Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Victor Paul Wierwille tarafından 1957 yılında Ohio (Amerika Birleşik
Devletleri)?da kurulmuştur. Grubun inancını aslında kutsal kitaplarının
isminden de rahatlıkla anlayabiliriz. "Jesus Christ is not God" (İsa
Tanrı Değildir) adında Kutsal Kitapları vardır.
Suyla Vaftiz?i kabul etmezler. Vaftizin sadece kutsal ruhla
olabileceğine inanırlar. Ve kurtuluşa ulaşabilmek için her gün 30
dakika kutsal metinlerin açıklamasını yaparlar,bu kurtuluşun bir
parçasıdır. Bu dini akımın inananları her biri 200 Amerikan Doları olan
ücretli "Power of Abundant Living" (fazla yaşam gücü diye
çevirebiliriz) kursuna devam ederler. Günümüzde 62 ülkede çoğunluğu
ABD?de olmak üzere toplam 100.000 üyeleri bulunmaktadır.( rakamlar
grubun taraftarlarınca açıklanmıştır)
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Ga
Dini Gana ´ nın başkentinin yakınlarında yaşayan Ga ´ ların inandığı
kabile dinidir ve mahalli bir özelliğe sahiptir evrensel değildir. Ga
Dini ´ nin kutsal bir kitabı veya yazılı bir kaynağı olmadığı gibi din
kurucusu da yoktur.
Ga ´ lar tabiata ve insan işlerine etkili çok sayıda ruh ve kuvvet
bulunduğuna inanırlar; ancak bunlara tapınmazlar. Onlar ?Naa Nyonmo?
dedikleri çok güçlü bir varlığa inanırlar.O , gökte yaşar.Her şeyi
yaratan O ´ dur. Ancak Naa Nyonmo ´ nun yaşadığı kutsal yeri ve
rahipleri yoktur. Ga ´ ların başka tanrıları da vardır. Onlar için
hazırlanmış kutsal yerleri ve görevli rahipleri bulunmaktadır.
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Hıristiyanlıkta
bir akım. Bilinircilik de denir. Yunanca gnostikos (bilgiye sahip
insan) sözcüğünden türetilmiştir. Tanrısal, mutlak bilgiye bir anlık
aydınlanmayla, sezgiyle ulaşılabileceğini ileri süren bir dinsel akım.
İlk çağ Yunan felsefesi ile Hıristiyan dininin görüşlerini
kaynaştırmaya çalışan, felsefeciler tarafından milatttan sonra I. ve
II. Y.y´ larda oluşturulmuştur.
Bu akımın savunucuları, dinlerin mutlak bilgiyi sağlamada yetersiz
oldukları görüşündedirler. Bu nedenle de Hıristiyanlar tarafından sapık
bir tarikat olarak görülürler. Çünkü onlar için saltık bilgi, dinsel
bilgilerin çok üstünde bulunan kurgusal bilgilerdir. İsa´ nın Tanrı´
nın oğlu olduğu, doğduğu ve büyüdüğü, çarmıha gerildiği ve bunun gibi
Hıristiyan inaklarını (dogmalarını) yadsırlar. Onlar için İsa düpedüz
insandır.
Gnostisizmi savunan felsefeciler gerçekte de dar bir tarikat yaşamı
sürdürürler ve çileciliği savunurlar. Temel inanç esasları ve ibadet
şekillerinde gnostizmin hakim olduğu dinlerde bulunmaktadır. Bunlar;
Sabiilik, Manihezim ve Hermetisizm´ dir.
Gnostismin başlangıcı konusunda bir çok görüş ileri sürülür. Başta
çeşitli kilise babaları olmak üzere, bir çok Hıristiyan yazar
gnostisizmi Hıristiyanlık içerisinden kaynaklanan bir heretic olarak
değerlendirmiş ve Simon Magus´u bütün sapkınların babası olarak
görmüşlerdir. Ancak gnostisizm hıristiyanlık öncesi dönemlerden
itibaren var olan bir gelenek olması gerçeği görülerek, bu görüş bir
çok bilim adamı tarafından eleştirilmiştir.
Gnostisizmin İran, Eski Yunan, Eski Mısır, Babil ya da Yahudilik
kaynaklı olabileceği çeşitli teoriler bulunmaktadır. Gnostisizmin temel
öğretileri arasında ışık ve karanlık ya da iyilik ve kötülük arasındaki
düalizm (ikicilik), maddi evrenin -ve bedenin- kötülüğü, demiurg
düşüncesi (bkz sözlük), ruhun ilahi evrene ait olup süfli (bayağı,
aşağılık) yeryüzünde beden içerisinde hapishane hayatı sürdüğü kurtuluş
için dünyevi olan her şeyden uzaklaşmak ve bunun neticesinde gnosis´e
ulaşmaktır.
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Eski
Yunan ´da kaynağını Anadolu , Girit ve Mezopotomya´dan alan, tanrıların
çoğu doğu kökenli olan çok tanrılı bir din anlayışı vardı. Yunan
dininin oluşmasında destanların önemli rolü olmuştur. Hatta destanları
yazan şairler bu dini şekillendirmişlerdir. Çünkü Yunan şairleri
destanlarla birlikte eski Aka , Dor ve Anadolu tanrılarının kendi
tanrılar dünyasına katmışlar, Bu tanrıların ad görev ve nüfuz
alanlarını belirlemişler bu tanrıları insan biçiminde düşünüp
göstermişlerdir. Buna göre bir kısmı erkek bir kısmı dişi olan bu
tanrılar insanlar gibi evlenen yiyip-içen ,çoluk - çocuk sahibi ve iyi
- kötü olan ; ama insanlardan daha güçlü, güzel ve ölümsüz varlıklardı.
Ölümsüzlükleri ise nektar adlı hayat suyunu içiyor olmalarından
geliyordu.
Eski Yunanistan daki devlet örgütlenmesi anlayışı dine de
yansımıştır. Yunan asillerin kralın etrafında toplanması gibi
tanrıların da baş tanrı Zevs ( Zeus) in etrafında toplanarak
Yunanistan´ın en yüksek dağı Olimpos ´ da oturduklarına inanılıyordu.
Başta gelen üç büyük tanrı olan tanrılar kıralı Zevs, denizler tanrısı
Poseidon ve yer altı ve ölüm tanrısı Hades kardeştiler. Baş tanrı Zevs
; tanrıların ve insanların babası olan gök tanrısı idi. Karısı Hera ;
kadınların koruyucu olan, kadınlara evlenme ve doğum gibi konularda
yardım eden bir tanrıça idi. Güneş tanrısı Apollon , kasırga, ateş ve
savaş tanrısı Ares , rüzgar tanrısı Artemis , aynı zamanda bu iki baş
tanrının çocukları idi. Bu tanrıların dışında zeka ve savaş tanrıçası
Demetir , şarap ve eğlence tanrısı Diyonisos da önemli tanrılardı.
Deniz köpüğünden olduğuna inanılan güzellik ve aşk tanrıçası Afrodit
doğu dünyasından gelme bir tanrıça idi. Büyük tanrıların dışında bir de
yarı - tanrılar vardı. Şehrin kurucusu ve eski kahramanlara yarı-tanrı
gözüyle bakılırdı. Eski Yunan inanışlarına göre bunlar; genellikle bir
tanrı ile bir insanın çocuğu olarak dünyaya gelmiş kimselerdi ( Herkül
/ Herakles , Aşil vb.) ve Yunan kralları soylarını bu yarı tanrılardan
birine bağlamaya önem verirlerdi.
Eski Yunanlılar tanrılarına kendi anlayışlarına göre ve istedikleri
gibi ibadet ederlerdi. Yunanlılar tanrılarını memnun etmek ve
kötülüklerden korunmak için onlara ibadet ederler , kurban keserler,
istediği yerde ve biçimde bunu yapabilirlerdi. Sadece büyük tanrılar
şerefine belli zamanlarda toplu oyunlar ve şenlikler düzenlenirdi.
Bunun dışındaki en belirgin ibadet şekli saçı saçmak ve kurbandı.
Tapınaklar ibadet yeri değildi ; buralarda sadece tanrı heykelleri ve
tanrılarla ilgili kutsal eşyalar saklanır önünde de dini törenler
yapılırdı.
Yunanlılar ayrıca bayramlarda ve dini törenlerinde tanrıları
şerefine araba yarışı ve spor karşılaşmalarıda düzenlerlerdi. Bu
yarışmaların en büyüğü baş tanrı Zevs - Zeus şerefine Olimpos dağı
eteklerinde dört yılda bir düzenlenen ve ilki M.Ö. 776 da yapılan
Olimpiyat Oyunları idi. Altı gün boyunca süren bu dini nitelikli spor
yarışlarına çıplak olarak katılan gençler çeşitli dallarda yarışırlar
birinci gelenin başına bir çelenk konur ve heykelinin yapılmasına izin
verilir ve ülkesinde törenlerle karşılanır ve saygınlık kazanırdı.
Bu fon üzerinde gelişen Eski Yunan Dini´nin Özelliklerini şöyle sıralamak mümkündür
1 ) Bu dinde , din adamları sınıfı yoktur. Tanrıların eşyalarına ve
heykellerine bakan rahipler birer devlet memuru olup doğu
toplumlarındaki gibi ayrıcalıklı bir sınıf oluşturmuyorlardı.
2) Bu dinde bireyin giderek kişiler karşısında da alçalma duygusunu
geliştiren (etek öpme , el bağlama gibi) tanrılar karşısında alçalma
anlayışı yoktur.
3) Bu dinde soru sormaksızın, tartışmaksızın, akıl yoluyla değil
iman yoluyla inanılan dogmalar yoktur. Doğmaya karşı çıkılamadığı için
düşünce bu noktada sınırlanmaktadır. Dolayısıyla bilim ve felsefe ile
din çatışır. İşte dogmatik din anlayışının olmaması eski Yunan da bilim
ve felsefenin daha kolay gelişmesine yardımcı olmuştur.
4) Dini yayma çabası, dini propaganda ve din uğruna fedakarlık yoktur.
5) kutsal kitabı yoktur. Bu da temel bir çerçevenin olmamasına,
dolayısıyla da dinsel yapıya ilişkin tüm düşüncelere açık olmasına ve
onlardan etkilenmesine yol açmıştır.
6)Bugün ki anlamda günah kavramı yoktur. Sadece kusur işlemek söz konusudur.
Eski Yunanistan da tek tanrı / vahdet inancı bazı aydınların
kafasında yer edinip kabul görmekle birlikte halk arasında bu görüş
yayılmadı.Zaman zaman bazı din devrimcileri, yeni inanç biçimleri
(örneğin Hint inancından esinlenen Orfeus gibi ) ortaya attılarsa da
fazla itibar görmemiştir.
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Bir
Yunan mâbedi, her şeyden önce bir tanrı evi olduğundan, bu günkü
kiliseler ya da camilerdekinin aksine olarak halk, bunların içine girip
dua edemezdi. Dini törenler, mâbedin önünde duran sunağın çevresinde
yapılırdı. Gerek dini törenleri idâre etmek, gerek tanrının heykeline
ve kutsal eşyasına bakmak işini "hierevs" adını taşıyan rahipler
üzerlerine almışlardı. Fakat, Yunan rahipleri, doğu rahipleri gibi,
tanrının sevgisini kazanmış ve bunlara yaklaşmış, tanrı kült'ünün tüm
sırlarını bilen olağan üstü insanlar değillerdi. Bunlar sadece
şehirlerdeki toplumlar tarafından seçilmiş devlet memurları idiler.
Bundan dolayı memur olmak için gerekli şartlara sahip her vatandaş,
rahip de olabilirdi. İşte bu sebeple Yunanistan'da, eski Doğu
devletlerinde olduğu gibi, hükümet içinde ikinci bir hükümet meydana
getiren bir rahip sınıfı hiç bir zaman vücut bulmamış, dolayısıyla
Yunan dini hiç bir zaman dogmatik bir şekil almamıştır.[1]
Amerika'nın eski dinlerinden İnka, Maya ve Aztekler râhiplerini,
büyük millî tanrılarının inançlarından sorumlu sayar. Onları kehanet,
tedavi ve şahsî işleri için başvurdukları âyin uzmanlarından daima ayrı
tutarlar. Aynı şekilde Afrika topluluklarının çoğu, kabile atalarına
ibadetten sorumlu râhiplerle büyücü ve hekimleri daima birbirinden ayrı
tutmuşlardır.
Ruhbânlığın en gelişmiş şeklini, merkezi bir otoritenin hâkim olduğu
ve belirgin tâlimlerin yerleştiği toplumlarda görmek mümkündür. Ancak
bu husus, ileri düzeyde gelişmiş her dinde bir ruhbanlık kurumunun
mevcudiyeti manasına gelmez. Günümüzde ruhbanlığın hiyerarşik yapıya en
uygun tarzda işlediği din Hristiyanlık, mezhep olarak ifade etmek
gerekirse Katolikliktir. Katolikliğin Ortaçağda geliştirdiği ruhbânlık
talimleri, büyük bir ekseriyetle Komünyon (şaraba batırılmış ekmeği
yemek) âyiniyle yakından ilgilidir. İnançlarına göre Komünyon, Allah'ın
bağışlamasını sağlamak için yapılan bir çeşit kurban törenini
andırmaktadır. Dikkati çeken bir diğer nokta da, Budizm'de bazı kurban
unsurlarının bulunmasına rağmen, bu dinde ruhbanlığın olmayışıdır.
Bununla beraber uygulamada özellikle Budizm'in Mahayana mezhebinde
keşişlerle râhipler arasında pek büyük fark görülmemektedir. Özellikle
Tibet Budacılığı'nda âyinlerle geleneksel büyü tekniklerini birlikte
yürüten bir çeşit ruhbânlık oluşmuştur.
Yahudilikte ilk dönemlerde ruhbânlığın önemsenmemesi sebebiyle bu
tür işleri hahamlar yapmıştır. Günümüz Yahudiliğinde kohenlere has olan
râhiplik görevleri yine hahamlarca yerine getirilmektedir.[2]
[1] Arif Müfid Mansel, Eğe ve Yunan Tarihi, Ankara 1971, 142.
[2] Ana Britanica XVIII, 52.
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Hindistan
´ın en belirgin dinlerinden biri de Hinduizmdir. Hint dinlerindeki
gelişmeler sonucu hinduizm adını alan din, Brahmanların hakimiyet
sağladıkları dönemde ise Brahmanizm terimi ile ifade edilmiştir.
Günümüzde Hinduizm ve Brahmanizm terimlerinin bir biri yerine
kullanıldığı bilinmektedir. Yaygın bir anlayışa göre Hinduizm ve
Brahmanizm terimleriyle, en eski Vedalar döneminden günümüze ulaşmış
bulunan Hintlerin inanç, düşünüş, his ve hayat tarzları
kastedilmektedir. Hint yarımadasındaki halkın çoğunun dini inanç ve
geleneklerini ifade ettiği için Hinduizm terimini
kullanmaktadır.Hindular ise dinlerini "Sanatana Dharma" yani ezeli ve
ebedi din veya baki din diye adlandırırlar. Bu dine mensup kişilere de
"sanatani" yani baki denir.
Tarihi kayıtlardan elde edilen bilgilere göre takriben M.Ö. 1500
yılları civarında Doğu Avrupa ´dan gelen Ariler, Hindistan ´ı ele
geçirirler.(Aryan işgali teorisi hemen hemen hiçbir Hindu tarafından
kabul edilmez...Dahası bu teoriye karşı çıkan çok sayıda bilim adamı da
vardır..."Ari ırk" ın hayali bir ırk olduğunu gerçekte böyle bir
topluluğun olmadığını söyleyen çok insan var.. Hindulara göre Hinduizm
MÖ 1500 yıllarında oluşmamıştır...Aryan işgali teorisi kabul edilse
bile Hindistan´ı sözde işgal eden Aryanların Veda ilahileri yüzlerce
yıldır "oral tradition" yoluyla ağızdan ağıza aktarılıyordu..MÖ1500 de
düzenlenerek yazıya geçirildi...Bu Rig-veda ayetleri en az MÖ2000-1800
yılları arasına denk geriye gidiyor) İki farklı halkın bir biriyle
karışması sonucu dini inanç ve geleneklerde bir birine karışmıştır.
Kökü yüzyıllar öncesine kadar uzanan bu karışım sonucu Hinduizm ortaya
çıkmıştır. Bu iki ırkın karışımından meydana gelen bu gelişme beş
devreye ayrılır.
-Vedalar dönemi
-Upanişalar dönemi
-Klasik dönem
-Ortağ ´daki İlahiyat, felsefe gelişme dönemi
-Modern dönem
Hinduizm; yaklaşık dünya nüfusunun %12 ´ sini oluşturur. Hinduizmin
tespit edilebilmiş belli bir kurucusu bilinmediği gibi kendine özgü bir
inanç sistemi ve kitabı da yoktur. Hinduizmin temelinde Brahma (Mutlak
Varlık) inancı yatmaktadır. Bu husustaki geniş bilgiyi Hinduizmin
Kutsal Metinleri olan Veda ´larla Brahmana ´larda bulmak mümkündür.
Hinduizm Ari ırkın üstünlüğü,kast sistemi,sınırsız bir vatan sevgisi
ve bağlılık duygusu kavramları üzerine kurulmuş toplumsal ve siyasi
olguların bir özel görüntüsüdür. Hinduizmin bir ilk lideri temel
tebliği bildiren bir ilk kurucusu olmadığı için bir anlamda
kurucularının kalabalık olduğunu söyleyebiliriz.
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Hinduizmde ayin ve ibadetler 3 temele dayanır. Bunlar ;
Güzel ameller
Bilgi sahibi olmak
Tanrı ile beraber olmak
Bu gayelere ulaşmak için sırayla şu hususlar yerine getirilmelidir.
Ölenler için kurbanlar kesmek
Güneşe saygı göstermek
Doğumda ve ölümde ibadet etmek (düzenlemek)
Mukaddes metinleri devamlı okumak
Hakikat bilgisini elde etmeye çalışmak
Her an Tanrı ´nın varlığını düşünerek O ´na kullukta bulunmak
Hinduizmde ayin esnasında bir takım kutsal sözler telaffuz edilir Om
en etkili kelimedir. Hemen her yerde ibadet etmek mümkündür. Tapınaklar
olmak la beraber ibadet ve ayinler ferdilik tercih edilir. Tanrı her
yerde yapılan ibadeti gördüğü için, ibadetin belirli bir şekli ve
düzeni yoktur. İbadetin ortak sembolü kabul edilen Om, her ibadet ve
yemekten önce,Veda ´ları okumaya ve her tür işe başlarken söylenir. İlk
ibadete sabah şafaktan önce başlanır;doğuya doğru dönülerek oturulur.
Evlerde de genellikle tapınılan puta ayrılmış bir oda bulunur.
İnekler ,tüm kainatın anası olan Devi´nin yani Tanrıça´nın sembolü
sayıldığı için,inek ve öküzler caddelerde,alış veri merkezlerinde veya
diledikleri her yerde serbestçe dolaşılabilir. Etinin yenilmesi
yasaktır.(Hinduizmde inek Tanrı değldir ona tapılmaz)
Tapınaklarda yapılan ibadet evdeki ibadetten biraz farklıdır.
İbadete boru çalınarak başlanır. Her köyde tapınak vardır. Büyük
mabetlerin hemen yakınında kutsal yıkanmayı sağlayan havuzlar bulunur.
Hinduların günlük vacip ibadetleri ise ; 1-Japa=zikir çekmek,2-Puja=Tanrı´ya saygı sunmak
Mabetlerdeki yıllık ayinler dışında ilkbahar , sonbahar ve yeni
yılda özel şenlikler yapılır. Bazı mezheplerde kabile başkanlarına bir
nevi kutsallık vererek onlara saygı gösterildiği,ölmüş kahraman ve
azizlere de yardım için dua edildiği görülmektedir. Kurban, Hinduizmde
çok önemli bir yer tutar ve dini hayatın eksenini teşkil eder.
Tanrıların kudretlerini kurban sayesinde gösterdikleri inancı
tartışılamaz. Bu insanlar ancak kurban sayesinde tanrılarla ilgi
kurabilirler. Tanrılara sunulan her şey kurban edilir.
Kutsal sayılan 7 ziyaret yeri vardır. Hinduların hayatında önemli
rol oynayan bu kutsal yerlere ziyaret ve Hac seferlerinin en bilineni
Benares ´e (Bu şehrin ismi değiştirilmiş ve eski kutsal ismi Varanasi
olmuştur) yapılan ziyarettir.
Hinduların bunların dışındaki günlük olmayan ibadetleri ise ;homa=ateş
ayini,yajna=büyük kurban töreni,vrata=kutsal günlerde oruç tutmak,
yatra=hacca gitmek, seva=karşılıksız hizmet etmektir.
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Bir sebep-sonuç kanunu olan karma,insanın geçmişte yaptığının gelecekte ayrıca görüleceği esasına dayanır. İnsan ektiğini biçer. Bugün ekilen yarın alınacaktır. İyiliklerin karşılığı iyilik,kötülüklerin karşılığı kötülük olacaktır.
Karma, her kararın doğru ve yanlış sonuçlarını tespit eden bir kavramdır. Karma ´da asıl olan mükafat beklemeden hareket etmektir. Böylece sonuç bekleme arzusu frenlenmiş olur. Karma ´ya göre ölüm yokluk değil bir halden diğerine geçiştir.
Hulul (Enkarnasyon-Avatar-)
Arapça bir kelime olan hulul Tanrı Vişnu ´nun insan şeklinde kendini göstermesi anlamına gelir. Hinduizme göre Tanrı her döneminde çeşitli şahsiyetlere bürünerek kendini göstermiş, kötülüğü yok ederek,insanların ihtiyacı olan kanunları bildirmiştir. Böylece tanrısal mesajlar sonsuza kadar devam edecektir.
İnanç Sistemi
Hinduizm ´de Tanrı sayısı akıl almaz derecede çoktur. Tanrı Brahma ´nın dünyayı meydana getirdiğine inanılır. Tanrı Şiva ve Vişnu Brahma ´dan sonra gelir.(Rig-veda´da "Tanrı´nın/gerçekliğin tek olduğunu ama bilgeler tarafından farklı adlarla anıldığı"ayeti bulunmaktadır. Hindulara göre bütün bunlar tek olan Brahman´ın tezahürleridir) Hinduizmde saygı gösterilen bazı varlıklar Kaylasa,Himalaya Dağları,Ganj Yamuna Nehri ( Hindu geleneklerine göre kutsal Ganj Nehri ´nin bir kolu olan Yamuna ´yı arındırmak için Hindu rahipleri gümüş maşrapalar içinde 850 litre süt dökmüşlerdir) vardır. Vedalar Dönemi ´nde önemli sayılan pek çok Tanrı bugün unutulmuş gibidir; onlara nadiren dua edilir. Bazı Hindu tanrıları ile yaptıkları işler ise şöyledir ;
Hinduizm ´in Tanrı anlayışı çeşitli mezhep ve ekollere göre değişik şekilde algılanmıştır. Bir kısım Hindu ´lar monoteisttirler. Bir Hindu doğumundan ölümüne kadar bütün hayatı boyunca belirli merasimleri yerine getirmekle mükelleftirler. Nitekim adaklarının yerini bulması için ziyaret, kalbin aydınlanması için, meditasyon şarttır. Vedalar Dönemi ´nde ölenlerin cesetleri kısmen gömülür, kısmen yakılırken, günümüzde ise Muktilerin(Hindu inancına göre reenkarnasyon döngüsünden kurtulmuş ermiş kişi) dışında bütün cesetler yakılmaktadır. Dullarında yakıldığı Hindistan ´da bu uygulama genel bir kaide halini almıştır. Bununla beraber günümüzde ara sıra da olsa dulların yakıldığına şahit olunmaktadır. İnançlarına göre bu dini merasimden sonra kadın gökyüzünde kocasıyla birleşmektedir.
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Hurufiliğe
göre, varlığın özü sesten oluşur. Evren, sesin ortaya çıkması ile var
olmuştur. Özü oluşturan ses, canlılarda eyleme dönük (bilfiil),
cansızlarda gizilgüç (bilkuvve) olarak vardır. Ses, canlılarda istem ve
istekle ortaya çıkar.
Tanrı gizli bir hazinedir (Kenz-i Mahfi). Tanrı?nın ilk belirişi
?Söz? (Kelam) ile olmuştur. ?Söz? ilk nedendir ve Tanrı?nın soyut bir
?İç Konuşması? (Kelam-ı Nefsi) niteliğindedir. Kesin bir gerçek olarak
görülen bu soyut söz, bazı öğelere ayrışır ve bu öğeler biçiminde
dışsal bir nitelik kazanır. Aslında sözün ayrıştığı bu öğeler Arap
alfabesinin yani Kur?an?ın 28 ve Fars alfabesinin 32 harfidir. Söz bu
dış öğeleri edinince, soyut durumunu yitirerek, ?Söylenmiş Söz?
(Kelam-ı Melfuz) biçimine dönüşür. Söylenmiş sözün birleşik
görüntülerinden duygu ve bilinç evreni meydana gelir. Hurufiler,
evrenin sonsuzluğuna ve sürekli döngüsel devinimine, bu devinimden
doğal olayların oluştuğuna inanırlar.
Tanrı, kendisini insanın yüzünde ?söz? biçiminde görünür kılmıştır.
Sözün öğelerinin sayısal bir değeri vardır. İnsan yüzündeki burun
?elif?, burnun iki yanı ?lam?, gözler de ?he? harflerini verir. Böylece
insanın yüzünde simetrik yazılmış iki Allah sözcüğü ortaya çıkar. İnsan
yüzünde ayrıca çeşitli hatlar vardır: iki kaş, dört kirpik ve saçtan
oluşan yedi çizgiye ?Ana Hatlar? (Hutut-ı Ümmiye) denir ve her insan
yüzünde bu çizgilerle doğar.
Bu yedi çizginin dört öğe (ateş, su, hava ve toprak) ile çarpımı
Arap alfabesinin 28 harfini verir. Ayrıca erkeklerde ergenlikte ortaya
çıkan yedi çizgi daha vardır. Bunlar sağ ve sol yanlar ayrı ayrı
sayılmak üzere iki sakal, iki bıyık, iki burun kılı ve bir çene altı
kılı olarak toplam yediye ulaşır ve ?Baba Hatlar? (Hutut-ı Ebiye) adını
alır. Böylece yetişkin bir erkeğin yüzündeki çizgilerin sayısı on dörde
ulaşır. Bu çizgilerin kendileri ve bulundukları yerler (Hal ve Mahal)
olarak hesaplanması yine 28 harfi verir. Fazlullah, bu sayıyı 32?ye
çıkartmış ve Fars alfabesindeki harf sayısına ulaştırmıştır.
Bu konuda Hurufiler şöyle bir açıklama da yapmaktadırlar: Tanrı?nın
kendisini peygamberler aracılığı ile açıklaması aşamalar biçiminde
olmuştur. Evrenin temel öğeleri olan harflerin her peygambere giderek
artan sayıda bildirilmesi doğaldır. Nitekim Adem?e 9, İbrahim?e 14,
Musa?ya 22, İsa?ya 24, Muhammed?e 28 ve son peygamber olan Fazlullah?a
32 harf malum olmuştur. Bu peygamberlerden son dördüne bildirilen
öğelerin sayısı, her birine indirilen kitapların yazılmış oldukları
dilin alfabesindeki harf sayısı kadardır. Bunlar İbranice?de 22,
Yunanca?da 24, Arapça?da 28 ve Farsça?da 32?dir. Bu aşamalar nedeniyle
son peygamber Fazlullah?ın kendisinden önceki peygamberlerin bildikleri
herşeyin anlamını çözecek anahtara sahip bulunduğu aşikardır.
Kur?an?ın gizi 29 surenin başlarında bulunan ?Huruf-u Mukatta?a?da
gizlidir. Bu harfler yinelenmelerin sayılmaması durumunda 14 tanedir
(elif, lam, re, kaf, hı, ye, ayın, sad, te, sin, he, mim, kef, nun) ve
bunlar anlamı açık ve kesin (Muhkemat) olarak kabul edilirler. Arap
alfabesinin kalan 11 harfi ise anlamı belirsiz ve yorumlamaya açık
(Müteşabih) biçimde değerlendirilirler. Asıl Tanrı sözü, Muhkemat?tan
oluşan 14 harftir ve bunlar kendilerini insanın yüzünde gösterirler.
Hurufiler?e göre evrenin üç temel dönemi vardır: peygamberlik
(Nübüvvet), imamlık (İmamet) ve tanrılık (Uluhiyet). Peygamberlik
dönemi Adem ile başlamış ve Muhammed?de sonra ermiştir. İmamlık dönemi
Ali ile başlamış ve on birinci imam Hasan Askeri ile bitmiştir.
Fazlullah ile tanrılık dönemi başlamıştır. Tüm peygamberler ?Mehdi?
olan Fazlullah?ın habercisi ve müjdecisidirler. Fazlullah?tan sonra
gelecek olan ?Yetkin İnsan? (İnsan-ı Kamil) Fazlullah?a uymak
zorundadır.
Fazlullah, Musevilerin beklediği ?Mesih?, Hıristiyanlar ve
Müslümanların gökten inaceğine inandıkları ?İsa?dır. Fazlullah, gökten
inmiş ve kıyamet kopmuştur, dünya ahiret bir olmuştur. Bu nedenle
ahiret yoktur. Gerçek ortaya çıkmış ve tüm dinsel yükümlülükler
kalkmıştır. Böylece Hurufiler tüm ibadetleri harfler ile yorumlayarak
iptal ederler ya da değişik biçimde uygularlar. Örneğin hac,
Fazlullah?ın öldürüldüğü yeri ziyaret etmektir. Şeytan taşlama ise,
Fazlullah?ı öldüren ve ?Maran Şah? (Yılanlar Şahı) dedikleri Timur?un
oğlu Miranşah?ın yaptırdığı Senceriye Kalesi?ni taşlamaktır.
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Katılma Tarihi: 05 ocak 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 611
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
asım,
tam 13 sayfa bu şirk dinlerini kopyaladın yapıştırdın bıkmadın usanmadın aşk olsun sana!
__________________ Nahl.6:Bir güzellik de vardır onlarda sizin için: Sabah saldığınız sırada, akşam topladığınız sırada. Ve lekum fîhâ cemâlun hîne turîhûne ve hîne tesrehûn
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma