Yazanlarda |
|
Fers Uzman Uye
Katılma Tarihi: 29 nisan 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 188
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
ahzab/50-57 arası ayetleri tercüme edemiyorum, anlayamıyorum...
sizide anlayamıyorum...
|
Yukarı dön |
|
|
ebukerem Ayrıldı
Katılma Tarihi: 21 mart 2009 Gönderilenler: 483
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
arkadaşlar merhaba,
başlık altındaki tartışmaları okudum ve kendi bakış açımla düşündüklerimi katkı
olması amacı ile aşağıda yazıyorum:
bu görüşlerimin kaynağını temel olarak kabul ettiğim şu ana ilkeler
oluşturmaktadır:
- Kuran= İslam değildir. Kuran, Allah ın dini İslam'ın MS 7. YY Arap
yarımadasında tezahür etmiş şeklidir. İSLAM = ÜMMÜL KİTAB tır. ve tüm vahiyler
yerine zamanına topluma uygun olan formatta ondan indirilmiştir. Ümmül Kitab
tüm insanların fıtratına kodlanmıştır ve tüm insanlar bunu bilirler. Vahiyler
ondan birer numune, öğüt, hatırlatma, referans ve ona delillerdir. (min
Hikmetin). Hikmeti hakettikleri kadar alanlar ve ona sadık yaşayanlar ellerindeki
Kitab ile Fıtratlarındaki Ümmül Kitaba ulaştırılır ve ehli kitaplıktan ehli
zikir olmaya yol alırlar, hak ettikleri ölçüde.
- Kuran vahyi de, kendisinden faydalanabilen farklı dil, coğrafya ve
zamanlardaki Müminler ( Allah'a ve ahiret haberine güvenenler ) için çok
kıymetli bir araç ve referanstır. Ama sadece bir araçtır, insanın imtihanında
Rabbinin en büyük ikramlarından olan. Allah kullarını bu dünya
koordinatlarından hiçbir şeye ve hiç
kimseye mahkum yaratmamıştır.
- Kuran 23 yıla yakın bir sürede inmiş ve hayatın doğal akışına uygun olarak
kendi içerisinde indiği süreçte dahi tarihsellikler içeren, salt o toplumu
ilgilendiren, sadece Peygamber ve ailesini ilgilendiren, Peygamber ve
Müminlerinin o günkü "nurun tamamlanması" mücadelesindeki olayların,
savaşların, stratejilerin, ihanetlerin, zaferlerin, umutların, üzüntülerin de
içerildiği STRATEJİK AYETLER, sadece o günkü ehli kitabı ilgilendiren, sadece
müminleri ilgilendiren, sadece müşrikleri ilgilendiren, sadece münafıkları
ilgilendiren, sadece fetihten sonra "teslim olan" bedevi arapları
ilgilendiren ayetlere de sahiptir. O toplumun
nusuklarını ( ritüellerini, kurban hac gibi ) düzenleyen ayetleri vardır. O toplumun
menseğindeki medeni, ceza, borç , miras vb.
hukuklarını ÖRNEKLER VEREREK düzenleyen ayetleri vardır.
Bunun yanında İslam'ın insanı hidayet etmek istediği,
şerefli, namuslu, ahlaklı, fedakar, dürüst, paylaşımcı, yalansız, dolansız, zulümsüz
tertemiz bir hayatın kök paradigmasını oluşturacak EVRENSEL ZAMANLAR ÜSTÜ KISMI OLARAK, Allah'ı
ve sıfatlarını, yeniden diriliş ve ahireti tanıtan, her insanın sorguya
çekileceği ana soruları ve cevaplarını anlatan bölümü de mevcuttur, zaten bu
bölümü ile El-Kuran önceki tüm vahiylerin de içindedir ( İnnehu le fi zuburil
evveliin - Şuara 196 )
- Kuran hakkındaki en büyük yanılgılardan biri de, onu, bir anda inmiş
ya da bir konuyu açıklamak için yazılan bir kitap zannetmek ve o dönemdeki
tek bir tip insana, tek bir tip "millete", tek bir tip kişiliğe hitap
ediyormuş gibi okumaktır. İçindeki 7.yy arap toplumunu ilgilendiren,
onların menseğine ait olanları kendi bulunduğu koordinatlara birebir
uydurmaya çalışarak okumaktır. Bunlar için okunması gereken kitap, Ümmül
Kitaptır, Kuran dan ona bir yol bulunabilir, takvalı yaşantı ve hikmet ile. ( enfal 29 ).
- Bugün elimizde tuttuklarımız sözel bir Vahyin, insanlar
tarafından kağıtlara KIRTAS edilmiş halidir. ( Enam 7 ve 91 örneği )
**************
Bunlar ışığında tartışılan konular hakkındaki görüşlerim
şunlardır:
1- tartışmanın başlangıcını oluşturan Nisa suresinin ilk
bölümü ( evlenme-miras-aile hukuku ) ile ilgili konu birçok kaynakta da
belirtildiği ve Kuran'daki diğer anlatımlardan da bildiğimiz üzere UHUD
harbinde şehit olan 70 sahabe sonrasında ortaya çıkan ve yeni İslam toplumunun
ilk kez karşılaştığı bir travmanın sosyolojik boyutta çözüm yollarının
emredildiği ayetlerdir. Böyle bir travma sonrasında Allah'ın "sessiz kalması" tabi ki düşünülemez zaten dikkat edilirse Kuran'da bu olayın sonuçları ile ilgili ayetler bunlardır, başka yoktur.
Hepi topu 2000-3000 kişilik bir mümin topluluğun 1000 mümin yetişkin erkeğinden 70 tanesinin
ölmesi demek, ortada erkeksiz, korumasız, ssk sız, en az 250 - 300 tane dul
kadın ve yetim çocuk kalması demektir. Henüz ortada kurumsallamış bir
"devlet" organizasyonu olmadığı da apaçıktır. İşte bu noktada geriye
kalan bu dul ve yetimlerin, diğer müminlerce güçleri yettiği ölçüde KORUMA
ALTINA ALINMASI ve bu yapılırken onların MİRAS haklarının da koruma altına
alanlar ve akrabaları tarafından heder edilmemesi amacı ile ilgili bölüm ayetleri
vahyedilerek düzenlenmiştir.
Müminlerden ekonomik gücü yerinde olanlara zulme sapmadan bu
dul kadınlardan ( ve tabiki onların yetim çocuklarını ) ALABİLDİĞİ KADAR
(ikişer üçer dörder dilsel olarak bu demek olsa gerektir ) NİKAHLI EŞİ OLARAK
ALMASI EMREDİLMİŞTİR, hala açıkta kalan olursa da güçsüzlüğü ya da herhangi bir
sebepten korkanlara ise EN AZ BİR TANE alması emredilmiştir. Yani ana hedef o
dullar ve yetimlerden bir tanesinin bile aç açıkta korumasız kalmamasıdır. "İslam Toplumu" ismi ile müsemma olacaksa zaten ana hedeflerinin en başta gelenlerinden biri de bu olacaktır.
Toplumlarda evlilik hukuku ( tek eşli, çok eşli ) hayatın
içinde örfi olarak oluşmuş ve o toplumun içinde yaşayanlarca kabul görmüş bir
fenomendir. Örneğin arap toplumu çok eşli bir toplumdur, eş sayısını kişinin
mali gücü belirler. Sanıldığı gibi bu ayetler bir evlilik sayısı düzenleme
ayetleri falan değildir, Vahiy toplumların binlerce yılda oluşmuş ve herkesin
kabulünü görmüş bu tip konuları değiştirmez, sadece varsa içindeki zulümleri
giderir ( diğer keyfi zulümler, zıhar v.b. konular ). O nedenle bu ayetler
evlilik sayısı ile falan ilgili değildir. Örneğin Türk ırkı da orta asyadan
beri Anaerkil ve tek eşli bir toplumdur.
2- Cariye yani kadın savaş esirleri: o yüzyıllarda bir çok
toplumda olduğu gibi Araplarda da savaş esirlerini köleleştirmek yaygın olarak
yapılan bir şeydi. Erkek köleler efendisinin ağır işlerinde, kadın köleler ise
ev ve yardımcı işlerde ve tabi ki cinsel amaçla da kullanılmakta idi. Burada
dikkat çekmek istediğim, bu uygulamanın olduğu her toplumda olduğu gibi,
mükemmel olmasa da bir KÖLELİK ANTLAŞMASININ tabi ki olduğudur. Cariyeler ile
olan ilişki de, cariyenin ekonomik olarak tüm sorumluluğunun Efendisinde
olması ve ona çocuk doğurması ( Ümmül veled olması halinde ) halinde hürriyetine kavuşması, "resmi
eşlerinden" birine dönüşmesi , çocuğun babasına mirasçı olması da bu
anlaşmanın o toplumda yüzlerce yıldır uygulana gelen maddelerindendir. Zaten o
toplumda sosyal ünvanı sayılmaz ise bir NİKAH AKDİNİN de bundan fazlası
düşünülemez. Ezvac ile meleket eyman arasındaki fark olsa olsa bir sosyal
isimlendirme farkıdır.
Müminlerden oluşan bir İslam Toplumu hele ki başında bir Peygamber varsa yeni köleleştirmeleri kaldırmak için ayete
ihtiyaç duymaz, Bunu Bedir savaşı sonrasındaki davranışlardan görebiliriz ve zaten
Muhammed 4 ayeti de bir "extra" katkı olarak anlaşılabilir. Devam edegelen kölelik sınıfını da
herkesin malumu olan uygulamalar ile eski kölelerin sosyal faydasını gözeterek
ve travmaya yol açmadan zaman içerisinde halletme yoluna gitmiştir. Herhangi
bir şekilde azat olan yani hürriyetini kazanan kölenin eline bunu belirten bir
YAZI , ( ıktname, mukatebe işlemi NİSA 33 ) da verilmektedir.
YEMİNLERİNİZ İLE BAĞLINIZ OLANLAR - MELEKET EYMAN; Kuran da görebildiğim ve
hayattan okuyabildiğim kadarı ile:
- İŞ AKDİ
- NİKAH AKDİ
- TİCARET AKDİ
- BORÇ AKDİ
- KÖLELİK AKDİ
v.b. herhangi bir sözleşme ile kişinin MÜLKİYETİ, YÖNETİMİ,
TASARRUFU ve SORUMLULUĞU altına girenler olması gerektir ve tabi ki her akdin
doğal sonucu olarak karşılıklı haklar ve sorumluluklar içermektedir.
Selam ile.
__________________ yalnız Allah'a teslim ol ve şahitliği dosdoğru yap...
|
Yukarı dön |
|
|
fazıl Yasaklı
Katılma Tarihi: 06 subat 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 335
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Evet, on numara olmuş bir yazı. Belki birkaç satır, ama bu satırları yazabilmek için uzun zamanlar boyunca düşünüşten düşünüşe, mevkiden mevkiye, adeta halden hale geçildi. Biraz netleştireyim, en basit hali ile namaz, hac, oruç, zekat YOK. Ama var da.. Var: süreç bir şekilde işleyecek, bir şekilde bir tarafı takip edecek ve böylelikle ortaya yargılar, fiiller çıkacak. İşte bu haliyle, bu gözle elçi dönemine bakın. Bunu yapmadığınızda ne oluyor? Olan şu: Kuran, putlaşıyor.. Kuran, sizin yol almanıza engel olmaya başlıyor, sizi dar bir alana sıkıştıyor, oysa bunları yapan elbette kuran değil, ancak kişiler, kendi hapsolmuşluklarını kurana bağlıyor. Eğer, birebir, aynen, tıpkısının aynısı şekilde kurandaki islamı yaşamak isterseniz, elçiyi bir şekilde diriltin, siz bunu yaparsanız, biz de buna tabi oluruz.. Süreci gözardı etmek, yabancılaşmayı getirir. Hayata yabancı kalırsınız ve yaradanın kapsayıcı yolu islama da... Evet, Kurandaki islam, kapsayıcı islamın bir şubesidir. Fakat hala bunu anlamamakta ısrar ediyorsanız, ne kurandaki islamı ne kapsayıcı islamı anlamış olmazsınız.. En nihayetinde bizim yargımız bizi şöyle bir noktaya götürür: kuran, elçi sözü olsun veya olmasın fark etmez, içinde vicdanların pay alabileceği noktalar oldukça, dilerse şeytanın sözleri olsun, yine fark etmez... Bu durumda demin üstte yazdığım gibi, kuranın elçi sözü olup olmamasının bir ayrıcalığı ve anlamı yoktur. Dinler ayrılığına hiç gerek yoktur. Kerem, benim bir türlü sıraya koyamadığım cümleleri güzelce bina etmiş, söylemeyi düşünmediklerimi de güzelce sıraya koymuş. Artık size düşen, 'bu vicdanın vahyine kulak vermek olmalı'. Tüm saygımla
|
Yukarı dön |
|
|
hasakcay Uzman Uye
Katılma Tarihi: 22 ocak 2008 Gönderilenler: 1236
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Görüslerini aciklayanlardan Allah razi olsun.
Allah'in Nisâ 3'te "Kadinlarin ikiseri ve üceri ve dörderi ile evlenin!" dedigi iddia ediliyor. Bu iddia kocaman bir yalandir, demistim.
Bununla ilgili olarak baska bir forumda özelime bir ileti atildi. Konuya dönerek ona cevap vermek istiyorum.
Yaziniz bende merak uyandirdi. Acikcasi cok dusundum beni boyle kiskanc ve erkegine duskun yaratan Allah nasil olur da ona baska kadinlar sunarak benim duygularimi yok sayabilir diye. Rabbimiz en merhametlidir boyle bir seyi ne aklim ne de duygularim kabul etmiyor. Hic bi zaman da inanmadim. Bunun yalan oldugunu nasil ogrendiyseniz bana da ogretmeniz cok memnun edecektir. Bu kendi zevklerine duskun olan sozde din adamlarinin isi mi? Simdiden tesekkur ederim.
Allah'in hükmü degil. Bu kesin. Bunun pek cok kaniti var.
Örnegin 4:3'teki "fenkihû"ya evlendirin anlami da verilebilir evlenin anlami da.
Topkapi müzesinde sergilenen Osman mushafinda da görüldügü üzere Hz Muhammed zamaninda harekeler ve noktalar yoktu; o yüzden evlendirin anlamina gelen enkihû da evlenin anlamina geleni inkihû da ayni sekilde yaziliyordu.
Miladî 8 nci yüzyilin baslarinda Irak valisi Haccac bin Zalim'in yönlendirmesiyle yaziya örnegin Arapca "v"yi "f"den ayiran noktalar ve sesli harf islevi görüp "enkihû"yu "inkihû"dan ayiran harekeler eklendi.
Bunu yapan insanlar "nkh"yi 24:32'de enkihû, 4:3'te ise inkihû diye yazip okumayi tercih ettiler.
Tamamen o beserin tercihi idi bu; Allah'in hükmü degil.
نكح Evlendirin -enkihu (24:32) نكح Evlenin -inkihû (4:3)
Eger 4:3'te de "enkihû"yu tercih etselerdi ayetimiz söyle olacakti:
Yetimlerin haklarini gözetemeyeceginizden korkuyorsaniz size temiz kilinan kadinlarin ikiserini ve ücerini ve dörderini evlendirin. Ama bunda adaleti saglayamayacaginizdan korkuyorsaniz yalnizca birini ya da yeminleriniz kime sahipse onlari. Darliga düsmekten kurtulmaniz icin uygun olan budur.
Ve Allah'in tertemiz dinine cok esli pislik boca edilmeyecekti.
Dedigim gibi pek cok kanit var. Ama adim adim gidersek daha iyi olur. Arti, "Cok eslilik caizdir!" diyen bir kardesimiz bana itiraz ederse sevinirim. Cünkü amacimiz gercegi ortaya cikarmak. O ise ancak itiraz edilip cevap verilince gerceklesiyor.
Sevgi ile, Hasan Akcay
__________________ hasanakcay.net
allahindini.net
|
Yukarı dön |
|
|
ebukerem Ayrıldı
Katılma Tarihi: 21 mart 2009 Gönderilenler: 483
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Hasan Akçay,
asla künhüne vakıf olamayacağın koordinatlara takma kafayı, 1400 sene önceki seninle asla aynı paradigmada olmayan, hayata, dünyaya, insana, ed-dine aynı anlamı yüklemeyen insanların, duygularını, kabullerini, hayatlarını, acılarını, mutluluklarını, ihtiyaçlarını zamanlar üstü toplumlar üstü mekanlar üstü bir tanrı edası ile yorumlama. kendine seni ilgilendiren dertler bul onlara yoğunlaş. sana Medinedekilerin kaç eş alıp verdiğini sormayacaklar merak etme. ama bir çok soru ile muhatab olacağız. başka sınıfın sorularına kafayı takma önündeki soru kağıdında sana sorulmuş sorulara dosdoğru cevaplar vermek için kullan zamanını derim.
selam ile.
__________________ yalnız Allah'a teslim ol ve şahitliği dosdoğru yap...
|
Yukarı dön |
|
|
hasakcay Uzman Uye
Katılma Tarihi: 22 ocak 2008 Gönderilenler: 1236
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
cariye ne demek esir alinan kadinlarin sayisi dahi belirtilmemis nasil bir düzenki cariyelerden vaz gecmemis. (dag-han)
Sayin dag-han, Nisâ 3'ün Arapcasinda cariye yok. Orda mâ meleket eymânukum deniyor; iste Allah'in o sözünü carpitip cariye diye pazarliyorlar. Yersen.
Aslinda mâ meleket eymânukum "yeminleriniz kime sahipse onlar"dir.
Bunlar iki sinif insan:
1.Bizim gelenegimizdeki beslemeler gibi bakimi üstlenilenler (4:3, 4:25, 24:31, 33:55...) 2.Yemin nikahiyla edinilen esler (23:6, 33:50, 33:52, 70:30).
Gerektiginde bunlari ayrintisiyla müzakere ederiz, Allah nisterse. Ama simdilik Nisâ 3'e odaklanalim; konuyu dagitmayalim.
Mevcut cevirilerdeki yetinin kelimesine dikkat ettiniz mi?
Örnegin Y N Öztürk:
Yetimler konusunda adaleti koruyamayacağınızdan korkarsanız, sizin için temiz kılınan kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayın. Eğer bu durumda adaleti gözetemeyeceğinizden korkarsanız, bir tek kadınla yahut yeminlerinizin/sağ ellerinizin sahip olduklarıyla yetinin...
Ayetin Arapcasinda yetinin kelimesi de yok.
Onu fütursuzca uydurup ilahî sözlerin icine sokusturuyorlar.
(Birileri de hanifdostlar'da "Sokustursunlar!" diyor. "Sana ne!")
Sonra yalana devam: Cariyeler disi kölelerdir; cariye sahibi olan bir müminin onlarla nikasiz cinsel iliskide bulunmasi cazidir.
Ve biz müslümanlar bu yalanci dolmayi bi güzel yutuyoruz. Hani "Yersen!" demistim ya; yiyoruz yani.
Ayette yalnizca 1 (bir) tane fiil var: fenkihu, ki nikahlayin demek. Baskalarina nikahlayin mi ya da kendinize nikahlayin mi, simdilik onu bir yana birakalim.
"Nesne"ye gelince, o 3 (üc) tane:
1.size temiz kilinan kadinlar -mâ tâbe lekum minen nisâ 2.yalnizca biri -vâhide 3.yeminleriniz kime sahipse onlar -mâ meleket eymânukum
Ayetteki nikahlayin filli bunlarin ücünü da kapsiyor.
Yani size temiz kilinan kadinlari nikahlayin ya da yalnizca birini nikahlayin ya da yeminleriniz kime sahipse onlari nikahlayin.
Öyle yetinin metinin degil, ni-kah-la-yin.
Bu kadar acik ve net. Nikahli es edinin onlari. Allah'in caiz kildigi bu.
Hani nikahsiz cinsel iliski?
Sevgi ile, Hasan Akcay
__________________ hasanakcay.net
allahindini.net
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Eger 4:3'te de "enkihû"yu tercih etselerdi ayetimiz söyle olacakti:
Yetimlerin haklarini gözetemeyeceginizden korkuyorsaniz size temiz kilinan kadinlarin ikiserini ve ücerini ve dörderini evlendirin. Ama bunda adaleti saglayamayacaginizdan korkuyorsaniz yalnizca birini ya da yeminleriniz kime sahipse onlari. Darliga düsmekten kurtulmaniz icin uygun olan budur. Hasakçay Bu çeviriden bir şey anlamadım. Lütfen anlayan varsa bana da anlatsın! "Ve Allah'in tertemiz dinine cok esli pislik boca edilmeyecekti." Hasakçay
Yaptığın bu anlaşılmaz keyfî, tutarsız, dayanaksız yorumunla, "çok eşli pislik" dediğin pisliği temizleyebildin mi şimdi?
Çok evliliği Allah'ın dinine boca eden yok. Çok evliliği Kuran'a biz boca etmedik. Çok evlilik var Kuran'da. Neden iftira ediyorsun?
|
Yukarı dön |
|
|
Fers Uzman Uye
Katılma Tarihi: 29 nisan 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 188
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
bir yandan eğip bükenlere destur çekerek diğer yandan eğip bükmek/olmayanı var gösterip var olanı zorla yok etmek...!!!
salat yok namaz var...savm dediğin oruç, ay değil on gün ama illaki oruç...cariye yok/çok eş yasaklandı ama eldekiler kalsın onlar öncesindendi...darabe değil savaş, resul cephede ders vermez/veremez sakıncalı, sadece secde eder/vahy kendi kendine yayıldı ne gerek var darabe ye...vs
kolay gelsin hasakçay...!!
|
Yukarı dön |
|
|
fazıl Yasaklı
Katılma Tarihi: 06 subat 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 335
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Irak savaşında birçok kadının kocası öldü. Geçim derdine düşenlerden bir kısmı dünyanın en eski mesleğine yöneldi. Fahişelik. Geçen yıllarda ırak devleti şöyle bir karar almıştı: her kim dullardan birini alırsa onun evlilik masraflarını devlet ödeyecekti. Ancak buna rağmen çoğu kadın açlıktan ölmemek için kendini satmak zorunda kaldı. Devlette bunun önüne geçmek için böyle bir karar aldı. İşte süreç, şimdi oraya bir elçi gelse belki değil 4.. 14 kadınla evlenin diyecek...
Elçi Muhammed diyorki, hepiniz ay şöyle şöyle olduğunda 10 günlüğüne gelin, zayıf binitlerle bile olsa gelin.. zaman kavramı ölçülemiyor, saat yok, takvim yok, ayın evrelerini sayarak içinde bulundukları zamanı ölçme çabasındalar... Şİmdi bunların imkan yoksunluğundan takip ettikleri yolu kutsayıp bizde senede 13 ay var diyelim mi? Bunu dediğimizde kutsallaşmış mı oluyoruz..
Müslüman alemi, ramazan ayını hala ayın evrelerini gözleyerek hesaplıyor... takvim, çağ almış başını yürümüş, ama Allah o imkandan yoksun araplara 'ayın şu ve bu evresinde şöyle yapın' demiş ya, işte şimdikiler de öyle yapmayı din, müslüman, islam sanıyorlar...
Kuranın oluşumu süreçle meydana geldi ve o toplumun sosyal yapısı gereği vahiy şekillendi. Yani onlara has, onlara özeldi. Ve hatta çoğu yerde elçiye özel..
|
Yukarı dön |
|
|
hasakcay Uzman Uye
Katılma Tarihi: 22 ocak 2008 Gönderilenler: 1236
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba.
Sayin hanif06, sizin anlamadiginizi baska kimseler pek âlâ anliyor. Insallah bir gün size anlatmayi da basaririm.
bunca ilahatci yalanmi söylüyor yoksa bilinclimi yapiliyor orasina anlam veremedim buna nicin gerek duysunlarki (dag-han)
"Yalan söylüyorlar," demeye insanin dili varmiyor ama ne yazik ki öyle. Nicin gerek duyduklarina gelince, cünkü sürüden ayrilamiyorlar.
Bir örnekle aciklamaya calisayim.
Mesnê ve sülêse ve ruba'a paylasma sayilari olup ikiser ikiser, ücer ücer, dörder dörder demek. Aslinda devami var: beser beser, altisar altisar...
SINIRLAMA söz konusu degil. Nisâ 2,3,4'te anilan yetim kadinlarin ne kadar cogunu evlendirirseniz (enkihû) o kadar iyi.
Yok, "nkh"yi evlenin anlaminda inkihu diye okumayi tercih ederseniz emir, SINIRSIZ sayida kadinla evlenin anlamina gelir.
Onun icin meallerde dörde kadar diyorlar. "Dörder" diyen Allah'in sözünü "dörde kadar" diye carpitiyorlar.
Buna göre cok esli olmak isteyen bir adam kadinlarin biriyle örnegin bu ay evlenecek, ikincisiyle gelecek ay, ötekilerin her biriyle daha sonra.
Elbet bilincli olarak söylüyorlar bu yalani. Allah'in sözünü carpittiklarini bile bile.
Dücane Cündioğlu (Yeni Sabah, 3 Eylul 2007): "İkişer, üçer, dörder" (mesnâ ve sülâse ve rubaa) deyişi 'sınırlama' (dörde kadar) anlamı içermez; tahdid ve tahsis değil, bilakis teşvik (özendirme) ifade eder.
Bakin, bay Cundioğlu gercegi bal gibi biliyor. Biliyor ki acikliyor. Sonra? "SINIRLAMA yok!" diyor; "bir erkek ne kadar kadinla evlenirse o kadar iyi!"
Allah "COK KADIN ile evlendiginizde adaletsizlik yapacaginizdan korkuyorsaniz COK KADIN ile evlenin!" der mi? Bu, Cundioğlu'nun umurunda degil. Sürünün icinde olmak yetiyor ona.
Sevgi ile, Hasan Akcay
__________________ hasanakcay.net
allahindini.net
|
Yukarı dön |
|
|
|
|