Arkadaşlar Hasan Akçay Arapça'yı bilmediğini defaatle söyledi. Bu yorum bizzat kendisinin yaptığı bir yorum olmasa gerek. Kimi Arap veya başkalarının yazdığı makalelerden yararlanarak bu makaleyi yazdığını kendisi de söylüyor.
Konu, uzun uzadiye erbabı tarafından tartışılmalı ve daha sonra bir yargıda bulunulmalı diye düşünüyorum. Günümüze gelene kadar, bu ayetler böyle anlaşılmış, böyle çevirilmiştir. Müffessirlerin bir teki dahi müstesna değildir. Hurun İİn'in, "meyveler" anlamı da olsaydı, mutlaka tefsirlerde olurdu. Olmadıysa kesinlikle Arapça lugatlarda yerini alırdı. Lugatların tamamı müslümanlarca hazırlanmamış ki, diyelim, kasıtlı olarak lugatlarına almamış olsunlar.
Hem Hurun İİn öyle kötü bir şey mi? Kuran'ı iyi test etmiyoruz. Zaman zaman haddimizi çok ama çok aşıyoruz. Arapça'yı ve gramerini hiç mi hiç bilmediğimiz halde bu sahada da ahkam kesmekten ictinab etmiyoruz... Hurun İİn, yeniden inşa edilen bu dünya kadınlarıdır. "İnné enşe'né hunne inşéen". (56/22-38)
Ve zevvecnéhum bi hûri iin." 44/54, 52/20. Her nesne kendi hem cinsi ile eşleşir. İnsan insanla, hayvan hayvanla, meyve de meyve ile eşdeş, benzer olur. Erkekler meyvelerle, elbiselerle vs eşleştirilmez. Haşa Allah bunu yapar mı?
"...yanı başlarında hûrun iin." Erikelerde, yataklarda, çadırlarda, çardaklarda yanı başlarınada meyveler denmiyor. İfadenin hemen öncesinde bahçelerde, bağlarda meyvelerden, kâselerden, hizmet için etrafında dolanan ğilman ve vildandan sonra "yanıbaşlarında çok güzel bayanlar"a yer veriliyor. Yani yanlarında eşleri de var.. Çok mutlu bir tablo çiziliyor.
Hûrun iin meyveler falan değil. Meyve saklı lü'lü'e, allı allı yakut u mercana benzetilmez. Parlak, şeffaf, saf, temiz ve ışıl ışıl güzellikleriyle benzetilenler bayanlardır. Bakın 52/24'te de "ğilman" da saklı lü'lü'e benzetilmişler.
Konu çok uzun ve bense çok ağır yazıyorum. Saatlerce ilgili ayetlerin tek tek, içinde geçen kavramların bir bir konuşulması gerekir. Qâsirâtuttar, etrâb, ezvâc, hûr, iin, 'uyûn, e'yun vs her birini geçen ayetleri konuşmak tartışmak gerek. Mesela Hasan Akçay'ın istifade ettği yaseen adlı Kuzey Afrika'lı makalesinde iin'e pınar/nehir diyor. Kuran'da 1-'uyûn, 2- e'yun, --3- İİn olmak üzere üçü de çoğul olarak ayetlerde geçiyor. 'Uyûn "pınarlar"; E'yun "gözler"; İin de "akı tam ak, siyahı da tam siyah göz için kullanılmış. Sahibine de ahvar (çoğulu hûr) denir. Lütfen inceleyin, karşılaştırın, bakın; tek bir kere olsun biri diğerinin yerine/anlamına kullnılmış mı?
Kuran'da bu üç kullanım için ilgili ayet numaralarını (kolaylık olsun diye) veriyorum:
'UYÛN: 15/45, 26/57, 134, 147, 36/34, 44/25, 52, 51/15, 77/41, 54/12.
E'YUN: 7/116, 179, 195, 21/61, 25/74, 32/17, 40/19, 43/71, 8/44, 11/31, 37, 23/27, 52/48, 54/14, 5/83, 8/44, 9/92, 18/101, 33/19, 36/66, 54/37, 33/51.
İİN: 37/48, 44/54, 52/20, 56/22. |