Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
İnternete girdiğim ilk yıldan beri öğreniyor, öğrendiklerimi birbirine bağlayıp kendimce sonuçlar çıkarıyorum. Bi derleyip toparlasam her halde iyi olacak.
Hz Muhammed'den sonra din diye bir sürü şey uydurulmuş. Onlardan bir kaçı:
1. Harekeler uydurulmuş. Sonuç? Hz Muhammed zamanında Nûr 32'deki "انكحوا"nun ve Nisâ 3'teki "انكحوا"nun harekesiz yazılışları aynı. Ama Hz Muhammed'den yaklaşık yüz yıl sonra mushafa harekeler ve elif harfleri boca edilirken harekesiz hali aynı olan fiilimiz Nûr 32'de "evlendirin" anlamına gelsin diye ENKİHÛ, Nisâ 3'te ise "evlenin" anlamına gelsin diye İNKİHU yapılıvermiş.
Benim üzerinde durduğum, bu harekelendirmenin beşerî tercih olmasıdır. Uydurulmuştur. Ve çok eşlilik bir tür kurtarılmış bölge olmuştur. O bölgeye el atanların elleri kırılıyor, örneğin tekfir edilmek suretiyle.
2. Tefsirler uydurulmuş. Sonuç? Örneğin Nisâ 135'teki قوامين, adaletin "ihtiyaçlarını karşılayıp ayakta durmasını sağlamak" anlamına geldiği halde Nisâ 34'teki قوامون, erkekler kadınların "hakimi, yöneticisidir" olup çıkmış. Şimdi siz kalkıp "Nedir bu çifte standart?" deseniz yine tekfir edilirsiniz. Öyle ya, uzun upuzun zamandır onca ulema, bu arada koskoca Diyanet yanılıyor da bitek sen mi doğru biliyorsun? Kurtarılmış bölge. Cısss.
3. Kamerî yıl uydurulmuş. Sonuç? Gökteki aylar mevsimler açısından vakten sabit olduğu halde kamerî yılın ayları bir o mevsime denk geliyor bir bu mevsime. Şimdi siz kalkıp Allah "Şehru Ramazân"ın daima ve daima yazın "صوم -savm"lanmasını buyuruyor, deseniz yine tekfir edilirsiniz. Cıss.
Sayın Akçay merhaba,
1.
Ey nebi, eşlerine söyle...! (33/28; 59)
Ey nebi biz sana ücretlerini verdiğin eşlerini ve Allah'ın sana ganimet olarak verdiği sahibi oldukların ve seninle hicret eden amcanın kızları, halalarının kızları, dayılarının kızları, teyzelerinin kızları ve kendisini nebiye veren mümine kadınları, nebinin nikahlamak istemesi halinde, müminlere değil, sana has, sana helal kıldık. (33/50)
Ey nebi, kimi eşlerini hoşnut etmek için Allah'ın sana helal kıldığını ne diye kendine haram edeceksin! (66/1)
ayetleri için ne diyorsun, birileri bunları sonradan mı kitaba boca etti?
"Harekeler uydurulmuş".
Harfleri de yazısı da uydurmadır kuranın. Aslı sesli-sözlü olandır. Kuranı harekelemeselerdi, fazladan bir takım elifler, vavlar (harfler) ilave etmeselerdi doğru okuyabilecek miydik acaba?
Ketebe kutibe; enzele unzile; nezele nezzele... Yazılışları aynıdır ama telaffuzları farklı. Yazılışları aynıdır diye ikisini aynı mı okumalı. Daha binlerce örnek. Alimler/uzmanlar benim, senin gibiler de okuya bilsin diye uydurmuşlar, ki kolay değildir "uydurmak", onlar uydurmasalardı sen ben nasıl okuyup anlayacaktık? Uygun okuyup uygun anlamak için ben de sen de onların bu uydurmalarının fukarasıyız ne yazık. Niçin gerek oldu bu uydurmalara?
Her kes birinci derecede Arapçayı nerden bilsin, öğrensindi. Kuran Arapça, Kureyş Arapçası. Dilleri Arapça olmayan bütün insanlar da bu kitaptan sorumlular, onu okuyup anlamak zorundalar. Bu insanlar alimlerin bunca uydurmasına, bunca çabasına rağmen hala okuyamıyor, anlayamıyor. Madem bütün insanlığa gelmişti, madem bütün insanlar ondan soruluydu, her kes okuyabilmeliydi, anlayabilmeliydi Kuranı. Alimler de bunun için çabaladı, bunun için uydurdu, uydurmaya çalıştı, ciltler dolusu tefsirler yaptı, uydurdu. Yine de yetmedi. Alimlerin uydurmaları, yaptıkları tefsirler de okumaya anlamaya yetmedi, günümüzde de bir sürü tefsirler yapıldı, yapılıyor. Yetmez, yetmeyecek. Sizin, bizim çabalarımız da yetmeyecektir doğru okumak, doğru anlamak için.
Bunu bir türlü anlayamadık, anlamak da istemiyoruz.
2.
"Tefsirler uydurulmuş."
Kuran'da erkek ve kadın eşit midir? Erkek her alanda kadına üstün, egemen olan değil midir?
Kadınlarla evlenen yada kadınları evlendirenler kim? Erkekler değil mi?
Kuran'a göre erkekler mi kadınları boşar, kadınlar mı erkekleri? Kadınların boşama yetkileri var mıdır? Kadınların boşanma hakları dahi yok. Erkekler istedikleri zaman boşamaya yetkili kılınmamış mı?
Boşadıkları kadınların haklarını vermeleri kimlerden istenir, erkeklerden.
"Boşadığınız kadınlar sürelerine varınca onları iyilikle tutun yada iyilikle serbest bırakın" hitabı erkekleredir. Kuran'a göre erkek dilerse nikahlar, dilerse boşar.
"Kadınları, onlarla ilişkiye girmeden önce boşarsanız... Onlarla ilişkiye girdikten sonra boşarsanız..." sözünün muhatabı erkekler.
Arkadaş, Kuran'da erkek kadına göre "kaymakam".
3.
İyi de savmdan siyamdan ne anladığınız önemli. On günlük ramazan orucu nedir? Her inananın her yıl aynı şehri ramazanda tutacağı, tutması gerekli olan bir şey midir savm/siyam?
Bazı hareke oldu bittilerini savunuyorsunuz. Oysa şu andaki konu onların doğru mu ya da yanlış mı olduğu değil. Konu: harekeler Allah'ın hükümleri mi, beşerî tercihler mi.
Buna dair gerçek ne ise önce onu görelim ki örneğin harekesiz aynı fiilin ayrı anlamlara gelmesini sağlamak için Nisâ 3'te şöyle, Nûr 32'de böyle harekelenmiş olmasını konuşabilelim; "Onlar Allah'ın hükümleridir, tartışılamaz!" denerek tartışma kapısı suratımıza kapatılmasın.
Konuşmaya ehil miyiz; müsade var mı? Bunu bilelim önce. İtirazlarınızı ondan sonra yapın; sorularınızı ondan sonra sorun. Lütfen.
Ben maddî bir olgudan söz ediyorum. Güneşin nerden geldiği gibi. Güneşin doğudan geldiğini söylemek için ulema olmaya gerek yok. Bunun teslim edilmesini istiyorum.
"Bazı hareke oldu bittilerini savunuyorsunuz. Oysa şu andaki konu onların doğru mu ya da yanlış mı olduğu değil. Konu: harekeler Allah'ın hükümleri mi, beşerî tercihler mi."
Sayın Akçay ben bir şey savunmuyorum. Olduğu gibi bırakılsaydı harekesiz, noktasız, kaç kişi okuyabilecekti, ne kadar doğru okuyabilecekti, doğru mu yanlış mı okuyor, uyduruyor mu, biz nasıl okuyacaktık... diyorum. Neticede harekeleme, noktalama da bir okumadır. Düşünün noktalar yok! Ra mi ze mi; be mi, te mi, se mi, nun mu, ye mi... 28 harfin 15'i noktalı, 14'ü noktasız, noktalarını kaldırın ikisi, üçü, beşi aynı şekilde yazılmış harflerden oluşmuş bırakın bir kitabı, kısacık bir metni okuyabilir misiniz?
Bir de Kuran'da çok eşlilik yok demeye getiriyorsunuz, onlarca ayete rağmen.
"Konuşmaya ehil miyiz; müsade var mı? Bunu bilelim önce. İtirazlarınızı ondan sonra yapın; sorularınızı ondan sonra sorun. Lütfen."
Tamam, eleştirmeyelim sizi...
Olduğu gibi bırakılsaydı harekesiz, noktasız, kaç kişi okuyabilecekti, ne kadar doğru okuyabilecekti, doğru mu yanlış mı okuyor, uyduruyor mu, biz nasıl okuyacaktık... diyorum.
İngilizce kelimeler yazıldığı gibi teleffuz edilmiyor. Örneğin I "I" değil AY diye okunuyor. Yani önemli olan anlamdır. Okuduğumuzu anlıyorsak "I"yı AY diye okuruz, anlamıyorsak her halde I diye.
Arapça da öyle. Eğer Allah'ın bize yolladığı vahyi anlıyorsak onun yazılışında harekelerin bulunmayışı sorun olmaz, tıpkı "yazılış-teleffuz uyumu"na sahip bulunmayan İngilizcenin yazılışı o dili bilenler için nasıl sorun değil ise.
Vahyin harekesiz yazılışını Muhammed nebi nasıl okuyor idiyse biz de öyle okurduk. Önemli olan bu. Yani Muhammed nebi siz olsaydınız Nisâ 3'teki "انكحوا"yu nasıl okurdunuz?
Eş üstüne eş almak Ahzâb 52'de kendisine yasak edilmiş olan bir nebi Nisâ 3'te geçen "Kadınların ikişerini ve üçerini ve dörderini nikahlayın!"daki "nikahlayın"ı nasıl okur; "kendinize nikahlayın" mı, "başkalarına nikahlayın" mı; inkihû mu enkihû mu?
"Vahyin harekesiz yazılışını Muhammed nebi nasıl okuyor idiyse biz de öyle okurduk. Önemli olan bu. Yani Muhammed nebi siz olsaydınız Nisâ 3'teki "انكحوا"yu nasıl okurdunuz?"
Eş üstüne eş almak Ahzâb 52'de kendisine yasak edilmiş olan bir nebi Nisâ 3'te geçen "Kadınların ikişerini ve üçerini ve dörderini nikahlayın!"daki "nikahlayın"ı nasıl okur; "kendinize nikahlayın" mı, "başkalarına nikahlayın" mı; inkihû mu enkihû mu?"
Bilmeyen de Muhammed nebi tek eşliydi sanacak.
Emir "evlendirin" ise "ikeşerini, üçerini, dörderini" demeye gerek var mıdır?
Dokuz eşli Muhammed Nebi ben olsaydım ben de "inkihû" okurdum. "enkihû" okursam, devamında okuduğum "eğer adil olamayacaksanız bir tane... Haktan sapmamanız için en doğrusu budur" sözümün hiçbir anlamı olmazdı.
Sorarlar;
Neden "min be'du"? Neden "...den sonra"? O güne kadar eş üstüne eş hoştu, caizdi de o günden sonra mı nahoş, haram oldu? Neden? Neden bugünden sonra veya 60'ından sonra veya 9'dan sonra (Ayşe, hafsa, Ummuhabibe, Sevde, Ummuseleme Safiyye, Meymune, Zeynep, Cevriye)?
"ma meleket eynuke" de hariç, yani cariyeler "...den sonra" da ona helal.
Neden diye sorarlar size?
Ben bunları söylerken, sorarken nebiyi kınadığım falan sanılmasın.
Muhammed nebi çok eşlidir diye Allah bundan sonraeş üstüne eş almayı ona yasak edemez diye bir kural yok. Tıpkı nasıl onun Muhammed'in oğlu dediği bir evlatlığı var diye Allah bundan sonra öyle demesini yasak edemez diye bir kural yoksa (33:5).
Neden "min be'du"? Neden "...den sonra"?
Neden? Çünkü yasalar, ister dinî olsunlar ister laik, o işlevi üstlenerek çıkarlar yani yasalar eskiye yürümezler, çıktıkları andan sonrasını bağlarlar.
Muhammed nebi evlatılığına Muhammed'in oğlu (Ahzâb 5'ten sonra) diyemez; Muhammed nebi eş üstüne eş (Ahzâb 52'den sonra) alamaz.
Yasak hükmünden öncesi günah hanesine yazılmaz; yasağı çiğnemek yasak hükmünden sonra günahtır.
O güne kadar eş üstüne eş hoştu, caizdi de o günden sonra mı nahoş, haram oldu?
O güne kadar "hoş" filan değildi, efendim. Eş üstüne eş almak her zaman nahoştu, her zaman na-hoş-tur. Tıpkı evlatlığımıza kendi adımızı verip öz ana babasını unutturmaya kalkmamız nasıl nahoşsa, zulümse.
Allah eş üstüne eş almayı hoş görmüyor* ki yasaklıyor (4:23).
Sizin bu gerekçeleriniz geçerli olsaydı zulümleri sona erdirmek üzere insanlar yasa filan çıkaramaz, Allah hükümler veremezdi.
Emir "evlendirin" ise "ikeşerini, üçerini, dörderini" demeya gerek var mıdır?
Elbet vardır. "O kadınların ikişerini ve üçerini ve dörderini" sınırlayan değil özendiren bir ifade. Yani ne kadar çoğunu evlendirebilirseniz o kadar iyi.
Dokuz eşli Muhammed Nebi ben olsaydım ben de "enkihû" okurdum. "inkihû" okursam, devamında okuduğum "eğer adil olamayacaksanız bir tane... Haktan sapmamanız için en doğrusu budur" sözümün hiçbir anlamı olmazdı.
Eğer doğru anladıysam diyorsunuz ki Nisâ 3'teki "انكحوا"nun mevcut harekeleri yanlıştır. Doğru mu bu anladığım?
Öte yandan "Zalike ednâ el lâ teûlû"ya verdiğiniz "haktan sapmamanız için" anlamı tartışmalıdır ama ben onaylarım. Gerekiyorsa açıklayım.
... "ma meleket eynuke" de hariç, yani cariyeler "...den sonra" da ona helal.
Muhammed nebinin "mâ meleket yemînuke"si onun yemîn nikahlı eşleridir, cariyeleri değil; yoksa peygamber eşlerinin Ahzâb 55'te anılan "mâ meleket eymânuhunne"si de onların erkek köleleri olur ve onlarla nikahsız cinsel ilişkide bulunmaları caiz hale gelir...
_____________________________
*Geçmişte yapılanlar hariç, iki kız kardeşin arasını birleştirmeniz haramdır -hurrimet aleykum... en tecmeû beynel uhteyni illâ mâ kad selef.
Selamlar öncelikle...Kur an üzerine koparılan fırtınalar,kitap la ilgili yaklaşımlar vb yorumlar öncelikli olarak kitab ı bağlamaz yaklaşımın sahibini bağlar'!! Bunun anlamı şudur: Kitap kendini tanıtan kendisini anlatan ifadelerle doludur dolayısıyla kim olursa ne olursa olsun kitapla ilgli kuracağı cümlelerden kitap bağımsızdır ve beridir....Diğer taraftan günümüz dünyasında mezhepsel yaklaşımlar vb formların kitap üzerine yığdığı mütaaddit öğretilerden Kitab (KUR AN)ı okuyup öğrendiğimiz için haberdarız be eleştirileri parça bazında değilde sistemsel (bütünsel) olarak yazdık ve halada dillendirmeye devam ediyoruz...Diğer taraftan hanif06 arkadaşımın kitapla ilgili eksik bilgiden kaynaklanan (umarım kasıt yoktur) yanlış tesbitleri gerek bu başlık altında gerekse diğer başlıklar altında hayretle okumaktayı(z)m...Kur an ı Kerim i okuyan bir kimse bilirki en barizinden KADINLARIN BOŞANMA hakkı saklıdır....Burada tüm yazılan ve çizileni tek tek irdelemek gibi bir eylemde bulunmayacağım yalnız şunun kesin bilinmesi gereken birhusus olduğunu düşünüyorum. KUR AN MUSTAKİL bir kitaptır yanına bir şey konmaz vve ondan bir şey eksiltilemez....Çünkü O İnsanlığın doğru anlamda her konuyla ilgili REFERANS alabileceği ve hukuku her dönem ve her yere uygulanabilecek tek DOĞRU REHBERDİR...Kur an üzerinde şüphe uyandırmak kimsenin haddine değildir..Bu tip eylemlerde bulunanların yaptığı işlev sadece insanlara cehennem için bir kapı açmak ve o yola taşlar döşemektir...Kur an ve harekeler daha peygamber hayattayken ve açıkça belirtilen ayetler ışığında ALlah ın gösterdiği şekilde yazılmış ve toplanmıştır...Konuyla ilgili gerekli döküman yine kitabın içerisinde mevcuttur sadece insanların kitabın toplanması yazıma döküğlmesi ile ilgili hususu kur an içinde araştırmaları yeterli olacaktır...Selam ile
__________________ Tek bir doğru duruş noktası vardır bölünemeyen.
Kur an ve harekeler daha peygamber hayattayken ve açıkça belirtilen ayetler ışığında ALlah ın gösterdiği şekilde yazılmış ve toplanmıştır...
Kusura bakmayın, "harekeler daha peygamber hayattayken"den kasıt eğer "Hz Peygamber daha hayattayken Kur'ân harekeli hale getirildi" ise bu, doğru değil.
İnternet çağındayız; her türlü bilgiye ulaşabiliyoruz. Bu tür asılsız iddialar o yüzden yalnızca bilgi kirliliğine yol açıyor; inandığımız Kur'an'a da itibar sağlamıyor.
En eski mushaflardan biri aslı Taşkent'te bulunan ve bir kopyası Topkapı müzesinde sergilenmekte olan "Osman mushafı"dır. Harekesiz. İşte ondan bir sayfa. Hac sûresi ayet 10-11:
بما قدمت يداك
وأن الله ليس بظلام
للعبيد * ومن الناس من
يعبد الله على حرف
فإن أصابه خير ا
طمأن به وإن أصا
بته فتنة انقلب على
وجهه خسر الدنيا و
الآخرة ذلك هو ا
لخسران المبين * يدعو
من دون الله ما لا
يضره وما لا ينفعه
Yok eğer "Hz Peygamber hangi kelimeye hangi harekelerin konacağını açıklamıştı, ondan yüz küsur yıl sonra harekeler onun açıklamalarına göre yerleştirildi" deniyorsa bu da yanlıştır, abestir.
Aklı başında hiç kimse bu iddiayı ciddiye alamaz.
Örneğin eş üstüne eş alması ilahen yasaklanan bir peygamber (33:52), "Nisâ 3'teki "nkh"yı eş üstüne eş alın anlamında inkihû okunacak şekilde harekeleyin!" demiş olamaz.
Kaldı ki Nisâ 3'ün siyakı, sibakı, muhtevası göz önüne alındığında bunun imkansız olduğu açık ve net olarak görülür.
İNKİHÛ yerine ENKİHÛ yazmışım, aşağıdaki şekilde düzelttim. Okuyuculardan özür dilerim.
Dokuz eşli Muhammed Nebi ben olsaydım ben de "inkihû" okurdum. "enkihû" okursam, devamında okuduğum "eğer adil olamayacaksanız bir tane... Haktan sapmamanız için en doğrusu budur" sözümün hiçbir anlamı olmazdı.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma