Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Evet piyasadaki sahte İnciller ve sahte Tevrat insan
yazımı birer hadis kitaplarıdır.
Buhari ne ise Markos, Lukka veya Yuhanna da odur.
İnsan gözlemi hadis kitaplarılar.
Elimizdeki tek gerçek kutsal kitap bugün için
Kuran'dır.
Şimdi elimizdeki tek gerçek kutsal Kitap olan Kuran'ın
piyasadaki sahte İncillerin hatalarını nasıl
düzelttiğine örnekler verelim.
Değiştirilmiş sahte İncil yani insan yazımı hadis
kitabı şöyle der:
"Yine size derim: Devenin iğne deliğinden geçmesi
zengin adamın Allah'ın melekûtüna girmesinden daha
kolaydır".
Tabii Kuran helal yoldan elde edilmiş zenginliği ve
zenginleri överek değiştirilmiş İncil(ler)in bu sinsi
propogandasını suratlarına çarpar. Ayrıca yukarıdaki
değiştirilmiş incil sözünün de gerçeğini yazarak yine
değiştirilmiş kitapların ipliğini pazara çıkarır:
A'raf Suresi 40 Ayetlerimizi yalanlayan ve onlar
karşısında büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları
açılmayacaktır onlar için ve deve iğne deliğinden
geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir onlar.
Suçluları böyle cezalandırırız biz.
Yani zenginler değil, büyüklük taslayanlar inkarcılar
deve iğne deliğinden geçmedikçe cennete
giremeyeceklerdir.
Kuran, zenginliğin ve nimetlerin yanı sıra bilimi ve
bu yolda çalışmayı da destekler. Ve gerçekleri sunar.
Zaten bu sayede İslam'ın ilk dönemlerinde Müslümanlar
birdenbire olağanüstü bir medeniyete ulaştılar.
***
Yine Hıristiyanlıktaki cennet inancı da ruhçuluk
doğrultusunda şekillenmiştir.
Belki ilk bakışta bedensel ve maddi ahiret dünyasını
kabul etmektedir değiştirilmiş İncil, ama gerçekte
pagan mistisizmdeki gibi, oradaki yaşam derviş-aziz
yaşantısı gibi kabul edilir.
Yeme içme ve cinsellik-evlilik gibi nimetler
olmayacaktır değiştirilmiş İncil`e göre:
Matta 22: 30 "Dirilişten sonra insanlar ne evlenir, ne
de evlendirilir, gökteki
melekler gibidirler.
Luka
20: 34 İsa onlara şöyle dedi: "Bu çağın insanları
evlenip evlendirilirler.
20: 35 Ama gelecek çağa ve ölülerin dirilişine
erişmeye layık görülenler ne
evlenir, ne evlendirilir.
20: 36 Bir daha ölmeleri de söz konusu değildir. Çünkü
meleklere benzerler ve
dirilişin çocukları olarak Tanrı`nın çocuklarıdırlar.
Çünkü bilindiği üzere, ruhçuluğa göre maddi nimetler
kötüdür ve insanoğlu dünya-ahirette bu nimetlerden
uzak kalmalıdır.
Bu kabuller yine tasavvuf gibi öğretilerle daha
sonraları İslam dünyasına da aşılanmaya çalışılmış,
insanın ahiret yaşantısında tanrısallaşacağı,
birleneceği ve maddi nimetlerden ebediyen uzak
kalacağı inancı ustaca işlenilmiştir.
Ama gerçekte ise Kuran`a göre tam tersine, nimetler
insanlar için yaratılmış olağanüstü hediyelerdir ve
ahirette sonsuza dek insanlar bu hediyeleri
deneyimleyecektir. İnsanoğlu sonsuza dek insan olarak
kalacaktır:
"Orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet
aldığı her şey var. ve siz orada süresiz kalacaksınız.
"(Zuhruf Suresi 71. )
Cinsellikten satranca kadar aklınıza gelebilecek tüm
nimetler vardır cennette:
-De ki "Allah`ın kulları için verdiği süslenecek
şeylerle rızık olarak verdiklerinin temiz olanlarını
kim yasak edebilir?"yine de ki "bunlar dünyadaki
inançlı kişilerindir. ahirette ise yalnız onlarındır".
ayetlerimizi anlayanlara bu şekilde açıklamaktayız.
(Araf süresi 32. ayet)
***
PİYASADAKİ SAHTE TEVRAT'A GÖRE BİR BABA KIZINI KÖLE
OLARAK SATABİLİRMİŞ
Evet yanlış okumadınız, sahte Tevrat'a (hadis kitabı)
göre bir baba borcuna karşılık kızını köle olarak
satabiliyor ve işin daha da kötüsü, Köleliğe satılan
bir kız, sıradan bir erkek kölede olduğu gibi altı
yılın sonunda serbest de bırakılmaz.
MISIRDAN ÇIKIŞ 21
7 “Eğer bir adam kızını cariye olarak satarsa, kız
erkek köleler gibi özgür bırakılmayacak. 8 Efendisi
kızla nişanlanır, sonra kızdan hoşlanmazsa, kızın geri
alınmasına izin vermelidir. Kızı aldattığı için onu
yabancılara satamaz. 9 Eğer cariyeyi oğluna
nişanlarsa, ona kendi kızı gibi davranmalıdır. 10 Eğer
ikinci bir kadınla evlenirse, ilk karısını nafakadan,
giysiden, karılık haklarından yoksun bırakmamalıdır.
Neyse ki elimizdeki tek kutsal kitap olan Kuran
piyasadaki sahte Tevrat'ın (hadis kitabının) bu
hatasını da düzeltir.
Ne kız ne de erkek kimse köle olarak veya başka birşey
olarak satılamaz.
Bırakın kendisini, bir kimsenin kalemini bile izinsiz
alamazsınız.
***
Gerçekte bir hadis kitabı olan sahte Tevrat'ta
Yusuf'un gelecekle ilgili gördüğü rüya
gerçekleşemiyor. Çünkü annesi kavuşamadan hayatını
kaybediyor bu hadis kitaplarında:
Yaratılış 37:9 Yusuf bir düş daha görüp kardeşlerine
anlattı. “Dinleyin, bir düş daha gördüm” dedi, “Güneş,
ay ve on bir yıldız önümde eğildiler.”
Yaratılış 37:10 Yusuf babasıyla kardeşlerine bu düşü
anlatınca, babası onu azarladı: “Ne biçim düş bu?”
dedi, “Ben, annen, kardeşlerin gelip önünde yere mi
eğileceğiz yani?”
Yaratılış 35:19 Rahel öldü ve Efrat –Beytlehem–
yolunda gömüldü.
Yaratılış 43:26 Yusuf eve gelince, getirdikleri
armağanları kendisine sunup önünde yere kapandılar.
Yusuf'un rüyasında anne ve babası ve kardeşlerinin
kendisinin önünde eğilmeleri sembollerle gösteriliyor.
Ama görüldüğü üzere sahte Tevrat'a göre annesi bu
olayı yaşayamadan bu dünyadan ayrılmış durumda. Ve
böylece gelecekle ilgili kendisine gösterilen bu bilgi
tam gerçekleşememiş oluyor.
Ama Kutsal Kitap Kuran bu olayın gerçek halini
anlatır.
Rabbin, peygambere gelecekle ilgili gösterdiği rüya
elbette bir bilgi idi ve aynen gerçekleşecekti.
Yusuf Suresi
12:4 Yusuf, bir zamanlar babasına: "Babacığım, on bir
gezegeni, güneşi ve ay'ı gördüm, onların bana secde
ettiklerini gördüm" dedi.
12:100 Ana-babasını tahtın üstüne çıkardı. Hepsi,
Yusuf'un önünde secde eder gibi eğildiler. Yusuf dedi:
"Babacığım, işte bu, benim önceden gördüğüm rüyanın
yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. O, bana çok
güzel lütuflarda bulundu. Şeytan, benimle kardeşlerim
arasına yamukluk soktuktan sonra, O beni zındandan
çıkardı. Sizi de çölden getirdi. Rabbim, dilediği
şeyde çok ince lütuflar sergiliyor. Alim olan O'dur,
Hakim olan O'dur."
Evet Kuran Yusuf'un annesinin yaşadığını, ona
kavuştuğunu ve ailenin diğer fertleriyle birlikte onun
önünde eğildiğini anlatarak rüyanın gerçek hayatta
karşılığını bulduğunu belirtir.
Ve yine hadis kitapları olan piyasadaki sahte
İncillerin/Tevrat'ın bir hatasını daha düzeltmiş
olur..
***
Nuh Tufanı bölgeseldi ve sadece Nuh Halkını yok etti.
Allah sadece suçluları cezalandırır.
Ve bugün bilimsel kanıtlar da hep bölgesel su
baskınlarına işaret eder.
***
Hıristiyanlık yine Hinduizm ve diğer dinlerde olduğu
gibi sonradan ruhçu paganizmin egemenliği altına girip
değişime uğramış, kaynağı bile değiştirilmiş, bugünkü
halini almıştır. Hatta adı bile sonradan değişmiştir.
Bu ruhçulukta zenginlik ve nimetler olumsuz şeyler
olarak gösterilir.Ve durum böyle olunca da, olağanüstü
zenginliklere sahip Davut ve Süleyman peygamberler
birer günahkar gibi gösterilmeye çalışılmıştır
Hıristiyanlıkta.
Cinlerin öğretisi olan ruhçu öğretiye göre dünya
güzellikleri ve madde kötüdür ve bir leştir. Bu yüzden
dünya nimetleri ve zenginlik içerisinde yüzen kişiler
bir şekilde "kirli" ve "günahkar" olarak gösterilmeye
çalışılır. Değişmiş İncil'de de bu olmuş, çok zengin
olan Davut ve Süleyman peygamberlere çeşitli iftiralar
atılarak aslında zenginlik kötülenmek istenmiştir.
Hatta bu peygamberler tam bir peygamber bile
sayılmamış, birer günahkar kral gibi gösterilmeye
çalışılmıştır. Yabancı filmlerde de görmüşsündür
belki, Davut ve Süleyman peygamberler sözde günahkar
ve isyankar birer kral olarak gösteriliyor.
Etraflarında ise yarı çıplak, ellerinde asaları olan
fakir ruhbanlar-kahinler dolaşıyorlar. Sözde asıl
peygamberler bu sefil ruhbanlarmış gibi gösteriliyor
ve sanki bu kahinler Tanrı'dan aldıkları ayetleri
onlara iletiyor gibi bir hava yaratılıyor. Çünkü ruhçu
öğretiye göre erdemli ve iyi olmanın yolu sefillikten
ve dünya nimetlerinden el etek çekmekten geçiyor.
Böyle olunca da Hıristiyanlıkta, çok zengin ve
nimetler içerisinde yaşayan Davut ve Süleyman tam
peygamberlerden bile sayılamıyor. Bu yüzden onlara
büyük iftiralar atılıyor ve sanki gerçek elçiler onlar
değilmiş de çevrelerindeki kahinler gerçek
peygamberlermiş gibi sunuluyor.
Kuran ise bu iftiraları yalanlar ve gerçekleri yazar.
Bu elçiler hem çok zengin hem de en erdemli
insanlardandır.Allah'ın en sevgili ve cennetlik
kulları arasındadırlar. Hatta Kuran'da Süleyman
peygamber, belki de en çok övülen ve cennetle
müjdelenen insandır. Kuran'a göre elçilerin daha bu
dünyada cennetimsi bir yaşama kavuşmaları,onların
Allah'ın sevgili kulları olduklarını göstermektedir.
İslam'a göre iyiler bu dünyada da güzellikleri
yaşamaya başlarlar. Ruhçu öğreti de ise bu durum tam
tersinedir.
-Süleyman'ın mülk ve saltanatı konusunda onlar,
şeytanların okuyup durduklarını uydurdular. Halbuki
Süleyman küfre sapmamıştı. Ancak şeytanlar küfre
sapmıştı; insanlara büyüyü öğretiyorlardı(Bakara
102'den alınmıştır)
Sad Suresi 30 Davûd'a Süleyman'ı armağan ettik. Ne
güzel kul! Hep Allah'a sığınır, yakarırdı.
***
İsa Peygamber Musa ve Harun Peygamberlerin Yeğeniydi
Ve Sahte Tevrat'taki Yuşa aslında İsa'nın ta kendisi.
Yemin olsun, biz gökleri, yeri ve bunlar
arasındakileri altı günde/evrede yarattık. Ve bize
hiçbir yorgunluk dokunmadı.(Kaf Suresi 38. ayet)
De ki: "Siz, yerküreyi iki günde/evrede yaratana
gerçekten nankörlük edip O'na ortaklar mı
koşuyorsunuz? Âlemlerin Rabbi'dir O."(Fussilet Suresi
9. ayet)
Ayetler evrenlerin ve evrenimizin 6 günde/evrede,
dünyamızın ise 2 günde/evrede yaratıldığını söylüyor.
Yani evrenin yaşı veya yaratılış evresi, dünyamızın
yaşından veya yaratılış evresinden 3 kat fazla
demektir.
Günümüzde bilim de benzer bir bilgi veriyor: evrenimiz
13,5 milyar yaşında iken dünyamız 4,5 milyar yaşında
diyor....
Diğer bir deyişle bilim de evrenimizin yaşının
dünyamızın yaşının 3 katı olduğunu belirtiyor (4,5 X 3
= 13,5 eder).
Bana "ama bu oran sadece günümüzde geçerli" diyerek
itiraz edenlere cevabım: Evrenimiz/evrenler 6 günlük
evredeyken, dünya 2 günlük evredeymiş, Kuran'ın indiği
dönemde evrenin yaşı dünyanınkinin 3 katı.
Ve bilimin de aynı şeyi söylemesi yeni bir mucizeyle
tanıştırıyor bizi.
***
Sahte Tevrat'a göre erkek çocuk varsa kızlar miras
alamaz
Piyasadaki sahte Tevrat'a (hadis kitabı) göre eğer
ölen adamın erkek çocuğu varsa kız kardeşleri miras
alamıyor.
Çölde Sayım:
8 “İsrailliler’e de ki, ‘Bir adam erkek çocuğu olmadan
ölürse, mirasını kızına vereceksiniz. 9. Kızı yoksa
mirasını kardeşlerine, 10. kardeşleri yoksa amcalarına
vereceksiniz.
Evet yanlış okumadınız. Erkek çocuk varsa kız
kardeşleri, yani kız çocuklar miras alamıyorlar.
Ama kutsal kitap Kuran piyasadaki sahte Tevrat'ın bu
hatasını da düzeltir erkek çocukların yanı sıra
kızkardeşlerinin de miras alacağını söyler.
Bu arada sahte Tevrat'a göre çocuklar yoksa ölenin
erkek kardeşleri, onlar da yoksa amcaları miras
alabiliyor. yani yine kadınlara (teyzeler vs) birşey
yok.
Ve elbette ki Kuran bu hatayı da düzeltir ve yine
kadınların da miras alacağını gösterir.
***
Sahte Tevrat'a göre zinanın cezası recmdir yani
idamdır.
Kuran bu hatayı da düzeltir. Hiçbir zaman zinanın
cezası idam olmadı Allah'ın dininde .
Zinanın cezası gerçekte sadece cilde 100 sopadır:
Zina eden kadın ve zina eden erkeğin ciltlerine yüz
vuruş vurun. Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız,
Allah’ın dini konusunda bunlara acıma duygusu sizi
yakalamasın. Müminlerden bir grup da bunların
cezalarına tanık olsun.
Sonsuza dek benimle İsrailliler arasında bir işaret
olacak, çünkü altı gün içinde Rab gökleri ve yeri
yarattı, yedinci günde dinlendi ve yenilendi. [Çıkış
31: 17]
“Yenilenmiş” için kullanılan orijinal İbranice kelime,
“nefesini kesmek, kendini yenilemek” anlamına gelen
“‘naphash’” tır.
Kuran'a göre, Tanrı bu insanı zayıflık ve halsizlik
özniteliklerini göstermez. Bu nedenle, Dinlenmeye veya
Kendini yenilemeye ihtiyacı yoktur. Bu yanlış iddia
Kuran tarafından düzeltildi ve işin doğrusu yazıldı:
Kuran 50:38 Andolsun, biz gökleri, yeri ve bunlar
arasındakileri altı günde yarattık. Ve bize hiçbir
yorgunluk dokunmadı.
***
Sahte İncil, Musa'nın, Yusuf ve İbrahim'in
hikayelerinde Mısır'ın yöneticisine gönderme yapmak
için hep “Firavun” terimini kullanır:
Aynı gece firavun Musa'yla Harun'u çağırttı ve,
“Kalkın!” dedi, “Siz ve İsrailliler halkımın arasından
çıkıp gidin, istediğiniz gibi RAB'be tapın. (Çıkış
12:31)
Firavun Yusuf'u çağırttı. Hemen onu zindandan
çıkardılar. Yusuf tıraş olup giysilerini
değiştirdikten sonra firavunun huzuruna çıktı.
(Yaratılış 41:14)
Firavun Avram'ı çağırtarak, “Nedir bana bu yaptığın?”
dedi, “Neden Saray'ın karın olduğunu söylemedin?
(Yaratılış 12:18)
Eski Mısır hiyeroglifleri hakkındaki bilgimizdeki
ilerlemeler, 'Firavun' kelimesinin Mısır'ın 'per-aa'
teriminin, kelimenin tam anlamıyla “büyük ev” anlamına
geldiğini ve kraliyet sarayını betimleyen bir başlık
olduğunu ortaya koydu. Ancak tarihsel olarak,
“Firavun”, Yeni Krallık döneminde, Mısır tarihinde çok
daha sonra kralın unvanı olarak kullanılmaya başlandı.
Bu, sahte İncil'in tarihsel olarak yanlış yaptığı
anlamına gelir, “Firavun” kelimesini Yusuf ve
İbrahim'in hikayelerinde yer alan Mısır hükümdarına
atıfta bulunmak için kullanmak hatadır.
Kuran ise yine olayın doğrusunu anlatır ve gösterir.
Musa dedi ki: “Ey Firavun!
Gerçekten de ben Alemlerin Efendisinden bir elçiyim”
Kuran (7:104)
Dediler ki: “Melikin (hükümdarın) su tasını
kaybettik…”
Kuran (12:72)
- Yusuf'un çağındaki Mısır hükümdarı ile ilgili
olarak, Kuran hep “Kral/Melik” unvanını kullanır; asla
Firavun demez
- Ve Musa'nın zamanını anlatırken Kuran, Mısırlı
yöneticiye hep “Firavun” der ve asla Melik olarak
adlandırmaz.
Dolayısıyla, Kur'an'ın “Firavun” ifadesini kullanması,
kelimenin değişmesiyle ilgili tarihsel olarak
bildiklerimizle uyum içinde. Şaşırtıcı bir şekilde, bu
tarihi gerçekler, Mısır hiyeroglifleri bilgimizin uzun
zamandır kaybolduğu gibi, 7. yüzyıldaki Kuran
Vahiyleri zamanında bilinmiyordu. Eski Mısır
hiyeroglifleri hakkındaki bilgiler, 19. yüzyılda
Kuran'ın açığa çıkarılmasından 1000 yıl sonra Rosetta
Taşı'nın keşfi ile sonunda çözülene kadar tamamen
unutulmuştu.
Evet Kuran yine piyasadaki sahte İncillerin bir
hatasını daha düzeltti.
Yusuf Peygamberin zamanında hükümdara asla Firavun
denmezdi.
Musa peygamber zamanında ise Firavun denirdi.
Tıpkı Kuran'da anlatıldığı gibi.
***
Bilindiği üzere sahte İncillere göre dünya düzdür.
Kuran ise sahte İncil'in bu hatasını da düzeltir ve
dünyanın yuvarlak , top/küre olduğunu belirtir:
Kuran Naziat Suresi 30 Bundan sonra da yeri yayıp deve
kuşu yumurtası biçiminde yuvarlattı.
Buradaki devekuşu yumurtası anlamına gelen kelime
"dahaha".
Bu arada kelime hakkında Arapların yaptığı
tartışmalardan örnek verelim(Arapların kendileri
kelimenin bu anlamda nasıl kullanıldığından
bahsediyorlar):
Kuran 39:5 Gökleri ve yeri gerçek ile yarattı. Geceyi
gündüzün üzerine yuvarlar ve gündüzü de gecenin
üzerine yuvarlar. Güneşi ve ayı da emri altına sokmuş
ve onların her biri belli bir süreye kadar akıp
gitmektedir. Kesinlikle, O Üstündür, Bağışlayandır.
Buradaki ilgili kelime ise "Yukawer "; "top haline
gelmek" anlamındadır.
Ve böylece Kuran yine işin gerçeğini bize gösterir.
***
Piyasadaki sahte İncil'e göre yasak meyvayı yemenin
asıl sorumlusu Havva'dır yani kadındır. Ve bu ifade
Hıristiyanlık ve yahudilikte kadınlara yönelik olumsuz
klişeleşmenin kökenini ortaya koymaktadır;
Yaratılış 12-13 Adem, “Yanıma koyduğun kadın ağacın
meyvesini bana verdi, ben de yedim” diye yanıtladı.
RAB Tanrı kadına, “Nedir bu yaptığın?” diye sordu.
Kadın, “Yılan beni aldattı, o yüzden yedim” diye
karşılık verdi.
Yaratılış16 RAB Tanrı kadına,
“Çocuk doğururken sana
Çok acı çektireceğim” dedi,
“Ağrı çekerek doğum yapacaksın.
Kocana istek duyacaksın,
Seni o yönetecek.”
Ve pavlus da mektubunda erkek/Adem aldanmadı ama kadın
aldandı der.
Kuran ise piyasadaki İncil'in bu hatasını da düzeltir
ve cinsiyet ayrımcılığını ortadan kaldırır:
Kuran 7:22 Nihayet onları kandırarak aşağı çekti. O
ikisi ağaçtan tadınca çirkin yerleri kendilerine
açıldı. Bahçenin yapraklarından yamalar yapıp
üzerlerine örtmeye başladılar. Rableri onlara
seslendi: "Ben size bu ağacı yasaklamadım mı, ben
size, şeytan sizin için açık bir düşmandır demedim
mi?"
7:23 "Ey Rabbimiz, dediler, öz benliklerimize
zulmettik. Eğer bizi affetmez, bize acımazsan elbette
ki hüsrana uğrayanlardan olacağız."
Piyasadaki İncil öncelikli olarak kadını suçlarken,
Kuran ise her ikisini de eşit derecede sorumlu tutar
ve asla önce kadının yasağı çiğnediğini veya olayın
onun suçu olduğunu falan söylemez.
***
Piyasadaki sahte Tevrat'a göre tecavüzcü kurbanıyla
evlenmeli ve bu evlilik de ömür boyu sürmek
zorundaymış.
Yasanın Tekrarı 22
28. “Eğer bir adam nişanlı olmayan erden bir kızla
karşılaşır, tutup onunla yatarsa ve bu ortaya çıkarsa,
29. kızla yatan adam kızın babasına elli gümüş
verecek. Kıza tecavüz ettiği için onu karı olarak
alacak ve yaşamı boyunca onu boşayamayacaktır.
Burada cezalandırılan kız olmakta, hem de ömür boyu
tecavüzcüsüyle evli kalmak zorunda olarak...
Ayrıca, sahte İnciller genel olarak da boşanmayı zina
gibi görür.
Kuran piyasadaki İncillerin bu hatasını da düzeltir.
Kimse kimseyle evlenmek veya evli kalmak zorunda
değildir:
Kuran 4:19 Ey iman edenler! Kadınlara, zor ve baskı
kullanarak mirasçı olmanız size helal olmaz.
Kendilerine vermiş bulunduğunuz şeylerin bir kısmını
çarpıp götürmek için onları sıkıştırmanız da helal
değildir. Kanıta bağlanmış bir fuhuş yapmaları hali
müstesna. Onlarla iyi ve güzel geçinin. Onlardan
tiksindinizse olabilir ki, siz birşeyi çirkin
bulursunuz da Allah, ona çok hayır koymuş olur.
***
Piyasadaki sahte İncillere göre kız çocuğu doğurmak
erkek çocuğu doğurmaya göre 2 kat daha fazla
kirleticiymiş:
Levililer
2 “İsrail halkına de ki: Bir kadın hamile kalıp erkek
çocuk doğurursa, âdet gördüğü günlerde olduğu gibi
yedi gün kirli sayılacaktır.
5 Ancak, kız çocuk doğurursa, âdet gördüğü günler gibi
iki hafta kirli sayılacaktır. Kanamasından paklanmak
için altmış altı gün bekleyecektir.
Kuran'a göre ise çocuklar güzel hediyelerdir, hem de
kız ve erkek çocuk eşit derecede güzellikte
nimetlerdir.
Ve Kuran , kız çocuğu olduğu için öfkelenen kişiyi
şöyle eleştirir:
Kuran
16:58 Onlardan birine kız (çocuk) müjdelendiği zaman
içi öfkeyle taşarak yüzü simsiyah kesilir.
16:59 Kendisine muştulananın utancından ötürü
toplumdan gizlenir. Hakaret / eziklik üzere tutsun mu
onu yoksa toprağın bağrına mı gömsün onu. Bakın ne
kötü hüküm veriyorlar!
Kız ve erkek çocuk da hediyedir:
42:49 Göklerin ve yerin mülkü / yönetimi Allah'ındır.
Dilediğini yaratır. Dilediğine kız evlatlar bağışlar,
dilediğine erkek evlatlar armağan eder.
***
Sahte İncil'e göre Musa'yla birlikte Mısır'dan
kaçanlar milyonları buluyor.
Çıkış 12.
Halk Ramses’ten Sukkot’a doğru yola çıktı. Çocukların
dışında, yaya olarak altı yüz bin erkek vardı. Başka
halklardan büyük bir topluluk da onlarla birlikte
çıktı; ayrıca yanlarında davar, sığır, pek çok hayvan
vardı
Ve yine ifadelerden anlaşıldığına göre bu topluluk
Mısır'ın işgücü ihtiyacını da karşılıyordu. Eğer
gerçekten böyle yüzbinler milyonlar bir gecede ülkeden
ayrılsaydı o dönemin dünya nüfusunun azlığını da
gözönünde bulunduracak olursak tarih kitaplarına
geçecek dehşet bir göç olurdu. Böyle bir durum yok
elbette.
Kuran yine işin doğrusunu yazar, Musa ve Harun'la
birlikte yola çıkanlar küçük bir topluluktu:
Kuran
26:52 Musa'ya: "Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü
izleneceksiniz" diye vahyettik.
26:53 Bunun üzerine Firavun, kentlere toplayıcılar
gönderdi:
26:54 "Kuşkusuz bunlar, küçücük bir topluluktur."
***
Sahte İncil'de ve sahte Tevrat'ta Tanrı evrenimizde
yaşayan bir insan gibi, kısıtlı bir varlık gibi
gösterilir genelde. Kimi yerde melekler veya elçiler
Tanrı ile karıştırılıyor kimi yerde de başka şeyler...
Mesela;
Yaratılış 3
8 Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB
Tanrı'nın sesini duydular. O'ndan kaçıp ağaçların
arasına gizlendiler.
9 RAB Tanrı Adem'e, "Nerdesin?" diye seslendi.
Evet yanlış okumadınız. Burada sözde tanrı bahçede
yürürüp seslenerek Adem ve eşini arıyor. Adem ve eşi
bahçede gezinen Tanrıyla saklambaç oynamaya
kalkıyorlar.
Bu sahte Tevrat'ı ve sahte İncilleri yazan insanların
asla anlayamadığı şey şu: gerçekte Allah zamansız ve
mekansızdır, evrenimizin dışındadır varlık olarak ve
herşeyi bilir. Aynı anda herşeyi görür, O'nun için
geçmiş veya gelecek zaman diye birşey de yoktur ve
gelecekte yapacaklarımızı da daha bizi yaratmadan önce
bile bilmektedir. Ne düşündüğümüzü ve gelecekte ne
düşüneceğimizi de bilir. Kusursuz ve sonsuzdur.
Kuran piyasadaki İncillerdeki Tanrı anlayışını da işin
doğrusunu anlatarak düzeltir:
Kuran 58:7 Görmez misin ki Allah, göklerde olanları da
yeryüzünde olanları da bilir. Üç kişi aralarında
fısıldaşmaya görsün, dördüncüleri O'dur; beş kişi
fısıldaşmaya görsün altıncıları O'dur. Bundan az da
olsalar çok da olsalar, O mutlaka onlarla beraberdir;
nerede bulunurlarsa bulunsunlar. Sonra onlara yapıp
ettiklerini kıyamet günü haber verecektir. Allah
herşeyi bilmektedir.
***
Sahte Tevrat'taki Tanrı sözde, takipçilerine savaşta
kadın, çocuk, hayvan dahil her canlıyı öldürmek için
katliam emri verir:
1. Samuel
15
2 Göklerin hâkimi Yehova diyor ki, ‘Amalek’e,
İsrail’e yaptıklarının hesabını soracağım. Çünkü
İsrailoğulları Mısır’dan çıkıp gelirken yolda onlara
karşı koydu. 3 Şimdi git Amalek’i vur, onun her şeyini
tamamen yok et. Hiçbirine acıma, kadını ve erkeği,
çocuğu ve emzikteki bebeği, sığırı ve koyunu, deveyi
ve eşeği, hepsini öldür.’”
Kuran sahte Tevrat'ın bu iftirasını da düzeltir. Asla
kimse masum birinin kılına dahi zarar veremez.
Kuran'da Allah her zaman sadece saldırganların
durdurulması gerektiğini, sadece nefsi müdafaa
savaşına izin olduğunu söyler ve de sabrı öğütler.
Kuran 2:190 Sizinle savaşanlarla ALLAH yolunda
savaşın. Saldırgan olmayın. ALLAH saldırganları
sevmez. 2:192 Onlar, (savaşa) son verirlerse (siz de
son verin); şüphesiz Allah, bağışlayandır
esirgeyendir.
***
Sahte İncil'de ve sahte Tevrat'ta Tanrı evrenimizde
yaşayan bir insan gibi, kısıtlı bir varlık gibi
gösterilir genelde. Kimi yerde melekler veya elçiler
Tanrı ile karıştırılıyor kimi yerde de başka şeyler...
Mesela;
Yaratılış 3
8 Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB
Tanrı'nın sesini duydular. O'ndan kaçıp ağaçların
arasına gizlendiler.
9 RAB Tanrı Adem'e, "Nerdesin?" diye seslendi.
Evet yanlış okumadınız. Burada sözde tanrı bahçede
yürürüp seslenerek Adem ve eşini arıyor. Adem ve eşi
bahçede gezinen Tanrıyla saklambaç oynamaya
kalkıyorlar.
Bu sahte Tevrat'ı ve sahte İncilleri yazan insanların
asla anlayamadığı şey şu: gerçekte Allah zamansız ve
mekansızdır, evrenimizin dışındadır varlık olarak ve
herşeyi bilir. Aynı anda herşeyi görür, O'nun için
geçmiş veya gelecek zaman diye birşey de yoktur ve
gelecekte yapacaklarımızı da daha bizi yaratmadan önce
bile bilmektedir. Ne düşündüğümüzü ve gelecekte ne
düşüneceğimizi de bilir. Kusursuz ve sonsuzdur.
Kuran piyasadaki İncillerdeki Tanrı anlayışını da işin
doğrusunu anlatarak düzeltir:
Kuran 58:7 Görmez misin ki Allah, göklerde olanları da
yeryüzünde olanları da bilir. Üç kişi aralarında
fısıldaşmaya görsün, dördüncüleri O'dur; beş kişi
fısıldaşmaya görsün altıncıları O'dur. Bundan az da
olsalar çok da olsalar, O mutlaka onlarla beraberdir;
nerede bulunurlarsa bulunsunlar. Sonra onlara yapıp
ettiklerini kıyamet günü haber verecektir. Allah
herşeyi bilmektedir.
***
Sahte Tevrat'taki Tanrı sözde, takipçilerine savaşta
kadın, çocuk, hayvan dahil her canlıyı öldürmek için
katliam emri verir:
1. Samuel
15
2 Göklerin hâkimi Yehova diyor ki, ‘Amalek’e,
İsrail’e yaptıklarının hesabını soracağım. Çünkü
İsrailoğulları Mısır’dan çıkıp gelirken yolda onlara
karşı koydu. 3 Şimdi git Amalek’i vur, onun her şeyini
tamamen yok et. Hiçbirine acıma, kadını ve erkeği,
çocuğu ve emzikteki bebeği, sığırı ve koyunu, deveyi
ve eşeği, hepsini öldür.’”
Kuran sahte Tevrat'ın bu iftirasını da düzeltir. Asla
kimse masum birinin kılına dahi zarar veremez.
Kuran'da Allah her zaman sadece saldırganların
durdurulması gerektiğini, sadece nefsi müdafaa
savaşına izin olduğunu söyler ve de sabrı öğütler.
Kuran 2:190 Sizinle savaşanlarla ALLAH yolunda
savaşın. Saldırgan olmayın. ALLAH saldırganları
sevmez. 2:192 Onlar, (savaşa) son verirlerse (siz de
son verin); şüphesiz Allah, bağışlayandır
esirgeyendir.
***
Sahte İncillerde peygamberler genelde günahkar ve
sapmış gibi gösterilmeye çalışılıyor demiştik. Harun
da bundan nasibini alıyor ve ona da iftira atıyor
sahte Tevrat. Gerçekte Samiri'nin yapıp kendisinin ve
çevresindeki insanların tapınmasını sağlamaya
çalıştığı minik buzağı putunu sanki Harun peygamber
yapıyormuş gibi anlatmaktadır:
Mısır'dan Çıkış 32: Halk Musa’nın dağdan inmediğini,
geciktiğini görünce, Harun’un çevresine toplandı. Ona,
“Kalk, bize öncülük edecek bir ilah yap” dediler,
“Bizi Mısır’dan çıkaran adama, Musa’ya ne oldu
bilmiyoruz!” Herkes kulağındaki küpeyi çıkarıp Harun’a
getirdi. Harun altınları topladı, oymacı aletiyle
buzağı biçiminde dökme bir put yaptı. Halk, “Ey
İsrailliler, sizi Mısır’dan çıkaran Tanrınız budur!”
dedi. Harun bunu görünce, buzağının önünde bir sunak
yaptı ve, “Yarın RAB’bin onuruna bayram olacak” diye
ilan etti. Ertesi gün halk erkenden kalkıp yakmalık
sunular sundu, esenlik sunuları getirdi. Yiyip içmeye
oturdu, sonra kalkıp çılgınca eğlendi
Kuran piyasadaki Tevrat'ın bu iftirasını da düzeltiyor
elbette. Gerçekte putu yapan ve tapınan,
etrafındakileri de saptırmaya çalışan Samiri idi. Buna
karşılık Harun Peygamber ise onların bu yaptığı kötü
işe karşı çıkmış ve engellemeye çalışmıştı:
Kuran
20:85 Buyurdu: "Biz senden sonra toplumunu tam bir
biçimde imtihan ettik. Samiri onları saptırdı."
20:86 Bunun üzerine Musa, öfkeli ve ümidi kırık bir
halde kavmine döndü. Dedi: "Ey toplumum! Rabbiniz size
güzel bir vaatte bulunmadı mı? Süre mi size uzun geldi
yoksa Rabbinizden üzerinize bir gazabın inmesini mi
istediniz de bana verdiğiniz söze ters davrandınız?"
20:87 Dediler ki: "Biz sana kendi irademizle /
malımızla karşı çıkmadık. Olay şu: Bize o topluluğun
süs eşyalarından bazıları yükletilmişti, onları
kaldırıp attık; aynı şekilde Samiri de attı."
20:88 Samiri onlar için, böğürmesi olan bir buzağı
heykeli çıkardı. Dediler ki: "Bu, hem sizin hem de
Musa'nın tanrısıdır. Ama Musa unuttu."
20:89 Görmüyorlar mı ki; o buzağı onlara bir sözü geri
çeviremiyor, kendilerine bir zarar veremiyor, bir
yarar sağlayamıyor.
20:90 Yemin olsun, Harun daha önce onlara şunu
söylemişti: "Ey kavmim, siz bununla imtihan edildiniz.
Sizin Rabbiniz o Rahman'dır. Artık bana uyun, emrime
itaat edin."
20:91 Onlar şöyle demişlerdi: "Musa bize dönünceye
kadar ona tapıcılar olmakta devam edeceğiz."
20:92 Musa dedi: "Ey Harun, onların saptıklarını
gördüğün zaman seni ne engelledi de,
20:93 Benim ardım sıra gelmedin. Emrime isyan mı
ettin?"
20:94 (Harun:) "Ey anamın oğlu!" dedi, "Saçımdan
sakalımdan tutma! Gerçek şu ki, ben senin, 'Bak işte,
İsrailoğulları'nın arasına ayrılık soktun; sözüme
riayet etmedin!' demenden korktum".
7:150 Musa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine
döndüğünde şöyle dedi: "Benden sonra arkamdan ne kötü
şeyler yaptınız! Rabbinizin emrini bekleyemediniz mi?"
Levhaları yere attı, kardeşinin başını tuttu,
kendisine doğru çekiyordu. Kardeşi dedi ki: "Ey annem
oğlu! Bu topluluk beni horlayıp hırpaladı. Neredeyse
canımı alıyorlardı. Bir de sen düşmanları bana
güldürme. Beni şu zalim toplulukla bir tutma."
Ve böylece yine Kuran bize olayın aslını anlatarak
piyasadaki Tevrat'ın bir hatasını daha düzeltmiş olur.
Harun masumdu, buna karşılık suçlu olan, putu yapıp
insanları saptırmaya çalışan ise Samiri idi.
***
Sahte Tevrat'ta yine erkeklere, kadınlara göre daha
çok değer biçildiğini görüyoruz:
Levililer 27 (3-7)
Bu değerler şöyle olacak: Yirmi yaşından altmış yaşına
kadar erkekler için elli kutsal yerin şekeli gümüş,
kadınlar için otuz şekel. Beş yaşından yirmi yaşına
kadar erkekler için yirmi, kadınlar için on şekel. Bir
aylıktan beş yaşına kadar oğlanlar için beş, kızlar
için üç şekel gümüş. Eğer altmış ya da daha yukarı
yaşta iseler, erkekler için on beş, kadınlar için on
şekel.
Kuran piyasadaki Tevrat'ın bu hatasını da düzeltir.
Kadın ve erkek eşit değerdedirler. Üstünlük sadece
bireylerin takvasındadır:
Kuran 49:13. Ey halk, sizi bir erkek ile bir dişiden
yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi ırklara
ve boylara ayırdık. ALLAH yanında sizin en değerliniz
en erdemli olanınızdır. ALLAH Bilendir, Haberdardır.
Kuran 42:49 Göklerin ve yerin mülkü / yönetimi
Allah'ındır. Dilediğini yaratır. Dilediğine kız
evlatlar bağışlar, dilediğine erkek evlatlar armağan
eder.
***
Sahte Tevrat'ta Tanrı'nın sözde, farklı öğretileri
tebliğ etmeye kalkanların öldürülmelerini istediği
yazmakta:
Tesniye 13
5 O peygamber ya da düş gören öldürülecek. O, sizi
Mısır'dan çıkaran, köle olduğunuz ülkeden kurtaran
Tanrınız RAB'be karşı gelmeye kışkırttı. Tanrınız
RAB'bin yürümenizi buyurduğu yoldan sizi saptırmaya
çalıştı. Aranızdaki kötülüğü ortadan kaldırmalısınız.
6 “Öz kardeşin, oğlun, kızın, sevdiğin karın ya da en
yakın dostun seni gizlice ayartmaya çalışır, senin ve
atalarının önceden bilmediğiniz, dünyanın bir ucundan
öbür ucuna dek uzakta, yakında, çevrenizde yaşayan
halkların ilahları için, ‘Haydi gidelim, bu ilahlara
tapalım’ derse, 8 ona uymayacak, onu dinlemeyeceksin.
Ona acımayacak, sevecenlik göstermeyecek, onu
korumayacaksın. 9 Onu kesinlikle öldüreceksin. Onu
önce sen, sonra bütün halk taşa tutsun. 10 Taşlayarak
öldürün onu. Çünkü Mısır'dan, köle olduğunuz ülkeden
sizi çıkaran Tanrınız RAB'den sizi saptırmaya çalıştı.
11 Böylece bütün İsrail bunu duyup korkacak. Bir daha
aranızda buna benzer kötü bir şey yapmayacaklar.
12 “Tanrınız RAB'bin yaşamanız için size vereceği
kentlerin birinde, içinizden kötü kişiler çıktığını
ve, ‘Haydi, bilmediğiniz başka ilahlara tapalım’
diyerek kentlerinde yaşayan halkı saptırdıklarını
duyarsanız, 14 araştıracak, inceleyecek, iyice
soruşturacaksınız. Duyduklarınız gerçekse ve bu iğrenç
olayın aranızda yapıldığı kanıtlanırsa, 15 o kentte
yaşayanları kesinlikle kılıçtan geçireceksiniz. Kenti
yok edip orada yaşayan bütün halkı ve hayvanları
kılıçtan geçireceksiniz. 16 Yağmalanan malların tümünü
toplayıp meydanın ortasına yığın. Kenti ve malları
Tanrınız RAB'be tümüyle yakmalık sunu olarak yakın.
Kent sonsuza dek yıkıntı halinde bırakılacak. Yeniden
onarılmayacak
Kuran tabii ki piyasadaki bu sahte Tevrat'ın bu
iftirasını da düzeltir. Hiç kimseye inancından ve
tebliğinden dolayı tokat dahi atılamaz:
En`am Suresi 112 İşte böyle, biz peygambere insan ve
cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar aldatmak için
birbirlerine lafın yaldızlısını fısıldarlar. Rabbin
dileseydi onu yapamazlardı. bırak onları, düzdükleri
iftiralarla başbaşa kalsınlar;
Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi
yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan
ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz.
Çünkü Allah, adalet yapanları sever. (60 Mümtehine
Suresi)
Bakara Suresi 256 Dinde baskı-zorlama-tiksindirme
yoktur. Doğru bilgiye dayalı eriş, bozuk bilgiye
dayalı sapıştan açık bir biçimde ayrılmıştır. Her kim
tâğuta sırt dönüp Allah`a inanırsa hiç kuşkusuz
sapasağlam bir kulpa yapışmış olur. Kopup parçalanması
yoktur o kulpun. Allah, hakkıyla işiten, en iyi
biçimde bilendir.
Herkes dilediğine inanmakta ve yaşamakta özgürdür ki,
ahirette inancından dolayı sorumlu tutulabilsin:
10:99 Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi
inanırdı. Öyleyse, sen mi halkı inanmaları için
zorlayacaksın?
Kafirun Suresi
109:1 De ki: "Ey inkârcılar."
109:6 "Sizin dininiz size, benim dinim bana."
***
Kuran'da bahsedilen "gökler" evrenler anlamındadır.
Bunu delilleriyle anlattım:
http://emre1974tr.blogspot.com/2016/05/goklerevrenler.
html
Kuran çoklu evren modeli sunar. Ahiret evreni de bu
göklerden yani evrenlerden biridir.
Rabbin Katı adı verilen ahiret evreninin dışındaki
diğer tüm evrenlerin yani göklerin Big Crunch ile yok
edileceği anlatılır.
Burada da Kuran sahte İncilleri düzeltir. Sahte
İncillerde bu dünya ile Ahiret Evreni (Rabbin Katı)
birbirine karıştırılmıştır.
Evet Kuran bir çok evrenin var olduğunu söyler. Ama
aynı zamanda da bu evrenlerde de birçok gezegenin yani
yerin var olduğunu söyler:
Talak 12: Allah O'dur ki, yedi göğü ve yerden de
onların benzerini/mislini yaratmıştır. Emir/iş ve oluş
onlar arasında sürekli iner ki, Allah'ın her şeye
kadir olduğunu ve Allah'ın bilgi bakımından her şeyi
kuşattığını bilesiniz.
İşte yer ile bahsedilen gerek bizim evrenimizdeki ve
gerekse diğer evrenlerdeki yani göklerdeki tüm
gezegenlerdir.
Evrenimizin ve diğer evrenlerin (Ahiret
Evreni/Evrenleri hariç, çünkü o daima var olacaktır)
sonlanışı aynı anda yani birlikte gerçekleşecektir.
Daha önce de söylediğimiz üzere, Kutsal Kitabımızda
belirtildiğine göre içe çökerek, "Big Crunch" ile
meydana gelecektir bu durum:
Enbiya 104. O gün Evren'i kitabın sayfalarını katlar
gibi düreriz.Ve onu yaratılışa ilk başladığımız duruma
iade ederiz. Bu, üzerimizdeki bir vaattir. Elbette,
gerçekleştireceğiz.
Zümer
67. Allah'ı, kadrine/şanına yaraşır şekilde
tanıyamadılar. Oysaki kıyamet günü, yeryüzü tamamen
O'nun avucudur/avucundadır; gökler de O'nun sağ
elinde/kudretinde dürülmüş haldedir. Şanı yücedir
O'nun; arınmıştır onların ortak koştuklarından.
Kasas Suresi 88: Allah'ın yanında diğer bir tanrıya
daha kulluk etme. İlah yok O'ndan başka. O'nun yüzü
dışında herşey helâk olacaktır. Hüküm yalnız O'nundur
ve O'na döndürüleceksiniz.
Enbiya 104. ayette bizim evrenimizin
çöküşü/preslenmesi anlatılırken, Zümer 67. ayette ise
başka göklerin/evrenlerin de aynı akıbeti yaşayacağı
belirtilmekte.
Buna karşılık Kasas Suresi 88. ayette ise bizim
evrenimizdeki her şeyin (evrenin kendisiyle birlikte)
mutlaka yok olacağı vurgulanmakta.
Hac 65: Görmedin mi, Allah yeryüzündekileri ve denizde
O'nun emriyle akıp giden gemileri sizin hizmetinize
verdi. O'nun izni olmaksızın yerkürenin üstüne
düşmemesi için göğü O tutuyor. Allah, insanlara karşı
elbette Raûf, Rahîm'dir,
Fatır 41. Allah, gökleri ve yeri, yok olup gitmesinler
diye tutuyor. Yemin olsun, eğer çöküp giderlerse,
O'ndan başka hiç kimse onları tutamaz. Halîm'dir O,
Gafûr'dur.
Hac 65. ayette evrenimizin, Fatır 41. ayette ise tüm
evrenlerin Big Crunch'a, yani içe çökerek yok olmaya
karşı Allah tarafından korunduğu belirtilmekle
birlikte, dilediğinde bu içe kapanmayı
gerçekleştirebileceği de hatırlatılmakta.
***
Enbiya 19: göklerde ve yerde kim varsa O'na aittir. Ve
O'nun katındakiler, O'na ibadet etmekten ne çekinirler
ne de yorulurlar.
Rahman 29. göklerde ve yerde kim varsa O'ndan ister.
O, her an yeni bir iş ve oluştadır.
Nahl 49: göklerdeki ve yerdeki canlı şeyler de
melekler de yalnız Allah'a secde ederler ve hiç de
büyüklük taslamazlar. İsra 55: Rabbin, göklerdeki ve
yerdeki kimseleri de daha iyi bilir. Yemin olsun biz,
peygamberlerin bir kısmını bir kısmına üstün
kılmışızdır. Davûd'a da Zebur'u verdik.
Bu ve benzeri diğer ayetlerde tekrar ve tekrar
gördüğümüz üzere, diğer evrenlerde de canlı kimseler
var. (Tabii bu ayetler bizim evrenimizin dünyamız
dışında başka alanlarında da canlı varlıkların
olduğunu anlatıyor olabilir ayrıca).
Bunların bir kısmını melekler oluşturmakla birlikte,
bir kısmını ise şehitler ve peygamberler gibi cennette
şimdiden yaratılarak yaşamaya başlayan özel
insanlar/kullar oluşturmakta (bunların dışında başka
kimseler de sözkonusu gözüküyor).
İsra 44. Yedi gök, yerküre ve bunların içindekiler
O'nu tespih ederler. Hiçbir şey yoktur ki, O'nu överek
tespih etmesin; fakat siz onların tespihlerini fark
edemezsiniz. O Halîm'dir, Gafûr'dur.
***
Kısacası Kuran sadece birçok evren ve birçok gezegen
var demekle de kalmıyor, bu diğer evrenlerde ve
gezegenlerde yaşayan canlıların da olduğunu açıkça
söylüyor.
Zaten Rabbin Katı adı verilen Ahiret Evreninde sonsuz
yaşamlarına çoktan başlamış olan birçok canlı var.
Peygamberler ve şehitler de bu aileye dahildir.
***
Ve Kuran böylece piyasadaki sahte İncillerin birkaç
hatasını daha düzeltmiş oldu:
1- Ahiret yaşantısı bizim dünyamızda veya evrenimizde
değil, Rabbin Katı (İndallah) adı verilen Ahiret
Evreninde olacaktır.
2- Bizim dünyamız ve evrenimiz diğer evrenlerle
birlikte Big Crunch ile yok edilecektir. Bir tek
Rabbin Katı adı verilen Ahiret Evreni sonsuza dek
yaşayacaktır.
3- Şu anda da peygamberler ve şehitler gibi aşırı iyi
insanlar Ahiret Evreninde yaratılmış ve yaşıyor
durumdalar. Bu istisna insanlar kıyamet gününü
beklemeden, ölür ölmez cennet yaşamlarına bedenen
başlamışlardır.
4- Ruhlar alemi falan yoktur. Ahiret Evreni de ve
diğer evrenler de tıpkı bizim evrenimiz gibi
fizikseldir. Zaten ayetlerde bahsedilen ruh ifadesi de
vahiydir(ayetlerde ruh; Vahiy, vahiy meleği ve vahiy
kitabı anlamlarında kullanılmıştır, kısaca ruh=vahiy).
***
Piyasadaki sahte Tevrat'ta sözde, Tanrı masum
insanlara başkalarının günahlarını yükleyip hesabını
sormaya kalkıyor:
Mısır'dan Çıkış 20: 5 Putların önünde eğilmeyecek,
onlara tapmayacaksın. Çünkü ben, Tanrın RAB, kıskanç
bir Tanrı'yım. Benden nefret edenin babasının işlediği
suçun hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü
kuşaklardan sorarım.
Elbette kutsal Kuran piyasadaki Tevrat'ın bu
iftirasını da düzelterek işin aslını bize öğretiyor.
Masum biri asla başkasının günahından sorumlu
tutulmaz. Herkes kendi yaptıklarından ve kendi
karakterinden sorumludur:
Kuran 17:15 Kim doğru yola gelirse kendisi için yola
gelmiş bulunur. Kim saparsa kendi aleyhine sapar. Hiç
kimse başkasının yükünü çekmez. Biz bir elçi
göndermeden hiç kimseyi cezalandırmayız.
Sahte Tevrat güneşin ve ayın ışığını şöyle anlatır:
Tanrı büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak iki
büyük ışığı ve yıldızları yarattı. [Tekvin 1:16]
İlginç olan, hem güneşin hem de ayın ışığını tanımlamak
için "ışık" anlamına gelen aynı İbranice "ma'owr"
kelimesinin kullanılmasıdır. Bu kelime tam anlamıyla
yorumlanırsa, o zaman bilimsel olarak yanlıştır, çünkü
güneş ve ayın ışık yayma konusunda benzer olduğunu
gösterecektir.
Gerçek şu ki, güneş kendi ışığını yayarken, ay bir ayna
gibi güneşten gelen ışığı yansıtır. Kuran'da güneş ve ay
şöyle tarif edilmektedir:
25:61 Göğe takım yıldızlar vareden ve ona bir lamba ve
parlayan bir ay yerleştiren çok yücedir.
Kuran açıkça Güneşi ısı ve ışık kaynağı olarak
tanımlarken, ay içinse sadece parlayan/ışığı yansıtan
anlamlarında bir ifade kullanarak yine işin doğrusunu
gösterir.
ve böylece Kutsal Kuran, piyasadaki sahte Tevrat'ın bir
hatasını daha düzeltir.
****
Bir hadis kitabı olan Bible şöyle der;
Eyüp 26:11
"Göklerin direkleri sarsılır,
Şaşkına dönerler O azarlayınca."
Ama bilindiği üzere uzay direkler/sütunlar olmaksızın
inşa edilip genişletilmiştir.
İşte Kutsal Kuran burada yine işin gerçeğini yazarak
piyasadaki sahte İncilleri düzeltir;
Kutsal Kuran:
31:10 Gökleri direksiz-desteksiz yarattı; görüyorsunuz
onları. Ve yeryüzüne, sizi çalkalayıp sendeletmesin diye
ağırlıklar, dayanaklar bıraktı ve orada her çeşit hayvanı
yaydı. Gökten bir su indirdik de orada her türlü cömert
ve bereketli çifti filizlendirdik.
****
Bakara
36. Bunun üzerine şeytan onların ayaklarını kaydırdı da
onları içinde bulundukları yerden çıkardı. Biz de şöyle
buyurduk: "Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak
aşağıya inin. Belli bir süre kadar yeryüzünde sizin için
bir bekleme yeri, bir nimet/bir yararlanma imkânı
olacaktır."
37. Bunun üzerine Âdem, Rabbinden bazı kelimeler öğrenip
belledi de O'na yöneldi. O da onun tövbesini kabul etti.
Gerçekten de O, evet O, Tevvâb'dır, tövbeleri cömertçe
kabul eder; Rahîm'dir, rahmetini cömertçe yayar.
38. Hepiniz oradan aşağı inin. dedik. Benden size bir yol
gösteriş ulaşır da kim bu yol gösterişime uyarsa artık
böylelerine hiçbir korku yoktur. Onlar kederle de yüzyüze
gelmeyeceklerdir.
36. ayette ilk insan olan Adem ve eşinin yasak ağaca
yaklaşması sonucu aşağıya inmelerinden bahsedilirken, 38.
ayetteki ifadeler ise , bu dünya için yaratılan bazı
diğer insanların da topluca inmesine işaret ediyor. Çünkü
36. Ayette zaten emir veriliyor, 38 ayette ise tekrardan
hem de bu sefer “hepiniz inin” denilmesi ve ayrıca onlara
elçiler geleceğinin de söylenmesi bu düşünceyi
kuvvetlendiriyor.
Kısacası, bahçede ikiden fazla insan yaratılmıştı. Bu
sonlu evrenimiz ve imtihan için var edilmişlerdi en
başından. Hepsi dünyaya indirilecekti zaten ama Adem ve
eşi yaptıkları hata yüzünden daha önceden oradan
çıktılar. Diğerleri ise sonradan geldiler.
Böylece Kutsal Kuran piyasadaki sahte İncillerin bir
hatasını daha düzeltir.
****
Cinler, Hıristiyanların inandığı şekilde düşmüş melek
veya cehennemdeki görevliler falan değiller.
Cinler tıpkı insanlar gibi imtihan edilen varlıklardır.
İyileri ve kötüleri vardır. Biyolojik varlıklardır ama
insanlardan farklı fiziksel özellikleri vardır. Örneğin
görünmez olabilirler ve telepatik etkileri kuvvetlidir
vs...
Şeytan ise cin ve insanların kötülerine, saptırıcı
olanlarına verilen sıfat isimdir.
İblis de şu meşhur cin şeytanın özel adıdır. Yani şahsi
isimdir.
Ayetlerde bu bilgiler net bir şekilde verilir:
Nas Suresi
114:1 De ki: "insanların rabbine sığınırım.
114:2 İnsanların yöneticisine, yönlendiricisine,
114:3 İnsanların ilahına.
114:4 Kıvrılıp kıvrılıp saklanan, sinip sinip gizlenen
vesvesenin / o sinsi, o aldatıcı şeytanın şerrinden,
Kutsal Kuran 6:146 Yahudilere tüm tırnaklı hayvanları
haram kıldık. Sığır ve koyunun da yağlarını haram ettik;
ancak sırtlarında yahut bağırsaklarında taşıdıkları veya
kemiklerine karışmış olanlar hariç. Aşırı gitmelerinden
ötürü onları böyle cezalandırdık. Biz doğru sözlüyüz.
Tırnaklı hayvanlar ve Şabat gibi yasaklar, bir kavim için
geçici cezalar ve sınavlardı.
Musa ve Harun Peygamberlerin yeğeni olan İsa/Yuşa ve de
Tevrat'tan kısa bir süre sonra gelen İncil, bu yasakların
son bulduğunu zaten bildirmiştir. Tabii o dönemde
İsa/Yuşa peygambere verilen gerçek İncil'den
bahsediyorum:
Kutsal Kuran 3:50 " ‘Benden önceki Tevrat'ı doğrulamak ve
size haram edilen bazı şeyleri helal etmek için
gönderildim. Size Rabbinizden bir kanıt getirdim. ALLAH'ı
dinleyin ve beni izleyin.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma