|
|
|