Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
İbrahim(a.s) "Tevhid"i buldu mu?
(En'am 74-83 örneği)
1.Giriş (1 alıntı);
“İbrahim Aleyhisselamın Tefekkür ile Tevhid'i Bulması;
İbrahim aleyhisselam hakkında Allahü Teâlâ “Halil'im” demiştır. Bu da onun Allah'ı arayıp bulmasındandır. Bunun için “Kur'an-ı Kerım'de şunlar buyrulmuştur: “Böylece biz, kesin iman edenler olması için İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk. Gecenin karanlığı onu kaplayınca bir yıldız gördü, Rabbim budur, dedi. Yıldız batınca, batanları sevmem, dedi. Ay'ı doğarken görünce, Rabbim budur, dedi. O da batınca, Rabbim bana doğru yolu göstermezse elbette yoldan sapan topluluklardan olurum, dedi. Güneşi doğarken görünce de, Rabbim budur, zira daha büyük, dedi. O da batınca, dedi ki: Ey kavmim ! Ben sizin (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım…
…Bu olay resmi olarak bakılırsa Hz. İbrahim'in peygamberlik başlangıcıdır. Bundan sonra Hz. İbrahim Bâbil kavmine Allah'ın emirlerini tebliğ etmeye başladı ve birçok delil gösterdi.”
Bazılarımız için yukarıdaki pasaj, tanıdık bir pasaj olabilir, bazılarımızda belkide ilk kez duyuyordur. Alıntının kime ait olduğunun önemi yok. Biz iddaların üzerinde duracağız, yukardaki yazılanlara “Kur’an’ı Kerim’de gerçekten böyle midir?” sorusunu sorarak cevabını arayacağız.
Yine şöyle bir iddianın sorgulamasını yapacağız;
“Âzer'ın İbrahim aleyhisselam ın babası olmaması biraz daha mantıklıdır.”
2.En’am suresi özelinde İbrahim(a.s) kıssasına giriş:
“Ve hani İbrâhim, babası Êzer’e, “Putları ilahlar mı ediniyorsun? Gerçekten ben, seni ve senin kavmini açık bir sapkınlık içinde görüyorum!” demişti” (6:74).
İbrahim(a.s) ve babasını konu edinen ilk vahiylerin başlangıcı Meryem Suresindedir. İbrahim(a.s) babasına şöyle der;
“Kitab’ta İbrâhim’i de “an”. Gerçekten O, Sıddık bir Nebî idi (41). Hani babasına dedi: “Babacığım!” Ne işiten, ne gören ve ne de sana fayda veren bir şeye, niçin kulluk ediyorsun? (42). “Babacığım!” Gerçekten bana, sana gelmeyen İlimden geldi, öyleyse bana uy ki seni -düzgün bir yola- doğru yola eriştireyim (43). “Babacığım!” Şeytan’a kulluk etme. Gerçekten Şeytan, Rahmân’a “asi” oldu (44). “Babacığım!” Ben kaygılanıyorum, Rahmân'dan bir azab sana dokunur, böylece Şeytan’a veli olursun” (45). [19:41-45]
Bir sözü veya metni anlamanın en emin yolu, sözün akışı/sibak-siyak/contex’tir. Sözün gelişi önemli olduğu kadar, metnin bütünlüğü, tematik yapısı da elbette önemlidir. Cümleler ve metin bir bütün olarak algılanmalıdır.
Sibak-siyak veya metnin akışına geçmeden, metnin bütününe göz atarak En’am 74-83. ayet-i kerimelerine dönelim.
En’am suresinde İbrahim(a.s) kıssasına 74. Ayet-i Kerimeyle giriş yapılır;
“Ve iz qâle ibrahîmu li-ebî-hi êzera”
“Ve hani ibrahim o-babası êzera dedi/demişti”
“İbrahim(a.s)’ın babasıyla olan diyalogları” “6:74”te olduğu gibi, 9:114, 19:42, 21:52, 26:70, 37:85, 43:26 ve 60:4. Ayet-i kerimelerinde de geçmektedir.
İbrahim(a.s) 21:52, 26:70, 37:85, 43:26’da “babası ve kavmine”, 60:4’te ise “Babasına/babası için” denmektedir.
“Ve hani İbrâhim, babası Êzer’e, “Putları ilahlar mı ediniyorsun? Gerçekten ben, seni ve senin kavmini açık bir sapkınlık içinde görüyorum!” demişti” (6:74).
“Hani İbrahim, babası ve kavmine: “Nelere kulluk ediyorsunuz?” demişti (70). Dediler: “Biz putlara kulluk ediyoruz, onlara devamlı ibadete kapanıyoruz” (71). (İbrahim) “Dua ettiğinizde sizi işitiyorlar mı? (72). Veya size fayda ve zarar verirler mi?” (73). Dediler: “hayır, babalarımızı böyle yapıyorlarken bulduk” (74)…..” [26:70-104].
İbrahim(a.s), babasının ve kavminin nelere kulluk ettiğini bilmemekte midir? Kur’an’ı Kerim bu uslubu kullanarak, “kıssadan” hem mu’minlere hemde muşriklere “hisse” sunmaktadır.
“Hani İbrahim, babası ve kavmine: “Bu heykeller nedir, sizin ibadete kapandığınız?” demişti (52). Dediler: “Biz, babalarımızı bunlara kulluk edici bulduk” (53). (İbrahim) “Elbette ki, Siz ve sizin babalarınız açık sapkınlık içindesiniz” demişti (54). [21:52-54].
“Heykeller” şeklinde çevirdiğimiz kelime “et-teMêSîLu” bu, “esnêm”in yani “putların” nasıl bir şey olduğunu anlamamızı sağlar. Aynı kelime (esnêmên) En’am 74’de ve Şuara 71’de geçer. En’am 74’de İbrahim(a.s) “babası ve kavmi” için, Enbiya 54’de ise “kavmi ve ataları” için “fî dalêl(in) mubîn(in)” ifadesini kullanmaktadır. Yani “sapkınlık içinde olduğunuz açık, aleni, ortada”.
“Hani İbrahim, babası ve kavmine: “Neye kulluk ediyorsunuz? (85). “Allah’ın yanısıra” yalancı ilahlar mı istiyorsunuz (86). “Tüm insanlığın” Rabbi hakkında zannınız nedir?” demişti (87). Sonra bir bakım baktı yıldızlara (88). “Gerçekten ben, rahatsızım” demişti (89). [37:85-89].
Merhum elmalılı “İnnî seqîm(un)” yani “Gerçekten ben, rahatsızım” için şöyle demektedir;
“Derken yıldızlarda bir bakış yürüttü, yahut bir bakıma baktı. Bundan bizce hemen akla gelen mânâ En'am Sûresi'nde “Üzerini gece bürüdüğü zaman bir yıldız gördü...”(En'am, 6/76) âyetinde geçen fikir ve bakıştır. Bu şekilde Baktı da “ben hastayım” dedi. Söz “Eğer Rabbim beni hidayete erdirmeseydi mutlaka sapıklar topluluğundan olacaktım.” (En'am, 6/77) meâlinde olur. Fakat tefsirciler buna şöyle mânâ vermişlerdir: Kendileriyle beraber ibadet teklif ettikleri için yıldızlarda bir bakıma baktı da, yıldızların hükümlerine bakıyormuş gibi yerlerini, bağlantılarını gözden geçirdi, onlar müneccim oldukları için o da onlarla istidlal ediyormuş gibi görünerek ben keyifsizim, dedi. Onların tekliflerinden rahatsız olduğunu kastediyordu”
Mufessir Razî ise;
“Onun, “Ben hastayım" ifadesi, “Bu kadar çok insanın küfür ve şirk üzere olması yüzünden, kalbim hastadır, hüzünlüdür" manasınadır. Nitekim Allah Teâlâ, Hz. Muhammed (s.a.s)'e de, "Neredeyse kendini heİâk edeceksin" (Suâra, 3) demiştir.”
İbrahim(a.s)’ın Yıldızlara bakmasını ise mufessir Kurtubi;
“el-Halil ve el-Muberred derler ki: Bir kişi herhangi bir husus hakkında düşünüp onu planlamasını anlatmak üzere: “o kişi yıldızlara baktı” denilir” demektedir.
Razî ise;
“Ayetteki, ”Derken yıldızlara bir nazar atfetti" sözünden, “o kâfirlerin darmadağınık olan, tutarsız sözlerine ve cümlelerine baktı" manası kastedilmiştir. Çünkü parça parça dağınık olan şeyler hakkında, dağınık manasında, “Bunlara müneccem” denilir. “Kitabetin nücûmu" da bu manadadır. Buna göre, ayetteki bu İfade, "Hz. İbrahim (a.s)'in onların bölük-pörçük, darmadağınık sözlerini dinleyince, kendisinin, onlardan geride tek başına kalmak İçin, -bir zaruret ileri sürmek için- o sözlerden bir yol bulmak gayesiyle, bu sözlere baktı ve "Ben hastayım" demekten daha iyi bir mazeret bulamadı. Bunun ile, tıpkı sefere gidilecek zaman, "Sen yolcusun" demen gibi, "Benim hasta olmam gerekir" manası kastedilmiştir”. Demektedir.
Kronolojik olarak, İbrahim(a.s), babası ve kavmi ile ilgili ayetlerin olduğu En’am suresi, Şuara suresinden sonradır. Ve şöyle başlar;
“Ve hani İbrâhim, babası Êzer’e, “Putları ilahlar mı ediniyorsun? Gerçekten ben, seni ve senin kavmini açık bir sapkınlık içinde görüyorum!” demişti” (6:74).
İbrahim(a.s) girişte babasının “putları ilahlar” edinmesini ve “hem babasının ve hemde kavminin sapkınlık içinde” olmasını dile getirmesi dikkat çekicidir. Bu daha önce indirilen Meryem, Şuara, Enbiya ve Saffat surelerinde kıssaya girişte de böyledir. Bir bütün olarak şöyledir;
“Hani babasına dedi: “Babacığım!” Ne işiten, ne gören ve ne de sana fayda veren bir şeye, niçin kulluk ediyorsun? (42). “Babacığım!” Gerçekten bana, sana gelmeyen İlimden geldi, öyleyse bana uy ki seni -düzgün bir yola- doğru yola eriştireyim (43). [19:42,43].
“Hani İbrahim, babası ve kavmine: “Nelere kulluk ediyorsunuz?” demişti (70). Dediler: “Biz putlara kulluk ediyoruz, onlara devamlı ibadete kapanıyoruz” (71). (İbrahim) “Dua ettiğinizde sizi işitiyorlar mı? (72). Veya size fayda ve zarar verirler mi?” (73). [26:70-73].
“Hani İbrahim, babası ve kavmine: “Bu heykeller nedir, sizin ibadete kapandığınız?” demişti (52). Dediler: “Biz, babalarımızı bunlara kulluk edici bulduk” (53). (İbrahim) “Elbette ki, Siz ve sizin babalarınız açık sapkınlık içindesiniz” demişti (54). [21:52-54].
“Hani İbrahim, babası ve kavmine: “Neye kulluk ediyorsunuz? (85). “Allah’ın yanısıra” yalancı ilahlar mı istiyorsunuz” (86). [37:85,86].
“Ve hani İbrâhim, babası Êzer’e, “Putları ilahlar mı ediniyorsun? Gerçekten ben, seni ve senin kavmini açık bir sapkınlık içinde görüyorum!” demişti” (6:74).
Yine En’am Suresin den sonra olan “İz cêe rabbe-hu bi-qalb(in) selîm(in)” (37:84) ayeti kerimesiyle ilgili Razî;
“İmdi eğer, "Onun, Rabbine kalb-i selimi ile gelmesi ne demektir?" denilirse, biz deriz ki: "Bu, "O, kalbini sırf Allah'a has kıldı" demek olup, adetâ, "O, bu kalbini Allah'ın "huzuru"na sundu manasınadır” demektedir. Bu diyalogda “babasıyla konuşmadan öncedir”.
Yukarıdaki Ayet-i Kerimeler toplu olarak değerlendirildiğinde, İbrahim(a.s)’ın Tevhid’i bildiğini ve “muvahhid” olduğunu gösterir. O zaman En’am Suresinde sözün akışında yer alan şu ifadeler nasıl izah edilecektir?
“Ve böylece, İbrâhim’e gösterelim: melekûtunu Göklerin ve Yerin kesin inananlardan olması için” (6:75).
Bu ifade “hikaye uslubuyla” başlamıyor ve ayetteki “NuRî” yani “gösteriyorduk” “Gösterelim” anlamındadır, muzari fiildir. Yine “ve li-yeKûne” kelimesi de muzaridir. “Muzari fiil” şimdiki zamanı ve geniş zamanı ifade eder. Ayetin başındaki “Vav” “atıf”dır. “Atıf Vav’ı” ise kelimeyi veya cümleyi birbirine bağlar. İbrahim(a.s) babasına “seni ve kavmini sapkınlık içinde görüyorum” dediği cümle ile “Ve böylece” ifadesiyle başlayan cümle birbirine bağlıdır.
Şimdi En’am Suresi 74-83. Ayeti Kerimeleri akışyla birlikte görelim ve değerlendirmelerimizi yapalım;
“Ve hani İbrâhim, babası Êzer’e, “Putları ilahlar mı ediniyorsun? Gerçekten ben, seni ve senin kavmini açık bir sapkınlık içinde görüyorum!” demişti (74). Ve böylece, İbrâhim’e gösteriyorduk: hükümranlığını Göklerin ve Yerin Yakinen inananlardan olması için, (75). Gece onun üzerini örtünce, bir yıldız “gördü” “Bu Rabb'im!” dedi. “Sonra batınca”. Dedi: “Batanı sevmem” dedi (76). Ay’ın “doğmaya başladığını görünce”. Dedi: “Bu Rabb'im!”. “Sonra batınca” “Eğer Rabb'im beni doğru yola eriştirmese, elbette ki, sapkınlar kavmininden olurum!” dedi (77). Güneşin “doğmaya başladığını görünce”. Dedi: “Bu Rabb'im”, “Bu en büyük!” dedi. Sonra batınca, (İbrâhim) dedi: “Ey Kavmim! Gerçekten Ben, ortak koştuklarınızdan uzağım! (78). Gerçekten ben, kendimi döndürdüm; Onun için, Gökleri ve Yeri yaratana, bir hanif olarak, “ben (Allah’a) ortak koşan kimselerden değilim” (79). [74-79].
Ve kavmi onunla tartıştı. (İbrahim): “Benimle tartışıyor musunuz Allah hakkında? Beni doğru yola iletmişti! ve (ben) O’na ortak koştuklarınızdan “kaygılanmıyorum” -Rabb'imin bir şeyi dilemesi başka- Rabb'im “her şeyi ilimle” kaplamıştır. Öğüt almayacak mısınız? (80). Hem nasıl olur da “sizin (Allah’a) ortak koştuklarınızdan” (ben) “kaygılanırım?”. Siz (Allah’ın hakkında) üzerinize hiçbir yetki indirmediği şeyleri “Allah’a ortak koştukmakdan” siz kaygılanmazken. Hem sonra hangisi iki fırkadan güvende olmaya daha çok hakk sahibidir? Eğer siz biliyorsanız! (81). (Allah’ın birliğine) iman eden kimseler ve (Allah’ın birliğine) imanlarını zulümle örtmeyenler, Onlar, güven onlarındır ve onlardır doğru yolda gidenler” (82). [80-82].
“Ve İşte bu, hüccetimiz;” kavmine karşı İbrâhim’e onu/hüccet verdiğimiz. Dilediğimizi kimseyi derecelere yükseltiriz. Gerçekten Rabb'in, Hakîm’dir, Alîm’dir” (83). [6:74-83].
3. Notlar:
· 6:76 “fe lemmê” (En'âm. 76) buyurmuştur ki ifadenin başındaki “fâ” harfi, tertibî (bu işlerin peş peşe olduğunu) gösterir. Böylece bu hadisenin, Hz. İbrahim (a.s), rabbini tanıyan kesin ilim sahibi kimselerden olduktan sonra vâkî olduğu sabit olur.
· "Hani o, Rabbine salim bir kalp ile gelmişti." (es-Saffat, 37/84) Yani o, yüce Allah'a hiçbir şekilde ortak koşmamıştı. (ez-Zeccâc devamla) der ki: Kanaatimce cevap şudur; O, bu sizin dediğinize göre benim rabbimdir, demiştir. Çünkü onlar, putlara, güneşe ve aya tapıyorlardı. Bunun bir benzeri de yüce Allah'ın: "Ortaklarım nerede?" (en-Nahl, 16/27, ) buyruğudur. Halbuki, şanı yüce Allah ortağı olmayan, bir ve tektir, Buyruğun anlamı ise şudur: Sizin iddianıza göre ortağım olduğunu söyledikleriniz nerede? "İddia ettiğiniz ortaklarım nerede?" (el-Kasas, 28/74) ayet-i Kerimesi gibidir.
· Bu hadise, İbrahim (a.s), kavmi ile münazara etmesi sebebi ile olmuştur. Bunun delili şudur: Allah Teâlâ bu hadiseden bahsettikten sonra, "İşte kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz hüccetimiz idi "(En âm, 83) buyurmuş ve "Kavmine karşı" demiş, ama "Kendine karşı, kendi için" dememiştir. Binâenaleyh bu münazaranın, O'nun kendisi için dini ve marifetullahı elde etmek için değil, kavmini imana ve tevhide götürmek üzere yapılmış olduğu anlaşılır.
· şu ayetin başında bu münazaraya işaret eden şu buyruğudur. "İşte kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz hüccetimiz idi" (6:83).
Elbette Alîm Allah(a.c)’dir
Cehd bizden tevfik O’dan
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
|