Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Görüyorum ki burada bulunmama gibi bir tercih hakkım yok. Bu yüzden sabit bir zaman ayıracak zamanlamamı yaptım. Yeni bir bakış açısı olduğu için aşağıdaki konuda yorumlarınız varsa bekliyorum. Her neyse… Konuya geçelim.
Ayetlerin Neshedilmesi Ne Demektir
ENAM
(114) Allah'tan başka bir hakem mi arayayım? Oysa O, size Kitabı açıklanmış olarak indirmiştir. Kendilerine Kitap verdiklerimiz, bunun gerçekten Rabbinden hak olarak indirilmiş olduğunu bilmektedirler. Şu halde, sakın kuşkuya kapılanlardan olma. (115) Rabbinin sözü, doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır. O'nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O, işitendir, bilendir.
BAKARA
(106) Biz, daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiç bir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız. Bilmez misin ki Allah, gerçekten her şeye güç yetirendir.
Bu konuyu öncelikle inanmayanların Kuran’da bir zıtlık olduğunu göstermek için kullandıklarını gördüm. Onlara cevap vermek isteyenlerin de Bakara 106’yı, eski kutsal kitaplardaki ayetlerin değiştirilmesiyle ilgili olarak yorumlayıp daralttığını gördüm. Ayetlerin manasını yorumla daraltmayı gerektirecek hiçbir durum yok. Bakara 106’nın önünde ya da arkasında bir delil de yok. Zıtlık diye bir şey de söz konusu değil.
Bunu anlamak için Kuran’da kullanılan “ayet” kelimesini anlamak gerekiyor. Mesela İsra 12’de Gece ve gündüze “ayet” denilmiştir. Enam 99’da kullanılmış olan “ayetler” sözcüğüne de bir bakınız. Daha başka birçok “ayet” ve “ayetler” geçer. Ali Bulaç’ın çevirisini, “ayet” sözcüğünü çevirmekten kaçınması açısından beğenirim.
Allah elbette ki Kuran’da bizi hikmet, akıl, bilim nerede varsa oraya yönlendirecektir. Ve buradan anlaşılıyor ki ilim, bilim, hikmet… adına ne varsa hepsi bu “ayet” sözcüğünün arkasında. Gerisi boş. “Ayet” kullanıldığı zaman işaret edilen varlığın kendisinin doğrudan içinde ilim barındıran bir Allah sözü olduğu, “ayetler” kullanıldığı zaman ise bu varlığın kendisi değil de onda birçok “ayetlerin” saklı olduğunu anlamamız gerekiyor. Nitekim ne zaman evrendeki cisimlere ve oluşlara yönelik olursa genelde “ayetler” kullanılır. Bu durumda ayetleri ortaya çıkartmak araştırma, inceleme ve düşünme gerektirir. Yani bugünkü modern bilim varlıkları nasıl inceliyorsa benzeri şekilde incelemek gerekir. Oysa ibret ve belge diye tercüme edenler bizi bir yere götürmeyecek romantik sözlerden öte arkasından bir şey çıkaramıyorlar. Sonuç sanata dönse buna da bir anlam veririm. Ancak yine de böyle bir bakış asla “ilim” değildir.
Sonuç olarak Allah’ın “ayet” olarak işaret ettikleri de Kuran’da dinin esasını içeren ayetlerin dışındakilerden daha değersiz ve anlamsız değildir. Şimdi önce ayetlerin değiştirilmesine karşı çıkacaklar için bir örnek verelim:
Zina eden için dört şahidin bulunmasıyla ilgili Kuran’da ayet vardır. Günümüzde bazı ülkelerde tecavüze uğrayan kadının bunu ispat etmesi için ondan dört şahit istendiğini duydum. Aklınıza bunun Kuran’ı yanlış anlamaktan geldiğiyle ilgili bazı düzeltmeler gelebilir ama zahmet etmeyin. Çünkü ne kadar düzeltirseniz düzeltin zina eden için dört şahit getirilmesiyle ilgili ayet ve hele dört defa yemin etmek falan, bunlar günümüz şartlarında uygulanabilecek şeyler değil. Peki, ne var günümüzde? DNA testi var. Yani Allah’ın bir ayeti olan DNA’nın bilinir olmasından doğan kolaylık var. DNA Allah’ın bir ayeti midir? Evet. Peki, 1500 yıl önce var mıydı? Vardı. Yani Allah’ın sözleri yine tamamdı. Ama sadece bilgide eksiklik vardı. Peki, DNA ile Allah’ın sözünün hükmünü kaldırıp yerine başkasını getiren Allah’tan başka bir şey mi var? Hayır. O halde burada bir zıtlık yok. İki ayet birbirini tamamlayıcı ve açıklayıcıdır. Mesele bundan ibaret. Yoksa kimse Kuran’a dokunmuyor. Kuran’daki şu ayeti silelim de yerine DNA ile ilgili bir şey yazalım demiyor. Kısacası nesih vardır. Ama:
Dinde değil,
Kuran’da değil
Sadece ayetlerde.
