Yazanlarda |
|
malik bin nebi Uzman Uye
Katılma Tarihi: 24 kasim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 439
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba Sevgiye/Saygıya Değer Abim,
Üstün olan kendisine göre daha alt seviyede olan ile iletişime geçtiğinde,
İletişimin gerçekleşebilmesi için alt seviyede olanın düzeyinde olması gerekmektedir,
Bu durum küçük bir çocuğa ellerinin yıkanması gerekliliğini anlatmak ile, bir ergen bireye bu gerekliliği anlatmak gibi bir durumdur,
Bisiklet sahibi olanlardan yapmaları beklenenler ile araba sahibi olanlardan yapmaları beklenenler bir olamaz, ama her birinden beklenen ortak bir madde vardır o da araçlarını doğru bir şekilde kullanmaları,
Göçebe toplumlardan hapis cezası uygulamalarını beklemek, zıhar etmeyen toplumlardan zıhar edenlere verilecek cezayı vermek için zıhar kültürünü o topluma aşılamak gibi bir durumdur, oysa göçebe toplum göçerken ceza hukukunu işler hale getirecek, zıhar kültürü olmayan toplum kendi kültürünü,,,
Elçilerin hitapları ve yazıya dökülen zikirler bizlere Allah'ın seviyesini değil beşern seviyesini gösterir,
Biz "O"'nun seviyesine çıkamayız,
Bu konu ile ilgili şu linki incelersen sevinirim,
http://www.hanifdostlar.net/forum_posts.asp?TID=6082&PN= 1
"O" kendisi adına sunulan iddiaları ve düzenlemeleri, muhattapların aklederek kabullerini salık verir, ve kendisine karşı duruşlardan da aynı değerde delil ister,
Bir yandan susturucu delilinizi getirin demek ama öte yandan kendisi için delil ortaya sunmamak çelişki değil midir,
İman somut delillere dayanmadan, varlığı veya yokluğu hakkında delil sunulamayan iddiaları kabul etmek değil, aksine iddiaları geçerli veriler arasında bağ kurarak somut olandan yola çıkarak mantıksal çıkarımlar ile iddiadan emin olma hali olarak düşünüyorum,
"O" bireyleri yaşamlarının bir süre sonrasında müdahale ile yol göstermek için yaratmadı, ki bu "O"'na yakışmazdı ve bunun adı kur'an'ın dili ile gözlem olmazdı, "O" eksiksiz ve gerekli donanımlarla insanı var etmiştir,
Domuz hayvanı etinin insanlar tarafından yenilmemesi gerekliliği,
Bir elçinin Allah bunu yasaklıyor demeden yasak olarak algılanmaz,
Ki bu yasağın tarihi insanlık tarihi ile aynı yaşta olmadığına göre,
Bu yasak için etin kendisinde bir zarar aramamak lazım,
İnsanlık tarihinde şu anda bilinen manada indirilen kitapların olmadığı dönemde insanlar için bu et yenilebilir halde idi,
Eğer bu hayvan mutasyon geçirmediyse ette değişen bir şey yok,
İnsan mutasyon geçirmediyse insanda da değişen bir şey yok,
Peki O zaman neden bu yasak?
Yukarıda linkini verdiğim yazıda Yaratıcının kendisine yönelik isteklerde bulunmayacağını çünkü "O"'nun ihtiyaç sahibi olmaktan uzak olduğunu yazmıştım, dolayısıyla "O"'nun istekleri diye gördüklerimiz aslında "toplumun yaraları" "düzenlenmesi ve düzeltilmesi gerekenler" yani insanın kendisi için,
Bu arada mekke ikliminde domuzun orman yaygınlığı için varlığını sürdürmesi gerektiği kabulünü de doğru bulmuyorum, ki iklim şartlarını başka şeyleri geçtik, eğer bu yasak bunun için bile olsa, m2'ye düşmesi gereken domuz sayısı bulunur, bu sayıya ulaşıldıktan sonra arta kalanları de gıda amaçlı tüketim için kullanırsınız bu şekilde bir besin politikası uygulayabilirsiniz, ki bunu da geçelim bu yasağı bu şekli ile kabul ettiğimizde hayvanın sadece eti yasak bu hayvanın diğer kısımlarıından faydalanmak için kendisini keser ve kullanabilirsiniz, kısaca yasak öyle bir formda geliyor ki ne et üzerinden ne de hayvan üzerinden evrensel genel geçer bir yargıya ulaşılamıyor, hayvan gerekli derseniz eti yasak gerisi serbest, et yenilemez deseniz, bu et yenilerek doğru adam olan bir tarihe şahit insanlık(yunus 19), kısacası bu yasağın ( eğer böyle anlaşılacaksa illa) dönemsel, tarhisel bir yasaktan ötesi olduğu düşünülemez kanaatindeyim,
Kısaca etin veya hayvanın üzerinden yapılan dellilendirmeler bir kural oluşturup evrenselliğe sahip olacak değerde değiller, et aynı et hayvan aynı hayvan insan aynı insan,
Ama insanın eşya ve diğer canlılarla kurduğu iletişim her dönem aynı değil,
Önce bu olaya yaratıcının emretmesi ve kendisine insanların sadakatini göstermesi için seçtiği bir imtihan aracı olarak bakalım,
Kabede kılınan namaz diğer yerlerde kılınan namazlardan şu kadar fazla faziletli ve sevaplıdır mantığı ile hemşerici bir ilah anlayışı neyse,
Domuz etini de Allah emretti ve bizim O'nun bu imtihan aracı ile olan münasebetimiz neticesinde sadakatimiz ortaya konulacaktır mantığı aynıdır,
Sri Lanka Sam,
Türkiyede Ünal,
Sam çocukluğundan beri domuz etini zevkle yiyerek büyüyor, evlatlarına yediriyor ve hayatının bir döneminde bu etten vaz geçmesi gerektiği kendisine söyleniyor,
Ünal ne bu hayvanı görmüştür ne de bu eti tatmıştır, ne kabul ederken bir şey oluşacak içinde Allah için bir şeyden vazgeçtim duygusuna girecek nede O eti özlüyecek,
Ama Sam için durum böyle mi,
Bu adaletsiz bir yöntem,
Aynısını tersinden düşünün İnek eti, Sam zaten inek eti yemiyor, ama ben ben öyle miyim,
İnsan evrenseldir, ama kültürler evrensel değildir,
"O" evrensel insan ile mekansal, zamansal, kültürler üzerinden ilişki kurar,
Eğer mesele sadakat göstermek için bir et ürününden vaz geçmekse biz inek etinden vaz geçelim,
Ama bu da aynı domuz etinin yasaklanması gibi "O"'nun fıtratına, tarzına yakışacak bir iş değlidir,
O insanı hem etcil hem otcul hale getirdikten sonra,
O'nu kendi akışı ile mücadele eder hale getirmez,
Türkiyede bir dönem deli dana hastalığı hortlamıştı, eper orginal metinde domuz etinin yasaklanması ibaresi varsa, bu yasağında sınırlı bir dönem için karşılanan bir sorun karşısında ortaya koyulduğunu düşünüyorum, veya toplumsal bir duruş adına bir hareket planı olarak da yapılmış olabilinir bu ihtimaller arttırılabilinir lakin hiç biri domuz eti yenmemesi yasağını evrensel yapamaz,
İnsan varlık sahnesine geldiğinde neye yakın neye uzaksa kendisinden beklenen bunlara sadık kalmasıdır,
Bundan ayrı olarak yapması beklenenler ise bu düzeni korumak için gereken durumlarda uygun düzenlemelere gitmesidir,
Akışında sahip oldukların evrenseldir,
Akışından içinde yaşadığın kültürde şekillenenler tarihseldir,
Delil isteyenden delil sorulur,
"O" delil isterken insanların "O"'ndan delil sunmasında hiç bir gariplik yoktur,
Yoksa "O"'nun adına saltanat kuranlar ile "O"'nun açıcından evreni kelimeleştirenleri nasıl ayırt edebiliriz ki,
Hissiyatla hayat sürdürülemez, hissiyattan delil de olmaz,
Ki aslında hissiyat dediğimiz durumlarda bile benliğimiz somut gerçekliklerden çıkarsamalar yapar,
Yani insan oğlu sebepsiz, gerekçesiz iş görmeye programlanmamıştır,
Gayb ile ilgili de şu başlığı inceler misin abi,
http://www.hanifdostlar.net/forum_posts.asp?TID=6142&PN= 1
Ölümden sonraı ile ilgili;
http://www.hanifdostlar.net/forum_posts.asp?TID=6160&PN= 1
Verdiğim linklere değerli katkılarını beklerim,
Bu arada Sana ve değerli yigenime baba oğul izleyeceğiniz küçük bir hediye :), Eylül Şafağı
http://www.yenifilm.org/september-dawn-eylul-safagi-turkce-d ublaj.html
Esen Kalasın Muhterem,
Sevgi/Saygı/Muhabbetlerim ile,,,
__________________ bildiklerimizle değil yaptıklarımızla, ellerimizin neleri ile değil hayatlarımızın nasılları ve nedenleri ile,,,
Beni bir yere oturtmaya çalışmayın,çünkü ben bir yerde oturmuyorum, sadece yürüyorum
|
Yukarı dön |
|
|
mistikbalim Uzman Uye
Katılma Tarihi: 17 agustos 2009 Yer: Turkiye Gönderilenler: 401
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
malik bin nebi Yazdı:
Selam ile,
yaradılış ile bizlere sunulanlar (donanımlarımız,yetilerimiz,-ebilirliklerimiz) ve yaşantımız içerisinde indirilenler ile muhattabiyetimiz,
İkisi arasında çok önemli bir fark olduğu kanısındayım, ki bu fark da bizim indirilenlere karşı tavrımız da önemli bir yer tutmalı diye düşünüyorum,
Yaradılışımızla sunulanlar bir program bir tasarım neticesidir,
İndirilenler bir sorun neticesidir,
Sunulanların ömrü tasarlananın ömrü kadardır,
İndirilenlerin ömrü sorunlar müddetincedir,
İkisi arasındaki ortak nokta ise ikisinin de bireylere göre değişkenlik göstermesidir.
Esen kalasınız. |
|
|
teşekkürler allah razı olsun...
__________________ bekir
dediğin gibi Allah'ım
aynen; yar, rab...
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
hediyen için teşekkürler Değerli Malik Kardeşim,
yiğenin sana saygılarını iletmemi istedi...ve kavli dua'larını beklediğini...
BAKARA 249 :
M. Esed
Ve Talut, kuvvetleriyle yola koyulduğunda "Bakın," dedi, "Allah sizi şimdi bir nehirle imtihan edecek: ondan içen benden olmayacak, onu tatmaktan sakınan ise benden olacaktır; ondan sadece bir avuç dolusu içen ise affa mazhar olacaktır." Ancak, birkaçı dışında hepsi ondan (dolu dolu) içtiler.O ve ona inananlar nehri geçer geçmez ötekiler: "Calut ve kuvvetlerine karşı (koymak için) bugün hiç gücümüz yok!" dediler.(Ama) kesin olarak Allah'a kavuşacaklarını bilenler: "Nice küçük topluluklar, Allah'ın izniyle büyük kalabalıklara üstün gelmiştir! Zira Allah, güçlüklere karşı sabırlı olanlarla beraberdir." diye cevap verdiler.
Değerli Kardeşim,
bu nehirden geçerken bir avuç sudan fazlasını içmeyin şeklindeki yasak hakkında ne düşünüyorsun...
Talut'un nehirden geçerken, bir avuç'dan fazla su içmeyin veya domuz etini size yasaklıyorum şeklindeki yasakların hikmed ve sebeplerini sorgulayalım tabiki, bu hikmetlerden belki de birkaçını da tahmin de edebiliriz...R.İhsan Eliaçık'ın son yazısında da bu konuda dikkate değer kafa yormaları olduğunu da görüyoruz...bütün bunlara tamam da, daha öncede söylediğim gibi, bu konulardaki hiçbir tahmin, bu yasakların çiğnenmesini gerektirmez değerli kardeşim. yaşadığımız gezegen aynı gezegen, insan da aynı insan'dır...Yüce Allah'dan müstağni kalarak/ olarak , bir sebebül hikmetini bulup, sonrada işte bu sebepler ortadan bugün için kalkmıştır diyerekten bir ilahi buyruğu yoksayamayız diye düşünüyorum kardeşim. R.İhsan Eliaçık'ın yaptığı gibi, bu emirlere günümüzle ilgili nasıl bakabiliriz, yaşayan Kur'an'ın güncel dinamik pratiğini nasıl uygularızına kafa yormaları gibi, bu emirlerin farklı yansımalarını tahmin etmek gibi, hepsine tamam...fakat Yüce Allah'ın açık emrinin orjinal emrinin çerçevesinden çıkmadan tamam...çerçeve'yi kırmadan tamam...(yahu sormadan edemeyeceğim vallahi...sen küçükken çok mu cam çerçeve indirdin aşağıya, okulun mesela:)))
diğer yazacaklarım daha önce söylediklerimin bir başka açıdan tekrarı olacağı için başka bir şey söylemeyeceğim. Yüce Allah'ın korunmuş( bu durumda bu vahyi neden korumuş acaba? öyle ya, uygulamadan kalkan emirlerin korunmasına da gerek yoktu halbuki...) vahyine iman dan bahsetmiştim zaten daha önce...iman konusunda belki bir konu başlığı açmayı düşünüyorum olursa.
iyi niyetinden asla ve kat'a şüphem yok değerli kardeşim...
harikulade güzel yüreğine zaten diyecek bir şey yok...
sadece sebeplere aşırı takıldığına inanıyorum...
sebepperest mi oldun ne:)))))))))
kesinkes herşeyin ama herşeyin ve yüzde 100 olarak sebebini / nedenlerinin tümünü, içeriğinin yüzde yüzünü( hem de bu beyin hücrelerimizle / mevcut beşeri potansiyelimizle anlayabileceğimiz şekilde...)bilmemizin yüzde SIFIR olduğuna inananlardanım kardeşim...şu anda inandığım halde yüzde yüz mahiyetini bilemediğim o kadar çok şey var ki...
ne yani, şimdi yüzde yüz içeriklerini bilmediğimiz, mahiyetlerini, keyfiyetlerini idrakte acze düştüğümüz her ne varsa bunları inkar yoluna mı gideceğiz kardeşim.
hem zaten, her şeyi laboratuvara sokup öyle inanacaksak, zaten bunun adı iman olmayacaktır...
iman, inanmadır, inançtır, itimattır, güvendir, tasdik etmektir...
ben daha önceki yazımda boyut ve kategori farkı var bizim ile Yüce Allah arasında derken, O'nun bize anlaşılmaz emirler vereceğinden değil, özellikle işte bundan bahsetmek istemiştim. tüm sebepleri yüzde yüz Yüce İlah'ın aynen anladığı gibi bizim de aynen ilah gibi anlamamızın imkansızlığından bahsetmiştim. " kader ", " ruh ", " gayp ", " ahiret " gibi kavramlardan o nedenle sözetmiştim...hadi domuzu nihayetinde somut bir şekilde gözümüzün önüne getirebiliyoruz, etini laboratuvar'a sokabiliyoruz, peki ya kader'i, ahireti, ruh'u, gayb'ı ne yapacağız...onları hangi laboratuvar'a sokacağız...
yapamıyoruz...o halde bunları inkar mı edeceğiz,
yoksa, kendi kafamızdan bunları Yüce Allah'dan müstağni kalarak/ olarak yeniden beşeri hücrelerimizle mi tanımlayacağız ve yaptığımız yeni tanım çerçevesi içerisine sokup da öyle mi inanacağız? iyi ama bu iman olmadı ki...kendimizi yaratıcının emrini kafamıza göre algılayıp, kafamızın, beyin potansiyelimizin , heva ve heveslerimizin ( genel insani özelliklerimizden sözediyorum)uygun gördüklerine ONAY vermek suretiyle ve ancak o şekil ve surette kabul veya red mi edeceğiz...yani bu durumda Yüce Allah bizi değil, biz Yüce Allah'ı sorgulamış, sınamış, test etmiş, imtihan etmiş, bir bakalım hele ne diyor , TAM yüzde yüz anlamadan emirlerini uygulamayacağım demiş gibi olmayacak mıyız...
hem, bak bunu ( senin dediklerini...)diyebilmemiz için, insanoğlu insanın tüm manevi ve maddi tüm özelliklerini , hususiyetlerini, niteliklerini , ruhunu yüzde yüz olarak( sıfır eksikle...) anlamamız, hatta yoktan veya topraktan yeni bir insan / yeni insanlar yaratabiliyor olabilmemiz icap ederdi, tıpkı bizi yaratan ilah gibi...öyle ya, madem ki insan hakkında konuşacağız, hükümler vereceğiz, o halde bizim bu bahsettiğim vaziyette olmamız icap ederdi.
Allah aşkına insanoğlu bunu başarabilmiş diyebilir misin?
insanoğlu henüz kızamığı bile keşfedememiş...sadece kızamık hastası olmasın diye zayıflattığı kızamık mikrobubu insanlara aşı olarak vermeyi başarabilmiş...
daha bir şey söylemeyeceğim,
bir daha davos'a gelmiyeceğim dedim...
hâla buradayım...
cazibene mi kaptırıyorsun kendini...
hadi bana eyvallah...
Muhabbetle
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
ebukerem Ayrıldı
Katılma Tarihi: 21 mart 2009 Gönderilenler: 483
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
şimdi Malik bin Nebi arkadaşımızın kafası ile gidersek şu sorulara cevap ne olkur acaba?
1- bekar bir kadın ve bekar bir erkek gönül rızası ile zina etmek istiyorlar bu toplumda. alan razı veren razı, ikisi de istiyorlar. ne olacak ne diyeceksin Malik bu iki kişiye? kime zararları var? nesil emniyeti falan diyeceksen diyelim ki geçici kısırlık aşısı oldu, ya da kendini tümden tıbbi olarak kısırlaştırdı. evet ne denecek şimdi?
2- ya da faiz konusu? tefecilik yani. alan razı veren razı.. ne diyeceğiz?
3- şarap meselesi.. evimde her akşam iki kadeh içerim efendi gibi yatar uyurum diyene ne diceksin?
daha çok sorular var, bu mantıkla gidersen nereye varacaksın merak ediyorum.
selam ile..
__________________ yalnız Allah'a teslim ol ve şahitliği dosdoğru yap...
|
Yukarı dön |
|
|
mistikbalim Uzman Uye
Katılma Tarihi: 17 agustos 2009 Yer: Turkiye Gönderilenler: 401
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
yahudi elindeki yarım semavi kitap iledünyaya hükmediyor bakıyorum da biz hala domuzdayız yazık bize...
__________________ bekir
dediğin gibi Allah'ım
aynen; yar, rab...
|
Yukarı dön |
|
|
malik bin nebi Uzman Uye
Katılma Tarihi: 24 kasim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 439
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Sevgi/Saygı Değer Abim,
Yigenime sevgilerimi ilet ve umarım hediyenizi beğenmişsinizdir,
İletinin içerisine serpiştirdiğin ve yüzümde tatlı tebessümlere neden olan latifelerin için de ayrıca teşekkür ederim, ifadelerinde bir abi sıcaklığını ve olgunluğunu ziyadesi ile hissediyorum, eksik olma,
İman konusu ile ilgili açtığın başlığı takip ediyorum iletilerin bitince, iman meselesi ile ilgili söze oradan devam edelim,
Değerli abim,
Bir söz söylendiği ortam,
Söylenen kişiler,
Söyleyen kişi,
İle beraber anlamlıdır,
Söyleyen kişiyi, söylenen ortamı, kendisine söylenen kişileri ortamdan uzak kılıp, söz üzerinden anlamlara sahip olamazsınız,
Bu durum malesef kur'an okuyucularında, kelime eşleştirmelirine neden olmaktadır,
Biri diğerine salat kavramı nedir diye sorar,
Öteki o kavrama bir durum bulmaya çalışır,
Burdan yola çıkarken de kelime anlamı ile yola çıkar,
Oysa kendi hayatı içinde salat kelimesini karşılayacak durum/eylem var olmasına rağmen o kelimenin gerçekliği ile eşleştiremediği için,
Sembollerin eşleştirilmesi gibi bir durum ortaya çıkar,
Daha önce, şöyle bir örnek vermiştim,
Uçurumun kenarındaki adama hoppp derseniz bu o adam için anlamlıdır,
Sonraki kişiler sözü aralarında taşırsa, yani uçurumun kenarındakine söyleneni yol kenarındakiler okursa "ppp"lerin sayısında mesaj arar,
Hatipsiz, muhattapsız hitapları hep eksik bulmuşumdur bu yönü ile,
Ki söz ile yapılan duyuruyu yazıya dökerseniz, ikinci bir defa iletişim eksik olacaktır,
Hitap hatibi ve muhattabı ile anlamlıysa, hatibin gözünü görmeden, yüzündeki kıvrımları hissetmeden, sesinin tonu, kelimeler arasındaki vurgusunu görmeden, o hitap hakkında anlamlara giremem,
Bu gün televziyonda bir oyuncunun reklamını izliyordum ve şunu fark ettim, oyuncu rolü icra ederken, gözleri ile oynayamıyordu, gözleri sabitti ama yüz ifadesi sürekli değişiyordu,
Hep derim yazılı dilde acı gülmseme işareti diye bir işaret yoktur
( :) sana gülüyorsam bu hep tatlıdır,)
Bu düşüncelerden hareketle Talut ve ordusunun bir avuç su içenler kana kana su içenler, hiç su içmeyenler olayını, birden fazla yönden ele alabiliriz, asker emir komuta zinciri, mecaz anlatım varlığa gömülmek, hata etmek, sorundan tereddütsüz kurtulmak, vs vs
Zikrin korunmasını Muhammed'in "aldığı vahiylerin" yazıya dökülmüş halinin korunması olarak değil, zikre sebep olacak sistemin her dönem zikir doğuracak şekilde korunması olarak düşünüyorum,
Ama esas konuşmak istediğim "iman başlığı altında" Allah'ın hükmü, emri, olucak,
Her insan kendine hastır, ve her biri aynı olaya farklı tepkimeler verir, ve insan başına kural koymak gereklidir ki bunu anca yaradılışla gerçekleştirmiştir yaratıcı, (karakterler)
Ama toplumlar öyle değildir, genele, duruma, aciliyete göre kurallar oluşturulur ve hiç bir toplumunu kuralı bir başka toplumda aynı tepkileri veremez,
Deli dana hastalığı varken dana etini yasak eden güç, insanların bu emri evrensel kılmasını istemez,
Zira deli dana varken dana yemeyin denildiğinde Dana'nın hangi dana olduğu belli,
Bana kalırsa Siz hitabını Biz Sen hitabını Ben diye almamız,
Kur'an siz derken, bizim için bu Onlar
Sen derken O olmalı,
Bir işlevi olmadan, sebep sonuç zinciri olmadan bir emir gelmez,
Ve sebeplere, işlevlere göre gelen emirler evrensel olamaz,
Yaratıcının Tarzını gerçekten iyi okumalıyız,
Suya sürekli ısla, güneşe sürekli ısıt derken,
İnsana nasıl akletmeden, idrak etmeden kabul et der
Mimikleri ile gülen sözleri ile ağlamaz,
Esen kal Muhterem
Sevgi/Saygı/Muhabbetlerimle
__________________ bildiklerimizle değil yaptıklarımızla, ellerimizin neleri ile değil hayatlarımızın nasılları ve nedenleri ile,,,
Beni bir yere oturtmaya çalışmayın,çünkü ben bir yerde oturmuyorum, sadece yürüyorum
|
Yukarı dön |
|
|
ebukerem Ayrıldı
Katılma Tarihi: 21 mart 2009 Gönderilenler: 483
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Malik küstüysen ya da artık beni kaale almıyorsan de hele de boşa nefes tüketmeyelim.
üç yazına da yorum yazdım sorular sordum kaale alıp cevap vermemişsin.
eğer küstüysen ya da konuşulmaya değer bulmuyorsan bunu söyle lütfen, ama şunu unutma yaklaşık 7-8 tane yazımda kritik sorularıma ya da yorumlarıma cevap vermedin, çoğunu görmezden geldin ya da şöyle bir ucundan dokunup geçtin bunu görmedim zannetme.
selam ile.
__________________ yalnız Allah'a teslim ol ve şahitliği dosdoğru yap...
|
Yukarı dön |
|
|
malik bin nebi Uzman Uye
Katılma Tarihi: 24 kasim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 439
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam ebu kerem abi,
Küsmek ne demek :) kimseye küsmem ben,
Sadece içine bir rekabet duygusunun hafiften girdiğini düşündüm, söylediklerimden çok benimle uğraşıyorsun, o kadar soru sordum birine cevap vermedin, kalkıp da sana hımmm sorularıma cevap vermedin gözümden kaçtı zannetme demedim, hele görmezden geldin ne demek:),
Ki bir önceki iletinde soru görmedim ben, soru kalıbıyla bir tebliğ yapmışsın, ölümden sonrası ile ilgili başlığımada da ne soru ne de tebliğ gördüm ne de iletişime müsait bir hal gördüm kabızlık ve ıhh uhh seslerden bahsediyordun, vahiy meselesi ile ilgili ve diğer konularda neyse hayırlısı çelişkidesin şekilnde neticelendirdin, nedensiz nasılllar bir şey ifade etmiyor tabi,
Ve bir de bir sonraki iletide Allah ile karşı karşıya bırakacağını zannediyorum bu işi yapacak olsam burda olmazdım zaten, tabi iş bu olunca fayda da getirmiyor konuşma,
Bir söz söylüyorum, buna karşılık bir şeyler soruyorsun,
Sorduklarına karşılık birşeyler yazıp ve bir şeyler de ben sorunca,
Sorularımın muhattabı Allah,
Benim senin ile olan ilişkimde bir süre sonra ben Allah ile muhattab kılıyorsan farkıda mısın bu durumun Allah'ın asistanlığı olduğunu!!!
Patron asistanına bir takım bilgiler verir, asistan bu bilgilerle müşteri ile görüşür, müşteri bilgilerle ilgili asistandan birşeyler isteyince bu konuda size patronumuz yardımcı olacaktır der ve O'na yönlendirir,
------------------------------------------------------------ -------
Abi kendini kutsamaya başladın usul usul,
Bunlar benim Zanlarım olabilir, gerçekle alakası olmayabilir, sadece düşüncelerimi yazdım, biraz ara verelim ve sende olduğunu ZANNETTİĞİM rekabet duygusu, ateş dinsin diye son iletine cevap yazmadım,
Mutlu olucaksan; Soruların gerçekten çok zekice sorulardı ben de cevap veremeyeceğimi anladığım için görmezden geldim, ya da dokunup geçtim,"
Sana kızgın ve kırgın değilim, tek istediğim sağlıklı bir iletişim, kimsenin düşüncesini değiştirmek gibi bir derdim yok, kimseye öğretmen veya öğrenci olmak gibi de bir derdim yok,
Ve bir de şahsın üzerinden tüm kullanıcılara bir şey söylemek istiyorum,
Şahsi meselelerin konuşulacağı yer burası değil, özel mesaj ve e-mail ile bunları konuşursak daha yerinde olur,kimsenin zamanını şahsi meselelermizle öldürecek lüksümüz yok,
Umarım sert yazmadım ve cümlelerim amacını aşmadı, aynı ateşe ve aynı hırsa girmek istemiyorum, sorularımın amacı mat etmek değil ki ben satranç tahtasında değilim, sorularımın tek amacı var o da perde gerisine inmek,
şu anda bir önceki iletindeki tebligine cevap yazarsam hırs yapmış olucağım,,,,
Esen kalasın
__________________ bildiklerimizle değil yaptıklarımızla, ellerimizin neleri ile değil hayatlarımızın nasılları ve nedenleri ile,,,
Beni bir yere oturtmaya çalışmayın,çünkü ben bir yerde oturmuyorum, sadece yürüyorum
|
Yukarı dön |
|
|
ebukerem Ayrıldı
Katılma Tarihi: 21 mart 2009 Gönderilenler: 483
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
aleyke es selam ( benden sana zarar gelmez esenlik gelir barış gelir ) Malikcim,
şu abini uzun zamandır tanırsın , REKABET, ŞEYTANIN ve KABİLİN SÜNNETİDİR sözüne inandığını ve hayatında belki de tek doğru işinin kimse ile şahsi rekabete girmemek olduğunu bilirsin.
Kendini kutsamak mı.. Malik, bundan Allah'a sığınırım bu sözü söylemenden de seni Allah'a sığındırırım. o nasıl söz kardeşim, bunu bana Ebukerem abine mi söylüyorsun???? :( ,, bu imajı verdiysem Allah'a tevbe ediyor senden ve buradaki arkadaşlardan özür diliyorum. bu beni gerçekten öldürür, bitirir. bana bir insan bin tane hakaret etse küfür etse aldırmam güler geçerim, ancak böyle bir imaj verdiysem kahrımdan ölürüm.. bunun bana çok uzak bir şey olması lazım, Allah korusun.
bu cümleni okuduktan sonra artık gerçekten bir şey yazıp çizmek içimden gelmedim inan kolum kanadım kırıldı. çok üzüldüm. kendimi sorguya çekmem lazım bu imajı verdiğim için..
sonra yazar çizeriz gene belki.. bir mola istiyorum.
selam ve muhabbetle.
__________________ yalnız Allah'a teslim ol ve şahitliği dosdoğru yap...
|
Yukarı dön |
|
|
malik bin nebi Uzman Uye
Katılma Tarihi: 24 kasim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 439
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam abi,
Umarım haddimi aşan ifadelerde bulunmamışımdır, dediğim gibi abi bu benim Zannımdır bunu sürekli vurgulamaya çalıştım, ortada bir sorun varsa ve bende şahitsem bu soruna mutlaka benim de bir sorumluluğum / payım vardır.
Bir nefes mola ikimize de iyi gelecek inş.
Seninle her türlü meseleyi konuşmak benim için zevktir, hepsi bir yana velev ki ortak bir anlayışa ulaşmayacak olalım, Benim için önemlisin, benim için aslolan hayrın ve güzelin peşinde koşman,
Ayrıca son olarak şunu da ifade edeyim ki sadece doğruyu arayan bir adamım, inanıp inanmayacaklarımın hiç bir sınırı yok, doğruyu anlatmak,öğretmek asla haddim değildir,
Hep derim belki saçmalıyorum, belki yanılıyorum, ama sadece içimden gelenleri yazıyorum ve içimden gelmeyen bir şeyi, düşünüşü ne allah ne cennet ne de cehhenem için söyleyemem,
"O"'ndan gelecek her hayra muhtacım,
Bir masumun göz yaşını akıtmadığın, bir yetimi itip kakmadığın, bir yoksulun malına göz dikmediğin sürece kardeşimsin neye inanırsan inan,
Esen kalasın abi,
Seni üzmek istemedim, senden zarar da görmedim asla.
Not: Şahsi yazışmalar ile umumu meşgul ettiğimiz için tekrar tekrar özür dilerim katılımcılardan.
__________________ bildiklerimizle değil yaptıklarımızla, ellerimizin neleri ile değil hayatlarımızın nasılları ve nedenleri ile,,,
Beni bir yere oturtmaya çalışmayın,çünkü ben bir yerde oturmuyorum, sadece yürüyorum
|
Yukarı dön |
|
|
|
|