Yazanlarda |
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
ÜÇ AYLAR ve MÜBAREK
GECELER/ KANDİLLER
www.istekuran.com
Müslümanların aldatıldığı konulardan bir tanesi de bu “mübarek
geceler” konusudur. İnsanlar, kişilik yapılarında var olan hırs, kolay kazanç,
kısa zamanda köşeyi dönme gibi zaafları sebebiyle, önlerine konan yalanları hiç
sorgulamadan, tıpkı bir balığın zokayı yutması gibi yutmuşlar, inanç ve
amellerinin yozlaşmasına yol açan bu yalanlara hep inanmışlardır.
Bilindiği gibi çeşitli kesimlerde, özellikle de tarikat ve
tasavvuf çevrelerinde bazı günler, geceler ve aylar “mübarek” ilân edilmiş ve
bu mübarek zamanlar için de özel namaz, oruç ve zikirler icat edilmiştir. Ama
yapılan mübarek gece ilânları ve icat edilen özel ibadetler, sadece bu kesime
mensup insanlar arasında yayılmakla kalmamış, başlangıçta dilden dile dolaşarak
yayılan bu bid’atler, zaman içinde çeşitli yayınlarda, takvim yapraklarının
arkalarında yer almak suretiyle daha geniş kitlelere ulaşmış, şimdilerde ise
devletin resmî kuruluşları tarafından uygulanır olmuştur. Dinin sahibi Allah’ın,
böyle şeyleri emretmemiş, önermemiş olması ise, bu bid’atlerin yer aldığı
hadislerin, maalesef dinin Kur’an’dan sonra gelen kaynağı sayılması sayesinde
dikkate alınmamıştır.
Oysa, bu Kur’an dışı uygulamaların savunucuları tarafından, dinin
Kur’an’dan sonra gelen kaynağı olarak gösterilen hadislerin “sağlam” olarak
nitelenenlerinde, peygamberimizin böyle özel günler, geceler ve aylarda özel
ibadetler yapmadığı ve kimseye yapmasını söylemediği de yazmaktadır:
“… Alkame şöyle demiştir. Ben Aişe R.A. ya:
– Rasülüllah günlerden bazılarını herhangi bir şeye tahsis eder
miydi? diye sordum.
Âişe:
– Hayır, tahsis etmezdi. Onun ibadeti aralıksız ve devamlı idi.
Rasülüllah’ın edasına tâkat getirdiği hayır ve ibâdete hanginiz tâkat
yetiştirir ki? diye cevap verdi.” (Sahih-i
Buharî, Oruç Kitabı, Bab 63, hadis no: 96)
Konu, Kur’an ışığında değerlendirildiğinde ibadet günü, ibadet
gecesi ibadet ayı gibi özel zamanların Kur’an’da yer almadığı, dolayısıyla bu
tarz kabullerin İslâm’ın ruhuna aykırı olduğu görülmektedir. Yani, İslâm dini
ibadeti, senenin her mevsiminde, her ayında, her gününde, her gecesinde, hatta
her saatinde ve her saniyesinde öngörmüştür. İslâm’da turizm mevsimi, av
mevsimi, kayak mevsimi gibi bir ibadet mevsimi yoktur. Müslüman, senenin her
mevsiminde, ayında, gününde, gecesinde ibadet/ kulluk yapmalıdır. Bu durum
“barış” konusu için de aynıdır. Müslüman hiçbir zaman saldıran, savaşa karar
veren taraf olmamalı, ancak düşmanın saldırısı karşısında savaşmalı, onun
dışında her zaman barışçı olup, kavgasız, kansız yaşamalıdır. Yani imanın
görüntüsü ve meyveleri her an ortada olmalıdır:
İbrahim; 24-26: Görmedin mi Allah nasıl bir örnekleme yaptı:
Güzel söz (La ilahe illallah- iman); kökü yerde dalları gökte olan bir ağaca
benzer. O
ağaç, Rabbinin izniyle meyvelerini her zaman verir. Allah insanlara böyle
örnekler verir ki, düşünüp ibret alabilsinler. Pis söz (küfür) de
gövdesi toprağın üstünde destek bulmuş bir ağaca benzer, dayanağı yoktur onun.
Dinimizde ibadetin/ kulluğun, zamanla alâkalı bir özelliği
olmadığı gibi, zeminle de ilgisi yoktur. Yani, Mekke’de kılınan namaz ile
Moskova’da kılınan namazın, ya da Medine’de tutulan oruçla İzmir’de tutulan
orucun, ya da Recep ayında tutulan oruçla Teşrini Evvel’de tutulan orucun veya
Salı günü tutulan oruç ile Cuma günü tutulan orucun, dinimiz nezdinde hiçbir
farkı yoktur. Başka bir ifade ile, İslâm dininde yapılan kulluk görevlerine
ekstra promosyon verildiği zamanlar ve mekânlar söz konusu değildir. Aslında
Müslümanların da, sevap kazanma/ artı puan toplama anlayışını bırakmaları, bunu
yerine Allah’ın rızasını kazanma ve Allah’ın lütfettiği nimetlerin şükrünü eda
etmeyi düşünmeleri gerekmektedir.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
ÜÇ AYLAR
Dinimiz İslâm’da, ibadetlere ekstra hediye, ikramiye verilir gibi
sevap verildiği aylar yoktur ama savaşmanın haram edildiği aylar vardır. Tövbe
suresinin 5., 36. ve 37. ayetlerinde, Maide suresinin 2. ayetinde, Bakara
suresinin 194., 197. ve 217. ayetlerinde; Allah indinde ayların sayısının on iki
olduğu, bunların dört tanesinin (Recep, Zilka’de, Zilhicce ve Muharrem) Haram
aylar olup, bu aylarda savaşmanın yasak olduğu, bu ayların aynı zamanda Hacc
ayları olması sebebiyle savaşma yasağına kesinlikle uyulması gerektiği ve aksi
davranışın “büyük günah” sayıldığı, önemle vurgulanmaktadır.
Dikkat edilirse, Haram aylardaki savaş yasağı, bu ayların Hacc
ibadetinin yapıldığı aylar olmasından kaynaklanmaktadır. Zira bu aylarda
dünyanın her köşesinden Hacc için gelen insanlar; İbrahimleşme, putları
kırma, sahte ilâhları kesme, şeytanla savaşma gibi bireysel temizlenmelerini ve
Hacc/ evrensel kongre, fuar ve konferanslarla sağlayacakları ticarî, sınaî,
ilmî haberleşmelerini-birleşmelerini barış ortamında güvenle yapabilmeli ve
aynı şekilde yurtlarına dönebilmelidirler.
Görüldüğü gibi Kur’an’da
sadece “Haram aylar” kavramı yer almaktadır. Ama Kur’an dışındaki muhtelif
kitaplarda, “hadis-i şerif” isimli metinler marifetiyle Ramazan ayının da
içinde olduğu “üç aylar” diye bir kavram ortaya çıkarılmış ve bunun hakkında
bir çok hikâye anlatılmıştır. Bu nakillerin hepsi yalan ve uydurmadır. Bu tür
hadisler, Kütüb-ü Sitte denilen sağlam hadis kitaplarında bulunmadığı gibi,
uydurulmuş hadislerin afişe edildiği kitaplarda da tek tek ele alınmış ve yalan
ve uydurma olarak ilân edilmiştir.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Recep Ayı:
Recep Ayı; kamerî ayların yedincisi olup, Haram aylardandır. Yani
bu ay da Hacc aylarındandır ve bu ayda savaş kesinlikle yasaktır.
Kur’an’daki özelliği sadece bu kadar belirtilmiş olan Recep ayı
hakkında İslâm anlayışına sığmayan bir çok yalan uydurulmuş, bunların bir
çoğuna “hadis” damgası vurularak, peygamberimize iftiralarda bulunulmuştur.
İslâm esaslarıyla bunların sağlamasının yapılması bakımından bu
uydurmalardan bazıları ibret için aşağıda verilmiştir:
“Uyanınız ve biliniz ki, Recep ayı Haram aylardan biridir. Allah,
Nuh As.ı bu ayda gemiye bindirdi. Nuh As. gemide oruç tuttu ve yanındakilere de
emretti. Allahü Teâla onları kurtardı. Tufan sebebiyle yeryüzünü küfür ve
taşkınlıktan temizledi.”
“Recep öyle büyük bir aydır ki, bir kimse bu ayda bir gün oruç
tutsa, Allah ona bin yıl oruç tutmuş kadar sevap yazar. İki gün oruç tutsa iki
bin yıl oruç tutmuş kadar sevap yazar. Yedi gün oruç tutsa, cehennem kapıları
ona kapanır. Sekiz gün oruç tutsa, cennetin sekiz kapısı ona açılır,
hangisinden isterse cennete oradan girer. On beş gün oruç tutsa, günahları
sevaba döner. Semadan bir ses: ‘Allah senin geçmiş günahlarını affetti. Bundan
sonraki ömründe iyi ameller yap!’ der. Bunlardan daha çok tutarsa, Allah onun
sevap ve karşılığını artırır.”
“Bir kimse Allahü Teâla’nın ayı olan Recep ayında, bir mü’min
kardeşini gam ve kederden kurtarsa, Allahü Teâla ona firdevs cennetinde gözünün
görebileceği kadar büyük bir köşk ihsan eder. Uyanınız ve kendinize geliniz, ve
Recep ayına hürmet ve ikramda bulununuz ki, Allahü Teâla da size bin türlü
kerametle ikram ve ihsanda bulunsun.”
“Cennette bir nehir vardır. Ona recep denir. Sütten beyaz, baldan
tatlıdır. Recep ayında bir gün oruç tutana Allahü Teâla kıyamet günü o nehirden
su verir.”
“Cennette bir köşk vardır. Ona ancak Recep ayını oruç tutmakla
geçirenler girer.”
“Bir kimse Recep ayında bir gün oruç tutsa, o kimse sanki bin yıl
oruç tutmuş, bin köle âzad etmiş gibi sevaba kavuşur. Ve bir kimse Recep
ayında az bir sadaka verse, bin altın sadaka vermiş gibi sevap alır.
Bedenindeki her kılı için bin sevap yazılır. Derecesi bin kat yükselir. Bin
günahı yok olur. Her günkü orucu ve verdiği sadakası için bin hacc ve bin ömre
sevabı yazılır. Cennette ona bin ev, bin köşk ve bin hücre yapılır. Her hücrede
bin bölüm ve her bölümde çok güzel huriler bulunur.”
“Bir kimse Recep’in ilk günü oruç tutsa, Allahü Teâla bu orucunu,
yetmiş yıllık günahına keffaret eder. On beş gün oruç tutsa, Allahü teâla
kıyamet gününde onun hesabını kolay görür. Recep ayında otuz gün oruç tutana,
Allahü Teâla rıza beratı ve hücceti ihsan eder. Onu azaptan korur.”
Daha neler, neler!
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Şaban Ayı:
Şaban Ayı; “üç aylar” uydurmasının ikinci ayı olup, bu ay ile
ilgili uydurmalardan bazıları yine ibret için verilmiştir:
“Ayların en sevimlisi, Ramazan ayına kavuşturan Şaban ayıdır.”
“Şaban benim ayım; Recep, Allah’ın ayı; Ramazan da ümmetimin
ayıdır. Şaban günahlara keffaret ayı, Ramazan ise günahların temizleyici
ayıdır.”
“Oruçların en üstünü Ramazan’a tazim ve hürmet için Şaban ayında
tutulan oruçtur.”
“Şaban, Recep ile Ramazan ayları arasında bir aydır. İnsanlar
bundan gâfildirler. Halbuki Şaban ayında kulların ameli Allahü Tealanın
dergahına çıkarılır. Ben Şaban’da oruçlu olduğum halde amelimin çıkarılmasını
arzu ederim.”
“Recep ayının diğer aylara üstünlüğü, Kur’an’ın diğer kitaplara
üstünlüğü gibidir. Şabanın diğer aylara üstünlüğü, benim diğer peygamberlere
üstünlüğüm gibidir. Ramazanın diğer aylara üstünlüğü, Allahü Teâlanın diğer
insanlara üstünlüğü gibidir.”
“Şabanın on beşinci gecesi Allahü Teâla’nın kulları üzerine
rahmeti zuhur edip müminleri mağfiret eder, bağışlar. Kâfirlere ise mühlet
verir. Kindar ve kıskançları bu sıfatları terk edinceye kadar kendi hallerinde
bırakır.”
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Ramazan Ayı:
Ramazan Ayı; Kur’an’ın inmeye başladığı ay olup, üzerimize
farz kılınan orucun da bu ayda tutulması emredilmiştir. Ama Kur’an’ın
Ramazan ayında inmeye başlaması, bu aya hiçbir şekilde kutsiyet kazandırmaz.
Çünkü esas değer ve kutsiyet Kur’an’dadır. Dolayısıyla Ramazan ayının
kendisiyle ilgili, başta dillerden düşmeyen; ‘Evveli rahmet, ortası mağfiret
sonu da cehennemden âzâd olmaktır’ rivayeti olmak üzere ne kadar abartılı,
hediyeli, ikramiyeli, sevaplı rivayet varsa hepsi yalan ve uydurmadır. Bu gibi
rivayetlerle Kur’an’ın bir kenara bırakılıp Ramazan ayının ön plâna
çıkarılması da çok yanlıştır.
Recep, Şaban ve ramazan aylarından oluşturulan “üç aylar” ile
ilgili olarak yukarıda belirtilen inançlar dışında neredeyse her tarikat, her
cemaat ve her zümre bir çok namaz çeşidi ve şekli uydurmuştur. Nafile, tatavvu,
revâtip, elfiye, tespih, kandil, evvâbin, şükür, kuşluk gibi isimler almış olan
bu namazların rekâtları ve kıraatları da birbirlerinden farklı şekildedir.
Bunların geniş anlatımlarını, piyasadaki kitaplarda, kitapçıklarda, takvimlerde
tafsilâtı ile görmek mümkündür. Ancak, bu anlayış ve uygulamaların sadece “köşe
dönme zihniyeti” olarak değerlendirilmesi, Kur’an’ın bakış açısına göre mümkün
değildir. Çünkü, Allah’tan başkaları tarafından konulmuş kuralları “din” diye
kabul etmenin Kur’an’cası “şirk”tir. Bu durumda ikramiyeli sevap kazanmak için
yapılan bu uygulamalar ancak; Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan
olma aptallığı olarak değerlendirilebilir. Nitekim, Kur’an’dan onay almayan
ve peygamberimizin yaşamına girmemiş olan bu tür inanış ve uygulamalar, sahabe
ve tabiinde hiç görülmemiştir. Tarihe bakıldığında, “üç aylar” bid’ati ile ilk kez Ebu Bekr ve
Ömer’in mücadele ettikleri görülmekte, hatta Ömer’in bu mücadelede, bu ayları kutsal
sayanları dövdürdüğü, yani şiddet kullandığı anlaşılmaktadır. Ama bu mücadele,
o çağlardaki iki halife ile sınırlı kalmamıştır. Kur’an dışı olan bu inançlar,
ortaya çıktıkları her dönemde karşılarında, başta İbn-i Abbas gibi bilginleri
ve dinini tanıyan aklı başında Müslümanları bulmuştur. Görüldüğü gibi mücadele
hâlâ devam etmektedir.Yüce Allah Kur’an’da, cennetin hangi şartlarda kazanılabileceğini,
kimlerin kendilerini kurtarabileceğini ve kimlerin hangi şartlarda
bağışlanacağını açık açık bildirmiştir. Tabiri caizse, cennetin üzerine
etiket asmış ve cennetin bedeli şudur, diye yazmıştır.
Bakara; 177, 214, Tövbe; 111, Saff; 10-13, Âl-i Imran; 92, Müminun; 1-11, Kalem; 34, 35, Ankebut; 1-5, Nebe’; 31-36,
ayetlerde bildirildiği gibi cennetin bedeli, fiatı;
‘SAĞLAM, ŞİRKE BULAŞMAMIŞ İMAN, BİRR VE TAKVA ÖLÇÜSÜNDE AMEL,
ALLAH YOLUNDA VERİLECEK CAN VE ALLAH YOLUNDA HARCANACAK MAL’dır.
Allah’ın cennet üzerine koyduğu etiket bu iken, “falan yerde,
falan gece bilmem kaç rekât nafile namaz kılan ya da bilmem kaç tane tespih
çeken veya bilmem ne yapan kolaycacık cennete girer” misali, aslı astarı
ve kimin dediği belli olmayan hezeyanlara uymak, en hafif deyimiyle
Allah’a karşı saygısızlıktır. Çünkü cennet Allah’ın cennetidir ve Allah
insanların hem yol göstericisi hem de kurtarıcısıdır. Böyle olmasına rağmen
insanın kendisini kurtarmak için Allah’a kulak vereceği yerde aç gözlülükle bu
tip saçmalıklara inanması; kendini aldatmaktır, aptallıktır.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
MÜBAREK
GECELER
Kadir Gecesi:
Bu isim ilk defa Kur’an ile bildirilmiş ve bu tamlama ilk defa
Kur’an ile Arap diline girmiştir. Bu sebeple “Kadir gecesi”ni doğrudan
Kur’an’dan öğrenmemiz gerekmektedir:
Kadir; 1-5:
1- Muhakkak
ki biz onu Kadir gecesinde indirdik. 2- Kadir gecesi nedir sana ne idrak ettirdi (bildirdi/ öğretti)? 3- Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. 4- Melekler (haberciler), içlerindeki ruh ile Rabblerinin izniyle
iner dururlar/ hulûl eder dururlar; her bir
işten. 5- Bir esenliktir o şafak sökene kadar/ aydınlığa kavuşuncaya kadar.
Kadir suresinin ışığı altında Kadir Gecesi’ne: - “Kadir” sözcüğünün “kader, takdir” anlamından
yola çıkarak, “Kur’an’ın inişinin takdir edildiği yani, indirilmesinin
belirlenip de indirildiği gece” anlamı verilebilir.
- “Kadir” sözcüğünün “kadir, kıymet, haysiyet
ve şeref” anlamları dikkate alınarak da “kıymet, şeref gecesi” anlamı
verilebilir.
Böylece her iki anlamda da Kur’an’ın değeri şerefi belirtilmiş
olur.
Kadir gecesi ne zamandır ?
Bakara suresinin 185. ayeti Kur’an’ın Ramazan ayında
indirildiğini, Duhan ve Kadir sureleri de Kur’an’ın gece vakti indirildiğini
bildirmektedir. Ama Kur’an’da, bu gecenin Ramazan ayının hangi gecesi olduğuna
dair bir bilgi yer almamaktadır. Kadir suresinde, Kadir Gecesi’nin değerinin
bildirilmiş olmasına karşılık tarihinin, zamanının bildirilmemiş olması, bize
göre Kur’an’ın öneminin, o gecenin öneminden daha ön plânda tutulması
gerektiğini anlatmaktadır. Çünkü o geceye, kadir suresinde bildirilen değeri
kazandıran; Kur’an’dır. Yani önemli olan o gece değil, o geceyi özel bir gece
hâline getiren “esas değer”dir; Kur’an’dır. Kadir Gecesi’nin hangi gece olduğu, kesin belirlemelerle ifade
edilmiş şekilde, “hadis” damgalı rivayetlerde bile yer almamıştır. Aslında
evinin duvarında takvimi, masasında ajandası olmayan peygamberimizin bu gecenin
hangi gece olduğunu bilmemesi veya hatırlamaması çok doğaldır. Ama onun da
hayatını değiştiren bu olayı biliyor olması ve Allah’ın Kur’an’daki öğretisine
sadık kalarak, bu olayda Kur’an’dan başka hiçbir şeyin önemli olmadığı
gerekçesiyle gece hakkında bilgi vermemesi, akla daha yakın gelmektedir.Böyle olmasına rağmen rivayetler bu konuda da devreye girmiş ve
Kadir Gecesi’nin kesin zamanını haber veren hepsi birbiriyle çelişkili yüzlerce
ifade, “hadis” adı altında piyasaya sürülmüştür. Bunlar, tutarsız ve çelişkili
oluşları bir yana, düşük ifadeli oluşları yönüyle de peygamberimize hiç
yakışmayan uydurmalardır. Bir örnek vermek gerekirse, Kadir Gecesi’nin ramazan
ayının 27. gecesi olduğunun gerekçesi şöyle açıklanmıştır: Kur’an’da üç kez
tekrar edilmiş olan “Leyletü-l Gadr (Kadir gecesi)” ifadesi, Arap
harfleriyle yazıldığında dokuz harften oluşmaktadır. Demek ki, Kadir Gecesi’nin
hangi gece olduğunun formülü; “3 tekrar X 9 harf = 27. gece”dir. İşte,
Kur’an’dan onay almayan bu uydurmalar, Kadir Gecesi’nin hangi gece olduğunu
böylesine basit, böylesine komik formüllerle ispat (!) etmektedir. İşin aslında ise, Kur’an’ın inmeye başladığı gece olan Kadir
Gecesi, geçmişte kalmıştır, tekrarı da olmayacaktır. Çünkü Kur’an, kesin
olarak bilinmeyen bir tarihte inmeye başlamış ve inişi tamamlanmıştır. İkinci
bir Kadir Gecesi’nin yaşanması mümkün değildir. (Kadir Gecesi ile ilgili
ayrıntılar “İşte Kur’an!” adlı kitabımızın 1. cildinde “Kadir Suresi”
bölümündedir. Ayrıca “istekuran.com” internet sitemizdeki “Kadir suresi” bölümünden
de okunabilir.)Kadir gecesi ile ilgili olarak Kur’an’da verilen bilgiler bu
kadardır. Ama bize göre Kur’an, Kadir Gecesi hakkındaki ayetleri ile insanlara
çok önemli bir mesaj vermektedir. Bu mesaj; herkesin, bin aydan daha hayırlı
olan, meleklerin kendisine yardıma koştuğu, mutluluklarının hemen başladığı bir
kadir gecesinin olması gerektiğidir. Bu kadir gecesi ise; BİZİM KUR’AN İLE TANIŞTIĞIMIZ, ONU HAYAT REÇETESİ, REHBERİMİZ,
IŞIĞIMIZ, RUHUMUZ, ŞİFAMIZ, İBRET LEVHAMIZ, HAYAT DÜSTURUMUZ, HAYAT YÖNETMELİĞİMİZ
YAPTIĞIMIZ GECEDİR, GÜNDÜZDÜR, SAATTİR, DAKİKADİR, SANİYEDİR.Gerçekten de insanın Kur’an’a sarıldığı an, onun hayatının dönüm
noktasıdır. O an, bin aydan, bir ömürden belki milyonlarca aydan bile daha
hayırlıdır. Çünkü kurtuluş, Kur’an’ın tanınmasına, ona inanılmasına,
içeriğinin anlaşılıp uygulanmasına, kısaca; Allah’a teslim olunmasına bağlıdır.
Dinimizde faziletli zamanlar ve mekânlar asla yoktur ama faziletli ameller
vardır. Faziletin dereceleri de, yapılan işin zahmeti ve emeğiyle doğru orantılıdır.
Dolayısıyla keramet gecede değil, KUR’AN’DADIR.
Konu özetlenecek olursa, Kadir Gecesi, Kur’an’ın indirilmeye
başlandığı ilk gecedir. Peygamberimize elçilik görevi ilk bu gecede verilmiştir
ve bu görev, âlemlere (tüm milletlere ve canlı-cansız tüm varlıklara)
rahmet içindir. Öyleyse bu ilk gece âlemler için bir dönüm noktası olmuştur.
Âlemlerin kurtuluşu da bu Kur’an’ın insanlığa gelişi ile olacağından, herkesin
hayatını etkileyen özel anlar gibi, bu gecenin bin aydan daha yararlı olması
tabiîdir. “Bin ay” ifadesi de çokluktan kinaye olup, “Binlerce ay”
anlamındadır. Ayetlerin bu mesajını alamayan ya da alıp çarpıtan zihniyet, önce
kerameti geceye yüklemiş sonra da “Bu gece bütün günahlar affolunur”
tarzında bir çok yalan ortaya atmıştır. Bu çarpık zihniyete göre; yıl
boyunca her türlü haramı, günahı işlemiş ve Allah’ın emirlerini çiğneyip
Müslüman olmanın gereklerinden uzak yaşamış olanlar, bu gecenin yüzü suyu
hürmetine affedilecekler ve bütün ömrünü Allah’a saygıyla geçiren ve haramdan,
günahtan kaçınan kişilerin seviyesine geleceklerdir. Başka bir bakış açısı
ile; Kadir Gecesi’nden bir gün evvel ölenler günahlarıyla ölecekler, Kadir
gecesinden sonra ölenler ise affedilmiş olarak öleceklerdir. Böyle haksızlıkların Allah’a yakıştırılması öncelikle büyük bir
cinayettir. Bu tip hastalıklı görüşler, insanların, Allah’ı sadece böyle
ikramiyeli gecelerde hatırlamalarına, İslâm’ı sadece böyle gecelerde yaşamayı
yeterli görmelerine ve kulluk görevlerini yapmamalarına yol açar. Diğer
taraftan, Kadir Gecesi’nde affa uğrayacağını düşünen kişi için cezaların
caydırıcılık özelliği kalmaz ve bu uygulama insanları âdeta suç işlemekten
çekinmez yapar. Sonuç olarak bu yalan yanlış rivayetler, senenin her gününde,
her saatinde, her saniyesinde mükemmel bir şekilde yaşanması gereken İslâm
dinini, sadece belli bir gün ve gecelerde yaşanır hâle getirir, getirmiştir de.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Beraet gecesi:
Şaban ayının on beşinci gecesi olup, halk arasında din adına çok
değer verilen özel bir gecedir. Beraet sözcüğünün, “aklanma, uzak bulunma”
anlamları doğrultusunda, dinî terminolojide sözcük; “suçtan, günahtan uzak
bulunma” anlamında kullanılır. Beraet gecesi; peygamberimize “Şefaat-ı Kübra”,
yani ümmetinin tümüne şefaat edip onları cehennemden kurtarma yetkisinin
verildiği gece olarak bilinir ve bu gecede, geceyi ihya edenlerin cehennemden
uzak tutulacağına ve bu kurtuluşlarına dair ellerine berat, vesika verileceğine
inanılır. Ayrıca Duhan suresinde sözü edilen “Kur’an’ın indiği ve her işin
ayırt edildiği mübarek gecenin” bu gece olduğu kabul edilir. Ancak bu
kabul Kadir suresi ile çeliştiği için, bu gecede Kur’an’ın Allah’tan yer yüzüne
değil, Allah’tan Levh-ı Mahfuz’a indiği yolunda zorlama bir yoruma başvurulur.
Doğum ve ölümle başlayıp meteorolojik olaylara varıncaya kadar her iş ve oluşa
bir senelik kader çizilip uygulayıcı meleklere verildiğine inanılan bu geceyle
ilgili bir çok hadis uydurulmuştur. Aşırı abartılı ikram ve lütuflardan
bahseden ve uyanıkların, açıkgözlerin parsayı kapmaları için teşvik edildiği bu
martavalların bir kaç örneği aşağıdadır:
“Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde yapılan dua ve
tevbe reddolmaz. Bunlar, Ramazan ve kurban bayramlarının ilk geceleri,
Şaban’ın on beşinci gecesi (beraet gecesi) ve arefe gecesidir.”
“Cebrail bana geldi. Ve ‘kalk namaz kıl ve dua et! Bu gece Şabanın
on beşinci gecesidir.’ dedi.”
“Bu geceyi ihya edenleri, Allah cc. affeder. Yalnız müşrikleri,
büyücüleri, falcıları, cimrileri, sürekli içki içenleri, faiz yiyenleri ve zina
edenleri affetmez.”
“Beraet Gecesini ganimet ve fırsat biliniz! Çünkü belli bir
gecedir ve Şabanın on beşinci gecesidir. Kadir gecesi, çok büyüktür ama hangi
gece olduğu belli değildir. Bu gece çok İbâdet yapınız. Yoksa kıyamet günü
pişman olursunuz.”
Örneklerini verdiğimiz bu hikâyelerin tümü yalandır, hiçbirisinin
aslı ve astarı yoktur. Çıkarcı insanları bu zaafları dolayısıyla iğfal etmek
için uydurulmuş ve Kur’an’a aykırı olan bu kötü hikâyelerin, peygamberimizin
hayatında da vuku bulduğuna dair de bir tek delil bile yoktur.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Mevlüt gecesi:
“Doğum gecesi” anlamına gelen bu tamlama ile peygamberimizin
doğduğu gece kastedilmekte ve bu gece de kutlanmaktadır. Aslında bu gece,
Hıristiyanların İsa peygamberin doğumu (Milât) olarak kabul ettikleri günde
yaptıkları kutlamaya nispet olarak uydurulmuştur. Peygamberimizin değil doğduğu
gece veya gündüz, doğduğu sene bile kesin olarak bilinmemektedir. Bu konuda
daha fazla açıklama MEVLÜT adlı kısımda yeterince verilmiştir.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Regaip gecesi:
“Regaip” sözcüğü; “bolluk, bereket” demek olup, “regaip gecesi” de
tamlama olarak; “bolluk, bereket gecesi” anlamına gelir. Bu gece Recep ayının
ilk cuma gecesi olarak kabul edildiğinden, sabit bir günün gecesi değildir, her
yıl değişmektedir. Çünkü Recep ayının ilk cuması meselâ geçen yıl Recep ayının
2. gününe rastlıyorsa, bu yıl 4. gününe, gelecek yol da 5. gününe
rastlayabilir. Bu gece, uzun yıllar saf Müslümanlara “Peygamberimizin ana
rahmine düştüğü gece” olarak yutturulmuştur. Müslümanlar biraz
uyanıp bu tarihin nasıl tespit edilmiş olduğunu sorgulamaya başlayınca da bu
görüş terk edilmiş ama bu sefer de “regaip” sözcüğünün sözlük anlamıyla uyumlu
olarak gecenin adı “bolluk, bereket gecesi”ne çevrilmek suretiyle
Müslümanların iğfaline devam edilmiştir, edilmektedir.
Bu gece hakkında uydurulmuş olan binlerce hadisten bir tanesi
şudur:
“Receb’in ilk Cuma gecesini ihya edene Allah kabir azabı yapmaz.
Duâlarını kabul eder. Yalnız, yedi kimseyi affetmez ve onların dualarını kabul
etmez. “1-Faiz alan ve veren, 2- Kibirli olan, 3- Anasına babasına eziyet eden,
4- İyi bir Müslüman olmasına rağmen kocasına itaat etmeyen kadın, 5-
Şarkıcılığı ve çalgıcılığı meslek edinen, 6- Cinsi sapık ve zina eden, 7- Beş
vakit namazı kılmayan.”
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Miraç gecesi:
Uydurmacılar bu gecenin faziletine ait ve bu gecede yapılacak
ekstra ibadet ve taate ait fazla bir gayret göstermemişlerdir. Ama,
uydurdukları senaryolarla, Peygamberimizi ümmetini tanımayan, akılsız,
aptal, sürekli Musa peygamberden akıl alıp durmadan Allah’la namaz sayısı
pazarlığı yapan biri olarak tanıtmışlar ve Allah’ın Kur’an’da bildirdiklerinin
zıddına ahkâm kesme cesareti gösteren bir bozguncu durumuna düşürmüşlerdir.
Miraç diye bir olay dolayısıyla da “miraç gecesi” diye bir gece
yoktur. Bu konu “İşte Kur’an!” adlı kitabımızın “Alak” ve “Necm” sureleri
bölümünde ve “istekuran.com” internet sitemizde ayrıntılı olarak tahlil
edilmiştir.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
|
|