Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Vâkıâ sûresinde geçen dökülen su (31) ve yükseltilmiş döşekler (34) neden Kuran'a girecek kadar önemli sayılmıştır? Medine'de bir hurma bahçesine gittim. Aklımda hep bu soru...
Medine'nin SICAKTAN cayır cayır yandığı bir ândı. Bir esinti olduğunda dahi hava değildi yüzünüzü yalayan; alevdi. Aklımda sağın halkına verilecek olan o uhrevî bahçe. Medine'nin hurma bahçeleri ona benzer mi?
31.dökülen su 32.ve bol bol öteki meyveler. 33.Tükenmez, yasak edilmez.
34.Ve yükseltilmiş döşekler. 35.Öyle bir var ederiz ki ONLARI 36.hiç kullanılmamış 37.kusursuz uyum içinde. 38.Sağın insanları için.
Ve dökülen su (mâin meskûb)... Bizi gerçekten dökülen su sesi karşıladı. Bir karış çapında kocaman bir borudan büyükçe bir havuza akıyor. Yeraltı suyuymuş. Motor ile çekiliyor.
Hz Peygamber zamanında kuyudan su deve ile çekiliyordu her halde.
Havuzun başında yanları açık, üstü kapalı bir yapı. Biz buna ÇARDAK deriz. Ama çardağın üstü çalı çımkıdır. Bunun üstü düzenli çatıydı.
Yerler halı döşeli. Kenarlarda yükseltilmiş döşekler (furuşin merfûa). Onların üzerine bin develi ağalar gibi oturduk. Adımıza layık lüks mobilyaydı yükseltilmiş o döşekler.
Etrafta kelebekler uçuşuyor. Ve kuş cıvıltıları. Ark boyunca suyu izleyerek bahçeye indim. Aman Allah’ım! SICAKTAN kavrulan Medine’nin size uzattığı avucunda yemyeşil bir serinlik. Marul, biber, domates, maydanoz, mısır, kocaman yapraklarıyla tanıdık canım kabak göverisi. Ve çiçekler.
Uh�ur�llez�ne zalem� ve ezv�cehum ve m� k�n� yabud�n
De�erli dostlar,
Zalimlerin "E�"lerinin su�u nedir.................? diye hi� d���nd�n�z m�?
Geleneksel mealcilerin �evirisine g�re Allah Adil de�il... Zalim bir Adam�n han�m� m�mine olsa dahi bu aYetin �evirisine g�re E�iyle beraber cehenneme at�lacak:???!!!
Hay�r...Allah kimseye b�yle bir zul�m� reva g�rmez.
EZVAC-ZEVC Kad�n-erkek ili�kisi de�ildir.
Yorumlar�n�z i�in �imdiden te�ekk�rler.
selam...
Selam Sayın Hasan Akcay bu Ayet ile ilgili yorumunuz nedir?
Abdurrahman abinin yorumunuda merak ediyorum.
Selam ile...
__________________ Haşr -10
"Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizi inananlara karşı kin beslemekten koru.
Rabbimiz, sen şefkatlisin, Rahimsin,"
Hézé. Felyezûkûhu hamîmin ve gassâk. Ve éherû min şeklihî ezvâc (38:57-58).
Uhşur ullezîne zalemû ve ezvâc ehum (37:22).
İşte ceza; onu tatsınlar: kaynar suyu, irini. Ve onların öteki eşitlerini (38:57-58).
Toplayın o günahlıları ve eşitlerini (37:22).
Merhaba UlulEbsar dost. Sâd 58'deki "ezvâc"ın EŞİTLER anlamına geldiği görülüyor. Aynı anlamın Saffât 22'deki ezvâc için de geçerli olması gerekir, öyle değil mi?
Ama bu benim ilk bakışta gördüğüm anlam. Yanlış olabilir. Araştıracağım* Allah isterse.
10 - İlk dönem otoritelerinin hemen tümüne göre -Ömer b. Hattâb, Abdullah b. ‘Abbâs, Katâde, Mücâhid, es-Suddî, Sa‘îd b. Cubeyr, Hasan Basrî, vb.- buradaki ezvâc ifadesi, "birbirine [vasıfları itibariyle] benzeyen insanlar" veya "aynı tür insanlar" yahut da "aynı kökten/cinsten olanlar" anlamına gelmektedir.
Birde Haktansapmazdan görüş alalım...Bilmiyorum bu sıralar yazıyormu.
Zevc ve Ezvac bana manuplasyona açık kelimeler olarak görünüyor.
Çünkü 4 Eşi İslama iftira olarak atanlar bu kelimenin çevirisi,yorumu ve bağlamda kötüye kullanmışlardır. Zevc örten-tamamlayan diğer unsurdur şeklinde düşünüyorum.
bu kadın-erkeği tanımlayabileceği gibi ( araf 189 - zevci onu örttü-tamamladı )
bir bardağın dolu tarafı,boş tarafın zevcidir. Yani ZITLIK prensibi Allahın Sünnetindendir. Bu anlamda olaya biraz daha GENİŞ AÇIDAN bakmak gerektiğini düşünüyorum.
Bu bitkilerdeki zevc meselesini inceleyincede şaşırtıcı bağlantılara gidiliyor.
Bitkiler için çift yaratıldı diyor.Ama bunu daha iyi
inceleyince.Bazı ayetlerde açıkça kodu veriyor.BİR BİTKİNİN İÇİNDEKİ
ÇİFT durumdan bahsediliyor. Daha çok iki ayrı bitkinin birbirinin eşi
olduğunu değil.Bir bitkinin erkek ve dişi unsurları içinde
bulundurduğunu anlatıyor. Hatta insanlar için dahi bu bitkisel benzerlik
ilişkisi kuruluyor.Meryemin doğum sahnelerine dikkat ettiğinizde,çok
garip bir sahne ile doğuyor.
Annesi onu dişi doğurduğunu söylüyor ! Allah ise,onun ne doğurduğunu bildiğini söylüyor.
O DİŞİ ERKEK gibi değildi diyor.Sonrasında ise,meryemin bir bitki
gibi kabul buyrulduğu yazılıyor.çok çok öncesine bakılırsa,insanların
geçmişindede bitki gibi bitirildiği yazılıyor.
Tüm bu çift ifadelerinden ben, ilk türün,hermofroit - çift cinsiyetli olduğu kanısına varıyorum.
Tıpkı bitkiler gibi.
Ama bu sadece çok üstüne gidilmemiş bir fikir.Fakat benim şuan ki düşünce şeklim bu noktada.
Selamlar...
__________________ Haşr -10
"Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizi inananlara karşı kin beslemekten koru.
Rabbimiz, sen şefkatlisin, Rahimsin,"
Katılma Tarihi: 02 haziran 2010 Gönderilenler: 137
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Merhaba,
Başlıkla ilgili yazılanları okudum. Hem sayın Hasan Akçay’ı, hem de sayın haktansapmazı haklı bulduğum noktalar var. (İkisine de paylaşımlarından dolayı teşekkür ediyorum.) Ben onların dediklerini tekrarlamamak için, konuyla alakalı düşüncelerimi, üzerinde tartışılan sözcükleri çevirmeyerek, kelime gruplarını Kur’an bütünlüğünde ele alarak, farklı bir yaklaşım sergilemeye çalışacağım.
52/20: Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanırlar. Ve onları {takva sahiplerini}, hurun ıyn ile eşleştiririz.
44/54: İşte böyle. Ve onları {takva sahiplerini}, hurun ıyn ile eşleştiririz.
Çıkarım 1: “Hurun ıyn”ile eşleşenler, kadınlı erkekli muttakilerdir. Herhangi bir ayrım yapılmamıştır. Ve ortada bir ‘eşleşme’ olduğu için “Hurun ıyn” ile ifade edilenler, kişiler, kimseler olmalıdır.
56/22: Ve hurun ıyn vardır.
56/23: Onlar,saklı inciler gibidirler.
37/48: Yanlarında da kasıratuttarfi ıyn vardır.
37/49: Onlar, saklı yumurtalar gibidirler.
Çıkarım 2: “Hurun ıyn” ve “kasırattuttarfi ıyn” ile bahsedilenler aynı kimselerdir. Anlatımlar aynı. Birinde ‘incilere’ diğerinde ‘yumurtalara’ benzetilmiş.
55/56: İçlerinde kasıratuttarf vardır. Kendilerinden önce ne ins dokunmuştur onlara, nede cin.
55/58: Onlar, yakut ve mercan gibidirler.
55/72: Çadırlarda hurun maksuratun.
55/74: Kendilerinden önce ne ins dokunmuştur onlara, ne de cin.
Çıkarım 3: Yine, “kasıratuttarf” ve “hurun maksuratun” da aynı kimselerdir. Onlara ne ins, ne de cin (yani hiçkimse) dokunmamıştır.
Sonuç: Ayetlerde geçen, “hurun ıyn, kasıratuttarfi ıyn, kasıratuttarf, hurun maksuratun” ifadeleri hep aynı şeyi anlatmaktadır ve ‘kimseleri’ işaret eder.
38/50: Kapıları kendilerine açılmış olan Adn cennetleri.
38/51: Orada yaslanarak birçok meyve ve içecek isterler.
38/52: Yanlarındada kasıratuttarfi etrab vardır.
38/53: Hesap günü için size vaat edilen budur.
38/54: Şüphesiz bu, Bizim rızkımızdır. Ona tükenmek yoktur.
Problem 1: Buradaki “kasıratuttarfi etrab” ı da otomatik olarak yukarıdaki sonuç kısmına dahil edebiliriz. Ancak 54. ayetteki ‘rızk’ sözcüğü, kafalarda soru işareti bırakmaktadır. Çünkü benim gözlemlerime göre ‘rızk’ sözcüğü Kur’an da hep ‘mal, meta’ anlamı çerçevesinde kullanılmış. Ayrıca ‘Ona tükenmek yoktur’ denmesi de rızkın tüketildiğine, ancak sonunun gelmediğine işaret eder.
56/32-33: Tükenmeyen ve yasaklanmayan birçok meyveler…
56/34: Ve yükseltilmiş döşekler içindedirler.
56/35-36: Şüphesiz onları, [yeni] bir inşa ile inşa ettik de onları bakireler/dokunulmamışlar kıldık.
56/37: Uruben etraben.
56/38: Sağın ashabı için.
Problem 2: Buradaki “uruben etraben” ifadesi ise, bir özneye ihtiyaç duymaktadır. ‘Onlar’ zamirinin öznesi ise ya ‘döşekler’ ya da ‘meyveler’ olmalıdır. ‘Dokunulmamış döşekler’ saçma olacağından daha makul olanının ‘meyveler’ olduğu söylenebilir. (Tabi ‘ebkar’ sözcüğünün ‘meyveler’ için kullanılıp kullanılamayacağı da başka bir problemdir.) Burada bahsedilenin, hem ‘bakireler/dokunulmamışlar’ sözcüğünün ‘onlara ne ins dokunmuştur, ne de cin’ i işaret etmesinden, hem de ‘etrab’ sözcüğünün 38/52 deki kullanımından o kimseleri kastettiği, dolayısıyla öznenin hazfedildiği de söylenebilir. Ancak nasıl okunursa okunsun anlatılanların hepsi ‘sağın ashabı’ nın bütününü kapsar. Yani yine bir ayrım söz konusu değildir.
78/31: Şüphesiz ki, muttakiler (takva sahipleri) için kurtuluş vardır.
78/32: Sulak bahçeler ve bağlar.
78/33: Ve kevaibe etraben.
Problem 3: “Kevaibe etrab” ifadesi ise yine muttakilerin hepsi için geçerli olduğundan kadını, kızı içeremez diye düşünüyorum. Zira, ‘kadınlar ne yapacak’ sorusu cevapsız kalmaktadır. (Tabi, cennetliklerin farklı bir yaratılışla tek bir cins üzere yaratılacağını öne sürmezseniz.)
Hayli çetrefilli bir konu. Mesele kafamda netleşmediği için kesin bir görüş ortaya koyamıyorum. Hele işin içine kelimelerin çevirileri/anlamları da girince iyice dallanıp budaklanıyor. O da başka bir zamana inşallah.
Katılma Tarihi: 21 mart 2010 Yer: Turkiye Gönderilenler: 33
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
İsimsiz arkadaşım bence çalışman çok güzel olmuş. Daha detaylı çalışmalarını kesinlikle bekliyorum.
Şimdi benim anlamadığım nokta şu, hani gelenekçi değildir, Kur'an'ı doğru yorumlamıştır dediğimiz güvendiğimiz insanlar var. Mesela Yaşar Nuri Öztürk. Hani öyle bir durum ki bu bazıları Yaşar Nuri'yi uçlarda görüyor, yani Kur'an'ı çok farklı yorumlamak babında. Bende diyordum ki herhalde Yaşar NUri'den öteye bende gitmem. Ama bir bakıyorum onun çevirisine, resmen erkeklere kadınlar verilecek şeklinde bir ayrım çıkıyor. Eee Allah'ı bilen bir insan erkek olsun kadın olsun, demez mi; hayda Allah hiç kulları arasında ayrım yapar mı? Yani uzun lafın kısası siz gerçekten bu ayetlerde bariz bir değiştirme, farklı bir yorumlama olduğunu mu söylüyorsunuz? Kahretsin ki Arapça bilmiyorum, yani diyorsunuz ki yoruma açık bir ayet, fakat onu kadınlar olarak çeviriyorlar. Aslında anlaşamamızın sebebi şu, siz Arapça bildiğiniz için bizlere o şekilde anlatıyorsunuz. Hani ben mealleri okuyunca düşünüyorum ki Kur'an'ın orjinal metninde bizzat "Orada erkeklere iri gözlü kadınlar vardır." yazıyor. Hani siz deyince yo öyle bir şey yazmıyor, ben şaşırıyorum. Allah Allah diyorum, altı üstü bir çeviri yapacaklar, koskoca alimler bu kadar açık bir ifadeyi nasıl yanlış çevirmişler, hemde bu zamana kadar. Yani Kur'an'ın bu ayetlerinde herhangi bir açıklık yok mu?
44/54:İşte böyle. Ve onları {takva sahiplerini}, hurun ıyn ile eşleştiririz – zevvecna.
52/20:Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanırlar. Ve onları {takva sahiplerini}, hurun ıyn ile eşleştiririz – zevvecna.
Çıkarım 1: “Hurun ıyn”ile eşleşenler, kadınlı erkekli muttakilerdir. Herhangi bir ayrım yapılmamıştır. Ve ortada bir ‘eşleşme’ olduğu için “Hurun ıyn” ile ifade edilenler, kişiler, kimseler olmalıdır.
Görünen o ki sorun (زوج) fiilinin algılanışında. Sayın isimsiz, "zevvece"yi siz de muttakilere "hûrun ıyn"i KARI OLARAK VERMEK diye algıladığınız için HÛRUN IYN artık kişiler olmak zorunda. Öyle ya, kişilere karı olarak meyvalar verilemez; yalnızca HÛRİ denen İRİ GÖZLÜ kişiler verilebilir.
Burada iki soru çıkar karşımıza.
Soru 1: KADINLAR dahil, bütün cennet ehline sunuluyor o hûrun ıyn. Eğer kasıt, gerçekten İRİ GÖZLÜ HURİLER ise cennetteki kadınlar ne yapsın kendilerine KARI OLARAK VERİLEN o iri gözlü hurileri, kadın kadına cinsel ilişki haram olduğuna göre?
Sayın isimsiz, bu soru sizce de KABAK GİBİ ortadadurmakta olduğuna göre sizden başkası tarafından da sorulacak. Lütfen anlayış gösterin. Tutarsızlık nasıl giderilir ben onun arayışı içindeyim.
Soru 2: Fiilimiz başka bir anlama geliyor olamaz mı; örneğin güzelliğe güzellik katarak vermek?
Ayn: su gözü, pınar (44:52)
Hûrun ıyn: tertemiz pınarlar (44:54)
Zevvece: (38:58’den hareketle) eşit, eş değerde olarak sunmak.
O TERTEMİZ PINARLAR siyaktaki ipek ve atlastan giysilere eşit, eş değerde güzellikler olarak cennet ehline sunuluyor olamaz mı?
52'ye dikkat. (Muttakiler) bahçelerde ve pınar başlarındadır - Fî cennétin ve uyûn. UYUN, tıpkı IYN gibi, PINAR anlamındaki "göz - ayn"ın çoğuludur.
Lütfen bağışlayın, bir daha soruyorum: KADINLAR dahil, cennetin bütün sakinlerine O TERTEMİZ PINARLAR siyaktaki meyvalara, ipek ve atlastan giysilere eş değerde güzellikler olarak sunuluyor olamaz mı?
Anadili Arapça olan yaseen’e göre olabilir değil, öyle olması gerekir. ZAWWACA ille de KARI OLARAK VERMEK değil verilmiş olanlara denk düşen ek güzellikler sunmak anlamına da gelir:
The verb “zawwaja” in verse 44:54 could mean “matched”, “paired” or “granted”. This is not about joining two different types of beings together, it is about granting one type of God’s gifts (PURE SPRINGS) further to what was granted in the previous verse (silk and satin clothing). The believers will be granted PURE SPRINGS (44:54) to go with the garments of silk, satin (44:53) and furthermore, they will have plentiful fruitsin serine tranquillity and peace (44:55).
From the root “za wa ja”, we can find the noun “azwaaja” in plural which does not always carry the meaning of “spouses”. Verse 38:58 shows an alternative meaning similar to the one we are exploring in verse 44:54 (of the verb form), but in the negative form. It is about compounding / increasing / doubling the retribution of hell of the transgressors, the hellish drink and the bitter food with similar / same kind of penalties. http://www.free-minds.org/hur
Ben bir kerede bir konuyu işlemekten yanayım. Bu tutarsızlığı giderelim, öteki çıkarımlarınıza sonra geçelim, Allah isterse.
Katılma Tarihi: 02 haziran 2010 Gönderilenler: 137
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Merhaba Keşmekeş,
Allah'ı bilen bir insan erkek olsun kadın olsun, demez mi; hayda Allah hiç kulları arasında ayrım yapar mı?
Tabi ki ayrım yapmaz. Bakın, cennetliklere verileceği vaat edilen nimetler/mükâfatlar bütün cennet ahalisi için geçerlidir. Bu, Kur’an’la sabittir. Onun için içiniz rahat olsun.
Yani uzun lafın kısası siz gerçekten bu ayetlerde bariz bir değiştirme, farklı bir yorumlama olduğunu mu söylüyorsunuz?
Sadece bu ayetlerde değil, Kur’an’ın genelinde ciddi çeviri hataları olduğunu düşünüyorum. Ve mealleri karşılaştırırsanız, çoğunun birbiriyle aynı olduğunu görürsünüz. Açıkçası ben mütercimlerin büyük bir kısmının doğru düzgün bir çalışma ortaya koyup, hakkıyla bu işi yerine getirdiğini düşünmüyorum. Bunu çevirilerindeki özensizlikten anlayabiliyorsunuz. Kur’an anlaşılmak için okuyucusundan çaba ister, samimiyet ister. Ön kabullerinden sıyrılmış bir beyin ister. Siz o alim dediğiniz kişilerin kafalarında ne tilkiler dolandığını bilemezsiniz. O yüzden onların söylediklerini kesin doğru kabul edemezsiniz. Size sunulan bilgileri ölçüp biçip tartmalısınız. Bunun için de elbette kendi çalışmalarınızı yapabilir hale gelmeniz gerekir. O nedenle hemen işe koyulun derim. Sonuçta bu, öğrenmeyi ne kadar istediğinizle alakalı bir gönül işidir.
Yani Kur'an'ın bu ayetlerinde herhangi bir açıklık yok mu?
Aslında sonuç itibariyle açık. Ancak detaya inince ortaya cevaplanması gereken sorular çıkıyor. Bunun içinde konu üzerinde yoğunlaşmak ve etraflı çalışmalar yapmak gerekiyor.
Arkadaşlar.Size bir iyilik yapayım.Hiç kafanızı yormayın.Kısaca ve çok net olarak söyleyeyim.
Dünya,gökteki cennetin,yani gökteki "Mescidi Aksa"nın benzeridir.Yoksulluğun,sömürünün,hastalığın,yaşlılığın,ölümü n,kısaca hiç bir kötünün ve hiç bir kötülüğün olmadığı bir dünya düşünün.İşte cennet böyle bir yerdir.
O"ranın"da zenginleri,fakirleri,ileri gelenleri var.O"ranın"da kuralları,yasaları var.O"ranın da güzelleri,çirkinleri var.
Cennet"te genelde iki tabaka,hayırda öne geçenler ve orta yolda giden müslümanlar var.Bunlarda kendi aralarında yedi tabakaya ayrılmaktadır.v.s.v.s.
Katılma Tarihi: 02 haziran 2010 Gönderilenler: 137
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Merhaba hasakcay,
Görünen o ki sorun (زوج) fiilinin algılanışında. Sayın isimsiz, "zevvece"yi siz de muttakilere "hûrun ıyn"i KARI OLARAK VERMEK diye algıladığınız için HÛRUN IYN artık kişiler olmak zorunda. Öyle ya, kişilere karı olarak meyvalar verilemez; yalnızca HÛRİ denen İRİ GÖZLÜ kişiler verilebilir. Lütfen önce şu üslubunuza bi çekidüzen verin. Ben yazımda ‘karılardan’ falan bahsettim mi? Neden benim söylemediğim bir şeyi söylemişim gibi yansıtıyorsunuz ki?
Burada iki soru çıkar karşımıza.
Soru 1: KADINLAR dahil, bütün cennet ehline sunuluyor o hûrun ıyn. Eğer kasıt, gerçekten İRİ GÖZLÜ HURİLER ise cennetteki kadınlar ne yapsın kendilerine KARI OLARAK VERİLEN o iri gözlü hurileri, kadın kadına cinsel ilişki haram olduğuna göre? Ben ‘huriler’ kelimesini de kullanmadım. “Hurun ıyn” ile ifade edilenlerin tüm cennetliklere vaat edildiğini söyledim, o kadar. Yine ‘karı’ falan demişsiniz. Olacak şey mi!
Soru 2: Fiilimiz başka bir anlama geliyor olamaz mı?
Örneğin
Hûrun ıyn: tertemiz pınarlar
Zevvece: (38:58’den hareketle) eşit, eş değerde görülüp sunmak. 38/58 deki “ezvac” sözcüğüyle 57. ayetteki “kaynar su ve irin” azabının şeklinden benzerleri verileceği söyleniyor. Yani o azap şekline eş diğer azaplarlardan bahsediliyor. “Zevc” sözcüğü, “çift oluşturmuş, eşleşmiş” demektir ve “birbirinin eşi olan her şeye” zevcdenir. Azabın eşi de azaptır, başka bir şey olamaz.
O TERTEMİZ PINARLAR siyaktaki ipek ve atlastan giysilere eşit, eş değerde güzellikler olarak cennet ehline sunulmakta. Ayette “zevvecnahum=onları eşleştiririz” geçiyor. Eşleştirilenler muttakiler/cennetlikler, ipek ve atlas değil. Sizin anlayışınıza göre, tertemiz pınarların, ipek ve atlasla eşleşmesi lazım. eşit, eş değerde güzellikler olarak ifadesi doğru değil.
KADINLAR dahil, cennetin bütün sakinlerine O TERTEMİZ PINARLAR layık görülüp sunuluyor olamaz mı? Tertemiz pınarlarla eşleşemeyeceğimiz için olamaz. Anadili Arapça olan yaseen’e göre olabilir değil, öyle olması gerekir: Anadili Arapça olan bir tek yaseen dediğiniz kişi mi? Anadili Arapça olan başkalarına da sordunuz mu acaba bu ayetleri nasıl okuyorlar? Ha siz benim yaseene güvenim ve inancım tam diyip, onun söylediklerini tekrarlayacaksanız, o zaman yazışmayı sürdürmenin bir anlamı yok zaten.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma