Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

kur an ın anlaşılmasının önündeki engeller kişinin sadece nefsi değildir..

sayayım mı???

1. bilgi eksikliği yani; cehalet..

2. müşriklerin kur anı eğri ve dolambaçlı (kuranın tabiri ile ıvecen) gösterme çabaları...

3. hakikat inkarcısı bir kısım yahudi ve hıristiyanların çabaları..

4. kalbinde hastalık bulunan münafıkların (iki yüzlülerin) engelleme gayretleri..

5. yoldan çıkmış fasıkların onun anlaşılmasının önünen setler çekmeleri..

6. kovulmuş şeytanın ve yandaşlarının müteşabih ayetlerle ilgili hezayan üretmeleri ve kur anı anlaşılmaz kılma çabaları...

7. uzman olmayan bazı hazırcıların (armut piş ağzıma düşçülerin) akl-ı evvel yorumları...

8. peygamberi yok sayan ve dışlayan onu "postacı" gibi dösteren bir kısım kimselerin gayretleri...

9. peygamberi aşırı yücelterek örnek alınmaz konuma getiren beleşçiler...

10. sağlam bir muhakeme yeteneğine ulaşmadan hariçten gazel okuyanlar...

11. kendi uzman omadığı sahada sözler söyleyenler....

12. zikir ehline (mütehassıslara) danışmayanlar...

13. tavırlarıyla mangalda kül bırakmayanlar...

14. iki kitap okumakla kur an ı tevil edenler....

15. meallere bakarak hüküm çıkartanlar...

16. bilmeyen, üstelik "bilmediğini de bilmeyenler"...

17. peygamberi gerçek anlamda tanımadan onu tanıtmaya çalışan mübelliğler...

18. gösteriş ve riyadan başka amaçları olmayan düzenbazlar...

19. islam düşmanı oryantalistler.....

20. ifsad ettiği halde ıslah ettiğini zanneden bir takım gafiller...

vs. vs. vs...

ne kadar da çok çeldiriciler varmış ALLAHIM...

Sen bunların şerrinden bizleri muhafaza eyle yüce Rabbim..

kur anı anlayan dürüst ve erdemli kullarnından eyle yüce Allahım...

selam ve dua ile...

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

selamlar,

katılamayacam... cumartesi günü ben umreye gidiyorum..

cuma günü Ankara da yoğun işlerim ve görüşmelerim olacak... sizlere hayırlı paylaşımlar diliyorum...

beyt-i atik i özledim...

ibrahim in makamını (yani; onun ilkeli ve karalı duruşunu) özledim... orada namaz kılmayı ve dua etmeyi özledim....

oraları ziyaret etmeyi ve peygamberi nefesleri duymayı özledim...

peygamberimizin gezdiği yerleri özledim...

sahabenin mükemmel olanlarının yaptıklarını hissetmeyi ve dersler almayı özledim...

ka'beyi seyrederek namaz kılmayı özledim...

kabeyi seyrederek kur an okumayı ve üzerinde düşünmeyi özledim... (hz. musa ile yolculuk edenin hızır diye birisi değil, aslında büyük bir melek (zannederim Cebrail) olduğunu tam böyle bir ortamda, -gece 03:30 du sanırım- fark ettim...)

velhasıl.... ben kutsal toprakları özledim..

umre yapmayı özledim...

tavafı özledim...

bütün peygamberlerin yaptığı gibi Tek olanın huzuruna varmayı ve durmayı özledim...

 rabbimin üzerindeki hakkını yerine getirmeyi özledim....

arınmayı ve tazelenmeyi özledim...

şarj olmayı özledim...

müslüman kardeşlerimi özledim...

kesrette vahdete ulaşmayı özledim...

hayata farklı açılardan bakıp, bilgi ve birikimimi artırmayı özledim...

islam dünyasını yakından gözlemlemeyi özledim...

özetle; o yerleri ziyaret etmenin darısı... bütün inananların başına olsun...

daha ihlaslı olabilmek umuduyla....

selam ve dua ile...

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

MESCİDİ HARAM'DA NAMAZ

"Saudi Gazette"de okuduğum bir habere göre bazı polisler siyasî İslamcı imiş; ideolojik davranıyorlar. Kadın erkek bir arada namaz kılınmasına ideolojik olarak karşılar. Aslında kendilerine öyle bir görev verilmiş değil.

Polisin asıl görevi orda düzeni sağlamak, insanlara güven duygusu vermek değil mi? Ama o duygu sıfır. Eşler birbirinden kopuverme ürküsü içindeler. Yaban ellerde başlarına gelecekten ödleri kopuyor.

Acayip söylentiler var:

Bir kadın tuvalette parası için öldürülmüş... Başka bir kadın kaybolmuş; üç gün sonra geri gelmiş; kocası kadını reddetmiş... Kabe’nin önünde kendinden geçip "Ben seni nasıl bırakıp giderim!" diye üstünü başını yolan başka bir kadın kayıp.

Yine o gazetede okudum: Medine’de bazı gençler kadınları kaçırıyormuş. Hani bizdeki kapkaççılar gibi. Ama bizdekiler çanta kapar; onlar kadın kapıyor. Neyse, yakayı ele vermişler. Gazetede bir de fotoğraf vardı. Gençlerin babaları tutukevinde bekleşiyor. Altyazı: Our sons are innocent - oğullarımız masum.

Sabah namazı kılacağız. Kamet yakın.

Eşim iki kadının arasında önümde oturuyor. Üstündeki giyside ayyıldız var; Türkiye'li olduğu belli. Seninki geldi. Cop-havlusunu eşimin önünde kendi dizine şlap diye vurdu. "Türkiya yallah!"

Başımı salladım. "No!" İrkildi. Yüzüme baktı. Badır badır Arapça bir şeyler söyledi. Sonra yine: "Türkiya yallah!" Sesimi çıkarabildiğimce bağırdım: "She's my wife! Leave her alone!" (O benim eşim! Eşimi rahat bırak!)

Kendini topladı. Eğitilmişti her halde. Sakindi. Türkçe, "Allah razı olsun," dedi.

O sakinleştikçe benim ayranım mı kabarıyordu? "Sen kafirsin!" dedim Türkçe. Haydaaa. Eşim müdahale etti. "Hasan yapma! Kafir deme! Günah."

Ama ben Nur 61’i kastediyordum. Yüce Allah orda Müslümanların kadın erkek bir arada yemek yiyebileceğini duyuruyor ya. Arap polis o ayeti yok saymak suretiyle kafirlik ediyordu. Kabe’yi gösterdim. "Ordaki kadınları ayır gücün yetiyorsa!"

"Allah razı olsun."

Gitti. Şişman bir adamla geri geldi. Amiriydi her halde. Sen Türkiya?  Evet. Ve eşimin burda kalmasını istiyorum. Halas. Türkiya halas. (Tamam. Türkiye tamam.) İşaretle "Eşin burda kalabilir," dedi. Sakin, nazik... Nerdeyse sırtımı okşayacak. Gittiler.

Yakınımızdaki bir Hintli ayağa kalktı. On metre kadar önümüzdeki kadınları gösterdi. "Eşiniz şuraya gidebilir." dedi. "Ama bu polise birinin hayır demesi lazım." Hintli, "Siz haklısınız," dedi. Eşim kadınların yanına gitti.

Kamet okundu. Saflar benim olduğum yerde bir daha oluştu. Bu kez kadın erkek ayrı.

Soldan benim olduğum yere doğru sümbül gibi kara bir kadın yürüyor. Tık nefes. Çünkü abildiğine şişman. Erkeklerin arasında yer arıyor. Ama kimsenin yer açmaya niyeti yok. Elimle "Gel!" işareti yaptım. İyice sağa yanaşıp yer açtım. Orda namaza durdu. Namazını oturarak kıldı.

Namaz bitti. Sağımdaki zenci delikanlı ileriyi göstererek kadına bir şeyler söyledi. Kadın kalktı. Ayrıldı. Giderken bana bir şeyler söyledi. Her halde teşekkür etti.

Allah senden razı olsun, bacım.

Sevgiyle,
Hasan Akçay

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Moderatör Notu : Lütfen forum Kurallarına uyalım. Forum kurallarına uymayan her kim olursa gereken yapılacaktır.

Burası kişisel atışmalarınız, sataşmalarınız için açılmış bir ortam değildir.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

güzellikleri görmek isteyen, güzellikleri görür...

çirkinlikleri görmek isteyen de, çirkinlikleri görür... 

Rabbim cümlemize güzel görmeyi ve güzel düşünmeyi nasip eylesin...

"güzel gören güzel düşünür.. güzel düşünen hayatından lezzet alır..."

muhabbetle..... :) :)

İletinin bir bölümü moderatör tarafından editlenmiştir.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

bembeyaz Yazdı: selam hasanakçay, güzellikleri görmek isteyen, güzellikleri görür... çirkinlikleri görmek isteyen de, çirkinlikleri görür...

Sayın bembeyaz, güzel şeyler görmediğimi ima etmeniz hiç hoş değil. Güzel kardeşim, sizin içten bir inanır olarak gözlerinizi kapayıp kendinizi şöyle bir yoklamaya  ihtiyacınız var. Gençsiniz, vakit varken yapın o özeleştiriyi. 

Ben haccın mevcut uygulamalarını eleştirdim ama yapıcı olmaya çalışarak.   

Örneğin bazı kimseler haceri esvedin yararsız ve gereksiz olduğuna inanırken ben "Haceri esved, tavafın nerde başladığını belli eder," dedim. O taşın geleneksel görevi bu. Ona sonra sonra ilahî anlamlar ve görevler yüklendiği ise bir gerçek. Tevhid adına bunu elbet belirtmek zorundayım; çünkü haccımın ta başında ettiğim duanın gereğidir:

İlk müslümanların heyecanını yerinde anlamaya çalışıyorum ki onlar gibi davranma gücünü kendimde toplayayım. Rabbim, bunu başarmamı sağla.

Onlar gibi davranmak... Yani "Bana ne!" kolaycılığı yerine sorumlu tavrı seçtim.

Tavaftaki gerilim aslında çok çok çok fazla. Ama ben onu şakalarla yumuşatarak anlatmaya çalıştım. Örneğin Kabe'yi kırkar, ellişer kişilik kütleler halinde tavaf edenleri çarpışan arabalar diye sevimli göstermeye çalıştım; aralarında Japon yapıştırıcı varmışçasına birbirlerine yapışan insan katarlarını "çufçuflar"a benzettim; "Rabbena âtina fi'd dünya hasaneten... diye dua edenler sayesinde Kabe'de en çok anılan kent Atina, en sık adı geçen kişi benim, yani Hasan," dedim…

Ama ben de beşerim şaşarım. Lütfen benden mükemmellik beklemeyin. Haccı, dilerim Rabbimden, benim gibi tarafsız olmaya çalışan bir kaç kişi daha anlatsın da İslama yakışmayan uygulamalar sona ersin. Ve Allah size oralara gitmeyi nasip edince hepsi düzelmiş olsun...

*

Hz Muhammed'in evi olduğu gibi korunup ziyarete açılsa Müslümanlar orada yaşamış olan Allah elçisine ve onun ailesine salât edip şirke mi batardı? Suudiler evet diyor.

Oysa Elçi'nin mescidi hiç olmazsa yer olarak korunmuş. Ziyarete açık. Bakın, orada Müslümanlar Allah'a salât ediyor; Elçiye ya da onun sahabesine değil.

Peygamberin mescidinde ben de beş altı kez namaz kıldım. Sabah saat üç gibi erkenden gittim. Çünkü o zaman izdiham az oluyor; yer bulmak biraz daha kolay.

Ravza’da bir sütuna arkamı verip oturdum. Gözlerimi kapadım. Hayalimde o dönemi yaşamaya çalıştım. Orhan Veli'nin şairane deyimiyle, tarifsiz duygular içinde.

Sonra Suudi imam geldi."Allahü ekber!" dedi. Namaza durdum, gözlerim kapalı. Vahhabi imamı sildim hayalimden; onun yerine Allah'ın elçisini koydum.

Elçinin ardında namaz kılıyordum. Öyle bir an ki hayali cihan değer. Önümde Peygamber, sağımda Ebubekir, solumda Ömer... Tarifsiz duygular içinde.

Kime ne zararım oldu?

Sevgiyle,
Hasan Akçay

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

selam Hasan kardeş,

yazını okurken sanki bir an bende oralara gittim,sanki orada namazı kılan sen değilde bendim...benimde oralar için, derin bir hasret var...sağlıcakla kal

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

hasanakçay kardeşim,

40 yaşa genç diyorsan öyleyim... ama biraz tecrübem var o topraklar konusunda... bugün saat 21:40 da 9. kez gidiyorum... yani oraları biraz biliyorum..

bazı yönlerden haklısınız.. mesela hacerül esved konusunda katılıyorum.. ama size katılmadığım yerler de var... bakın ne demişsiniz..

Tavaftaki gerilim aslında çok çok çok fazla. Ama ben onu şakalarla yumuşatarak anlatmaya çalıştım. Örneğin Kabe'yi kırkar, ellişer kişilik kütleler halinde tavaf edenleri çarpışan arabalar diye sevimli göstermeye çalıştım; aralarında Japon yapıştırıcı varmışçasına birbirlerine yapışan insan katarlarını "çufçuflar"a benzettim; "Rabbena âtina fi'd dünya hasaneten... diye dua edenler sayesinde Kabe'de en çok anılan kent Atina, en sık adı geçen kişi benim, yani Hasan," dedim…

Ama ben de beşerim şaşarım. Lütfen benden mükemmellik beklemeyin..

demişsiniz...

doğru beşersiniz şaşmışsınız...

kurandaki bir ayeti "rabbena atina fid dünya haseneten...." ayetini dalgaya almışsınız..

siz ne biçim hacc yapmışsınız ki "atina" yani "bize ver" anlamındaki bir kelimeyi yunanistan ın başkenti atina olarak algılamışsınız...

tevbe etmenizi öneririm... kur'an a da bu mantıkla bakıyorsanız sizin adınıza çok üzülürüm... çok yanlış... şık değil... derhal tevbe edin.. affınızı dileyin..

o zaman siz hacc yapmamış.. yunanistanı düşünüp durmuşsunuz... çok yanlış çok... onaylamıyorum...

özetle; güzelliklere odaklanmak iyidir.. keşke öyle yapsaydınız...

su-i  misal emsal olamaz....

"aleyküm enfüseküm" diyor kur an....

yani; "siz önce kendinize bakın", "siz önce kendinizi düzeltin" anlamına gelmektedir...

inşallah işe önce kendinizden başlarsınız..

ben öyle yapıyorum...

selam ve dualarımla...

bu arada sözüm sadece size değil.. sizin yazdıklarınızı okurken sanki oralara gidenlere de... :) :) :) :) :)

muhabbetle...

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

"rabbena atina fid dünya haseneten...." ayetini dalgaya almışsınız..

Hayır. Bir insana niyet yamamak sizin bu yaptığınız. Tipik at gözlüklü, şartlanmış insan davranışı... Güzel kardeşim, ne yaptığımı bırakın ben bileyim.

Dalga geçmedim; "étina"nın anlamını bilmeden "Rabbena âtina..." denmesini eleştirdim. Arapça bir ifadenin papağanlığının yapılması.

"İçkiliyken, ne dediğinizi bilene kadar, namaza yaklaşmayın!" buyuran Rabbime icabeten insanların ne dediklerini bilene kadar tavafa yaklaşmalarının yanlış olduğunu dile getirmeye çalıştım "hac izlenimleri"mde. Eleştirimi şaka ile ambalajladım ki gönül kırmayayım.

Subhaneh.