Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Bundan çıkan sonuç: 

İnne IDDETeş şuhûri indallâhisnâ aşere şehren "ayların SAYISI bir yılda 12 dolunaydır" anlamına gelmez çünkü "bir yılda" ifadesi ayette bırakın lafız olarak, ima olarak dahi geçmiyor. 

Ayette geçen şehr "bir yılın on ikide biri" değil ayın sergilediği dolunay hali ve onun temsil ettiği süredir: 29.5 gün. 

*

Tevbe 36'da "dolunayların SAYIMI 12 dolunaydır" denerek "dolunay devresi"nin tanımı yapılıyor. 

Buna göre devre, bir sıcak dolunay görününce başlayıp bir sonraki sıcak dolunay görününce biten ve içinde en az 12 dolunay bulunan süredir. 

Tanım 12 dolunayı şart koşar ama 13'ü dışlamaz; bir devrenin içinde 13 dolunay da bulunabilir ama şart değildir. Ayette söylenen bu.

Dolunayların SAYIMI yapılırken sürenin içinde 12 dolunay var mı yok mu ona bakılacak. Varsa o süre "devre"dir; yoksa değil. 

Ayrıca, IDDET başkadır aded başka. "Idded" SAYIM demek; "aded" ise sayı. O yüzden dolunayların SAYIMI başkadır, sayısı başka. Tıpkı bir yerdeki nüfusun SAYIMI ile sayısı gibi. 

*   

Kevser Başar'ın açıkladığına göre, hicrî takvimden önce Arapların hiçbir zaman kamerî yılı esas alan bir takvimi olmadı, dolayısıyla şehr kelimesi hiç bir zaman kamerî yılın on ikide biri anlamına gelmedi.

Cahiliye Arapları kendi dönemlerinde, ikisi de güneş yılını esas alan, iki takvimi birlikte kullandılar:

(1)Ay-güneş takvimi. 

(2)Yıldız takvimi: her biri 13 gün süreli 27 menzil + 14 gün süreli 1 menzil = 365 gün.

Menzillerin adları:

Sevgi ile,

Hasan Akçay.  

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Merhaba sayın Baki Deniz.

Müminûn 14'teki ahsenul hâlikîn ifadesiyle ilgili olarak benim söyleyebileceğim çok kısa: Allah bir. Anılan ifadenin bu gerçeği sulandıracak şekilde algılanması beşerî bir kusurdur.

Sevgi ile,

Hasan Akçay

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Merhaba sayın birkatkimolsun. Teşekkür ederim katkınız için. Ancak "meton döngüsünde 19 yıl var" misillu beşerî hükümleri anlamıyorum. Benim gördüğüm şudur: 

Dolunay devrelerinin bazılarında 12 dolunay var, bazılarında 13. Nesî küfründen uzak durularak 13 ncü dolunay kendi devresinin içinde bırakıldığında belli sayıdaki güneş yıllarının sahip olduğu

dolunay devreleri uzunluk açısından güneş yıllarına eşittir.

Lafzen ERTELEME anlamına gelen NESÎ, uygulamada o 13 ncü dolunayın bir sonraya ertelenmesi ile gerçekleşiyor. Ama adı geçen tezde deniyor ki:

Arapların uyguladıkları nesî sistemi kaynaklarda iki şekilde yorumlanmıştır. Bazıları nesîyi kamerî takvimi mevsimlerde sabitlemek amacıyla yapılan astronomik gözlemlerle alakalı bir uygulama olarak kabul ederken…

Oysa kamerî takvim mevsimlerde sabitlenirse kamerî takvim, kamerî olmaktan çıkar. "Çıksın varsın, nolacak!" deniyorsa o zaman da bütün o zahmetlere lüzum yok. Nesî küfrü işlenmesin yeter. Allah bazı devrelerde 13 dolunay bulundurmak suretiyle o sabitliği zaten sağlamış.

diğerleri bunu sadece haram ayların yerlerini değiştirmek için bir araç olarak kullanıldığı şeklinde yorumlamışlardır.

Nesî işte bu. Ve uzunluğu daima 12 ay olan kamerî yılı uydurmanın tek yolu bu. Onun için kamerî yılı esas alan takvim nesî küfrünü otomatiğe bağlamıştır. Gerçeği görelim. 

*

Casnazânî ve arkadaşlarına göre ise nesî, haram aylarda savaşa izin verme işlemi olarak tarif edilmektedir. Onlara göre nesî sadece haram olan bir ayın haramlığının ortadan kaldırılmasıdır.

İlk bakışta nesî ile yalnızca dördüncü haram ayın haramlığı ortadan kaldırılır. Örneğin 630-631 devresinde 13 dolunay var:

…………………………………………………………. 4 Oc 630-3ş-4mar-2n-2may-31may

30h-29t-28ağ-27ey-27ek-25k-25ar-23 Oc 631-22ş-23mar-21n-21may-19h

19t-17ağ-16ey-16ek-14k-14ar-13 Oc 632 ........……………………………………………..

Şimdi bir de aşağıdaki uygulamaya bakınız.

Nesî o 13 ncü dolunay bir sonraki devreye aktarılarak uygulanır. İşte o zaman 631-632 devresi 19 Haziran dolunayı ile başlar ve devrenin haram ayları zincirleme ötelenip 16 Ekim dolunayı haram ay olmaktan çıkar. Bir sonraya aktarım zincirleme uygulandığı için de aylar vakten oynak hale gelir ve haram aylar ortadan kalkar, sözüm ona "İslam takvimi"nde olduğu gibi.

…………………………………………………………. 4 Oc 630-3ş-4mar-2n-2may-31may

30h-29t-28ağ-27ey-27ek-25k-25ar-23 Oc 631-22ş-23mar-21n-21may-

19h-19t-17ağ-16ey-16ek-14k-14ar-13 Oc 632 ........……………………………….

Sevgi ile,

Hasan Akçay

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Merhaba sayın Baki Deniz.

Müminûn 14'teki ahsenul hâlikîn ifadesiyle ilgili olarak benim söyleyebileceğim çok kısa: Allah bir. Anılan ifadenin bu gerçeği sulandıracak şekilde algılanması beşerî bir kusurdur.

Sevgi ile,

Hasan Akçay  

merhaba sayın hasan akçay. o halde ortada elmalılı tarafından beşeri bir kusur var insanlarıın yanlış algılamasına sebep oluyor...burada sulandırma yapmaya çalışsanda sulandırılamayacak bir cümlede kullanılıyor.yaratanların en güzeli......cümle bu bende çeviride bir hatamı var diye öğrenmek bilmek istedim....ALLAHIN BİRLİĞİNDEN bir şüphemiz yok....yaratanlar varmıdır?yoksa bu ayet yanlışmı çevrilmiştir... bilmek istediğim sadece buydu...selamlar

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Haram aylarda yapılması haram olan: 1.avlanmak, 2.savaşmak

Kureyş bu evin Rabbine ibadet etsin çünkü onları "kış ve ilkbahar yolculukları"na O Rab alıştırdı - rıhleteş şitâi ves sayf (106:2)

Bu ayetten anlaşıldığı üzere Kureyşliler iklim açısından elverişli kış mevsiminde ve ilkbaharda uzak ülkelerden mal getiriyorlar. Geleneksel Mekke pazarında satmak için.

Sıcak yaz aylarında kurulan o pazar Mekke’lilerin ekmek teknesi. Ama savaş, ona engel olur. Yaz aylarında onun için savaş istemiyorlar. Yaz ayları harâm.   

İslamın Allah’ı ise savaşı hiçbir zaman istemez; harâm ayda da istemiyor. Bakara 217: onda savaşmak günahtır -  kıtâlun fîhi kebîr.

Ama hemen ardından ekliyor:

Ne var ki Allah’ın yoluna engel olmak, Allah’ı ve Mescidil Harâm’ı inkar ederek mescid halkını oradan sürmek Allah’ın ındinde daha büyük günahtır; kısacası "BASKI savaştan daha büyük günahtır - vel FİTNEtu ekberu minel katl."

Elmalılı (Tevbe 36 tefsiri): Haksız olan savaş her zaman ve her ayda haramdır. Şu halde haram olan aylarda daha fazla haramdır, "bunlarda savaş(ın) büyük günah" olduğunda şüphe yoksa da haram helâl tanımayan ve fırsat buldukça diledikleri gibi kıtal ve saldırıdan çekinmeyen müşriklere karşı genellikle Allah için savaş emri, belli bir mekan ve zamanla sınırlı değildir.

Özetle kendini savunmak için (2:191) savaş zorunludur. O yüzden Allah savaş yasağını kaldırmıştır. Savaş, haram aylarda da helaldır.

Geriye kalan tek yasak,

avlanma yasağıdır;

harâm aylarda yasak olan, odur.   

İnananlar! Size yasak olup dururken av hayvanı öldürmeyin - lâ taktulûs sayde ve entum hûrûm (5:95). Size helal olduğunda avlanın - ve izâ haleltum fastâdû (5:2).

Dünyanın her yerinde avlanmanın yasak olduğu dönem sıcak yaz aylarıdır çünkü hayvanlar DAİMA o aylarda ürerler ve o aylarda yavrularını büyütüp eğitirler. O aylarda yavrular korumasızdır, anneler çaresiz. Av hayvanlarının korunması gereken an o andır.

Biyolojik takvimin ortaya koyduğu üzere o ayların yıl içideki yeri sabittir. Bir daha: harâm aylar vakten sabittir. Hicrî takvimde onların vakten oynak hale getirilmiş olması İslama aykırıdır; amansız zulümlere teşnedir.

Sevgi ile,

Hasan Akçay

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Harâm aylar yaz mevsimin içinde olup vakten sabittir, tamam… da 2:185’te sözü edilen ŞEHRU RAMAZÂN onlardan biri midir? Elbette.  

Kanıt?

Birincisi, Bakara 185 tefsirinde Elmalılı’nın da açıkladığı üzere RAMAZÂN "yakıp kavuran" demek. O halde ŞEHRU RAMAZÂN, Arabistan’ı "yakıp kavuran" yaz mevsimin içindedir.

İkincisi, sıcak dolunayda FURKÂN indirildi - ünzile fîhil... FURKÂN (2:185). İmanı çakma olanların münafıklığını ortaya çıkaran bir sûre idi bu (9:64, 86, 124, 127). Çünkü FURKÂN "fark" ettirir.

Örneğin münafıklar o aşırı sıcak mevsimde çıkılan seferlere katılmamak ve inananlara "Bu sıcakta sefere çıkmayın!" demek suretiyle kendilerini ele verdiler (9:81).

Açık ve net.

O yaz mevsiminin

ilk olayı sıcak dolunayda "furkân"ın vahyi idi

son olayı ise o sefere aşırı sıcakta çıkılması.

Ve müşriklerin o "yıl"ından sonra -ba'de "âm"ihim- Mescidil Harâm'a yaklaşması dahi yasaklandı (9:28).

Peki, yakıp kavuran sıcakların habercisi o dolunay ile yakıp kavuran sıcakta çıkılan o sefer arasında ne oldu?

İnananlar Mekke’ye girdiler. Panayır günüydü; ortalık insan kaynıyordu. Kimin mümin kimim kafir olduğu belli değil. 

Sizin onlara üstün gelmenizi sağlayan Allah Mekke'nin göbeğinde onların elini sizden, sizin elinizi onlardan çekti (48:24). Yoksa yanlışlıkla bir inanırı vurabilirdiniz (48:25).

Allah'ın elçisi ve öteki fatihler doğruca Mescidil Harâm’a yürüdüler; müşriklerle orada bir ateşkes ahidleşmesi yaptılar (9:7). 

Buna göre (9:4)

1.Taraflar 4 ay bir birine saldırmayacak.

2.İnananlara saldıran başkalarına müşrikler arka çıkmayacak.

Ateşkesin süresi: 4 ay –erbeate eşhur (9:2).

Ve bu 4 ay harâm aylar idi:

"Harâm aylar" çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün – Fe izenselehel "eşhurul hurum"u… (9:4).  

Kanıt bu.

Harâm aylar: ilki ramazân (aşırı sıcak) olan 4 dolunaydı. Bunlar, hicrî takvimdeki uyduruk harâm ayların aksine, arka arkaya geliyordu.

Yoksa müşriklere "Üç ay özgürce dolaşın; sonra sizi bulduğumuz yerde öldüreceğiz; ondan sonra bir ay daha özgürce dolaşırsınız!" denmiş olur.

İyi ama üç ay sonra bulundukları yerde öldürülen müşrikler ondan sonra bir ay daha nasıl özgürce dolaşsın? Ölü onlar; ölüler özgürce dolaşır mı?

*

HARÂM AYLAR sıcak yaz mevsiminin içindedir. Bunun bir kanıtı da "hac"dır, ki iki türlüdür: 1-panayır (28:27), 2-dinî ziyaret (3:96, 22:27-29)

Kureyş kışın ve ilkbaharda (şitâi ves sayf) yolculuklar yapar (106:2), o zaman elde ettiği malları ta İbrahim nebi zamanından beri yazın kurulan Mekke panayırında satardı. Kureyşin ekmek teknesiydi o panayır. 

Ekmek teknesini saymak gerekir. Ondan nasip alıp ona katkı verirken fitne fücurdan uzak durmak gerekir. Onun için "hac"da cinsel ilişki, fiilî dalaşma ve sözlü atışma harâmdır - fe lâ refese ve lâ fusûka ve lâ cidâle fîl "hacc" (2:197).

Tabii, Mekke'de yapılan TİCARÎ ve DİNΠhaclar eş zamanlı idi. Bunu da göz önünde bulundurmak gerekiyor. 

Sevgi ile,

Hasan Akçay

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Merhaba,

Aded: Sayı, rakam.

İddet: Süre.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Ehsen-ul-xâliqîn'i yaratanların en iyisi yerine "en iyi yaratan" olarak okumalı ve anlamalı.