Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
İnsan, her zaman evrenin belirli kurallara tabi olduğunu düşünmüştür. Bu kuralların da Tanrı veya Tanrılar tarafından konduğunu. Thales ile başlayan doğa filozofları geleneği, Aristoteles ile astronomiden botaniğe kadar her konuda evrenin işleyişini belirli kurallara bağlamışlardır.(M.Ö 624- M.Ö 322)
Newton'dan sonra(ölümü:1727), her türlü fiziksel olayın matematiksel olarak ifade edilebileceği, bilimsel yöntemin gelişmesi, seküler evren ile Tanrı'ya ait işlerin keskin çizgilerle ayrılması ile oluşturulan tümüyle belirlenimci, mutlak evren ve zaman kavramlarının bulunduğu mekanik evren modeli de evrenin belirli kurallara tabi olduğunu savunur.
Ancak, kimileri evrenin başlangıçta Tanrı tarafından bir saat gibi kurulduğuna, kimileri ise sonsuz yaşlı evrenin bir Tanrıya ihtiyaç duymadığına inanmıştır.
Evrene ait bilgimiz geliştikçe, bu kurallara (ister Tanrı'nın eseri olsun ya da olmasın) bakışımız gelişmekte.
Bugün, mekanik evren anlayışını aşalı çok oldu. Evrenin işleyişini basit sebep-sonuç ilişkilerine bağlamıyoruz.
Evrenin işleyişi bir zar oyununa benzemektedir. Bu zar oyununu oynayan Tanrı ise, Tanrı, bu zarları görünmeyen yerlere atmakta.
Adına Kader diyelim-demeyelim, bu yasaları tam anlamıyla çözmekten uzağız.
Dolayısıyla, doğa kurallarına, sebep sonuç ilişkileri deyip geçmek kolaycılıktır, tembelliktir, kaçıştır.
Sünnetullah konusuna gelince, bu kavramları siz benden daha iyi bilirsiniz. Benim fikrim ise, bu kavram sadece sosyal hayatı kapsamayabilir. Çünkü evrenin kuralları, sosyal olaylar-doğa olayları ayrımı yapmaz. Ama bu konu benim branşım olmadığı için, söylediğim kişisel izlenimden öte bir anlam ifade etmez.
Selamlar.
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
Yukarıdaki yazdıklarınıza katılıyorum. Benimde sıkıntım bu idi.
Kur'an'i kavramların kendilerine ait "özgün" yerine çekebilmek. İlk önce tabiatta kanunlar ve yasalar olduğunu kabul edip sonra bu kanunların ve yasaların "kırıldığını" veya "ihlalini" konuşacaksınız. Bu, bir ön kabulün sizi çıkmaza sokmasıdır. Evrende bir düzen olduğu doğrudur. Bunu da "deneysel" ve "istatiksel" yaklaşımlarla kabul ediyoruz. Araya "mucize" girince "siyah kuğu" görmüş gibi oluyoruz. Eğer tabiat kanunlarında "mucize" ile bir kırılma ve ihlal varsa "kanun" ve "yasa" yok demektir.
Ben bir Müslüman olarak "Allah(a.c)'in" bütün yaratılanlara "bilgi"yi yüklediğini. Bildiğini bilen, bildiğini üreten tek istisnanın "insan" olduğuna inanıyorum.
Bilimsel tefsir anlayışına ve zaaflarına bir başka yazımda dikkat çekmiştim. Misal; Bugün "big bang" "Kur'ani oluyor". Teori yıkılınca ne oluyor? söylemek istediğim buydu. Sünnetullah kavramıda "mekanik evren anlayışının" terk edilmesiyle terk edilir poziyona düşüyor. Bu böyle olmaz.
"Kurallar" veya "yasa" veya "kanun" bunlar Kur'an termilojisinde benim anladığım "KaDeR" kavramıyla ifade edilir. Allah(a.c)'in tarih içinde insanın yapıp etmelerine "sünnetullah" ile karşılık verir. Mesela, 35:43,44 böyledir.
Katkılarınızdan dolayı teşekkür ediyorum. Sizi ilgi ile takip ediyorum.
Selam ve dua ile,
rıdvan
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
Katılma Tarihi: 17 ekim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 506
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selamlar,
Allah'ın gönderdiği Resullere savaş açanların akıbeti çok kötü olmuştur, bu Allah'ın sünnetidir...
İlahi hitaba bigane kalan toplumlar/insanlar ifsat olup gitmişlerdir, bu Allah'ın sünnetidir...
Gönderilen Resuller Allah'ın buyruklarına uya gelmişlerdir, bu Allah'ın sünnetidir...
Allah'ın sünnetinde bir değişme bulamazsın.
Beceriksiz bir tacirin ticaret kurallarını işletemediğinden iflası kaçınılmazdır, bu Allah'ın .........?
Yaşadığı dünyaya hoyrat davranan insan doğadan cevabını hiç gecikmeden alıyor, bu Allah'ın .........?
Sağlığına dikkat etmeyen canın, işinde güvenliği önemsemeyenlerin, trafikte kuralsız canavarların, öğrenime önem vermeyen cahillerin, yenilik yapmayan yobazların ve mesaja bigane kalan gafillerin uğrayacağı akıbet sizce nedir?
İster insana ister doğaya lehine işletilen yasalar verim alınmasına, aleyhine işletilen yasalarda tahribatına neden olur.
Sünnetullah kavramı Kur'an'da kullanımı itibarıyla sosyal içerir olması, bu kavramın başka bir yerde geçerliliği yok anlamı getirmez. o gün bu kavramın direkt olarak bu şekilde kullanılması çok normal, bu kavramın başka bir durumda geçerliliği yoktur anlamı çıkarılmaz. Başka ayetlerde Allah'ın sünneti dolaylı olarak her şey için kullanılmıştır, "Allah aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır" bu ayette sünnet yokmu!?
Devam ederiz inşaallah...
Selam ve dua ile...
__________________ Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
Takdirin ihlali başka bir takdire neden olur. Ağacı kesersen erozyon olur. Bu Allah(a.c) takdirdir. Nefesiz kalırsan ölürsün bu Allah(a.c) takdiridir. Çok para harcarsan ve yerine koyamazsan muhtaç olursun. Misaller uzatılabilir. (Nedensellik, sebeb sonuç).
"Mu'minler ve muşrikler", "tevhid ve şirk" mücadelesinde, peyamberler(a.s) ve karşıtları, tarih boyunca Allah(a.c) bu toplumlara davranışı, tavrı sünnetullah. Allah(a.c) evrene koyuduğu "kader" gibi kendine de bir "tavır,davranış" belirlemiştir. Ve Allah(a.c) tarih boyunca bu tavrını/davranışını değiştirmemiştir. Ve Allah(a.c) bütün inanalarına tavrının/davranışının nasıl olduğunu deklare etmiştir, insanlığa adeta söz vermiştir. Bu noktada "Tevhid ve şirk" mücadelesinde Allah'ın tavrında değişme olamaz. O ahdini, misakını yerine getirir. Ahdini, misakını tutmayanlara tavrıda nettir. Onun sünnetinde değişme olmaz.
Çünkü O, Ahlaklı bir Allah'tır.
selam ve dua ile,
rıdvan
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
Bir yandan Allah sünnetinde bir değişiklik olmadığını söylüyor, diğer yandan mucizeyle evrendeki akışın durduğunu ve bazende tersine çevirdiğini görüyoruz.
Bence asıl mesele, mucizenin gerçekten klasik anlamda anlaşıldığı gibi olup olmadığını tartışmakta.
Naçizane ben kozmik akışın basitten karmaşığa doğru akıp giden bir tekamül çizgisi izlediğini ve hiç bir dönem durdurulmadan veya tersine işletildiğini düşünmüyorum.
İnsanların bu tarz (mucize) istekleri ve zanları olmuş ve ola gelmektedir. Bu istekler onun (mucizenin) olduğu anlamını taşımaz.
Kur'an'da mucize diye meallendirilen kavram ayet diye geçer.
Gerçekten İbrahim'i ateş yakmamış mı? Musa denizi bölmüş mü? İsa beşlikte konuşmuş mu? vs....
Allah bizleri doğruya giden doğruya iletsin.
Selam ve dua ile.
__________________ Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
Allah’ın bilgisi,gücü gerçekleştirmek istediklerini hatasız yerine getirmeye yeter.
Bizlerin bu oluşumlardan faydalanabilmesi için tanımamız ve özelliklerini kavramamız gerekir.
Allah tarafından var edilenlerin; belirli koşullar altında verdikleri tepkileri,biçimlenmelerini bizim duyularımızca algılanabilir hale getirilmesi,ölçülebilir ve denenebilir olması ve bizlerin hareketlerimiz neticesini nasıl göreceğimizi Allah’ın taktirini nasıl kullanacağını gösteren Allah tarafından konulmuş özelliklere Sünnettullah ve bunları kullanmaiçin tanımlanmış yollara sünnet diyorum.
Bazıları cansız varlıkları dinin dışındaymış gibi algılar,sırf insani ilişkiler de iyilik veya kötülük oluşur zanneder. Tüm ilişkiler de Allah’ın koyduğu kanunlar geçerlidir.Bunun için din her şeyi kapsar . Dini Allah koyar,yapılacak ibadetleri de Allah belirler.
İnsanlara yapabilecekleri şeylerde Allah’ın tanıdığı en küçük sınır ile en büyük sınır arasında imkanlar verilmiştir örnek: Oturma ile koşma arasında hareket edebilme ,öğrenebilme imkanına sahipken bunu kullanması veya kullanmaması bir şeyi harcaması veya biriktirmesi gibi şeyler.Bunlar kaderin içerisinde kaderde sünnetulahhın içerisindedir.
__________________ Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve sözü doğru söyleyin. (Ahzab Suresi, 70)
Sayın ibrahimim ve baybora beylerin tatlı devam eden diyaloglarına, belki katkı olabilir düşüncesiyle bir cümlede ben söyleyeyim dedim;
Öncelikle "kuvvet" kavramının genel ve basitçe bir tanımına değinecek olursak,
Kuvvet= Duran bir cismi hareket ettiren, hareket eden bir cismi durduran ve yine hareket eden bir cismin hızını ve yönünü değiştiren güçtür.
Bu zaviyeden bakarak, 2/165 ve 18/39 da bildirilen "Kuvvet ancak Allah'ın dır" cümlesiyle beraber varlık alemini değerlendirirsek, karşımıza Yüce Allah'tan bağımsız hiçbir varlığın olamayacağıdır. Dolayısıyla "SÜNNETULLAH" kavramını sadece sosyal vakıalara indirgememiz ne denli doğru olur ki ?
TEŞEKKÜR EDERİM
MUHABBETLE...
__________________ Benliğin galebe çaldığı hiçbir yerde, vahiyden, adaletten ve merhametten bahsedilemez.
Ben bir kaç yazıda, Rıdvan beyin kader, adetullah diye tanımladığı şeyleri de sünnetullah olarak tanımlamıştım. Sanırım İbrahimim kardeş de aynı doğrultuda düşünüyor.
Ancak, bu başlık bir Kuran kavramının irdelenmesi için açılmışsa Rıdvan beyin, beyanı karşısında şu hususu düşünmemiz gerekiyor.
Kuran'da, sık sık tekrarlanan bazı tabiat olayları "sünnetullah" olarak nitelenmiş midir ?
Mesela,
"Rüzgarların yağmur için müjdeci olması"
"Yağmurun ardından ölümünden sonra yere canlılık verilmesi"
"Kuşların havada tutulması"
"Gök cisimlerinin belli bir felekte yüzmeleri"
Örnekler çoğaltılabilir.
Bunlar hatırlatıldığında, "sünnetullah" vurgusu yapılmış mıdır ?
Eğer yapılmamış ise, sünnetullah bunların ifade ettiği anlamdan başka bir şeyi anlatıyor olsa gerektir.
Esenlik dileklerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
selamlar...
bu konuyu açarken aslında ibrahimim kardeşin de tesbit ettiği mucize
kavramıyla sünnetullah kavramı arsındaki ilişkiyi irdelemek niyetiyle
açmıştım...
yani insanların mucize dediği ama yüce allahın ayet dediği bazı olaylar..
bu olaylar normal olmayan anormal olağanüstü dediğimiz ve sürekli
karşılaşılmayan ve karşılaşıldığında çok şaşırtan ve izah etmekten aciz
kaldığımız olaylar...
sünnetullah ise değişmeyen bir süreç...
bizim mucize dediğimiz şeyler sünnetullahın bir anlık bir değişmesi
olarak kabul edilse ortaya bir çelişki çıkıyor gibi görünüyor...
bir açıklama şöyle...
olağan gidişatın bazen peygamberler eliyle allah tarafından durdurulması ve değiştirilmesi allahın sünnetidir zaten...
böyle bir olayı peygamberleri eliyle gerçekleştirmesi o elçinin
allahın katında yüksek bir değeri olduğunun insanlara da gösterilmesi
dir...
bu olayın elçinin duasıyla meydana gelmesi o elçinin gerçek elçi olduğunun insanlara ispat edilmesi olmuş olur...
devletin çok önemli bir elçisini bir görev için bir yere gönderirken
ona olağanüstü yetki ve vazifeler vermesi ve onun bazı sıradan
kurallara uymadan işler görmesi gibi...
yada olağanüstü yetkilerle donatılmış bir valinin halkın arasına
karışıp bir emirle yada bir işaretle bazı kişleri göreve alma yada
atama yada buna banzer şeyler yapabilmesi gibi...
yaptığı işler ne kadar olağan dışı ise o valinin yada elçinin devlet nazarındaki önemi ve doğruluğu insanlar gözünde pekişir...
yada bir bilgisayar oyununda ilerlerken sürekli belli kurallarla hareket edebilir ve zor şartlarda devam edersin...
ama bazı oyunhilesi denilen kodları girdiğinde mesela duvarlardan
geçebilir olağan dışı şeyler yaparak daha kolay devam edebilirsin...
fakat bu olağan dışı şeyleri yapabilmekte yine oyun proramında
vardır... yani o kodu girdiğinde o değişikliği yapabilme de yine
proğramın bir özelliğidir...
işte insanların mucize dediği buna benzer bir şeydir...
aslında o olayda sünnetullahın bir işleyişidir...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma