Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
"Yeminlerin sahip olduğueşler"i (23:6, 33:50, 33:52, 70:30) karınca kararınca araştırdım. Onlar sözlü nikahla eş alınmış görünüyor; ötekiler yazılı.
MÂ MELEKET EYMÂNUKUM/EYMÂNUHUM/YEMÎNUKE...: Sahibi olduklarınız/oldukları/oldukların...
"Yeminlerin sahip olduğu eşler" şeklinde bir ifade bulunmuyor verdiğiniz ayetlerde de. Ezvâctan (eşlerden) hep sonra söz konusu edilmiş "mâ meleket eymân". Yani mâ meleket eymân her defasında eşlerden istisna tutulmuşlar. Hatta bunların eşler arasında yer almadıkları, muhsanât ile evlenmeye güç ve imkanları elvermeyenlerin, sahiplerinin de onayı ile, onlarla evlenmeleri tavsiye edilmiş...!
Zeynep'le evlenmesi Kuran'da bahsi geçtiği için onu istisna bir kayıt kabul edebilirsiniz diye.. Onu kayda örnek olarak vermedim.
Kuran'da MA MELEKET EYMÂNUKE yok, MA MELEKET YEMÎNUKE var. YEMÎN tekil. Muhammed'in eşleri hakkındaki iki ayette geçiyor bu.
"Yeminlerin sahip olduğu eşler" şeklinde bir ifade bulunmuyor verdiğiniz ayetlerde de.
Verdiğim ayetlerde eşler lafzen geçmez ama mealen kesinlikle geçer çünkü MA MELEKET YEMÎNUKE Muhammed'in yemin nikahlı eşleridir; MA MELEKET EYMÂNUHUN ise inananların yemin nikahlı eşleri.
Sahibi olduklarınız/oldukları/oldukların...
Hayır. Doğrusu: senin yemininin sahip oldukları/inananların yeminlerinin sahip oldukları. Kuran'dan buna bilahare kanıt getireyim, Allah isterse. Şimdi bu yazı uzamasın.
Yani mâ meleket eymân her defasında eşlerden istisna tutulmuşlar.
Ahzâb 50'deki MA MELEKET YEMÎNUK Muhammed'in eşleriyle aynı konumdalar; 52'deki MA MELEKET YEMÎNUK Muhammed'e eşleri ile değiştirmesi yasak olanlardan istisna tutuluyorlar; Müminûn 6 ve Me'âric 30'daki MA MELEKET EYMÂNUHUN ise inananların eşlerine seçenek gösteriliyorlar. "Ya eşleri ya yeminlerinin sahip oldukları" şeklinde. Ya o ya o! Prof Dr Abdülaziz Bayındır bir video kaydında bunu çok güzel açıklıyor.
Örneğin,
"İnananlar cinsel organlarını eşlerinden saklamazlar ya da yeminlerinin sahip olduklarından. Onlar konusunda kınanmazlar"
Seçecekler. Ya o ya o!
Hatta bunların eşler arasında yer almadıkları, muhsanât ile evlenmeye güç ve imkanları elvermeyenlerin, sahiplerinin de onayı ile, onlarla evlenmeleri tavsiye edilmiş...!
Evliler yalnızca 23:6, 33:50, 33:52 ve 70:30'da anılanlar. Ötekilerin hepsi bakımı üstlenilen bekarlar. Ve bunların kadın olanı var, erkek olanı var (Bkz 24:33'teki zamir.)
Özellikle 23:6 ilginç. Oradaki MA MELEKET EYMÂNUHUN öyle öne sürüldüğü gibi köleler ve cariyeler değil inananların yemin nikahlı karıları ve kocaları.
Prof Bayındır şöyle diyor:
Eğer MA MELEKET EYMÂNUHUN inananlara ait köle ve cariyeler ise; artı, erkeklerin sahip oldukları cariyeleri ile cinsel ilişkide bulunmaları caiz ise kadınların da sahip odukları köleleriyle cinsel ilişkide bulunmaları caizdir.
bu ev edatının ey olarak okunduğu bir kıraat var mı acep...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Katılma Tarihi: 29 nisan 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 188
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
ekonomik engeller, aradığını yada uygun insanı bulamayanlar, sırf meşru bir cinsellik olsun diye rastgele birinle evlenmek istemeyenler vs... sebeplerle kendilerine eş edinememiş durumdakilerin durumu ve bu durumla uzun yıllar karşı karşıya kalanlar dolayısıyla cinsel ihtiyaçlarından uzun yıllar uzak durmak zorundalar, bu durumun doğurduğu sıkıntı ve kişiye verdiği zararlardan korunabilmek için, kim olursa olsun, ne olursa olsun evleneceksin yeterki zina yapma denilebilir mi, zinanın tanımı tam olarak nedir ve bu sorulara cevap olabilecek kadar net midir ?
nisa/25 o devrin şartlarına göre mali durumu olmayanlara cariye nikahlamayı öğütlemiş ve bir seçenek sunmuş veya sunmuş mu, sunmuşsa bu seçeneğin günümüze uyarlaması nedir, ayrıca maddi engel aşılsa, öyle veya böyle istemediğimiz bir şekilde sırf zinadan uzak durmak için evlenmiş olmak üzerimizde baskı oluşturmaz mı ?
İslam köleliğin kaynağını kurutmak suretiyle bir çırpıda sona ermesini sağlamış, ondan önce edinilen köle ve cariyeleri ise her fırsatta özgür bıraktırıp tasfiye etmiştir. Allah'ın dininde cariye yok ki onları nikahlamayı inanan erkeklere "öğütlemiş" olduğu düşünülebilsin.
Aşağıda Nisâ 25'in iki ayrı çevirisini veriyorum. İlki "Erkekler Klübü"nün Diyanet ve Mevdudi misillu militanları tarafından yapılmış olup bir sürü çarpıtma ile malûldür; ötekisi bence doğru çeviridir.
Sizden kimin, hürmü’min kadınlarla evlenmeye gücü yetmezse sahip olduğunuz mü’min genç kızlarınızdan (cariyelerinizden) alsın. Allah, sizin imanınızı daha iyi bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz. Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost tutmamaları hâlinde, sahiplerinin izniyle onlarla evlenin, mehirlerini de güzelce verin. Evlendiklerinden sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınların cezasının yarısı uygulanır. Bu (cariye ile evlenme izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Ve men lem yestetı’ minkum tavlen en yenkıhal muhsanâtil mu’minâti fe min mâ meleket eymânukum min feteyâtikumul mu’minât. Vallâhu a’lemu bi îmânikum. Ba’dukum min ba’d; fenkihûhunne bi izni ehlihinne ve âtûhunne ucûrehunne bil ma’rûfi muhsanâtin gayra musâfihâtin ve lâ muttehızâti ahdân. Fe izâ uhsinnefe in eteyne bi fâhışetin fe aleyhinne nısfu mâ alâl muhsanâti minel azâb(azâbi). Zâlike li men haşiyel anete minkum. Ve en tasbirû hayrun lekum. Vallâhu gafûrun rahîm.
İçinizden kim iffetli bağımsız müminelerle evlenemiyorsa yeminlerinizin sahip olduğu genç müminelerinizden alsın. Sizin imanınızı Allah bilir. Ama hepiniz birsiniz. O halde iffetli olmaları, uygunsuzdavranmamaları ve gizli dost edinmemeleri durumunda onlarla ailelerinden izin alarak evlenin. Mehirlerini de güzelce verin. Eğer koruma altına girdikten sonra uygunsuz davranırlarsa onlara bağımsız kadınlara verilen cezanın yarısı uygulanır. Bu, darlanmaktankorkanlarınız içindir. Dişinizi sıkmanız kendi iyiliğinizedir. Allah esirger, bağışladır.
Açıklamalar
İffetli bağımsız mümineler (muhsanâtil mu’minât): evlenme çağına ermiş, zihnî olgunluğu tam; dolayısıyla evlilik konusunda kimseden izin almak zorunda olmayan iffetli mümineler.
Yeminlerinizin sahip olduğu genç mümineler (mâ meleket eymânukum min feteyâtikumul mu’minât): Kitap halkının garibeleri dahil, "VALLAHİ ona iyi bakacağım!" diye yemin ederek bakımını üstlendiğiniz genç mümineler.
Uygunsuz davranmamaları (gayra musâfihât): nikahlı eşi olmayan namahrem erkeklerle öpüşmek gibi nüşûz suçu işlememeleri
Koruma altına girdikten sonra (izâ uhsinne): "İslamı kabul ettikten" sonra ama henüz evlenmemiş iken. Bunu, o genç kadınlarla evlenmenizin şu koşullara bağlı olması da gösteriyor: iffetli iseler, uygunsuz davranmıyor, gizli dost edinmiyorlarsa. Bu koşullara aykırı davranan kadını namusuna düşkün hiçbir erkek eş almaz.
Darlanmaktankorkanlarınız (haşiyel anete minkum): yarı cezayı içine sindiremedikleri için Allah'ın hükmüne itiraz etmektenkorkup sıkıntıya düşenleriniz. Allah onları uyarıyor ve bir bakıma "Benim hükmüm bu. Artık size söz düşmez!" diyor.
Aşağıda Nisâ 25'in iki ayrı çevirisini veriyorum. İlki "Erkekler Klübü"nün Diyanet ve Mevdudi misillu militanları tarafından yapılmış olup bir sürü çarpıtma ile malûldür; ötekisi bence doğru çeviridir.
Sizden kimin, hürmü’min kadınlarla evlenmeye gücü yetmezse sahip olduğunuz mü’min genç kızlarınızdan (cariyelerinizden) alsın. Allah, sizin imanınızı daha iyi bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz. Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost tutmamaları hâlinde, sahiplerinin izniyle onlarla evlenin, mehirlerini de güzelce verin. Evlendiklerinden sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınların cezasının yarısı uygulanır. Bu (cariye ile evlenme izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Ve men lem yestetı’ minkum tavlen en yenkıhal muhsanâtil mu’minâti fe min mâ meleket eymânukum min feteyâtikumul mu’minât. Vallâhu a’lemu bi îmânikum. Ba’dukum min ba’d; fenkihûhunne bi izni ehlihinne ve âtûhunne ucûrehunne bil ma’rûfi muhsanâtin gayra musâfihâtin ve lâ muttehızâti ahdân. Fe izâ uhsinnefe in eteyne bi fâhışetin fe aleyhinne nısfu mâ alâl muhsanâti minel azâb(azâbi). Zâlike li men haşiyel anete minkum. Ve en tasbirû hayrun lekum. Vallâhu gafûrun rahîm.
İçinizden kim iffetli bağımsız müminelerle evlenemiyorsa yeminlerinizin sahip olduğu genç müminelerinizden alsın. Sizin imanınızı Allah bilir. Ama hepiniz birsiniz. O halde iffetli olmaları, uygunsuzdavranmamaları ve gizli dost edinmemeleri durumunda onlarla ailelerinden izin alarak evlenin. Mehirlerini de güzelce verin. Eğer koruma altına girdikten sonra uygunsuz davranırlarsa onlara bağımsız kadınlara verilen cezanın yarısı uygulanır. Bu, darlanmaktankorkanlarınız içindir. Dişinizi sıkmanız kendi iyiliğinizedir. Allah esirger, bağışladır.
Ne kadar çabalarlarsa çabalasınlar, ne kadar hoşlarına gitmese de, o nedenle manayı ne kadar bükerlerse büksünler, yine de buradaki "Mâ meleket eymânukum"un sahip olduğunuz cariyeler olduğunu gizleyemeyecekler. Zira mızrak çuvala sığmıyor.
"...onlara hürlere verilen cezanın yarısı..." Bu sözü geçen ceza nedir ve ne kadardır? Neden hürre uygulanan cezanın yarısı? Buradaki yaptıkları fahişelik, öyle hafifletmek için uygunsuz davranış deyip öpüşme möpüşmeye indirgenmiş bir suçun cezası olamaz. Resmen bu ceza zinanın/kufuryokluğun cezası olan 100 celdenin yarısı olan 50 celdedir.
Kusura bakmayın ama anlamı eğip bükenler asıl buradaki "ma meleket eymânukum"u SAHİP OLDUĞUNUZ (CARİYELER) yapıp çıkan zevattır.
Arapça:
Ve men lem yestetı’ minkum tavlen en yenkıhal MUHSENATİL MUMİNÂTİ fe min "mâ meleket eymânukum" min feteyâtikumul mu’minât.
O zevatın çevirisi:
Sizden kimin, HÜRmü’min kadınlarla evlenmeye gücü yetmezse "sahip olduğunuz" mü’min genç kızlarınızdan (cariyelerinizden) alsın.
Bakın, Türkçedeki "hür"ün Arapçası da HUR:
İnananlar! Öldürülenler hakkında size kısas yazıldı; "hür"e hür, "köle"ye köle, "dişi"ye dişi - Yâ eyyuhellezîne âmenû kutibe aleykumul kısâsu fîl katlâ el "hur"ru bil hurri vel "abd"u bil abdi vel "unsâ" bil unsâ...
HUR ayetin Arapçasında yok, o zevatın çevirisinde var. Dakka 1 eğip bükme 1.
Onların çevirisindeki "hür mümin kadınlar"ın Arapça metindeki karşılığı: MUHSENATİL MUMİNÂT. Elmalılı'nın açıklaması: İhsan, lugatte sarplık ve sağlamlık demek olan "hasenet"ten türemiş olup bir yeri KALE GİBİ sağlam yapmak ve kocanın karısını, nikahı düşen kimselerden korumak mânâlarına müteaddi (geçişli), ırzını koruyup iffetli olmak veya evlenmek mânâlarına lazım (geçişsiz) olur.
"İffetli mümineler"i HÜR MÜMİN KADINLAR diye fütursuzca çarpıtmışlar; sanki "iffetli kadınlar"ın karşılığı MUHSENÂT değilmiş; sözlükler İFFET = HÜR diyormuş. Sözlüklere bakmak hiç akıllarına gelmemiş. Dakka 1 eğip bükme 2.
Arapçada CARİYELERİNİZ "ma meleket eymânukum" değil "امائكم"dür. İMÂİKUM ayetin Arapçasında yok, onların çevirisinde var. Hem de "genç kızlarınızdan (cariyelerinizden)" diyerek parantez içine almışlar onu, kendilerinin uydurduğunu göstermek için. Dakka 1 eğip bükme 3.
Lütfen kanıt getirelim. Ölen, kanıt ile ölsün; yaşayan, kanıt ile yaşasın ve Allah'ın gerçeği ortaya çıksın.
Sorun Rabbin bakış ve anlayışının değişmez anlayışında yatıyor. Halbu ki, kişiler, olaylar, devir ve toplumlar farklılaştıkça Rabb'in bakış ve anlayışı da farklılık arzetmesi kaçınılmazdır. O gün Muhammed'in ve Arap toplumunun rabbinin bu olaya bakış ve anlayışı öyleydi, bugünse Hasan Akçay'ın rabbinin bakış ve anlayışı böyle olmak zorunda. O gün müslüman da olsa Muhammed'in yaşadığı Arap toplumunda köle ve cariye vardı, dolayısıyla ilgili bir hukuk da olacaktı. Bugün Hasan Akçay'ın yaşadığı toplumda böyle bir sorun yok. Dolayısıyla bir hukuk da söz konusu değil. Hasan Akçay'ın anlamada zorlanması normal.
Fe mimmâ MELEKET EYMÂNUKUM min FETEYÂTİKUM...: Sahibi olduğunuz câriyelerinizden... (4/25)
Ve lâ tukrihû FETEYÂTİKUM alel-biğâi...: Câriyelerinizi fuhşa zorlamayın...! (24/33)
İslam köleliğin kaynağını kurutmak suretiyle bir çırpıda sona ermesini sağlamış, ondan önce edinilen köle ve cariyeleri ise her fırsatta özgür bıraktırıp tasfiye etmiştir. Allah'ın dininde cariye yok ki onları nikahlamayı inanan erkeklere "öğütlemiş" olduğu düşünülebilsin.
****
Arapçada CARİYELERİNİZ "ma meleket eymânukum" değil "امائكم"dür.
Kuran'da köle ve cariyenin önce yok olduğunu söylüyorsun sonra var olduğunu. Var mı yok mu?
Sayın Akçay, 24/32 ve 33. ayetleri nasıl anlıyorsunuz? Özellikle " vellezîne yebteğûne-lkitâbe mimmâ meleket eymânukum fe kâtibûhum"dan ne anladığınız önemli. Mümkünse çevirilerini yapar mısınız? O ayetlerde hem imâ' ve 'ibâd (cariye ve köleler) hem de mâ meleket eymân var. Bana göre bunlar bir.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma