Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
En son DNA'dan bahsetmiş ve evrim savunucularının DNA'yı fosil kanıtlarının yanında daha güçlü bir kanıt olarak ileri sürdüklerinden bahsetmiştik.
DNA, gerçekten çok çetin bir delil. DNA, evrim teorisine yeni boyutlar kazandırdı.
Öncelikle, DNA sadece insanla primatlar arasında değil, bütün canlıların birbirleriyle akraba olduklarının KESİN kanıtıdır.
Üstelik bu akrabalık, "Canım hepimiz aynı atomardan meydana geliyoruz, elbette birbirimize benzeriz" diyerek çamura yatmaya izin vermeyecek bir derecede.
Çünkü akrabalık, malzemenin aynılığında değil, dizilimin, şifrenin, genetik kodlamanın benzerliğindedir.
İnsan DNA'sının dizilimi, bırakın bir maymunu, bir kertenkele, bir balık, fil yahut bir başka mahlukla akıllara durgunluk verecek derecede benzerlik taşıyor.
Bu benzerliğin zirvesinde ise bir kaç primat türü bulunuyor.
Benzerliğin boyutu ise şaşılacak gerçekler barındırıyor.
Eskiden, canlıların evrimine hariçten güç alan mutasyonların sebep olduğu düşünülüyor ve evrim karşıtları ise nükleer atık sebebiyle mutasyona maruz kalmış hücre ve canlıların varlığını devam ettiremediğinin zaten gözlenmekte olduğunu ileri sürerek teoriye karşı çıkıyorlardı.
Sonradan, vücüdumuzun içinde, bir çok hücremizde an ve an binlerce mutasyonun yaşandığı tespit edildi. Vücut, alelade işler kabilinden, bir çok mutasyonu bizatihi kendisi oluşturup idame ettiriyordu.
Bunun dışında, virüslerin kromozomlara hücum ederek DNA kodlamasını değiştirebildikleri tespit edildi. Ve, virüsler tarafından kodlaması değiştirilen sayısız DNA kodları delillerle ortaya konuldu. Bilim adamları bunların her birini ayrı ayrı numaralandırıp isimlendirdiler.
İşin garip yönü şu ki, insan DNA'sındaki virütik bozunumun aynıları, kromozomlar içerisinde aynı yerlerde maymun türlerinde de tespit edildi. Üstelik bir tane de değil. Yanlış hatırlamıyorsam tam 16 farklı noktada, benzer virütik müdahale tespit edildi. Bu kabaca şu anlama geliyor:
Bu virütik müdahale, insan ve maymunda %100 benzerlik teşkil ediyorsa, müdahale yani gen kodlamasındaki değişim her ikisinin atasında mevcut olmalı ki, kendi nesillerine bunu aktarsınlar. Eğer bu, tüm canlıları aynı anda etkileyen eş zamanlı bir müdahale olsaydı, bütün canlılarda aynı noktada aynı değişimin gözlenmesi gerekirdi.
DNA'nın öğrettiği bir diğer gerçek de, gen kodlamasının değişimi için illaki mutasyona gerek olmadığını açığa çıkarmasıdır.
Bilim adamları, kromozomların kendilerini kopyalarken zaman zaman "HATA" yaptığını ve bu hatalı kopyalamanın DNA kodu ebeveynine göre ister istemez değişik olan varlıkları meydana çıkardığını bir çok canlı türünden bir çok delillerle ortaya koydular.
Bir çok kimse, evrimcilerin "güçlülerin ayakta / hayatta kaldığını, zayıfların elendiğini" iddia ettiklerini düşünür. Halbu ki onlar güçlülerin değil, o anda mevcut koşullara "UYUM SAĞLAYABİLENLERİN" hayatta kaldığını, uyum sağlayamayanların nesillerinin tükendiğini söylüyorlar.
Bu ilke, "dinazorlar bu kadar güçlü yaratıklar olmalarına karşın neden hayatta kalamadılar" gibi soruları da ortadan kaldırıyor.
Özellikle, evrimde yalıtımın etkileri çok ciddi bir delildir.
Yeryüzündeki kara parçalarının bir zamanlar tek bir kara parçası olduğu ve zaman içerisinde kıtaların hareket ettiğini öğrendik.
Bir canlı türün, bir ekosistem içerisinde sıkışıp kalması, oradan dışarı çıkamaması ve genetik kodun dar bir çerçevede aktarımı o canlıyı, dışarıda kalana göre başkalaştırıyor.
Bu nedenledir ki, okyanusta birbirine komşu adalarda yaşayan aynı türe ait olması gereken canlılarda ilginç değişiklikler gözlemleniyor. Her biri, içinde yaşadığı adanın koşullarına göre yeni bir yapılanmaya kavuşuyor. (Bu konu Darwin'in çıkış noktasıdır.)
Ve böyle böyle türlerdeki çeşitlilik ortaya çıkıyor. Aslında "tür" diye bir kavram yok. Bu kavram, genetik kodlaması birbirine en yakın olan canlıları sınıflandırmak üzere kullanılıyor. Gerçekte, her bir canlı başlı başına bir türü temsil ediyor. O canlının bünyesindeki vasıflar, onun çevreye daha iyi uyum sağlayarak hayatta kalmasını ve genlerini yavrularına aktarmasını temin ediyorsa o vasıflar yaşamaya devam ediyor.
Bırakın diğer canlıları, yeryüzünün çeşitli yerlerinde yaşayan insanların derilerinin renklerinin ve kemik yapılarının birbirinden farklı olmasının bile evrim dışında hiç bir izahı yoktur.
Geçenlerde izlediğim bir belgeselde bilim adamları, uzun dişli fillerin neredeyse yer yüzünden silinmek üzere olduğunu, uzun zamandan beri uzun dişli filler göremediklerini söylüyorlardı.
Çünkü insanlar, uzun dişli yani bu genleri taşıyan filleri, dişlerini kullanmak için katletmiş ve bu gen yavrulara aktarılamadan yok olup gitmişti. Geriye sadece dişleri kısa olan filler hayatta kalmış ve koşullara uyum sağlayanlar onlar olmuştu.
Çevreye uyum sağlama anlamında işe yarayan vasıfları oluşturan genler onu taşıyan sahipleri aracılığıyla hayatta kalmaya devam ediyor. Bu uyumu daha iyi hale getiren bir genetik değişim bu defa yarışa yeni bir boyut katıyor. Bu durumda iki seçenek beliriyor.
1) Yeni özellik, bu özelliği barındırmayan diğer türdeş canlının silinip gitmesine yol açıyor.
2) Yeni özellik, yeni bir tür olarak öncekinden ayrışıyor.
Zaten, tabiatta hiç bir canlı bir diğerinin tıpa tıp aynısı değil. Hepimiz gerek diğer türlere kıyasla, gerekse kendi türümüz içerisinde bambaşka bir genetik kod taşıyoruz. Ama kodların birbirleriyle bileşiminden, ama mutasyondan, ama virütik müdahaleden, ama kromozomların hatalı kopyalanmasından kaynaklansın canlılar büyük bir devinim içerisinde yeryüzünü şenlendiriyor...
Bu bilgilerden sonra inşaallah, bizi daha çok ilgilendireceğini düşündüğüm bir meseleye değineceğim ve bu konuda katkılarınızı isteyeceğim:
Bilginin, Kültürün, İnanışın Evrimi...
Esen kalın.
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Bayağı donanımlı olduğunuz belli oluyor. Ben de,bu donanımınıza bir çeşni katmak isterim.Hiç tahmin edemeyeceğiniz ama ilgileneceğinizi zannettiğim bir gözlem.
Bilindiği gibi kedilerin üzerinde farklı renklilikler mevcutttur.Bazıları tek renk(beyaz,sarı,siyah v.s)bazıları 2 renk(siyah beyaz,sarı beyaz,siyah sarı v.s) bazıları da 3 renk ve üstü(sarı,beyaz,siyah,kurum renkli,kırçıllı v.s.)
Tek renkliler dişi de olabilir erkek de.
İki renkliler dişi de olabilir erkek de.
Üç renk ve üstü kediler mutlak dişidirler.
Bu gözlem %100 doğrudur.Aksini ispat edene hodri meydan.
Bu arada işi daha ilginç kılan bir bilgiyi de unutmadan söyleyeyim.İran kedilerinin üç renklileri erkektir ama hepsi de kısırdır.
Arkadaşlar konu başlıgına uygun degil, bence bu konuyu insanlara ALLAH TESADÜFLE YARATAMAZ VEYA EVRİMLE YARATAMAZ DİYENLERİN VİCDANLARINA BIRAKALIM VE KONU BAŞLIGINA UYGUN OLAN KONULARDA TARTIŞALIM.
Yasin 79 – De ki: “Onları ilk defa yaratan diriltir, hem O, yaratmanın her türlüsünü bilir.”
ANKEBUT
20 – De ki: “Dünyayı gezin dolaşın da,Allah’ın yaratmaya nasıl başladığını anlamaya çalışın. Sonra, Allah tekrar yaratmayı da ölümden sonra diriltmeyi de gerçekleştirecektir.Allah elbette her şeye kadirdir.”
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
salat kelimesine ve kuranda geçtiği yerlere uygun bir kelime arıyoruz...
şimdi şu kelime geldi aklıma...
çağrı...
allah ve melekleri nebiye çağırırlar sizde ona çağırın...
nebiye çağrı ne demektir...
onun davasına çağrıdır...
onun davası nedir...
iyilik doğruluk dürüstlük...
adalet...
insanları adalete çağrı...
zulmu haksızlıkları sömürüleri bitirmeye çağrı...
en kutsal çağrı...
salat...
bu mudur...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
daha önce de bıktırıcı boyutta müteaddit defalar zikredildiği üzere, tekraren söylemek zorundayım ki namaz, salat'ın bir şubesidir...kıyam-rüku ve sücud'un anlamlarından biri de budur...kulluğun ve ibdadetin bedensel ifadelerinden yalnızca BİRidir...örneğin :Hacc suresi 26'da aynı ayet içerisinde hem kıyam, hem rüku ve hem de sücud' emredilmektedir : dolayısıyla kıyamlı salatlardan BİRi olan namazın inkarı mümkün değildir :
Muhammed Esed
:
Çünkü, İbrahim'e bu İbadet Evi'nin kurulacağı yeri gösterdiğimiz zaman (o'na demiştik ki:) "Bana kimseyi ortak koşma! Ve Benim Mabedimi, onu tavaf edecek olanlar için, onun önünde (Rablerini tazim ve tefekkür ederek) dikilip duranlar için, saygıyla eğilenler ve yere kapananlar için temiz tut!"
Edip Yüksel
:
İbrahim'i Evin (Kabe'nin) mekanına yerleştirmiştik: 'Bana hiç bir şeyi ortak etme. Evimi de, ziyaretçiler, orada yerleşenler, rukü ve secde edenler için temizle.'
Süleyman Ateş
:
Bir zamanlar İbrâhim'i Beyt(Ka'be'n)in yerine kondurmuş(ve ona şöyle emretmiş)tik: "Bana hiçbir şeyi ortak koşma ve tavâf edenler, ayakta duranlar, rükû' ve secde edenler için Evimi temizle."
muhabbetle
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Bu beyanları esas alıo aklımızı işletmemiz gereklidir.
Kuranda geçen salat kelimesi kesinlikle vakitlerle farz olan şekilsel ibadet olamaz.
Eğer hayır bu böyledir derseniz
Sorarlar vakitlerin oluşmadığı yerde bu iabdet nasıl yapılacak diye
Bu soruya kurandan ayet gösterip şu ayete göre şu şekilde yapmalısınız demek zorundayız Ama öyle bir ayet yok
O halde böyle bir ayet yoksa kuran eksik anlamı çıkar
Kuran eksik olmadığına göre salat anlayışında yanlışlık var demektir.
Anlayışı gözden geçirip doğru yola gelmek lazım.
kuranda eksik yoktur herşey açıklanmıştır ne demektir...
mesela köftenin tarifi yoktur ...
köfte de bir şeydir değilmi...
bu eksik değil mi şimdi...
bak açıklanmamış şeyler varmış...
salatın namaz olmadığını böyle bir argümana dayanarak savunamayız...
salatın ne olduğunu hala açık açık anlayıp anltabilememiş olmamız bile kuranın açık ve her şeyi eksik bırakmadan anlatmış olduğu argümanına ciddi zarar verir...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Yeni bir konu açamadığımdan buraya yazıyorum. Belki daha
önce bahsedilmiştir. Daha önce söylendiyse şimdiden özür
dilerim. hasenat.net ten Kuran-ı Kerim ışığında ahiret
mp3ünü indirdim. Dinlerken dünyaya daha inmeden Allah'a
söz (ahid)verdiğimiz bölümünü anlatıyordu. Hakkı
Yılmaz'ın çalışmasında da salatın söz yani ahid olduğunu
okumuştum. Aklıma geldi de ,
Şimdi biz ademoğulları olarak Rabbimize söz verdiysek
dünyaya geldiğimiz zamanda sözümüzü tutmamız lazım ?.
Yani Salatımızı ikame etmemiz lazım
Acaba düşündüğüm doğru bir şey mi ? Benim arapçam yoktur.
Böyle yorum yapabilecek bilgim de fazla yoktur. Ama
aklıma takıldı. O yüzden hatam varsa özür dilerim .
Sevgili Asım, salat kavramı çoğunlukça doğru anlaşılmamış olabilir lakin diğer bir kısımca da doğru anlaşılmıştır.
Gözün sana salat eder ki göresin,
kulağın sana salat eder ki duyasın,
anan baban sana bakarlar ki büyüyesin,
sen ağacı sularsın ki o büyüye,
çiftlikte tavuk yetişir ki sana salat etsin,
mandıradan süt gelir ki, sana salat etsin,
sigara alkol alırsın ki sen salat etmeyesin sekteye uğratasın..!!
neyi? ciğerlerini kalbini bedenini sağlığını..
elçi taraftarı Allah ve dostları, elçiye destek olurlar ki, yaradanın İSTEĞİ üzere yaşansın bir ömür..
Salat için çağrılınca.. hangi gün? Cuma günü.. Cuma günü nedir? Haftanın bir günü mü yoksa her günü mü? mesainin son günü mü yoksa hayır için çağrı yapıldığında o gün cuma günü mü?
cuma günü salat için çağrıldığınızda..
cumartesi pazar, p.tesi salı çarş. perş. günleri de salat için çağrıldığınızda gitmeyin mi.. yoksa p.tesi salı çarş perş c.tesi salat etmek yasak mı edildi?
hayır için ne zaman çağrılır cem olunursa o gün cuma olmasın sakın?
cumanın anlamı gerçekten nedir?
neyse.. devam edeyim..
gözün sana salat eder ki göresin görüpte araç altında kalmayasın ya da bir tepeden yuvarlanmayasın.. kulapın dilin elin bedenin sinirlerin ciğerlerin soluğun hava yediğin ekmek peynir zeytin, okuduğun kitap, kaptığın söz, sana salat eder ki.. sen de varlığına ihanet etmeyesin de yaradılmışlığının o cenderesine boyun eğip elma ağacı isen elma, üzüm bağıysan üzüm, incir isen incir veresin.. ya da bir yoksulun kardeşi olasın veya bir yanlızın gündüzü.. saygılarımla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma