Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
derviş Yazdı:
Allah kelimdir diyoruz, hemde vahyi ilahi artık yok diyoruz, bal
arısına vahyeden Hz.Allah sevdiği kullarla neden konuşmasın, eğer
konuşmazsa allahın kelim sıfatına nasıl şahit olacağız.
|
|
|
Allah'ın bal arısına vahyetmesiyle Resullerine vahyetmesi birbirine karıştırılmamalıdır. Kurumsal vahiy= Resulullahlık vahyi Hz. Muhammed'le kapanmıştır.
Allah'tan haber ileten son kişi (son nebi) odur. (Nebi=haberci, Resul=elçi. İlki, işin Allah'a bakan yönü diğeri ise beşere bakan yönü. İkisi bir madolyonun iki yüzü)
Bireysel vahiy (genelgeçer ismiyle ilham) ise elan devam etmektedir.
Lütfen aşağıdaki iki açıklamayı okuyunuz:
Soru: Vahiy
nedir?
Cevap:
Vahiy, bir bilgiyi, bir işareti muhataba en hızlı ve en kestirme yoldan
ulaştırmak anlamını taşır. Bu ulaştırma işi çeşitli vasıtalarla olabilir.
Bu,
meselenin filolojik tarafıdır.
Vahyin
terminolojik ve dinsel yönüne gelince: Kuran'ın tetkikinden anlıyoruz ki;
vahiy, Yaratıcı Kudret'in bütün varlıklara, yaradılış düzenine uygun hareket
tarzlarını bildirme yolu ve insanla ��konuşma�� yollarından biridir.
İlk ve
genel şekle göre, Allah, varlıklara hareket tarzlarını vahyetmektedir. Bu
anlamda vahiy, yaradılış düzeninin varlıklar tarafından algılanması ve bu
düzene uygun hareketlerin sergilenmesi sistemidir. Vahyin bu kısmı,
zorunludur. Bu vahyin gerektirdiği davranışları icra etmek bir varoluş
zorunluluğudur. Burada hürriyet ve irade söz konusu değildir. Kuran bu tür
vahye değinirken göklere, yeryüzüne, hayvanlara vs'ye görevlerinin hareket
tarzlarının vahyedildiğini söyler. Örneğin, Fussılet suresi 12. ayette şöyle
deniyor: ��Böylece gökleri, yedi planlı gök olarak kendi zaman
ölçüleriyle iki günde düzenledi ve her gök planına, kendisiyle ilgili
görevlerini vahyetti.��
Nahl
suresi 68'inci ayette de şöyle deniyor: ��Rabbin, balarısına şöyle
vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan
kendine evler edin...�� Zilzal suresinde yeryüzünün şiddetli sarsıntısı
anlatılırken şöyle deniyor: ��O gün arz, kendi üstünde neler olup
bittiğini bir bir anlatacaktır. Çünkü, Rabbin ona böyle yapmasını
vahyetmiştir.��
İnsan,
biraz sonra göreceğimiz vahiy ile beraber, şu ana kadar gördüğümüz vahiyden
de pay almaktadır. Çünkü, insan da, ��sünnetullah�� denen ilahi tavır
ve tarzın ölçüleri içinde seyreden bir varlıktır. O da vahyin, sünnetullahı
düzenleyen direktiflerinden sıradan bir varlık olarak nasipleniyor. Ama,
onun muhatap olduğu daha başka bir vahiy türü veya şekli vardır.
Burada
altı çizilecek bir nokta da şudur: Vahyin kurumsal kısmını mühürleyen Son
Peygamber Hz. Muhammed'in zuhurundan sonraki devrede, Yaratıcı'nın insanla
diyaloğu bir kurumsal vahiy olayı değil, bireysel ilham olayı olarak devam
etmektedir.
Ancak,
İslam'a göre ilham sadece ona sahip olan kişiyi bağlar; genel ve
bağlayıcı bir özellik taşımaz. Bu genellik ve bağlayıcılık sadece
bilimindir.
Bu ilkeyi
çiğneyerek kişilerin ilham ve rüyalarının ardı sıra giden İslam dünyası,
bilimden uzaklaşarak evliya ve şeyh unvanlı yüzlerce
düzenbazın hegemonyası altına girmiş ve perişan olmuştur. (Yaşar Nuri Öztürk)
http://arsiv.hurriyetim.com.tr/hur/turk/99/01/18/yasam/02yas .htm
Vahiy
nedir, çeşitleri nelerdir?
Sözlükte gizli konuşmak, emretmek, ilham etmek, îma ve işâret
etmek, seslenmek, fısıldamak, mektup yazmak ve göndermek anlamlarına gelen
vahiy, dini bir terim olarak, Allah�ın Peygamberlerine iletmek
istediği mesajlarını, doğrudan doğruya veya Cebrail vasıtasıyla bildirmesine
denir.
Kur�ân ve diğer kutsal kitaplar, vahiy ürünüdür. Vahiy, ilâhi ve gayr-i
ilâhi olmak üzere iki kısma ayrılır. İlâhi vahiy, Allah�ın vahyi demek olup
5 çeşittir:
1- Cebrail�e (Necm, 53/10) ve diğer meleklere vahyi (Enfâl, 8/12).
2- Cansız varlıklardan yeryüzüne (Zilzâl, 99/4-5) ve gökyüzüne (Fussilet,
41/12) vahyi. Bu vahiy, �emretmek� anlamındadır.
3- Canlılardan bal arısına vahyi (Nahl, 16/68-69). Bu vahiy, ilham, içgüdü
anlamındadır.
4- İnsanlardan Hz. Musa (a.s)�ın annesine (Kasas, 28/7) ve Hz. İsâ (a.s)�ın
havarilerine (Mâide, 5/111) vahyi. Bu vahiy, fıtrî ilham, îma, emir
anlamındadır.
5- Peygamberlere vahiy (Nisâ, 4/162. A�râf, 7/117, 160) Bu vahiy,
ıstılâhî anlamdaki gerçek vahiydir. Vahiy denince ilk akla gelen bu
vahiydir. Bu vahiy, sözlü, sözsüz ve Cebrail vasıtasıyla olur. Sözlü
vahiy, Allah�ın perde arkasından Peygamberine hitap etmesidir. Sözsüz vahiy;
rüyada veya uyanık iken vahyin Peygamberin kalbine ilkası şeklinde olur.
Cebrail vasıtasıyla vahiy;
a) Peygamber uyanık veya uykuda iken vahyi Peygamberin kalbine ilkası ile,
b) Cebrail�in melek veya insan suretinde vahiy getirmesi ile,
c) Cebrail görünmeden vahyin çıngırak sesi şeklinde gelmesi ile olur.
Vahyin geliş şekillerinden bir kısmı, Şûrâ suresinin 51. âyetinde
bildirilmiştir. Vahiy, Allah ile Peygamber arasında bir sırdır. Mahiyetini
insanların tam anlaması imkansızdır. Vahiy geldiği anda Peygamber titrer,
rengi değişir, alnı terler ve nefesi sıkışırdı. Hz. Muhammed (a.s.) gelen
vahyi aynen hafızasına alır (Kıyamet, 75/16-19), sonra vahiy katiplerine
yazdırırdı. Her sene Ramazan ayında inen âyetleri ve sûreleri Cebrail�e
okuyup arz ederdi.
Gayr-i ilâhi vahy
yani ilâhi olmayan vahy ise, cin ve insanlar arasında cereyan eden vahye
denir. Zekeriya (a.s)�ın kavmine vahyi gibi (Meryem, 19/11), bu vahiy, imâ
ve işâret etmek anlamındadır. Şeytanın şeytana vahyi gibi (En�âm, 6/121); bu
vahiy, fısıldamak ve gizli konuşmak anlamındadır.
http://www.diyanet.gov.tr/turkish/sorular.asp?id=29
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|