Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
-Sahabenin hepsinin adil ve Cennetlik olduğunu inkâr ederler.
Bu bir emevi uydurmasıdır. Peygambere karşı çıkan müşrikler, güya müslüman olan ama Yahudi ve Müşriklerle dost olan münafıklar, sonradan müslüman olup müslümanlığı tam olarak özümleyememiş ve kendi aralarında ki düşmanlıkları devam ettiren kişiler. Peygamberin Tebük seferine katılmammak için dolap çevirenler. Neredeyse Mekkenin fethine kadar peygamberle savaşanlar. Bunlar nasıl adil ve cennetlik olabilir. Emeviler bu konuların tartışılmasını önlemek için sahabeye tartışılmaz bir statü verdiler. Hepsi hayırlı ve cennetlikmiş gibi. Bunu yapmaktaki amaç siyasidir. Toplumsal karışıklıkları önlemek için. Sahabenin adilliği dinde bir inanç konusu olamaz. Herhangi bir müslümanı ilgilendirmez. Sahabe de olsa herkes kendi yaptıklarına bir rehindir. DEDİKLERİ DOĞRUDUR.
2- Miraci inkar ederler..
Miraç Abdülmelik bin Mervan 'ın halifeliği Abdullah bin Zübeyire kaptırmamak için uydurduğu bir yalandır. Yahudilerin tapınağı Beyti Makdise Mescidi Aksa adını vermiş. Ve güya Kuranda bahsedilen isra olayı Mescidi Haram yakınlarındaki Cirane Vadisindeki Mescidi Aksaya değil , Kudüste Beyti Makdis e yapılmış gibi uydurma hadislerle yaymıştır. İsra gece yürümesidir. Gece uçması değil. Peygamber ayaklarıyla yürümüştür. Kudüse falan uçurulmamıştır. Bunu yaymasının sebebi. Çünkü Abdullah bin Zübeyr Hz. Ebubekirin torunu hz. Ayşenin yeğeniydi. Suriye dışındaki bütün vilayetler Abdullah bin Zübeyiri Halife olarak tanıyordu. Bunun pratikteki yansıması diğer ülkelerdeki müslümanlar hacca gidebiliyor, ama Suriyeliler Abdullah bin Zübeyir tarafından hacca alınmıyorlardı. Bu durum Suriyelileri çok sıkıyordu. Ayrıca Abdülmelik bin Mervanı da endişelendiriyordu. Çünkü hacca gidemedikleri için insanlar Abdullah bin Zübeyir e biat edebilirlerdi. Buna bir çözüm için Abdullah bin Amr a isnat edilen bir hadis uydurdu : Güya Allah Beyti Makdis te yapılan her duayı kabul edermiş. Bu Beyti Makdis denilen yer Kurandaki Mescidi Aksa imiş. Zaten hemen akabinde burada Mescidi Aksa diye bir cami yaptırmıştır. Buraya yapılan hac da aynen Mescidi Harama yapılan hac gibi Allah katında kabul edilirmiş. Zaten böyle olmasaymış peygamber tarafından kıble olarak kabul edilmezmiş. Bu uydurmalardan sonra Suriyeliler 692 yılında Abdullah bin Zübeyir öldürülünceye kadar Beyti Makdis te hac yaptılar. Güya peygamber buradan Miraca çıkmış. Beş vakit namaz emredilmiş. falan filan. Dönüşte Güya bunu Mekkelilere anlatmış onlar inanmamış. Ama Hz. Ebubekire anlatmış. Hz. Ebubekir o söylüyorsa doğrudur demiş. Ondan dolayı Sıddık lakabını almış. (yani diyorki bu miraç olayını bizim can düşmanımız Abdullah bin Zübeyir in dedesi Hz. Ebubekir biliyordu. Dolayısıyla o da biliyordur.) . Namaz kuranda sabah 2, akşam 2 rekattır. Bir de gece namazı vardır. Peygambere zorunlu, diğer müminlere seçimliktir. İste kılar ister kılmaz. Salatı Vusta en hayırlı namazdır O da Cuma namazıdır. Namazda ilk deformasyonu Hz. Osman yapmıştır. 2 rekatlık namazı 4 e çıkarmıştır. (bknz. www.hadis.org hadis no 2893,2894,2896,2897) . Bunlar bir de bunun üstüne namazı beş vakit yaptılar. Bunda zorlanınca nazı cem etme hadislerini uydurdular. Sabah 2 rekat, Akşam 2 rekat olan namazın ne cemi olur, ne kazası olur, ne zorluğu olur. Bunun dışındaki hükümler dinde zorluk yaratmıştır. Bunu yaratanlar Allaha hesabını vereceklerdir. MİRAÇ YOKTUR. DEDİKLERİ DOĞRUDUR.
3- Cennette olanlara Allah görülmez..
Allah zaman ve mekandan münezzehtir. ÇÜnkü bunlar Allahın yarattığı şeylerdir. Allah Gökte değil her yerde, her zamandadır.
Nasıl bir cd nin içindeki programı görmüyorsak ama bilgisayarda bu programın etkilerini görüyorsak Allah da en basit anlatımıyla bir benzetme yapacak olursak böyle bir varlıktır. Ama bu benzetme Vahdeti vucut a benzer bir anlam taşımakta olup biz insanların onu ifadede aciz kaldığımızı göstermektedir. Nitekim İhlas suresinde - Velem yekun lehü küfüvven ehad - bunu tecvid le - velem yekul lehü küfüvven ehad - diye okurlar. Ahnlanm olarak onların hepsinin toplamı ona eşit değildir der. Yani Allah Her şeyin içinde ama bunlarında dışında varlığı olan bir varlık, bir kavramdır. Dolayısıyla bizden ayrı bir varlıkmış gibi, belli bir mekanı varmış gibi gözle görülmez. MUTEZİLE DOĞRUDUR.
4- Kabir ziyaretinde, enbiya ve evliyadan yardim istemek caiz degildir..
Bu görüş Kurana uygundur. Bu zaten şirktir. Kurana göre Ölüler işitmez. Kıyamete kadar bizi işitmesi mümkün olmayan insanlardan yardım istemek Kuranın deyimiyle sapıklıktır. DEDİKLERİ DOĞRUDUR.
5- Kabir suali ve kabir azabi yoktur..
Kabir suali ve azabı kuranda yoktur. Sorgu ve Sual Kıyamette , Sura üflendikten , bütün ölüler dirildikten sonra Mahşer günündedir. Bu dedikleri de Kurana UYGUNDUR VE DOĞRUDUR.
6- Ölüye dua fayda etmez..
_ Kurana göre insanoğlu için sadece yaptıklarının karşılığı vardır. Bundan dolayı devir ıskat vb. şeyler kurana terstir. Ölünün sadece Mirasçılar tarafından yerine getirilebilecek borçları ödenince sorumluluğu düşer. Yoksa Namaz,oruç, zekat, hac gibi ibadetlerini yapmamışsa ölümünden sonra bunlar için yapılabilecek bir şey yoktur. Bu tip uygulamalar kendini kandırmaktır. Allah kendisine dua etmememizi istemekte, Böyle yapmayan kişileri kendisine karşı büyüklük taslamış kişiler olarak değerlendirmeltedir. Dolayısı ile nasıl kendimiz için dua ederek Allahtan dünyamız ve ahiretimiz bir şeyler istiyorsak , ölmüş insanlar için de bir şeyler isteyebiliriz. Bunu kabul edip etmemek Allaha kalmıştır. Ama şu deniyorsa doğrudur. İşte ölü için kuran okuyun. Ölü için üç ihlas bir fatiha okuyun, yasin okuyun. Bunlar boştur. Heleki kuranın mealini en az on kere okumuş bir insan olarak ve hala da iki ayda bir meal hatimi yapan bir insan olarak diyebilirim ki piyasada şu sure şu işe yarar, şu surenin fazileti şudur tipi uyduruk kitaplardan nefret ediyorum. Fazilet umarak sevap bankacılığı için okunan kuran ne ölüye ne diriye fayda verir. DOLAYISI İLE BU DEDİKLERİ DE DOĞRUDUR.
7- Sirat, mizan ve sefaat yoktur derler..
Sırat köprüsü yoktur. Bu zerdüştlükten girme bir inançtır. Hadislerde kurban kesmeyi teşvik için kestiğin kurbanların bu köprüden kolay geçmesini sağlayacağını söylerler. Bu kuranda yoktur ve dedikleri DOĞRUDUR.
İnsanlar nasıl kredi kartlarındaki alışverişlerine, bunların tutarlarına itiraz edemiyorsa, Örneğin ben bu alışverişi yapmadım, o gün o saatte o mağazanın yakınından geçmedim veya o alışveriş o kadar lira değildi, bu kadar liraydı diyemiyorlarsa artık Allah tarafında görevlendirilmiş melekler bizim bütün iyi,kötü hallerimizi bir deftere (bir kayıt ortamı lütfen kağıt bir defter gibi düşünülmemeli ) yazmaktadır. Dolaysıyla Kurana göre Mahşer gününde defterimiz sağ taraftan verilirse Cennete, Soldan verilirse Cehenneme gideceğimiz belirlenmektedir. Kuranda Mizan dan bahsedilmediği için bu da doğrudur.
Şefaat kavramı Kuran da Özellikle Bakara suresinde Hiç kimsenin şefaatinin fayda vermeyeceği günden sakının diye ayetler vardır. Bir tane de değildir bu ayet. Başka surelerde kimsenin ne melekler, ne peygamberler ne de başka bir kimse Allah izin vermedikçe şefeat edemez. Ayrıca gene Kurana göre Allahın şefaat etmesine izin vermediği melekleri vardır. ( Melek ler yani insanlar değil.) Yani kısaca Allah izin vermeden kimse şefaat edemez. İzin verip edenlerinde o gün şefaatleri kabul edilmeyecektir. O zaman insanlar nasıl Hz. Muhammede kafadan şefaat yetkisi verebiliyorlar. Peygamber sevmek başka bir şey, onu putlaştırmak, ona iftira etmek başka bir şey. Bu kaş yaparken göz çıkarmak ve ayrıca bir çeşit şirk. Ayrıca bu yetmiyor kendi tarikat şeyhlerinden , enbiya, evliya dan şefaat umuyorlar. Bir nevi Ahiret ortamında torpil. Kuran derki İnsan oğlu için çalıştığının karşılığı vardır. - Herkes yaptıklarına bir rehindir.- Hiç kimsenin şefaatinin fayda vermeyeceği günden sakının- Şimdi bunlardan sonra nasıl Şefaate dini bir inanç olarak inanırlar. DEmekki MUTEZİLE bu konuda da DOĞRU.
8- Akil herkeste esittir. Hersey akil ile bulunmalidir..
BU ifadede bir yanlışlık var. Akıl herkeste eşit değildir ama aklın kanunları nedensellik ( sebeb sonuç ilişkisi) , mantık , deney, gözlem herkes için birdir. Dolayısı ile Akıl işletilmelidir. Zaten Kuran da bunu söylüyor. Kuran İşleyen akla, temiz vicdan ve gönüllere hitap ediyor. Bir çok ayette Hala düşünmeyecekmisiniz, akıl etmeyecekmisiniz diyor. Ayrıca Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdıracağını bildiriyor. DEMEKKİ MUTEZİLE bu konudada DOĞRU.
Bu firka bozuk firka olarak tarihe gecmis ve buna uyanlari musluman saymamislar.. Tarihte mutezile gibi daha bir cok firkalar gelip gecmistir.. Mutezile firkasi neden islam disi goruldu ??
CEVAP :
Yukarıda anlattığım tümüyle Kurandan onay alan tespitlerte göre kimler SAPIK fırka, kimler DOĞRU fırka. Bunun değerlendirmesini size bırakıyorum. İslamın o ilk yıllarındaki gelişme, yunan filazoflarının arapçaya çevrilmesi, matematik, tıp, astronomideki gelişmeler hep aklı kullanan Mutezile zihniyetinin eseridir. Ne zamanki mutezile yok olmuş , artık islam da gerilemeye başlamıştır. Ehli sünnet ancak - bir yağ fıçısına fare düşünce yağa hiç bir şey olmayacağını , farenin atıldıktan sonra yağın kullanılabileceğini, - Bir sinek bir kabın içine düşerse öbür kanadını da daldırın - tipi hadislere karşı çıktığı için İbn_i Sina yı kafir ilan eder. Çünkü hadistir. Peygamber söylemiştir. Tartışılmaz doğrudur. diye bakılır. Aslında bunlar peygamberi küçük düşürmek için yapılmış yahudi uydurmalarıdır.
4 mezhebin hak oldugu nerede yaziyor ?? veya onun disindakilerin hak olmadigi ??
BUnlar Abbasi zamanının uydurmalardır. Bunlar dörtten fazlaydı ama dört ile sınırladılar. Zaten bu dört mezhep olayı olduktan sonra ümmet bölünmüş ve devlet zayıflamıştır. Bu olaylar 800 lü yıllarda oldu. 945 te Şii Büveyhoğulları Sünni Abbasi halifesini 100 sene baskı altında tuttular da hiç biri birleşip bir şey yapamadı. 900-1258 arası artık abbasi nin ne içerde ne dışarda bir gücü yoktur. Ben bunu bu mezhepler sayesinde ümmetin enerjisinin ve aklının tüketilmesinde görüyorum.
Mezheplere, firkalar bolunmek rahmettenmidir ????
Bu Kurana Ters tir. Kuran bu bölünmenin aralarında birbirini çekememezlikten kaynaklandığını ve aralarında hükmü Allahın vereceğini söyler. Bu tespitte doğrudur. Hadi bir ayetin yorumlanmasında birden fazla görüş olsun. Bir namazın kılınma şekli peygamberden beri hiç değişmeden gelemezmiydi yani. Biri elini göbeğinden bağlar, biri göğsünden bağlar, öteki kollarını yana salar. Bunda özellikle bir farklılık yaratma kastı yokmudur. Bu mezhep imamları birbirlerini tanımaktadır. İmam Malik, Ebu Hanefeden ders okumuştur. İmam Şafii , imam Malik ve Ebu Hanifenin öğrencisi İmam Muhammed den ders okumuştur. İmam Ahmet bin Hanbel İmam Şafii den ders okumuştur. Peki yoruma bağlı olmayacak , tevatüren gelmesi gereken bir gelenek olacak bir konuda bu ayrılıkların sebebi birbirini çekememezlik değil de nedir.
( Rahmet Bir olabilmektedir.. )
MUTEZİLE KURANA EN YAKIN MEZHEPTİR.
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
|