Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Bu sorun tek taraflı değildir..bir problemde biri kurani diğeri şeytani veya zıt davranabilirler..zaten Kurandan kaçan laiklerle,kurana sarılan dincilerden Allah bizide sizide korusun..ama özellkile dincilerden.
Yasaları tasarısı sunmak için kişilerin o konuda uzman olmaları gerekmektedir..misal bor madeniyle alakalı bir yasa..haydi bunu toptan dışarının kullanımına verelim..şimdi bunu söyleyen bor hakkında bir bilgi sahibi değilse veya uzmanından bu desteği almamışsa ve bu yasada çıkmışsa bir tane beyinsizin yüzünden memleket değerini bedava dışa kaptırır..zina suç mu değil mi?
Konu en başta insani..ikinci derecede dini..
Madem dini ilgilendiren bir yasa çıkacak o zamanda din konusunda vicdan sahibi kişiden yardım alınacak..şimdi biri mülkiyeyi okumuş diğeri hamallıktan gelmiş çoğunluk sayesinde vekil olmuşlar..yönetimde kanunda kuralda bunlara bırakılamaz..
şimdi kuranda ''sizden bilginler olsun''ifadesinde bu zamanda olması gereken bir ''bilgin üniversitesidir''..salt zeka değil,insani yönleride ağır basmalıdır bu kişilerin..onlar HAKEMLER olmalıdır..hani aslında bu şuna benziyor..yetiştirme yurduna eleman alacaksınız..falan yakinimdir kartıyla işe aldığınız adam kusurluysa orada zulüm yapacak tecavüz edecek vs vs vs ..halbuki işe alınacak adam, psikolog ne bileyim işte insanı derinlemesine gören gözler/zihinler tarafından kontrol edilecek..o zaman ne sorun çıkar ne de hır..
eee efenim zaten anayasa mahkemesi var..oraya gidiyor..
evet gördük..anayasa mahkemelerinin üyeleride kıtak emekli haberimiz yok mu yoksa?Adam kitaba bakar..orda ne yazdıysa o..velhasılı bizde herkes her işi yapar..her işi yapar her işten anlarım abi hesabı..
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
İbrahimizm!!! Yazdı:
Laik kesim de dinle ilgili en ufak bir şeyde öcü görmüş gibi
kaçıyor. İçlerinden dine biraz yönelen oldu ise o da Yaşar Nuri sayesinde
Tespit gayet yerinde.Bir insan hem laik hem dindar olamaz mı?
İşte benim reddettiğim bu laiklik anlayışı..bunlar dincilerdende yobazlar..yaşar hoca bile bunların içinde duramadı.. işte mesele..laik misin değil misin? el cevap:İnsanım.
Sayın İbrahimizm,
Tabii ki, hem laik, hem dindar olunabilir.
Sorun geleneksel din anlayışına duyulan tepkidir.
Bu geleneksel din anlayışı lafının biraz açılmasını istedi arkadaşlar. İnşallah onu da yapacağım.
Sadece şekilci, baskıcı ,yasakçı, bilinçsiz, hurafe dolu ve moderniteye öfke dolu bir yapıdır, geleneksel din anlayışı. Laiklik te ona karşı bir korku ve tepkidir.
Laiklik din böyle bir öcü yapıdır, neme lazım ben laik olayım da bu olumsuz insanlara fırsat vermeyeyim zihniyetidir. Eğer dini bilirseniz, hem laik hem de dindar olabilirsiniz.
Bir de bazı arkadaşlara anlatmak istediğim bir şey var. Hanif olmamız, Camiye gitmememizi gerektirmiyor. Geleneksel müslümanlarla arkadaşlık etmememizi de gerektirmiyor. Diyanete düşman falan da değiliz. Hanefi mezhebini, diğer mezhepleri de eleştiririz. Ama düşman değiliz. Kİmseyi de tu kaka etmek istemeyiz. Bİz doğruyu bulmak istiyoruz. İnsanlara dini sevdirmek istiyoruz. Dinden korkanları da dine yakınlaştırmak istiyoruz. Hepsi budur.
Herkese selamlar,
Bize düşen tebliğdir. Onlara fikirlerimizi münasip bir dille anlatmaktır.
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
Değerli saffet,o kadar çok çelişkilerin var ki hepsine tek tek cevap yazsam inan ki çok sıkıcı olacak.Eğer Kuran İslamına talipseniz 'iki de bir tünele girip çıkan tren' gibi olmayın.Sizleri değerlendirmekte zorlanıyorum,lütfen sürekli aydınlığa çıkacak bir arayışa girin.
toplumların Adem'den beri iki çıkmazı ve iki tip müşrikliğe dalanların halleri.
1. grup din adına Allah'ın dininde vaaz ettiği hükümleri ( hududullah ) arttıtıp azaltır tahrif eder ve din diye şeriat kılar. dayatır. tağuttur yani Kuran'ın değimi ile. VE ONLARIN BU DEDİKLERİNİ TASDİK EDİP UYANLAR ONLARIN KULCUKLARIDIR.
2. grup siyasi tağutlar. Allah'ın emirlerini hiçe sayarlar, zulüm ve kan onların adı soyadıdır. Allah'ın arzında kullarına zulümlerini dayatırlar. asar keser işkence yaparlar. yani Allah'ın haram kıldıklarını meşrulaştırırlar. onların bu düzenlerini tasdik edip destekleyenler ve uyanlar onların kulcuklarıdır.
1. grup için Kuran çok bildiğiniz örnekleri verir.
2. grup için en önemli örnekler Firavun ve Yahudilerin Yöneticileridir.
hiç birisinin birbirinden farkı yoktur birisi Allah'ın hükümlerini din adına değiştirmekte ikincisi siyaset adına değiştirmektedir.
imtihan olduğunun bilincine varan ve yalnız Allah'a teslim olmak ve insanlığa şahitler olmak görevini ( hacc 78-bakara 143 ) yerine getirmek isteyenler BU İKİ TİP TAĞUTU DA REDDEDER onlara iman etmez itaat etmez.
hayatı, insanı, dini parçalayanlar bunları ayrı ayrı ele alanlar bunu anlayamaz anlayamayacaklardır. iki grup içinde din sadece bir ritüeller topluluğu ve vicdani bir meselesidir. İKİ GRUBUN TAĞUTLARI içinse dünyadaki üstünlük ve iktidarlarına bir kılıf ve kendilerine itaat eden kulcuklar edinme müessesidir.
özellikle Firavun kıssasını baştan sona okumak gerek, firavunun söylemlerine dikkat edin bir tane dini argümanı ya da iddiası yoktur, onun derdi iktidarıdır yani siyasidir. Allah'ın onu kınadığı ve yerdiği nokta ise SİYASİ ZULÜMLERİ ve AZGINLIĞIDIR, Allah'ın kullarına dayattığı zulüm düzenidir.
Rabbim fırsat varken akledenlerden eylesin.
selam ile.
__________________ yalnız Allah'a teslim ol ve şahitliği dosdoğru yap...
Hayır bu doğru değil.Bilim genellikle gereksiz boş işlerin peşinde koşar ve insanı asıl imtihan modundan saptırmaya çalışır.Din adamlarıda buna itiraz ederler haklı olarak.Bilim cep telefonunu icad eder çevreyi batırır sonrada oturur başında çözüm arar,timsahın gözyaşlarını döker.Örneğin din güneşin ve ayın zaman,hesap için ölçü araçları olduğunu söyler.Bilim ise saptırıcı görevi yaparak bu varlıkların ağırlıklarını hesap etme cüretine girişir.
Bu akıl ve bilim düşmanı iletiyi görünce iki yıl öncesine döndüm.
Bakınız, daha sonra birçok mükerrer takma adla yazan kişi Eylül 2007'de ne yazmış:
sultan Yazdı:
Bilimcilere:"Gökteki Ay bize neyi anlatır?"desek,cevapları"Dünyanın uydusu olup,kraterlerden ibaret,iç yapısı şöyle" vs. şeyler söylerler.
Oysa Allah,onun bizim için gökyüzüne yerleştirilmiş takvim olduğunu belirtir.(10/5) Bizi ilgilendirende budur.Bunu köydeki de,kentteki de anlar.Ancak bu anlayış bilimcileri çıldırtır.Çünkü,alanlarına girip oyuncaklarını ellerinden almışsınızdır!
İlginç..
Bilimin b'sinden habersiz, cehaleti kutsayan bu kinikler zihniyetini tüm insanlık için tehlikeli görüyorum.
Bilimi gereksiz, boş işlerin peşinde koşan, saptırıcı olarak tanımlayan zihniyet ile aynı havayı tenefüs etmekten ızdırap duyuyorum.
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
Katılma Tarihi: 16 haziran 2006 Gönderilenler: 751
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam Cin13 yazdı --------------------------- Bilimin b'sinden habersiz, cehaleti kutsayan bu kinikler zihniyetini tüm insanlık için tehlikeli görüyorum. Bilimi gereksiz, boş işlerin peşinde koşan, saptırıcı olarak tanımlayan zihniyet ile aynı havayı tenefüs etmekten ızdırap duyuyorum. ----------------------
biz burada hakikati arıyoruz
biri çıkıp diyorki hakikat burada, tutun elimden geçireyim o tarafa
diyorsunki doğru söylüyorda olabilirsin ama dur bakalım... bizi kandırma... kafamızı bulandırıp saptırma!
kardeşlerim diyorsun Allah insanı akılla, aklıda duyularla techiz ederek sınava tabi tutmuştur.
ve işte kitapda aklı olmayanı muhatap almıyor. hatta diyorki hakikat Allahın yanındadır. fakat vakalarda aramalısınız. güvenilir birde ip vakanın tezahüründe sünnetullahtan başka bulamassınız.
öyleyse bu adam bize vakıa göstersin!
öyleki, görmeli duymalı koklamalı değmeli ve tatmalıyız yetmez tekrarlamalı ki vakıa gerçek olsun. aklımızla hakikatten sayalım.
ilave ediyorsun
işte bilim bu kadar güvenilir bir kılavuzdur ispatsız bir gerçekliği hakikat olarak kabul etmez. bana tutunun sizi doğruya kılavuzlayım.
------------------
eyvallah... amenna ve saddakna
diyorumki
- bana hakikati göster elinden tutabilirmiyim - teorik olarak mümkün değil doğrusu tutamassın - ama elimden tutulunca temas ediyorum - öyle hissediyorsun gerçekte atomik seviyede temas söz konusu olamaz - ama görüyorum - gözlerin yeteri kadar hassas değil milyon kere milyon büyüterek görebilseydin aradaki boşuğu farkedecektin - biraz hızlı tutuşunca sesini başkaları bile duyuyor - o havanın sürtünmesinden kaynaklanan bir dalga, bir tür enerji boşalması yada dalgası salınımının kulağındaki algılayıcılarla aynı frekansda titreşmesinden. beynin öyle algılıyor, öbürlerinin ne duyduğunu bilmenede imkan yok. ancak benzetebilirsin. - yav adamın elini öptüm dilim değdi - o dediğin diğerlerinden daha müphem, bi defa kokuyumu aldın, yoksa tad alma sinirlerindenmi beynine sinyal gitti dokunma hissinden daha fazla şüphe götürür. ama oda diger duyuların gibi beynindeki bir programın sonucu - yav ama her defasında aynı şekilde etkileniyorum. ve bugüne kadar binlerce el sıktım, tutundum. - öyle sandın. kaldıki her defasında aynı ortam aynı el olmadığı için hatta zamanıda sayarsam diyebilirmki hiç bir zaman aynı el sıkma vakasını yaşamadın. bak ne kadar yanıltıcı görüyormusun halbuki az önce binlerce kez el tutuğunu söyledin. - e o zaman bana hakikati gösteremeyeceksin - hayır. sadece elimi tutamayacağını söyledim. - peki nası doğruya kılavuzlayacaksın - bilmiyorum. şu anda tek bildiğim gerçekte elinden kimsenin tutamıyacağıdır.
------------------------
sevgili cin13
Benim için nekadar saygıdeğer, bir araştırmacı olduğunuzu bilirsiniz.
aradaki farkı gösterirseniz bilimin hikmetini kavramamıza yardımcı olarak büyük sevaba konacaksınız. değilse korkarım bilim adamının düşünce tarzıyla sultanın düşüncesinin farkını anlatamayacaksınız.
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
< http-equiv="Content-" content="text/; charset=utf-8">< name="ProgId" content="Word.">< name="Generator" content="Microsoft Word 11">< name="Originator" content="Microsoft Word 11"><link rel="File-List" href="file:///C:%5CDOCUME%7E1%5Cqqq%5CLOCALS%7E1%5CTemp%5Cmsohtml1%5C01%5Cclip_filelist.xml" target="_blank">< style>
Dermanbeg Yazdı:
Tarih boyunca din ve bilim çatışmıştır.
Çünkü Din adamları Tanrı adına konuşmuşlar, OLur olmaz her şeye karışmışlar.
Tanrıdan aldıklarını söyledikleri güçleri ile halkı, bilim adamlarını, hatta
kralları baskı altına almışlardır.
Elinde Allah'ın kitabı olan ne adına
konuşmalıydı??Elbette Allah adına konuşacak, bu onun en doğal
hakkıdır.Peygamberler böyle yapmadı mı?
Bunun için bilim adamları din adamlarını pek sevmemiştir. Din adamları da bilim
adamlarını. Bu Hristiyanlıkta da, İslamda da, Eski yunanda da böyle olmuştur.
Hala da böyle bir sıkıntı vardır.
Bilim aklı, gözlenebilir, deney le ispatlanabilir, gerçekleri arayıp, bulur. r.
Bilim Dinin veya dinlerin vaaz ettikleri konuların gerçek olup olmadıklarını
araştırmaz. Yani bilim şunu demez, araştırdım, gözlemledim, deneyledim X
dininin inandığı şeyler gerçeğin ta kendisi imiş. X dini bilimseldir.
Hayır bu doğru değil.Bilim genellikle gereksiz
boş işlerin peşinde koşar ve insanı asıl imtihan modundan saptırmaya
çalışır.Din adamlarıda buna itiraz ederler haklı olarak.Bilim cep telefonunu
icad eder çevreyi batırır sonrada oturur başında çözüm arar,timsahın
gözyaşlarını döker.Örneğin din güneşin ve ayın zaman,hesap için ölçü
araçları olduğunu söyler.Bilim ise saptırıcı görevi yaparak bu varlıkların
ağırlıklarını hesap etme cüretine girişir.
Din vahyi ve imanı savunur. Dediklerinin, tanrıdan geldiğini ve onun için
gerçek olduğunu söyler.
Aristo , din adamları kendi işine karışmasını engellemek için demiştir ki
tanrı vardır, ama hiçbir şeye karışmaz. Dünya ne yaratılmıştır. Ne de yok
olacaktır. Din ile arasına sınırı çekmiştir. Bütün dinler ister ilahi olsun,
ister pagan olsun dünyayı tanrı veya tanrıların yarattığını söyler. Tanrı adına
her şeye karışırdı. Aristo baştan yöntemini belirlemiş, hududunu
koymuştur. İlimle uğraşacaksan aklı ön plana alacaksın, inancı
karıştırmayacaksın. İnanç , bilimin tek hedefi olan salt gerçeği bulmaya
engeldir.
Laikliğin güzel tanımları bu yazdıkların,öyle
görünüyor ki gönlün bu tarafta.Allah hem doğrudan karışan hem de resul ve
müminler kanalıyla dolaylı karışandır.
Bir çok materyalist felsefe bu ihtiyaçtan çıkmıştır. Hatta arkadaşların
Ateizm ve Darwinizm in 19. yüzyılda çıkması ile ilgili tespitlerinde isabet
vardır. Ateizm ve evrime benzer düşünceler eski yunandan beri vardı, ama
çok güçlenmesi 19. yüzyılda olmuştur. Çünkü artık bilim kendini ispat etmiştir.
Öyle her çorbaya maydanoz Hristiyan kilisesine, Yahudi hahamlığına ve İslam
Şeyhülislamlığına papuç bırakmaz.
BEn evrim, yaradılışçılık arası mücadelenin de bilimin beni rahat bırak, benim
çabalarıma inancı karıştırma tepkisi olduğuna inanıyorum.
Aydınlanma demiştir ki, insanın başına ne geldiyse kendi aklını
kullanmamasından gelmiştir. İnsan bu güne kadar hep başkalarının aklıyla
hareket etmiş, reşit olmayan bir çocuk gibi davranmıştır. Bundan sonra reşit
bir insan gibi davranacak, kendi aklını rehber alacaktır. (immanuel Kant 1770
ler. )
Ondan sonra ne olmuştur. Her şey akılla sorgulanmıştır.
Ey Fransa Kralı lui. Sen hangi yetki ile oradasın. İşte ben Tanrının
yeryüzündeki gölgesiyim. Tanrı adına halkı yönetiyorum.
Yok ya. Kimse Tanrıdan yetki almaz ve tanrısal bir yetki kullanamaz. Fransayı
FRansa halkı adına yönetiyorsun. Fransız halkının çıkarlarına aykırı hareket
edersen, bu halk seni cezalandırır. Halk kendi yöneticilerini seçecektir.
Kralın yanında halkın seçtiği bir meclis te bulunacaktır.
Eğer dünyayı din adamları yönetseydi zulüm bu kadar
büyük boyutlara ulaşamazdı.Batılıların son yüz yıla "kara yüzyıl"
demesi boşuna değildir.İşte Allah'ın devredışı bırakıldığı son yüzyılın hali!!
Aynı şey Osmanlıda da oldu. Meşrutiyetçiler Padişaha bunları dediler. Birinci,
ikinci meşrutiyet bu şekilde oldu. Padişahın halifelik sıfatı, aydınlanmacı
aydınlar tarafından çok sorgulandı. Yönetim halk adınadır. Öyle padişah Allahın
yeryüzündeki gölgesi değildir. Falan. Padişah ancak bir devlet
başkanıdır. Halkı temsil eden, onun şeçtiği meclistir.
İşte Aydınlanmanın getirdiği Laiklik şunları vaaz etti.
Din bir vicdani kanaattir.
Din adına yönetim olmaz. Yönetimler halk adınadır.
Devletin dini olmaz. Devlet bütün dinlere eşit uzaklıktadır. DEvletin kendi
tebaası içinde farklı dinlere mensup topluluklar vardır. Devlet hepsine eşit
davranacaktır.
Dostum! Naci Çelik'in deyimiyle "olaylara
anahtar deliğinden bakıyorsun".Saddam gidip Laik Bush gelince rahmet
mi yağdı arapların başına?
Örneğin Osmanlı Tanzimatla , Müslüman, Hristiyan tebaasına eşit davranacağını
taahhüt etmiş, ticaret, ceza kanunlarını batıdan almıştır. ÇÜnkü bir hristiyan
diyebilirdi , bana ne kardeşim senin dini kanunlarından ben laik kanunlarla
yargılanmak istiyorum. Bu 1700 lerde olmazdı, ama 1800 lerde olabilmektedir. BU
nedenle de Osmanlı batıdan aldığı kodifiye kanunlara geçmiştir.
Hukuk okumuşlar bilir. 1800 lerden evvel , medeni kanun, ceza kanunu diye
kodlanmış kanunlar yoktu. Bütün ülkelerde dini kanunlar geçerliydi. Herkes
kendi kara kaplısına bakar, böyle hüküm verirdi. Ama 1800 lerden sonra, anlayış
artık insan aklıyla yapılan kanunlar yoluyla idare oldu.
Osmanlı da 1800 lerde laik kanunlar uygulanmıştır. Sadece evlenme, boşanma,
miras işleri müslümanlar için dini kanunla uygulanmıştır. Hristiyanlar kendi
cemaatlerinin uygulamasına göre uygulamıştır.
HUkuk tekniği açısından laik kanunlar gelenek görenek gözetilerek yapılabilir.
Uygulamada örneğin Medeni Kanunun bütünlüğünü bozmadan alalım, sonra onu kuşa
benzetiriz endişesiyle kabul edildiğinden, bazı bizim gelenek , göreneğimize
uymayan şeylerde uygulanmıştır. Örneğin mirasta , miras sadece alt soya
geçiyor, adamın yaşlı bakıma muhtaç , fakir bir annesi, babası varsa ona
geçmiyordu. Yeni yasada , bütün aksaklıklar düzeltildi.
Laik yasada kaynağı din olan hükümler de olabilir. Yani bir hüküm vay kutsal
kitapta geçiyor ondan laik değildir diye alınmaması diye bir durum da yoktur,
ama Kutsal kitapta geçiyor illa yasaya böyle alınacaktır diye bir durumda
yoktur. Türkiyedeki kimi uygulamalar ifrat tefrittir.
Mesela devlet eskiden zinaya ceza verirdi. Ama bu kadına her halükarda, ama
erkeğe neredeyse hiçbir zaman şeklinde uygulandığı için kaldırıldı.
BUgünde devlet isterse Zinaya da ceza verir. İçki yi de yasaklar. Sarhoşluk
gibi fiillere daha ağır ceza verebilir.
Mantık şudur. Devlet her şeyi yapabilir, ama kendisini dini anlayışla, dini
kanunlarla sınırlamaz. Laik devlette içkiyi kumarı, genelevi yasaklar,
yasaklayabilir. Bunlar gerçekten bir tehlike olmuşsa, Örneğin bir ara
Kumarhaneler vardı, Aslında Turistler için açılmıştı. Özellikle İsrailden gelip
kumar oynayan yahudi çoktu. Güya Türklere yasaktı. Ama yasağı delip te
toplumsal sorun olan, Türklerden dolayı. Devlet hepsini kaldırdı.
Piyangoyu niye kaldırmıyor?Turiste kumar caiz mi?
DEvletin, ya Kumar yasağı din de vardı, şimdi ben bunu yasaklarsam laikliğe
aykırı olur gibi bir kaygısı yoktur.
Allah doğruyu ve yanlışı belirlemiştir,tüm
devletler ve bireyler buna uymak zorundadır.Devleti yönetenler,kanun yapanlar
Allah'ın "güzel amel"ile sınadığı kullarıdır.
Bir Alkolizm, bir fuhuş hastalıkları tehlikesi oldumu devlet her şeyi
yasaklayabilir. Ama böyle bir tehlike yoksa, sınırlı şekilde herşeyin olmasında
da bir zarar yoktur. Osmanlı döneminde de, Selçuklu dönemin de de bu tip yerler
vardı. O dönemler daha islami yönetimlerin olduğu dönemler. İnsanların
gençlikteki aşırılıklarına karşı bir süpap olduğuna inanıyorum. İnsanların
kendi yaşam biçimini din adına dayatarak baskı yapması da yanlış. BU tip
davranışların faydadan ziyade zarar getirdiği inancındayım.
Kişi ancak kendi evinde üretip içmekte
özgürdür.Yaydığı, kurumsallaştırdığı an yasaklanmalıdır.
Ondan dolayıda Allah bunların yasağını idarecilere değil, insanların kendi
şahsi imanlarına bırakmıştır. Hayatın bazı gerçekleri karşısında bugünün İslam
hukuku ile yönetilen Mısır, Ürdün, Irak gibi devletlerindeki uygulamalar da
Laik Türkiye Cumhuriyetinden bir farkı yoktur.
Dostum, buralarda Allah'ın dediği olmaz boşuna
tutarsız örnekler sıralayıp durma.Ben buraları çok iyi bilirim.
Prof. Yaşar Nuri Öztürk e göre, Kur'an dini Laikliklikle çatışmaz. Kur'anın
Laik karakteri vardır. Kur'an akla önem verir, din adamı sınıfı yaratmaz.
Ben de Kur'anın gerçek vahiy olduğu, onun için akılla, bilimle çatışmayacağı
inancındayım. Fakat öyle yorumlar oluyor ki, acaba yanılıyormuyum diye
düşünmeden de edemiyorum.
Her din-bilim çatışmasında illa ki bilim mi haklı
ilan edilmeli?Subhanallah!
Ama Gelenek dini ile Laiklik çatışır. Çünkü esası Kur'an dan ziyade İsrailiyyat
ve Mesihhiyat içerikli hadislerdir. Onun için Laiklik, nasıl hristiyanlıkta ve
Yahudilikte sorun olmuşsa , Geleneksel İslamiyette de sorun olmuştur.
Onun için ben tağut gibi kavramları aşırı yorumlayıp, Kur'ana harici yorumunu
getirip, geleneksel İslamı bile arar hale gelirsek vay halimize, diyorum. Ben
gençliğimdeki bazı gruplara olan tepkimi bu arkadaşlara yönelttim. Bir
ayeti yorumluyorsun Talibanı buluyorsun, bir ayeti yorumluyorsun Demokrasiyi
buluyorsun. Ama ben Demokrasiden yana olduğuna inanıyorum.
Şu sitede bile nekadar adam var, o kadar ayrı din anlayışı var. Onun için
herkesin dini kendine olsun.Herkes kendi vicdanında huzurlu ve mutlu
olsun. Laiklik bu kadar farklı müzik aletini yöneten iyi bir orkestra
şefi, veya diğer bir arkadaşımızın dediği gibi bir hakemdir.
Hakem de hakim de Allah'tır.
Türkiyede ki uygulanışında bazı keskin
yanlar olmuştur.(Ülkenin özelliğinden dolayı). İlkenin İstismara ve dumura yol
açmayacak şekilde uygulanması, dine de dindarlara da faydalı olacaktır.
Herkese selamlar,
Elinde Allah'ın kitabı olan ne adına
konuşmalıydı??Elbette Allah adına konuşacak, bu onun en doğal
hakkıdır.Peygamberler böyle yapmadı mı?
Maalesef Allahın kitabıyla konuşmadılar. Hadisle konuştular. İbn-i
sinayı tekfir ettiler. Vardığı ilmi sonuçlar, peygamber hadislerini
doğrulamadığı için. Ayrıca ona ölmüş insanlar üzerinde bile araştırma yapma izni
vermediler. Örneğin savaşta ölmüş insanları bile bilimsel araştırma için
kullanmaya izin vermediler. Ölüyü parçalarsan, sağ iken parçalamış gibi diyet
uygularız dediler. Serbestçe Anatomi çalışmaları için 1500-1600 lere kadar
beklemek gerekti. O da Avrupada.
Hayır bu doğru değil.Bilim genellikle gereksiz
boş işlerin peşinde koşar ve insanı asıl imtihan modundan saptırmaya
çalışır.Din adamlarıda buna itiraz ederler haklı olarak.Bilim cep telefonunu
icad eder çevreyi batırır sonrada oturur başında çözüm arar,timsahın
gözyaşlarını döker.Örneğin din güneşin ve ayın zaman,hesap için ölçü
araçları olduğunu söyler.Bilim ise saptırıcı görevi yaparak bu varlıkların
ağırlıklarını hesap etme cüretine girişir.
Yani ben buna ne diyeyim. Otobüse, otomobile de binme o zaman. Onlar da
çevreyi kirletiyor.
Hani din ilerlemeye mani değildi. Matbaayı yasaklayan Osmanlı Şeyhülislamı hoş
geldin. Tabii Matbaa da zararlı bir araç, milletin kafasına türlü türlü zehirli
fikri koyup ortalığın ifsad edilmesine yarıyor.
Yıktın perdeyi eyledin viran, varayım sahibine haber vereyim heman.
Laikliğin güzel tanımları bu yazdıkların,öyle
görünüyor ki gönlün bu tarafta.Allah hem doğrudan karışan hem de resul ve
müminler kanalıyla dolaylı karışandır.
Allah ve peygamber bilime karışmaz. Bilim gerçek doğruyu arar, Din
Vicdani doğruyu vaz eder. Bilim Allahın varlığı, yokluğu konusunda
tarafsızdır. Bunun araştırmasına, ispatına girmez.
Vicdani doğru bana göre islamdır, Hristiyana , Yahudiye, Eskimoya, Hinduya göre
başkadır. Vicdani doğru salt doğru değildir. Yani Su sıfır derecede donar
doğrusu Amerikalı, eskimo ve çinli için değişmez. Ama dini inanç hepsi için
değişir. Ben domuz yenmez derim. Adam bir güzel yer. Ben içki içilmez derim.
Adam bir güzel içer. Ben şu inek ne güzel kavurma olur derim, adam beni
linçeder.
Ben salt doğru ile Vicdani doğrunun sınırlarının bilinmesinden yanayım. İkisi
de sınırını bilirse bir arada çok güzel yaşarlar. Sıkıntı , ikisinin de
tarih boyunca birbirine galebe etme arzusundan olmuştur.
Eğer dünyayı din adamları yönetseydi zulüm bu kadar
büyük boyutlara ulaşamazdı.Batılıların son yüz yıla "kara yüzyıl"
demesi boşuna değildir.İşte Allah'ın devredışı bırakıldığı son yüzyılın hali!!
Bakın ortaçağlarda din adamları yönetiyordu. DEğişen bir şey yoktu. Savaş,
zulum, katliam hep vardı. Sadece savaş makineleri yoktu. Şimdiki silahlar
insanları toptan öldürüyor. Orak, tırpana karşı Biçerdöğer mukayesesi
gibi.
Ama hepten de haksız sayılmazsınız, bu konuda. Allah korkusu, aşırılıkları önler.
Piyangoyu niye kaldırmıyor?Turiste kumar caiz
mi?
Evet Turiste kumar caizdir. Çünkü kendi dini hukukunu hristiyana
uygulayamazsın. Devletler bunu aşmak için Laik hukuka geçmiştir.
Dostum! Naci Çelik'in deyimiyle "olaylara anahtar deliğinden
bakıyorsun".Saddam gidip Laik Bush gelince rahmet mi yağdı arapların
başına?
Sosyoloji ilmiyle bakıyorum. Arapların en iyisi Bahreyn, Katar falan.
Onlarda çalışmıyorlar, üretmiyorlar. Çalıştırıyor, alıp tüketiyorlar.
Onlar bu tavrını değiştirmedikçe, başlarına rahmet değil, zulmet yağacak.
Paraları bitince, sefaleti oynayacak.
Ben Amerikalı kadar çalışmayı ibadet edinmiş bir ırk görmedim. Almanlar da
böyle. Çünkü protestanlığın gereği, inançlarına göre çalışırsan ancak bu
dünyadan göçerken Allahın Krallığında yaşamak için seçilmiş bir kişi olduğunu
anlarsın. Allah bunun işaretini ölmeden önce sana gösterecektir. diyor. İşin
müslümancası gerçekten dünya hayatı için çalışırsan cennete gidersin dir.
Esasende Allah Kur'anda, insanoğlu için sadece çalıştığının karşılığı vardır
der.
Allah doğruyu ve yanlışı belirlemiştir,tüm devletler
ve bireyler buna uymak zorundadır.
İçinde hem doğruyu , hem de yanlışı barındıran bir görüş. Devletler din adına,
dini kurallarla yönetilmelidir. Anlayışına varır. Bu zamanlar aydınlanma öncesi
idi. Dünyada yeterince denendi.
Devleti yönetenler,kanun yapanlar Allah'ın "güzel amel"ile sınadığı
kullarıdır.
Bakın buna bütün kalbimle katılırım.
Kişi ancak kendi evinde üretip içmekte
özgürdür.Yaydığı, kurumsallaştırdığı an yasaklanmalıdır.
Hristiyansam ne olacak. Bakkalda bulamıyacak mıyım. Veya Türkiyede Alevi
vatandaşlar var. Bunlar içkiye çok sıcak bakarlar. İçkiyi komple yasaklarsan
bunlar ne yapacak. Onlar yüzyıllardır, her türlü olayını kendi
içlerinde halletmiş. Nevşehir Hacıbektaş ilçesindeki hakimler , savcılar bunalmış.
Yahı burası nasıl bir yer. Hiç olay olmazmı diye. Adam olayını yüzyıllardır ne
Osmanlı Kadısına getirmiş, ne TC. Mahkemesine.
Birazda onları düşünün.
Tamam Kur'an bu konuda içmeyin diyor. Ama benim vicdanıma diyor. Yönetime
diyormu. Her türlü tedbiri al, sakın ola içmesinler. İçene sopa vur falan yok.
Ama uydurma hadisler le 80 sopa vurdurmuş. Allah adına baskı yapmaya ne hakkı
var. Allah vermiş mi böyle bir hak. Sana din adına hırsızlık, zina, katl den
başka bir olaya din adına karışma yetkisi vermiş mi yok.
Zaten Laiklik burada devreye giriyor, ben hristiyan, alevi, gevşek bir müslüman
olabilirim. Allahın emrini de bilirim. Nefsime yenilirim gereği gibi yaparım,
yapamam.
Kur'an sana bana baskı yapma yetkisi vermez. Bu örtünmedir, içkidir, namazdır,
oruçtur veya bir başka şeydir. Allahın vermediği bir yetki ile din adına
bana baskı yapamazsın. Laf bile söyleyemezsin. Senin ne kadar dindar olma
hakkın var sa, benim de günahkar olma hakkım vardır.Sonuçta hesabım
vicdanımadır. Allahadır. Allah adına kimse benden hesap soramaz.
Bu dediklerime bir Kur'an müslümanı katılır.
Geleneksel Müslüman katılmaz. O kendinde baskı yapma hakkını görür.
Halbuki tek hakkı vardır. Beni uyarmak, aydınlatmak. O kadar. Yoksa
homurdanamaz.
Onun için laikliği destekliyorum. Baskısız bir hayatın teminatı görüyorum.
Yani beni anlayın. DİNSİZ BİR HAYAT İSTEMİYORUM, BASKISIZ
BİR HAYAT İSTİYORUM.
Hem laik , hem de çok iyi müslümanım. Bunda bir çelişki yok.
Şimdi bazı arkadaşlar. Allah allah, yok ya cık cık falan diyecekler.
Herkes kendi inancında hür olsun. Yerinde iyi olsun.
Her din-bilim çatışmasında illa ki bilim mi haklı ilan
edilmeli?Subhanallah!
Hayır. Olay dediğim gibi iki tarafın da birbirine gıcığından oluyor. Şİmdi siz
bana Darwini kabul ettiremezsiniz. Ben bilim tarihini biliyorum. Onun niyetini
anlıyorum. Darwin kuramı genel olarak biyologların inandığı veya bilimsel olmak
için inanmak zorunda olduğu bir şey. Genel
Olarak Bilim adanlarından Matematikçiler ve Fizikçiler arasında tanrıya
inananların yüzdesi yüksekmiş. Biyologların % 0. Çünkü inanmak zorunda olduğu
bir dogma var.
Yani adam diyorki, Yaratılış bir dogma. Tanrı yok ki. Aha da Evrim. Sen ne diye
tanrı adına bir takım dogmalar vaz ediyorsun diye ye
getiriyor. Ben bunlara inanmam. Aristo biliminin korunma refleksi gibi birşey.
Hakem de hakim de Allah'tır.
Ben Hakemin Allahın bize vermiş olduğu temiz fikir olduğu kannatindeyim.
Bu önermem yukarıdaki cümleyi de içine alır.
Elbetteki Vicdanımın hakimi Allahtır. Hakim Allahtır denilerek, Allah adına
toplumsal baskı yapılmasını kabul etmem. Dananın kuyruğu burada kopuyor.
Herkese selamlar.
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
Bu nedenle, konuya sizin pencerenizden bakmaya çalıştım. Umarım sabırla okursunuz.
Fizik, size göremeyeceğinizi, duyamayacağınızı, hissedemeyeceğinizi söylemiyor. Algılarınızın gerçek olmadığını ya da gerçeği yansıtmadığını da asla söylemiyor. Böyle bir şey okuduysanız bilin ki doğru değil. Görme, duyma, hissetme olaylarının nasıl gerçekleştiğini anlatıyor. İnsanın bu sistemlerinin gerçeğin ancak kısıtlı bir bölümünü algılayabildiğini söylüyor.
Bu sistemlerin ne kadar kompleks olduğunun keşfedilmesinin metafiziksel yankılarının olmadığını mı düşünüyorsunuz?
Bilim, insanoğlunun hakikati arayışında kullandığı en kesin yöntemdir. Verdiğiniz örnekler olan, insan algısı ile gerçek arasındaki fark, insanın evreni kendi ölçeğinde algılamasının evrenin hakiki yapısından farklı oluşu, bu hakikat arayışını gereksiz ya da değersiz yapmaz. Tam tersine, hakikatın görünenden fazla olduğunu kanıtlar.
Hakikatin insanoğlunun yüzeysel kavrayışının üzerinde, ötesinde oluşunun binlerce örneği mevcuttur. İnsanoğlunun bu devrimci tespitinin,keşfinin bir yaratıcının varlığına inananlar açısından ne anlama geldiğini layıkıyla tefekkür edeceğinizden eminim.
Hakikat değişmeyeceğine göre, değişmesi gereken, insanın evreni kavrayışı ve anlamlandırışıdır.
İnsanoğlunun evren karşısında küçüklüğünü, acziyetini, muhtaçlığını ama aynı zamanda değerini, önemini, sorumluluğunu, görevini büyük bir hayranlık, şaşkınlık, hayret ve tevazu ile anlatan başka bir ürün var mı?
İnsanoğlu, öğrenme, merak duygusuyla doğar. İnsan bilmek ister. Neden?
İnsan, düşüne düşüne bilgi sahibi olamaz. Ayağa kalkmalı, araştırmalı, görmeli, gözlemeli, denemeli, incelemelidir. Bu eylemlerin belirli bir disiplin, metod ve düzen içerisinde yapılmasına da bilim denir.
Rum 22: Göklerin ve yerin yaratılması, renklerinizin ve dillerinizin farklılaştırılması (da) O'nun alametlerindendir: bunda, kuşkusuz, [fıtrî] bilgiye (anlama ve kavrama yeteneğine) sahip insanlar için dersler vardır!
Göklerin ve yerin yaratılmasındaki dersleri hangi yöntem ile keşfedeceksiniz?
Soru: Bilimin ahlak üzerindeki etkileri nelerdir?
Bilim, saf bilgidir. Bu bilgileri kullanarak elde edilen ürün, yani teknik, bilimin kendisi değildir. Bu ayrım iyi yapılmalıdır. Bilim tekniğe dönüşmeye başladığında artık o tekniği üreten, kullanan kişilerin ahlaki tercihleri devreye girer. Artık burada konuşulması gereken, saf bilgi olan bilim değil, insan ahlakıdır.
Bilim, bu yalın haliyle, ahlaki iyi ve kötüye dair hiçbirşey söylemez. Bilim yani saf bilgi, iyi veya kötü olarak işlenebilecek hammaddedir.
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
Hayır. Olay dediğim gibi iki tarafın da birbirine gıcığından oluyor. Şİmdi siz bana Darwini kabul ettiremezsiniz. Ben bilim tarihini biliyorum. Onun niyetini anlıyorum. Darwin kuramı genel olarak biyologların inandığı veya bilimsel olmak için inanmak zorunda olduğu bir şey. Genel Olarak Bilim adanlarından Matematikçiler ve Fizikçiler arasında tanrıya inananların yüzdesi yüksekmiş. Biyologların % 0. Çünkü inanmak zorunda olduğu bir dogma var.
Saffet Bey,
Bu kısım üzerinde tekrar araştırma yapar mısınız?
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma