Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Haktan sapmayan arkadaşımın yazdıklarını, ikazını tek tek yine hata yapabilirim endişesiyle inceledim. Çünkü benim yolum Rabbin doğru yolunu bulma çabasıdır, hiç kimseye üstün gelmek amacında değilim. Tekrar söylüyorum ben bir beşerim her zaman hata yapabilirim, eğer hatamı gösteren ve beni ikaz eden olursa onun ellerinden öperim.
Gelelim Haktan sapmaz arkadaşımıza burada geçen sözlerde Allah; (malın iyisini /en iyisini (el-'afv)" vermelerini istiyor.) siz yanlış anlamışsınız diye yazmış. Acaba hangimiz yanlış anlamış ya da siz bu bilgiyi nereden aldınız birde ona bakmak lazım. Bakın aşağıya bazı meal yazarlarının örneklerini vereceğim acaba hepsimi yanlış anlamış?
Ali Bulaç:… De ki: 'İhtiyaçtan artakalanı.'
Diyanet Vakfı: "İhtiyaç fazlasını" de
Edip yüksel: Gönülden bağışlananı," de
Elmalı Hamdi: De ki: "Sizi sıkmayanını.
Diyanet işleri meali yeni: İhtiyaçtan arta kalanı.”
Muhammet Eset: De ki: “O'nun için ayırabileceğiniz her şeyi
Ahmet Nasuhi Bilmen: De ki: İhtiyacınızdan artanı.
Suat yıldırım: De ki: İhtiyacınızdan artanı harcayın.
Daha o kadar çok meal aynı şeyi anlamış da acaba siz neden o sözcüğün o anlama gelmesinden bu kadar rahatsız oldunuz, onu anlayamadım. Şimdide gelelim infak, sadaka ve zekât konusuna. Siz gerçekten size öğretileni çok güzel savunuyorsunuz sizi önce tebrik ederim, ama Rabbin gerçekleri asla örtülemez onu unutmuşsunuz. Gelin beraber bu kelimeler üzerine bir araştırma yapıp aklımızı çalıştıralım. Ben bir sözlüğe baktım ve bakın bunların anlamlarını nasıl vermiş.
Sadaka: Yardım amacıyla karşılıksız verilen şey
İnfak: bir kimsenin geçimini sağlama
Zekât: Zenginlerin sahip olduğu mal ve paranın kırkta birinin dağıtılmasını öngören, İslam'ın beş şartından biri
Yukarıdaki açıklamaları birlikte düşünelim Sayın Haktan sapmaz. Sadaka ve infak anlamları yaklaşık aynı anlama geliyor ama sakın dilenciye verdiğimizi anlamayın. Bu iki sözcük zaten kuranda da bu anlamlarda kullanıyordu rahman tarafından, olmayana ihtiyacı olana vermek anlamında, Peki zekât konusunu sözlük açıklarken, acaba neden kuranın hiç bahsetmediği bir dağıtım şeklini anlatmış hiç düşündünüz mü? Allah kuranın birçok yerinde yine maldan vermek dağıtmak, hayır yapmak anlamında kullanırken neden bizlere öğretilen şekliyle hiçbir açıklama yapmamışta, beşeri bir açıklamayı sanki başka bir anlamda kullanılıyormuş gibi sahipleniyorsunuz? Ondan sonrada infak başka şey zekât başka şeydir diyebiliyorsunuz. Sayın arkadaşım infakı, sadakayı olmayanlara vermemizi isteyen Rabbim sizce zekâtı kimlere vermemizi istiyor? Ama siz size öğretilen zekâtın kuranda ayrı bir şekilde açıklanmadığını gördüğünüzden sırf beşeri haklı çıkarmak adına bu ayrıdır, Allah bundan bahsederken başka şeyden bahsediyor diyebiliyorsunuz. Acaba Rabbim kırkta bir, onda bir şeklini HÂŞÂ yazmayı unuttu da birilerimi hatırlattı. Lütfen aklınızı devreye sokunuz, eğer sokamıyorsanız en azından konuşmamayı deneyiniz.
Yine ayetin 208 den itibaren okumamızı istemişsiniz ve şöyle yazmışsınız, inanın tekrar okudum ve acaba hatamı yaptım diye tekrar düşündüm ikazınız doğrultusunda bakın ayetleri yazıyorum birlikte düşünelim. (208. ayetten itibaren biraz dikkatli okursak, hitaba muhatap olanlar arasında canla başla (kâffeten) teslim olmamış, boyun eğmemiş, itaat etmemişlerin de bulunduğunu görürüz. Bu bir. İkincisi, Soruyu soranların bu "silm"e girmemişlerin olduğunu analarız. Üçüncüsü, Savaş var; Allah'ın Dini ile savaşanlara karşı infak etmeleri isteniyor.)
Acaba buradaki ayetlerin hükmü genel değil de özel kişilere mi hitap ediyor, anlamları genelde tüm iman eden insanları değil de, buradaki özel kişilere mi has ya da buradaki infak ayetin açıklandığı ve tek tek sayıldığı halde onları görmezden gelip başkaları için mi, ona bakalım.
208- Ey iman edenler, hepiniz topluca 'barış ve güvenliğe (Silm'e, İslam'a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.
209-Size, apaçık belgeler (ayetler) geldikten sonra yine ayağınız kayarsa, bilin ki Allah, gerçekten üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
210- Onlar, bulut gölgeleri içinde Allah'ın (azabının) meleklerle onlara gelmesini ve (azap) emrinin gerçekleşmesini mi gözlüyorlar? Oysa bütün işler Allah'a döner
211- İsrailoğullarına sor, onlara nice açık ayet(ler) verdik. Kendisine geldikten sonra kim Allah'ın nimetini değiştirirse, (bilsin ki) şüphesiz Allah, cezası pek şiddetli olandır.
212- İnkar edenlere dünya hayatı çekici kılındı (süslendi). Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir
213- İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi. Oysa kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı olan 'azgınlık ve kıskançlıkları’ yüzünden anlaşmazlığa düşenler, o, (Kitap) verilenlerden başkası değildir. Böylece Allah, iman edenleri, hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izniyle eriştirdi. Allah, kimi dilerse onu doğruya yöneltir
214- Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki müminlerle; 'Allah'ın yardımı ne zaman?' diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır
215- Sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: 'Hayır olarak infak edeceğiniz şey, anne-babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışadır. Hayır, olarak her ne yaparsanız, Allah onu şüphesiz bilir
216- Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz
217- Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar. De ki: 'Onda savaşmak büyük (bir günahtır). Ancak Allah katında, Allah'ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram'a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak daha büyük (bir günahtır). Fitne, katilden beterdir. Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler; sizden kim dininden geri döner ve kafir olarak ölürse, artık onların bütün işledikleri (amelleri) dünyada da, ahirette de boşa çıkmıştır ve onlar ateşin halkıdır, onda süresiz kalacaklardır
218- Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte onlar, Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır, esirgeyendir
219- Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: 'Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için (bazı) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından daha büyüktür.' Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: 'İhtiyaçtan artakalanı.' Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz.
Yukarıdaki ayetleri okuduğunuzda dikkat edin EY İMAN EDENLER diye başlıyor ve bizleri ikaz ediyor. Şetanın takipçisi olmayın yoksa ayağınızı kaydırırım diyor. Daha önce gönderdiğim kitabı değiştirenler oldu ve ben cezalarını verdim diye ikazda bulunuyor bizlere. Bizleri cennete girmeden önce sınanacağımızı ve birçok şekilde imtihana geçirileceğimizi bildiriyor ve bakın yazdığımız ayetin benzerinden bahsederek bakın ne diyor?( 215- Sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: 'Hayır olarak infak edeceğiniz şey, anne-babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışadır. Hayır, olarak her ne yaparsanız, Allah onu şüphesiz bilir.) Demek ki infak ve hayır aynı anlamda kullanılmış ve izah edilmiş. Peki, zekât kuranda ne anlamda kullanılıyor sayın arkadaşım sizce? Hayır, kazanmak adına değilmi? Bakın Bakara 110 da ne diyor Rabbim yine hayır yapmak için ne verin diyor? (Namazı kılın, zekâtı verin. Öz benlikleriniz için önden gönderdiğiniz her hayrı, Allah katında bulacaksınız.)
Daha sonraki ayette de savaş gerektiğinde üzerimize yazıldı gerektiğinde savaşılmasını istiyor Rahman. Allah yolunda gerektiğinde savaşılması Allah ın emridir diyor. Daha sonra haram ayarlı ve bu ayların özelliği anlatılıyor. Dikkat edin birbirinden bağımsız konular ama iman edenlere sesleniyor. Sizin söylediğiniz doğru olsa eğer burada Allah adına savaşanlardan bahsediyor onlara verilmesi gerekenden bahsediyor gibi dar anlamlar olsa, Allah çıkıp içkiden kumardan bahseder mi? Daha sonrada aynı ayetin devamında kime infak edeceklerimiz ya da kimlere hayır verileceğini söyler mi? Siz size öğretilenleri cımbızla kurandan aramaya çalışıyorsunuz ama nafile. Tabi bu sizin seçiminiz arzu ettiğinizi düşünebilir ve inanabilirsiniz. Bakın zekât ve infak kelimesini çok farklı kabul ettiniz neden biliyor musunuz, çünkü size öyle öğretildi de ondan. Eğer aynıdır diye inanırsanız size bahsedilen zekâtın dağıtılmasındaki o adaletsiz dağıtıma o zaman inanmanız mümkün olmayacak. Acaba sizin inandığınız zekâtın dağıtılma şekli neden kuranda hiç bahsedilmez, hâşâ Rabbim detaylandırmayı mı unuttu? Sayın arkadaşım sizin zekât adaletinizde paranın, altının ve ziynetin kırkta birini vereceksin, ama garip köylüm ektiği biçtiği mahsulün onda birini verecektir diye yazıyor. İşte beşerin adaleti, garip köylüm parası ve altını olandan dört kat zekât fazla verecek öylemi dostum. BU ancak sizin adaletinizde vardır, RABBİMİN ADALETİNDE ASLA. SELAMETLE
|