ÜÇ AYLAR ve MÜBAREK
GECELER/ KANDİLLER
www.istekuran.com
Müslümanların aldatıldığı konulardan bir tanesi de bu �mübarek
geceler� konusudur. İnsanlar, kişilik yapılarında var olan hırs, kolay kazanç,
kısa zamanda köşeyi dönme gibi zaafları sebebiyle, önlerine konan yalanları hiç
sorgulamadan, tıpkı bir balığın zokayı yutması gibi yutmuşlar, inanç ve
amellerinin yozlaşmasına yol açan bu yalanlara hep inanmışlardır.
Bilindiği gibi çeşitli kesimlerde, özellikle de tarikat ve
tasavvuf çevrelerinde bazı günler, geceler ve aylar �mübarek� ilân edilmiş ve
bu mübarek zamanlar için de özel namaz, oruç ve zikirler icat edilmiştir. Ama
yapılan mübarek gece ilânları ve icat edilen özel ibadetler, sadece bu kesime
mensup insanlar arasında yayılmakla kalmamış, başlangıçta dilden dile dolaşarak
yayılan bu bid�atler, zaman içinde çeşitli yayınlarda, takvim yapraklarının
arkalarında yer almak suretiyle daha geniş kitlelere ulaşmış, şimdilerde ise
devletin resmî kuruluşları tarafından uygulanır olmuştur. Dinin sahibi Allah�ın,
böyle şeyleri emretmemiş, önermemiş olması ise, bu bid�atlerin yer aldığı
hadislerin, maalesef dinin Kur�an�dan sonra gelen kaynağı sayılması sayesinde
dikkate alınmamıştır.
Oysa, bu Kur�an dışı uygulamaların savunucuları tarafından, dinin
Kur�an�dan sonra gelen kaynağı olarak gösterilen hadislerin �sağlam� olarak
nitelenenlerinde, peygamberimizin böyle özel günler, geceler ve aylarda özel
ibadetler yapmadığı ve kimseye yapmasını söylemediği de yazmaktadır:
�� Alkame şöyle demiştir. Ben Aişe R.A. ya:
� Rasülüllah günlerden bazılarını herhangi bir şeye tahsis eder
miydi? diye sordum.
Âişe:
� Hayır, tahsis etmezdi. Onun ibadeti aralıksız ve devamlı idi.
Rasülüllah�ın edasına tâkat getirdiği hayır ve ibâdete hanginiz tâkat
yetiştirir ki? diye cevap verdi.� (Sahih-i
Buharî, Oruç Kitabı, Bab 63, hadis no: 96)
Konu, Kur�an ışığında değerlendirildiğinde ibadet günü, ibadet
gecesi ibadet ayı gibi özel zamanların Kur�an�da yer almadığı, dolayısıyla bu
tarz kabullerin İslâm�ın ruhuna aykırı olduğu görülmektedir. Yani, İslâm dini
ibadeti, senenin her mevsiminde, her ayında, her gününde, her gecesinde, hatta
her saatinde ve her saniyesinde öngörmüştür. İslâm�da turizm mevsimi, av
mevsimi, kayak mevsimi gibi bir ibadet mevsimi yoktur. Müslüman, senenin her
mevsiminde, ayında, gününde, gecesinde ibadet/ kulluk yapmalıdır. Bu durum
�barış� konusu için de aynıdır. Müslüman hiçbir zaman saldıran, savaşa karar
veren taraf olmamalı, ancak düşmanın saldırısı karşısında savaşmalı, onun
dışında her zaman barışçı olup, kavgasız, kansız yaşamalıdır. Yani imanın
görüntüsü ve meyveleri her an ortada olmalıdır:
İbrahim; 24-26: Görmedin mi Allah nasıl bir örnekleme yaptı:
Güzel söz (La ilahe illallah- iman); kökü yerde dalları gökte olan bir ağaca
benzer. O
ağaç, Rabbinin izniyle meyvelerini her zaman verir. Allah insanlara böyle
örnekler verir ki, düşünüp ibret alabilsinler. Pis söz (küfür) de
gövdesi toprağın üstünde destek bulmuş bir ağaca benzer, dayanağı yoktur onun.
Dinimizde ibadetin/ kulluğun, zamanla alâkalı bir özelliği
olmadığı gibi, zeminle de ilgisi yoktur. Yani, Mekke�de kılınan namaz ile
Moskova�da kılınan namazın, ya da Medine�de tutulan oruçla İzmir�de tutulan
orucun, ya da Recep ayında tutulan oruçla Teşrini Evvel�de tutulan orucun veya
Salı günü tutulan oruç ile Cuma günü tutulan orucun, dinimiz nezdinde hiçbir
farkı yoktur. Başka bir ifade ile, İslâm dininde yapılan kulluk görevlerine
ekstra promosyon verildiği zamanlar ve mekânlar söz konusu değildir. Aslında
Müslümanların da, sevap kazanma/ artı puan toplama anlayışını bırakmaları, bunu
yerine Allah�ın rızasını kazanma ve Allah�ın lütfettiği nimetlerin şükrünü eda
etmeyi düşünmeleri gerekmektedir.
|