ebukerem Ayrıldı
Katılma Tarihi: 21 mart 2009 Gönderilenler: 483
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
mustacanta,
1- sen nerede yaşadığının farkında mısın?
2- bu ülkede son 85 yıldır asılan, kesilen, işkence edilenlerin listesini hiç merak ettin mi? ( Orient express, darbeler, 12 eylül, Diyarbakır cezaevi, Gayrettepe II. şube, kola şişesi, köylülere bok yedirme, sorgu sırasında "camdan düşme" v.b. kavramlar senin için bir şey ifade ediyor mu? )
3- uluslararası İH örgütlerinin İH ihlalleri ve İŞKENCECİLER listesinde bu ülkenin ilk kaçlarda olduğuna hiç baktın mı?
4- Mesela Dersim Katliamında "müşfik askerlerin" ölmüş annesinin memesini emen bebeği "daha fazla acı çekmesin" diye nasıl öldürdüklerini falan da anlat. ya da Diyarbakır cezaevindeki görevlilerin yıllar sonra yaptıkları itiraflardan bahset.
4- sana kimlik soran sivil bir şahsa "önce senin kimliğini görebilir miyim" de ve biraz diren bakiyim uzuuun yıllar polis asker üniforması, karakol ya da onları hatırlatan şeyler gördüğünde nerelerin sızlıyacak? ve bir daha şu yukarıdaki gibi yazılar yazabilecek misin? Sen köleliğini kabul edip her zulme boyun eğdiğin sürece sana hiç bir şey olmaz, bilmezsin, duymazsın, görmezsin.
5- bilgi sahibi olmadan ortaya zıplayıp komik duruma düşme. aç kanunları oku bakalım VATANDAŞLIKTAN ÇIKMAK mümkün mü? ya da hangi hallerde mümkün? sizin uzaydaki gezegende hemen çıkılıp başka bir ülkeye kolaycacık vatandaş olunabiliyordur eminim ama bizim gezegende şu anda bu imkansız.
6- kemalistler ile kemalizm % 100 örtüşen bir şey, eğer iddianda emin isen bana örtüşmeyen somut bir örnek ver ya da madde söyle, bir isim ver.
7- inancın ya da dinin nedir bilmiyorum ama benimkinde ZALİM DÜZENLER ve ONLARIN KULCUKLARI savunulmaz, reddedilir.
8- şu çok sevdiğin ve tenzih edip tesbih ettiğin ve tahmid edip yücelttiğin SİSTEMİNİN bana 85 yıllık bilanço rakamlarını bi deyiver bakiyim. eğitim, sağlık, ekonomi, adalet, sevgi, barış, birlik, mutluluk alanlarında ve diğerlerindeki "olağanüstü performansını" bir göster de görelim bakalım.
9- Bu tip haberleri MALUM MEDYA zerre kadar yayınlamaz. Allah dışındaki tanrılarının kesin emri vardır, ve sonuçta kulcuklar bunlardan haberdar olmadan işkencesiz, zulümsüz bir ülkede yaşadıklarını zannederek, ya da İŞLERİNE GELDİĞİ İÇİN KULAKLARININ ÜSTÜNE YATARAK yaşar giderler.
vergini ver, öl ve öldür, her şeye itaat et, o zaman mutlu ve mesut bir hayat yaşarsın- eğer o günkü kurban sen ya da evladın değilse-, bizim ağıldaki koyunlar da aynını yapıyor ve çok mutlular ve düzenden çok memnunlar, tıpkı sizin gibi.
NOT : Adam hastaneye kaldırıldı yazdık. milletin derdine bak hala neler yazabiliyorlar. bırakın teslim olanlardan olmayı insanlığa bile daha çoook uzak bunlar. DEĞERLİ HASAN ÖKTEM dostum, Allah senin o merhametli ve dürüst kalbine cennet versin inş.
__________________ yalnız Allah'a teslim ol ve şahitliği dosdoğru yap...
|
Saffet Metin Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
sasha Yazdı:
Selam Saffet Metin,
Konuyu o kadar yanlis bir yerden ele almissiniz ki, tarifi mumkun degil..
Siz sayet Kemalizm ile laikligi ayni sey olarak algiliyorsaniz, Liberalizm'den hic haberiniz yok demem gerekir.
Kemalist,(o donemde hareketi temsil eden anlaminda) bir Britanya tanimlamasidir. Yillarin icinde, bir putlastirma, bir peygamberlestirme vb. sekillerde yuceltilmistir. Hatta bu anlamda edebi eserlerde mevcuttur. Bir lideri sevmek,ve dusunce tarzina sahip cikmak, onun dusunce seklini ve yapabileceklerini, icinde bulunulan cagda yapmak ve uygulamaktir. Aksi, turbeden medet umma olayindan oteye gecmez.
Turkiye'de laiklik gayet guzel gidiyor demis olmanizdan bu sekilde anliyorum zira..
Turkiye'deki laiklik , laiklik adi altinda cok ayri, hatta tanimsiz diyebilecegimiz bir versiyonda gitmektedir.
Halbuki gercek laiklik,fikren, yasaklama ve yok sayma temeli uzerine insa edilmis olmadigi gibi, devlet tarafindan anayasayla korunmus tum yatirim insan(ulke insani) adinadir. Daha acigi, topluma dair, bireyin ifade ozgurlugu on safhadadir.
Laiklik aklima oyle esti diye, dakka basi ulke bekaasi diye cani istediginde darbe yapip, ulkeyi bulundugu cizgiden en az 10 sene geriye atmak, bir nesli korku psikolojisi ile apolitik, asosyal buyutmek ve yetistirmek de degildir.
Laiklik ulkede hakim oldugu varsayilan din ve onun alt mezheplerine esit ve tarafsiz sekilde yaklasmaktir. Diyanet Isleri Baskanligi gibi bir kurum olusturup,ona, diger kurumlara ragmen en buyuk maddi miktari verip,yillarca tek mezhebe hitap ettirmek degildir.
Laiklik devlet tarafindan varligi olusturulan ve idame ettirilen devlet okullarinda, zorunlu olarak din ve ahlak bilgisi dersi adi altinda, din ogretmek degildir.
Laik oldugunu iddia eden bir ulkede, nufus cuzdanlarinda din ibaresi ve hanesi bulunmaz.
Laik bir ulkede, dindar bir insan, Cumhurbaskani, Basbakan olabilir bu onun en insani hakkidir. Bu makamlara ulastiginda, o kisi, artik ulkenin, dolayisiyla milletin temsilcisidir. Ancak bu hak O'na, kendi kamuoyunda ulkenin bir bolgesini, ustu kapali ve imali sekilde "Gavur" olarak tanimlama hakkini vermedigi gibi," bize oy vermeyen patates dinindendir "gibi bir belirleme yapma hakkini da vermez. Patatese de inanan bir grup insan olabilecegi gibi, hicbir sekilde inanmayan bir grup ulke insaninin da mevcut olabilecegi ihtimalini gozonunde bulundurmalidir.
Laik bir ulkede, insan oruc tutmadigi icin dayak yemez.
Laik bir ulkede, hangi sebeple olursa olsun,(askeri, siyasi vb.) dusuncesine dair ulke ferdine iskence uygulanamaz.
Laik bir ulke, bu durumda, kuskusuz kabul edilebilir bir gercek olmasi sebebiyle, ulke korunmasi amacli bir formul dusunmek ve uygulamak zorundadir.(orn;askerligin profosyonellestirilmesi, dolayisiyla bir meslek, ve gecim kaynagi haline getirilmesi gibi)
Laik sistemle, Kuran sistemi bastan cakisir. Laik sistemde zumreler, siniflar vardir. Hepsi farkli dusunceye sahip olabilirler. Kuran'da insan topluluklarina dair, zumrelestirme veya siniflastirma(alt tabaka, ust tabaka) mevcut degildir. Kuran, icerigi ve soyleyeni geregi, inanc ve inancsizlik kavramlari istune kuruludur. Laik sistem bu her iki kavrami da kabul eder.Ayrim yapma luksu yoktur.
Bu ornekleri cogaltmak mumkun..
Dolayisiyla, Kemalizm hala anlasilamamis bir dusuncenin urunudur. Bir ulkede, gunluk gazetelerde,(yuzde orani bazinda sayica fazlasiyla yukselmis) hergun okunmaya alisilmis ve artik neredeyse kaniksanmis, tecavuz, hirsizlik, kadina cocuga siddet, iskence, aclik, issizlik, cinayet, cesitli sosyal sebebe yonelik intiharlar vb. gibi haberler olagan seyler olarak addediliyorsa, zamanin hortumculari elini kolunu sallayip vergiden kacirip gezerken, baklava calan cocuk yargilaniyorsa, Kemalizm bahsettiginiz gibi degil caga uydurmak, cagin gerisine atmistir.
Ne derseniz deyin, ama bence sakin ola ki Kemalizm ile laikligi eslestirmeyin.
|
|
|
< http-equiv="Content-" content="text/; charset=utf-8">< name="ProgId" content="Word.">< name="Generator" content="Microsoft Word 11">< name="Originator" content="Microsoft Word 11"><link rel="File-List" href="file:///C:%5CDOCUME%7E1%5Cqqq%5CLOCALS%7E1%5CTemp%5Cmsohtml1%5C01%5Cclip_filelist.xml" target="_blank">< style>
sayın sasha,
Siz sayet Kemalizm ile laikligi ayni sey olarak algiliyorsaniz,
Liberalizm'den hic haberiniz yok demem gerekir.
Kemalizm aslında Osmanlı modernleşmesinin son noktasıdır. Kemalizmin temel
ilkesi laikliktir. Bunun dışındaki ilkelerin önemi tartışılabilir ama Laiklik
derecesinde değildir. Tanzimat modernleşmesi laiklik olayının farkında idi ama
bunu gerçekleştirmeye cesaret edemedi.
Kemalizmin temel iktisat politikası liberal ekonomidir. Ama 1928 ekonomik krizi
nedeniyle devletçiliğe kaymıştır. Kemalist devletçilik ideolojik değil,
keynesyen bir ekonomik tedbir olarak geçici bir devletçiliktir.
Kemalist,(o donemde hareketi temsil eden anlaminda) bir Britanya
tanimlamasidir.
Yillarin icinde, bir putlastirma, bir peygamberlestirme vb. sekillerde
yuceltilmistir. Hatta bu anlamda edebi eserlerde mevcuttur. Bir lideri
sevmek,ve dusunce tarzina sahip cikmak, onun dusunce seklini ve
yapabileceklerini, icinde bulunulan cagda yapmak ve uygulamaktir. Aksi,
turbeden medet umma olayindan oteye gecmez.
Bakın M.K. nın yaptıkları Türkiye için halkı çok etkileyen ve epeyde tepki
toplayan şeylerdi. Zor işlerdi. Kendisinden sonrada işlerin kaldığı yerden
yürümesi, onun ilkelerine aykırılıklar olmaması açısından Demokrasiye geçilince
İsmet İnönü ve Celal Bayar anlaştı ve Kemalizm ideolojisi daha belirgin hale
geldi. Bu yüceleştirme onun yaptıklarını ve yapmak istediklerini oturtma adına
sonraki liderler tarafından yapıldı. Bunu kabul ediyorum.
Ama hiçbir zaman M.K. işte benim doktrinim budur. Aynen bunu alın kabul
edin demedi. "Doktrin istemem donar kalırız " dedi. "En hakiki
mürşit ilimdir fendir " dedi (Bu lafı kendisinden başka Ahmet Cevdet Paşa
ve Tevfik Fikret te söylemiştir. ) , "Çağdaş uygarlık seviyesine
ulaşacağız onun da ötesine geçeceğiz " dedi.
Ben M.K değince bunları hatırlıyorum. Akılcılık, bilimsellik, çağdaşlık
hedefleri. Bunlar yüzyıllar geçsede ölmez. Aynen devam eder.
Kemalizm öldü. Falan. Bunlar saçmadır. Yukarıdaki laflar öldü mü. Laiklik
gereksinimi öldümü.
Turkiye'deki laiklik , laiklik adi altinda cok ayri, hatta tanimsiz
diyebilecegimiz bir versiyonda gitmektedir.
Halbuki gercek laiklik,fikren, yasaklama ve yok sayma temeli uzerine insa
edilmis olmadigi gibi, devlet tarafindan anayasayla korunmus tum yatirim
insan(ulke insani) adinadir. Daha acigi, topluma dair, bireyin ifade
ozgurlugu on safhadadir.
Türkiyede laiklik anlayışı,laikliğin bize geldiği Fransadan ayrıdır. Çünkü
Fransada Kilise vardır. Kilise bir kurumdur. Dini Kilise temsil eder.
Fransadaki din Katolik mezhebidir.
Türkiyede kilise gibi bir kurum varmıdır. Yoktur. Kurumsallaşmış din neydi.
Şeyhülislamlış teşkilatı ve onun alt örgütü meşihat. Camiler ve din adamları
Meşihata bağlıydı. Aynı teşkilatı aldı adına Diyanet işleri Başkanlığı dedi.
Türkiyede dini bu temsil eder dedi. Esasen Osmanlıda da bu temsil ediyordu.
Dini konuda laiklik prensibi çerçevesinde Osmanlı meşihatı yaşıyor. Burada
eksik olan mesela farklı bir mezhep olan aleviliğin temsili olayı. tAbii
Alevilerin Camiye gideni var (şia, bektaşi), cem evine gideni var. Bu konuda
Erdoğan hükümetinin bazı çalışmaları var. Çalıştaylar var. Cem evlerinin de
diyanete bağlanması, çalışanlarına maaş, kadro verilmesi. Elektrik, su,
doğalgaz konusunda ibadet yeri uygulaması yapılması gibi.
Bakın bunlar bugün konuşuluyor. onbeş yirmi sene önce konuşılamazdı.
Daha geçen hafta Muharrem Cemini eErzincan Cem evinden naklen verdi TRT. Bakın
Her kandil akşamında okunan mevlutların TRT den verilmesi bile 1974 de İsmai
Cem in TRT genel müdürlüğü döneminde oldu.
Laiklik baştan biraz sert uygulandı. Kabul ediyorum. 1930 ların laikliği ile
1990 ların 2000 lerin laikliğinin uygulanışı aynı değil. Toplumdaki gelişmelere
paralel yumuşuyor.
Laiklik aklima oyle esti diye, dakka basi ulke bekaasi diye cani
istediginde darbe yapip, ulkeyi bulundugu cizgiden en az 10 sene geriye atmak,
bir nesli korku psikolojisi ile apolitik, asosyal buyutmek ve yetistirmek
de degildir.
Laiklik ulkede hakim oldugu varsayilan din ve onun alt mezheplerine esit ve
tarafsiz sekilde yaklasmaktir. Diyanet Isleri Baskanligi gibi bir kurum
olusturup,ona, diger kurumlara ragmen en buyuk maddi miktari
verip,yillarca tek mezhebe hitap ettirmek degildir.
Bakın bu ülkenin ve Avrupanın son iki yüzyıllık tarihi iyi bilseniz bazı
şeylere bakış açınız farklı olur. Türkiyede canı istediğinde darbe
yapılmamaktadır. Burası güney Amerika değildir.
Siz 12 eylül öncesini yaşadınızmı. ? Yaşamış olsa idiniz. 12 Eylül darbesi
hakkında böyle düşünmezdiniz. 1976-1980 arasında asıl korku psikolojisi vardı.
Heryerde kurtarılmış bölge vardı. Şuralar solcuların, buralar sağcıların. İnsanlar hava kararana kadar evlerine girmeye çalışırdı.
Okumaya giden öğrenciler bir taraftan olmaya zorlanırdı. Tarafsız kaldığı için
baskı görmüş, okuyamammış, okulu bırakmış, hatta kafayı sıyırmış çok öğrenci
vardı. Bunlar size masal geliyor. Ellisinin üstünde çokta politik olmayan
halktan insanlara bir sorun ne diyecekler.
Elbetteki darbe olmasını istemem. Ama 12 eylül öncesi
şartları yaşamış biri olarak 12 eylülden sonra korku diye bir şey yoktu. İnsanların
apolitik olmasından güzel bir şey yok. Politikayı yapan yapsın.
Darbeye karşı aydınlar falan bakıyorum hayat hikayesine 12 eylül den sonra
doğmuş veya önce doğmuşsa o tarihte neyin ne olduğundu bilecek yaşta değil. Bana
vaaz veriyor.
Laiklik ulkede hakim oldugu varsayilan din ve onun alt
mezheplerine esit ve tarafsiz sekilde yaklasmaktir. Diyanet Isleri Baskanligi
gibi bir kurum olusturup,ona, diger kurumlara ragmen en buyuk maddi
miktari verip,yillarca tek mezhebe hitap ettirmek degildir.
BU konuda önceki paragraflarda bilgi vermiştim. Osmanlılın
kurumsal teşkilatı ve bakış açısı aynen alındığı için böyle olmuştur. Bu bir
eksikliktir. Bu konuda çalışmalar yapılmasına karşı değilim. Bu bir zaman
zemin, olgunluk meselesidir. Bu konuyu AKP hükümetinin açılım çerçevesinde
halledeceğini düşünüyorum. Yani halkta da, hükümetlerde de, bürokraside de bir
yumuşama vardır. Eski katılıklar kalkacaktır. Gidişat bunu göstermektedir.
Bütün bu sert politikaların hep tarihi arka planları vardır.
Türkiye 1876 dan beri çok büyük travmalar geçirmiştir. Bunları halkına
anlatmamıştır. Ama bürokrat yetiştiren Siyasal gibi fakültelerde bu konular
anlatılır. Çünkü siyasal bilimi uygulamalı tarihtir. Onun için bürokrasi bu
konularda serttir.
Laiklik devlet
tarafindan varligi olusturulan ve idame ettirilen devlet okullarinda, zorunlu
olarak din ve ahlak bilgisi dersi adi altinda, din ogretmek degildir.
Buna katılıyorum. Esasen o öğretilen de dini bilgi falan değildir. Aslında
Özel televizyonlar bu konuda epey başarılılar. Mesela en çok seyredilen
programlardan biri Nihat Hatipoğlu hocanın programı. Sanıyorum hersabah var.
Laik oldugunu iddia eden bir ulkede, nufus cuzdanlarinda din ibaresi ve hanesi bulunmaz.
Bunun pratik ne gerekliliği vardı bilemiyorum. Eskiden kalma
bir şey. Din hanesinin kaldırılması olayı yeni gelişmelerle ortaya çıkan bir
şey. Kaldırılmasında bence hiçbir mahzur yok. BU konuda hangi gerekçeyle yok
kalsın denebilir bilemiyorum.
Laik bir ulkede, dindar bir
insan, Cumhurbaskani, Basbakan olabilir bu onun en insani hakkidir. Bu
makamlara ulastiginda, o kisi, artik ulkenin, dolayisiyla milletin
temsilcisidir.
Ancak bu hak O'na, kendi kamuoyunda ulkenin bir bolgesini, ustu kapali ve imali sekilde
"Gavur" olarak tanimlama hakkini vermedigi gibi," bize oy vermeyen patates dinindendir "gibi
bir belirleme yapma hakkini da vermez. Patatese de inanan bir grup insan
olabilecegi gibi, hicbir sekilde inanmayan bir grup ulke insaninin da mevcut
olabilecegi ihtimalini gozonunde bulundurmalidir.
Laik bir ulkede, insan oruc
tutmadigi icin dayak yemez.
Bakın burada yönetimin halka güvenmemesi olayı var. Halkın seviyesi malum. Din çok istismar edildi bu ülkede. Mesela A.P
(Adalet partisi), köylü halka Allah ve Peygamber partisidir ha, buna oy verin
gibi anlatıldı. Aman şuna oy verirsen kızın mini giyer, oğlun içki içer
propagandaları yapıldı.
Bunlar etkiye tepki. Tabi oruç tutmayan dayak yemez. Ama
bunu devlet yapmıyor. Bir kısım halk yapıyor.
Dediğiniz makamlara dindar bir insanın ulaşmasında bir
mahsur yok. Türkiye olgunlaşacak ve bunları aşacaktır.
Halk dinle kandırılabilmektedir. Halkın demokrasi anlayışı
sığdır. Laiklik prensibi tam anlaşılamamıştır. Bu nedenle yönetenler de laiklik
elden gitmesin diye ser tepki vermektedir.
Laik bir ulkede,
hangi sebeple olursa olsun,(askeri, siyasi vb.) dusuncesine dair ulke
ferdine iskence uygulanamaz.
Laik bir ulke, bu durumda,
kuskusuz kabul edilebilir bir gercek olmasi sebebiyle, ulke korunmasi amacli
bir formul dusunmek ve uygulamak zorundadir.(orn;askerligin
profosyonellestirilmesi, dolayisiyla bir meslek, ve gecim kaynagi haline
getirilmesi gibi)
Bu konuların Laiklikle ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Birincisi
insan hakları konusu. İkincisi teknik bir konudur.
Laik sistemle,
Kuran sistemi bastan cakisir.
Laik sistemde zumreler, siniflar vardir. Hepsi farkli dusunceye sahip
olabilirler. Kuran'da insan topluluklarina dair, zumrelestirme veya
siniflastirma(alt tabaka, ust tabaka) mevcut degildir. Kuran, icerigi ve soyleyeni geregi, inanc ve inancsizlik
kavramlari istune kuruludur.
Laik sistem bu her iki kavrami da kabul eder.Ayrim yapma luksu yoktur.
Kur’anda bir din adamları sınıfı yoktur. Laiklik prensibi
dinadamları sınıfının siyasi etkisini sınırlamak amaçlıdır. Dini vicdani
kanaate indirger. Dolayısı ile Kur’Anın laik sistemle bir sıkıntısı yoktur. Aslında
Kur’anın dini yönetimlerle , o hadis, sünnet karışımı dini yönetimlerle çok
daha büyük problemi vardır.
Laik sistem ülkenin inançlara göre değil, akli ve bilimsel
prensiplere göre yönetilmesini ister. Devlet her inançtan vatandaşına aynı
kural ve kaideleri uygular. Halbuki dini hukukun uygulandığı ülkelerde her ayrı
inanç sahibinin hukuku ayrıdır. Modern devlet uygulamada kargaşa ve zorluk
yarattığı için çok hukukluluğu kabul
etmez.
Dolayisiyla, Kemalizm hala anlasilamamis bir
dusuncenin urunudur. Bir ulkede, gunluk gazetelerde,(yuzde orani bazinda
sayica fazlasiyla yukselmis) hergun okunmaya alisilmis ve artik neredeyse
kaniksanmis, tecavuz, hirsizlik, kadina cocuga siddet, iskence, aclik,
issizlik, cinayet, cesitli sosyal sebebe yonelik intiharlar vb. gibi haberler
olagan seyler olarak addediliyorsa, zamanin hortumculari elini kolunu sallayip
vergiden kacirip gezerken, baklava
calan cocuk yargilaniyorsa, Kemalizm bahsettiginiz gibi degil caga
uydurmak, cagin gerisine atmistir.
Ne derseniz deyin, ama bence sakin ola ki Kemalizm ile laikligi eslestirmeyin.
Anlaşılamamış bir yanı yok bence.
O dediğiniz konular teknik konulardır. Laiklikle alakası
yoktur. Çoğu çarpık kentleşme ile ilgili sosyal olaylardır. Devlet laik te
olsa, olmasa da , böyle hızlı kentleşmede bunlar oluyor. Benim çocukluğumda
Türkiyenin %70 i köyde yaşardı. Şimdi Türkiyenin % 70 i şehirde yaşıyor. O dediğiniz problemler, sel baskınları, trafik
kazaları, anarşi, terör falan hepsi böyle sosyolojik konulardır. 40 senede
diyelim % 70 köylülükten % 70 şehirliliğe geldik. Tabi o şehirlilik sayısal
şehirlilik, kültürel şehirlilik değil. O da olacak inşallah.
Aslında çağdaşlığa bir gidiş olan bu şehirleşmenin bir
sosyal bedeli bunlar. Bir fatura. Heryerde böyle olmuş. Türkiyenin nasıl
dinamik bir toplum olduğunu görüyorsunuz böyle. Almanyada falan böyle bir
dinamizm yok.
Hortumcu olayına gelince, o ekonomide sermaye birikimi ile
ilgili olaydır. Bir Sermayedar kesim yaratmak ve onu güçlendirmek ile ilgili bir politikadır. Bunlar Avrupa birliğine girinceye kadar devam eder. Avrupa
birliğine girince bıçak gibi kesilir veya çok azalır. Bugün gözünün içine baka
baka alenen yapıyorlar. Bu kalkar.
Baklava çalan çocuk olayı hukuki olaydır. Çaktırmadan çalıp
kaçsaydı bu hırsızlıktı. Cezası bir iki seneydi. Vitrini kırıp çalarsan bu
hırsızlık olmaz gasp olur. O da çok ağır bir suçtur. En az on seneden başlar. Tabii
bu şikayete bağlı bir suç olmakla birlikte, dükkan sahibi şikayetini geri
almasına rağmen, gasp cezası ağır bir suç olduğundan savcı kamu davasına
dönüştürmüş. Neticede ne oldu bilmiyorum da eski kanun böyleydi. . Şimdi vitrinde
olan baklava değil de , çok pahalı mücevher olduğunu düşünün. Bu gasp
olaylarında olayın oluş biçiminin yanında çalınan malın kıymeti ne kadar
düşünülüyor bilemiyorum yeni kanunda. Ama eski kanun bir olayı gaspa soktumu
çalınan bir lira da olsa, milyar da olsa farketmiyordu.
Hukuktaki ve sosyal olaylardaki bir takım aksaklıkların
Kemalizm le alakası yoktur. Aynı kanunlar padişahlık devrinde de uygulanabilir.
Aynı şehirleşme padişahlık zamanında da, İran,Mısır gibi dini yönetimlerde de olabilir.
Kemalizm ile Laiklik Türkiyede birbirinden ayrılmaz
şeylerdir. Aslında Laiklik Demokratik
düşüncenin olmazsa olmazıdır . Uygulamada sert davranılmıştır.. Bu halkın kültür seviyesinden ve sosyolojik
yapısından kaynaklanmaktadır. Gittikçe yumuşadığını görüyorum. Halkında
bilinçlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Laiklik asla ortadan kalkmamalıdır.
Herkese selamlar,
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
|