Yazanlarda |
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK’ÜN
YORUMUYLA
ŞİRK
Yaşar Nuri ÖZTÜRK’ün
“İslam Nasıl Yozlaştırıldı” isimli kitabından alıntıdır.
Konu Başlıkları:
- Şirk Nedir? Neden En Büyük Günahtır? - Şirkin Temel Görünümleri a) “Yaklaştırıcılar” kabul etmek b) Şefaatçılar kabul etmek c) Fırkacılık, hizipçilik d) Ecdat (atalar) kabullerinin dinleştirilmesi -Bidatlar, hurafeler a) Şirkin bir ateizm
olduğunu sanmak veya iddia etmek b) Şirkin bir dinsizlik
olduğunu sanmak veya iddia etmek c) Şirk aracı yapılan
şeylerin sadece eşya (taş-toprak, ağaç vs.) olduğunu sanmak veya iddia etmek d) Kutsal değerlerin
veya kıymetli insanların şirk aracı olmayacağını sanmak
ŞİRK NEDİR? NEDEN EN
BÜYÜK GÜNAHTIR?
Şirk ve şirket, ortaklık demektir. Aynı kökten gelen şerik ise
ortak demektir. Kur’an bu şerik
sözcüğünün çoğulu olan şüreka
kelimesini Allah’a ortak koşulanlar anlamında defalarca kullanmaktadır. Şirke
bulaşana müşrik denir. Çoğulu müşrikun veya müşrikin sözcükleridir.
Kur’anın bir numaralı
düşmanı, hatta tek düşmanı şirktir. “Şirk gerçekten çok büyük bir zulümdür.” (Lukman, 13) Şirk
bütün zulümlerin anasıdır. Allah’a karşı en büyük ihanet ve kahpelik de
şirktir. Bunun içindir ki Allah, günahları affedeceğini yüzlerce kez
tekrarlamakta, şirk dışındaki sürçmelerin (küfür de dahil) affedilebileceğini
söyleyerek İslam Dini dışında kalanlara da ümit ve ufuk açmaktadır ama söz
şirke geldiğinde, tavrını birden değiştirip şirke batık olarak ölenlerin ebediyen kurtulamayacağını hükme
bağlamaktadır. (bk. Nisa, 48, 116)
Bu böyle olduğu içindir ki biz “Kur’an Mümini” sıfatıyla şunu
duyurmak borcunda olduğumuzu düşünüyoruz: İslam’ın
yozlaştırılmasında temel olumsuzluk, tevhidin bilinmemesi değil şirkin
bilinmemesi oldu. İslam’ın bir numaralı yozlaştırıcıları olan Emeviler, tevhidin öğretilip öğrenilmesini
engellemediler; şirkin doğru tanınmasını engellediler. Bu da Müslüman
kitleler için en büyük felaket oldu.
Kur’an Allah da dahil
her şeyi zıtlık esası üzere tanıtır. Varlık ve oluşu tanımada temel ilke
zıtlıktır. Din de zıtlık ilkesiyle tanınır. Dinde bu ilke tevhit-şirk
(birlik-panteon veya şirket) polaritesi halinde işler. Bunun en çarpıcı
görünümü tevhidin formül cümlesi olan Kelimei
tevhit’te dikkat çeker: “Lailahe
İllallah: Allah’tan başka ilah yok!” Bu formülün kelime kelime çevirisi
şudur: Hiçbir İlah yok, sadece Allah var.
Dikkat edilirse formülde öncelikle sahte ilahlar siliniyor., onun ardından
gerçek tanrı öne çıkarılıyor. Yani “var”ı
göstermeden önce “yok” tanıtılıyor.
Kelimei Tevhit, Kur’an dininin temel
kabullerinden en küçük ayrıntılara kadar tüm alanlarda işler. Dinin adı İslam konmuştur… İslam, teslimiyet
demektir. Tevhit formülünü uyguladığımızda karşımıza şu çıkıyor: Hiçbir teslimiyet yok, sadece Allah’a
teslimiyet var.
İslam, Allah’a teslimiyettir demek işin yarısıdır. Diğer yarısını
yakalamak için şöyle deriz: İslam,
Allah’tan başka hiçbir kudrete teslim olmamaktır.
Şimdi de buyruklardan birisi olan namazı alalım. Formül cümle, namazın üzerine oturtulmadan gerçek
namazı anlamanız mümkün olmaz. Şöyle demeliyiz: Hiçbir namaz yok, sadece Allah için namaz var. Devam ettirelim: Hiçbir secde yok, sadece Allah’a secde var.
Hiçbir oruç yok, sadece Allah için oruç var.
Tevhit böylece hayatı
yaşayan insanla hayatı veren kudret arasında sürekli bir beraberlik kurar. Buna
Kur’an dilinde “ihsan” denir. Her an
Allah’ı görüyormuşsun gibi davranmak. Sen O’nu görmüyorsan da O seni
görüyor… Şirk, işte bu ihsan bilinç ve yaşayışını zedeleyen veya parçalayan
illettir. Bunun içindir ki dini gönderen kudretin en büyük düşman hedefi
şirktir. Kur’an ne ateizmden söz eder ne
de dinsizlikten. Esasında felsefi-kozmik anlamda ateist insan yoktur. Böyle
olunca da dinsiz insan yoktur. Kur’an, sahte ilah ve sahte dinden
şikayetçidir; ateizm ve dinsizlikten değil. Çünkü ateizm ve dinsizlik yoktur. İnsanoğlu kendi anladığı Tanrı’ya
inanmayana ateist, kendi anladığı dine inanmayana dinsiz demektedir.
Gerçekte ne ateist vardır, ne de dinsiz; sahte ilahlara kul olanlar, sahte dine
teslim olanlar vardır. Yani müşrikler
vardır…
Kelimei tevhit’le formüllendirilen polaritede kutuplardan herhangi
birini gereğince tanımadığınızda ötekini tanımanız mümkün olmaktan çıkar. Bu da
sizi, o kutupla ilgili tüm tespit, tavır ve eylemlerinizde yanlış yapmaya
mahkum eder.
İslam dünyası bugün de şirki tanımıyor. Böyle olunca tevhidi yani
dinini tanıması mümkün olmaz. Tevhit tanınmayınca tevhit dininin vaatleri insan
hayatına giremez. Tevhitten beklenen bereket, barış, nimet, esenlik, mutluluk
sürekli uzaklarda, göklerde kalır.
Bugün dünya şirkin pençesindedir. İnsanlığın büyük çoğunluğunun şirke bulaşmamış bir imandan yoksun
olduğu ve olacağı Kur’anın açık beyanları arasındadır. (bk. Yusuf, 106)
Rabbin bu beyanı, elbetteki haktır ve tecelli edecektir. Etmiştir. İnsanlık Dünyası, şirkin onlarca türüyle
yara bere içinde kıvranmaktadır.
Dünyayı şirke karşı
uyaran ve donatan kaynak Kur’an idi.
Kur’anın iman çocuklarının şirki tanımaz hale gelmeleri, bir talihsizlik
olmuştur.
İslam dünyası da şirkin pençesinde kıvranmaktadır. Belini
doğrultamamasının sebebi budur. Allah
hiçbir kitleyi günahları, eksikleri yüzünden perişan etmez; perişanlık ve
hüsran sadece şirkin sonucudur.
İslam dünyasının en büyük felaketinin şirk olacağını ve bu şirkin
gizli-maskeli bir yapıda olacağını, Hz. Resul asırlar önceden haber vermiştir.
Ve bunun, ümmeti adına kendisini korkutan bir numaralı musibet olduğunu da
söylemiştir.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
ŞİRKİN TEMEL
GÖRÜNÜMLERİ
a) “Yaklaştırıcılar”
Kabul Etmek: Tevhidin omurga noktalarını tanıtan Zümer Suresi’nin üçüncü ayeti
şirkin bu niteliğini ortaya çıkarmaktadır.: “Gözünüzü açın! Arı-duru Din yalnız ve yalnız Allah’ındır. O’nun
yanında birilerini daha veliler edinerek: “ Biz onlara, bizi Allah’a
yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz” diyenlere gelince, hiç
kuşkusuz, Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü
verecektir.”
Şirkin, insanı Allah’a yaklaştırıcı araç ve aracı ilahları gerekli
gören anlayışına Kur’an iki yanıt vermiştir:
Birincisi Kaf Suresi 16.
ayettir ki, Allah’ı insana şah damarından daha yakın göstermekle değil
aracının, aranın bile olmadığını ortaya koymuş, şirkin temel kanıtını geçersiz
ve gereksiz kılmıştır.
İkinci beyyine, insanlık dünyasına
ilk inen surelerde ifadeye konmuştur: 3. sure olan Müzzemmil ile 4. sure olan
Müddessir’de… İlginçtir, bu beyyine bu surelerin ikisinde de 11. ayettir. “Benimle o nimete boğulmuş yalancıları baş
başa bırak!” (3/11) Ve “benimle
yarattığım kişiyi baş başa bırak!” (4/11)
Aynı mesaj iki ayrı espri içinde verilmiştir: İnsan ister imanlı, ister
inkarcı olsun, her iki halde de Allah ile insan arasında yaklaştırıcı söz
konusu edilemez.
Yaklaştırıcılar kabul edilmesinin din hayatındaki uzantıları da
gözden kaçırılmamalıdır: Din sınıfının, Din kıyafetinin, ibadette lider
zorunluluğunun, ibadet için mekan-mabet zorunluluğunun, vaftiz ve aforoz’un
bulunmaması, tüm yeryüzünün mabet kabul edilmesi bu uzantıların önde
gelenleridir.
Sonraki Konu: Şefaatçılar Kabul Etmek
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
2- Şefaatçılar Kabul
Etmek: Yunus
suresi 18. ayet şirkin bu niteliğine dikkat çekmektedir. Burada da, tıpkı Zümer
Suresinde olduğu gibi, şirkin niteliği, şirk çocuklarının kendi ağızlarından
verilmektedir. Cenabı Hakk şirkin sloganlarını, eleştiri için bile kendi
dilinden veya muvahhit kullarının dilinden ifadeye koymamaktadır. Ayeti
okuyalım: “Allah’ın yanında bir de
kendilerine zarar veremeyen, yarar sağlayamayan şeylere kulluk-kölelik
ediyorlar ve şöyle diyorlar: “Bunlar bizim Allah katındaki şefaatçılarımızdır…”
Kur’anın bu şirk sloganına cevabı Zümer Suresi 44. ayette
verilmiştir: “Şefaat tümden ve sadece Allah’ın elindedir.
Sonraki Konu: Fırkacılık, hizipçilik
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
3. Fırkacılık,
hizipçilik: Buna “dinde bölücülük”
de diyebiliriz. Kur’an bu illeti
tanıtmada “fırka” (hizip, grup, klik) kökünden isim ve filler kullanır.
Her şeyden önce, Allah
ile peygamberler arasında fırkacılık yasaklanmıştır. (bk. Nisa 150) Dini
ikiye bölerek “bu Allah için, bu da
peygamber için” mantığıyla hareket etmek bir fırkacılıktır. Esasında
fırkacılığın zihniyet zemini böyle atılmaktadır. “Falan ibadetin şu kadarını Allah rızası için, şu kadarını da
peygamberin şefaati için yerine getiriyorum” diyen anlayış bu fırkacılığı
çok güzel fotoğraflamaktadır. Bu fırkacılığı kırmak içindir ki Kur’an, Cin Suresi 18. ayet başta olmak üzere
bir çok yerde, “Allah’a ibadette
herhangi bir kişiyi ortak yapmayın!” emrini vermiştir. Herhangi bir kişi
tabirinin içine peygamberlerin girmediğini söyleyemeyiz.
İkinci olarak,
peygamberler arasında fırkacılık yapmak yasaklanmıştır. Kur’anın tanıttığı ve
istediği imanın özelliklerinden biri de peygamberler arasında ayrım ifade
edecek tavırlara girmemektir. (bk.
Bakara 136,285 ve Ali İmran 84) Hz. Peygamber herhangi bir peygamberle
kendisinin karşılaştırılmasını, hele hele kendisinin onlardan herhangi birisine
üstün gösterilmesini şiddetle yasaklamıştır.
Üçüncü olarak, kitapta
fırkacılık yasaklanmıştır. Kitap tabiri hem hem tüm vahyi hem dört büyük peygambere
inen dört büyük kitabı hem de bizzat Kur’anı ifade etmek için kullanılmaktadır.
Ayrıca insan ve evren de ayetlerle dolu olarak tanıtıldığı için, birer kitap
hükmündedir.
Kitapta fırkacılık işte bu “kitap”lar
arasında bölücülük yapmaktır. Kur’an tüm evrenin ve insanın taşıdığı ayetlerin
incelenmesini isteyerek insan ve evren kitaplarının göz ardı edilmemesini,
,iman dışında tutulmamasını ister. Kur’an ayrıca, kendisinin temsil ettiği din
birliğinin parçalanmamasını, dinde kaynak olarak öne sürülecek alt-kutsal
kitapların vücut bulmamasını da emreder. Bu alt kitaplara Kur’an “zübür” diyor. Peygamberimiz bunları “mişna” diyeanmış ve mişnaların
ortalığı sarmasını bir çöküş belirtisi olarak göstermiştir.
Dini hizip kitaplarına bölmek “takattu”
olarak ifade edilmiştir ki, kesip parçalara ayırmak, doğramak demektir.
Dini zübürlere bölmeyi açığa çıkaran temel ayetler Muminun Suresi’nin 52-54. ayerleri ile Enbiya Suresinin 92-93. ayetleridir.
Şöyle deniyor: “İşte sizin bu ümmetiniz
bir tek ümmettir. Ve ben de sizin Rabbinizim; o halde benden sakının! Fakat
onlar işlerini aralarında parçalayıp çeşitli kitaplara ayırdılar. Her hizip
yalnız kendi yanındakiyle sevinip övünmektedir. Artık sen onları bir süreye
kadar kendi gafletleri içinde bırak.!” (Müminun 52-54)
Kitapta bölücülük, her
fırkanın kendi başı veya lideri (efendi, şeyh, hazret, üstat vs.) tarafından
yazılan kitapların dokunulmaz, eleştirilmez, değiştirilmez, sadeleştirilmez
kılınması şeklinde alt putçuklara da vücut verir. Tanrısal kitabın bile yoruma
açık olduğu bir dinde bir takım insanların yazdıklarını dokunulmaz,
eleştirilmez kılmaktan daha büyük bir çürüme gösterilemez.
Dinde bölücülüğün şirkin bir görünümü olduğuna dikkat çekilerek bu
bölücülüğe gitmeyi önlemek için uyarı yapılmaktadır: “Sakın şirke sapanlardan olmayın! Onlardan ki dinlerini parçalayıp
hizipler/fırkalar haline geldiler. Her hizip kendi elindekiyle sevinip övünür.”
(Rum Suresi 31, 32)
Bu ayetlerde bölücülük yasaklanırken isim olarak “şiye” fiil olarak da “ferraku” sözcüğü kullanılmıştır ki,
Arapça’da klikleşmeyi, parçalanıp bölünmeyi ifade eden temel kelimelerdir. “Şiye” hizipler, klikler demek. “Ferraku” ise “fırkalara, parçalara,
partilere ayrıldılar” anlamında bir fiildir. Aynı sözcükler, az sonra
vereceğimiz ayette de kullanılmış ve Hz. Peygambere dinde fırkacılık yapanlarla
hiçbir ilgisinin olmadığı açıkça bildirilmiştir: “Dinlerini parça parça edip fırkalara, hiziplere bölünenler var ya,
senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır. Allah
onlara, yapıp ettiklerini haber verecektir.” (Enam Suresi 159)
Bu ayetten anlaşılır ki, dinde fırkacılık edenlerin, din ve
peygamber hakkında sloganları ne olursa olsun, gerçekte Hz. Muhammed ile
aralarında bir iman ve sadakat bağı olduğu düşünülemez. Bunlar ya kendi
kendilerini aldatan basireti bağlanmış gafillerdir, yahut da din ve peygamber
sloganlarıyla dünyalık menfaat ve saltanat devşiren ikiyüzlülerdir. Enam 159.
ayetin bunun dışında bir mesaj taşıdığını söylemek mümkün değildir.
Tefrika sözcüğünün
kullanılmasıyla dikkat çekilen bölücülüğün geçtiği birçok yerde, bu
bölücülüğün, Allah’ın ayetleri geldikten sonra ve hatta bu ayetleri taşıyanlar
tarafından sergilendiğinin altı çizilmektedir ki bu da ayrı bir mesajdır. (bk.
Ali İmran 105, Şura 14, Beyyine 4)
Dördüncü olarak da yolda fırkacılık gündeme getirilmiştir.
Bilindiği gibi Kur’an ısrarlı bir biçimde insanı sırat-ı müstakim’e yani dosdoğru yola çağırmaktadır. Namazda okunan
Fatiha Suresinin temel niyazlarından biri de “bizi sırat-ı müstakime kılavuzla” isteğidir. Yol anlamında hem
sırat sözcüğü hem de sebil sözcüğü kullanılmaktadır. Kur’an, işte bu iki
sözcükle tefrika sözcüğünü birlikte
kullandığı beyyinesinde yol olarak sadece Allah’ın yolunu izlememizi, başka yollara
girerek “yolda fırkacılık” yapmamamızı
emrediyor: “Benim dosdoğru yolum budur;
onu izleyin! Başka yolları izlemeyin ki bu yollar sizi O’nun yolundan ayırıp
fırkalara bölmesin. Sakınıp korunasınız diye O size bunu önermiştir.” (Enam
153)
Fıkıh metodolojisinin büyük ustalarından sayılan Şatıbi (ölm. 790/1388)ye göre, Fatiha
Suresi son ayetteki “mağdubun aleyhim:
kendilerine gazap edilenler” ile “dallin:
karanlığa, sapıklığa düşenler” ifadesi, tevhit yolundan sapan tüm İslam içi ve
İslam dışı fırkaları kapsar. Bunlar yine Şatıbi’ye
göre, Enam Suresi 153. ayette gösterilen Allah’ın tek yolundan sapıp yine o
ayette dikkat çekilen “öteki yollar”a
koyulanlardır. Anılan ayet bize göstermektedir ki, tek olan yoldan sapıldığında
“teferruk” yani parçalanma
kaçınılmaz olur.
Bu ayetin bize verdiği tevhit ölçüsü şudur: Fırkacılık veya tefrika varsa tek yoldan sapma tartışılmaz bir biçimde
vardır. Şöyle de diyebiliriz: Tek yoldan sapılmışsa fırkacılık kaçınılmaz bir
bela haline gelir.
Yolda fırkacılık, sırat-ı
müstakim olan Kur’an yolunun yanında tarikat
(yol), mezhep (bir anlamı da yol)
adlarıyla yeni dinler oluşturmak biçiminde vücut bulmaktadır.
Ancak burada şunu ifadeyi bir insanlık borcu sayarız: Bugün her
biri bağımsız bir din haline getirilen mezheplerin ve tarikatların ilk
önderlerinin bu mezhep ve tarikatları dinleştirenlerden ilke olarak ayrı
tutulması gerekir. O insanlar, en azından büyük kısmıyla bilim ve düşünce
üreten ve bu yolla hizmet vermek isteyen aydınlardı. Hiçbirinin, dinleşmiş bir
takım mezhep ve tarikatlara öncülük etmek gibi bir niyeti yoktu. Bilim ve
düşünce adamı olarak yorum yapıyorlardı ve bu yorumları kendilerine nispet
ediyorlardı; bunları Kur’anın yerine koymaya çalışmıyorlardı.
Sonraki zamanların hazırcı, taklitçi zümrelerdir ki, bu insanları
ve yorumlarını dokunulmaz kılıp yedek dinler ve peygamberler oluşturdular. Bunu
bildiğimiz içindir ki biz dinde
taklitçiliği şirkin giriş kapısı sayarız. Bu kapıdan belki hepimiz bir
şekilde girmekteyiz. Önemli olan, kapının arkasını görüp yolun nereye çıkacağını
fark ederek hemen geri dönmektir. Geri dönenler mazurdur; dönmeyenlerse ilerde
mazeret bildirme hakkını yitirir. Felaketin bütün sonuçlarına katlanırlar.
Fırkacılığın dehşet ve felaketinden uzak kalmanın yolu-yöntemi de
gösterilmiştir. Hep birlikte ve sadece Allah’ın ipine yapışmak., fırkalara son
vermek. Bu kurtuluş reçetesini veren Ali İmran 103. ayet “Allah’ın ipi” ve “teferruk”
sözcüklerini kullanmıştır. Buyruk şudur: Allah’ın ipine sarılın, fırkalara
bölünmeye son verin!..
Bizim, Kur’andan aldığımız ışık ve imanla geldiğimiz nokta şudur: Bugün, din adına gerekçesi ve sloganı ne
olursa olsun, oculuk-buculuk diyerek fırkacılık yapanlar, Müslüman toplumları
şirke götürmektedir. Bunların peygamberimizle ilgilerinin olmadığını Kur’an
söylüyor.
Fırkacı sömürü zihniyetlerinin Müslüman kitlelere Kur’anı kendi
dillerinde okutmamalarının arka planını artık görmek zorundayız.
Sonraki Konu: Ecdat
(atalar) kabulleninin dinleştirilmesi
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
4. Ecdat (atalar)
kabulleninin dinleştirilmesi: Bu şirk belirişinin esası, atalardan görüleni
ve duyulanı dokunulmaz-kutsal ve gerçeğin göstergesi ilan etmektir. Kur’an bu
şirk belirtisinin altını elliyi aşkın yerde doğrudan, yüzü aşkın yerde de
dolaylı olarak çizmektedir.
En önemli dikkat çekişler, atalar-dedeler anlamındaki “aba” sözcüğünün kullanımıyla
sergilenmiştir. Ataları dokunulmaz kılan şirk zihniyetine göre, ataların
kendileri ve kabulleri tartışmasız kanıttır, gerçeğin şaşmaz göstergesidir. İyinin,
mutluluğun, güzelin, barış ve esenliğin ölçüsü ataların kabullerine
uygunluktur.
Muminun 24. 24.
Toplumu içinden inkârcı kodaman grup şöyle dedi: "Bu adam, sizin gibi bir
insandan başka şey değil; size üstünlük taslamak istiyor. Eğer Allah dileseydi,
melekler indirirdi. Biz ilk atalarımız arasında böyle bir şey duymadık."
Kasas 36.
Bunun ardından Musa onlara açık-seçik ayetlerimizi getirdiğinde onlar şöyle
dediler: "Uydurulmuş bir büyüden bakası değil bu. İlk atalarımız arasında
bunu hiç duymadık."
Duhan 36.
"Eğer doğru sözlülerseniz, atalarımızı geri getirin!"
Casiye 25.
Ayetlerimiz, karşılarında açık-seçik mesajlar halinde okunduğunda, delilleri
sadece şöyle demek olmuştur: "Doğru sözlüler iseniz atalarımızı
getirin." Ataların
kabullerine sataşma, onları sorgulama ve yargılama, toplumun toptan karşı
çıkması gereken bir felakettir. (Bu konuda ayrıntılı bilgi için bk. KTK. “aba”
maddesi)
Sonraki Konu: Bidatlar
Hurafeler, Şirkin bir ateizm olduğunu sanmak veya iddia etmek.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bidatlar Hurafeler
Şirkin bir ateizm olduğunu
sanmak veya iddia etmek: Şirkin bir ateizm olmadığını yukarda açıkladık. Şunları
ekleyelim: Kur’an Mekke müşriklerinin Allah’ı kabul ettiklerini açıkça
bildirmektedir: “Onlara ‘gökleri ve yeri kim yarattı, Güneş’i ve Ay’ı kim boyun
eğdirdi?’ diye sorsan, mutlaka şöyle diyeceklerdir: ‘Allah’. Peki nasıl oluyor
da döndürülüyorlar?” (Ankebut 61, 63. Ayrıca bkn Lukman 25, Zümer 38, Zuhruf
9,87) Kaldı ki Arap cahiliye şiirinde Allah bütün yüceliği ve aşkınlığı ile yer
almıştır. Müşriklerin Allah’a karşı tavırları asla söz konusu değildir. Onların
tevhit inancı ve peygamberleriyle problemleri, Allah’ın yanına-yöresine
ekledikleri aracı-şefaatçı alt-ilahlarının yok sayılmasından kaynaklanmaktadır.
Bu alt-ilahları yok saydığı içindir ki, Hz. Peygamberi atalar dinine ihanet
etmekle suçladırlar. Mekke müşrikleri kendilerini Allah’ın yakınları ve
Beytullah’ın gerçek hizmetçileri sayıyor, bununla övünüyorlardı. Hz. Peygamber
ve arkadaşlarını ise Beytullah’a musallat olmuş zındıklar olarak görüyorlardı.
( bk. İbn Teymiye; El Furkan, 9-10) Kısacası, şirkin Allah’ı inkara ilişkin hiçbir sözü ve tavrı
yoktur. Onun şikayeti, insanın Allah’a kulluğunda aracı, cennete gidişinde
şefaatçı olarak görüp devreye soktuğu alt-ilahların kabul edilmemesidir. Kişi,
kavram, kurum, kudret ve nesne olarak değişik görünümleri ve sembolleri olan bu
aracılar kabul edildiği anda şirkin peygamberler ve tanrısal kitaplarla hiçbir
alıp vereceği kalmıyor. Ne var ki böyle bir kabul, peygamberlerin tanıttığı
dinin inkarı oluyor.
Sonraki konu: Şirkin
bir dinsizlik olduğunu sanmak veya iddia etmek.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Şirkin bir dinsizlik
olduğunu sanmak veya idda etmek: Bu da büyük bir yanılgıdır, yanlış bilgidir. Kur’an şirki bir din olarak anmakta ve
tanıtmaktadır. Hem de zorlu ve köklü bir dindir şirk… (bk. Kafirun Suresi) Müşrikler dinsiz
insanlar değildir, Hak dinin veya nübüvvetin tanıttığı dinin dışında bir din
benimseyen insanlardır. Onlar kendi dinleri içinde dindar insanlardır. Kur’an
onların Beytullah içindeki namazlarından bahsetmektedir. Ama bu namaz tevhit ölçülerinin dışına
çıkarılmış bir namazdır. Dahası var: Müşrikler, Beytullah’ta ibadet etmenin
kendi hakları olduğunu söyleyerek Hz. Muhammed’i oraya sokmamak istemişlerdir.
Hz. Muhammed onlara göre, atalar dinine kötülük etmiş bir zındıktır; Kabe’ye girmemeli, orada ibadet
etmemelidir. Orada ibadet, oraya hizmet ancak ataların dinine saygısı olanların
hakkıdır. Şirk dininin,
peygamberlerin tanıttığı dinden farkı, Allah’ın yanına-yöresine şefaatçılar,
aracılar koyması ve Allah’a kulluğu bu aracı-şefaatçıların onayına
bağlamasıdır. Şirk dini bu aracı şefaatçıların bir biçimde hoşnutluğunu
kazanmadan gerçek kulluk olacağını, cennete gidilebileceğini kabul
etmemektedir. Bunun içindir ki, şirk
dini ve onun çağdaş fırkacı görünümleri, Allah, sadece Allah anıldığında söz ne
denli değerli olursa olsun, önemsemezler. Alt ilahları haline getirdikleri
kişilerden bir veya iki cümle söylediğinizde ise yüzleri parıltılar ve
gülücüklerle doluverir… Bu, Kur’ana göre tam bir şirk fotoğrafıdır. Müşriklerden bahisle
şöyle deniliyor: “ Dediler ki: Sen,
yalnız ve sadece Allah’a ibadet edelim de atalarımızın kulluk-kölelik
ettiklerini terk edelim diye mim geldin bize!... (Araf, 70) Ve şu beyyine: “
Allah, yalnız başına anıldığında, ahirete inanmayanların kalpleri nefretle
ürperir. O’nun berisindeki ilahlaştırılmış kişiler anıldığında ise hemen
müjdelenmiş gibi sevinirler.” (Zümer, 45) Başka bir deyişle, şirk
dininin Kur’an dininden farkı, cennete gidiş belgesiyle kulluk belgesinin
altında Allah’ın imzası dışında imzaların gerekli görülmesidir. Kur’anın dini,
bu belgelerin altında Allah dışında hiçbir varlığın imzasını istemiyor. Bu
belgeler ya Allah tarafından imzalanır, geçerli olur; yahut da imzalanmaz, işe
yaramaz hale gelir. Tevhit dini, adı, esasları, ibadetleriyle “Allah’a özgülenmiş” bir
dindir (bk. Araf 29, Ğafir, 14,65, Beyyine 9); şirkin dini ise Allah ve
alt-ilahlardan oluşan bir panteona özgülenmiştir.
Sonraki konu: Şirk aracı yapılan şeylerin sadece eşya (taş-toprak, ağaç
vs.) olduğunu sanmak veya iddia etmek
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
c. Şirk aracı yapılan
şeylerin sadece eşya (taş-toprak, ağaç vs.) olduğunu sanmak veya iddia etmek: Şirk konusunda en
büyük ve en tehlikeli yanılgı budur. Bu yanılgı, İslamı örtülü şirke yelken
açtıranların hesaplarına yaradığı içindir ki, hurafeci-bidatçı örf dini şirk
aracı olan şeylerin birkaç eşya parçası put olduğunu, bunların da Kabe’den zaten temizlenmiş bulunduğunu
söyleyerek bahsi kapatmak peşindedir. Çünkü şirk aracı olan şeyler, Kur’anın
gösterdiği biçimde tanıtılırsa hurafe-bidat dininin durumu çok zorlaşır, hayatı
tehlikeye girer, kaleleri yıkılır, nefesi tükenir… Hurafeci-bidatçı örf dininin söylediğinin aksine, şirk araçlarının
başında insan şerikler gelmektedir. Kur’an bunlara genel bir adla “şüreka” (Allah’a ortak tutulanlar)
diyor. Şürekanın çerçevesi içine giren şirk araçları, alt başlıklar olarak
şunlardır: Endad, erbab. Endad; benzer, aynı, tıpkı
anlamlarındaki “nidd” sözcüğünün
çoğuludur. Kur’an, Allah’a endad
tutulmasına da karşı çıkıyor. Endad
edinmek, Allah yolunu karartan ve insanı saptıran bir davranıştır. (bk.
Bakara 22, İbrahim 30, Zümer,8)Erbab, rab sözcüğünün
çoğuludur ve daima insanlardan oluşur. Sembolü kullanılmayan tek alt-ilah
türüdür. Kur’an; nebilerin, dinde büyük tanınan kişilerin ve nihayet her mevki
ve konumda insanın rableştirilebileceğini söylemektedir. Rableştirilen
kişilerin daima fırkalaştırma, bölüp parçalama aracı olacakları da
gösterilmiştir. Yani rableştirme
biçiminde sergilenen şirk, aynı zamanda fırkacılık şirki halinde dikkat çekecektir.
Kur’an bu inceliği verirken, rableştirilen kişileri Allah’a karşı
konumlandırmakta ve onlardan “müteferrik”
(fırkalara bölücü, fırkalara bölünmüş) diye söz etmektedir. (bk. Yusuf, 39) Rableştirme konusunu, eserimizin (İslam Nasıl Yozlaştırıldı, Yaşar
Nuri ÖZTÜRK) giriş kısmında genişçe incelediğimizden burada ayrıntıya
girmiyoruz.Şüreka, şuurlu varlıktan,
insandan olur. Kavram, kurum, kudret ve nesneler şürekanın sembolleri olabilir.
Sembollere bakıp ar kaplanı unutmamak gerekir. Şuursuz varlıklardan şüreka olmaz. Şüreka, kıyamet günü zoru
gördüğünde, dünyada ilahlık tasladıklarını , insanları kendilerine kul-köle
ettiklerini inkar edecektir. (bk. Fatır, 14) Hatta bunlar, kendilerini
ilahlaştıranları Allah’a şikayet ederek: “Bunlar
bize ibadet filan etmiyorlardı, yalan söylüyorlar; bunlar bizim de yoldan
çıkmamıza sebep oldular” vs. türünden ithamlarla kendilerinden
beklenebilecek bir kahpelik göstereceklerdir. (bk. Enam 94, Nahl 86, Yunus 28) Şüreka, din kurmak,
din adına buyruk koymak gibi yetkiler kullanmaya kalkan varlıklar olarak da
tanıtılmaktadır. Bunlar, dinde Allah’ın izin vermediklerini dinleştiren kişi
veya odaklardır ki, şirk çocukları tarafından şüreka (Allah’a ortak) olarak öne
sürülürler. (bk. Şura, 21)
Kur’anın bu beyanından anlaşılmaktadır ki, şirkin belirgin
özelliklerinden biri de din kurucu sıfat veya yetkisi kullanarak dinde buyruk
koymaya kalkmaktır. Sayılan bu nitelikler, cansız eşyanın nitelikleri değildir.
Kur’anın “asnam” (putlar) dediği
şuursuz-nesneler, bu şuurlu insan şürekanın sadece sembolüdür. Sembol olarak
sadece eşya değil, melekler, cinler de kullanılmıştır. (bk. Enam, 100)
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
d. Kutsal değerlerin
veya kıymetli insanların şirk aracı olamayacağını sanmak: Allah ile aldatan ve tevhidi örtülü bir şirke
doğru kaydıran hurafeci odakların ileri sürdükleri bu iddiaya göre, makbul eşya
ve kişileri övmek, yüceltmek, kutsamak şirk olmaz. İşte bu mantıkla
peygamberler ilahlaştırılır, sakal kıları mabede sokulup etrafında tavaf
edilir, tarikat şefleri, mezhep imamları, hocaefendiler, seyyidler, üstatlar
takdis edilir… Çünkü onlar, meşayih-i kiram, ulema-i izam, eimme-i fihamdır,
sakalı şeriftir, sadattır, üstaz hazretleridir…
Öte yanda, Allah’ın son peygamberi Hz. Muhammed, kendisine “Sen bizim
yücemiz, efendimizsin!” diyen sahabesini, şeytanın keyfine uyarak dine-imana
yakışmayan söz söylemekle itham edip “Efendi sadece Allah’tır, Allah!” diye
çıkışsın! Önemli olan, rableştirmenin bugün kitle üzerindeki etkisi ve Allah
ile aldatma sektöründeki pazar payıdır. Ve bu pay, ikiyüzlü siyasetler yüzünden son derece büyümüştür… Pay
böylesine büyük olunca insan hırsı ne Allah dinliyor ne peygamber, ne kitap
tanıyor ne tanrısal rehber…
Durum bu olunca, adlarının başına birer şirk afsunlu sıfat
eklenmiş kişilerin rableştirilmesi, yarı-tanrı haline getirilmesi
yadırganmamalıdır. Yadırgayan olursa, ulema-i kirama, evliya-i izama, sakal-ı
şerife hürmetsizlikle suçlanır… Atalar dinine kafa tutanların başına gelenler
unutulmamalıdır…Kaynak: İslam nasıl
yozlaştırıldı, Yaşar Nuri ÖZTÜRK
Makaleyi e-kitap olarak indir
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Kirpi Groupie
Katılma Tarihi: 10 aralik 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 60
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Şirk'i yorumlayan da Şirk'te sen de şirktesin!. ŞİRK: Kendine varlık biçmektir. Kendi varlığıyla ne yaparsa yapsın insan oğlu; gene de şirkten kurtulmuş değildir.Yaşar Nuri Hoca da ne yaparsa yapsın kendi varlığını Hakk'a verememiş.Her seferinde ben yaptım ben yazdım ben okudum ben vs.vs.....leri çok olan şirk ehli bir güzel insan. Her kim ki efal,sıfat ve zâtını Hakk'a vermediyse veremiyorsa Ne yaparsa yapsın ŞİRK ehlidir.Huu...
|
Yukarı dön |
|
|
|
|