Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
SEVGİ VE TUTKU ARASINDAKİ FARK ÜZERİNE HASBİHAL
TUTKU (çarpık sevgi): İnsanı mahkum eden duyguya sevgi denmez TUTKU denir. Sevgi ise özgürlüğün üst sınırıdır. Bu ikisini birbirine karıştırmamak gerek.Sevgiyle tutku,birbirinden tamamen farklı şeylerdir.Sevmek karşılıklı gönülde olmaktır.
Tutku ise bir şeye kapılmaktır,bir sele bir kalabalığa, bir rüzgara kapılır gibi kapılmak,Sevmek özgür kılar,tutku tutuklar, sözüm;tutkusunu sevgi zannedenlere.Elinizi kolunuzu bağlayan, iradenize söz hakkı tanımayan bilakis onu esir alan,aklınızın dizginlerini eline geçiren sizi uysal bir binek gibi istediği gibi istediği tarafa sürükleyen şey,en büyük özgürlük demek olan sevgi olabilir mi?
Tutkunun bir türü de tiryakiliktir. Bir tiryaki bana tiryakisi olduğu şeyi sevdiğini söylüyorsa ben bunu tutku olarak anlarım ve onun tutkuyu sevgi sandığı sonucuna varırım. Bu tiryakilik her zaman aynı şeyde ortaya çıkmaz,farklı farklı şeylerde tezahür edebilir.
Aşk zannedilen bu hissin güçlü olması sevginin şiddetinin ölçüsü değil daha önceki yalnızlık derecesinin büyüklüğüdür.
Platonik aşklar genelde hayal gücüyle orantılı olarak büyürler.Bu tip sevgilerin çoğu hayali sevgidir ve pratiğe dönüşünce onun aradığı sevginin kendisi değil şöhreti olur, sevgiyi sadece bir avuntu aracı olarak kullanmaktadır.
Bu tip sevgilerin diğer bir boyutu da, insanın kendi sorunlarını çözmek yerine kendi gerçeklerinden kaçmak için başkalarıyla ilgileniyor görünmeyi seçmesi, kendi sorunlarının tümü yüzüstü dururken sevdiğini zannettiği insanın sorunlarını çözmeye çalışır ve bunun adını da fedakarlık koyar. İşte bu insanın kendisinden kaçışıdır. Tabi ki sonuçta hiç bir sorun çözülmüş olmaz.
Cinsellik, alkol,uyuşturucu, mecnunluk ve serserilik aşkın doğal bir sonucu olarak gösterilir çarpık sevgide. Aslında bu kocaman bir aldatmacadır. Bunlar olsa olsa doyumsuz birinin kendisini içine atıp kaybolacağı bir girdaptır . Bütün bunlar sevgi ve aşk değil tutkunun farklı yansımalarıdır. Böyle birinin maşukuna bakması bir tiryakinin tiryakisi olduğu şeye bakması gibidir. Yalnızlığını içki şişesindeki balık olma düşüncesiyle gideren bir ayyaşla yalnızlığını bir kadının cinselliğinde giderme düşü gören bir tutkunun ruh halleri bir birinden farklı değildir. Buna da bencillik denir.Bencil kişi aslında değil başkasını kendisini bile sevemez.. Çünkü bencillik kendi kalbi beceriksizliğinin üzerine egosunu giydirmektir.
Çağdaşlık edebiyatı yapan insanların hastalıklarından biride sevmeye değil beğenilmeye, sevilmeye çalışması, bunun için olmadık kılıklara girmesi, bir yığın maske edinmesi, insanlara gerçek yüzünü değil maskeli yüzünü göstermesi ve sonunda maskesini kendi gerçek yüzü sanmasıdır.
Romanlara, filmlere konu olan ve adına büyük aşk denilen çarpık sevgi bir tür tapınışa kapı aralıyor, tutkuda taraftar birbirilerini sevme değil birbirlerine tapınma yarışına girince aşk bir fetişizme dönüşüyor. Bunun üzerine bina edilen bir sistem insana ruh açlığını fark ettirmemek için habire oyuncak üretiyor.
Aile bağlarını, toplum bağlarını,sosyal erdemleri zayıflatıp yok ederek bireyi önce yalnızlığa itiyor,ardından yalnızlığını hatırlayıp onu yenmeye çalışanların rotasını saptırıyor,ona yaşına göre oynayacağı oyuncaklar imal ediyor. O zavallı da bunları değiştire değiştire oynuyor, oyalanıyor. Bu oyuncaklar ona yalnızlığını geçici bir süre unutturabilir,bir uyuşturucu etkisi yapabilir. Asıl tehlike bu oyuncakların ardındaki gizli maksadı göremeyip onlara güvenerek insanın sevebilecek yönlerini yok etmesidir.Böylesi bir toplumda insanlar arası ilişkilerdeki illetler sevgi değil menfaattir. Herkes bu ilişkilerdeki yapmacık kibarlığa budalaca katlanmak zorundadır. Katlanmak ne demek kendiside aynı oyunu karşısındakine karşı oynamak zorundadır. Sevginin oluşturmadığı ilişkiler tüketim, gösteriş,reklam ve sahtekarlıktır.
Bireyi makina’nın bir parçası haline getiren Kapitalist sistem, insanın şahsiyetini hedeflemiştir. Onu en şerefli makamından indirip eşyalaştırmak ve eşyayı da onu indirdiği makama geçirmek ister. Senden kutsadığı eşya için var olmanı ister.
Böyle biri için sevgi karın doyurmayan bir ayrıntıdır. Artık o her şeye midesinden baktığı için her şey orayı doldurduğu oranda yada bir eşya gibi tepe tepe kullandığı oranda kıymetlidir.
Bu tür sevgiler tüketicidir.İlleti de şehvettir. Şehvete dayalı cinsel sevgi aslında arzunun aklı ve duyuları hükmü altına alıp kalbi yanıltmasıdır. Bunun benzeri hayvanlarda görülür. Bu tip bir arzu tatmin edilmezse ihtirasa dönüşür.
Tatminde hiç bir kural tanımayacaksın teziyle Freud,kapitalizmi piko-sosyal alana taşırken Darvin de bu bilimsel sömürü korosuna en güçlü olan yaşamını sürdürür teziyle katıldı. Zaten hayatı tesadüfle açıklayandan başka türlüsü beklenemezdi. Böylelikle hayat düzeninin dinamiği hak değil güç olmuş oluyordu.Kaba kuvvet, hayatın kaynağına kocaman cüssesi ile gelip kuruluveriyordu.. Böylece bu sömürü çarkını biyolojik alana taşımış oluyordu.
Ağababaların dünyayı daha iyi sömürebilmesi için insanların aklını fikrini uçkuruna takma uğraşıydı bu. Sonuçta ikisi de sevgiyi hedef alıp aynı hedefe ateş ettiler.
Tarihte sevgiyi katleden bir çok düşünce, yaşam biçimi ve sistem gelmiş geçmiştir. Fakat insanlığın değişmez değerlerini maddeye dönüştüren fazilet ve sevgiye dayalı bir ahlakı yıkıp maddeye dayalı bir ahlakı ikame eden sevgi, vefakarlık, samimiyet gibi erdemlerin yerine, gösteriş ve iki yüzlülüğe dayalı diplomasiyi yerleştiren kapitalizm gibisi gelmemiştir.
Reklam ve propagandaya dayanan çağdaş dünya kapitalizm sistemi, sevgi gibi maddeye dönüştürülemeyen değerlere düşmandır.Onu yok etmeyi bunu beceremezse tahrip etmeyi amaçlar.Onu yok etmeyi beceremez çünkü sevgi yok edilemez, ikincisinde yani sevginin tahrip edilip sahte sevgileri bol reklamla pazarlama işinde başarılı olmuşlardır. Fuhuşun, çarpık ilişkilerin ve maddeperesliğin adını aşk ve sanat koymayı başarmışlardır. Bu sayede sevgi tüketime elverişli hale getirildi . Artık sevgi tutsaklık, aracıdır.
Seven insan dengeli bir toplum ırmağına bir damla olmayı kabullenmiş demektir. Çokta yok olmaz teki çoğa katarak çokta var olur, dengeli olanların içinde kendini bulur. Hakkı sevmek,sevgiyi ölümsüzleştirir. İlleti ölümlü olan sevginin kendiside ölümlüdür.İlleti ölümsüz olanın kendiside ölümsüzdür.
Sevgi duyguların en yücesidir.Yerini bulduğunda sahibini de yüceltir Terside geçerli elbet, yerini bulmadığın da ise sahibini aynı oranda alçaltır. Onu yerli yerinde harcamayanlar harcanacaktır.
Sevmek bazılarının iddia ettiği gibi yok olmak(fena) değil aksine sevmek varolmaktır. Kişinin kendi varlığını ispatlamasının en kestirme yolu sevgidir. Tutku tek yönlüdür halbuki sevgi çift yönlüdür.
Sevgi ki kökü ilahi olan bir duygudur yanlışa alet edenler Allah’ı karşısında bulacaktır. Her derde deva olan bu ilacı bir intihar vasıtası olarak kullanmaktan kork, bunun tersi olan kibir ve gurur ise sevgi yoksulluğunun doğal sonucudur.
Sevgi toplumunda insan insanın kurdu değil insan insanın cennetidir. Sevgi iksirinin cennet haline getirdiği yüreklerinde konuklarlar birbirlerini. Bir sevgi ki ferde kendi kimliğini kaybettiriyorsa o sevgi değil bir girdaptır. Karşıdaki de sevgili değil üzerine konan canlıyı eritip sindiren ve canavar bitki diye adlandırılan Nepenteş çiçeğidir Kişiyi sevdiğinde kaybettiren sevgi üretici değil tüketici bir sevgidir. Züleyha’nın Hz.Yusuf’a olan sevgisi gibi.Hem kendini tüketir hem de karşısındakini tüketir. Çünkü o sevdaya kara çalınmıştır. Kontrolünden çıkmış ak sevda iken kara sevda olmuştur. Sevgi: aklın başarılı bir işlevini yerine getirmesini sağlar.
Sevgi: yüreklerini paylaşan insanların, ülfet kimliğiyle vizesiz, gümrüksüz birbirlerini gönlüne özgürce yol bulanların oluşturduğu okyanusun adıdır. Böyle bir topluluğun fertleri yüreklerinde muhabbeti iktidar etmişlerdir. Sevgi toplumunda fertler birbirlerinin gönlünü hayat denizinde kopan yada kopacak olan fırtınalara karşı emin bir liman, selametli bir sığınak bereketli bir barınak bilirler.Sevgi toplumunun fertleri, yüreğin işlevini iyi bilirler.Sorunlarını sevgiyle çözmeye çalışırlar olağan üstü durumlarda sevgilerini tümden silmezler. Parantez içine alırlar, yani sevgi toplumunda birbirlerini tezgahlarına koyup tüketmezler. Bilakis gönüllerine ekip o münbit toprakta üretirler.
__________________ ALLAH'IN EVRENSEL HAK DİNİ = Aklı doğru modda kullanarak yaratıcının bizde yarattığı yaratma yetisini işleterek yapımızdakileri sistematize edip ,kendimizle ve doğayla uyumlu bir yaşam sürmektir
|