Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Kur’anda
Nefs
www.istekuran.com
“Nefs” sözcüğü, bir şeyin iç ve dış yapısıyla
ve özellikleriyle tamamını, yani öz yapısını, şahsına özgülüğünü ifade etmek
üzere kullanılan bir zamirdir. (Lisan ül Arab; c:5, s:647–652)
Buna göre “nefs” sözcüğünün zamir olarak
anlamı; “kendi, zatı” demektir. Nitekim sözcüğün, Kadim Arapçada ediplerce bu
anlamda kullanılmış olduğunun klâsik metinlerde yüzlerce örneği mevcuttur.
“Nefs” denilince her şeyden önce “insan”
hatıra gelirse de, Allah’ın yarattığı her canlı varlık bir “nefs”tir. Yani her
canlının bir “kendisi, zatı; kimliği” vardır ve buna “nefs” denir.
Lisan ül Arab’ta genişçe açıklandığına göre,
belirli alâkalardan dolayı bu sözcük mecaz olarak; “ruh (can)”, “nefes”, “kan”,
“benlik (ego)”, “kalp (zihin)”, “iç”, “büyüklük”, “yücelik” anlamlarında
kullanılmaktadır. Meselâ, “can”, “kan” ve “nefes (teneffüs edilen hava)”in de
“nfs” sözcüğüyle ifade edilmesinin sebebi Lazımıyet alâkasından dolayıdır.
Çoğulu “nüfus” ve “enfüs” kalıplarıyla ifade
edilen “nefs” sözcüğü, Kur’an’da tekil ve çoğul formlarıyla 295 yerde geçmiş ve
hem Allah için hem de diğer canlılar için kullanılmıştır.
“Nefs” sözcüğü Allah için kullanıldığında da,
sözcüğün yukarıda verdiğimiz tanımının kapsadığı özelliklerin hepsini içerir.
Yani Allah’ın zatî ve subutî sıfatlarının tamamını ifade etmiş olur.
“Nefs” sözcüğünün Allah için kullanıldığı
ayetler:
Maide; 116: Ve hani Allah demişti ki: “Ey
Meryem oğlu İsa, sen mi insanlara ‘Beni ve annemi, Allah’ın astlarından iki
tanrı edinin’ dedin?” O (İsa), Sen münezzehsin, benim için gerçek olmayan bir
şeyi söylemem bana yakışmaz. Eğer ben onu demiş olsam, Sen bunu mutlaka
bilmiştin. Sen benim nefsimde olanı bilirsin, ben ise Senin nefsinde
olanı bilmem. Şüphesiz Sen; gaybleri bilen yalnız Sensin, Sen!
Âl-i Imran; 28: Müminler, müminlerin
astlarından kâfirleri veliler edinmesinler ve onu her kim yaparsa Allah’tan
hiçbir şeyi yoktur. Ancak onlardan bir korunma yapmanız başkadır. Allah sizi nefsinden
(kendisinden) sakındırır. Ve oluş / varış yalnızca
Allah’adır.
Âl-i Imran; 30: O gün her nefis (kişi),
ne hayır işlemişse onları önünde hazır bulur. Yaptığı kötülükleri de. İster ki
kendisi ile onun (yaptığı kötülükler) arasında uzak bir mesafe bulunsun. Allah,
sizi nefsinden (kendisinden) çekindirir. Şüphesiz ki Allah, kullarına
çok şefkatlidir.
En’âm; 12: De ki: “Göklerde ve yerde olanlar
kim içindir?” De ki: “Allah içindir.” O (Allah), rahmeti kendi (nefsi)
üzerine yazmıştır. Sizi mutlaka, kendisinde asla şüphe olmayan kıyamet gününe toplayacaktır.
Kendilerini (nefislerini) zarara sokan kimseler; işte onlar iman
etmezler.
En’âm; 54: Ve ayetlerimize inanan kimseler
sana geldikleri zaman hemen: “Selâm olsun size! Rabbiniz rahmeti nefsi
(kendi) üzerine yazdı. Şüphesiz sizden her kim bilmeyerek bir kötülük
işleyip de sonra arkasından tövbe eder ve düzeltirse; Şüphesiz ki O (Allah),
Gafur’dur, Rahîm’dir.” de.
Ta Ha; 41: Ve Ben, seni nefsim (kendim)
için yetiştirdim.
“Nefs” sözcüğü aşağıdaki ayetlerde ise tüm
canlıları içine almaktadır:
Şems; 7, 8: nefse ve onu düzenleyene; -ki
O, ona fücurunu ve takvasını ilham etti- (ant olsun ki)
Bakara; 233: Ve anneler, çocuklarını,
emzirmenin tamamlanmasını isteyenler için tam iki yıl emzirirler. Çocuk
kendisine ait olan babaya da emzirenlerin yiyecekleri ve giyecekleri maruf ile
(geleneklere uygun olarak) bir borçtur. Her nefis (her kişi) ancak
gücüne göre mükellef olur. -Çocuğu sebebiyle bir anne de, çocuğu sebebiyle bir
baba da zarara sokulmasın.- Vârise düşen de bunun aynıdır. Eğer ana ve baba
birbirleriyle istişare edip, her ikisinin de rızasıyla çocuğu memeden ayırmak
isterlerse kendilerine bir günah yoktur. Eğer çocuklarınızı başkalarına
emzirtmek isterseniz vereceğinizi maruf ile (geleneklere, günün şartlarına
uygun olarak) verdikten sonra bunda da size bir günah yoktur. Ve Allah’a
takvalı davranın ve bilin ki, Allah yaptığınız şeyleri görendir.
Enbiya; 35: Her nefis (kimliği olan
varlık) ölümü mutlaka tadacaktır. Fitne olmak üzere sizi Biz, şer ve hayır
ile belâlandırırız. Ve siz yalnız Bize döndürüleceksiniz.
Ankebut; 57: Her nefis (kimliği olan
varlık) ölümü tadacaktır. Sonunda yalnızca bize döndürüleceksiniz.
İbrahim; 22: Ve iş bitince şeytan onlara,
“Şüphesiz ki Allah size gerçek vaadi vaat etti, ben de size vaat ettim, hemen
de caydım. Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ancak ben sizi çağırdım, siz
de icabet ettiniz. O nedenle beni kınamayın, nefsinizi (kendinizi) kınayın!
Ben sizi kurtaramam, siz de benim kurtarıcım değilsiniz! Ben, önceden beni
Allah’a ortak koşmanızı da kabul etmemiştim.” dedi. Kesinlikle zalimler için
acı bir azap vardır!
Yunus; 15–16: Ve ayetlerimiz onlara açıkça
okunduğunda, Bize kavuşmayı ummayanlar: “Bundan başka bir Kur’an getir yahut
bunu değiştir.” dediler. De ki: “Onu nefsimin (kendimin) öngörmesiyle
değiştirmem benim için söz konusu olamaz. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum.
Rabbime isyan edersem, kesinlikle büyük bir günün azabından korkarım. De ki:
“Allah dileseydi, ben onu size okumazdım ve onu size bildirmemiş olurdu. Ben
ondan önce kesinlikle içinizde bir ömür kalmıştım. Hâlâ aklınızı kullanmayacak
mısınız ?”
Aşağıdaki
ayette ise, “nefs” sözcüğünün müfaale babından olan “yetanafes” ve
“elmütenafisun” sözcükleri, işteşlik anlamıyla; “kendileşme,
kimlik kazanma yarışı” manasındadır:
Mutaaffifin; 26: Onun sonu misktir. Ve
yarışanlar (kimlik kazanmak için çalışanlar), işte bunda yarışmalıdırlar
(kimlik kazanmaya çalışmalıdırlar).
“Nefs” sözcüğünün mecaz olarak kullanıldığı
ayetler:
Tekvir; 18: nefeslendiği an sabaha ki,
Bu ayette “nefs” sözcüğünden türemiş olan
“teneffese” fiilinin anlamı; “nefes aldı” demektir ki bu, insanın solunumundaki
alıp verdiği havadır. Bu da insanın olmazsa olmazından olduğu için mecaz olarak
kullanılmıştır. Diğer taraftan, “kan” da insanın olmazsa olmazlarından biri
olduğu için, doğum kanamasına da “nifas” denir. Bu sözcük “nefs” sözcüğünün
farklı bir kalıbıdır.
En’âm; 93: Ve Allah’a karşı yalan uydurandan
yahut kendisine hiçbir şey vahyolunmadığı hâlde; “Bana vahyolundu” diyenden ve
“Allah’ın indirdiği gibi ben de indireceğim” diyenden daha zalim kim olabilir?
O zalimleri ölümün şiddetleri içindeyken, melekler de onlara ellerini uzatmış:
“Nefislerinizi (canlarınızı) çıkarın. Bugün, Allah’a karşı gerçek dışı
şeyler söylediğinizden ve O’nun ayetlerine karşı böbürlenmenizden dolayı
alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız.” derlerken bir görsen!
Bu ayetteki “nefs”in çoğulu olan “enfüs”
sözcüğü, mecazen “canlar” anlamında kullanılmıştır.
Kur'andan Koparılan Bir Kavram
“Nefs” sözcüğünün Arapçası ve Kur’an’cası bu
olmasına rağmen, Yunan felsefe metinlerinin Arapçaya çevrilmesinden sonra
“nefs” konusunda çeşitli düşünceler ileri sürülmeye başlanmış ve bu etkiyle
“nefs” sözcüğü, Arapçadaki ve Kur’an’daki anlamlarından uzaklaşıp YUNANCALAŞMIŞTIR.
“Nefs” anlayışı, özellikle İbn Sina, Gazalî,
İbnül-Arabî ve er-Râzî gibi düşünürlerce farklı biçimlerde yorumlanarak
hakkında “İlm ün Nefs (Nefs bilimi)” adıyla bir ilim dalı oluşturulmuş ve Yunan
felsefesine uygun bir “nefs” anlayışı, hemen hemen tüm kelâmcılar,
mutasavvıflar ve filozoflarca benimsenmiştir.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|