Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
2-
VAHİY SAVUNMASI
KUR'AN DIŞI VAHYİN İMKANSIZLIĞI
MEHMET YAŞAR SOYALAN
18- Rasül'ün koyduğu hükümlere boyun eğmeyi ifade eden Ayetlerin Kur'an dışı Vahye delil olduğu iddiası
( ilgili kitaptan daha az yazmış olmak için, ilgili Mealleri, Süleyman Ateş Mealinden alıntılayacağım )
4 Nisa 64-65 :
64 Biz hiçbir elçiyi, Allâh'ın izniyle itâ'at edilmekten başka bir amaçla göndermedik. Eğer onlar, kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler, Allah'tan, günâhlarını bağışlamasını isteseler ve Elçi de onların bağışlanmasını dileseydi, elbette Allâh'ı affedici, merhametli bulurlardı.
65 Hayır, Rabin hakkı için onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da senin verdiğin hükme, içlerinde bir burukluk duymadan tam anlamıyle teslim olmadıkça inanmış olmazlar.
33 Ahzab 36 :
36 Allâh ve Resulü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir erkek ve kadının, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.
Ayet'leri ve benzeri diğer Ayetlerden ( 4/ 115 ; 58/ 9 gibi ) yola çıkılarak, Rasül'ün günlük hayatta KOYDUĞU KURALLARIN, Allah'ın koyduğu kurallar gibi BAĞLAYICI OLDUĞU ; çünkü bu kuralların, sözlerin veya davranışların Kur'an dışı vahiyle yönlendirildiği için, Rasulullah'ın söz, davranış ve uygulamaları Kur'an hükmündedir, onun gibi bağlayıcıdır denilmektedir. dolayısıyla ilgili Ayet'ler de Kur'an dışı Vahiy İDDİASINA delil olarak gösterilmektedir.
örneğin Mevdudi şöyle demektedir :
'' Peygamberliğe yükseltilen kişiler özel bir şekilde yetiştirilir ; birtakım olağanüstü bilgi, yetenek ve güce kavuşturulur ve Peygamberlik makamıyla şereflendirildiği zaman mükemmel bir insan durumunda olur. ... bir peygamber çekirdekten yetişir ve doğmasının sebebi de, ileride Peygamberliği üstlenmesidir ( Mevdudi s.222-223)
bu ifadeler Kur'an dışı Vahyin hangi boyutlarda algılandığının ilginç bir örneğidir. elbette risaletinden önce kendisine olağanüstü bilgiler verilen bir kul, risaletinden sonra da bu bilgileri almaya devam edecektir. ve olağanüstü durumu, her konuda kayıtsız şartsız, ona itaati zorunlu kılacaktır. ancak kırk yaşına gelinceye kadar, eşi ve çocukları dahil, en yakın arkadaşının bile Rasulullah'ın bu olağanüstü yanını bir türlü görememeleri, böyle bir özelliğini fark edememeleri oldukça tuhaftır.
Rasul'e itaat, O'nun söz ve davranışlarının bağlayıcı olup olmadığı konusu ile Kur'an dışı Vahy iddiası birbirinden ilişiksiz iki konudur ve birbirinden bağımsız olarak ele alınması gerekir. biz de, Rasul'ün söz ve davranışlarının bağlayıcı olup olmadığı konusunu ilgili bölüme bırakarak, İDDİANIN, konunun Kur'an dışı Vahiy ile ilgili kısmına değinmekle yetineceğiz.
öncelikle, '' Allah ve Rasulü bir işte hüküm verdiği zaman '' diye başlayan ( 33/ 36 ) Ayetinde ve benzer Ayetlerin hepsinde ortak olan bir nokta bulunmaktadır.O da '' Allah ve Rasulü '' ifadesidir. Kur'an dışı Vahyi savunanlar, buradaki '' Allah ve Rasulü '' kelimelerini, birbirinin karşıtı veya birbirinden bağımsız ifadeler olarak ele almaktadırlar. oysa bu kelimeler, birbirinin karşıtı veya birbirininden farklı şeyleri ifade eden kelimeler değil, birbirini açan kelimelerdir. '' Allah, yani Rasulü '' demektir.buradaki tartışmalar, Kur'an Ayetleriyle ilgili olarak yapılmaktadır. eğer iddia edildiği gibi, Kur'an'da çok sık ifade edilen '' Allah ve Rasulü '' ifadesinin birbirinden bağımsız, birbiri ile ilgisi olmayan '' Ali ve Veli '' gibi iki isim olduğu düşünülürse, Allah'ın yeryüzünde fiilen bir beşer gibi olaylara birebir müdahala eden bir varlık olarak algılanması gerekir. veya, '' Allah demek, Kur'an Ayetleri demektir ; bu Ayetlerdeki '' Allah '' lafzından kastedilen, Allah'ın Rasulüne indirdiği vahiylerdir '' deniliyorsa ; o halde bu Vahiylerin birer canlı gibi algılanması gerekir. bunun sonucu olarak da ilgili ahkamının Rasulün aracılığı olmadan pratize edilmesi gerekir. yani kısacası, Allah'ın hüküm vermesi nasıl tezahür edecek, pratikte nasıl mümkün olacaktır?
oysa ilgili Ayetlerdeki '' Allah ve Rasulü '' ifadeleri, '' Allah, yani Rasulü '' şeklinde algılanırsa ; dinamik ve devam eden bir vahiy süreci içerisinde, Allah'ın hakem olması, bu hakemliğin Kur'an Ayetlerinin ortaya koyduğu ilkeler çerçevesinde ve Rasul'ün şahsında gerçekleşmektedir denilebilir.
Ne Resul'ün hakemliği Allah'ın hakemliğinden farklı bir şey, ne de Allah'ın hakemliği Rasul'ün hakemliğinden. her ikisi de aynı olguyu, Allah'ın Kur'an'da koyduğu kurallara uymayı ifade eder. burada Kur'an dışı vahyi gerektiren herhangi bir durum söz konusu değildir. problem olarak görülen şey, sadece bir anlatım ve üslub meselesidir ve Kur'an'ın koyduğu kuralların mutlak anlamda BAĞLAYICI oduğu anlatılmak istenmektedir.
Rasul'ün hakem olması aldığı Vahiy ve onun ilk uygulayıcı olması nedeniyledir. Rasul'ün hakemliği, Allah'ın kitabının hakemliği, yani Allah'ın hakemliğidir. bu anlamda Rasul'e tabi olmak, Allah'a tabi olmaktır. aslında , burada tabi olunan şey, Allah'ın kitabında ortaya koyduğu yasalardır. aynı şekilde, karşı çıkılırken de Rasul'e değil, bu yasalara karşı çıkılmaktadır.Kur'an'daki konu ile ilgili ifadeler ve Ayetler, kendi bağlamları içerisinde okunduğunda ; bunun böyle olduğu, tartışmanın veya anlatımın bu çerçevede olduğu görülecektir.
Vahiy bir süreçtir. Vahiy ; alınması, aktarılması ve uygulanması ile birlikte vahiydir. çünkü vahiy, insanlar uygulasınlar, anlayış ve davranışlarını gönderilen bu ilahi kelama göre içselleştirip, düzenlesinler diye vardır. Vahyi bu anlamda, bir süreci içine alan bir bütün olarak algıladığımızda, süreçlerden herhangi biri karşısındaki durumumuz, bütünü karşısındaki durumumuz gibi olmalıdır. Vahyin kendisine inanmakla, ona uymak arasında bir fark yoktur. bizim birini tercih edip diğerini terk etmek gibi bir hakkımız da yoktur.
33 Ahzab 36 :
36 Allâh ve Resulü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir erkek ve kadının, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.
Ayeti de TAM bunu anlatmaktadır.
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|