Bu, nesih kavramının yeni bir yorumudur diyeceğim ama yorumluk bir şey yok; ayetlerden başka bir anlam çıkmıyor. Açık ve net! Yoksa şimdiye kadar nesih adı altında yapılan işleri haklı çıkaracak bir durum yoktur.
Şeriat’ın tamamı “yeni” ayetlerin açığa çıkmasıyla değişikliğe tabidir. Çünkü ayetler her yerde. Sadece nesnelerde değil. Tarihsel olaylarda, felaketlerde… Her yerde ve her zaman. Ve Kuran’ın en önemli özelliklerinden biri de bu ayetlerin okunması, yani evrenin okunmasının kılavuzu olmasıdır. 1000 yılı aşkındır İslam toplumları ayetleri okumuyor. Eğer bu ayetler de okunsaydı bunun getirdiği akıl, ilim, bilim, hikmet… artık her ne derseniz hem şeriatı hem de toplumsal yapıyı (kölelik, kadının toplumdaki yeri, çok eşli evlilikler vs.) değiştirmiş olacaktı.
Miras hukuku ile ilgili ayetlerin kullanılabilir olması amacıyla bugüne taşınması bu durumda anlamsız hale geliyor. Mesela o zamanlarda Allah şöyle bir ayet mi indirseydi: “Bilirkişilerden oluşan bir komisyon kurulur ve miras…” Peki, o zamanın insanları böyle bir ayeti uygulayabilir miydi? Nerede o hukuk birikimi ve donanımı, nerede o eğitim altyapısı, nerede o kadro yapılanması… Olacak iş değil. Tıpkı sadece Kuran’da yazıyor diye o zamanın hukukunu bugün kullanmaya çalışmanın anlamsızlığı gibi. Peygambere bunlarla ilgili Kuran’dan ayrı vahiyler de indirilmeyeceğine göre… Tesettür, başörtüsü… bütün bunların tartışılmasının anlamı geleneğin etkisinde kalmış olanların gözünü açmak açısından olabilir. Bunun dışında şahsen benim ilgi alanımda hiçbir zaman değildir.
Çok eşli evliliklere gelince boşuna kendinizi paralayıp taklalar atmayın. Kuran’a bakarsan (erkek için) 10 tane de evlenirsin, 100 tane de, 1000 tane de. Buna engel bir ayet yok. Neden olsun? Soruyorum, neden olsun? Kuran insan hakları beyannamesi falan değil. Konuyu ilgilendiren ayetleri olması bunu tamamen düzenleyecek demek değil. Kanun kitabı da değil. Allah’ı kimseye sevimli göstermek için ya da varlığını ispatlamak, “makul” ve “modern” düşündüğünü ispatlamaya çalışan bir kitap da değil. Bizden olan devlet gerektiği zaman bu yasağı kendi koyacak. Allah’ın helal kıldığını haram etmiş mi olacak? Hayır, yasaklamış olacak. Buna hakkı var. Ve bu yasağa karşı çıkmak da Allah’ın açık hükmüne karşı çıkmak olduğuna göre mesele yok.
Allah ayetleri aracılığıyla sürekli insanoğluna değişim geçirtiyor. Allah’a tam teslimiyetin gereğidir ayetleri okumak ve anlamak ve bu değişime direnmemek. Kuran’daki dinin temeli herkesin bilmesi gerekli olanıdır. Bunun dışında herkes kendine düşeni yapmalıdır. Bilim asla hafife alınmamalı ve kötülenmemelidir. Bilim Allah’ın ayetlerini okuma yöntemidir ve hem de bir kısmı Allah’ın ayetlerinin ta kendisidir! Bir çiçekteki ayetler ona öylece bakmayla ve methiyeler düzmeyle ya da romantik benzetmeler yapmayla okunmaz. Bilimin yöntemleriyle olur. Mikroskopla bakıp inceleyecek ve göreceksin. Eğer bilim insanı değilsen, sen yapmıyorsan yapanlara da saygı duyacaksın. Çünkü tam bir inanca sahip, dini de iyi bilen bilim insanları Allah’ın “âlimler” olarak andıklarının ta kendileridir! Eğer böyleleri varsa tabi. Hırçın, saldırgan ve öfkeli olduğum zamanlarda bilim insanları için hoş şeyler söylemedim. Her iki adımımdan birinde hata yapıyorum ve buna siz de şahitsiniz. Bilim geliştikçe dünyanın kötüye gidişinde asıl suçlu olan bilim insanları değil; Allah’ın ayetlerini okumayı inançsızlara terk eden eylemsiz Müslümanlardır.
Ayetlerin hükmünün değişmesi gerçeğini kabul etmenin bir diğer zorunluluğu da Kuran’a aşırı anlam yüklemenin önüne geçmektir. Burada kimse Kuran’a tapmıyor biliyorum. Kuran’ın Allah’ın sözlerini tamamen temsil ettiğini de iddia eden yok. Bunu da biliyorum. Yine Kuran’a RABB’ın tam temsili olan bir anlamı yükleyen de yok(tur umarım) Ama çabalarımız kalıcı bir eser vermiyor; yani bizi kalıcı yapmaya götürmüyor. Çabalayanların farkındayım ama yeterli değil. Toplum olmak, cemaat olmak zorundayız. Bunun da birinci şartı ortak ve güzel eylemlerden geçer; yani eylem toplumu olmak zorundayız. Yoksa birbirimizden zamanla uzaklaşırız.
Bu konuda bir çalışmam var tabi ki. Eğer olmasaydı bitişte böyle bir yorum yapmazdım. İşler yolunda giderse yakında paylaşırım.
Allah razı olsun Adalet kardeş. İnşallah faydalı oluruz.
(Nesihle ilgili yazının devamıdır)
Şeriatın değişmesi bir tercih değil bir zorunluluktur. Bunu anlamak için önce Allah’ın her şeyin yaratıcısı olması ne demektir ondan başlayalım. İlgiyi sonra kuracağım.
Allah her şeyin yaratıcısı olduğunu söyler. Bu her şeyin genelliğini vurgulamak için de buna “sizin amelleriniz”, “gemiler” gibi şeyleri de dâhil eder. Bundan şunu anlamamız gerekiyor: Allah bir tasarımla bu evreni yarattı; rasgele yaratıp da “bakalım neler yapacaklar” gibi bir gözlem içinde değildir. Yani petrolü yarattı, demiri yarattı ve indirdi, havanın kaldırma kuvvetini yarattı, insana sürekli gelişen bir akıl da verdi… Bu demektir ki motorlu araçların ve uçakların var olmasını kader kıldı, yani tasarımında onları yarattı. Yine ihtiyaçlar, nefis ve fakirliği yaratmasıyla hırsızlık suçunu da o yarattı. Ama dikkat edin! Eğer bunu seçen olmazsa o sadece bir kavramdır. Ve kavram olarak bir kötülüğü yoktur. Kötülük, kendine bunu seçip de o kavramı vücuda getirene aittir. Dolayısıyla burada insanı tembelliğe ya da umutsuzluğa iten bir durum yok. Hırsızın hırsız olması onun kendi seçimidir. Yine bilimde geri kalmamız bizim seçimimiz olmuştur. Benzetme yapmak gerekirse Allah bütün rolleri yaratmıştır ama biz kendi rolümüzü kendimiz seçeriz. Oysa bize seçecek bir yığın rol var!
Allah insan eliyle yaratmış olduklarından gemilere “ayet” diyorsa onlar ayettir. Bazıları ayeti tercüme ederken delil, belge gibi sözlere çeviriyorlar. Oysa ayeti Arapça bir sözcükten çok Kuranca bir sözcük olarak düşünmek gerekir. Bunun çevrilmesi gereken çok az yer vardır. Evet, Allah gemilere “ayet” der ve bunun Kuran’daki ayetlerden dinin esasına ait olmayanlarla değeri aynıdır. O ayetler de Allah katındaki bir tasarımın parçasıdır ve insan eliyle yaratılmış bile olsa yine de indirilmiştir. İşte insanların yanıldığı nokta buradadır. Kuran ayetlerinden bazıları ile bu evrendeki ayetlerin aynı değerde olduğunu kavrayamıyorlar. Çünkü onların insan yapımı olduğunu düşünüyorlar. Allah’ın tasarımının bir parçası olduğunu kavrayamıyorlar. Bunu abartanların da yoldan çıktığını gördük. Ama ben burada Kuran’da dinin esası olarak geçen ayetleri kastetmiyorum. Kastettiğim şeriat ile ve sosyal yaşamın değişen unsurlarıyla ilgili ayetlerdir. Bu ayetlerin neshe tabi olduğunu gördük. Bu, Kuranla çelişmez. Neshi yanlış anlayıp sapıtanlar çok oldu. Oysa nesih anlattığımız gibi Kuran’ın değişmesi ya da dinin değişmesi değil ayetlerin hükmünün başka bir ayetle kaldırılmasıdır. Kurandaki bir ayetin hükmü yok diye onu Kuran’dan silip yerine başka bir şey yazılmayacaktır! Çünkü böyle yapılırsa Allah’ın kendi başına ayet olan bir kitabı insan tarafından değiştirilmiş olur. İnsanların böyle bir yetkisi yoktur. Önemli hükmü olan ve olmayanı bilmektir.
Daha önce şeriat ve devlet yönetimiyle ilgili konularda Allah ve peygamberin aynı anda geçmesinin peygambere ve dolayısıyla sonra gelecek olan devlet yönetimine de şeriatın uygulanabilirliği konusunda bir yetki verdiğini söylemiştim. Fakirlik durumunda el kesme cezasının kaldırılması gibi.
Şimdi geçtiğimiz yüzyılı şöyle bir düşünün: Neler oldu neler! Birisi oturup sosyal yaşamda ve teknolojide ne tür değişimler geçirdiğimizi özetle dahi yazmaya kalksa yazamaz. Yani Allah’ın ayetlerini hiç kimsenin tek başına okuma iddiasında bulunma şansı yok. Bu durumda ortaya toplu ortak akıl çıkıyor. Şeriatın amacı nedir? Adil ve mutlu, Allah’ın rızasına uygun yönetilen bir topluluk oluşturmaktır. Bu durumda bunu ortak akıl yapacaktır ve Allah’ın rızasına uygun olup olmadığını da yine artık maksat üzerinden düşünerek yapacaktır. Çünkü Allah otoriteye şeriat üzerinde böyle bir yetki vermiştir. Madem böyle bir yetki var ve madem şimdiki akıl o zaman uygulanan şeriattan çok daha iyisini uygulayabilecek durumda o halde bu yapılmalıdır ve şeriatın Kuran ayetlerine sıkı sıkıya bağlılığı konusunda ısrar edilmemelidir.
Ama arka plandaki amaç mutlaka gözetilmelidir. Mesela kısas. Şimdi çağdışıdır deyip kısası bir kenara atmak mümkün mü? Düşünün: kıskandığı birinin yüzüne asit atanlar, korkutmak istediği birinin dizine kurşun sıkanlar… Bunlar şimdi hapis cezasıyla kurtulsun mu? Bunlara hem kısas yapılmalı hem de eğitimle destekli bir hapis cezası uygulanmalıdır. Kasıtlı, önceden planlanmış şiddet kullananlara kısas mutlaka uygulanmalıdır. Kuran ayetleriyle sağlanmak istenen adalet mutlaka anlaşılmalıdır. Şeriatın görünüşü değişebilir ama adilliği ve amacı değişemez.
İlahi şeriat ve beşeri şeriat ayrımına gelecek olursak şeriat tamamen Allah’ın ayetlerine ve akla (ki o da ayettir) uygun olmalıdır. Eğer böyle olmazsa beşeri şeriat olur. İran’daki beşeri şeriattır, Arabistan’daki beşeri şeriattır. Bugün bu sitedeki arkadaşların Kuran ayetleriyle ilgili hayırlı çalışmaları olduğunu görüyoruz. Ancak bazen zorlamalar yapıldığını da görüyoruz. Çünkü biliyorlar ki Kuran ayetlerinden anladığımız gibi uygularsak hala içimize sinmeyen bir şeriat ortaya çıkacak. Bu yüzden bazen aşırıya gidenlerimiz oluyor. Ancak ayet kavramının ne demek olduğunu iyi anlarsak sorun kalmaz. Şunu iyi bilin ki Kuran ayetlerini didik didik ederek ortaya çıkaracağınız şeriat kesinlikle beşeri şeriat olacaktır. Kuran ayetlerinin dışında da Allah’ın ayetleri olduğunu görmek ve bunların daha önceden hükmü geçerli olan ayetlerin hükmünü kaldırdığını anlamak zorundasınız. Aksi halde çıkmaz sokaklara gireriz.
Bu yazıya daha devam eder miyim bilmiyorum. Şimdilik fazla ekleyecek vaktim yok. Gerekirse devam ederiz.
Rabbim senden de razı olsun kardeş.Yalnız ben şunu söyleyeceğim: Kitaptaki ayetlerin tabiattaki ayetlerle neshedildiğine özellikle zina olayına karşı DNA örneğini vererek açıkladınız.Bana kalırsa bu dört şahit ayeti hala bu tür laboratuvarlar oluşturmanın imkanının olmadığı toplumlarda geçerli olabilir ve görsellik her zaman için insanlara daha inandırıcı gelir.
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Katılma Tarihi: 24 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 669
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selam okun..
Dinde değil,
Kuran�da değil
Sadece ayetlerde.
diyorsun...peki kurandaki ayetlerle kuran harici tüm nesnenin de ayet olduğu yönünde ki isbatın nedir?kuran ay güneş ayet derken,aynı zamanda kendi sözlerine de ayet derken,her ikisi içinde aynı mana,ifade ve kelimeyi mi kullanmıştır...bir mealde ayet ve ayetler olarak kuranın kendisinden bahsettiği sözler,ilkeler olarak düşünülmüş ve o şekilde yazılmıştır..şimdi bizim ilkelerimize''derken güneş ve ay içinde bizim ilkelerimize mi denmektedir...ayrıca..zina eden için 4 şahit emrine karşılık dna yı örnek verirken kısas için geçmişte uygulanan aynı emri değişikliğe uğratmadan söylemen çelişki değil mi...yani kısas ayetini nesh edecek bir çağa hala gelemedik öyle mi...
ben kuran harici nesne için ayet kelimesi yerine varlığımızın işaretleri kelimesini daha uygun görmekteyim.
selametle
__________________ Herkes kendi ameliyle Allah’ın huzuruna gider
Katılma Tarihi: 24 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 669
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selam okun..
Zina eden için dört şahidin bulunmasıyla ilgili Kuran�da ayet vardır. Günümüzde bazı ülkelerde tecavüze uğrayan kadının bunu ispat etmesi için ondan dört şahit istendiğini duydum...diyorsun..
15. Kadınlarınızdan eşcinsellik/sevicilik yapanlara karşı içinizden dört tanık getirin; eğer tanıklık ederlerse o kadınları, ölüm canlarını alıncaya ya da Allah kendileri için bir yol açıncaya kadar evlerde tutun.
4. İffetli kadınlara iftira atıp da dört tanık getirmeyenlere gelince, onlara hemen seksen vuruş vurun. Ve onların tanıklıklarını ebediyen kabul etmeyin. Onlar, sapmışların ta kendileridir.
13. Ona dört tanık getirselerdi ya! Mademki, tanıkları getiremediler, o halde Allah katında onlar yalancılardır.
yukarda ki paragrafında'' Zina eden için dört şahidin bulunmasıyla ilgili Kuran�da ayet vardır.''derken sonra birden,Günümüzde bazı ülkelerde tecavüze uğrayan kadının bunu ispat etmesi için ondan dört şahit istendiğini duydum..diyorsun.. okun kardeşim tecavüze uğrayan kadın için değil ki bu dört şahit meselesi..burada bir yanlış var..tecavüze uğrayan yani mağdurdan kuran herhangi bir delil istememektedir...o delili insanlar istemektedir ve tecavüze uğradığını iddia eden kadın için dna testine mahkeme karar vermektedir yada ilgili birimler.. bununla kuranda ki dört şahit kavramının ne alakası var...bu dört şahit ithamda bulunanlardan istenmektedir...madem itham ediyorsun o halde dört tanığını getir..hayır efenim o zina etmiştir dna testi istiyorum..oldu gözlerim doldu...kuran ithama uğrayanlara herhangi bir yükümlülük yüklememiştir..hem itham edeceksin hemde onu muayeneye zorlayacaksın..Allah Allah mağdur kim acaba...ithamcılar mı yoksa ithama uğrayıp yine ithamcıların yönlendirmesiyle kendini temize çıkarmaya zulm ile zorlanan mı...
gelelim diğerine..tecavüze uğrayan kadından dört şahit isteyenler,zaten kurana ters düşmektedirler..ha sen dört şahit getiremedin o zaman verin sopayı..tabi adamda işi gücü yok milletin ortasında tecavüz edecek ya..öyle yapması lazım yoksa nerden bulunsun dört şahit...bu günün şartlarında tecavüze uğrayan kadına sperm testi gibi vs testler yapılır sonuç ortaya çıkar..bu testi de mağdur olan taraf ister..ister ki adalet yerini bulsun..
birde bu dört kere yemin etme meselesine gelelim...zina isnadında bulunan kendi eşi ise..
6. Kendi eşlerine bir zina isnat edip de kendilerinden başka tanıkları olmayanların herbirinin tanıklığı, kendisinin kesinlikle doğru sözlülerden olduğu hususunda Allah'a yeminden ibaret dört kez tanıklık ikrarıdır.
7. Beşincide, eğer yalancılardansa, Allah'ın laneti üzerine olsun diye söz söyler.
8. İtham edilen eşin, itham eden kocanın kesinlikle yalancılardan olduğuna ilişkin, Allah adına dört kez yemin şeklindeki tanıklığı, ondan cezayı düşürür.
9. Bu durumda kadının beşinci sözü, suçlayan erkek doğru söyleyenlerdense, "Allah'ın gazabının kendisi üzerine olması"nı söylemekten ibarettir.
bu yukardaki hükümler uygulanır..dikkat!sadece kendi eşleri için bu geçerlidir..yabancılar için isbat edilmediği taktirde;4. İffetli kadınlara iftira atıp da dört tanık getirmeyenlere gelince, onlara hemen seksen vuruş vurun. Ve onların tanıklıklarını ebediyen kabul etmeyin. Onlar, sapmışların ta kendileridir. ayetinin hükmü uygulanır..
şimdi bu nasıl uygulanacak derseniz..Allaha imanın varlığının önemi ne zaman kavranır o zaman uygulanır..kuranın hiçbir ayetinin hükmü zamanla geçersiz kalmaz..geçersiz kalan;kurana göre, toplumun kurana zıt değişen tavrıdır... olmadı olmuyor nolacak peki;o zaman da rezillik içinde yüzen toplumlara rahmet okuturuz..
selametle
__________________ Herkes kendi ameliyle Allah’ın huzuruna gider
Zaten ancak bilimin bulguları (ki Allah’ın ayetleridir) ancak bu uygulamanın yerine geçebilir. Yoksa kendiliğinden kaldırılması mümkün değil.
Selam Muvahhit,
Kuran harici tüm nesnenin ayet olduğunu söylemiş olmam mümkün değil. Eski yazıları incelemeyi pek sevmem. Eğer demişsem müthiş bir hata yapmışım demektir ama sanırım hatayı sen yaptın.
Tevbe (36)
Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre, Allah katında ayların sayısı onikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. Eskimez din işte budur. Artık o aylar içinde benliklerinize zulmetmeyin. Müşrikler sizinle nasıl topyekün savaşıyorlarsa siz de onlarla topyekün savaşın. Şunu bilin ki, Allah, takva sahipleriyle beraberdir.
Ayların sayısı onikidir dedikten sonra bunun din olduğunu ayrıca belirtmiş. Neden? Kuran’da zaten geçtiğine göre zaten açıkça din olduğunu biz bilmiyor muyuz? Ayrıca neden eskimez din demiş? Dinin eskiyen kısımları da mı var? Boşa söz söylemeyen Allah neden bunu özellikle belirtti? Aslında burada ayın ve güneşin ayet olduğunu, yani Kuran’daki anladığımız manada ayet olduğunu söylüyor. Çünkü ancak Kuran’da anladığımız anlamda ayet, ondan çıkan hükmü dinden bir hüküm yapar. Eğer Allah bu tabiat ayetlerinin önemini fazla vurgulasaydı o zamanın insanları derhal sapıtırlardı. Allah’ın maksadı hakkında konuşma cesaretim yok ama o zamanki insanların ne yapacağını tahmin edebilirim. Dolayısıyla bunun kolayca fark edilememiş olması çok hayırlı olmuştur. “eskimez” vurgusu konusunda yorum yapmayacağım. Sadece dikkatine sunuyorum. Bu arada “Allah’ın ne demek istediğini Allah’tan iyi bilenler” farklı çeviriler yapmış. Arapça metindeki kelimelere dikkatini çekerim.
Ben ayeti eyleme yönelik tanımlarım. Kurandan anladığım budur. Yani:
Allah’ın sözüdür
Yaratıkları tarafından okunur ve akla, kalbe yerleştirilir
Ardından kullanılır, eyleme dönüştürülür, hayata geçirilir
İşte Kuran’ın bahsettiği ayet budur. Üçüncü olmazsa ayetin hükmü o varlık için yoktur. Hiçbir varlık için yoksa o ayetin hükmü yoktur. Ne gemilerden ne de aydan ve güneşten bahsederken ilke, ya da varlığın işaretleri ya da ibret sözcükleri ile çevirmek doyurucu değil. Bilhassa eyleme yönelik hiçbir sonucu yok. Ayrıca Arapçada başka bir kelime yok muydu da Allah özellikle ayet sözcüğünü seçti?
Gerçekten de kısası nesh edecek bir çağa gelmedik. Eğer kocasının zulmünden kaçıp boşanan bir kadının kocası onu takip eder ve bulduktan sonra yüzünü asitle yakarsa onun neler hissedeceğini anlamamızı sağlayan bir alet yapılmadı. Ne de kadına verilen ruhsal ve fiziksel zararı düzeltecek bir alet yapıldı. Ne de kocasına aynı acının denginin kaç yıl nerede hapis yatmak olduğunu anlamamızı sağlayan bir alet yapıldı. Ne de ölüleri dirilten bir alet yapıldı. Zaten mesele aletin yapılması, teknolojinin gelişmesi de değil, mesele adaleti sağlamak.
Konuyu dağıtmamak için sadece zinayı ele alacağım. Diyelim ki bir kadın kocasının zina yaptığından şüphelendi ve boşanmak istiyor. Ve ihbar edip kocasını yabancı bir kadınla başka bir evde yakalattı. Ama görünür bir şey yok. İşte bu durumda kadını mağdur etmemek gerekir. DNA testinden başka çıkış yolu yok.
Neyin ayet olarak anılıp neyin ayet olarak anılmadığını Kuran’a göre tespit ederiz. Benim konuları incelerken ki yöntemim şöyledir: Hiçbir zaman Kuran’a dalıp da kendi fikirlerime harıl harıl destek aramam. Kuranı zaten benim baştan sona, indiriliş sırasına göre sürekli okumam vardır. Neye ait delili ya da karşıt delili nerede bulacağım belli olmaz. Bu yüzden konuyla ilgili tüm parçaları toplamak uzun zaman alacaktır. Bu konudaki uyarın çok yerinde oldu. Evet, gerçekten ayet sözü kullanıldığı zaman ne denmek istendiği konusunda çok titiz olmalıyız. Kuran’da lehte ya da aleyhte bir ayete rastlarsam burada gereken eklemeyi yapacağım.
Katılma Tarihi: 24 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 669
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selam okun...
Kuran harici tüm
nesnenin ayet olduğunu söylemiş olmam mümkün değil. Eski yazıları
incelemeyi pek sevmem. Eğer demişsem müthiş bir hata yapmışım demektir
ama sanırım hatayı sen yaptın.
okun kardeşim bende zaten sen böyle bir söz söyledin demedim...sadece kurana atıfla ''yoksa kuran'da insana sorumluluk yükleyen sözlere ayet denirken acaba kuran harici nesneyede kuran ayet demişmidir diye sormuştum..bununla ilgili bilgin var mı manasında idi..ancak son kısmında bunun için lehte yada aleyhte bulursam yazacağım dedin..burada biriz..
Tevbe (36)
Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre, Allah katında ayların sayısı onikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. Eskimez din işte budur.
devamla;okun kardeşim ben bu ayetteki eskimez din bildiriminden sünnetullahı anlıyorum..Allahın tavır ve tarzının yarattıklarına uygulanması olarak...güneş ve dünyanın konumu büyüklüğü ve saatte yaklaşık 1670km süratle dönmesi yer çekimi kanunu vs..Allah sünnetullahta değişme bulamazsın diyor.. bir ayette yani eskime ve değişim yok..
kısası nesh edecek bir çaga gelemedik öylemi derken..aslında dört şahit ve yeminden hareketle dna testi dediğinde zina şahit ve yeminler için dna testini örnek vermenin yanlışlığını bildirmek için öyle yazmış idim..tabi buradan da kısası nesh edecek bir oluşumun olabileceğini kabul ettiğim düşüncesi anlaşılabilir ancak bu doğru olmaz..ben açık ayetler ortada iken ayetlerle konunun doğru anlaşılmamasından dolayı o zina şahit yemin ayetlerini göstermiş idim..
bir örnekle;Diyelim ki bir kadın
kocasının zina yaptığından şüphelendi ve boşanmak istiyor. Ve ihbar
edip kocasını yabancı bir kadınla başka bir evde yakalattı. Ama görünür
bir şey yok. İşte bu durumda kadını mağdur etmemek gerekir. DNA
testinden başka çıkış yolu yok.demiştin
o zaman takip edilecek yol şudur..kurandaki;
15. Kadınlarınızdan eşcinsellik/sevicilik yapanlara karşı içinizden
dört tanık getirin; eğer tanıklık ederlerse o kadınları, ölüm canlarını
alıncaya ya da Allah kendileri için bir yol açıncaya kadar evlerde
tutun.
4. İffetli kadınlara iftira atıp da dört tanık
getirmeyenlere gelince, onlara hemen seksen vuruş vurun. Ve onların
tanıklıklarını ebediyen kabul etmeyin. Onlar, sapmışların ta
kendileridir.
13. Ona dört tanık getirselerdi ya! Mademki, tanıkları getiremediler, o halde Allah katında onlar yalancılardır.
ayetlerinin hükmü uygulanır...kadın ya onları iş üstünde yakalayacak yada yakalatacak bunu yapmadığı sürece eşine şüphe üzerine zina isnadında bulunmuş olmasından dolayı ihbarcı kadın sorumludur..peki efenim biz sperm testi istiyoruz..yav siz sperm testi istiyorsunuzda iş üstünde mi gördünüz..hayır yinede istiyoruz..ihbarcı eşin mağduriyetinin giderilmesi açısından!!..bir evlilik zaten şüphe ile yürümez..anlatmak istediğim sperm yada dna testine basılanlar zorlanamaz..eğer kadın ihbar değilde salt kendi tanıksız olarak onları otururken bassaydı bu seferde kuranın;
6. Kendi eşlerine bir zina isnat edip de kendilerinden başka tanıkları
olmayanların herbirinin tanıklığı, kendisinin kesinlikle doğru
sözlülerden olduğu hususunda Allah'a yeminden ibaret dört kez tanıklık
ikrarıdır.
7. Beşincide, eğer yalancılardansa, Allah'ın laneti üzerine olsun diye söz söyler.
8.
İtham edilen eşin, itham eden kocanın kesinlikle yalancılardan olduğuna
ilişkin, Allah adına dört kez yemin şeklindeki tanıklığı, ondan cezayı
düşürür.
9. Bu durumda kadının beşinci sözü, suçlayan erkek
doğru söyleyenlerdense, "Allah'ın gazabının kendisi üzerine olması"nı
söylemekten ibarettir.
ayetlerinin hükmü uygulanacaktı..adalet sağlanacaksa Allahın bu eskimez kuranı tavır ve tarzı üzerine yapılmalıdır..
aynı örnekle;kadın kocasının zina yaptığından şüphelendi en uygun çözümüde anneme ziyarete 15 günlüğüne gidiyorum misaliyle eve kamera yerleştirdi...
ve kocası ile diğer kadının zina yaptığına bizzat şahit oldu..şimdi ne olacak..kuran hükümlerimi uygulanacak yoksa varlığın işaretleri dediğimiz nesneler kuran hükümlerinin yerini mi alacak..bakalım..
kadın kocasına zina isnadında bulunur..adamın kabul ettiğini düşünelim..o zaman 4 defa yemine gerek kalmaz çünkü kuranda kabullenenler için yemin şartı konmamıştır..ama adam inkar etti..o zaman varlığın işaretlerinden olan kamera ve kayıtlarını kadın şahit tuttu ve eşine gösterdi..adam kabul etti..yine yemin gerektirecek bir durum olmadığı gibi kuranın hükümlerinide kayıtlar nesh etmemiştir..çünkü bunun için ortam hala oluşmamıştır...adam kamera kayıtlarını gördü..ancak yinede zeytin yağı gibi üste çıkarak inkar ediyor..bin bir türlü sebep ile..o zaman kuranın hükümleri devreye girer..mağduru korumak zalimi cezalandırmak adına 4 kere yeminler edilir..lanet kişinin üstüne yüklenir..o tüm inkar ve yeminlere karşı hem laneti üstlenmiş hemde eşini kaybetmiş olur...bu yeminleşme kişiler için basit gelebilir..ne var canım yemin ederim olur biter..bitmez canım..Allah o yeminlerin ağırlığından bahsederken,sizin dillerinize kolay gelmesi yaptığınız hatanın büyüklüğünün farkında olmayışınızdır..
eğer kadın kamera kayıtlarını direkt mahkemeye verirse mahkemede kayıtların doğruluğunun ve dolayısıyla kadının doğru söylediğinin anlaşılmasıyla..kurana göre;100 sopayı toplum önünde yemek zorunda kalır birlikte olduğu kadınada 100 sopa vurularak adalet sağlanmış olur..peki kamera kayıtları kurandaki şahitler hükmünün yerine geçmişmidir..tabi ki hayır..o kayıtların gerçek yada şahte olduğunu belirleyen kişi yada kişiler vasıtasıyla bu şahitlik hükmüde kalkmamış ve devam etmiştir..ama efenim orda 4 diyor burda bir uzman baktı..bir uzman değil o kaydı birçok uzman inceler ve sahitlikte böylece tamamlanmış olur..
insanoğlu varlığın işaretlerinden şu ana kadar gördüğünü görmüştür ancak aslında daha ilk başta olupta çok göremedikleri vardır.ve her geçen gün bu işaretler bulunmaktadır...bulunacaktır.da..
doğruyu yanlıştan ayırma gayretindesin..gayretindeyim..Allah başarı nasip etsin..doğru yaşamak adına..bu arada bende faydalanmaktayım yazılarının devamını beklerim..
selametle..
__________________ Herkes kendi ameliyle Allah’ın huzuruna gider
Katılma Tarihi: 13 mart 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 36
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam,
Alıntı:
Zina eden için dört şahidin bulunmasıyla ilgili Kuran’da ayet vardır. Günümüzde bazı ülkelerde tecavüze uğrayan kadının bunu ispat etmesi için ondan dört şahit istendiğini duydum. Aklınıza bunun Kuran’ı yanlış anlamaktan geldiğiyle ilgili bazı düzeltmeler gelebilir ama zahmet etmeyin. Çünkü ne kadar düzeltirseniz düzeltin zina eden için dört şahit getirilmesiyle ilgili ayet ve hele dört defa yemin etmek falan, bunlar günümüz şartlarında uygulanabilecek şeyler değil.
Kardeşimiz uzunca bir yazı yazmiş. Ahkamı da uzunca belirtmiş. Ben şimdi kendisine birkaç soru sormak istiyorum. Beni dikkate alıp aydınlatırsa çok sevinirim. Okun kardeşimizle aynı düşünceleri paylaşan biri de yanıtlayabilir. Soruları sırayla soralım. Sıraya sokalım ki karışıklık çıkmasın.
Diyor ki kardeşim: "ayet nesh edilmez çağa göre yorumlanır ve uygulanır. İşte nesh budur". Örnekler de vermiş. Zina ile ilgili, tecavüzle ilgili falan. Konuyu kendisi açtığı için soruyorum.
1-Erkek olduğunuzu tahmin ederek soracağım. Bir akşam vakti polis evinizden sizi alıp götürüyor. Karakola gittiğinizde, hakkınızda tecavüz suçlaması olduğunu ve konunun yargıya intikal ettiğini, mahkemeye çıkacağınızı söylüyor. Mahkemeye çıkıyorsunuz ve karşınızda, aynı okulda okuduğunuz ya da aynı semtte oturduğunuz, eski kız arkadaşınız var. Siz onu terk etmişsiniz. Hatta üstüne üstlük en yakın arkadaşıyla çıktığınız için sizden intikam alma hırsıyla yanıyor. Tecavüze uğradığını ve sizin tarafınızdan iğfal edildiğini söylüyor. Ne yaparsınız? Yapmadığınızı ispatlayacaksınız... Buyrun ispatlayın.
2-Bayansınız. İşinizden vakitlice çıktınız. Evinizin otoparkına arabanızı park edecekken bir anda bir kaç erkeğin sizi tutup tecavüz ettiğini varsayalım. Tecavüze uğradınız ama üzerinizde bunu ispat edecek DNA testi için sperm yok. Bunu nasıl ispat edeceksiniz? Mahkemeye çıktınız ve adamlar sizin gözünüzün içine baka baka yapmadıklarını söylüyor. Delil de yok. Ne yapacaksınız?
Lütfen bunları bana ispat için delil getirin. Soruları yanıtlayın. Daha sonra da tekrar sohbetimize kaldığımız yerden devam edelim.
Benim anladığım, Nûr 2'de anılan suç en azından dört tanığın gözü önünde yani ALENEN işleniyor. Artı, suçlular "zani" ve "zaniye"dir. Yani birbirlerine helal değiller. Bu biliniyor. O halde en azından dört kişi tanıktır ki anılan suç "evlilik dışı bir cinsel ilişki"dir.
DNA testi dört tanığın yerini alamaz. Çünkü kadın ve erkeğin cinsel ilişkide bulunduğunu gösterir ama o esnada birbirlerine helal mı haram mı olduğuklarını gösteremez. İlişki ALENİ olmamıştır. Aleni olsaydı zaten DNA testine gerek kalmazdı.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma