Yazanlarda |
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Dostlar,
dünyamızda insanoğlu'nun, " ilahi kaynaklı olma "/ " Yüce Allah veya Peygamberlerinden referanslı olma " iddiaları adına ürettiği, halbuki Yüce Allah'dan çok çok daha fazla insanların kendi heva ve heveslerinin doğrultusunda, kafalarından imal ettikleri; kendi içinde, satır satır yazılmış bulunan Kur'an Ayetleri ile, Kevni Ayet'lerle, insan Ayetiyle, fıtrat, adalet, akıl ve vicdan ile bozuşuk olan, dünya'yı imar'a değil, fitne ve fesada yönelik özellikleri içinde barındıran, sözde ilahi söylem ve düşüncelerin, ateizm'i ve deizm'i ürettiğini ve yetiştirdiğini söylemek herhalde yanlış olmayacaktır...
bu anlamda, " ateizm ve " deizm " konularının tartışılmasında fayda olduğunu düşünmekteyim.
fakat bence ateizm ve deizm'i ayırmak gerektiği için burada sadece " deizm " konusunu ele almak istedim :
alıntı :
http://www.felsefe.gen.tr/deizm_nedir_ne_demektir.asp
Deizm Nedir?
Vahiy ya da bir kilise öğretisi aracılığıyla edinilmiş her türlü dinsel bilgiye karşı çıkan buna karşılık belirli bir dinsel bilgi bütününü herkesin doğuştan taşıdığını ya da us yoluyla elde edebileceğini savunan görüşe denir. Deizm, tanrılık gücünün sadece yaratma işlemiyle sınırlandığını ve bir kez yaratıldıktan sonra dünyanın hiçbir işine karışmadığını eş deyişle dünyayı yönetmediğini belirtir.
Deizmin dayandığı “doğal” din kavramı başlıca iç kaynaktan beslenir. İnsan usuna duyulan inanç, dogmacılığa ve hoşgörüsüzlüğe yönelen vahiy öğretisinin, reddedilmesi ve tanrının düzenli bir dünyanın ussal mimarı biçiminde kavranması. Deizmciler Hıristiyanlıkta ve dünya dinlerinde görülen ibadet, inanç ve öğreti farklılıklarının temelinde evrensel olarak benimsenmiş din ve ahlak ilkelerinin, ussal bir özün bulunduğunu öne sürerler.
Deizimcilere göre kendi başına doğal din, her türlü kuşku ve yozlaşmadan uzaktır. Bu yüzden us yoluyla doğrulanmış yalın ahlakı, doğrular dışında Hıristiyanlığın sonradan eklediği tüm öğelere karşı çıkarlar.
6/91 :
91 – Ve onlar, “Allah, hiçbir beşere bir şey göndermemiştir” demekle, Allah’ı hakkıyla takdir edemediler [gereği gibi tanıyamadılar]. De ki: Musa`nın insanlara aydınlık ve kılavuz olmak üzere getirdiği, sizin parça parça kâğıtlar kıldığınız, bir kısmını belli ettiğiniz, birçoğunu gizlediğiniz; siz ve babalarınızın, sayesinde bilmediğiniz birçok şeyleri öğrendiğiniz Kitap`ı kim indirdi? Sen de ki: “Allah!” Sonra onları boş uğraşlarında oynar hâlde bırak.
3/154 :
154. Sonra O [Allah], o kederin ardından üzerinize bir güven, sizden bir grubu örtüp bürüyen bir uyku indirdi. Bir grup da; kendilerini nefisleri önemsetti; Allah'a karşı gerçek dışı câhiliyet zannı olarak, zann üretiyorlardı. Onlar, “Bu işten bize bir şey var mı?” diyorlardı. –De ki: “Bütün iş Allah'a aittir.– Onlar, sana açıklamayacakları şeyleri içlerinde saklıyorlardı. Onlar, “Bize bu işten bir şey olsaydı burada öldürülmezdik” diyorlardı. De ki: “Eğer siz evlerinizde olsaydınız bile, üzerlerine öldürülme yazılmış olanlar kesinlikle yatacakları [öldürülecekleri] yerlere çıkıp gidecekti.” Ve o, Allah'ın göğüslerinizdekini sınaması ve kalplerinizdekini temizlemesi içindir. Ve Allah, göğüslerinizdekini çok iyi bilendir.”
67 Mülk 9 :
9. Onlar: “Evet” diyecekler, “aslında bize bir uyarıcı gelmişti, ama biz o'nu(n söylediklerini) yalanladık ve o'na: ‘Allah [vahiy yoluyla] hiçbir şey indirmiş değildir! Siz [kendinizi uyarıcı olarak görenler] büyük bir yanılgı içindesiniz!’ dedik”.
67 Mülk 9 :
9 – Onlar derler ki: “Evet, bize uyarıcı geldi de biz yalanladık ve ‘Allah hiçbir şey indirmedi, siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz’ dedik. H.Yılmaz
devam edecek inşaAllah
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
alıntı :
http://tr.wikipedia.org/wiki/Deizm
Deizm veya yaradancılık, evreni bir tanrının yarattığına inanmakla beraber yaratıcının evrene hiç bir müdahalesi olmadığını savunan görüş. Tanrının evrene müdahalesi açısından "teizm" kavramından farklıdır.
Deistler genelde doğaüstü olayları (kehanet veya mucizeler), yaradanın dinlerle olan bağını, kutsal metinleri ve ortaya çıkmış bütün dinleri reddederler. Bunun yerine; deistler doğru dini inanışların insan mantığında ve doğal Dünya'nın kanunlarında görmeyi tercih ederler. Bu doğrultuda da; varolan tek bir tanrının varlığını kabul ederler.
< =text/> //
Deizm Latince "deus" (tanrı) sözcüğünden gelir.
Deist kelimesinin ilk kez kullanımı Pierre Viret tarafından Instruction Chrestienne (1564) isimli yapıtında olmuştur. İngiltere'de de Robert Burton Melankolinin Anatomisi (1621) eserinde kullanmıştır.
TDK Sözlüğünde deizm, "Tanrı'yı yalnızca ilk sebep olarak kabul eden, Tanrı için başka herhangi bir güç ve nitelik tanımayan, vahyi reddeden görüş, tanrıcılık,olarak tanımlanmıştır.[1]
Deist düşünce; eski zamanlardan beri (örn. Heraklitos) vardır. Deizm kelimesi ise; 17'inci yüzyılda özellikle İngiltere'de kullanılmaya başlamıştır.
Doğa dinine inanış 17'inci yüzyılda Avrupa'da bir devrim olmuş; birçok kültür bu akıma destek vermiştir.
Rönesans dönemindeki hümanist yaklaşım; Avrupa'nın klasik Roma ve Yunan dönemindeki düşünceleri çalışmaya itmiştir.
Bunun yanı sıra; eski dokümanların analiz edilmesi doğrultusunda ve bilimin de sunduğu olgularla tarihte ilk defa Hristiyan toplumlar tarafından İncil eleştirilmiştir. Yapılan araştırmalar doğrultusunda; Dünya tarihi'nin İncil'de anlatıldığından çok daha farklı olduğu ortaya çıkmıştır.
Mitoloji üzerine yapılan araştırmalarda da; birçok dinin kendinden önceki dinlerden örnekler alarak hikâyelerde karakterlerin isimlerini değiştirerek kullandığını ortaya çıkarmıştır.
Bu doğrultuda; Hristiyanlığın birçok din arasındaki dinlerden biri olduğunun farkına varılmış; ve hiç bir şeyin bir dinin diğerinden daha iyi ya da daha doğru olduğunu ispatlamayacağına inanmışlardı.
Dinlerle anlaşmazlıklar [değiştir]
Avrupa Reformizm'in başladığından bu yana yaşadığı dini savaşlarla oldukça sorun yaşamıştı. 1642'de Herbert'in De Veritate yayımlanmış; 30 yıl savaşı Avrupa'da 25 yıl boyunca yaşama standartlarını oldukça zorlamıştı. O kadar büyük ve yokedici bir dini savaştı ki; Almanya'daki nüfusun %15 ila %20'si bu savaşlarda öldü. Daha da yakın olarak; İngiliz İç Savaşı'nda kral ve parlemento karşı karşıya gelmişti.
Tarikatların uyguladığı yoğun şiddet; geniş anlamda duyguların reddedilmesine yol almıştı. Bu ayrıca; doğal dini doğrulara insanları yönetti. Evrensel olarak kabul edilebilecek doğrular, doğa'nın kanunu veyahutta insan mantığının içindeki kanunlara ilgi duyuldu.
Bilimde ilerlemeler [değiştir]
17'inci yüzyıl bilimde oldukça fazla yeniliklerle karşılaştı. Kopernik, Kepler ve Galileo Dünya'nın kainatın merkezi olduğu düşüncesini yoketti ve kainatın gösterilmeye çalışıldığından oldukça büyük olduğunu ortaya sundu. Bu uyuşmazlıklar dini otoritelerce büyük tepki gördü; ve Galileo dince kabul edilmiş görüşlerin karşısında bir buluş sunduğu için yargılanması en belirgin örneklerindendir.
Bu doğrultuda din inanç ve mantık konusunda bir otorite olsa da; artık bilimsel konularda bir otorite değildi.
Isaac Newton'un evrensel yer çekimi; Dünya'da ve uzaydaki nesnelerin davranışını açıklamasıyla, doğal evren'in doğa kanunlarıyla yönetildiğini ortaya çıkardı. Bu teoloji de (Watchmaker anolojisi) Tanrı'nın kainatı yarattığı, doğa kanunlarına uygun bıraktığı ve sahneden çekildiğini önerdi.
Bu doğrultuda; dini mucizeler altında anlatılan doğa üstü olayların da doğa kanunlarına aykırı olması büyük fikir ayrılıklarına sebebiyet verdi.
Deizmin özellikleri [değiştir]
Deizm konsepti; belli bir merkezi, temsilcisi, ya da belirgin kanunları olmadığı için birçok değişik bakış açısına sahiptir. Ancak; Deizm'in merkezinde iki kural bulunmaktadır.
- İlan edilmiş bir dinin reddi - (bu Deizm'in negatif - eleştirici bakış açısından yönüdür)
- Mantığın bize dini doğruları öğretebileceği - (bu da Deizm'in pozitif - yapıcı bakış açısından yönüdür)
Eleştirici deizm öğeleri şunları içerir:
- Tanrı tarafından ilan edilmiş veya yazıldığı iddia edilen kitaplara sahip olan dinlerin reddi.
- İlahi olduğu savunulan kitapların Tanrı'nın sözü olduğunun reddi.
- Mucizelerin ve kehanetlerin reddi.
- Dini bilinmez öğelerin reddi.
- Kutsal kitaplardaki yaratılış hikâyelerinin ve insanların doğuşta günahkar olduklarının reddi.
- Kaynağı ilahi ilan edilen tüm dinlerin reddi.
Yapıcı deizm öğeleri de şunları içerir:
- Tanrı vardır ve kainatı yaratmıştır.
- Tanrı insanların mantıksal davranmasını ister.
- İnsanların ruhları ölümden sonra hala vardır, bu doğrultuda ölümden sonra yaşam da vardır.
- Yaşam sonrasında, Tanrı iyi davranışlarımızı ödüllendirecek, kötü davranışlarımızı cezalandıracaktır.Bu konu deistlere göre değişiklik gösterir.
Kişisel olarak deistlerin düşünceleri oldukça geniş ve değişiktir. Bazıları aralarında kendilerini asıl hristiyanlar olarak da ilan etmiş; İncil'den mucizeleri, kehanetleri ve bilinmezleri çıkartarak; İsa'nın insanlara iyilik öğretmek isteyen biri olduğunu sunmuşlardır. Örnek olarak Thomas Jefferson; bu öğeleri çıkartarak Jefferson İncili'ni yazmıştır.
Radikal olarak da; hristiyanlığı ve tüm dinleri tamamen reddeden ve mantık aramayan deistler de mevcuttur. Radikal deistler de dindar insanlar tarafından genelde ateist olarak görülmüştür.
Günümüzde deizm [değiştir]
Birçok hristiyan deist; Üniteryanizm inancına bağlanmıştır. Modern deistler klasik deizm inanışını, modern felsefe ile birleştirerek günümüz bilimiyle kullanmak istemişlerdir. Bu doğrultuda da birçok yeni inanışın çıkmasına sebebiyet vermiştir.
Eski deizm inanışında; Tanrı ile kişisel bir diyalog veyahutta karşılaşma mümkün gösterilirken; günümüzde Tanrı'nın insanüstü olduğu ve Tanrı'yı anlamanın insan mantığı sınırları içinde olmadığına inanılmıştır.
Bunun yanı sıra; Agnostisizm, Evrenselcilik ve Panteizm de başta olmak üzere; birçok felsefi akımın ortaya çıkmasıyla Deizm'e olan ilgiyi düşürmüştür.
Pandeizm, Deizm'in panteistik formudur.
Deizm ile ilgili eleştiriler [değiştir]
Deizm düşünce sisteminin dini konularda insan düşüncesini reddettiği ve insan düşüncesinin tanrı kavramını algılayacak yeterliliğe sahip olmadığı öngörülerek eleştirilir. Cennet ve cehennem kavramı kilise, sinagog, cami, tapınak ya da diğer mabetleri, tanrıyla kul arasındaki ibadete rehberlik edildiği önerilen papaz, imam, şaman, rahibe, rahip, kardinal, şeyh vb. dini görevlileri ve peygamberleri reddederler.
Dış bağlantılar [değiştir]
Ayrıca bakınız [değiştir]
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
67 MÜLK SURESİ :
1. HÜKÜMRANLIĞIN sahibi olan Allah kutludur, yücedir; O her dilediğini yapmaya kâdirdir: |
|
2. O, hem ölümü, hem de hayatı yaratmıştır 1 ki sizi sınamaya tâbi tutsun [ve böylece] davranış yönünden hanginiz daha iyidir [onu göstersin] ve yalnız O[nun] kudret sahibi ve çok bağışlayıcı [olduğuna sizi inandırsın]. |
|
3. Yedi göğü birbiriyle tam bir uyum içinde 2 yaratan O, [ne yüce]dir: Rahmân'ın yaratışında hiçbir aksaklık göremezsin. Gözünü bir kez daha [ona] çevir: Hiç kusur görüyor musun? |
|
4. Evet, gözünü tekrar tekrar [ona] çevir: [her seferinde] bakışın, şaşkın ve bezgin bir şekilde önüne geri dönecektir... 3 |
|
5. Biz, yeryüzüne en yakın olan gökleri ışıklarla 4 süsledik ve onları [insanlar arasında bulunan] şeytan-ruhluların boş ve anlamsız spekülasyonlarına 5 konu yaptık: ve onlar için yakıcı alevden bir azap hazırladık; |
|
6. çünkü, [bu şekilde] Rablerine karşı isyankar davranan 6 herkesi cehennem azabı beklemektedir: orası, ne kötü bir varış yeridir! |
|
7. Onlar, [cehennem]e atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı sesi duyacaklar, |
|
8. neredeyse öfke ile patlarcasına (çıkardığı sesi); [ve] her grup [günahkarın] oraya her atılışında, bekçiler onlara soracak: “Size hiç uyarıcı gelmemiş miydi?” |
|
9. Onlar: “Evet” diyecekler, “aslında bize bir uyarıcı gelmişti, ama biz o'nu(n söylediklerini) yalanladık ve o'na: ‘Allah [vahiy yoluyla] hiçbir şey indirmiş değildir! Siz [kendinizi uyarıcı olarak görenler] büyük bir yanılgı içindesiniz!’ 7 dedik”. |
|
10. Ve onlar, “Eğer biz” diye ekleyecekler, “[bu uyarıları] dinlemiş olsaydık veya [en azından] kendi aklımızı kullansaydık, [şimdi] yakıcı ateşe müstehak olanlar arasında bulunmazdık!” 8 |
|
11. Onlar böylece günahlarının farkına varacaklar: ama [o zaman] bütün güzellikler bu yakıcı ateşe mahkum olanlardan uzak bulunacak. |
|
12. [Buna karşılık,] kendi kavrayışlarının ötesinde olsa da 9 Allah'tan korku ve ürperti duyanlar için bağışlanma ve büyük bir ödül vardır. |
|
13. [BİLİN Kİ ey insanlar,] inançlarınızı 10 ister gizleyin ister açığa vurun, O kalpler[iniz]de olan her şeyi bilir. 11 |
|
14. [Her şeyi] yaratan O, nasıl olur da [her şeyi] bilmez? 12 Evet, yalnız O, [hikmetinde] erişilmez bir derinlik sahibidir, her şeyden haberdar olandır! 13 |
|
15. O, yeryüzünü yaşanması kolay bir yer yapmıştır: 14 öyleyse onun her tarafını dolaşın ve Allah'ın verdiği rızıktan pay almaya çalışın: ama [hiçbir an aklınızdan çıkarmayın ki] yine O'na döneceksiniz. |
|
16. O Gökteki'nin, 15 yeryüzünün bir gün gelip sarsılmaya başladığında sizi yutmasına izin vermeyeceğine emin olabilir misiniz? |
|
17. Yahut, O Gökteki'nin, Benim uyarımın ne kadar [doğru] olduğunu size gösterecek olan ölümcül bir kasırgayı 16 üstünüze salmayacağından emin olabilir misiniz? |
|
18. Doğrusu, daha önce 17 yaşamış olanlar[ın birçoğu] da [Benim uyarılarımı] yalanlamıştı: ve Benim [onları] yok sayıp dışlamam ne korkunçtu! |
|
19. Onlar, üstlerinde kanat çırparak uçan kuşlara hiç bakmazlar mı? Onları havada tutan yalnızca Rahmân'dır: Gerçek şu ki O, her şeyi gözetiminde bulundurur. |
|
20. Rahmân'dan başka size kalkan 18 olabilecek ve sizi [tehlikelere karşı] koruyabilecek kimse var mı? Bu hakikati inkar edenler, büyük bir yanılgı içindeler! |
|
21. Yahut Allah geçim imkanlarınızı [elinizden] alacak olursa size rızık sağlayacak kimse var mı? Hayır, ama onlar, [bu hakikati inkar edenler, Allah'ın mesajlarını] küçümsemekte ve [O'ndan] körükörüne inatla kaçmaktalar! |
|
22. Peki öyleyse, gözünü yere dikerek giden, 19 hedefe, doğru yolda dümdüz yürüyenden daha iyi mi ulaşır? |
|
23. DE Kİ: “O, sizi hayata getiren, size kulaklar, gözler ve kalpler bağışlayandır: 20 [yine de] ne kadar az şükrediyorsunuz!” |
|
24. De ki: “Sizi yeryüzünde yaratıp çoğaltan O'dur; ve [yeniden dirildiğinizde] O'nun huzurunda toplanacaksınız”. |
|
25. Ama onlar [yalnızca şunu] soruyorlar: “Bu vaad ne zaman gerçekleşecek? [Buna cevap verin, ey inananlar,] eğer doğru sözlü insanlar iseniz!” |
|
26. Onlara de ki [ey Peygamber]: “Onun bilgisi yalnız Allah katındadır; ben ise sadece bir uyarıcıyım”. |
|
27. Ama sonunda, bu [gerçekleşme]nin yakın olduğunu gördükleri zaman, hakikati inkar edenlerin yüzleri acı ile buruşacak ve onlara: “İşte [o kadar küçümseyerek] çağırıp durduğunuz şey budur!” denilecek. |
|
28. DE Kİ [ey Peygamber]: “Ne sanıyorsunuz? Allah isterse beni ve bana tâbi olanları yok eder, isterse bize şefkatiyle rahmet eder. 21 Peki, [siz] hakikat inkarcılarını [öteki dünyada] şiddetli azaptan koruyabilecek kimse var mı?” |
|
29. De ki: “O, Rahmân'dır: biz O'na iman ettik, ve O'na güvendik; kimin açık bir sapıklıkta olduğunu zamanı geldiğinde anlayacaksınız.” |
|
30. [Hakikati inkar edenlere] de ki: “Ne sanıyorsunuz? Âniden bütün suyunuz toprağın altında yok olup gitseydi [Allah'tan başka] kim size temiz kaynaklardan [yeni] su verebilirdi?” 22 |
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
67 MÜLK 9 :
M.İslamoğlu yorumu:
evet,doğrusu bize bir uyarıcı gelmişti; fakat biz onu yalanladık ve " Allah hiçbir şey indirmemiştir; siz(elçiler)büyük bir şaşkınlık içindesiniz" demiştik" itirafında bulunacaklar.
bu ibare,Tanrı'nın varlığını inkar eden ateizm'i değil, Tanrı'yı kabul etmekle birlikte O'nun mesaj indirdiğini, Peygamber gönderdiğini, hayata müdahil olduğunu inkar eden Deizm ve Sekülarizmi de mahkum eder.
Muhabbetle
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Allah'ın hükümranlığını göklere hapseden anlayış olan deizmin tevhidi bir eleştirisi
İlk çağ felsefesi varlığın nedenini, kökenini açıklamak için 'herşeyin başı, kökü, ilkesi' sayılan "ana madde" (arkhe) üzerinde durmuştur. Yaratılış felsefesinin mihverini bu arkhe oluşturmaktadır. Örneğin Millet'li filozof Thales, arkhe olarak su'yu, sonsuz okyanus'u keşfetmiştir. Okyanus, tanrılar da dahil her şeyin kendisinden çıktığı bir sonsuz maddedir.
Diğer filozoflara göre arkhe 'sonsuzluk', 'hava', 'ateş' ve 'toprak' gibi unsurlar arasında değişkenlik göstermektedir. 'Arkhe' arayışından doğal olarak tanrı tasavvurları doğmaktaydı. Buna göre, hemen hemen bütün tanrı tasavvurlarında tanrının ezeli olduğu kabul ediliyor, fakat bu ezeli tanrının şuurlu ve kendi özünü bilen; alemi bilen; alemi ihtiva eden; zamanla ilgisi bulunan olup olmadığı gibi konularda farklılıklar görülüyordu.
llk çağ felsefesinin sözkonusu tanrı tasavvurlarından biri de deism'dir. Deizm, Latince'de tanrı anlamına gelen 'deus' sözcüğünden türemiştir. Osmanlıca'ya inkar-ı vahiy, ilahiyye, Allah'dan gayrısına iman etme-yenlerin mezhebi gibi tanımlarla çevrilen deizm günümüz Türkçesi'ne 'yaradancılık' olarak çevrilmiştir. Sadece bir ilk neden olarak Tanrı'ya inanan, fakat O'na başkaca hiçbir güç ve nitelik tanımayan; ayrıca, belli bir dinin dogmalarını ve ilkelerini benimsemeyen, vahyi ve tüm vahiy dinlerini inkar eden; Tanrı'nın evreni yarattıktan (daha doğrusu şekillendirdikten) sonra onu, kendi yasasına göre işlemek üzere kendi başına terket-tiğini öne siiren tanrı tasavvuruna deizm denmektedir.
Sözcük olarak deizmle yakınlığı olan teizm orjin itibariyle deizmle ayrn anlama gelmekte idi. Aralanndaki fark yalnızca etimolojik idi: Deizm Latince 'Deus' (Tanrı)dan türemiş iken, Teizrrf Yunanca 'Theos' (Tanrı)dan gelmekte idi. Zaman içerisinde teizm yaratıcı uluhiyet anlayışını ifade etmek için kullanılır oldu; deizm ise Rönesans ve aydınlanma yüzyıllarına doğru, 'doğal din' akımıyla adeta anlamdaş kılınarak, neredeyse ateizm formuna büründürülmüştür.
Teizm, alemin sebebi ve alemden ayrı bir Allah'ın varlığına inanırken, deizm böyle değildir. Teizm, deizmin aksine vahyi, kitap ve vahye dayalı dini reddetmemektedir. Felsefe tarihinde deizm esas olarak Aristo metafizi-ğinde temellendirilmiştir. Âristo (M.0.384-322), "var olan, form kazanmış maddedir" diyordu. Fakat, madde ile form arasındaki ilintinin relatif olduğunu söylüyordu. Daha aşağısına göre form olan, kenâinden yukarısına göre madde oluyordu. Tuğlanın toprağa göre form; duvara göre madde oluşu gibi..
Her nesne cinsi bir alt basamaktakinin formu, bir üsttekinin madelesi oluyordu. Bu madde sıralamasının en alt basamağı "salt madde", en üst basamağı ise "salt form" oluyordu. llk madde (proto hyle) tamamiyle formsuz olup, gerçek değil yalnızca bir imkandır. Fakat bu formsuz madde yalnız yokluk değil, aynı zamanda reel etkilerle kendini gösteren nedendir de. Asıl gerçek olan salt form ise kendiliğinden en yüksek realiteye sahiptir.
Sadece bir 'olabilirlik' olan madde, kendi kendinde gerçekleşme, hareket ya da oluş ilkesi ihtiva etmez. Hareket varlığın kendisi gibi öncesidir. Aristo felsefesinde hareketin nedani form'un madde üzerindeki etkisidir. Şöyleki: Bir yandan maddede bir biçim kazanma eğilimi vardır. Diğer yandan formda da bir amaca göre hareket etme gücü vardır. Her formun, kendinden bir üst forma göre madde olduğu tekrar hatırlanmalıdır...
Bu böyle sonsuza kadar uzar gider. Bu sonsuz silsilenin nihayetinde kendisi "salt form" olan, hareket etmeyen ama bütün hareketlerin ilk nedeni olan bir ilke bulunmaktadır. Işte bu ilke'ye Aristo ilk hareket ettirici (muharrik-ül evvel) demektedir. Kendisi hareketsizdir. Fakat maddede, kendisine göre biçimlen mek hevesini uyandırır. Amaçsal bir nedendir bu yani maddeyi bir amaca göre biçimlenmek üzere uyandırır.
İşte Aristo'nun tanrı tasavvuru bu şekilde açıklanmaktadır. Varlığı yukarıda izah edildiği gibi harekete geçiren Tanrı'nın artık onunla herhangi bir ilişkisi yoktur. Aristo'nun tanrısı salt düşünmedir, salt tindir, bilincin bilincidir, cisimsizdir. Tanrı hiçbir şey istemez, hiçbir şey yapmaz, evren üzerinde hareket ve edimleriyle etkide bulunmaz.
Evreni etkilemesi, onun Tanrı'yı etkilemesiyle olur. Varlık alanında olup-bitenler hep maddenin Tanrı'yı özleyişi yüzünden olur ve özleyişin konusu olması dolayısıyla Tanrı her türlü hareketin nedenidir. Tanrı hareket, şekil (form) ve gaye olarak sebeptir. Yaratıcı değil, yapıcı (sani=demiurgus)dır. Çünkü madde zaten ezelidir. Dikkat edilirse nirvana ya da fena fillah felsefesinde, Tanrı'yı özleyen insan, sanki Aristo'nun, Tanrı'yı özleyen madde'sinin yerini almış gibidir. Aristo'nun ilke-tanrı'sı evreni yaratmakla/ oluşturmakla işini bitirmiştir.
Ve evren artık kendi yasalarıyla işlemektedir. Yani varlık -ve tabi dünya-, Tann'dan bağımsız, müstakil hüviyetine kavuşmuştur. Aristo'nun tanrı tasavvuru asıl ürünlerini rönesans döneminde vermeye başlamıştır. Kopernik sistemi, o güne kadar olan doğayla ilgili açıklamayı alt üst etmiş, bu subjektif açıklamayı aşmayı hedeflemişti. llk ve orta çağlarda Dünya gibi küçücük bir yıldızı koca evrenin merkezi yapmak, doğa görüşünün subjektifliğinin bir kanıtı idi.
Halbuki evren sonsuzdu. Rönesans öğretisi evrenin kuruluş gayesinin insan olduğu şeklindeki antroposentrik (insan-merkezli) felsefeyi kökünden yıkı-yordu. Rönesans devri Aristocularına 'aleme müdahale etmeyen Tann' anlayışı oldukça çekici gelmişti. Çünkü kilise ile bilim adamları arasında bir çekişme yaşanıyor-du. Eğer Tanrı alemi yarattıktan sonra ona müdahale et'miyorsa, birilerinin, alemi araştıranlara müdahale etme hakkı ve yetkisi de olmamalıydı.
Bu, bilim adamlarına bir rahatlık veriyordu. Öte yandan deizm, geleneği sorgulama imkanı doğurdu. Mademki Tanrı aleme müdahale etmiyordu, o halde tarihteki hiç bir şey dokunulmaz/eleştirilmez değildi. Kilise tanrı'nın bedeni değil, insan eliyle yapma bir şeydi. Aristo deizminin aydınlanma felsefesiyle yeni bir çehreye büründûğü görülmektedir. XVIII. Yüzyıl aydınlanma felsefesinin baskın karak-teri doğal din ya da diğer bir adlandırmayla 'akıl dini'dir. Doğal din'i aydıhlanma'nın genç dünya görüşü içinde aramak, anlamak gerekmektedir. Aydınlanma, vahiy dini Hristiyanlık ile akıl dinini uzlaştırmayı denemiştir.
Salt akıldan yana olanlar ise deistlerdi. Uzlaştırıcılardan biri de John Locke'du ve Locke, vahyin akıldan üstün olduğunu kabul ediyor ama, akla uygun olması gerektiğini söylüyordu. Aslında dinin akla uygun olması gerektiği ilkesi sonuna kadar götürülürse, vahye gerek olmadığı sonucuna, yani 'doğal din'e ulaşı-lacaktır ki, deistlerin yaptığı da işte budur. Doğal din'in kökleri antikçağda Stoa felsefesine kadar götürülmelidir.
Hatta onu eski Hint ve Çin düşün-celerinde arayanlar da vardır. Stoa felsefesinde doğa ile akıl aynı anlama gelmektedir. Doğa içinde evrensel akıl egemendir. Insan da doğanın bir parçasıdır. Buna göre doğal din, her türlü metafizik güçten bağımsız * olarak aklın bulduğu, aklın ışığı ile varılan bir akıl dini demektir. Doğal din'in iki önemli temsilcisi Fransız düşünür Jean Bodin (1530-1597) ile Ingiliz düşünürü Herbert of Cherbury (1583-1648)'dir.
Jean Bodin'e göre ister tek tanrıcı, isterse çok tanrıcı olsun, bütün dinler gereksiz-dir. Insan mutluluğu için doğanın ve aklın yasalan yeterlidir. Cherbury'lı Herbert'a göre de gerek pagan dinlere gerekse vahyî dinlere gerek "yoktur. Zaten bu dinlerin her biri ancak rölatif olarak doğrudur. Kurtuluş ve mutluluk ıçin yalnız akıl ile doğa yasası fazlasıyla yeterlidir. Bütün dinler, doğal olan ve her insanda baştan beri bulunan tek bir dinin çocuklarıdır.
Herbert'in, dünyayı yarattığını kabul ettiği bir Tanrı'ya inandığı, ayrıca bu tanrıya tapılması gerektiğini de kabul ettiği bildirilmektedir. Çünkü bunlar doğal hakikatlerdir. Çeşitli dinlerin ileri sürdükleri bu 'doğal hakikatler'e gölge düşüren akıl dışı tasarımlarla ilgilenmemeli, doğal hakikatlerle yetinmelidir... Herbert'ı John Toland, Anthony Collins (1676-1729), Matthew Tindal (1657-1733) gibi düşünürler izlemiştir. John Toland (1670-1722) deizmin öncüsü sayılmaktadır. 0, "Toland çıkınca Kilise'de Isa'nın adı anılmaz oldu" sözünü söyleten adamdır.
Toland Hrıstiyanlığı her türlü sırlardan arındırarak tamamen bir akıl dini haline getirmeyi denemiştir. Doğal dinin rahible'rinin bilim adamları olmasını istemiştir. Bilim adamları ise, söylediklehne gözü kapalı inanılacak kişiler değildir; sürekli eleştirileceklerdir. Toland'ın tasarladığı din 'özgür düşünürler' (free-thinkers) topluluğunun kültürüdür. 'Özgür düşünme • (freethinking) doğal din'de oldukça vurgu yapılan bir konudur.
Toland, Osmanlı aydınlarını bile etkilemişti. Bir bayan, Osmanlı ülkesinden yazdığı mektuplarından birinde: "burada aydınlar arasında egemen olan din deizmdir. Peygamber'i pek ciddiye almazlar, ama tann tanımaz değildirler. Bu inançlarını gizlerler ve halka göstermezler" diye yazıyor, ve şarabın ancak halk için yasaklanmış olduğunu söylediklerini ekliyordu.
XVII. Yüzyıl Fransız maddecilerinin tamamı deisttirler. J.J.Rousseau (1712-1778), Voltaire, ve I. Kant (1724-1804) bunlardandır. Voltaire'e göre tanrı düşüncesinden başka her şey saçmadır; Isa adındaki bir Yahudi'ye ne gerek vardır?!
Voltaire, akıl kabul ettiği için Tann'nın varlığına ve ruhun ölümsüzlüğüne inanmıştır. Fakat onun, tanrı inanışında pragmatist olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü, ilerde bu inançlarından şüphe ettiği halde 'ahlak için zorunlu olduklarından' bunları kabul etmeye devam etmiştir. Voftaire, "Tanrı olmasay-dı da biz onu icad etmek zorunda kalacaktık.." der.
Çünkü tanrı inancı, ahlakî hayata temel oluşturmakta-dır. Rousseau da tapma biçimlerinin, kuralların, din adamlannın v.b. gereksiz olduğunu açıkça söylemiştir. Kısaca doğal din akımı tanrı'nın bir olduğunu kabul etmekte, ahlak bilincini yerleştirmekte; özgür düşünceye vurgu yapmakta; ilahi adaletin hem bu dünyada hem de öbnr dünyada ödül ve ceza vermesi gerektiğini belirtmekte; insanın günahlarından dolayı vicdan azabı çekmesi ve tevbe etmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Şu halde deizm sadece akıl ile idrak edilen bir Tanrı varlığını kabul etmektedir. Bu tanrı tam aşkındır, içkinliği reddeder. Bu anlamda panteizmin zıddıdır. Tanrı'yı aleme müdahale ettirmemenin bir nedeni de Tanrı'nın bu aşkınlığını korumak ve antropomorfizmden kaçınmaktır. Bunun için Kilise'nin testis inancını reddetmişlerdir. Deizm'de vahyin bildirdiği Allah'a yer yoktur! İlaveten, her türlü vahyi, ilhamı, dini, takdiri de reddeder. Peygamber fikri çoktan anlamını yitirmiştir; doğal dinin peygamberleri bilim adamlarıdır...
Vahyin imkanını kabul etmek, tanrı'nın bir biçimde müdahalesi anlamına gelmektedir. Deist düşüncede dinin en önemli görevi insanların gönlünü düzenlemek, davranışlarını insamleştirmek; insanlara itidal, düzene saygı ve itaat ruhu aşılamak olmalıdır. Görüldüğü üzere deizm ve doğal din bir anlamda modernizmin habercisidir. Bireyin varlık üstünde kendi kendine düşünme ve kendi kendine yeterliliğinin ilanı olmuştur.
Deizm insaniyetin tekliğinin beyanı idi. Sekülerizmin, modernitenin doğuş alametlerini taşıyordu. Özellikle özgürlük, özgür düşünce gibi kavramları doğal din akımının çokça kullandığı görülmektedir. Bu, alemden bağımsız ve aleme müdahale etmeyen bir Tann karşısında insanın gerçek bir bağımsızlığı, başı-na buyrukluğu idi; bir anlamda kendi tanrılığını ilan etmesi idi.
Tanrı aleme müdahale etmediğine göre, yeryüzünün efendisi olan insan istediği gibi müdahale etme imkanına sahipti! Sekülerizm işte böyle doğmaktaydı. Deizm, modernizmin ürettiği sekülerizm, hümanizma, doğal din akımı, bireycilik, özgür düşünce, hoşgörü, insanın kendi kendine yeterliği gibi felsefi kavram ve tavırlarla çok yakından alakalıdır. Modernizmle beraber insan yeryüzünün tannsı oluyordu; insanın kendi aklına ve bilime mutlak surette güvenmesi gerekiyordu.
Deizmin gelişıp yaygınlaşması güçlü bir hoşgörü ruhu ile sağlanmıştı. Şimdi de artık deizm, diğer düşün-ce ve görüşlerin kabulünde hoşgörüyü kullanıyordu. Deizmin belki de modern dünyaya bıraktığı en büyük miras bu hoşgörü edebiyatıdır. Modernizme kapılannı ardına kadar açan Islam coğrafyasında, birebir Aristo deizmi ile örtüşmese de, temel yönelim olarak belki de 'neo-deizm' denebilecek bir anlayış her geçen gün artmaktadır. Bu da en çok siyasal alanda gözlemlenmektedir.
Müslüman toplumlar arasında Islami/siyasi yönelişler arttıkça, onları siyasetten tardetmek için türlü yöntemler denenmektedir. Batı tarzı teoloji eğitimi veren okul ve kurumlarda dinle siyasetin; din işleriyle dünya işlerinin birbirinden tama men ayrı şeyler olduğu tezleri işlenmektedir.
Ve şu deistik iddia açıktan açığa seslendirilmektedir: Kozmik alemde hakimiyet Tanrı'ya aittir, dünya (işlerinde) ise insanlara aittir! Aristo tam olarak böyle demiyordu ise de, rönesans ve aydınlanma devri deistleri böyle düşünüyorlardı. Türkiye gibi ülkelerdeki egemen siyasi yapılardan ateist değil de deist yönelişler görülmesi, sadece, hükmettikleri halkların bir vahiy dinine inanan kimseler olmalarından kaynaklanmamaktadır.
Bu aynı zamanda pragmatik kaygıları da taşımaktadır; çünkü tam bir nihılizmi ve anarşiyi, itaatsizliği doğuracak olan ateizmin seçimi aynı zamanda hakimiyetlerini zorlaştıracak bir şeydir. Dolayısıyla, ahiret inancını belli bir oranda vurgulayan, yaraten-öldüren, ama hiç bir şekilde siya-set işlerine karıştırılmayan bir Tanrı inanışı ve bu inanışa bina edilmiş bir din anlayışı, siyasi toplumun selameti için yeğdir...
Deizm, kendine göre bir tanrı (demiurgus) üretmiş; o da, vartığa şekil verdikten sonra elini eteğini çekmiş, tabir caizse emekliye ayrılmıştır! Islam'ın kaynağı olan Kur'an ise, tabir caizse kendinden -başka her şeyin emekliye ayrıldığı, ama kendisinin hiçbir zaman emekliye ayrılmadığı, ezeli ve ebedi bir Allah inanışına dayanıyordu. Dolayısıyla müslümanlar bu Allah inanışlarını terketmedikleri sürece her türlü deistik felsefe ile sonsuza kadar çatışmaya devam edeceklerdir.
Kur'an'ın ilahı, 'Rabbül Alemin'dir, her şeyi yoktan var eden, her şeye egemen, yerlerde ve göklerde ne varsa hepsi O'na ait, dilediğini yapan (Fe'alün lima yüri-id); din gününûn sahibi, samed; gaybı ve şehadeti bilen; insana şah damanndan daha yakın, dua edenin nidasına karşılık veren ilh. bir Allah'dır. Hiçbir şey O'nun dengi ve benzeri değildir, hiçbir şeye benzeme-mektedir. Göklerde ve yerde, yani kozmik alemde O'nun hükmü işlemektedir. Yeryüzünde, sosyal hayatta da O'nun hükümlerinin geçerli olması zorunludur. O'na isyan eden kullar O'nun önünde hesap vermeye hazır olmalıdırlar.
İktibas Dergisi
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Defalarca yazdım ve yine söylüyorum:
Kuran da "TEVHİDİ SİSTEM" diye bir ibare yoktur..Tevhid de yoktur,Muvahhid de yoktur!!!!
Kurana göre buda deizm gibi uyduruk bir anlayıştır.Ne yapacaksınız şimdi,ne olacak 1500 yıldır sistemlerini "TEVHİD" üzerine bina eden ----------durumu??
Yönetici Notu : Lütfen forum ilkelerine riayet ediniz!...
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam
bütün Peygamberler tevhid için, Yüce Allah'ı uluhiyette ve rububiyette birlemek için gelmişlerdir...tevhid'in zıddı olan şirk ile mücadele etmek için canlarını ortaya koymuşlardır...insanları ilahi vahye davet etmişlerdir( daiyallahe...)...Kur'an kıssalarında tevhid'in şirk ile mücadelesi çok net bir şekilde vurgulanır...
selam
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Kur'an'ın benzeri yazılamazdan kasıt?
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
hasan öktem Yazdı:
Yoktan var, vardan da yok olmaz.
...................... ortaokulda bir hocamdan sık sık duyardım bunu...iyi bir hocaydı...o zamanlar buna inanmıştım da...ancak sonraları bunun ideolojik bir amaç doğrultusunda üretilmiş koca bir yalan olduğunu anladım. bu önemli bir konu hakikaten, insanları yanlış istikametlere sevkeden...bir kere " cazibesine dayanılmaz dayanılmaz ve daha doyumu olmaz(!) bir hafifliğe kavuşabilmek için " mutlak inkara pek rastlanmaz insanlar arasında...insanlar arasında " Allah yoktur" diyenler genelde sonderece azdır...bu nedenle Kur'an, ateistlerden ziyade müşrikleri sözkonusu eder...Yoktan var, vardan da yok olmaz diyen materyalizm, " Allah yoktur" demez fakat " madde " yide Yüce Allah'ın yanına oturtmaktan da geri durmaz...ilk görülen şirk çeşitlerinin geliştirilmiş bir versiyonu yani...enerji formülü Yüce Allah'ın bir yasası...enerjinin maddeye tahvili yasası...bunu tesis eden Yüce Allah...herkesin bildiği / bileceği gibi( artık emin olamıyorum ya...) hareket, ses, elektrik, ışık ve ısıya dönüşür...öyle değil miydi yoksa?( ne biliyim herşeyden şüphe eder hale getirdiler de...) sünnetullah'ın bu güzel yasalarından sapkınlık çıkararak Yüce Allah'ı red etmek...bu mudur ilim...bu olsa olsa ancak bir filim olabilir ancak...işte materyalizm...şükürsüzlüğün ve nankörlüğün zirvesi...peki sormazlar mı adama: ruh'suz ve akılsız bir varlık olan madde, nasıl olupta herhangi bir dış müdahale olmaksızın akıllı zişuur bir insana dönüşüverdi? halbuki herkesinde bildiği gibi akıl, şuur,ruh, madde değildir...ne bir hacimleri nede bir ağırlıkları var...boşlukta da bir yer kaplamazlar...peki sormazlar mı yine adama : maddi olandan maddi olmayan nasıl çıkmıştır? diye...biz bir CAN'lı olarak herhangi bir cansız, ruh'suz, akılsız bir şeyi icat edebiliriz, bu mümkün ancak tersi mümkün değildir ki materyalizm haklı olabilsin...madde gibi cansız, ruh'suz bir eşya, nasıl olurda İNSAN gibi harikulade ve muazzam bir varlığı icad veya meydana getirebilir...zişuur/ akıl sahibi, ruh ve şuur maliki olan insanın özüne maddeyi yerleştiren maddecilik felsefesi Yüce Allah'a aid olan yaratma güç ve kudretini maddeye vermekte, böylelikle ismi " MADDE " olan yeni bir ilah edinmiş olmaktadır...yeni ilahınız hayırlı ve uğurlu olsun diyemiyeceğim...çünkü " MADDE " ilahının insanoğluna dünyada hâyır değil, ancak " şer " getireceğine , ahiret aleminde ise ( tabiki onada inanılıyorsa artık...) kesin " ğasirun" lardan eyleyeceğini kendi namu hesabıma ve kat'i bir şekilde rahatlıkla söyleyebilirim. sonuç itibariyle materyalizm / maddecilik, mutlak bir inkarı değil, insandan aşağı durumda ve alçak bir durumda olan MADDE yi Yüce Allah'a ortak koşmuş olmakta, şirk, küfür, şükürsüzlük ve nankörlük batağına saplanmaktadırlar maalesef...esasen bu önce batı aleminde doğan, sonrada DOĞU nun sonradan görmüş diktatörlerinin elinde salgın bir hastalık haline gelen bu yeni MODA : Allahsızlık ve dolayısıyla kitapsızlık bataklığını kabul edenlerin nasıl bir dünya arzuladıklarını tahmin etmek hiç de zor değil...hafifleme ve bütün yükünden prangalarından kurtulma (!)/ kopma salgını...Yüce Allah ile olan BAĞ'ını koparma / kopartma furyası...
|
|
|
DEVAMI :
kim?
kim ister Allah'sız, kitapsız, sabitesiz bir dünyayı ?...
kim ister?
kim ister, kullarına konuşmayı / kendi kendisini tanıtmayı sürekli öğretip durduğu halde, bizzat kendisi İSE konuşma özürlü(!) olacak / kendi kendisini tanıtma yetisinden yoksun olacak bir Allah ?!!!( bu kadar yaman bir çelişki olabilir mi...)
kim ister?
kim ister Yüce Allah'dan BAĞını koparmayı...
Yüce Allah yerine şeytanî GÜDÜlerine , heva ve heves PUTlarına BAĞlanmayı...
bu örümcek ağı gibi zayıf BAĞlar ile yüreğine beyt yapmayı...
kim ister hakikaten?
Yüce Allah'ın vahiy kitabında biz kullarından istediklerini istemeyenler / hazmedemeyenler ister ancak !...başka kim isteyecek...
ne ma'sum bir soru!...acaba Allah'dan mı gelmiş !...
bu işin kılıfı...yüreğini susturmak tertemiz fıtratını tokatlamak için uydurulmuş olan bir kamufle ve eleme sorusu bu...başka değil...
neden?
yahu Allah aşkına Yüce Allah " hoş " bizden ne isterki bu istemezük denilen kitabında ? ne isterki bu vahyinde?...bu mesajıyla/ mektubuyla bizden ne talep eder acaba?...
niçin istemezük...neden istemezük ? niye istemezük ?
çünkü :
Yüce Allah her türlü kula kulluğu, heva ve heveslerini kendine tanrı edinmeyi, adaletsizliği, zulümü, içkiyi, fuhuşu, aşırı gitmeyi, hırsızlığı, kumarı, kavmiyetçiliği asabiyeti, çirkin zannı, kibri, hasedi, dedikoduyu, kainat ve insan kitabına zarar vermeyi , cehaleti , boşluğu / boş boş dolaşmayı yasak ediyor ve bunlardan hoşlanmadığını, bunları yapanların mes'ul olacağını, hesap gününde mutlaka bunların / elleriyle yaptıklarının / dilleriyle konuştuklarının karşılığını bulacaklarını buyuruyor çünkü ilahi vahyinde/ kitabında...
peki ne yapMAmızı ister acaba vahyinde/ kitabında?
" O " biz aciz kullarından :
kendisine ortak koşmamayı, sözün en güzeline tabî olmayı, BİRR'i, iyilkle muamele etmeyi, ihsanı, infakı, adaleti, ölçü ve tartıda HÎLE yapmamayı, nefis-can-mal emniyetine dikkat etmeyi, çalışmayı, dünyayı imar etmeyi, sabırlı olmayı,fazileti, ilmi, salatı, zekatı, orucu, haccı, mustazafları /zayıfları görüp gözetmeyi, düşkünleri düştükleri yerden kaldırmayı, yoksulu doyurmayı, dilenciyi azarlamamayı, ahde vefa gösterenlerden olmayı, yetime şefkatli davranmayı, fışğ/ boş boş konuşmamayı, emanete sadık olmayı, iffetli olmayı, bakışlarını karşı cinse karşı kısmayı, kadınlara güzel davranmayı, ırzını korumayı, ana babaya karşı " of " bile dememeyi, ve daha daha birçok birçok güzelliği emrediyor, tavsiye buyuruyor...bu emirlere uyanları ödüllendireceğini, asla mükafatsız bırakmayacağını, karşı gelip de riayet etmeyenleri ise ilahi adalet ve hesap gününde mutlaka cezalandıracağını , "o gün " kendisini hiçbirşeyin " ama " hiçbirşeyin mücazattan " kurtaramayacağını buyuruyor...
öyleyse Allah'ı, kitabını, sabiteleri kim istemez diye hâla aramamıza(!) gerek kalıyor mu?
kim istemez?
işte onlar Allah'sız, kitapsız, sabitesiz ve kopuk yaşamak isteyenlerdir...
Yüce Allah ile değilde, heva ve heves tanrısına BAĞlanmak isteyenlerdir...
ahlakın,adaletin, ırzın, zulmün, " suç "un tarifini Yüce Allah yapamaz, bu ve tüm kavramların tarifini ( bana göre olması gereken anlamlarını...) ancak heva ve heves tanrılarımın buyrukları istikametinde ancak bizzat ben yaparım... diyenlerdir...
mücrimlerdir...suçlulardır...
mücrimler, suçlular muhakeme olmak / mahkemeye çağrılmak istemezler netekim...
caniler, katiller, diktatörler, tecavüzcüler, zalimler, adaletsizler, kainat ve insan kitabının düşmanları , yaradanı ile BAĞını koparanlar, kopuklar, muhakeme'nin ve mahkeme'nin " M" harfine bile tahammül edemezler netekim...
elbetteki ahlaka, erdeme, fazl'a, kişiyi iyiliğe zorlayan, kötülükten kaçındıran Allah'a ve kitabına, sabitelere, Rasulüne, elbetteki muannid birer düşman olacaklardır...
elbetteki bu değerleri inkar etmenin yollarını arayacaklardır...
ve elbetteki arayan ne ararsa bulabileceğine göre, elbetteki SANal BEŞERsel ve kof bile olsa kostümlü kılıflar , kamufleler ve eleme soruları bulacaklardır( avunacakları bir şey bulacaklarını zannedeceklerdir...) sorumsuz, sabitesiz, Allah'sız ve kitapsız bir hayat özlemiyle yanıp yanıp tutuşanların başka ne bulması beklenir ki...
bir örnekle: vahye dayanmayan fakat en en hümaniter görünenlerinin dahi, tüm dünyanın gözü önünde açık görüntüler eşliğinde ( medeni ve gelişmiş (!)avrupanın tam ortasında , ortadoğuda vb.)işlenen işlenen hâla da işlenmekte devam edilen vahşetötesi katliam ve tecavüzlere ve dayanılmaz insan çığlıklarına karşı kör ve sağır kesilmeleri, ancak kendi çıkarlarına aykırı gördüklerine karşı nasıl da azgın boğalar gibi saldırmaları, başka neyin işaretçisi olabilirki...Allah, kitap, sabite istermi hiç bu zalimler...
herşeyin ayan beyan ortada apaçık ve net bir şekilde görüleceği, ne dünya metaının, nede hiçbirşeyin fayda vermeyeceği , rüşvet veremeyecekleri, iltimas yapamayacakları, kuralları vahiy ile açıklanmış bir ilahi mahkemede yargılanma gerçeğini hiç kabul etme / kendilerine onaylattırma imkanları olabilir mi? çirkin ve kötü envanter depo'ları kambur gibi sırtlarında iken hiç ahiret gerçeğini, mahkeme ve hesap gününü onlara onaylatma imkanı kalır mı...ilahi adaletle yargılayan, hesap ve bilanço soran, her yaptığını her an görüp gözetleyen bir Allah isterler mi...Allah'ı inkar edemezlerse de bu seferde O'NU kendilerine ilişmemesi için gökyüzünde koca bir hapishaneye O'NU SOKMAZLAR MI?...sen göklerin Rabbisin sakın yağmur göndermeyi unutmayasın, Güneş ışığını ihmal etmeyesin...ancak şunu iyi bilesin ki YERin Rabbi biziz biz !...sen kendi işine bak, biz de kendi işimize bakalım...sen bize ve ilahlarımıza karışma/ dokunma , bizde sana karışmayalım !...demezler mi...uslu uslu yerinde oturursan, bize karışmayı aklından bile geçirmezsen, egemenlik-otorite- vahy-kanun-ahiret-mahkeme-mücazat-gibi kelimeler kullanmazsan seni ilahlarımızdan biri olarak kabul etme lütfunda bile bulunabiliriz...demezler mi...elbetteki bunu zikrederler...elbetteki bunları derler...
Yüce Allah'ı dünyadan, dünya işlerinden, devletten, siyasetten, hayatlarından, heva ve heveslerine müdahale etmesinden sakındırmazlar mı? O'NU kovmazlar mı...
şirkin bu yeni versiyonu ile şeytanın davetine /vahyine olumlu yanıt vermezler mi...
kuşku...kuşku...kuşku...
Allah'ından kuşku...kitabından kuşku...ahiretten kuşku...hesap gününden kuşku...7 milyar çeşit kuşku...
kuşku imparatorluğuna hoşgeldiniz...düşünmeden kör kuyuya dalınız...
Allah yoktur deyiniz...kendisi olmayan Allah'ın hâliyle kitabı/ vahyi de olamaz deyiniz...böylelikle rahat ediniz!...sizi sıkan tüm prangalarınızdan(!) kurtulunuz!..âzad ve âzade olunuz!...zinhar hiçbir kayda kayıtlı olmayınız !...özlemini çektiğiniz kayıdsız kuyudsuz bir hayata hoş geldin deyiniz!...
fakat tümüyle Allah'sız kalmakda sıkıntı vereceğinden... :
hemen bunun arkasından sizi boş vermiş/ boşlamış; size kitap/ mesaj / mektup dahi göndermeyen/ göndermeyecek / göndermeyi aklından bile geçirmeyecek , sizi rahatsız etmeyecek, burdan kalk şuraya otur demeyecek/ diyemeyecek yeni Allah'lar peydahlayınız...üretin ve ürettiriniz!...öyle cici cici ilahlar olsunlar...tam da kafanıza uygun...yaşamınıza muvafık...gündelik tüm hayatınız ile mutabık...işte elemelerinize takılmayacak Allah(!)...eleğinizden ancak böyle bir Allah geçer...deizm'in Allah'ı işte böyle bir Allah...böyle bir Allah'ı (!) ,Allah tanımıyor halbuki...bu zihinlerinizin, heva ve heveslerinizin deizm dini uğruna ürettiği bir Allah , deizm dini için özel sipariş bir Allah(!) olmasın sakın...( müşrikler, Allah'ı gereği gibi takdir ve tavsif etmezler...Kur'an)
yeni din deizm...yaşasın ! yeni bir din bulduk!...
heyhat ki ne heyhat!...
Allah'sızlık...imansızlık...kitapsızlık...sabitesizlik bataklığı...
made in şeytan : yeni şirk versiyonu sürümleri devam ediyor/ devam edecek!...
onların çoğu iman etmezler!...
onların çoğu şirk koşmadan iman etmezler!...( Kur'an...)
muhabbetle
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
asım Uzman Uye
Katılma Tarihi: 14 agustos 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1700
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
jefferson incili...
bak bunu yeni duydum...
baktımda adam tam da bizim yapmaya çalıştığımız yapmış...
incildeki mantıksız bilenemez abuklukları çıkarıp insanlığı iyiliğe adalete doğruluğa sevkedecek kısımları bırakarak yeni bir incil oluşturmuş...
bu sitedeki hanif dostlar meali de aslında buna benzer bir çalışmadır...
fakat hadislere karşı gösterilen cesaret kurana gelince bitmektedir...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
|
Yukarı dön |
|
|
|
|