Yazanlarda |
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Abdullah
Okur yazar olmadığı iddia edilen bir kula gelen ilk emrin “oku” olması hakikaten çok enteresan.
Demek ki oradaki okuma farklı bir okuma.
Hayatın anlamını bilebilme adına, toplumunun kendisine sunduğu değer yargılarını sorgulayarak yapılan bir okuma…
Evet, Hz. Muhammed mağarada neyi okumaya çalışıyordu acaba? İlk emir “oku” olduğuna göre o bir şeyleri okumaya çalışıyordu demekki.
(Hz. Muhammed toplumunun değer yargılarını sorgulayan bir şahıstı. Bu sorgulama, çözümleme işini ve net bir sonuca varabilme isteğini o kadar ciddiye almıştı ki sırf bu sebepten dolayı inzivaya çekilmişti (Hz. Muhammed için “o hanif, sorgulayıcı değildi” diyen arsızlar işin bu kısmını nedense es geçmeyi tercih ediyorlar))
Demek ki bu okuma daha doğrusu okuma uğraşısı gözle değil gönülle, akılla yapılan/yapılması gereken bir okuma.
(İKRA ile KUR’AN aynı kökten gelen kardeş iki terim. Bazılarımız örneğin Kur’anı nasıl okuyor? Aslında okumuyor. Kelimelerini telaffuz ediyor. Teganni ile, yedi çeşit makam ile anlamasak da transa giriyoruz. Böylece okumayarak, okumanın canına okuyarak “oku” emrine muhalefet ediyoruz)
Bu tip bir okuma uğraşısı içinde olan bir kula “Allah’ın adıyla oku” denilmesi de çok ilginç. Daha doğrusu bu ilk inen ayetin böyle Türkçeleştirilmesi konuyu yavanlaştırıyor. Senin bu “Allah’ın ismiyle” kavramını “Allah’ın tanımlamasıyla” olarak aktarman bana da daha makul geliyor. Daha makul geliyor gelmesine ama yine de dertlerime derman olmuyor.
Allah’ın tanımlamasıyla okumak…
Mağarada derin tefekkür hali içinde olan bir kula “Allah’ın tanımlasıyla oku” denmesinin hikmeti nedir acaba? Neden başka bir kelime değil de “OKU” kelimesi seçilmiş acaba? İKRA kelimesinin Arap dilindeki diğer anlamları var mıdır? Varsa nedir acaba?
Gerçi sen ALAK suresindeki diğer ayetlere değinirken belki konu açılacak inşaAllah ama bu ilk ayetten ve OKU emrinden sonra gelen ayetlerde Allah’ın YARATAN sıfatından bahsedilmesi ve insanın YARATILMA konusunun ele alınması ibrete ve incelemeye değer. Demek ki insan da başlı başına bir kitap ve mutlaka okunması gerekiyor. Bunun gibi evren de bir kitap. Onun da ayetleri var. Evren kitabının ayetlerinin de insan kitabının ayetleri gibi okunması gerekiyor. Bilimle, irfanla okumak gerekiyor Allah’ın tüm ayetlerini.
Aynı ayetlerde KALEM’den de bahsediliyor. Ayrıca bir süre sonra inen ayetlerde de Allah kalem üzerine yemin bile diyor. Demek ki OKUR YAZAR olmak dinimizdeki kutsal terimden ikisi. Anlamak ve yaşamak adına okunacak ne varsa her türlü malzemeyle okumak ve bu okuduğunu, anladığını yazmaya yarayan her türlü materyal ile yaymak. Örneğin şu klavye de bir kalem değil mi? Kalem bilgi girişi yapılabilen her türlü materyal değil mi? İşte Rabbimiz bu bilgilendirme araçları üzerine yemin etmiş. Bilgilenme ve bilgilendirme Rabbimizin kutsadığı iki güzel olgu.
(Yatay bilgilenme ve dikey bilgilenme var. Yatay bilgilenme kişiye ufuk açmaz. Yatay bilgilenmede çap genişlemez. Sadece bilgi artar. Zira kişi sadece taraf olduğu fikirler çerçevesindeki eserleri okur ve dolayısıyla her şeyi bu minval üzere yorumlar. Ama dikey bilgilenme böyle değildir. Dikey bilgilenmede bilinç sıçraması, çap genişlemesi, ufuk açılımı mümkündür. Çünkü kişi “değişim gelişimi, gelişim de değişimi doğururur” felsefesinden hareketle değişmeden korkarak başka/diğer kaynakları okumaktan çekinmez. Bağnazlık yapmadan, geniş düşünerek, açık fikirli olarak her türlü bilgiye açık olur. İşte erdirici bilgilenme türü de ancak budur. Kişi yatay bilgilenme de” bilgili” olur ama dikey bilgilenme de “arif” olur. Allah da ancak böylelerine basiret ve feraset lutfeder)
EN TEMEL FARZ OKUMAKTIR=DÜŞÜNMEKTİR…
Not: Bu yazının karışık olduğunun farkındayım. Konu gayet geniş ve yoruma müsait olduğundan dolayı belki de karışık bir yazı oldu. Bu OKUMA konusu bence hakikaten üzerinde iyice düşünülüp KALEM oynatılacak bir mevzu. İnşaAllah Abdullah arkadaşımız konunun devamını getirdiğinde bu güzel mevzuya diğer dostlarımızın da zamanla katkıları olacaktır. Ben de bu mevzuda Abdullah dostumuzun eteğindekileri dökmesini rica ediyorum. Zira forumda henüz yorum yapılmamış ama yüzlerce kişi tarafından okunmuş bir sürü konu var. Umarız zamanla birileri de bu yorum yapılmamış mevzuları okur ve katkılarını sunarlar. Yada birileri buradan okuyarak istifade edebilir veya buradan alıntı yaparak birilerini istifade ettirebilir. Biz yazalım. Yine de yazalım. Birbirimizle iyilik ve takvada yardımlaşma adına yazalım. Mutlaka paylaşalım. Bu yüzden “ilim marifete tabidir” demeden bildiklerimizi sunmamız gayet isabetli olacaktır Abdullah kardeşim.
Saygılar
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Abdullah16 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 21 eylul 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 727
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Alperen.Oku emrini biz şimdiki anlamıyla kulanıyor ve hataya düşüyoruz.Oysa KUr'an'ın oku emrinden kastı bilim teknik oku değil doğrudan.
Buradaki okuma zaten peygambere sahifeler verilmiş de onları oku anlamında olmayıp ayetin devamında bildirilen şekliyle bütün varlıkları okumayı ve sonucunda da bir yaptırım,bir eylem gerektiren okumayı kastediyor.
Şöyle bir örnekle açıklayayım:Evimize gelen elektrik,su,telefon faturalarını da okuruz.Ama bu okumalar bizden sadece okumayı değil,borcumuzu ödemeyi de gerektirir.(yeri gelmişken din kelimesinin borç ödeme anlamına da geldiğini belirteyim)Eğer bize gelen yazı bir karakola davet ise,o zaman bizi bir telaş alır,ne için çağrıldımızın sıkıntısı basar.
İşte Kurani okuma aynen bu örneklerdeki gibi Allah'ın bize yol işaretleri olan ayetleri aşama aşama,bizden istenildiği kadarıyla ve asla aceleci olmayıp yolda gerekli oldukça ve de onun da bize tanımladığı biçimde okumadır.Furkan:32 ayetini bu açıdan buraya almak iyi olacaktır:
''inkar edenler dedilerki'Kuran ona toptan,bir kere de indirilseydi ya'Biz böyle yaptık ki,onunla senin kalbini sabit kılalım.Biz onu parça parça,ayet ayet okuduk.''
Umarım konu anlaşılmıştır.
__________________ ''Eğer biz bu Kur'anı bir dağın üzerine indirseydik,kesinlikle onun,Allah korkusuyla baş eğerek parça parça olduğunu görürdün..''Haşr:21
|
Yukarı dön |
|
|
Abdullah16 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 21 eylul 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 727
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
2.AYET:Halake'l insâne min alak.=(Allah)insanı bağımlı ve muhtaç olarak yarattı.
AÇIKLAMA:1. ayette Yüce Allah,varlıkları kendi ismiyle,yani tanımladığı şekilde okumamızı bizden istemişti.Şimdi bu ayette ise bize okumamızın bizim açımızdan sebebi açıklanmaktadır.Ayette geçen alak kelimesi'nin öz anlamı''Bir yere asılı kalan,kendi başına varolamayan''demek olup buradaki anlam iki ayet arasındaki bütünlüğü sağlayacak bir anlam olmalıdır.Eğer şu andaki meal ve tefsirlerin anlamını verecek olursak ayetler arasındaki bütünlük ve insicam sağlanamayacak,üstelik ilk ayetlerde embriyonun ne işi var denilecektir.
Evet,alak ifadesi diğer ayetlerde hep embriyo anlamında kullanılmıştır.Fakat orada hemen ayetlerin devamında insan yaratılışının diğer aşamaları da zikredilirken burada salt alak kelimesi vardır.Bundan dolayı bu kelimenin kök anlamının yani birşeye dayanıp yaslanmadan ayakta duramamanın buraya uygun bir adı vardır ve o da ''bağımlı ve muhtaç olmak,yaratanın devamlı desteğine ve yardımına ihtiyaç duymaktır.''
Bir insanın yeni bir makine icat ettiğini düşünelim.Bu makineyi icat eden kişi,icat ettiği makinenin nelere ihtiyacının olduğunu,iyi çalışması için ne gibi bakımlarının gerektiğini,hangi yakıt ya da enerjinin kullanılacağını... bir broşür hazırlayıp alıcıkişilere bildirir.İşte Allah'ın yarattığı olan bizler her açıdan O'na ve O'nun bizim için yarattıklarına muhtacız.Bundan dolayı O'nun bizden istediklerine harfiyen uymak,neyi ne şekilde ve nasıl yapmamızı istiyorsa aynen itaat edip yapmak zorundayız.
''Yaratan yarattığını bilmezmi?''ayeti gereği bizler yaratıcımız ve terbiye edicimiz olan Allah'ın bizim bütün ihtiyaç ve isteklerimizi bildiğini,buna göre de bizim için bir rehber,bir kılavuz olan Kur'an vasıtasıyla herşeyi bir ölçü ve bir kadere göre varedip biz kullarına bu talimatlara ,ilahi uyarılara aynen uymaktan''işitip itaat ettik ''demekten başka seçeneğimizin olmadığını sanırım aklı ve vicdanı olan herkes kolayca anlayacaktır.
İşte bu ayetlerin inmesinden sonra yalnızca Allah'ı kendisinin yaratıcısı ve tek gerçek terbiye edicisi olarak görüp Allah'a teslim olan bir avuç hanif Mekke oligarşik yapısını ve şirk düzenini sarsarak Allah'ın isimlendirmesinde(tanımlamasında)var olan Sultan'ın ağırlığını herkese hissettirmiştir.
Bu sultan konusunda yeri gelmişken şöyle bir kıyas yapmaya ne dersiniz?:
Düşünün ilk ayetlerin inmesiyle kısa sürede zulmün temellerini sarsan hanifleri destekleyip onları sultan ile destekleyen Allah'ın gaybi yardımını.
Ve yine düşünün Allah'ın tanımlamasının dışına çıkarak beş vakit namaz kılıp yüzbinlerce camilerde hergün binlerce dualar ederek(!)Allah'ın yardımını bekleyen,zalimlerin yerle bir olması için yalvaran,ama bir avuç olan İsrail'in bile zulmünü durduramayan milyara yakın İslam dünyasını.
İyi düşününün o zaman bütün yenilgilerimizin nedeninin düşman değil,içimizdeki beyinsizler olduğunu anlarsınız.
Sözü dinleyip en güzeline uyanlara selam olsun. |
|
__________________ ''Eğer biz bu Kur'anı bir dağın üzerine indirseydik,kesinlikle onun,Allah korkusuyla baş eğerek parça parça olduğunu görürdün..''Haşr:21
|
Yukarı dön |
|
|
Abdullah16 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 21 eylul 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 727
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Kur'an ayı hürmetine başladığımız Alak süresinin beş ayetinin açıklamasına yeterli talep gelmemesinden(okuma anlamında değil de,değerlendirme anlamında)dolayı devam etmek istememiştim.Ancak bazı arkadaşların ricası ve yarım kalan bir işi bitirme düşüncesiyle açıklamayı tamamlamaya çalışacağım.
3.AYET:İKRA' VE RABBUKEL EKREM:Oku,ki rabbin en büyük kerem sahibi olandır.
AÇIKLAMA:İlk iki ayette biz insanların muhtaç ve bağımlı olmasından dolayı,Yaratan rabbimizin tanımladığı şekilde varlıkları okumamız,tanımamız istenmişti.Bu ayette konuya pekiştirme yapılmakta ve hem ekrem hem de rabb sıfatları da burada zikredilmektedir.Niçin?
Çünkü bu iki sıfat,eğitim ve öğretimle ilgilidir.Rabb kelimesi,varlıkları en alt seviyeden alıp en üst seviyeye çkarmak için aşama aşama terbiye edip yetiştirmek anlamında iken,ekrem sıfatı,bu aşamaları geçecek öğrencilere,taliblere ne kadar sevecen ve cömertçe yaklaşılacağını ifade eden bir terimdir.
Yüce Allah burada kendisi için kullandığı bu sıfatı 49:13'te insan için kullanmaktadır.Ancak bu insan,Allah'ın erkek ve dişi olarak yarattığı,tanışmamız için de ırklar,kabileler halinde varettiği insan soyunun üstünlüğünü(ekrem oluşunu)da bu yaratılma nesnelerinden değil de takvada arayan insandır.yani ekrem olma vasfını kazanabilecek kişinin herhangi bir ırktan ya da cinsten olmayı değil,Allah'a en çok yaklaştırıcı olmayı bize kazandıran hüdaya uymayı isteyen kişi olması gerekir.(2/2 vd.)Açıkçası ırk ve cinsiyet ayrımcılığını terk ederek,insanlara cömertçe bilgisini ve eylemlerini adayan herkes potansiyel olarak ekrem olmaya yakındır.
4.AYET:ELLEZÎ ALLEME BİL-KALEM:Ki o,kalemle (yazmayı)öğretendir.
AÇIKLAMA:Kerem olan rabbin adeta bir öğretmen gibi talip olan herkese satır satır yazmayı(Kalem süresinin ilk ayetlerine dikkat),tanım ve tanımlamalarını peyderpey öğretecektir.Neyi?
5.AYET:ALLAMEL-İNSANA MÂ LEM YA'LEM:İnsana bilmediğini öğretti.
AÇIKLAMA:İnsana bilmediği ya da yanlış bildiği herşeyin doğrusunu öğretecektir.Ayetteki fiilin geçmiş zamanlı olması,bu vahyin öncekilere de bildirildiğinin bir işareti olarak anlaşılabilir.Elhasılı bu ilk beş ayette Yüce Allah,öğrencilere kendisini,metodunu ve neleri anlatacağını bildiren bir öğretmen konumunda olup adeta şunları söylemektedir:
''Yaratıcı rabbiniz,yegane öğretmeniniz olan ben sizden öncekilere öğretip tanıttığım gibi 'Rabbiniz olan beni ,iyiliği,kötülüğü,ahireti,hayatınıza yön vermeyi,bana nasıl ve ne şekilde teslim olacağınızı,hangi eylemlerinizin kötü ve zararlı,hangilerininse iyi ve faydalı olduğunu....'size tanıtıp bildireceğim.Bundan dolayı aceleci davranmadan benim öğretilerimi adım adım takip edin.Size neyin nerede lazım olacağını gerektiği kadarıyla size bildireceğim''.
Böyle bir açıklamayı bana nasip ettiği için Allaha hamd eder,sözü dinleyip en güzeline uyan herkesi selamlarım.
__________________ ''Eğer biz bu Kur'anı bir dağın üzerine indirseydik,kesinlikle onun,Allah korkusuyla baş eğerek parça parça olduğunu görürdün..''Haşr:21
|
Yukarı dön |
|
|
S@LEM Newbie
Katılma Tarihi: 08 haziran 2006 Yer: Turks and Caicos Islands Gönderilenler: 1
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bismillahirrahmanirrahim ve İnsan :. |
|
İnsanın üreme örneğini verdiğimiz sistem ile Kuran'ın Sisteminde çakışan bir konu da, İnsanın da "BSM" kelimeleri ile yaratılmış olmasıdır. BSM Kelimeleriyle yaratılan İnsanın yaşamda bir başka benzeri yoktur. Kısmen benzeme olsa bile üç kelime sembolü, şekil olarak bir arada bulunmaz. Suret Profilinde "B" çenede, "Sin" Dudaklarda ve "Mim" burunda gerçekleşir.
Cenabı Allah'ın Son Kitabı, BSM kelimeleri ile başlar. Cenabı Allah'ın Halifesi de, BSM kelimeleri ile yaratılmıştır.
Cenabı Allah, yukarıdaki Ayetinde her birimize kişisel olarak sesleniyor. Cenabı Allah'ın insan suretini şekillendirmesinde ise, simetrik görünümün ekseni olan profil, B,S,M harflerinin Arapça birleşik yazılışını çizer. Milyonlarca insanız ve fiziksel özelliklerimizle birbirimizi ayırt edebiliyoruz. Ayrıcı özelliklerin ise, çehremizin ayrıntılarındadır. Dikkat edilirse suret ayrıntıları en ideal şekilde oluşmuştur. Daha idealini bulabilmemiz mümkün değildir. Çünkü Cenabı Allah, diğer yaratılanlardan ayrı olarak, bizi bir fiil özenerek şekillendirmiştir.
BSM kelimeleri, Cenabı Allah'ın üç ismi, Allah, Errahman, Errahim isimleri ile birlikte Bismillahirrahmanirrahim'i oluşturur. Cenabı Allah'ın kullarını yaratması da Bismillahirrahmanirrahim ile başladığında, BSM kelimeleri ile aynı isimler insan suretini de üç aşamada oluşturur.
Böylece, Bismillahirrahmanirrahim insan suretinde tam şekillenmiş olur. Dikkat edilirse, Bismillahirrahmanirrahim Kuran demektir. İnsan da, suretinde yazan Bismillahirrahmanirrahim ile Kuran'ın bir türevidir. Demek ki, İlahi Kitap olan Kuran'a saygı gösterildiği gibi, insana da, en azından insan olduğu için saygı gösterilmesi gerekmektedir. |
<>
- Dünya İnsanın emrine verildi, - Kur'an İnsana indirildi, - İnsan Bismillahirrahmanirrahim ile yaratıldı, Suretindeki yazılış, Kur'an'ın 9.Sure başındaki Bismillahirrahmanirrahim'ini tamamlar.
- O okur, Kur'an yaşanır. - Kur'an önce vardı, Yaşam O'na göre gerçekleşti.
- Kur'an'a göre gerçekleşmeye de devam edecek.
|
|
Yukarı dön |
|
|
azize_meryem Newbie
Katılma Tarihi: 16 ekim 2006 Yer: Greece Gönderilenler: 17
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam/eirene
inanın o kadar etkilendim ki ...kelimeler yetersiz kalıyor.bu sureyi bir kaç kez okumuştum.yorumlarını da okumuştum.bu surenin ateistlerce eleştirilerini de...ama bu kadar güzel bir izahla ilk kez karşılaşıyorum.ne kadar güzel
ne kadar anlamlı
ne kadar hikmetli
beni islama biraz daha yaklaştırdınız.çok teşekkür ederim abdullah bey.devamını ısrarla ama ısrarla bekliyorum.
''rabbim bana da bilmediklerimi öğret''...buna çok ihtiyacım var.
selam/eirene
__________________ gerçeği bileceksiniz ve gerçek sizi özgür kılacak (yuhannaya göre incil )
|
Yukarı dön |
|
|
adalet Uzman Uye
Katılma Tarihi: 02 ekim 2006 Gönderilenler: 1195
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Azize Meryem yazdı:
"İnanın o kadar etkilendim ki ...kelimeler yetersiz kalıyor.bu sureyi bir kaç kez okumuştum.yorumlarını da okumuştum.bu surenin ateistlerce eleştirilerini de...ama bu kadar güzel bir izahla ilk kez karşılaşıyorum.ne kadar güzel
ne kadar anlamlı
ne kadar hikmetli
beni islama biraz daha yaklaştırdınız.çok teşekkür ederim abdullah bey.devamını ısrarla ama ısrarla bekliyorum.
''rabbim bana da bilmediklerimi öğret''...buna çok ihtiyacım var."
Selam Azize-Meryem,
Yuhanna İncilinden alıntıladığınız güzel söz ve yukarıdaki satırlarınızı okuyunca inanın ne diyeceğimi bilemedim.Profilinizde de Kuran Nesli sitesini vermişsiniz.
Buradaki konu Alak süresinin ilk beş ayeti olduğundan diğer ayetleri ve Kuranın bütünlüğünü bu çerçevede değerlendirip tabiri caizse bir elimiz ilgili sürenin kendi içindeki bağlamından kopmadan sabit olacak şekilde,diğer elimizi de Kuranın bütünselliği içerisinde gezdirerek bir daire çizer gibi hareket edersek,çok daha mükemmel bakış açıları elde edebiliriz diye düşünüyorum.Selametle kalın.
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
|
Yukarı dön |
|
|
HAKgelenek Uzman Uye
Katılma Tarihi: 05 ocak 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 611
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam ABDULLAH
sizlerden bu dersin devamını merakla ve heyecanla bekliyorum,ilk beş ayet benim için evreni sallayacak kadar özel bir dersti,inşaallah bu isteğimi kırmaz dersin devamınıda bizimle paylaşırsınız.
SELAM VE DUA İLE
KASAS 65 ALLAH O GÜN ONLARA SESLENEREK RESULLERİME NE CEVAP VERDİNİZ DER....
|
Yukarı dön |
|
|
savasen Uzman Uye
Katılma Tarihi: 24 eylul 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 331
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
"Alak 1. Oku yaratan Rabb’inin adıyla
Oku (=İkra): Söyle, duyur, davet et, oku anlamına gelen “ikra” Cebrail (as) tarafından Hz.Muhammed (as)’e söylenince Resulullah (as) şaşırır ve Cebrail’e:
- “Ne söyleyeyim” der. Cebrail (as) tekrarlar: - “Söyle” der ve aynı karşılığı alır. Bunun üzerine Cebrail (as) ilk beş ayeti okur.
Burada sözlü bir hitap var Resulullah’a. Tefsircilerin iddia ettikleri gibi yazılı bir metin verilmiyor Resulullah’a. Çünkü yüce Allah(cc) yazılı bir metin göndermediğini bildiriyor:
Bunu bilen yüce Allah(cc) elçisine yazılı bir metin gönderebilir mi? “Eğer sana kağıt üzerine yazılı bir Kitab indirmiş olsaydık da onu elleriyle tutsalardı, yine kâfirler; “Bu apaçık bir büyüden başka bir şey değildir.’ derlerdi “(6 EN’AM, 7).
“Sen bundan önce bir kitap okumuyordun, elinle de onu yazmıyorsun...”(29 ANKEBUT, 48)
Allah(cc) kolaylık diler, güçlük dilemez. “.... Allah sizin için kolaylık ister, güçlük istemez...” (2 BAKARA,185).
Yüce Allah(cc) Resullah’a da kolaylaştırmasını emreder (7/199).
Bir insana gücü-nün üstünde yük yüklemek onu mükellef tutmak zulümdür ki: “Allah zerre kadar zulmetmez” (4 NİSA, 40)
Ayrıca “İkra” okumak olarak ele alınacak olursa, bu Kur’an’ın evrensel ve çağlarüstü vasfına gölge düşürecektir. O zaman insan, Kur’an’ı okumakla görevini yapmış sayılacaktır. Böylece Kur’an’ın insana yüklediği sorumluluk duygusunu hiçbir zaman taşımayacaktır. Oysa insan sorumlu olarak yaratılmıştır.
“İnsan başıboş bırakılacağını mı sanır?” (75 KIYAMET, 36).
Ayrıca “İkra”nın karşılığı olan oku hitabı bugün Anadolu’da hâlâ davet et (çağır), söyle anlamlarında kullanıldığı da bir gerçektir. Nitekim birinin düğüne ya da toplantılara çağırılıp çağırılmadığını öğrenmek için:
- “Falanı okudun mu?” diye düğün sahibine sorulur. O da: - “Okuduk (davet ettik)” diye cevap verir.
O halde “ikra” yı okumak anlamından çok; söylemek, davet etmek, duyurmak anlamlarında ele almak zorundayız. Kelimeyi bu anlamda ifade etmek insanı, ister istemez davet görevini yüklenmeye ve bu görevi ifa etmeye sevkeder. Yani Kur’an’ı okuyan bir mü’min, “ikra (söyle) hitabıyla karşılaşınca, hemen okuduğu Kur’an mesajını topluma ulaştırmak, toplumu bu mesajdan haberdar etmek için çalışacaktır. Bu görev bir zorunluluk, bir gerekliliktir. Bunu yapamadığı zaman mü’min davetçi görevini ifa etmemiş olur. “Oku, Rabb’in kerem sahibidir.” ayetinde de görüldüğü gibi ikra söylemek anlamınadır. Söyle Rabbin kerem sahibidir.
“Yaratan Rabb’inin adıyla”
Sonsuz kudret sahibi olan Rab, bir damla sudan yarattığı kuluna elçilik görevi veriyor, onu değerli kılıyor, şanını yücelterek izzet sahibi kılıyor. Kul, artık Rabb’inin elçisidir. O’nun adına hareket edecektir. Hz. Muhammed (as), “Rabb’inin ismiyle” sözünün ne anlama geldiğini biliyor. Görevin kimin tarafından verildiğinin farkındadır. Görevi veren insan değil, örgüt değil, devlet değil; görevi veren, gök kubbeyi direksiz yaratıp yıldızlarla donatan, yeri döşek yapıp insanların emrine veren, zerreden kürreye kadar bütün varlıkları “ol” demekle olduran, rızıklarını veren, yaşatan, terbiye eden, korkularından emin kılan, indirdiği nizamla dengeyi sağlayan, canlı cansız bütün varlıklar üzerinde egemen ve daima hazır olan Rab’dır. Kendi halifesi olarak yarattığı insana görevini veriyor Yüce Rab:
“Bir zamanlar Rabb’in, meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.” demişti” (2 BAKARA 30).
Kur’an-ı Kerim’i okuyan bir mü’min, bu şuurla topluma Rabb’inin mesajını götürecektir. Bunu, zorunlu olduğu için yapacaktır. Topluma giden davetçi, yalnız Rabb’inin adına hareket etmelidir. Yani başka bir grubun, partinin, meşrebin ya da kişinin adına değil, Rabb’ine ve indirdiği nizama davet etmelidir. Rabb’ini ilk sıraya almalıdır davetçi. Parti, grup, meşrep, tarikat, kişi ve kurumları ilk plana almak, yüce Allah’ın mesajını ikinci plana atmaktır. Belli bir grubun, hizbin, kişi ya da kurumun düşünce, yol ve metodlarını birinci plana alarak yüce Allah’ın dinine yardım etmek, onu yüceltmek mümkün olsaydı, Allah(cc) elçilik görevini toplum üzerinde sulta sahibi olan, toplumları istedikleri gibi biçimlendiren Firavn, Haman, Karun, Nemrut, Ebu Cehil, Semud ve Ad kavimlerinin ileri gelenlerine verir, böylece dini daha çabuk ve herkes tarafından kabul görürdü.
Ancak o zaman toplum yüce Allah’ın indirdiği esaslara değil, bu güç sahiplerine teslim olurlardı. Zaten o toplumlar bu güç sahiplerine teslim olmuş, her istediklerini yapıyorlardı. O halde de yüce Allah’ın indirdiği esaslar, daha doğrusu Allah(cc) ikinci planda kalırdı. Halbuki Allah(cc), görevi toplumları içinde orta ya da ikinci sınıf durumunda bulunan insanlara (elçilere) vererek kendi nizamını ön plana çıkarmıştır. Artık, mesajı kabul eden de red eden de direkt olarak yüce Allah’la muhatap oluyor.
“Yaratan Rabb’inin ismiyle”
Yüce Allah(cc), davetçilerine yalnız kendi adına hareket etmelerini, toplumlara giderlerken başka bir kimlik taşımamalarını hatırlatmaktadır. O halde kişi, kimin adına hareket ettiğini bilmek, ona göre bir kişiliğe bürünmek, o ölçüde bir kişilik ortaya koymak zorundadır. Dengesiz, tutarsız insanlar, pratik ve teorileri çelişen, yapmayacağı şeyi söyleyen, yalancı, korkak, pısırık, karaktersiz, sefih olanlar davetçi olamazlar. Davetçi olduklarını söylüyorlarsa bile kendilerini aldatıyorlar. Rabb’ine yaraşır bir kişilik ortaya koyanlar ancak elçi, davetçi olabilirler. “İkra” ey davetçi! Ey kutlu elçi! Ey alakadan yaratılan beşer, senin görevin büyüktür. Sen artık büyük bir yaratıcının elçisisin. Elçilik görevini, davet işini yüklen ve yüce Al-lah’ı unutan, O’na eş koşan, yüce Allah’ın dinini yeryüzünden kaldırarak kendi nefislerini ya da diğer nefisleri ilahlaştıran, putlaştıran, sistem diye kendi kuruntula-rını, hevalarını kurumlaştıran topluma git, Rabb’ine davet et, Rabb’inin hükmünü anlat.
İşte insanın benliğinde fırtınalar koparan, onu tiril tiril titreten, insanı sıradan bir yaratık (beşer) olmaktan kurtarıp “Eşrefil Mahluk” yapan, dalaletten (şaşkınlıktan) kurtarıp hidayete ulaştıran, sorumluluk yükleten hitap “ikra”, başıboş gezen insanlığı Rabb’inin hükmüne, O’nun nizamına teslim olmaya yönelten hitap “ikra”, Ta ki:
“Yeryüzünden fitne (beşeri ideolojiler) kalmayıncaya ve din (egemenlik, nizam) Allah’ın oluncaya kadar....” (2 BAKARA, 193) "
Öncesi ve sonrası için bakınız:
http://www.mucahede.com/modules.php?name=tefsir&op=showc ontent&id=1
__________________ En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir.
Birbirini anlamayan...
Can Yücel
|
Yukarı dön |
|
|
elmuh Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 eylul 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 435
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Dostlar,
Sayın Hakkı Yılmaz'dan Alak suresi ile ilgili bir başka çalışma kitaplığımızdadır.
http://hanifmusluman.info/alaksuresi.rar
__________________ O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine, gerçeği apaçık gösteren ayetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir.
|
Yukarı dön |
|
|
|
|