Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
"Laik devlet mirasta vasiyete müsade eder,"iyi ediyorsa etsin ne yapalım.Laik devlet su içmemize de müsade ediyor,şimdi bu çok büyük bir fazilet mi demeliyiz.Asıl siz bir müslüman olarak laiklik gerekçe gösterilerek Allah'ın açıkça yasak ettiği Faizin,Zinanın,içkinin,kumarın,her türlü cinsel sapmayı özendiren medyanın,din bozguncusu diyanetin nasıl kurumsallaş malarına müsade edildiğini izah edermisiniz?Allah'ı ve değerlerini önemseyen yönetim bunlara destek olur mu?Açıkça soruyorum sen bu saydıklarımı onaylıyormusun?
Hasan Akçay,zaman zaman güzel açılımlarınız var,ve ben bunları olumlu değerlendiriyorum.Ancak biraz anıtkabir,biraz cami,biraz Kuran'la bir yere varamazsınız.Varılsaydı Yaşar Nuri varırdı,çünkü o sizden daha üstad bu konuda.
Selam saffet Metin,
"Kur'an ne der, Birisine karşı kininiz sizi Adaletten ayırmasın der. M.K konusunda niye buna uyamıyorsunuz."
Böyle diyorsun ama sen tarihi M.K'den çok daha gerilerde olan emevileri ve yöneticilerini daha sert ve kıyasıya eleştiriyor,tüm bozulmanın baş sorumlusu yapıyorsun.Bence aynayı kendine tutman lazım.
Laik devlet vasiyet uygulamasını yasaya bağlamış; engel olmuyor, imkan tanıyor. Peki engel olan tağutlar kim? Selamlar,
Laik devlet mirası vasiyete göre pay eder.
Laik devlet dul ve yetime kocasının babasının maaşını bağlar,kız evlenen e kadar bu parayı alır hatta evleneceği zamanda çeyiz parası da alır.Çocuk evlenip gitsede çocuktan düşen maaş yine anneye aktarılır..
şimdilaik devlet bir durumu Kurani/vicdani şekilde çözmüş ise bu elbet taktir edilesidir..
Hani cevap? Güzel kardeşim, mirasınızı vasiyet düzenleyerek pay etmenizi buyuran Allah'a itaatten sizi hangi tağutlar alıkoyuyor? Vasiyetinde ister mirasım kıza 1 erkeğe 2 oranında pay edilsin dersin ister erkeğe 1 kıza 2 oranında ister 1'e 1 oranında. Allah bunu sana bırakmış. O'nun emri: MİRASINI DÜZENLE! Seni Allah'ın bu emrine itaatten hangi tağutlar alıkoyuyor?
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Sayın İbrahimizm,
Bugünkü anladığımız şekli ile Laiklik Aydınlanma ile ortaya çıkmıştır. FRansada , Katolik kilisesine karşı çok sert biçimde uygulanmıştır. Öyleki daha 1900 lerin başında Pazar günü kiliseye giden devlet memurlarını işten atıyorlardı. O derece.
Dine karşı değildir. Dinsiz de değildir. İnsan aklı ile din arasında bir denge kurmak amaçlıdır. Esas olan akıldır. (aydınlanmanın Laikliği budur.)
Tarih boyunca din ve bilim çatışmıştır. Çünkü Din adamları Tanrı adına konuşmuşlar, OLur olmaz her şeye karışmışlar. Tanrıdan aldıklarını söyledikleri güçleri ile halkı, bilim adamlarını, hatta kralları baskı altına almışlardır.
Bunun için bilim adamları din adamlarını pek sevmemiştir. Din adamları da bilim adamlarını. Bu Hristiyanlıkta da, İslamda da, Eski yunanda da böyle olmuştur. Hala da böyle bir sıkıntı vardır.
Bilim aklı, gözlenebilir, deney le ispatlanabilir, gerçekleri arayıp, bulur. r. Bilim Dinin veya dinlerin vaaz ettikleri konuların gerçek olup olmadıklarını araştırmaz. Yani bilim şunu demez, araştırdım, gözlemledim, deneyledim X dininin inandığı şeyler gerçeğin ta kendisi imiş. X dini bilimseldir. Din vahyi ve imanı savunur. Dediklerinin, tanrıdan geldiğini ve onun için gerçek olduğunu söyler.
Aristo , din adamları kendi işine karışmasını engellemek için demiştir ki tanrı vardır, ama hiçbir şeye karışmaz. Dünya ne yaratılmıştır. Ne de yok olacaktır. Din ile arasına sınırı çekmiştir. Bütün dinler ister ilahi olsun, ister pagan olsun dünyayı tanrı veya tanrıların yarattığını söyler. Tanrı adına her şeye karışırdı. Aristo baştan yöntemini belirlemiş, hududunu koymuştur. İlimle uğraşacaksan aklı ön plana alacaksın, inancı karıştırmayacaksın. İnanç , bilimin tek hedefi olan salt gerçeği bulmaya engeldir.
Bir çok materyalist felsefe bu ihtiyaçtan çıkmıştır. Hatta arkadaşların Ateizm ve Darwinizm in 19. yüzyılda çıkması ile ilgili tespitlerinde isabet vardır. Ateizm ve evrime benzer düşünceler eski yunandan beri vardı, ama çok güçlenmesi 19. yüzyılda olmuştur. Çünkü artık bilim kendini ispat etmiştir. Öyle her çorbaya maydanoz Hristiyan kilisesine, Yahudi hahamlığına ve İslam Şeyhülislamlığına papuç bırakmaz.
BEn evrim, yaradılışçılık arası mücadelenin de bilimin beni rahat bırak, benim çabalarıma inancı karıştırma tepkisi olduğuna inanıyorum.
Aydınlanma demiştir ki, insanın başına ne geldiyse kendi aklını kullanmamasından gelmiştir. İnsan bu güne kadar hep başkalarının aklıyla hareket etmiş, reşit olmayan bir çocuk gibi davranmıştır. Bundan sonra reşit bir insan gibi davranacak, kendi aklını rehber alacaktır. (immanuel Kant 1770 ler. )
Ondan sonra ne olmuştur. Her şey akılla sorgulanmıştır. Ey Fransa Kralı lui. Sen hangi yetki ile oradasın. İşte ben Tanrının yeryüzündeki gölgesiyim. Tanrı adına halkı yönetiyorum. Yok ya. Kimse Tanrıdan yetki almaz ve tanrısal bir yetki kullanamaz. Fransayı FRansa halkı adına yönetiyorsun. Fransız halkının çıkarlarına aykırı hareket edersen, bu halk seni cezalandırır. Halk kendi yöneticilerini seçecektir. Kralın yanında halkın seçtiği bir meclis te bulunacaktır.
Aynı şey Osmanlıda da oldu. Meşrutiyetçiler Padişaha bunları dediler. Birinci, ikinci meşrutiyet bu şekilde oldu. Padişahın halifelik sıfatı, aydınlanmacı aydınlar tarafından çok sorgulandı. Yönetim halk adınadır. Öyle padişah Allahın yeryüzündeki gölgesi değildir. Falan. Padişah ancak bir devlet başkanıdır. Halkı temsil eden, onun şeçtiği meclistir.
İşte Aydınlanmanın getirdiği Laiklik şunları vaaz etti.
Din bir vicdani kanaattir. Din adına yönetim olmaz. Yönetimler halk adınadır. Devletin dini olmaz. Devlet bütün dinlere eşit uzaklıktadır. DEvletin kendi tebaası içinde farklı dinlere mensup topluluklar vardır. Devlet hepsine eşit davranacaktır.
Örneğin Osmanlı Tanzimatla , Müslüman, Hristiyan tebaasına eşit davranacağını taahhüt etmiş, ticaret, ceza kanunlarını batıdan almıştır. ÇÜnkü bir hristiyan diyebilirdi , bana ne kardeşim senin dini kanunlarından ben laik kanunlarla yargılanmak istiyorum. Bu 1700 lerde olmazdı, ama 1800 lerde olabilmektedir. BU nedenle de Osmanlı batıdan aldığı kodifiye kanunlara geçmiştir.
Hukuk okumuşlar bilir. 1800 lerden evvel , medeni kanun, ceza kanunu diye kodlanmış kanunlar yoktu. Bütün ülkelerde dini kanunlar geçerliydi. Herkes kendi kara kaplısına bakar, böyle hüküm verirdi. Ama 1800 lerden sonra, anlayış artık insan aklıyla yapılan kanunlar yoluyla idare oldu.
Osmanlı da 1800 lerde laik kanunlar uygulanmıştır. Sadece evlenme, boşanma, miras işleri müslümanlar için dini kanunla uygulanmıştır. Hristiyanlar kendi cemaatlerinin uygulamasına göre uygulamıştır.
HUkuk tekniği açısından laik kanunlar gelenek görenek gözetilerek yapılabilir. Uygulamada örneğin Medeni Kanunun bütünlüğünü bozmadan alalım, sonra onu kuşa benzetiriz endişesiyle kabul edildiğinden, bazı bizim gelenek , göreneğimize uymayan şeylerde uygulanmıştır. Örneğin mirasta , miras sadece alt soya geçiyor, adamın yaşlı bakıma muhtaç , fakir bir annesi, babası varsa ona geçmiyordu. Yeni yasada , bütün aksaklıklar düzeltildi.
Laik yasada kaynağı din olan hükümler de olabilir. Yani bir hüküm vay kutsal kitapta geçiyor ondan laik değildir diye alınmaması diye bir durum da yoktur, ama Kutsal kitapta geçiyor illa yasaya böyle alınacaktır diye bir durumda yoktur. Türkiyedeki kimi uygulamalar ifrat tefrittir.
Mesela devlet eskiden zinaya ceza verirdi. Ama bu kadına her halükarda, ama erkeğe neredeyse hiçbir zaman şeklinde uygulandığı için kaldırıldı. BUgünde devlet isterse Zinaya da ceza verir. İçki yi de yasaklar. Sarhoşluk gibi fiillere daha ağır ceza verebilir.
Mantık şudur. Devlet her şeyi yapabilir, ama kendisini dini anlayışla, dini kanunlarla sınırlamaz. Laik devlette içkiyi kumarı, genelevi yasaklar, yasaklayabilir. Bunlar gerçekten bir tehlike olmuşsa, Örneğin bir ara Kumarhaneler vardı, Aslında Turistler için açılmıştı. Özellikle İsrailden gelip kumar oynayan yahudi çoktu. Güya Türklere yasaktı. Ama yasağı delip te toplumsal sorun olan, Türklerden dolayı. Devlet hepsini kaldırdı. DEvletin, ya Kumar yasağı din de vardı, şimdi ben bunu yasaklarsam laikliğe aykırı olur gibi bir kaygısı yoktur.
Bir Alkolizm, bir fuhuş hastalıkları tehlikesi oldumu devlet her şeyi yasaklayabilir. Ama böyle bir tehlike yoksa, sınırlı şekilde herşeyin olmasında da bir zarar yoktur. Osmanlı döneminde de, Selçuklu dönemin de de bu tip yerler vardı. O dönemler daha islami yönetimlerin olduğu dönemler. İnsanların gençlikteki aşırılıklarına karşı bir süpap olduğuna inanıyorum. İnsanların kendi yaşam biçimini din adına dayatarak baskı yapması da yanlış. BU tip davranışların faydadan ziyade zarar getirdiği inancındayım.
Ondan dolayıda Allah bunların yasağını idarecilere değil, insanların kendi şahsi imanlarına bırakmıştır. Hayatın bazı gerçekleri karşısında bugünün İslam hukuku ile yönetilen Mısır, Ürdün, Irak gibi devletlerindeki uygulamalar da Laik Türkiye Cumhuriyetinden bir farkı yoktur.
Prof. Yaşar Nuri Öztürk e göre, Kur'an dini Laikliklikle çatışmaz. Kur'anın Laik karakteri vardır. Kur'an akla önem verir, din adamı sınıfı yaratmaz. Ben de Kur'anın gerçek vahiy olduğu, onun için akılla, bilimle çatışmayacağı inancındayım. Fakat öyle yorumlar oluyor ki, acaba yanılıyormuyum diye düşünmeden de edemiyorum.
Ama Gelenek dini ile Laiklik çatışır. Çünkü esası Kur'an dan ziyade İsrailiyyat ve Mesihhiyat içerikli hadislerdir. Onun için Laiklik, nasıl hristiyanlıkta ve Yahudilikte sorun olmuşsa , Geleneksel İslamiyette de sorun olmuştur.
Onun için ben tağut gibi kavramları aşırı yorumlayıp, Kur'ana harici yorumunu getirip, geleneksel İslamı bile arar hale gelirsek vay halimize, diyorum. Ben gençliğimdeki bazı gruplara olan tepkimi bu arkadaşlara yönelttim. Bir ayeti yorumluyorsun Talibanı buluyorsun, bir ayeti yorumluyorsun Demokrasiyi buluyorsun. Ama ben Demokrasiden yana olduğuna inanıyorum.
Şu sitede bile nekadar adam var, o kadar ayrı din anlayışı var. Onun için herkesin dini kendine olsun.Herkes kendi vicdanında huzurlu ve mutlu olsun. Laiklik bu kadar farklı müzik aletini yöneten iyi bir orkestra şefi, veya diğer bir arkadaşımızın dediği gibi bir hakemdir. Türkiyede ki uygulanışında bazı keskin yanlar olmuştur.(Ülkenin özelliğinden dolayı). İlkenin İstismara ve dumura yol açmayacak şekilde uygulanması, dine de dindarlara da faydalı olacaktır.
Herkese selamlar,
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Dermanbeg Yazdı:
Selam Hasan Akçay,
"Laik devlet mirasta vasiyete müsade eder,"iyi ediyorsa etsin ne yapalım.Laik devlet su içmemize de müsade ediyor,şimdi bu çok büyük bir fazilet mi demeliyiz.Asıl siz bir müslüman olarak laiklik gerekçe gösterilerek Allah'ın açıkça yasak ettiği Faizin,Zinanın,içkinin,kumarın,her türlü cinsel sapmayı özendiren medyanın,din bozguncusu diyanetin nasıl kurumsallaş malarına müsade edildiğini izah edermisiniz?Allah'ı ve değerlerini önemseyen yönetim bunlara destek olur mu?Açıkça soruyorum sen bu saydıklarımı onaylıyormusun?
Hasan Akçay,zaman zaman güzel açılımlarınız var,ve ben bunları olumlu değerlendiriyorum.Ancak biraz anıtkabir,biraz cami,biraz Kuran'la bir yere varamazsınız.Varılsaydı Yaşar Nuri varırdı,çünkü o sizden daha üstad bu konuda.
Selam saffet Metin,
"Kur'an ne der, Birisine karşı kininiz sizi Adaletten ayırmasın der. M.K konusunda niye buna uyamıyorsunuz."
Böyle diyorsun ama sen tarihi M.K'den çok daha gerilerde olan emevileri ve yöneticilerini daha sert ve kıyasıya eleştiriyor,tüm bozulmanın baş sorumlusu yapıyorsun.Bence aynayı kendine tutman lazım.
Sayın DErmanbeg,
Emevi ler ve MK arasında bir bağlantı kuracak olursak, MK Övülecek yanı %90 , eleştirilecek yanı %10 olabilecek bir liderdir. Oranları bir fikir vermek amaçlı verdim. Onunla ilgili her konuda bilgi verebilir, inkilap tarihi profesörlerinin dahi cevaplayamayacağı şeyleri cevaplarım.
Emeviler ise bunun tersidir. Yani övülecek yanı % 10, yerilecek yanı %90 dır. ve Bunlar benim için adil rakamlardır.
Bu konuda Efraime sözüm var. Halifeler diye bir başlık açmıştı. Bu Başlık altında Emevileri yazacağım. O zaman beni ve yazdıklarımı daha iyi değerlendirirsiniz, belki bana hak verebilirsiniz.
Hasan Akçaya getirdiğiniz eleştirilere gelince, Devlette esas olan özgürlüktür, yasaklamacılık değildir. Devletin laik olup olmaması bu konuda bir ölçü değildir. Örneğin, MIsır, Ürdün, Irak gibi ülkelerde de içki serbesttir. Ki bu ülkeler laik değil, İslam hukuku kuralları ile idare ediliyor. Şİmdi siz bunları din yasaklıyor, devlet dini kurallara göre yönetiliyor olsaydı devlet te yasaklardı diyorsunuz. Gerçek bu değil. Din kurallarına göre yönetilen ülkelerde serbest bırakabilir.
Zamanımızda devletler zarar vermediği sürece herşeyin serbestliğinden yanalar.Örneğin Amerikada 1920 lerde içki yasağı oldu. İnsanlar on sene içki içemedi. Sonra daha çok içtiler. Mafia denen şeyler hep bu içki yasağı nedeniyle oldu. Aşırı yasak çözüm değil, ama büsbütün boşbırakmak ta çözüm değil. Ama toplum bunlardan zarar görmesi durumunda laik devlette, ataist devlette hepsini anında yasaklar.
Diyanet işleri dini hizmetleri yürütmekle ilgili bir kurumdur. Halka içki içmeyin, kumar oynamayın diye öğüt verir, ama Laik bir devlete sen Milli piyangoya, içki üretimine falan niye izin veriyorsun diye bir şey deme yetkisi yoktur.
Aydınlanmanın devletinde devlet mutlak hakimdir. Devlet dinin izin verdiği şeyleri de yasaklayabilir. Dinin izin vermediği şeyleri de serbest bırakabilir.
Bu bir tek Türkiyede olan bir şey değildir. Dünyadaki bütün devletlerin uygulamaları bu şekildedir. Yönetim halk adınadır, yönetimler ancak zararlı olduğuna inandıkları veya bir şey zararlı olmaya başladığı anda yasak koyarlar.
Medyadaki vıcık vıcık magazin programlarına ben de karşıyım. Ama ne yapalım bu halk onları seyretmektedir. TV şirketlerinin derdi rating tir. Ama bunlara karşı idare isterse tedbir alabilir. Laiklik var diye her türlü cıvıklığın sergilenmesi gerekmemektedir. Ayrıca Laiklikle bunun hiçbir alakası yoktur.
Yaşar Nuri Hocaya gelince, Din adına , M.K için söylediği herşey doğru ve tutarlıdır. Yaptıkları da gayet güzel olmaktadır. Maalesef şu Ramazanda TV sohbetlerinden mahrum kalmışızdır. SAnırım onun çıkmaması için kanallara bir baskı olabilir. Süleyman Ateş hocanın programı da maalesef çok sınırlıdır. Meydan Nİhat Hatipoğlu hocaya kalmıştır. Onda da ona soru soran kitlenin din anlayışına kafa atasım gelmektedir. HOcam yüzüğü sol elim yerine sağ elime takmam caizmidir gibi dinle falan alakasız sorular. Neyse günaha girmeyeyim.
M.K ya olan tepki, Askeri hükümetlerin dayatmalarından, belki okullarda zoraki okutulan inkilap tarihi derslerinden ki kitapları konuyu maalesef çok kötü anlatmaktadır, çocuklar bir şey öğreneceklerine daha beter cahil kalmaktadır.) ve din yobazlarının ahlak dışı propagandalarından kaynaklanmaktadır. Hiç hatası yokmudur. Hatasız kul olmaz önermesi için de herkesin hataları vardır. Sonuçta o da bir yöneticidir. Yaptıkları bir kısım halk tarafından hoş karşılanıp, bir kısım halk tarafından hiç beğenilmeyebilir. M.K her insan gibi eleştirilebilir , ama her insan gibi hakaret içerecek saldırılara karşı onuru korunması gereken bir insandır. Ayrıca büyük bir şahsiyettir.
Ben ümeyyeyi hiç sevmiyorum. Ama onlara hakaret etmiyorum. Onların maceralarını da başka bir yazıda anlatacağım inşallah.
Herkese selamlar.
Herkese selamlar,
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
Devletin
dini olmaz. Devlet bütün dinlere eşit uzaklıktadır. DEvletin kendi
tebaası içinde farklı dinlere mensup topluluklar vardır. Devlet hepsine
eşit davranacaktır.
Demişsiniz;
Şimdi Nietzsche der ki;İnsan hayvandan türemiştir,avrupalı ırklar fiziki seleksiyonlarını tamam etmiştir,bu süreç sürekli güzele mükemmele bir gidiş ise ''Vicdani güzellik neden fiziki güzellikle paralellik arzetmemiştir.''
işte soru bu..
Devlet yönetimine dinin karışması taraftarı asla olmadım böyle bir oluşumada asla destek vermem.. Benim desteğim insani/vicdani düşünce etrafında oluşturulan/oluşturulacak yönetimleredir.
Laiklik, dini hezeyanların dizginlenmesi için zamanında işleyişini ama böyle ama şöyle sürdürmüştür.
Ancak Nietzsche'nin sorusu gözardı edilmemelidir.Laik sistem en azından Türkiyede siyahın,halklar üzerinde baskısını artırmıştır.Kapitalizm laiklik kavramının en belalı ve ayrılmaz çocuğudur.
Devlet vicdani/insani düşünce etrafında kurulduğunda adalet kendini gösterir.A mezhebine B mezhebine veya A baskın ırkına veya B pasif ırkına zulm etmez..
Ancak şu zaman laikliğin yerlerde süründüğü dincilerin ise fırsat gözlediği zamandır..ikiside birbirinden beter.
Laiklik kavramını din devlet ayrımı olarak anlamamalısınız.Laiklik ve çocukları,bugün artık sınır,ırk asabiyetlerinide bünyesine hazm etmiştir.
Merhaba Saffet Metin. Laiklik gelenek dini ile çatışır. Bu önemli. Çünkü konumuz "LAİKLİK, dine engel oluyor!" iddiasıdır. Hangi dine?
Şunu açık ve net olarak ortaya koyabilir miyiz lütfen: GELENEK DİNİ nedir; gelenek dini Kurani İslam ile hangi alanlarda çatışır? Somut örnekler.
Bir de buradaki herkesin gelenek dinine mi ya da Kurani dine mi bağlı olduğunu düşünmesi gerekiyor.
İstenirse benim listem kullanabilir. Örneğin inananların şu Kurani kurallara uymasını laiklik mi ya da gelenek dini mi önlüyor? Bilinçli olalım, bilelim ki içten inanırların laiklikten yana mı ya da gelenek dininden yana mı olması gerektiği ortaya çıksın.
(1)Mirasın nasıl pay edileceği kişinin vasiyeti ile belirlenir (2:180).
(2)Cuma ibadeti kadınlara da farzdır (62:9).
(3)Zina cezayı gerektirir (24:2).
(4)Nüşuz cezayı gerektirir (4:34).
(4)Namaz kılan inanır ağzından çıkanın anlamını bilmek zorundadır (41:44, 26:198-199).
(5)Av yasağı gibi ilahi emirlerin takvime bağlanabilmesi için güneş yılı şarttır (5:1, 5:95, 12:47).
(6)DEMOKRASİ denen "halk yönetimi"nin uygulanması gerekir (2:104).
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Sayın İbrahimizm,
Laiklik sadece dinin aşırılıklarını budamak için gelmemiştir.
Devletin ülkesinde her alanda her konuda hakim olduğunu pekiştirmek için
gelmiştir. Ayrıca Türkiye de Osmanlı zamanının bir takım yanlış uygulamalarına
tepkidir.
Örneğin Türkiyenin vatandaşı bir katolik ile müslüman arasında dava olsun.
Katolik diyor ki ben Fransız konsolosluğunda yargılanırım. Çünkü Devletinin
Fransaya verdiği kapitülasyonlar bana o hakkı vermektedir demiştir. Böyle saçma
şeyler olmuş, Osmanlı müslüman tebaa ezilmiştir.
Onun için Laik kanunlar kabul edilmiştir.
Lozanda İstanbuldaki azınlıklar için ayrı hukuki haklar istenmiş. Türkiye karşı
çıkmış. Meselenin halli Türkiyenindini
olmayan kanunlar yapma şartına bağlanmıştır. Hatırladığım kadarıyla Lozan'ın
böyle bir maddesi vardır.
Yani İngiltere (O zamanın Amerikası) Türkiyenin batı tipi bir Medeni Kanun kabul
etmesini istemiştir, yoksa Hristiyan vatandaşlar için ayrı haklar talep
etmekteydi. İktidarda kim olursa olsun, Osmanlı aynen devam etse, Padişahlık, Halifelik
falan kalkmasa da O isviçre medeni kanunu gelmek zorundaydı. İstediğinize
sorun, istediğiniz yeri araştırın. Olay budur. Olay devletin batı tipi medeni
kanun kabul etme sözü vererek, kendine hristiyan azınlık vatandaşlar üzerinden dış müdahele yapılması olayını
kapatmasıdır.
Maalesef , batı Osmanlıya Hristiyanlar üzerinden çok
karışmıştır. Buna ilk karşı çıkan
İttihat ve terakki dir. Kapütülasyonları kaldırmıştır. Cumhuriyette Laiklik
üzerinden bu tip müdaheleleri önlemiştir.
Herkese selamlar,
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
Tarih boyunca din ve bilim çatışmıştır. Çünkü Din adamları Tanrı adına konuşmuşlar, OLur olmaz her şeye karışmışlar. Tanrıdan aldıklarını söyledikleri güçleri ile halkı, bilim adamlarını, hatta kralları baskı altına almışlardır.
Elinde Allah'ın kitabı olan ne adına konuşmalıydı??Elbette Allah adına konuşacak, bu onun en doğal hakkıdır.Peygamberler böyle yapmadı mı?
Bunun için bilim adamları din adamlarını pek sevmemiştir. Din adamları da bilim adamlarını. Bu Hristiyanlıkta da, İslamda da, Eski yunanda da böyle olmuştur. Hala da böyle bir sıkıntı vardır.
Bilim aklı, gözlenebilir, deney le ispatlanabilir, gerçekleri arayıp, bulur. r. Bilim Dinin veya dinlerin vaaz ettikleri konuların gerçek olup olmadıklarını araştırmaz. Yani bilim şunu demez, araştırdım, gözlemledim, deneyledim X dininin inandığı şeyler gerçeğin ta kendisi imiş. X dini bilimseldir.
Hayır bu doğru değil.Bilim genellikle gereksiz boş işlerin peşinde koşar ve insanı asıl imtihan modundan saptırmaya çalışır.Din adamlarıda buna itiraz ederler haklı olarak.Bilim cep telefonunu icad eder çevreyi batırır sonrada oturur başında çözüm arar,timsahın gözyaşlarını döker.Örneğin din güneşin ve ayın zaman,hesap için ölçü araçları olduğunu söyler.Bilim ise saptırıcı görevi yaparak bu varlıkların ağırlıklarını hesap etme cüretine girişir. Din vahyi ve imanı savunur. Dediklerinin, tanrıdan geldiğini ve onun için gerçek olduğunu söyler.
Aristo , din adamları kendi işine karışmasını engellemek için demiştir ki tanrı vardır, ama hiçbir şeye karışmaz. Dünya ne yaratılmıştır. Ne de yok olacaktır. Din ile arasına sınırı çekmiştir. Bütün dinler ister ilahi olsun, ister pagan olsun dünyayı tanrı veya tanrıların yarattığını söyler. Tanrı adına her şeye karışırdı. Aristo baştan yöntemini belirlemiş, hududunu koymuştur. İlimle uğraşacaksan aklı ön plana alacaksın, inancı karıştırmayacaksın. İnanç , bilimin tek hedefi olan salt gerçeği bulmaya engeldir.
Laikliğin güzel tanımları bu yazdıkların,öyle görünüyor ki gönlün bu tarafta.Allah hem doğrudan karışan hem de resul ve müminler kanalıyla dolaylı karışandır.
Bir çok materyalist felsefe bu ihtiyaçtan çıkmıştır. Hatta arkadaşların Ateizm ve Darwinizm in 19. yüzyılda çıkması ile ilgili tespitlerinde isabet vardır. Ateizm ve evrime benzer düşünceler eski yunandan beri vardı, ama çok güçlenmesi 19. yüzyılda olmuştur. Çünkü artık bilim kendini ispat etmiştir. Öyle her çorbaya maydanoz Hristiyan kilisesine, Yahudi hahamlığına ve İslam Şeyhülislamlığına papuç bırakmaz.
BEn evrim, yaradılışçılık arası mücadelenin de bilimin beni rahat bırak, benim çabalarıma inancı karıştırma tepkisi olduğuna inanıyorum.
Aydınlanma demiştir ki, insanın başına ne geldiyse kendi aklını kullanmamasından gelmiştir. İnsan bu güne kadar hep başkalarının aklıyla hareket etmiş, reşit olmayan bir çocuk gibi davranmıştır. Bundan sonra reşit bir insan gibi davranacak, kendi aklını rehber alacaktır. (immanuel Kant 1770 ler. )
Ondan sonra ne olmuştur. Her şey akılla sorgulanmıştır. Ey Fransa Kralı lui. Sen hangi yetki ile oradasın. İşte ben Tanrının yeryüzündeki gölgesiyim. Tanrı adına halkı yönetiyorum. Yok ya. Kimse Tanrıdan yetki almaz ve tanrısal bir yetki kullanamaz. Fransayı FRansa halkı adına yönetiyorsun. Fransız halkının çıkarlarına aykırı hareket edersen, bu halk seni cezalandırır. Halk kendi yöneticilerini seçecektir. Kralın yanında halkın seçtiği bir meclis te bulunacaktır.
Eğer dünyayı din adamları yönetseydi zulüm bu kadar büyük boyutlara ulaşamazdı.Batılıların son yüz yıla "kara yüzyıl" demesi boşuna değildir.İşte Allah'ın devredışı bırakıldığı son yüzyılın hali!!
Aynı şey Osmanlıda da oldu. Meşrutiyetçiler Padişaha bunları dediler. Birinci, ikinci meşrutiyet bu şekilde oldu. Padişahın halifelik sıfatı, aydınlanmacı aydınlar tarafından çok sorgulandı. Yönetim halk adınadır. Öyle padişah Allahın yeryüzündeki gölgesi değildir. Falan. Padişah ancak bir devlet başkanıdır. Halkı temsil eden, onun şeçtiği meclistir.
İşte Aydınlanmanın getirdiği Laiklik şunları vaaz etti.
Din bir vicdani kanaattir. Din adına yönetim olmaz. Yönetimler halk adınadır. Devletin dini olmaz. Devlet bütün dinlere eşit uzaklıktadır. DEvletin kendi tebaası içinde farklı dinlere mensup topluluklar vardır. Devlet hepsine eşit davranacaktır.
Dostum! Naci Çelik'in deyimiyle "olaylara anahtar deliğinden bakıyorsun".Saddam gidip Laik Bush gelince rahmet mi yağdı arapların başına?
Örneğin Osmanlı Tanzimatla , Müslüman, Hristiyan tebaasına eşit davranacağını taahhüt etmiş, ticaret, ceza kanunlarını batıdan almıştır. ÇÜnkü bir hristiyan diyebilirdi , bana ne kardeşim senin dini kanunlarından ben laik kanunlarla yargılanmak istiyorum. Bu 1700 lerde olmazdı, ama 1800 lerde olabilmektedir. BU nedenle de Osmanlı batıdan aldığı kodifiye kanunlara geçmiştir.
Hukuk okumuşlar bilir. 1800 lerden evvel , medeni kanun, ceza kanunu diye kodlanmış kanunlar yoktu. Bütün ülkelerde dini kanunlar geçerliydi. Herkes kendi kara kaplısına bakar, böyle hüküm verirdi. Ama 1800 lerden sonra, anlayış artık insan aklıyla yapılan kanunlar yoluyla idare oldu.
Osmanlı da 1800 lerde laik kanunlar uygulanmıştır. Sadece evlenme, boşanma, miras işleri müslümanlar için dini kanunla uygulanmıştır. Hristiyanlar kendi cemaatlerinin uygulamasına göre uygulamıştır.
HUkuk tekniği açısından laik kanunlar gelenek görenek gözetilerek yapılabilir. Uygulamada örneğin Medeni Kanunun bütünlüğünü bozmadan alalım, sonra onu kuşa benzetiriz endişesiyle kabul edildiğinden, bazı bizim gelenek , göreneğimize uymayan şeylerde uygulanmıştır. Örneğin mirasta , miras sadece alt soya geçiyor, adamın yaşlı bakıma muhtaç , fakir bir annesi, babası varsa ona geçmiyordu. Yeni yasada , bütün aksaklıklar düzeltildi.
Laik yasada kaynağı din olan hükümler de olabilir. Yani bir hüküm vay kutsal kitapta geçiyor ondan laik değildir diye alınmaması diye bir durum da yoktur, ama Kutsal kitapta geçiyor illa yasaya böyle alınacaktır diye bir durumda yoktur. Türkiyedeki kimi uygulamalar ifrat tefrittir.
Mesela devlet eskiden zinaya ceza verirdi. Ama bu kadına her halükarda, ama erkeğe neredeyse hiçbir zaman şeklinde uygulandığı için kaldırıldı. BUgünde devlet isterse Zinaya da ceza verir. İçki yi de yasaklar. Sarhoşluk gibi fiillere daha ağır ceza verebilir.
Mantık şudur. Devlet her şeyi yapabilir, ama kendisini dini anlayışla, dini kanunlarla sınırlamaz. Laik devlette içkiyi kumarı, genelevi yasaklar, yasaklayabilir. Bunlar gerçekten bir tehlike olmuşsa, Örneğin bir ara Kumarhaneler vardı, Aslında Turistler için açılmıştı. Özellikle İsrailden gelip kumar oynayan yahudi çoktu. Güya Türklere yasaktı. Ama yasağı delip te toplumsal sorun olan, Türklerden dolayı. Devlet hepsini kaldırdı.
Piyangoyu niye kaldırmıyor?Turiste kumar caiz mi?
DEvletin, ya Kumar yasağı din de vardı, şimdi ben bunu yasaklarsam laikliğe aykırı olur gibi bir kaygısı yoktur.
Allah doğruyu ve yanlışı belirlemiştir,tüm devletler ve bireyler buna uymak zorundadır.Devleti yönetenler,kanun yapanlar Allah'ın "güzel amel"ile sınadığı kullarıdır.
Bir Alkolizm, bir fuhuş hastalıkları tehlikesi oldumu devlet her şeyi yasaklayabilir. Ama böyle bir tehlike yoksa, sınırlı şekilde herşeyin olmasında da bir zarar yoktur. Osmanlı döneminde de, Selçuklu dönemin de de bu tip yerler vardı. O dönemler daha islami yönetimlerin olduğu dönemler. İnsanların gençlikteki aşırılıklarına karşı bir süpap olduğuna inanıyorum. İnsanların kendi yaşam biçimini din adına dayatarak baskı yapması da yanlış. BU tip davranışların faydadan ziyade zarar getirdiği inancındayım.
Kişi ancak kendi evinde üretip içmekte özgürdür.Yaydığı, kurumsallaştırdığı an yasaklanmalıdır.
Ondan dolayıda Allah bunların yasağını idarecilere değil, insanların kendi şahsi imanlarına bırakmıştır. Hayatın bazı gerçekleri karşısında bugünün İslam hukuku ile yönetilen Mısır, Ürdün, Irak gibi devletlerindeki uygulamalar da Laik Türkiye Cumhuriyetinden bir farkı yoktur.
Dostum, buralarda Allah'ın dediği olmaz boşuna tutarsız örnekler sıralayıp durma.Ben buraları çok iyi bilirim.
Prof. Yaşar Nuri Öztürk e göre, Kur'an dini Laikliklikle çatışmaz. Kur'anın Laik karakteri vardır. Kur'an akla önem verir, din adamı sınıfı yaratmaz. Ben de Kur'anın gerçek vahiy olduğu, onun için akılla, bilimle çatışmayacağı inancındayım. Fakat öyle yorumlar oluyor ki, acaba yanılıyormuyum diye düşünmeden de edemiyorum.
Her din-bilim çatışmasında illa ki bilim mi haklı ilan edilmeli?Subhanallah!
Ama Gelenek dini ile Laiklik çatışır. Çünkü esası Kur'an dan ziyade İsrailiyyat ve Mesihhiyat içerikli hadislerdir. Onun için Laiklik, nasıl hristiyanlıkta ve Yahudilikte sorun olmuşsa , Geleneksel İslamiyette de sorun olmuştur.
Onun için ben tağut gibi kavramları aşırı yorumlayıp, Kur'ana harici yorumunu getirip, geleneksel İslamı bile arar hale gelirsek vay halimize, diyorum. Ben gençliğimdeki bazı gruplara olan tepkimi bu arkadaşlara yönelttim. Bir ayeti yorumluyorsun Talibanı buluyorsun, bir ayeti yorumluyorsun Demokrasiyi buluyorsun. Ama ben Demokrasiden yana olduğuna inanıyorum.
Şu sitede bile nekadar adam var, o kadar ayrı din anlayışı var. Onun için herkesin dini kendine olsun.Herkes kendi vicdanında huzurlu ve mutlu olsun. Laiklik bu kadar farklı müzik aletini yöneten iyi bir orkestra şefi, veya diğer bir arkadaşımızın dediği gibi bir hakemdir.
Hakem de hakim de Allah'tır.
Türkiyede ki uygulanışında bazı keskin yanlar olmuştur.(Ülkenin özelliğinden dolayı). İlkenin İstismara ve dumura yol açmayacak şekilde uygulanması, dine de dindarlara da faydalı olacaktır.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma